• Sonuç bulunamadı

Araştırma alanı hidrografik bakımından Fırat Nehri akaçlama havzasının içindedir. Akaçlama havzasının alanı 335.000 km2 olup, ülkemizde kalan bölümü 102.150 km2’dir. Araştırma alanı bu havzanın üst kısmında yer alır. Araştırma alanının bulunduğu Keban’ın batı kesimi doğu kesimine, güney kesimi ise kuzey kesimine göre daha sık bir akarsu ağına sahip olup, alandaki akarsular genellikle yayla içi akarsu özelliğine sahiptir [48]. Kaynaklarını oldukça yüksek alanlardan alan bu akarsular, depresyonlarda menderesler çizerek çok az bir eğimle akmakta ve depresyonlar arasındaki birleştirme noktalarında akış hızlarını artırmaktadırlar. Yöre suları, Sarini (Cip) çayı ile Keban ve Baskil dereleri aracılığıyla Fırat Nehri’ne ve buradan da Basra körfezine boşalmaktadır. Bu üç ana akarsu ile bazı küçük dereler, Hasandağı ve çevresinde yelpazemsi bir konumda olup, Fırat Nehri’ne karışmaktadırlar. Kuzeyde Keban Baraj Gölü aracılığıyla araştırma alanını sınırlandıran Fırat nehri, batı ve güneyden de araştırma alanını çevreler. Fırat Nehri 1974 yıllarında Keban Baraj Gölü’nün oluşmasıyla, bir akarsu yatağının veya onun hidrografik özelliğinin beşeri faktörlerle nasıl değiştirilebildiğine güzel bir örnek olmuştur. Şöyle ki Keban Barajı yapılmadan önce, Fırat Nehri’ni meydana getiren Murat ve Karasu kolları

29

araştırma alanına girmekte ve Keban’ın 10 km kadar kuzeydoğusundaki Koğuşbükü denilen yerde birleşmektydi. Keban Barajı’nın yapılıp, baraj gölünün oluşmasıyla yukarıda bahsedilen durum ortadan kalkmış ve her iki akarsu da ülkemizin üçüncü büyük gölü durumunda olan Keban baraj gölüne dökülmeye başlamıştır. Fırat Nehri’nin toplam uzunluğu 2800 km olup, Türkiye sınırları içinde kalan bölümün uzunluğu ise 1263 km'dir. 720.000 km² su toplama havzasına sahip olan Fırat Nehri, Türkiye’nin en verimli ve su potansiyeli en yüksek olan ırmağıdır. Nehir güneydoğu sınırlarımızdan çıkarak Suriye ve Irak’tan geçip, Basra körfezinde denize dökülür. Nehrin en önemli kolları Murat, Karasu, Tohma, Peri, Çaltı ve Munzur çaylarıdır. Bu kollardan iki büyüğü olan Murat ve Karasu, araştırma alanının bulunduğu Keban ilçesi yakınlarında birleşir. Araştırma alanına yakın olan diğer önemli akarsular ise, Sarini çayı ile Keban ve Geli dereleridir. Sarini çayının deniz seviyesinden yüksekliği yaklaşık 1450-1500 m olup, Kesrik çayı ve Kesiköprü deresinin, Nekerek (Bağlarca) köyü yakınlarında birleşmesiyle oluşmuştur. Keban deresi ise Hasandağı’nın kuzeydoğu uzantısı durumunda olan Naldöken Dağı’nın batı yamaçlarından, yaklaşık 1500 metrelerden doğup, Aşağıçakmak Köyü yakınlarındaki bölümünde fazla sayılabilecek bir yatak eğimine ve hızlı bir akışa ulaşır. Baskil havzasının sularını boşaltan Geli Deresi ise Sarini Çayı gibi, Şefkat Deresi ve Baskil Çayı kollarının birleşmesiyle meydana gelir [28].

Araştırma alanı ve çevresindeki akarsuların akış rejimleri üzerinde birinci derecede iklim etkili olup, bu rejim nisan ayında görülen maksimum, ağustos-eylül aylarında görülen minimum akış oranıyla karakterize edilebilir. Bu yönüyle yörenin akarsu rejimi tipi, Akdeniz Bölgesi’nin daha çok yüksek alanlardan kaynağını alan rejim tipiyle oldukça benzerlik gösterir [49]. Fırat Nehri’nin rejimi ise Türkiye'deki diğer akarsulara göre daha düzenlidir. Mart ile haziran ayları arasında yavaş yavaş kabarır, temmuz ile ocak ayları arasında ise suyu oldukça çekilmiş olmasına rağmen yine de bol su akışı görülür. Yücel (1955), Fırat Nehri’nin rejim özellikleriyle ilgili önemli bilgiler vermiştir [50]. Araştırıcı Fırat Nehri’nin ilkbahar dönemindeki kabarmalarını, ilkbahardan önceki birkaç ayda bekleyen kar örtüsünün bu mevsimde sıcaklığın aniden artmasıyla erimesi nedenine bağlamaktadır. Ayrıca araştırıcı nehrin diğer mevsimlerdeki akım şekilleri üzerinde de durarak, Fırat’ın rejim özelliği bakımından ‘Ova-kar tipi’ ne benzediğini belirtmektedir.

