• Sonuç bulunamadı

Ahilik ve Lonca Sisteminin Esnaf Kültürü Üzerine Etkileri

Kültürler yerleşik hayata geçilmesiyle meydana gelen toplumsal yaşayış biçimidir. Göçebe hayat yaşayan Türklerin Anadolu’ya geldikten sonra burayı Türkleştirip yurt edinebilmeleri için gerekli kültürel alt yapının oluşturulması gerekmekteydi. O dönemde ticareti elinde bulunduran Bizanslılara karşı varlık sürdürebilmeleri için kurulan Ahilik teşkilatının ahlaki ve iktisadi yapısı ile esnaflar üzerinde yüzyıllar sürecek bir kültür oluşturmuştur.

Ahi Evran ahiliğin kuruluş amacını şöyle izah etmiştir: “Allah insani medeni tabiatlı yaratmıştır. Bunun anlamı şudur: Allah insanı yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse bu ihtiyaçları kendi başına karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk gibi birçok mesleği yürütmek için insan çok gerekli olduğu gibi, demircilik ve marangozluk da bir takım ve alet ve edevatla yapılabildiği için bu alet ve edevatı temin ve tedarik için de çok sayıda insana ihtiyaç vardır. Böylece insanın (toplumun) ihtiyaç duyacağı bütün sanat kollarının yaşatılması gerekir. Bu halde toplumdaki bir kısım insanların sanatlara yönlendirilmesi ve her birinin bir sanatla meşgul olmaları sağlanmalıdır ki, toplumun bütün ihtiyaçları görülebilsin.” Ahi Evran’ın bu sözlerinden de anlaşılacağı üzere, toplumdaki tüm bireylerin mutlu ve refah bir hayat sürebilmesi, tüm sanat kollarının yaşatılmasına bağlıdır (Bayram, 2014; 213). Sanat erbabının belli bir yerde öğütlenmesini sağlayan Ahi Evran, bu konuda aynen şöyle demiştir: “Toplum bütün sanat kollarını yürüten insanlara muhtaç olduğuna göre, bu sanatların her birini yürüten çok sayıda insanın belli bir yerde toplaması ve burada her sanatkarın kendi sanatıyla meşgul olması sağlanmalıdır.” Ahi Evran’ın sarf etmiş olduğu bu sözlerden, şehirlerde üretimi canlandırmak adına sanayi çarşılarının kurulması fikrinin tohumları atılmıştır. Ahilerin çalışma hayatındaki düzenini ise işyeri yönetmeliği olan “ahi şecerenameleri” ve “ahi fütüvvet-nameleri” ile sağlanmıştır. Ahilerin iman derecesinde bağlı kaldığı bu kuralların temeli, Ahi Evran’ın ortaya koyduğu nizama dayanmaktadır. Bu kurallar da Ahi iş yerlerinde bir gelenek halinde sürdürülmüştür. Osmanlı ve Selçukluda 32 çeşit esnafın teşkilatlanmasını sağlayan ve bu teşkilatları fütüvvet nameler ile bir nizama oturtan Ahi Evran aynı zamanda bir kent kültürü oluşturmuştur (Bayram, 2014; 213).

62

Ahilik Teşkilatı; toplumu, kendi şahsi çıkarlarından üstün gören kanaatkâr ve sorumluluk sahibi ideal insan oluşturmak istemiştir. İdeal insandan mükemmel bir topluma, oradan da kardeşliğin ve barışın hâkim olduğu bir dünya düzenine ulaşabilmeyi amaçlamıştır. Türk örf ve adetlerini İslam inancı ile kaynaştıran yaşam tarzını hâkim kılmaya çalışan Ahilik, neredeyse toplumun bütün katmanlarına yayılmış ve devlet tarafından desteklenmiştir. Ahiliğin ahlaki yapılanması tabandan yukarı doğru yayılmasına ve zamanla ahilik kültürünün üst yapı kurumu haline gelmesine neden olmuştur. Sosyolojik açıdan bakıldığında Ahilik kültürü sadece esnaf ve sanatkâr kesimin değil toplumun tüm bireylerinin içene doğduğu ve bu kültürle yetiştiği bir hal almıştır.

Ahilik teşkilatı sayesinde, Asya’dan Anadolu’ya göç eden birçok esnaf ve sanatkar kolayca iş bulabilmiştir. Bizanslı tüccarlara karşı rekabet edilebilmesi, üretilen malların kalitesinin korunması, üretim ihtiyaca göre ayarlanması, sanatkarlarda sanat ahlakını yerleşmesi Ahilik Teşkilatının varlığının bir sonucudur (Ceylan, 2013; 47). 1334 yılında Anadolu’yu gezen Faslı seyyah İbni Battuta, git gide gelişen ve kurumlaşan Ahilere yönelik en detaylı bilgileri şu şekilde aktarmıştır:

“Ahiler Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkmenlerin yaşadıkları her yerde şehir, kasaba ve köylerde bulunmaktadırlar. Memleketlerine gelen yabancıları karşılama, onlarla ilgilenme, yiyeceklerini, içeceklerini, yatacaklarını sağlama, ihtiyaçlarını giderme, onları uğursuz ve edepsizlerin ellerinden kurtarma şu veya bu sebeple yaramazlara katılanları yeryüzünden temizleme gibi konularda bunların eş ve örneklerine dünyanı hiçbir yerinde rastlamam mümkün değildir. Ahi bir zaviye bina eder onu halı, kandiller ve başka gerekli eşya ile döşer. Zaviyede onunla beraber olanlar gündüz çalışırlar ve ikindi namazından sonra ortaklaşa kazançlarını getirirler, bu para ile zaviyede yenecek meyve ve başka yiyecekler satın alınır. Şayet o gün şehre bir yabancı gelmişse kendisini zaviyede konuk ederler, satın aldıkları şeyleri ikram ederler ve ayrılış gününe kadar konuk onların yanında kalır. Dünyanın hiçbir yerinde davranışlarında onlardan daha centilmence davranan kimse görmedim” (İnalcık, 2009; 37).” Bu açıklamalardan Ahilerin hem sosyal hem de ekonomik yaşamları kendi zamanındaki birçok toplumdan farklılık göstermiş olduğu anlaşılmaktadır.

Ahilik teşkilatının devamı niteliğinde olan Lonca teşkilatı, farklı inanış ve yaşayış biçimine sahip olan insanları ortak bir amaç içinde örgütlemiş olmasıyla esnaf kültürüne etki etmiştir. Lonca teşkilatında esnaflar arası dayanışma ve yardımlaşma kültürünün devam ettiği görülse de farklı sosyal gruplarla olan bağlar ahilikte olduğu gibi güçlü değildi. Lonca çıkarları önce

63

tutulması ahiliğin temel prensiplerinden olan uzlaşmacı toplumun ters düşen bir noktadır. Ahlaki ve ticari kuralların Türk ve İslam geleneklerine göre devam ettirmesinin yanında zamanın şartlarına uyum sağlayan lonca teşkilatı 1913 yılına kadar esnaf kültürünü oluşturmuştur.

Bu çalışma da kendi zamanında bile başka hiçbir toplumda bulunamayacak özelliklere sahip esnaf kültürünün günümüzde modernleşme etkisinde olan Türk toplumunda sürdürülüp sürdürülmediği ölçülecektir.