• Sonuç bulunamadı

1.BÖLÜM: SÜRELĐ YAYINLARDA “GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI” KONULU MAKALELER SANATLARI” KONULU MAKALELER

1.1. Antik Dekor Dergisi

1.1.1. Ahşap Sanatı Konulu Makaleler

1.1.1.1. Dolmabahçe Sarayı’ndaki Mobilyalar Dergi Adı: Antik Dekor

Yazar: Yılmaz F.Yaşar Sayı: 87

Yıl: 2005

Fotoğraf: Yavuz Dramon Sayfa: 70 - 78

Resim: 13 adet Özet:

Mobilya yerleşik kültürlerin günlük yaşantılarında büyük önem taşıyan vazgeçilmez bir unsurdur, Đnsanın hayatında ihtiyaçlarını karşılamanın ötesine geçen ve kişinin çevreye varlığını hissettiren en önemli bir araçtır. Bilinen en eski mobilya türü ‘taht’tır. Taht olarak kullanılan az sayıda koltuk, tabure, şezlong, sehpa gibi objeler ortaçağ sonuna kadar görülen mobilya çeşitleri arasında sayılabilir. Rönesans ile başlayan bilimsel gelişmeler gerek mobilyanın üretimini kolaylaştırmak, gerekse eşyanın statik dengesini sağlamak gibi pek çok yenilik getirmiştir. Zaman içinde gelişen teknolojinin sağladığı seri üretim imkânları orta sınıfın mobilya sahibi olmasını sağlamış, hızlı kentleşme sonucu birden çok işlev taşıyan pratik mobilya türlerinin icat edildiği görülmüştür. 19. yüzyıla gelinceye kadar; Osmanlı Đmparatorluğu’nun Topkapı Sarayı’nda Batıda ki mobilya kavramı altında ele alınan mobilya eşyanın fazla bir yeri yoktu. Oturma ihtiyacı için tek tek sandalye ve koltuklar yerine mekânın genellikle üç duvarını dolaşan sekiler ve üstüne yerleştirilen şiltelerle oturma alanı sağlanırdı. Gündelik yaşamda rahleler, sandıklar, küçük sehpalar, beşikler, duvar rafları ve aynalar ise batılı anlamda mobilya diyebileceğimiz ürünlerdi. Tanzimat’ın ilan edilmesiyle birlikte batı görünümlü saray yapıları artınca Đstanbul’da 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak batılı anlamda

mobilya varlıklı insanların evlerine girmeye başlamıştı. Dolmabahçe, Beylerbeyi ve Yıldız Saraylarının batılı koltuk, kanepelerin bir dekorasyon unsuru olduğu fakat minderlerden de vazgeçilmediği anlaşılmaktadır. Sarayın dekorasyonu için Fransa, Avusturya, Đngiltere, Đtalya azda olsa Amerika’dan gelen mobilyalar saray koleksiyonu içinde yer almaktadır. Ayrıca Yıldız Sarayı marangozhanesinde yapılan mobilyalar da koleksiyonu zenginleştirmiştir. Saray koleksiyonu içinde yer alan mobilyalarda Batının Rönesans’tan başlayarak geliştirdiği her üsluba rastlamak mümkündür. Batı saraylarında yüzyıllar boyu hüküm süren hanedanların topladıkları, her biri sanat değeri taşıyan ve geniş bir kronolojiye dayanan koleksiyonlarına karşılık Dolmabahçe Sarayı mobilya koleksiyonu, büyük bir kısmı kısa bir dönem içinde bir defada alınmış, geçmiş dönemlerin bütün üslûp özelliklerini taşıyan 19. yy. mobilyasının toplu olarak görülebileceği çok zengin ve nicelik açısından benzersiz bir müze gibidir.

Resim 1 Harem’deki Kırmızı Oda’nın orta masası.

