• Sonuç bulunamadı

4. ġĠ‟A‟DA KÖTÜLÜK PROBLEMĠ

1.3. AHLÂKÎ KÖTÜLÜK

Kötülük problemi incelenirken “ahlâki kötülük” ile kastedilen insanların sahip olduğu kıskançlık, cimrilik, hıyanet gibi kötü huyları ile yine insan eliyle gerçekleĢtirilen savaĢ, cinayet ve tecavüz gibi kötülüklerdir.87

Bu tür kötülükler tartıĢmalarda özel bir bağlama sahip olmuĢ ve müstakil olarak değerlendirmeye konu olmuĢtur.

Bu tür kötülüklerin varlık sahasına çıkıĢının insanların eliyle gerçekleĢmesi onların kötülüğünü Tanrıdan uzaklaĢtırmayı kolaylaĢtırmıĢtır. Çünkü bu tür olayların gerçekleĢtiği durumlarda insanın öfkesini, nefretini yöneltebileceği bir hedef söz konusudur. Halbuki, mesela bir sel sebebiyle ailesini kaybetmiĢ insanlar suyu, yağmuru veya dereyi suçlama imkânına sahip değildir.

85 Kaya, M. Cüneyt, a.g.m. s.590.

86 Mavil, Hikmet Yağlı, “Ġmam EĢ‟ârî‟nin Kelam DüĢüncesi”, Ġsam Yayınları, Ankara 2018, s.267. 87

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Bu sebeple bu kötülük türünü izah etmeye çalıĢanların çoğu, bu tür kötülüklerin varlık sebebini insanla sınırlama çabasına giriĢmiĢ ve Tanrının iradesini problemin dıĢında tutmaya çalıĢmıĢtır.88

Buna mukabil problemi ortaya atanlar ise “Tanrının bu tür kötülüklere neden mani olmadığı” sorusuna odaklanmıĢlardır. Buna karĢılık insanın “özgür irade”sinin değeri ön plana çıkarılmıĢ, insanların iyi iĢler yapmalarının kötülük yapabilme imkânlarının bulunması sebebiyle değer kazandığı iddia edilmiĢtir. Yine bu konuda Tanrının imtihan olan insanların iradelerine müdahalede bulunmasının imtihanı anlamsızlaĢtıracağı öne sürülmüĢtür.

EĢ‟ârilere baktığımızda ise her zamanki gibi değiĢmeyen bir kararlılıkla bu tür kötülüklerin de Allah tarafından yaratıldığını iddia ettiklerini görürüz. Onlara göre insanların eliyle gerçekleĢen ve suçlunun parmakla iĢaret edilebilecek derecede göz önünde bulunduğu bu kötülüklerin bile var edicisi Tanrıdır.89

Onun bu tür kötülüklerin varlığıyla iliĢkisi sadece “göz yummak” ve “izin vermek”ten ibaret olmayıp kendisi bu tür kötülüklerin varlığa geliĢine doğrudan müdahildir.90

Hatta EĢ‟ârilerin bakıĢ açısına göre Tanrının bu tür olayların vukua gelmesindeki dahlinin bizzat suçlunun kendisinden bile daha fazla olduğu söylenebilir. Çünkü o sadece kötü olan olayı ve sonucu değil kötülüğe kasteden suçlunun bu konudaki kasıt, irade ve kudretinin ve hatta suç ve sorumluluğunun da yaratıcısıdır. Öyle ki eğer Tanrı istemese katil kasten ve isteyerek bir kiĢiyi öldürmenin sorumluluğunu ve suçunu bile üstlenemez. Yani bir cana bilerek, anlayarak ve isteyerek kıydığı halde “suçluluk” kazanamaz. Zira söz konusu suçluluğun varlığı da bu suçluluğun katil ile iliĢkisi de Tanrı tarafından yaratılmıĢtır. Bu yaklaĢımları sebebiyle EĢ‟ârîler tarih boyunca ağır eleĢtirilere maruz kalmıĢ ve bu tutum özellikle mutezile ile aralarındaki en büyük kırılma noktalarından birini teĢkil etmiĢtir.

