Ardı�ık anılar
Bcıwk bellek nedenı\ le gcçmış,
�ıımlı ve gelecek sıralaması ppıLını,ı:
Doğnı,dl zaman akı�t bozulur, z.ım.rnlbki bcnlık ' e hı lmç uyumu
Gelecek pLınLm hozuk, gec;mı� dnt du:enı kan�ık \• C �ımclıı e
u \ um be ı:uk
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars'a
Zaman algısı beynimizdeki bellek sıralamasına bağlıdır.
Dış dünyadaki zaman algtsı beyinsel olarak tam anlamıyla belleğe bağlıdır. Aynı zamanda bu ardışıklık bizde benlik ve bilinçlilik hissi oluşturur. Geçmişi düşünüp bir tarihsel ola, yı ele aldığınızda (Çanakkale Savaşı mesela), tarihsel olay zihninizde ne kadar gerçek ise dışarıdaki gerçek zaman kav, ramı da o kadar gerçektir! Geçmiş anısı şimdi içinde hayal edilerek hatırlanırken, gelecek ise hayal edilen şimdide bek, ler. Farklı olarak geçmişin hatırlanması bize bir kimlik veya benlik hissi verir. Geçmişe veya geleceğe aşın odaklanma durumunda, her şeyin içinde olduğu şimdiyi kaçırırız. Hiçbir şey geçmişte veya gelecekte meydana gelmez, sadece şimdi, de meydana gelir.34 Normal sağlıklı bir kişi yaşadığı olaylan belli bir ardışıklık ve düzen içerisinde belleğine kaydeder.
Daha sonra da hatırlaması gerektiğinde, olayların zamansal ardışıklığını koruyarak geçmişteki anılarını çağırabilir. Buna göre şu tarihte doğmuşum, şu tarihte liseye gittim, şu tarihte evlendim ve çocuğum doğdu şeklinde sıralama zamandizinsel düzen içerir. Bellek bozukluğunun oluştuğu hastalıklardan biri olan Alzheimer hastalığında anılar normal sağlıklı kişi gibi yaşanmış ve sıralanmış olsa da, hatırlama esnasında za, mansal karmaşa ortaya çıkabilir. Bu karmaşıklığa bağlı olarak olayların sırası karışabilir. Mesela "Hangi yıldayız?" sorusuna
"1975" diyebilir. "Başbakan kim peki?" diye sorduğunuzda ise o dönemle uyumlu olmayan "Turgut Özal" yanıtını verebilir.
Yine zaman ile benliğin uyumu bozulduğundan, 5 yıl önce ölmüş eşine seslenip çağırabilir, 40 yaşındaki kızını kabul et, meyip "O daha bebek" diyebilir. Zaman duygusu tam olarak hatırlama ile ilgilidir. Hatırlamanın olmadığı yerde zaman algısı da yoktur.
34. Tolle E. Şi!ndinin Gücü. Çev: Semra Ayanbaşı, Akaşa yay., İstanbul, 2001
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars'a
Şimdi, gerçekliğin "şu anki" anıdır
Yani, eski dilde "lahza"dır. Aslında şimdi çok küçük bir zamandır. Beynimizin anlık farkındalığıdır. Evrensel bir şim
di yoktur. Şu an bu satırları okurken Güneş'te neler oluyor derken, düşüncelerimizdeki şimdiki zamanla, Güneş'te olan olaylar eşzamanlıdır. Ama eğer benim şimdiki zamanımda Güneş patlamayla yok olsaydı, Güneş'in şimdisiyle benim şimdim algısal olarak, benim şimdimden .8 dakika 30 saniye sonra ortaya çıkacaktı. Ya da daha uzak Andromeda galaksi
sindeki bir patlamayı şu an düşünmüş olsaydım, bundan dört yıl sonra haberim olacaktı. Andromeda'dan bize gelen ışık 4 yılda bize ulaşmaktadır ve şu an gördüğümüz 4 yıl önceki ha
lidir. Şimdiki anda ışığı ampul gibi sönseydi, 4 yıl sonra kendi şimdimde söndüğünü görecektim. Oysa ben onun yok oldu
ğunu gördüğümde o zaten dört yıl önce sönmüş ve yok olmuş
tu. Şimdi, geleceğe doğru ilerleyebilir, ama gelecek de geriye doğru, şimdiye akabilir. Şimdi bazen çok yavaşlayarak, gelece
ğe akışı ağır çekim haline sokar ya da geleceğin şimdiye ulaş
masının önünde direnç oluşturur. Örneğin, çok acı çekerken yaşadığımız "şimdi" algılamasını düşünün. Bir de "sevgilinin yanındayken" yaşadığımız şimdi algısını ve geleceğin şimdiye doğru akmasını. Şimdileri kısa süreli belleklerimizde kaydede
rek, daha sonraki şimdiler geldiğinde onları uzun süreli bellek
lerimize aktararak geçmişi oluştururuz. Düşüncelerimiz ve var olan "benimiz", büyük oranda kaydettiğimiz geçmişlerimizle var olan şimdilerimizle oluşur.
