• Sonuç bulunamadı

ABD, 11 Eylül 2001 tarihli terör olayının asıl sorumlusunun Usame Bin Laden olduğunu işaret ederek ve Usame Bin Laden’in de Afganistan’da Taliban tarafından saklandığı gerekçesiyle 8 Ekim 2001 tarihinde Afganistan’a karşı bir hava harekâtı başlatmıştır. Bu harekâtın temel amacı; Usame Bin Laden’in yakalanması ve Taliban rejiminin cezalandırılıp, yıkılmasıdır. Bu harekat ile teröre destek veren, göz yuman veya ABD’nin dünya politikasına karşı çıkan “haydut devletler” ile cihat gruplarına, Washington’un kararlılığının gösterilmesi ve gözdağı verilmesi amaçlanmıştır.3

ABD’nin “Sonsuz Özgürlük Operasyonu” adıyla girişmiş olduğu bu eylem uluslararası politikada önemli etkiler yaratmıştır. Operasyonun Afganistan’a yönelmesi ve gerekçe olarak da Usame bin Laden’in gösterilmesi başta Afganistan halkı olmak üzere tüm dünyada endişe yaratmıştır. ABD’nin böyle bir harekâtıyla tüm dünya kamuoyunda hedefin neden Afganistan olduğu sorgulanmaya başlanmıştır. Ancak, Afganistan’ın petrol ve doğalgaz kaynakları açısından jeopolitik öneme sahip olması, Güney Asya, Orta Asya ve Orta Doğu’yu birbirine bağlayan önemli bir kavşak noktasında yer alması bu operasyonun ardında önemli askeri; siyasi ve ekonomik çıkarların olduğunu düşündürmektedir.

Nitekim 11 Eylül’den birkaç gün önce ABD Enerji Kaynakları Bakanlığı, Afganistan’ın “coğrafi konumunun Orta Asya’dan Basra Körfezine ulaşacak muhtemel petrol ve doğal gaz hattı için muhtemel bir geçiş yolu olmaya uygun olduğunu belirtmiş” ve boru hattının Afganistan’dan geçmesi gerektiğine de değinmiştir.4 Uzmanlara göre petrol boru hattının geçeceği en uygun yer Afganistan’dır. Afganistan’dan geçecek 1.270 kilometre uzunluğundaki petrol ve doğal gaz boru hattı Pakistan’ın Umman Denizindeki kıyılarına kadar uzanacak ve bu hat sayesinde ABD’nin OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ülkelerine olan bağımlılığını azalacaktır.5 Bu açıdan değerlendirildiğinde Afganistan’ın ABD için vazgeçilmez olduğu düşünülmektedir.

3 Fevzi Uslubaş, SSCB’den Sonra Rusya’da mı? Afganistan, Küresel Terör ve ABD

İmparatorluğun Bataklığı, İstanbul, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 2005, s. 240.

4 Bülent Aras ve Gökhan Bacık (der.), 11 Eylül Öncesi ve Sonrası, İstanbul, Etkileşim yayınları, 2006, s.222.

Amerikanın küresel güç olma iddiasıyla ilk işgal yeri olan Afganistan 1996’dan beri Taliban tarafından yönetilmekte ve 1979 Sovyet işgalinden bu yana savaş sürecinden bir türlü kurtulamamıştır. Afganistan, ekonomik yapılanma sürecindeki bozukluğu nedeniyle, uyuşturucu ve yasadışı faaliyetlerin odağı olmuştur. Uluslararası platformda da tek başına bırakılma, Afgan topraklarındaki istikrarsızlığı körüklemiştir. Bu istikrarsızlık da, uluslararası ilişkilerde çok fazla kullanılan emperyalist güçlerin “pasta paylaşımı” ifadesiyle pastanın Afganistan olduğunu düşündürmüş bölgesel ve küresel güç elde etme hevesinde olan devletlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Nitekim 11 Eylül 2001 tarihli terör saldırısı neticesinde küresel güç elde etme savaşında olan Amerika için Afganistan ilk sömürge durağı olmuştur.