Resim 2 Süfera Salonu’ndaki Belçika mermerinden sehpa

6

1.1.1.2. Edirnekari Dergi Adı: Antik Dekor Yazar: Đrez Feryal Sayı: 6

Yıl: Nisan -1990 Sayfa: 96 - 99 Resim: 12 adet Özet:

Edirnekari ‘Edirne işi’ anlamına gelmektedir. Osmanlı Sanatında 17.ila 19. yy arasında ortaya konulan bir üsluptur. Bu bezeme tarzı kapı kanatları, dolaplar, çeyiz sanıkları, yazı çekmeceleri, para kutuları, cilt kapları gibi dekoratif eserler üzerine uygulanmıştır. Ahşap malzemede fon rengi olarak yeşil, açık mavi, kahverengi ve kirli sarı kullanılmıştır. Bazı eserlerin üzeri, özellikle cilt kapları lake ismi verilen özel bir cila ile parlatılmıştır. Bu eserlere ‘Edirne lakesi’ adı verilir. Edirnekari eserler, Batılı anlamda Türk Resim Sanatı’nın bilhassa Türk Natürmort Sanatının öncüleri olarak kabul edilmektedir.

Makalede Edirnekari Motif çizimleri ve Edirnekari eserlerin fotoğraflarına yer verildikten sonra bu eserlerin sergilendiği kurumlar belirtilmektedir. Dolayısıyla 18. ve 19. yy. la ait bazı ahşap eserler günümüzde Edirne Müzesinde, bazı eserler de Topkapı Sarayı Müzesi ile Đstanbul Türk Đslam Eserleri Müzesinde sergilenmektedir. Ayrıca Edirnekari çalışmış sanatçılar arasında Hacı Ömer, Haşim Dede, Hacı Đbrahim, Mehmet Vehbi, Edirneli Đbrahim, Mustafa Hilmi ve Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in isimleri geçmektedir.

Resim 3 Edirnekari motiflerinden oluşan sedir.

8

1.1.1.3. Osmanlı Rahleleri Dergi Adı: Antik Dekor Yazar: Acar Şinasi Sayı: 69

Yıl: 2002 Sayfa: 94 - 101 Resim: 20 adet Özet:

Selçuklu ve Osmanlı ahşap oymacılık sanatı minberler, mihraplar, kürsüler, lahitler, Kur’an mahfazaları, kapı ve pencere kanatları, tahtlar, çekmece ve sandıklar, tavanlar, tavan göbekleri, şebekeler (parmaklıklar) duvarlar, dolaplar v.b. yapımında çok zengin örnekler sergiler. Rahleler de bu sanatın özgün ve önemli uygulama alanlarından birini oluşturmaktadır.

Rahle, yekpare masif tahtadan birbirinin içine geçme olarak yapılmış iki kanadı mafsallı, çapraz olarak açılıp kapanabilen, üzerinde kitap ve Kur’an okunabilen küçük bir sıradır. Rahle yapımında malzeme olarak ceviz, meşe, servi, sedir, ardıç ve nadiren de abanoz ağacı kullanılmıştır.

Makalede rahle yapımının esasları, izlenilen bezeme çeşitleri ve rahlenin tarihsel gelişimi anlatılmaktadır. Ayrıca sanat değeri olan rahleler ve hangi müzelerde oldukları yazıda belirtilmektedir. Çok maharetli ve ustalık isteyen rahle yapımında, 19.yy.ın ikinci yarısında Đstanbul’da şöhret kazanmış “Boşnak Âdem Ağa” ile “Atikalipaşalı Edhem Usta”nın eserleri değerli sayıdığı belirtilmektedir. Günümüzde bir iki sanatçının birkaç özel yapımı bir kenara bırakılırsa, uzun yıllardır rahle üretilmemektedir. Dolayısıyla antikalarda, müzayedelerde görülen tek tük örnekler de gittikçe azalmaktadır.