Gelecek, herhangi bir şekle girmemiş olandır
Geleceği değiştirebileceğimizi ve etkileyebileceğimizi dü
şünürüz. Ama ondan bahsederken bile şimdiye dahil olur ve
Sultan Tarlacı // Mağaradan Mars' a
geçmişe doğru yolculuğuna devam eder. Gelecek, geçmiş ve şu anla bir aradadır. Yarın gelir ve bugün olarak adlandırılır. Bu
gün de dün halini alır. Gelecek, şimdi içinde şekillenerek, bey
nimizdeki sinir hücresi ağlarında deneyim olarak kaydedilir, geçmişe bırakılır. Şu anki içsel durumlarımız, beklentilerimiz ve hazırlıklarımızla gelecek zamanın nasıl olacağını kısmen tahmin edebiliriz. Ama benim geleceğim, başkasının geçmişi olabilir. Tıpkı Andromeda galaksisinde olan bir patlamayı dört yıl sonra algılamak gibi. Gelecek önceden bilinmez olmasına rağmen, kuralları olan sistemlerde gelecek durumlarla ilgi
li sağlıklı çıkarımlar yapılabilir. Örneğin, gezegenimiz, Ay ve Güneş, başlangıÇta belirlenen fizik kuralları gereğince, belli bir hız ve yöne doğru hareket ederler. Biz bu hareketlerin kuralla
rını tespit ederek gelecekte (ve geçmişte) olabilecekleri duru
mu önceden bilebiliriz. Bu belli ölçülerde evrenin belirlenimci olmasından kaynaklanır.
Beynimizdeki İçsel Saat
Beyinlerimizde dış ve içdünyanın ritminden kaynaklanan (gece-gündüz, mevsimler, iklim değişiklikleri, gezegen ve ay değişimleri, kadınlarda adet döngüsü değişimleri...), 2-3 mil
yar yılda hücrelerimde oluşan içsel tik-tak yapan sistem var
dır. Gün 24 saat, ay 29,5 gün, mevsimler 3 ay, yıl 12 ay ve 365 gün sürer. Sürmekle kalmaz bunlar hep tekrarlarlar. Aralıklı belli titreşimler olası içsel bir saat oluşturur. Otş dünyadaki bu saatler insanlık var olalı beri fark edildi, ölçüye vuruldu ve su saatleri, güneş saatleri, kum saatleri ile kendini göster
di. Aslında dış dünyada bir saat olmamasına karşın -sadece döngüsel hareketler vardır- insan aklı bunu zamana çevirip, sonraki durumları tahmin etmeye çalıştı. MÖ 1 800'lerde
Ba-Sultan Tarlacı // Mağaradan Mars'a
billiler günü saatlere, saati 60 dakikaya, dakikayı da 60 sani
yeye böldüler. Amaç doğada ve içimizde olan döngüsel düzeni anlamaktı.35
Günlük (sirkadien) döngü (ritim), herhangi bir biyolojik işlevin içsel olarak yaklaşık 24 saat ritim göstermesidir. İnsan
lardaki içsel saat normal günlük saate göre 1 saat uzundur ve 24,65-23,50 saat sürelidir.36 Kol saatine göre 24 günde bir gün ileri kayar. Buna sirkadien yani günlük döngüsellliği olan saat denir ve hayvanlar, bitkiler, sirke sineklerinde, mantarlar ve siyano bakterilerde olduğu gösterilmiştir. Hayvanların besin araması, beyin dalgası, beden ısısı ayarı, hormon üretimi, hücre yenilenmesi gibi aktivitelerde devreye girer.