Araştırma alanında bulunan Keban Barajı, Fırat Nehri üzerine bulunup daha çok elektrik enerjisi elde etmek amacıyla inşa edilmiştir. Baraj enerji üretimi açısından ülkemizin ilk büyük yatırımlarındandır. Keban Barajı Elazığ'ın 45 km kuzeybatısında

30

bulunup, 1965 yılında yapılmaya başlanmıştır. 1974 yılında ilk 4 büyük tribünü, 1981 yılında da diğer 4 tribünü devreye girmiştir. Barajın toplam kurulu gücü 134 Megawatt olup yıllık enerji üretimi 7,5 milyar KW/Saat’tir. Đlk kurulduğunda Türkiye’de üretilen elektriğin %20’sini tek başına karşılayan santral şu an tüketilen toplam elektriğin %8’ini karşılamaktadır. Keban Barajı’nın yapılmasıyla oluşan Keban Baraj Gölü ise 64.100 hektar büyüklüğünde olup, Türkiye’nin en büyük yapay gölüdür. Doğal göller arasında 675 km2 ‘lik alanıyla 3. sırada yer almaktadır. Baraj gölünün Murat vadisi boyunca uzunluğu 125 km olup genişliği yer yer değişmektedir. Keban Baraj Gölü’ndeki su; elektrik enerjisi üretimi, sulama, su avcılığı yapma ve balık üretimi gibi amaçlarla kullanılmaktadır. Fırat nehri üzerine inşa edilmiş diğer büyük barajlar ise şunlardır: Karakaya Barajı (Malatya- Elazığ), Atatürk Barajı (Adıyaman-Şanlıurfa), Birecik Barajı (Birecik) ve Karkamış Barajı (Kargamış) [51].

Yer altı suyu, araştırma alanına yakın olan Hasandağı merkezde olmak üzere çevredeki dağlık alanlardan alçaklardaki havza tabanlarına yönelen bir hareket özelliği göstermektedir. Bu durum ilk bakışta havzaların su bakımından zengin olduğu izlenimini vermektedir, ancak havza tabanlarını oluşturan jeolojik formasyonların permeabilitelerinin farklı olması, havzaların da su içeriği açısından farklı olmasına neden olmuştur. Nitekim hidrojeolojik araştırmalar araştırma alanındaki havza tabanlarının yer altı suyu bakımından genelde fazla zengin olmadığını, buna karşılık havzaların bazı bölümlerinin ise yer altı suları açısından oldukça zengin olduğunu göstermiştir [51]. Yine çalışma alanına yakın olan Kuzova havzasının da yüzeye yakın yeraltı suyu açısından çok zengin olduğu söylenemez. Kuzova’da en yaygın formasyonları oluşturan Alt ve Üst Tersiyer’e ait marnlı-killi arazi yüzeye yakın hemen her tarafta bulunmaktadır. Bu tür araziler yüzeye düşen suların derinlere sızması için geçirimsiz bir ortam oluştururlar ve dolayısıyla o bölgenin yer altı suyu bakımından fakirleşmesine yol açarlar. Kuzova’daki yeraltı suyunun en düşük seviyede bulunduğu mevsim ise yazdır. Özellikle yaz mevsimin sonlarına doğru kuyulardan fazla miktarda su çekilmesi ve yağışların düşük düzeyde olması gibi ana sebepler, yeraltı suyu seviyesinin düşmesine neden olmaktadır. Kuzova’da yeraltı suyunun en yüksek olduğu dönem ise ilkbahar ayının sonlarına rastlar [28].

Araştırma alanının hidrografik özelliklerinin belirlenmesinde, göz önünde bulundurulması gereken unsurlardan birini de drenaj tipleri oluşturmaktadır. Drenaj tiplerinin günümüzdeki yapısı, akarsu sisteminin yapısı ve gelişmesiyle yakından ilgilidir. Araştırma alanı ve çevresinin morfolojik evriminde, tektonizma ve aşınım birlikte etkili

31

olmuştur. Dolayısıyla, bunlara bağlı olarak tektonik kökenli depresyonlar, dağ silsileleri ve tek tepeler drenaj sistemini çeşitlendirmiş ve başta dendritik drenaj olmak üzere, paralel- subparalel, radyal, kancalı ve örgülü drenaj gibi değişik drenaj tiplerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur [52].

Benzer Belgeler