• Sonuç bulunamadı

2. ZEMİN ANKRAJLARIN TARİHÇESİ

2.1 Zemin Ankrajların Farklı Ülkelere Göre Tarihsel Gelişimi

2.1.1 Almanya ve Avusturya

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ankraj teknolojisinin gelişimi açısından atılan temel adımlardan biri, 1958 yılında Dr. Karl Bauer tarafından Batı Almanya'da gerçekleştirilmiştir (Xanthakos 1991). Literatürlerde geçen ve herkes tarafından onaylanan ve bilinen ismi ile Bauer Sistem Ankrajları, ilk kez 1958 yılında Münih kentinde yapılan bir binanın kazısının desteklenmesi için düşey dayanma yapıları ile birlikte kullanılmıştır (Şekil 2.6).

Ankrajların zeminde kullanılmasının ilk öncüsü olan Bauer Sistem Ankrajları; zeminde açılan 8 cm. çapındaki delgi içerisine yerleştirilen demir çubuğun, yine aynı delgi içerisinde kullanılan uygun çimento karışımı ile ankrajnın yapılmasından oluşmaktadır. 1958 yılında ilk kez tanıtılan Bauer Sistem Ankrajları aynı zamanda, enjeksiyonla birlikte kullanılan ilk ankraj olma özelliğini de taşımaktadır.

11

Şekil 2.6 : Bauer Sistemi'nin ilk kez kullanıldığı inşaat projesi,1958-Münih

(BAUER Spezialtiefbau - GmbH, www.bauer.de)

Bauer'in 1966 yılında hazırlamış olduğu rapora göre, Bauer tipi ankraj sistemlerinin tanıtılması ve inşaat dünyasına girmesiyle birlikte 1965 yılı sonu itibariyle toplam olarak 30.000 adet ankraj imalatı yapılmıştır (Xanthakos 1991). Ostermayer, 1974 yılında Bauer sistemi olarak imal edilen ankrajların yıllara göre uygulama miktarları Şekil 2.7'de verilen grafikte göstermiştir.

1958 yılında Bauer Sistemlerinin tanıtılmasıyla beraber ankraj imalatında meydana gelen ve yıllara göre uygulama oranının artış sebepleri aşağıda belirtilmiştir.

 Savaş sonrasında yerleşim alanları içerisinde şehirleşmenin artması, yeniden yapılanması ve inşaat sektörünün hız kazanması,

 Ankraj sistemleri öncesinde, şehirleşme sırasında açılan kazıların güvenli bir şekilde yapılması için kullanılan destekli duvarlara göre ankrajlı duvarların daha büyük bir ekonomik avantaj sağlaması (Ostermayer,1974),

 Ankraj teknolojisinin kullanıldığı projelerin başarılı olması ve zamana bağlı olarak başarılı projelerin yeni yapılan veya yapılacak diğer projeler üzerinde domino etkisi yaratması,

12

Şekil 2.7 : 1958-1974 yılları arasında bauer sistemi kullanılarak imal edilen geçici ve kalıcı ankraj miktarları (Ostermayer,1974)

1958 yılında Bauer sisteminin tanıtıldığı proje dışında, Almanya'da o yıllarda ankraj teknolojisinin kullanıldığı bazı projeler aşağıda sıralanmıştır.

 Ostermayer'in 1974 yılında uyguladığı, genişliği 12 metreden büyük olan kazıların desteklenmesinde ankraj teknolojisinin desteklenmiş sistemlere göre daha ekonomik olduğunu gösteren, Münih'te yer alan Metro inşaatında yapılan açık kazı projesi

 Hannover'de yapılan Kröpcke Metro İstasyonu kapsamındaki derin kazının güvenli bir şekilde yapılması için kullanılan ankrajlı duvar (Şekil 2.8)

 Geçici ankrajların yanı sıra, dolgu ve 30m yüksekliğindeki Fore Kazık imalatlarından oluşan ve istinat duvarlarının güvenliği için Kalıcı Ankraj İmalatından oluşan Stuttgart'ta yapılan kazı projesi

 Münih'te yapılan Tivoli Binasının hidrostatik su basıncından dolayı meydana gelecek kaldırma kuvvetlerine karşı temelin ankrajlar ile tutulması projesi (Şekil 2.9)