İnsanlarda ve memelilerde beyinde birçok yerde bu ri
timler görülebilir. Beynin kabuğu, derin beyin yapıları, be
yincikte. Ancak içimizdeki esas saat, sirkadien günlük ritim
den sorumlu suprakiazmatik çekirdekte bu saat bulunur. Bu bölgenin hasarlanması uyku-uyanıklık döngüsünü yok eder.
Dış dünyaya yani gezegenimizin günlük ışık döngüsüne bağlı çalışan bir saattir. Göze gelen ışık -foton- gözden hipotala
mus denen beyin bölgesine ve oradan da bu çekirdeğe -yani birçok sinir hücresinin bir araya gelerek bir işi yaptığı yere
gelir. Günlük saatimizi çalıştırır. Karanlık olduğunda, gözden beyne uyaran gitmez ve pineal bezden geceleri uyku hormonu olan melatonin salarlar. Bu bölgedeki sinir hücrelerini çıka
rıp deney tüpüne koysanız da kendi ritimlerini, dışarıdan her
hangi bir ipucu gelmese de devam ettirirler. Yani içimizdeki saat durmadan çalışır.
l 5. Ancak doğadaki döngüleri her zaman fark etmek zor olabilir. Mesela ağustosböcekle
ri l 7 yıl yeraltında kalır ve bu uzun aradan sonra hepsi yukan çıkar, ağaçlara üşüşür, çift
leşirler, ürerler ve bir)caç saat içinde çxığu ölür. Böylece 1 7 yıllık döngü devam eder durur.
16. Bu sürenin, Mars gezegeninin bir gün uzunluğuna çok yakın olması ne tuhaftır.
Dönemsel olarak değişmekle birlikte, 1 Mars günli 23 saat 56 dakika veya 24 saat 37 dakikadır!
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars'a
İnsan beyninde, içsel saatin merkezi suprakiazmatik bölgedir.
Burası benzer sinir hücrelerinin bir arada toplanarak ol�turduğu çekirdek denen yapıdır. Gözden bu bölgeye, oradan da pineal beze ve
bedenimize uyaranlar ulaşır. Pineal bez ışık olmadığı durumda ya da karanlıkta uyku hormonu melatonin salar. Işık uyaranı aldığında ise melatonin salınımı durur. Bu şekilde gece-gündüz ya da karanlık-aydınlık
döngüsüne beden de uyum sağlar.
Zaman algısı sadece suprakiazmatik çekirdeği değil bey
nin birçok alanını ilgilendirir. Olayların ardışık sıralandığı bellek kısmı, karar vermelerin yapıldığı ön beyin (prefrontal}
bölgesi, olayların ardışık yapılmasını sağlayan beyincik gibi.
