• Sonuç bulunamadı

1.5.1.Adalet

Adalet, genel anlamda Hakka ve doğruluğa saygıyı temel alan ahlak ilkesidir. Başkalarının haklarına saygılı olunmasını, herkese hakkı olanın verilmesini ve herkesin toplumsal yaşamdaki görevlerini yerine getirmesini bekleyen ahlaki nitelik olarak tanımlanmaktadır.63

Frenkena, adaletin özünde insanlara bir şeylerin pay edilmesi düşüncesini taşıdığım belirterek, dağıtım adaletinin zaten oransal paylaştırma temeline

dayandığını ifade etmektedir.64

Ravvls’a göre adalet, kişilerin eşit ve özgür olma haklarından ödün vermeksizin sağlanabilecek bir idealdir. Herkes, temel hak ve özgürlüklerini eşit olarak kullanma hakkına sahiptir. Rawls, toplum içindeki işbirliğinin sağlanabilmesi için öncelikle adaletli bir sisteme ihtiyaç olduğunu

öngörmektedir.65

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1930 yılı iktisadi programında, adalet kavramının

62 Masterson ve digerleri, a.g.e., s : 738–748.

63 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Interpress Basın ve Yayıncılık, İstanbul 2005.

64 William K. Frenkena; “The Concept of Social Justice”, Social Justice, edit. R. B. Brandt; Prentice- Hall, Englevrood Çliffs, NJ 1962, s. 9.

21

devletin bütün hayat ve faaliyet alanlarında olduğu kadar iktisadi hayat ve

faaliyetinin de temeli olduğu belirtilmiştir.66

Doğan’a göre adalet, bir toplumda başta eşitlik ve özgürlük olmak üzere; değerlerin, ilkelerin, ideallerin, erdemlerin somutlaşmış, hayata geçirilmiş olması halidir. Adalet herkesin, hak ettiği ödül veya cezayla karşılaşması gerekliliğidir. Doğan en yüce ve nesnel bir değerin ifadesi olarak adaletin, insanların eylemlerini ahlaki açıdan değerlendirmede de en yüksek ölçüt olduğunu

belirtmektedir.67

Organ, adalet yargılarının bilişsel bir süreci gerektirdiğini ve kazanımların bir inançtan ibaret olduğunu belirtmektedir. Davranışların ve işlemlerin uzantılarını taşıyan bu inanç, bilişsel süreci destekleyen yeni bilgiler elde edilinceye kadar devam etmekte ve ruh halindeki değişimlere karşı direnç göstermektedir.68

Adalet, insanlık tarihi boyunca filozofların ve bilim adamlarının ilgisini çeken bir kavram olmuştur. Bireyler arası etkileşimin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için geliştirilen kuralların insani değerlere, ilkelere ve ideallere uygun olması gerekmektedir. Aksi halde adaletten söz etmek mümkün olmayacaktır.

1.5.2. Karşılıklılık

Sosyolojik, iktisadi ve bireysel ilişkiler bireyler arasında bir değişime söz konusu olmaktadır. Ne tür ilişki seviyesinde olunursa o tür ilişki seviyesinde adalet unsurunun tesis edilmesi için değişime tabi tutulan değerin düzeyinin bir eşitlik içermesi gerekmektedir.

İş hayatı açısından konuya baktığımızda, görevinin gerektirdiği yetkinliklere sahip olan bir birey, görevini başarı ile tamamlamak için verdiği emekle orantılı bir biçimde ödüllendirilmek ister. Eğer birey, sahip olduğu yetkinlikler ve verdiği emeğin karşılığını alamadığına inanıyorsa, onun adalet duygusu zedelenecektir. Bu nedenle örgüt, çalışanların örgüte verdikleri ile örgütten aldıkları arasındaki hassas dengeye dikkatli özeni göstermelidir.69

66 Ali Nejat Ölçen; Kemalizm’in Ekonomisi, 2,baskı, Güldikeni Yayınları, İstanbul 2000, s. 43. 67 Özlem Doğan; “Ahlak Hukuku Önceler”, Kavramlar ve Tarihleri, İnkılap Kitabevi, İstanbul, Cilt. 1, 2002, s. 136.

68 Dennis W. Organ; Organizational Citizenship Behavior: The Good Soldier Syndrome, Lexington Books, Lexington 1988, s. 63.