Resim 5 Demir Rahle, 16. Yy. Đran Safevi dönemi

Resim 6 Gümüş Rahle, Osmanlı dönemi

Resim 7 Altın yaldızlı gümüş rahle Resim 8 Necefli Altın Yaldızlı Gümüş Rahle

10

1.1.1.4. Topkapı Sarayındaki Rahleler Dergi Adı: Antik Dekor

Yazar: Bilirgen Emine Sayı: 98

Yıl: Ocak 2007 Sayfa: 62 -74 Resim: 24 adet Özet:

Topkapı Sarayı Müzesi’nin Hazine, Kutsal Emanetler, Harem ve Ahşap Eserler bölümlerinde muhtelif zamanlarda imal edilmiş rahleler bulunmaktadır. Çoğunluğu ahşap olan bu müzedeki rahleler 16. yüzyılın ilk yarısından 20.yüzyıl başlarına kadar uzanan çeşitli malzemelerden yapılmış örneklerdir. Rahleler Đslam’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’e saygı ifadesi olarak yerden yüksekçe bir yere konması için üretilen eşyalardandı. En eski rahlelerin 7. yüzyılda Halife Osman zamanında kullanılmaya başlandığı sanılıyor.

Đlk örnekleri ayaklı sandık biçimindedir. Sonraki devirlerde katlanabilen açıldığı zaman “X” şeklini alanlar ve üzeri düz ve sabit, masa biçiminde ki formlar bilinmektedir. Bu iki formun dışında bu ikisinin karışımından oluşan, alt bölümü masa biçiminde, üstünde yine sabit ve açılıp kapanabilen iki kısa kanat taşıyan rahlelerde vardır. Bunlara “rahle-sehpa” denmektedir. Bu sehpa örneği Topkapı Sarayı Müzesi 3. Ahmed kitaplığına kayıt olan 18. yüzyıla ait olan rahledir. Đlk rahle örneklerinde görülen tek malzemenin ahşap olmasından dolayı sanatçılar bu yüzeyleri oyma- kabartma yöntemlerinin bütün inceliklerini uygulayarak zengin kompozisyonlar yaratmışlardır. Uygulanan tekniklere oyma, kabartma (rölyef), marküteri, kündekari, hatemkari, kafes işi (şebeke) boyama ile yapılan bezeme, üç boyutlu kabartmalar (yüksek rölyefler) (Edirnekari)adı verilmektedir.

Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Bölümü’ndeki rahle grubundan birçok ahşap örneğin dışında demir, gümüş, altın yaldızlı gümüş, yeşim gibi malzemelerden yapılmış rahleler de vardır. Farklı malzemelerden yapılan rahleler ve Kuran-ı Kerim makalede başlıkları

altında açıklamalı ve örnekli olarak anlatılmaktadır.

Resim 9 Eser-i Đstanbul Rahle XIX. yy. Resim 10 Đstanbul Đşi Rahle

Resim 11 Ders Rahlesi XVII. Yy. Resim 12 Đstanbul Đşi Rahle XVIII. Yy.

12

1.1.1.5. Türk Sedefçilik Sanatı Dergi Adı: Antik Dekor

Yazar: Özdeniz Engin Sayı: 83

Yıl: Haziran -Ağustos 2004 Sayfa: 98- 102

Resim: 10 adet Özet:

Sedefçilik sanatı, ağaçla birlikte düşünülen, onunla birleşmiş gelenekli el sanatlarımızın bir koludur. Sedef işçiliği ile uğraşan sanatkâra “sedefkâr” adı verilir. Sedef işçiliğinde görülen başlıca teknikler sedef kakma (gömme), sedef yapıştırma (kaplama) ve mozaik veya serpme sedef tekniği ile olarak da bilinen macunlu tekniklerdir. Sedef, midye, istiridye, şeytanminaresi gibi suda yaşayan deniz hayvanlarının kabuklarından elde edilen, aslı kalsiyum karbonat olan bir maddedir.