Beyni açtığımızda içinde doğrudan akrep ve yelkovanı olma
yan bir saat bulamayız. Hepsi bir bütün halinde çalışan ilgili beyin alanları, dış dünyanın döngüleri yardımıyla da kendi içsel zamanlannda ince ayarlar yaparlar. Son yıllarda yapı
lan çalışmalarda, alın ve parietal lob, beyincik ve derin beyin
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars' a
yapılarının (bazal ganglion) zaman algısı için önemli olduğu tespit edilmiştir. Derin beyin çekirdekleri ve beyincik ardışık zamansal birimleri kodlamasına karşın, ön beyin ve parietal lob çalışan bellekte öznel zamanın sürekliliği ile dikkati sür
dürmeyi sağlar. Ön beyin zamanın algılanmasına ek olarak, zaman aralıklarının karşılaştırılmasını da sağlar.37 Bazı çalış
macılarca, çalışan bellek evrenimizde dördüncü boyut olarak da kabul edilir. 38
Ön beyin kabuğu bağlantısı olan medial talamusta mey
dana gelen bir hasar, aynı zamanda anılara ayrılan yer-zaman açısından da hatalara yol açar. O an konuşulan ve düşünülen şeylerle ilgisiz olan anılar, yerli yersiz, bağlam dışı ortaya çıka
bilir. Ön beyin kabuğunun, belli bir anda ve yerde meydana gelen olayları anımsamanın yanı sıra, muhtemelen benzer bir zamanda ya da yerde meydana gelen ilişkili olaylarla bağdaş
tırılması üzerinde de etkili olduğu sanılmaktadır. Bu nedenle, ön beyin hasarlarında, bellek korunmasına rağmen, olayların meydana geldiği yer ve zaman ilişkisi kopar. Eğer ön beyin kabuğu, olaylara ilişkin bellekte yer-zaman açısından gerek
li ise, olaylara ilişkin belleğin bu türü, diğer hayvanlarla kı
yaslanamayacak kadar büyük olan ön beyin kabuğu olan biz insanlarda özellikle belirgin olacaktır. Tersi olarak da, hay
vanlarda olaylarla bağlantılı yer ve zaman ilişkisi daha zayıf olacaktır. Onlar için daha çok geçmişten ziyade "şu an" duru
mu söz konusudur. 39
Beyincik, denge ve koordinasyon dışında öğrenmede de görev alır. Uzaysal yer-konum kodlama, görsel ayrım ve gör
sel dikka:-te görev alır. Son yıllarda yapılan <,-"alışmalarla
za-37. Mangels JA, lvry RB, Shirnuzu N. Dissociable contributions of the prefrontal and neocerebellar cortex to time perception. Cogn Brain Res 1998; 7:15-39
38. Harrington DL et al. Cortical networking underlying mechanism of time percep
tion. J Neurosci 1998; 18: 1 085- 1095
39. Greenfield S. İrısan Beyni. Varlık Yayınları. 2000; 1 34- 136
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars' a
man algısı üzerinde de etkili olduğu gösterilmiştir.40 Beyincik hasarı olan kişilerde; işitilen seslerin aralarındaki boşluğu ayırma,41 algılama hızı42 ve algısal zamanlamada bozulma olur. Beyincik yan bölgelerinde hasar zamanlama işlerinde eksikliğe neden olurken, orta kısımlardaki hasarlarda ise za
man uygun algılanmasına rağmen, istenilen zamanda cevap oluşturulamaz. 43
Işık Hızında Zamanda Yolculuk Fantezisi
Einstein, uzay ve zamanı, uzay-zaman haline getirdi ve her ikisinin de etkileşebileceğini denklemlerle gösterdi. Zamanın ölçümü gözlemcinin uzaysal referanslarına bağlı hale geldi.
Göreli hareketle, gözlemcilerin öznel saat algı ölçümlerinin değiştiğini ortaya kesin olarak koymuş oldu.
Zamanda yolculuk öyküleri kitaplar ve filmlerde bilimkur
gunun değişmezlerindendir. Hepimiz severek izlemişizdir bir
c,,uğunu. Normalin dışına çıkmanın nasıl bir şey olabileceğini anlamaya çalışmışız ve kendi zaman yolculuklarımızda değişti
rebileceklerimizi hayal etmişizdir. Einstein'ın göreliliğine göre, ışık hızına yakın hareket eden biri -kütleli varlıkların ışık hı
zında hareket imkansızlığı bir yana- yanında saat var ise algısal olarak zaman akışında bir anormallik görmez. Her şey aynı hız
da hareket eder çünkü saatin tik-takları, astronotun düşünce
40. Nichelli P et al. Perceptual timing in cerebellar degeneration. Neuropsychologia 1996; 34:863-871
4 1 . lvry RB, Keele SW. Tıming functions of thecerebellum. J Cognneurosci 1989;
1: 136-152
42. lvry RB, Diener HC. lmpaired velocity perception in patients with lesion of the cerebellum. J CognNeurosci 1 991; 3:3 55-366
43 . lvry RB, Keele SW, Diener HC. Dissociation of the lateral and medial cere
bellum in movement timing and movement execution. Exp Brain Res 1 988; 73:
167- 180
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars'a
.
