• Sonuç bulunamadı

AKIL RUH İLİŞKİSİ

Belgede Gazali'de bilgi problemi (sayfa 65-70)

B- AKIL

2.4. AKIL RUH İLİŞKİSİ

Böylece deney bilgisinde hem duyu organlar hem de akıl birbiriyle ilişki içine girmektedir. Her ikisinden birinin olmayışı deney bilgisinin oluşmasına engel teşkil eder. Dolayısıyla Gazali’nin bilgi sisteminde insanın bilgi edinme güçleri arasında kıyasıya bir rekabet bir mücadele değil, aksine bir konsensüs ve dayanışma olduğu görülmektedir.

Aklı, aklın duyu ve tecrübeyle olan ilişkisini bu şekilde inceledikten sonra akıl-ruh ilişkisine geçebiliriz.

Gazali, öncelikle canlılarda meydana gelen eylemlere, yapıp etmeler dayanarak ruhun çeşitli anlamlara geldiğini ifade eder. Ona göre kendisinde fiil, eylem sadır olan her şey öncelikle bunu şuurlu ya da şuursuz yapar. Eğer şuurlu, bilinçli gerçekleşiyorsa ya bu fiil akletme yetisi ile ya da akletme yetisi olmaksızın meydana gelmektedir. Daha açık bir ifadeyle belirtilecek olursak, kendisinde bir eylem ortaya çıkan ruhun bu eylem göre değişik anlamları bulunmaktadır.

Buna göre evvela fiilin temelinde şuur olmamakla beraber, bitkilerin yaptığı muhtelif hareketler gibi çeşitli fiiller yapan ruha nebâti ruh denir.

İkincisi akletme yetisi olmamakla beraber, kendisine yönelik bir menfaat sağlama veya bir zararı ortadan kaldırmaya yönelik fiiller işleyene hayvani ruh denir. Üçüncüsü, akıl sahibi olmakla beraber, fiili işleyip işlememe hususunda iradesi bulunan ve yaptıklarını bu irade doğrultusunda yapan ruha insani ruh denir.179

178 Taylan, N. a.g.e, s. 57

Buna göre ruhun, bitkilerde ve hayvanlarda da bulunduğu karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bitkilerin beslendiklerini, büyüdüklerini, çoğaldıklarını, dallanıp budaklandıklarını görmekteyiz. İşte Gazali bitkilerde bunu sağlayan şeyin, nebati ruh olduğunu belirtir. Yine aynı şekilde hayvanlara baktığımız zaman onların beslenme, büyüme ve çoğalmanın yanı sıra hissettiklerini, iradeleriyle hareket ettiklerini, kendileri için birtakım menfaatlere koştuklarını, zararlı olandan kaçtıklarını görmekteyiz. Böylece kesinlikle anlamaktayız ki, hayvanlarda bitkilerde bulunmayan zâid bir nama mevcuttur ki, bu da onlarda ruhun varlığını göstermektedir.

Gazali’ye göre ceset, yani bedenimiz bu hayvani ruhun hizmetçisidir. Bu hayvani ruh, sadece bir esir olup bedenin ölmesiyle ölür. Cenabı Hakk’ın hitabı ve şeri’ mükellefiyet bu ruha muhatap olmaz. Çünkü hayvanlar bunlardan mükellef değillerdir. İnsan ise kendisinde bulunan ve yalnız ona mahsus fazladan bir mana sebebiyle mükellef ve muhataptır. Bu mana ise ruhtur.180

Ona göre yukarıda açıklamaya çalıştığımız manaların hepsi insanda mevcuttur. Bununla birlikte insan duyuların dışındaki şeyleri algılama hususunda bitki ve hayvanlardan ayrılmaktadır. Örneğin insan bütünün (küllün), parçadan (cüzden) büyük olduğunu bilir. O parçayı duyular vasıtasıyla bilirken, bütünü aklı ile bilir. İnsanın haricindeki hiçbir varlık ne bitki olsun ne de hayvan bütünü algılayamaz. İnsan öyle bir varlıktır ki, parçadan bütüne ulaşır, bunu kıyasa başlangıç yapmak suretiyle oradan da bir takım neticelere varır. Ona göre bütünü algılamak inkâr edilemeyeceği için onu algılayanda inkâr edilemez.

