• Sonuç bulunamadı

ALLAH İÇİN BİRBİRLERİNİ SEVEN, BU SEVGİYLE BİR ARAYA

DAĞILANLAR

Hadiste sayılan dördüncü grup, birbirlerini Allah için seven; bir araya geldiklerinde Allah için bir araya gelen, ayrılırken de Allah için ayrılan, Hak rızasını, Hak sevgisini kendilerine mihrap edinmiş sevgi erleridir.

İnsanlar farklı anne babalardan doğmuş olsalar ve farklı coğrafyalarda, farklı renklerde bulunsalar da bütün insan-lığın anne-babası birdir. Dolayısıyla uzak da olsa insanlar birbirlerinin kardeşleri sayılırlar. Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, bu hususa dikkatlerimizi çekerek, insanlık soy ağa-cının başlangıcını hatırlatmakta, bu vesileyle de kavga de-ğil, sevginin, ayrılık değil birliğin esas alınmasını istemekte-dir. Nitekim: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah’ı sayıp haram-lardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah her

ARŞIN GÖLGESİNDE YEDİ ZÜMRE

78

şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.”

(Hucurât, 49/13) âyeti insanlara özellikle de mü’minlere bu ger-çeği hatırlatmaktadır.

İnsanların dillerinin ve renklerinin farklılığı, birbirlerin-den uzaklaşmalarını değil, sevgiyi ve yakınlaşmayı sağla-yan bir unsur olmalıdır. Bu farklılıklar, Cenâb-ı Hak ka-tında birer âyet olarak isimlendirilmiştir ki, bu son derece önemlidir. Demek ki insanların farklı olması, –bu farklılık is-ter ırk, isis-ter renk, isis-ter coğrafya farkı olsun– Allah Teâlâ’nın birliğinin delillerindendir. Nitekim: “O’nun varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bun-da bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır.” (Rûm, 30/22)

buyrulmakta, farklılıklara birer âyet olarak bakmamız tem-bih edilmektedir.

Bütün insanlar öncelikle insanlık ortak paydasında pek çok bağla birbirleriyle irtibatlıdırlar. Mü’minlere gelince on-lar daha özel ve kalıcı bir bağla birbirlerine bağlıdıron-lar ki, bu, iman kardeşliğidir. Böyle bir bağ, insanlar arasındaki sevgiye bağlıdır. Sevgi olmadan bu bağın kurulması, ku-rulsa da devam etmesi mümkün değildir.

Yüce Rabbimiz: “Müminler sadece kardeştirler. O hâlde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki O’nun merhametine nail olası-nız.” (Hucurât, 49/10) buyurmakla, sevgiyi ihlal edecek söz ve davranışlardan kaçınılmasını, mü’minler arasında meyda-na gelen kırgınlıkların hemen giderilmesini ve ortaya çıkan muhtemel kargaşaların hemen sona erdirilmesini emret-mektedir.

4. ALLAH İÇİN BİRBİRLERİNİ SEVEN, BU SEVGİYLE BİR ARAYA GELİP, DAĞILANLAR

Kardeşlik çok önemli bir bağdır ve soy kardeşliği, süt kar-deşliği, iman kardeşliği gibi değişik kardeşlik şekilleri var-dır. Bütün kardeşlikler belli bir yerden sonra bitse de iman kardeşliği sonsuza kadar giden bir kardeşliktir. Hindistan’ın büyük şairi Merhum Muhammed İkbal, yaşadığı dönemde İslâm coğrafyasında gördüğü parçalanmışlık karşısında şu mısraları dillendirmiştir:

Ne Afganlı, ne Türk ne Tatarız Yeşillikler çocuğuyuz bir dalız.

Bizim için yasak koku, renk farkı, Bir tek bahar beslenmişi biz varız.

Mü’min, kardeşini sever. Zira bu sevgi, imanın gereğidir.

Hadisteki bu madde, mü’minlerin bir araya gelip dağılışla-rının, sevgi üzerine olması gerektiğini belirtmektedir. Bize sevgiyi öğreten Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), mü’min kardeşine sevgi olmadan imanın olamayacağını, iman ol-madan da Cennet’e gidilemeyeceğini57 hatırlatarak, sevgi-nin Allah katındaki değerini göstermiştir.

Mü’minin sevgisi, dünyevî bir beklentiden, korkudan ya da çıkardan değildir. Onun sevgisi de buğzetmesi de sadece Allah’tan dolayıdır. O asla egosunu tatmin için ya da şahsi çıkarı için buğzetmez, düşmanlıkta bulunmaz. Bir defasında muhtemelen savaş meydanında düşmanını yere yatırıp tam öldüreceği sırada, düşmanı Hz. Ali’nin yüzü-ne tükürür. Hz. Ali adamı hemen bırakır. Adam şaşırır ve neden bıraktığını sorunca, Hz. Ali “Seni Allah için öldüre-cektim. Ancak tükürünce nefsim devreye girdi. Onun için

57 Müslim, İman 93; Ebû Dâvûd, Edeb 142.

ARŞIN GÖLGESİNDE YEDİ ZÜMRE

80

bıraktım.” cevabını verir. Bunun üzerine adam “Ben bunu, beni çabucak öldüresin diye yapmıştım. Madem öyle bu din haktır.”58 demiş ve Müslüman olmuştur.

Mü’min, sevginin gereği olarak, mü’min kardeşleriyle arasındaki küçük farklılıkları büyütmez, büyütmek suretiyle de sevgiyi ihlal edici davranışlar içerisinde olmaz. Onlarla ortak temel paydalarda buluşur ve sevgiden uzaklaştırıcı her davranışı hayatından siler. Mü’min bilir ki Allah Teâlâ katında en kıymetli şeylerden biri, mü’min kardeşini sev-mektir. Zira Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmektir.”59 sözüyle ümmetini sevgiye teşvik etmiştir.

Ebû Zer Hazretlerinin anlattığına göre Allah Resûlü (sal-lallahu aleyhi ve sellem) bir gün ashabın yanına gelmiş ve onlara, hangi davranışın Allah’a daha sevimli olduğunu sormuş.

Ashaptan bir kısmı namazı, bir kısmı orucu, bir kısmı da Allah yolunda cihadı söylemiş. Bunun üzerine Resûlullah

(sallallahu aleyhi ve sellem): “Allah’a en fazla sevimli gelen dav-ranış, Allah için sevmek, yine Allah için buğzetmektir.”60 buyurmuştur.

Sevginin Tezahürleri

Sevginin birtakım tezahürleri vardır ki onlar olmadan sevgiden bahsetmek mümkün değildir. Bu tezahürler şun-lardır:

58 Sivasi, Şemsüddin, Menâkıb-ı Çehar Yâr-ı Güzin, (Osmanlıca), s.294.

59 Ebû Dâvûd, Sünnet 3.

60 Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 1/268.

4. ALLAH İÇİN BİRBİRLERİNİ SEVEN, BU SEVGİYLE BİR ARAYA GELİP, DAĞILANLAR