hızı, kalp atım hızı, solunumu, hücrede fizyolojik işleyiş hızları ve tüm beden işlevleri yavaşlar. Hareket içeren tüm ardıl dönü
şümler yavaşlar. Dışarıdan bakan istasyondaki gözlemciye göre ise içerdeki saat yavaşlamış işliyordur. Gemi içinde ışık hızıyla giden astronot ise pencereden dışarı baktığında ise hızlı yol al
dığını ve dışarısının düzleştiğini görürdü. Bunlar ışık hızında seyahatin görünüm özellikleri. Bu konuda en iyi yapılan hesap, ikizleri kullanarak zamanda yolculuğun nelere neden olduğunu açık olarak göstermektir.
İkizler paradoksu zamanın hem nesnel hem de öznel olarak nasıl farklı akış gösterdiğini anlamak açısından ilginçtir. Yük
sek hızlarda giderken sadece saatler yavaşlamaz, aym zamanda canlı ya da cansız tüm süreçler ışık hızında ve o hıza yakla
şıldığında yavaşlar. Yani kalbimiz ve biyolojik saatlerimiz de yavaşlar. Bir ikizimiz olduğunu ve onu ışık hızına yakın hızda uzayın derinliklerine seyahate gönderdiğimizi düşünelim. Geri döndüğünde kardeşinden daha genç olacaktır. Sahip olduğu tüm saatler (kalp atımları, kan dolaşımı, beyin dalgaları ... ) dünyadaki gözlemci kardeşine göre gezi sırasında yavaşlamış gö
zükecek, fakat geziye çıkan kişi kendinde hiçbir olağanüstü du
rum hissetmeyecektir. Ancak, Dünya'ya döndüğünde ikizinin kendinden daha fazla yaşlandığını görecektir.
Işık hızının %80'i hızında hareket eden bir parçacık, yavaş hareket eden "ikiz" kardeşine göre 1 , 7 kat daha uzun yaşar. Bu atom altı parçacıklar için de geçerli bir durumdur. Işık hızının
%99'u kadar hızda hareket eden parçacık ise, diğerlerinden yaklaşık 7 kat daha uzun yaşamda kalır -
mesela
müon. Ancak, burada parçacıkların içsel ömür sürelerinde insanların algısı gibi bir değişme olmaz. Parçacık açısından bakılacak olursa, sahip olduğu ömür süresi yine aynı olacaktır. Ama dışsal gözlemci, parçacığın içsel saatinin yavaşladığını ve ömrünün uza
dığını tespit edecektir.
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars'a
Bir uzay gemisi, dünyadan en yakın yıldıza, uzaklık (d)
= 4 ışık yılında varabilir. Yani ışık hızında gidebilirse dün
ya saatine göre bu dört yıl alacaktır. Hızının da ışık hızında değil de ışık hızının 0,8 veya v=0,8c olduğunu düşünelim.
Dünyadaki görev kontrol ve gemideki personelin neler ya
şadığını anlamaya çalışalım. Seyahat, görev kontrol merkezine göre, dünya zamanı ile 1 0 yıl sürer: t=2d/v= l0 yıl. Aynı gemi geri gelince dünyadaki kontrol merkezindeki herkes 1 0 yıl yaşlanmış olacaktır.
Gemideki E = �..--1---v-=2...,../c"""""z saatin ölçümü ve seyahat eden personelin yaşlanması ise görelilik denklemine göre azalacak
tır. Bu seyahatte denklemden çıkan sonuca göre, E=0,6 oldu
ğundan 0,6x10 yıl=6 yıl. Yani geri geldiklerinde personel 6 yıl yaşlanmış olacaktır. Böylece dünyada geçen 10 yıla karşılık personel 6 yıl geçirmiş olduğundan, personel 4 yıl daha genç gözükecektir.