181

Gazali, ruhu bu şekilde açıkladıktan sonra onun, kalp, nefs ve akıl lafızlarıyla olan yakınlığından dolayı onu, marifetlerin mahalli olarak belirtir. Ancak o, bu kelimelerin aralarındaki anlam yakınlığına rağmen, ileri gelen âlimlerin pek azının bunların manalarını hakkıyla anlayabileceğini söyler. Zira bu kelimeler, her ne kadar manaları yönüyle birbirlerine yakın olsalar da birbirinden ayrıldıkları yerler vardır. Her birinin ayrı ayrı sınırları bulunmaktadır. Çoğu kimseler bunları birbirine

179 Gazali, Meâricu’l-Kuds, s. 21-22 180 Gazali, er-Risâletu’l-Ledünniyye, s. 47 181 Gazali, Meâricu’l-Kuds, s. 19-20

karıştırır. 182 Bu çerçevede ona göre ruh, yukarıda geçen anlamlara ilave olarak,

insanın hayvandan şerefli olmasının esası, Allah’a kavuşmaya kabiliyetli olandır. Ruh, bu manasıyla burada akılla aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. Yine düşünürümüze göre ruh, dinin emir ve yasaklarının muhatabıdır. İnsan onu temizlediğinde felaha, kirlettiğinde hüsrana uğrar.183

Gazali ruhu, yukarıda değişik şekilde ifade ettikten sonra, ruhun bir takım mertebelerinin olduğunu belirterek akıl ile ruh arasındaki ilişkiyi çok geniş tutmuştur. İşte asıl akıl ile ruh arasındaki ilişki bu bahsedilecek olan mertebelerde karşımıza çıkacaktır. O’na göre beşer ruhunun mertebeleri kısaca şöyledir.

Burada ise ruhun, kalp kelimesiyle yakınlığı ifade edilmek istenmiştir.

Öncelikle bunların ilki hassas ruhtur. Bu beş duyunun getirdiklerini alan ruhtur. Bu ruh hayvani ruhun esasıdır. Çünkü hayvan bu ruhla hayvan olur. İnsan söz konusu olunca bu ruh süt emen çocukta da bulunur.

İkincisi hayali ruhtur. Düşünürümüze göre hayali ruh, duyular aracılığıyla aldığı izlenimleri, duyuların getirdiklerini kaydetmektedir. Bu ruh, kaydettiği şeyleri aynı zamanda zamanı geldiğinde akli ruha sunmak üzere saklar. Ona göre bu ruh, gelişimin başlangıcında süt çağındaki çocukta bulunmaz. Bundan dolayı çocuk bir şey gördüğünde onu almak için çabalar ama o şey çocuğun yanından uzaklaştırıldığı zaman ağlayıp sızlamaz. Bu hal biraz büyüyünceye kadar devam eder. Biraz büyüdükten sonra söz konusu şey, yanından uzaklaştırıldığı zaman, hayalinde o şeyin sureti muhafaza edildiği için ağlar ve onu ister. Yine o, bu ruhun hayvanların bazısında da bulunduğunu ancak hepsinde bulunmadığını belirtir. O, bu ruhun kendisinde bulunmayan hayvana örnek olarak ateşe atılan pervaneyi gösterir. Zira pervane, kendini kandilin ışığına atar, canı yandığında uzaklaşır ancak tekrar karanlığa döndüğünde yine aynı şeyi yapar. Eğer bu ruh onda bulunsaydı duyuların kendisine ilettiği acıyı tespit edip kaydeder ve bir daha kendini kandilin ateşine atmazdı. Ona göre bu ruhun kendisinde bulunduğu hayvan ise köpektir. Çünkü köpek değnekle bir defa dövüldü mü artık değneği gördüğünde kaçar. Ancak düşünürümüze göre her ne kadar hayvanların bazısında bu ruh bulunsa da onlarda akli ruh

182Gazali, İhya, III, s. 8

bulunmadığı için hayvanlar bu ruh tarafından elde ettikleri izlenimleri sadece birtakım zararlardan korunmak ve kendileri için faydalı olabilecek şeylere yönelmek için kullanırlar.184

İnsan ise hayvandan farklı olarak bu hayali ruh aracılığıyla elde ettiği izlenimleri bu ruhun üzerinde bulunan akli ruha temel yapar. Dolayısıyla hayvan bu hayali ruh tarafından edindiği izlenimleri birtakım zararlardan korunmak ve kendilerine faydalı olabilecek şeylere yönelmek için kullanırken, insan kendisinde akli ruh bulunduğundan bu ruh vasıtasıyla edindiği şeyleri bu ruh için temel yapar. Zira hayali misaller akli bilgiler için güzel bir yardımcıdır.

Bu hayali ruha bilgilerin zapt edilmesi, sarsılmaması, dağılıp kaybolmaması için başlangıçta çok ihtiyaç vardır. Ona göre hissi ruh, hayali ruhun bir beşiği durumundadır. Çünkü hayali ruh ancak ondan sonra konulmuş olarak düşünülebilir. Akli ve fikri ruh ise bu iki ruhtan sonra gelir.

Dolayısıyla düşünürümüzde hissi ve hayali ruh, hayvanlarda olduğu gibi insanda sadece birtakım bilgiler elde etmek için yaratılmamıştır. Onda bu iki ruhun aynı zamanda insanın kendileri aracılığıyla içinde bulunduğu âlemden yüksek dini bilgilerin prensiplerini yakalayabileceği bir ağ olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. İşte bu ruhların insanda hayvandan farklı olarak daha yüksek ve şerefli olması bundan kaynaklanmaktadır.