Sedef işçiliği, gerek motiflerin özellikleri, gerekse kullanım alanları ve yörelerine göre ayrılmaktadır. Selçuklu sanatının 12. ve 13. yüzyıllardaki ağaç işlerindeki uslûp özellikleri 15. yüzyıl başlarındaki Osmanlı ağaç işçiliğinin temelini meydana getirir. 16. yüzyılda Saray’da sedefkârların bir atölyesi bulunduğunu yazılı kaynaklar belirtmektedir. 16. ve 17. yüzyılda bu sanat en yüksek seviyesine erişmiştir. 18.-19. yüzyıllarda Barok dönemin hakim olmasıyla klasik kompozisyonlar bozulmuştur. Bu sanatın son temsilcilerinden sedefkâr Vasıf Hoca’dır. Đstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde sedefçilik dersleri vermiştir. Bu değerli sanatkârın 1940 yılında ölümüyle geleneksel sanatların bu şubesi kapanmıştır.

Sedef in her türlü eşyayı süslemek için kullanılmasının yanı sıra iç ve dış mimaride de en güzel örnekleri görülür. Đstanbul Deniz Müzesi Tarihi Kayıklar Galerisinde teşhir edilmekte olan saltanat kayıklarının süslenmesi, sedef kakma sanatına bir örnektir. Ayrıca Sultan IV. Mehmet’e izafe edilen saltanat kadırgası köşkünün iç dış tezyinatında çeşitli ağaçlar, boğa, fildişi ve değerli taşlarla birlikte sedef işçiliğinin en güzel örnekleri sergilenmektedir.

Resim 13 Osmanlı sedefi sehpa ve rahle Đstanbul işi 19. yy.

Resim 14 Sedef tespih, 19. yy.

14

1.1.1.6. Ahşap Pencere Kapı Kanatları Motifleri Dergi Adı: Antik Dekor

Sayı:9 Yıl: Aralık-Ocak 1990–1991 Yazar: Mehtap Ülkücü Sayfa: 36–47 Fotoğraf: 9 Özet:

Sultan 2.Bayezid Edirne’yi imar eden hükümdarlardan biridir. Edirne’de darüşşifa, cami, medrese ve imaret yaptırmaya karar vererek Tunca nehri kenarında inşa edilen külliyenin temel atma töreninde de bulunmuştur. Caminin anıtsal nitelikteki cümle kapısı bugün Edirne müzesinde olup Türk bezeme motiflerinin en güzel örneklerini ihtiva eder.

Selçuklu dönemi ahşap işleri oyma ve şebekeli oyma teknikleri ile yapılmış olup bezeme de geometrik ve bitkisel elemanlara ön planda yer verilmiştir. Selçuklular geçme (kündekari) denilen tekniğide geniş ölçüde kullanmışlardır.

15. yy.dan sonra Osmanlılar sedef, bağa, fildişi ve altın, gümüş gibi yardımcı maddeleri ahşap işçiliğine eklemeleriyle daha zengin ve değişik ahşap işleri ortaya çıkarmışlardır. Ahşap işlerin bezenmesinde 15.yy. geometrik bezemelerin egemen olduğu,16.17. yy.lar ise stilize edilmiş bitki motiflerinin,18.yy. ise Barok ve Rokoko etkisinin egemen olduğu görülmektedir.

Edirne Sultan 2. Bayezid Camii Ahşap Kapı Pencere Kanatları 1980 li yılların başında Trakya M.Y. O.Restorasyon ve El Duvar Süsleme Bölümleri öğrencileri ile restorasyona alınmıştır. Restorasyon esnasında 39 adet değişik bezemeli kompozisyonlara rastlanmıştır. Kapılar üzerindeki yazılar ve desenler bu okulun öğrencileri tarafından büyük bir itina ile temizlenmiştir.