Elbette gemideki personel kendi algıları açısından hesap ya
pacaklardır. Personelin v hızında seyahati, dünya ve yıldız arası mesafe düşünüldüğünde, ışık hızının 0,6'sı hızla gidildiğinde, mesafe Ed=0,6xd=2,4 ışık yılı olacaktır (4 ışık yılı yolu, 2,4 yılda alırlar yani uzunluk kısalması oluşur). Hem gidiş hem de dönüşte durum bu şekildedir. Yolculuğun her yarısı, v=0,8c'den dolayı, 2,4/v=3 yıl sürer! Gidiş 3 yıl, dönüş 3 yıl, toplamda ise yolculuk 6 yıl sürecektir. Yani personel kendileri kalem kağıda bu hesabı yapacaklardır ve kendilerine göre bu yolculuk tamı tamına 6 yıl sürmüştür. Kendi bedenlerine baktıklarında da bi
yolojik olarak sadece 6 yıl geçınişt ir. Oysa dünyada kalan kont
rol merkezindekiler ise biyolojik olarak 10 yıl yaşlanmışlardır.
Yolculuk onlara 4 yıl gençlik hediye etmiştir.
Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars'a
l
IŞIK HIZLI SEYAHATG
\ 1 /SEYAHAT EDEN DÜNYADA KALAN
İkizler paradoksu zamanın hem nesnel hem de öznel farklı aktığının bir göstergesidir. Hareket halindeki gözlemci ile hareket halinde
olmayan kişi arasında da zaman genleşmesi ortaya çıkar.
Seyahate giden ikizi (solda) ışık hızının %75'i ile seyahat edip 3 7. yaş gününde dünyaya geri döndüğünde kardeşini kendinden epey
yaşlı, 5 7 yaşında bulur (sağda) . Bu zamanda yolculuk örneği olarak kullanılmasına rağmen daha çok
"zamandan çalmak" gi.bi bir durumdur.
Bu durumda göreliliğe göre iki şey olur: uzunluk kısalma
sı ve zaman genleşmesi. Uzunluk kısalması denilen durumda, ışık hızında hareket edince nesneler, hız artışı ile de doğru orantılı kısalırlar. Ancak bu gerçek bir kısalma mıdır? Hend
rik Lorentz'e (ı'853-1928) göre bu gerçek bir kısalmadır ama Albert Einstein'a göre tamamen özneldir. Yani bu nesnel bir kısalma değildir.
J?
ışarıdan başkalarında görülmez. Işık hızına yakın olan diğer şey ise zaman geni§lemesidir. Bu hem hızama-Sultan Tarlacı il Mağaradan Mars' a
ruz kalan ne ise hem kimyasal hem de biyolojik/fizyolojik ola, rak zaman genleşmesine maruz kalır (tüm işleyen süreçlerinde yavaşlama oluşur, oluş ve hareket aralıkları uzar). Toplamda da bu insan ise biyolojik yaşına da etki eder. Hem kütle çekimi hem de ışık hızına yakın hızlar zamanı genişletirler. Örneğin, dünya dışı uzayda, uluslararası uzay istasyonunda 6 ay kalan birisi, istasyonda 7. 700 m/san hızda hareket eder ve dünyadaki birine göre 0,005 saniye daha genç kalır. 6 ayda saniyenin bin, de birinden az uzun zaman kazanmak anlamlı olmasa da ilginç, tir ama bir o kadar da gerçektir. Daha bariz anlaşılması için şu iyi bir örnek olabilir. Dünyanın yaşı olan 4,6 milyar yıldan beri Everest Tepesi'ne bir saat konmuş olsaydı deniz seviyesinden 39 saat ileri olurdu. Bu zaman genleşmesinin nedeni dünyanın kütle çekiminin Everest'te ve deniz seviyesinden farklı olma, sındandır. Dünyanın çekimi Everest Tepesi'nde ve uzay istas, yonunda daha azdır.