22

1.5.3. Eşitlik

Yaygın bir anlayışa göre eşitlik ahlaksal ve genellikle toplumsal bir ideal olarak, aynı insan doğasına sahip olmak bakımından insanların birbirleriyle aynı konum ve değerde olma durumunu ifade etmektedir. Eşitlik ilkesi perspektifinden bakıldığında, insanların birbirleriyle eşdeğerde olduğunu, bu nedenle insanlar arasında ayran yapılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Lemer örgütsel anlamda eşitliği, paylaşımların, katkılar göz önünde tutulmaksızın yapılması olarak tanımlamaktadır.70

Leventhal bireysel performanslar arasında önemli farklıklar bile olsa, bazı durumlarda dağıtımların eşitlik ilkesine göre yapıldığını ifade etmektedir. Bunlar; a) sosyal uyumu, harmoniyi sağlamanın önemli olduğu durumlar, b) bireylerin marjinal katkılarım takdir etmenin zor olduğu durumlar, c) grup üyeleri arasındaki rekabetin, birbirlerinin çabalarım sabote etme noktasına geldiği durumlar ve d) işbirliğinin hayati önem taşıdığı durumlardır. Örgütlerde ortaya çıkan bu durumların varlığı önemli ölçüde koordinasyon gerektirmektedir.71

Hobbes devletle ilgili tanımlar yaparken eşitlikten bahsetmektedir. Herkesin doğuştan eşit olduğunu, eşitlikten güvensizlik, güvensizlikten de savaş doğacağım ifade etmektedir. Hobbes, hakların sözleşmeyle bir güce devredilmesi sayesinde adaletin ve eşitliğin söz konusu olabileceğini belirtmektedir. Çünkü doğuştan özgür ve eşit olan insanların her şeyi yapma hakkı olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle Hobbes, adalet ve eşitlik kavramım özel mülkiyet ile birlikte tanımlamakta, adalet ve mülkiyetin de devletin kuruluşuyla birlikte başladığım ifade etmektedir.72

1.5.4. Hakkaniyet (Orantılı Eşitlik)

Orantılı eşitliği, resmi gazetede yayınlanan bir anayasa mahkemesi kararı şöyle açıklamaktadır.73

Eşitlik kavramının Aristo'dan beri adalet kavramı ile yakın ilgisi olduğu ileri sürülür. Mutlak eşitlik, yani farklı olanlara dahi eşit davranma, adaletsizlik doğurur, o halde eşitsizlikten anlaşılması gereken nispi bir eşitlik olur, "eşite eşit, farklıya farklı davranmayı" haklı ve adil gösteren nedenler olmadıkça eşitlikten uzaklaşılmamalıdır.

Dağıtım adaleti konusuna temel oluşturan Adams’ın “eşitlik teorisi” (equity

70 Jerald Greenberg, a.g.e., s. 11.

71 Andrevv D. Henderson; James W. Fredrickson; “TMT Coordination Needs and the CEO Pay Gap: ACompetitive Test of Some of Economic and Behavioral Theories”, Academy of Management Journal, s. 6.

72 Thomas Hobbes; Leviathan, 3. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2001, s. 94,106. 73 Anayasa Mahkemesi’nin 13.6.1978 tarih ve E. 1978/48, K. 1978/40 sayılı kararı, Resmi Gazete, 23.1.1979/16528.

23

theory) de orantılı eşitliği ifade etmektedir. İngilizce-Türkçe sözlüklerde equity kelimesi; adalet, insaf, hakkaniyet, denkserlik ve eşitlik olarak tanımlanmakla birlikte Sosyal Bilimler literatüründe bu teori, eşitlik teorisi olarak benimsenmiştir. Eşitlik teorisi, insanların katkılarıyla kazanımları arasındaki oranın eşitliğini ifade etmektedir.

Örgütsel adaletle yakından ilişkili olduğu değerlendirilen adalet, güven, eşitlik ve orantılı eşitlik kavranılan, örgütsel adaletin sağlanması durumunda bir sonucu veya sonucun belirlenmesinde kullanılan yöntemleri açıklamaktadır. Aralarında yüksek oranda nedensellik ilişkisi olan ve çoğu zaman birbirinin yerine kullanılan bu sözcükler birbirinin yerine kullanılamayacak kadar farklı anlamlar taşımaktadırlar. Bu kavramlarının ayrı ayrı açıklanmasının, örgütsel adalet teorisinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağı değerlendirilmektedir.

24

İKİNCİ BÖLÜM: ÖRGÜTSEL GÜVEN