Osmanlı ahşap kapı kanatlarının cami mimarisi ile kaynaşmış ama anıtsal görüntüsünden bir şey kaybetmeden mimari yapı ile bütünleşmiş sanatsal özellikleri bu zarif kapılarda görülmektedir. Kündekari, oyma, kakma ve rölyef tekniklerinin ustaca

kıllanıldığı, küçük alanlarda güzel kompozisyonların ustalıkla bir araya getirildiği bu muhteşem kapılar, sanatçılarımızın ahşap bezemede ulaştıkları zirvenin bir belgesi olarak müzede sergilenmektedir.

16

1.1.1.7. Beyşehir Eşrefoğlu Camii Kapısına Ait Panoların Ülkemize Đadesi ve Düşündürdükleri

Dergi Adı: Antik Dekor Sayı: 54

Yıl: 1999

Yazar: Hüseyin Karaduman Fotoğraf: 8

Sayfa: 150 – 153 Özet:

Kültür varlıklarımızı tahrip eden ve onları bizden uzaklaştıran bir tehlike olarak, eski eser kaçakçılığı devamlı ülkemizin gündeminde bulunmaktadır. Beyşehir Eşrefoğlu Camii’nin günümüzde bir soyguna maruz kalması ve çalınan kapı panolarının yurt dışında tespitinin yapılarak iadesinin sağlanması, bu konuda yapılması gerekenlerin yeniden gündeme getirilmesini sağlamıştır.1906 tarihli Asar-ı Atika nizamnamesinden sonra 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, taşınır vakıf eserlerinin toplatılmasına başlanmıştır. Oplanan bu vakıf eserleri ile Türk – Đslam eserleri müzesi olan Evkaf-ı Đslamiyye Müzesi (Türk Đslam Eserleri Müzesi ) kurulmuştur.

Günümüzde teberruat eşyasının çalınmasının halen devam etmekte olduğu düşünülürse, bu toplama işi başarılı olamadığı görülmektedir.1297 yılında yaptırılan Beyşehir Eşrefoğlu Camii’ de Cumhuriyet döneminde soyguna maruz kalmıştır.

Yapının Selçuklu döneminin özelliklerini yansıtan iki ahşap panosu 1996 yılında çalınmıştır. Söz konusu iki pano Danimarka David’s Samling Müzesi’nde bulunmuştur. Panolar 6. 7. 1999 tarihinde Kültür Ataşemiz Cevdet Kocaman tarafından ülkemize getirilmiştir.

Dini yapılarda bulunan teberrukat eşyasının ve bu yapıların çalınabilir nitelkteki mimari öğeleri ile süsleme elemanlarının korunmasını sağlamak, kaçakçılığı önlemek hepimizin görevi olmalıdır. Ülkemizdeki Türk ve Đslam Eserlerine yönelik müzelerin azlığı göz önüne alınmalı kaçakçılık ve soygun konusunda fazla geç kalınmamalıdır.

18

1.1.1.8. Divriği Ulu Camii Hünkâr Mahfeli Ahşap Korkulukları Dergi Adı: Antik Dekor

Sayı:51

Yıl: Şubat- Mart 1999

Yazar: Zübeyde Cihan Özsayıner Fotoğraf: 11

Sayfa: 84–88 Özet:

Divriği Mengücükoğullarının önemli bir şehridir. Divriği Ulucamii ve Darüşşifası da 13.yy. da burada inşa edilmiştir. Yazının konusu olan Hünkâr Mahfeli, caminin doğu nefinin güney duvarı ile birleştiği bölümdedir. Mahfele ait ahşap panolar ve bir çift kapı kanadı Vakıflar tarafından ambarda muhafaza edilirken Yılmaz Önge tarafından tesadüfen bulunmuştur. Divriği Ulu Camii Hünkâr Mahfeli panolarının beş adedi halen Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı Türk Vakıf Hat Sanatları Müze Müdürlüğü’nde sergilenmektedir. Panolar ceviz ağacından yapılmıştır.