Ama burada gerçekten değişen şey dışımızda olan (3-boyut, lu mekan uzayına eklenen) bir zaman boyutu mudur? Değildir!
Işık hızında seyahat sadece yolculuk yapanın biyolojik ve or, tamdaki mekanik (saat gibi) ardışık süreçlerini yavaşlatmıştır.
Yani ortada başka bir boyutsal zamanla alakalı bir şey yoktur.
Dünyada kalan kontrol merkezindeki kişinin kalbi bir günde 86.400 kez ve 10 yılda 3 15.360.000 kez atmışken, yolculuk yapan personelden birinin kalbi aynı sürede 189.2 16.000 kez atmış olacaktır! (Bu arada yolculuk yapan 6 yıllık kalp atımı yaşamış olacaktır). Yani zamanın değiştirdiği bir şey yoktur or
tada, sadece fizyolojik süreçler yavaşlamış, saatlerin tik-tak hızı yavaşlamış, aralıkları açılmıştır. Yani ışık hızındaki seyahatte hareket eden şeylerin tekrar sıkhğı azalmış ve hareket aralıkları (süreleri) genişlemiştir. Bütün bunların sonunda aynı sonuca ve Aristoteles'in dediği ile aynı yere varırız: Kendi başına za, man yoktur ve sadece hareket tekrarı vardır!
Gelecek
Fizi,kte ışık hızı evrensel sabit olduğundan, ışık hızı sınırı bir koni şeklinde temsil edilebilir ve de grafikte koninin dış hattını veya 45 derecelik eksenini oluşturur. Bu eksen hızı ışık hızıdır ve bu çizgideki hız v=c ile gösterilir. Koninin içi ise ışık hızı altı hızları gösterir v<c, koninin içinde kalan kütleli her şey ışık hızı sınırının da içindedir ve nedensellik ilkesine tabidir. Işık konisinin 45 derece dış hattı, ışık hızını ( v=c) temsil eder ve foton için olanaklı yoldur. Koninin dışı ise ışık hızının üzerindeki hız
alanıdır. Bu nedenle koni d�ında hız v> ışık hızı c' dir. Bu bölgede ışık hızının üzerinde hız olduğundan, kütlesizdirler ve Einstein'ın görelilik
sınırlamaları yoktur. Soldaki ışık konisinin sağ yandaki taralı üçgen alanı, sağ yanda aynntılı hale getirilmiştir. I saniye zaman ekseni 300 bin km, 2 saniye ise 600 bin km uzay eksenine eşittir. Zamanı pekala ek
bir boyut olarak addetmeden, mesafe olarak da ifade edebiliriz. Zamanı
+ 1 fazladan boyut olarak değil de uzaklık olarak ifade etmek dilsel olarak yanlış gibi gelse de mantıksal olarak mümkündür. Mesela 5 dakika süren bir yolculuk, ışık hızında ise (veya diğer hızlarla da hesaplanabilir) , 5 dakika x 60 saniye x 300 bin km çarpımı ile doğrudan bir mesafe olarak da verilebiÜT. Bunun adı saniye dilsel alışkanlığını değiştirmek için, zaman
birimi olarak değil ışık mesafesi (IM) olarak da söylenebiUT.
Sultan Tarlacı fi Mağaradan Mars'a
Olmayan Zamanda Yolculuk da Olamaz!
Queen müzik grubunun meşhur "39" şarkısı vardır. Şarkıda başka evrenler bulmak için ışık hızına yakın hızda uzay yolcu
luğu anlatılır. Şarkı olarak çok hoştur:
"3 9 yılında mavilikten bir gemi geldi Döndüler o gün gönüllüler eve
Daha yeni doğmuş bir dünyanın güzel haberlerini getirdiler Kalpleri öyle sıkıntıyla dolsa da
Yaşlı ve sönük yeryüzünü gördüklerinde
Birçok yıl geçse de aradan, sadece bir yıl yaşlandım . . . "
Birçok yıl geçse de aradan, sadece bir yıl yaşlandım . . . "