 Münih'te yapılan Olimpiyat Stadının Çadır Tipli Çatısında kullanılan Çekme Halat Amaçlı Ankraj Projesi (Şekil 2.10)

13

 Obsertdorf'ta yapılan Kayak Sporu Yüksek Atlama Kulesinin dönme etkilerine karşı kayaya soketli ankraj projesi (Şekil 2.11)

Şekil 2.8 : Hannover-Kröpcke Metro İstasyonu derin kazısı projesi-tipik iksa kesitleri (Ostermayer,1974)

Şekil 2.9 : Tivoli Binası-Münih (Xanthakos, 1991)

(a) (b)

Şekil 2.10 : (a) Olimpiyat oyunları çatısı günümüz görüntüsü (BAUER

Spezialtiefbau - GmbH, www.bauer.de) (b) Olimpiyat oyunları çatısının

14

Şekil 2.11 : Obsertdorf-Münih yüksek kayak atlama rampası (Xanthakos, 1991) Ankraj teknolojisinin uygulanmasında ve günümüze kadar gelişmesinde önemli rol oynayan, 1958 yılı Batı Almanyasında (Almanya) tanıtılan ve önemli projelerde uygulanan Bauer Sistemi Ankrajları, Dr. Karl Bauer'e göre; rölatif olarak küçük boyutlu çaplarda (8–14 cm.) imal edilen ankrajların daha etkin olduğu ve aşağıda verilen zemin türüne göre ankrajların taşıyabileceği ortalama yük mertebelerinden daha yüksek yük değerlerine ulaşabilmenin mümkün olduğunu belirtmiştir.

 Kohezyonlu zeminler : 30-50 ton  Kohezyonsuz zeminler : 40-80 ton

Bununla birlikte Bauer prensibi, yüksek yüklere ulaşabilmenin çözümü; aynı çapta kullanılan delgi içerisine çekme mukavemeti daha yüksek özelliğe sahip olan tendonların kullanlmasından geçtiğini açıklamaktadır (Xanthakos, 1991). İlk zamanlarda kullanılan demir çubukların çekme kapasitelerinin sınırlı olması nedeniyle, günümüzde kullanılan yüksek mukavemetli çeliğin veya halatın üretimi ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışmalarının başlamasına önayak olmuştur.

Avusturya'da 1960'lı yılların ortasından itibaren kaya formasyonlarınn hakim olduğu ve alüvyonal bölgelerde öngermeli ankrajların kullanıldığı bilinmektedir. Özellikle Alp Dağları bölgesinde ve ülkenin batı tarafında, ankraj imalatının olduğu projelerde yukarıdan aşağıya (Top to Bottom Technique) tekniği kullanılmaya başlanmıştır (Xanthakos, 1991). Şekil 2.12 tipik çizimi ile gösterilen teknik, daha sonra İsviçre'de

15

çıkacak olan VSL ankraj teknolojisinin kullanıldığı projelere ilham kaynağı olmuştur.

Şekil 2.12 : Ankrajlı projelerde kullanılan yukarı-aşağı tekniği (Xanthakos, 1991) Avusturya'da ilk kez uygulanan Yukarı–Aşağı tekniği; içerisinde lokal kil mercekleri barındıran, kazı sırasında potansiyel kayma riski bulunan stabil olmayan kaya formasyonlarının bulunduğu bölgelerde daha çok tercih edilmiş ve efektif olmuştur. Şekil 2.12’de gösterilen çizime göre imalat aşamaları numaralandırılmış teknik; Kazı–İmalat–Öngerme–Kazı Akış programını takip ederek nihai kazı kotuna ulaşılana kadar aynı program tekrarlanmaktadır. Bu teknikle hedeflenen amaç; düşeyde ve yatayda birbirinden bağımsız istinat duvarı gibi bloklar üretilip, ankrajların gerilmesi ile blokların temas yüzeylerinde oluşacak gerilmeler sayesinde büyük Kaya/Toprak kütlelerini tutmaktır. Rölatif olarak uygulanan yüklerin küçük olması ile doğal dengenin etkilenmesi/örselenmesi minimuma indirilmektedir (Xanthakos 1991).