Böylece görüldüğü üzere bu iki ruh hayvanda da bulunmakla birlikte insanda bunlar iki şekilde hayvanlardan farklı olarak karşımıza çıkmaktadır. İlki insan öncelikle hayali ruhun izlenimlerini akli ruh için temel yapmakta, diğeri bu ruhlar vasıtasıyla içinde bulunduğu âlemden bir takım yüksek dini bilgilerin prensiplerini elde edebileceği bir ağ sağlamaktadır.

Gazali’ye göre beşeri ruhun mertebelerinden üçüncüsü akli ruhtur. Ona göre bu ruh, duyu ve hayal dışında kalan manaları idrak eder. Yalnızca insana mahsus olup, hayvanlarda ve küçük çocuklarda bulunmaz. Çocuk belli bir yaşa geldiğinde bu ruh kendisinde meydana gelir ve daha önce farkında olmadığı şeylerin farkında olur. Bu ruhun algılarına gelince düşünürümüze göre bu algılar tümel ve zorunlu

bilgilerdir. Bu mertebelerden bir diğeri fikri ruhtur. Ona göre bu ruh, salt akli bilgileri alıp, bunlar arasında telifler ve terkipler yaparak değerli bilgiler çıkarır. Örneğin iki sonuç elde ettikten sonra bu ruh, bunları bir daha bir araya getirip bir sonuç daha çıkarır ve bu çıkardığı sonuçlarda bir sınır yoktur, sonsuza dek böyle artar gider.

Beşeri ruhların son mertebesini ise kutsi peygamberlik ruhu oluşturmaktadır. Ona göre bu ruh peygamberlerle bir takım evliyaya mahsustur. Peygamberlere bu ruh vasıtasıyla gayb ışıkları, ahiret hükümleri, göklerin ve yerin melekûtundan parçalar hatta rabbani ve ilahi bilgilerden bir kısmı açılır. Bu gibi bilgileri tam olarak nebiler kısmen de veliler anlayabilir.185

Ona göre, “Böylece sana emrimizden bir ruh indirdik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin, ancak biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle hidayete erdireceğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen dosdoğru bir yola hidayet etmektesin.”186

Gazali aynı zamanda bu ruhu şu şekilde açıklamaktadır. Ona göre şiir ve musiki zevkine insanlardan bir kısmının kabiliyeti varken -ki bu bir farklı algılama alanıdır-diğerlerinin bu hususiyetlerden mahrum olması pek ala bilinen bir şeydir. Bazılarında musiki nağmelerinin top güllesinden farkı yokken, bazılarında bu kuvvet o kadar yüksektir ki, müzik ve şarkılarda kimini üzen, kimini eğlendiren, kimini ağlatan, kimini de bayıltan destanlar meydana getirir. Bunları anlatmak için bu duyu sahipleri bir araya gelseler anlatamazlar. Ona göre nasıl ki, hissi ve hayali ruh, akli ve fikri ruhun idrak ettiği şeylerden aciz ise akli ve fikri ruh da bu ruhun elde ettiği hakikatleri algılamaktan acizdir.

ayeti bu ruha işaret etmektedir.

187

Gazali, böylelikle peygamberlik kabiliyetinin, bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde kutsi peygamberlik ruhundan birazcık olsun pay alan evliyaların bulunduğunun da bu şekilde anlaşılmış olacağını belirterek

188

Bu açıklamalardan sonra Gazali yukarıdaki ifadelerden hareketle şu neticeye varmaktadır. Ona göre aklın ötesinde akla açılmayıp kendisine açıldığı evliyaların varlığını temellendirmeye çalışır.

185Aydın, Mehmet S. Din Felsefesi, İ.İ.F.V. yay. 8. Baskı, İzmir, 1999, s. 88 186Kur’an, Şûrâ, 42/52

187Gazali, Mişkâtu’l-Envâr, s. 54 188Gazali, Mişkâtu’l-Envâr, s. 53-54

başka bir alanın bulunması uzak değildir. İşte ona göre bu kutsi peygamberlik ruhu aklın üzerinde bir konumdadır.189

Burada Gazali’nin akıl ile ruh arasında kurduğu çok yakın ilişkiye rağmen, aklı sınırlandırıp, ruhu akıl ötesi alana da nüfuz ettirmesi dikkat çekmektedir.

Bu ruh da dinin tebliğcisi olan peygamberin bilgi nurudur ki, kaynağı peygamber, dolayısıyla vahiydir. Bu ise dinin kendisidir.

190

Kanaatimizce Gazali’nin beşeri ruhun mertebelerinin olduğunu belirtip bununla ilgili tek tek açıklamalarda bulunmasının ardından konuyu peygamberlik makamının kutsiyetine, ardından da bu ruhtan birazcık olsun pay aldığını belirttiği evliyalara getirmesi ve bu ruhu akıl ötesi alana nüfuz ettirmesi düşünce sisteminde kalp bilgisinin imkânının temellendirilmesi olarak değerlendirilebilir.

Belgede Gazali'de bilgi problemi (sayfa 65-70)

Benzer Belgeler