Panoları süsleyen kompozisyonların ana elemanları olan ayırma Rumilerin yaprak motiflerinin içleri, Rumiler veya kuşkanadındaki telekler ya da yaprak damarlarını hatırlatan yelpaze şeklindeki dilimlerle doldurulduğu görülmektedir. Yazar Panolarda, kare ve daire formları sonsuzluğu simgelemektedir.

XIII. yüzyıl Anadolu ahşap işçiliği tekniğinin çok güzel örnekleri olan bu panoların korunarak, geleceğe intikal ettirilmesini temenni ederek makaleyi bitirmektedir.

Resim 18 Divriği Ulu Camii Hünkâr Mahfeli Ahşap Korkuluklarından örnekler

20

1.1.1.9. Osmanlı Ağaç Đşçiliği Dergi Adı: Antik Dekor Sayı: 9

Yıl: Aralık-Ocak 1990–1991 Yazar: Erdem Yücel

Sayfa: 48 - 50 Özet:

Türkler ağaç işçiliğinde eski çağlardan bu yana etkin olmuşlardır. Mimariyi tamamlayan ahşap unsurların yanı sıra ahşabı ilginç bir bezeme unsuru olarak da kullanarak değişik eserler meydana getirmişlerdir. Sivil hayat ta görülen kapı, pencere, sütunlar, dolap kapakları, tavanlar, kirişler, konsollar ve kavukluklar ağaç işçiliğinin güzel örnekleridir. Ayrıca dinsel yapıların minber, mihrap, rahle, vaiz kürsüsü, sanduka, Kur’an ve cüz mahfazaları ahşap işçiliğinin muhteşem örnekleri arasında yer alırlar. Türk ahşap işçiliğinde çok çeşitli teknikler uygulanmıştır.

Beylikler ve Selçuklular oyma, şebekeli oyma ile boya tekniğine önem vermişlerdir. Osmanlılar ise kündekari denilen geçme tekniğini geliştirmişlerdir. Osmanlılarda tahta oymacılığına ‘Naht’ denilmişse de bu sanatı yapanlara verilen ‘Nahhat’adı ile ilgili bir kelimeye kayıtlarda rastlanılmamaktadır.

15.yy. Osmanlı ağaç işçiliğinde kitabe örnekleriyle karşılaşılmış, geometrik motifler, çeşitli zik zak motifleri işçiliğin desenini tamamlamıştır. 16.yy. da Osmanlı ağaç işlerinde çiçek bezeme, yüzeyin tümünü kaplamıştır. Topkapı Sarayı’nda ağaç işçiliği üzerinde çalışan atölyeler peş peşe kurulmuş ve birçok sanatçının yetişmesine neden olmuştur. 16.yy. ağaç işlerinde sonsuzluk kavramı her şeye egemen olmuş sadelikten uzaklaşılmıştır. Çin bulutu ağaç işlerinde sevilerek kullanılan bir motiftir. Olmuştur. 17.yy. da ise ağaç işçiliğinde geometrik düzen hakim olmuştur. Topkapı Sarayı Bağdat ve Revan köşklerinin kapıları, Sultan IV. Murad tahtının arkalığı bu devrin en tipik örnekleridir.16.17. yy.lar arasında yapılmış olan ahşap çekmeceler de önemlidir.

Đstanbul ve Edirne de yapılan çekmeceler büyük ün yapmışlardır.

14. ila 19. yy.lar arası görülen Osmanlı ağaç işlerinde Edirnekari olarak isimlendirilen bir bezeme anlayışı ortaya çıkmıştır. Edirne işi mukavva, deri,cilt kapakları ve yazma

eserlerde de uygulanmıştır.Ayrıca yazı takımlarında da Edirnekari yaygın biçimde kullanılmıştır. Geleneksel olarak ahşap işleriyle uğraşan kişiler bir atölyede usta-çırak ilişkisi ile eğitim almaktaydılar.

22

Benzer Belgeler