Ahlâki kötülükten kastedilen insan ve onların eylemlerinde ortaya çıkan kötülük olsa da aynı kavram Tanrının eylemlerinin ahlaki değerine dair yargıları da kapsamaktadır. Kötülük probleminin daha çok tartıĢılan kısmı problemin bu yönüyle iliĢkilidir. Zira ilk baĢtan problemin inĢa edildiği önermelerde zikredilen “Tanrının iyi oluĢu” ve kötülüğe bilerek ve isteyerek müsaade etmesinin “kötü” oluĢu

88 Fidan, Fatih, a.g.t. s.19.

89 Kadı Beyzâvî, “Tavâli‟u‟l- Envar- Kelam Metafiziği-“, Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaĢkanlığı

Yayınları, Ġstanbul 2014, 206.

90

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ifadelerinde kastedilen “iyi-kötü” kavramları daha çok ahlaki zeminde algılanmıĢtır. Aksi halde Tanrının kötülüğe müsaade ettiği takdirde “bencil ve kötücül” olacağı iddia edilmezdi ki bu iki yargı da ahlâki zeminde yapılmıĢtır.

Bu yönden baktığımızda problem: “Metafizik, tabii ve ahlâki kötülüğü var eden veya var olmasına müsaade eden bir varlığın bu kötülüklerden ahlâkî anlamda uzak olduğunu söylemenin yerinde olup olmadığı?”dır. Zira problemin metafizik yönünü hemen her düĢünür bir Ģekilde çözmüĢtür. Hem de metafizik halk tarafından anlaĢılması pek kolay olmayan bir alan olduğundan problemin metafizik boyutu sadece belli bir kesimin zihnini meĢgul etmiĢtir. Yine metafizik salt felsefi bir alan olduğundan akli izahlar problemin çözülmesinde yeterli olmuĢtur. Ancak bu problem ahlâkî açıdan değerlendirildiğinde adalet gibi ele geçmesi zor bir fikirle uğraĢmanın yanında insanların adalet duygusunu tatmin etmek gibi bir ihtiyaç da söz konusudur. Bu durum tartıĢmaların daha çok ahlâki zeminde uzamasına ve eleĢtirilerin genelinin bu bağlamda ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur.

Bütün kötülük çeĢitlerini metafizik yönden Tanrıya bağlayan ve bu kötülüklerin ortaya çıkmasında baĢkalarının dahlini reddeden EĢ‟ârîlerin bu kötülükleri var eden Tanrı için onun bu eylemlerini ahlâki yönden meĢrulaĢtırmaya yönelik bir çabasının olmaması ve Tanrının ahlaki sorumluluğunu külliyen reddetmesi büyük tepki çekmiĢtir.

EĢ‟ârîler bu konudaki tavırları sebebiyle Allah ve kul arasındaki iliĢkiyi sahip-köle seviyesinden ibaret bir duruma indirgemek, Allah‟ın gayesiz ve hikmetsiz iĢ yaptığını iddia etmek, kendisinin var ettiği kötülüklerden kullarını sorumlu tutan bir Tanrı tasavvuru ortaya koymak suretiyle imtihanı topyekün anlamsızlaĢtırmak gibi ithamlarla muhatap olmuĢtur.

AraĢtırmacılar tarafından EĢ‟ârilerin bu tutumları onların ilâhi kudret ve iradeyi ön plana çıkarmak çabasında aĢırıya kaçmaları olarak görülmüĢtür.91

Bununla birlikte EĢ‟ârîleri bu tutuma sevkeden süreci incelediğimizde onların bu yöndeki tutumlarının EĢ‟ârî kelam sisteminin bütününün gerektirdiği ve o sistemin tutarlılığı açısından gerekli bir yaklaĢım olduğu karĢımıza çıkmaktadır.

91

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Söz konusu tutumun EĢ‟ârî kelam sistemindeki yerine kısaca iĢaret etmek için EĢ‟ârîlerin varlık anlayıĢının birkaç önemli maddesine temas etmek gereklidir.

2. Eġ’ÂRÎLERĠN GÖRÜġLERĠNĠN ġEKĠLLENMESĠNDE ETKĠLĠ