11 Eylül terör saldırısını gerekçe gösteren ABD Başkanı George W. Bush, “önce saldırıyı gerçekleştirenlerin (destekçileriyle birlikte) mutlak surette cezalandırılacağını açıklamış, ardından da saldırının Usame Bin Laden ve onu ülkesinde barındıran Taliban yönetimi ile bu yönetime açık ya da kapalı olarak destek veren birkaç İslam ülkesi olduğunu beyan etmiştir”.6

ABD’nin terörle mücadele stratejisinin ilk merkezi olan Afganistan durağında gerek Avrupalı ülkeler gerekse NATO, (Kuzey Atlantik İttifak Örgütü) işgal eyleminin ilk aşamasında Amerika’ya büyük destek vermiştir. NATO 11 Eylül terör olayının 5’inci madde ile mütalaa edildiğini açıklayarak diğer ülkelerden de Amerika’ya destek çağrısında bulunmuştur.7 Amerika, 2 Ekim 2001 tarihinde NATO’ya gönderdiği belgede lojistik ve istihbarat desteğinin listesini verirken, aynı zamanda Türkiye’nin de içinde bulunduğu 6 ülkeden “Special Forces-Özel Kuvvetler” desteğini talep etme hakkını kullanmak istediğini açıkça belirtmiştir.8

Amerika davasının haklılığını dile getirirken aynı zamanda tüm devletlerden de büyük bir destek sağlamış 7 Ekim’de başta Kâbil, Kandahar ve Mezar-ı Şerif’teki havaalanları ile El-Kaide örgütünün karargâhı olmak üzere Afganistan büyük bir hava bombardımanı altına alınmıştır. Güçlü bir savunma gücüne sahip olan Afganistan, Amerika’ya karşı oldukça direnmiş ancak bugüne kadar hiçbir netice alamamıştır.

6 İsmail Birer, “Bir Eylem Planı’nın Parçası mı? 11 Eylül Sonrasında Stratejik Menfaatler Açısından Bakış”, Osman Metin Öztürk (der.), Onbir Eylül bir örtülü operasyon mu?, Ankara, Biltek Yayınları, 2002, s. 134.

7 İsmail Birer, “Bir Eylem Planı’nın Parçası mı?, s.134. 8 İsmail Birer, “Bir Eylem Planı’nın Parçası mı?, s.134.

Usame Bin Laden ve Taliban’ın bütün mallarına Amerika tarafından el konulmuştur. Ancak; ABD Afganistan harekatını yumuşak bir strateji üzerine oturtarak başta Afganistan halkı olmak üzere tüm dünyanın olumsuz tepkisini çekmemeye çalışmaktadır.

ABD ayrıca Afganistan halkının desteğini almaya yönelik yoğun propaganda faaliyetlerine de girmiştir. Bu propaganda faaliyetlerinde Amerika’nın temel amacının savaşın Afganistan halkına değil Usame Bin Laden’e karşı açıldığını ifade edilmiştir. Bunun için de bir taraftan Usame Bin Laden kasetlerine ve Afganistan savaş haberlerine yasaklama getirirken, öte yandan Afganistan halkına yiyecek dağıtıp, broşürler atarak onların gönül desteğini kazanmaya çalışmıştır.

“Enduring Freedom (Özgürlüğün Dayatılması)” kod adıyla başlatılan bu harekatın nereye kadar devam ettirileceği ise ayrı bir merak konusu olmuştur.9 Usame Bin Laden yakalanınca veya öldürülünce ya da Taliban devrilinceye kadar mı? Afganistan’da yeni yönetim veya rejim oturtuluncaya kadar mı? Yoksa harekat başka ülkelere yayılıncaya kadar mı?

ABD’nin Afganistan savaşı ile birlikte İran, Irak, Suriye gibi pek çok Orta Doğu ülkelerini ve Somali’yi hedef göstermiş olması bu açıdan dikkat çekici olmuştur. Çünkü; bu operasyonda Usame Bin Laden yakalanamazsa da, ABD istediği hedeflerin çoğuna ulaşabilmiştir. Zira ABD ve İngiltere’nin birlikte gerçekleştirdiği askeri müdahale sonucu Taliban, Afganistan’daki denetimini kaybetmiş ve teslim olmuştur.10

Terörle mücadele gerekçesiyle başlatılan Afganistan savaşı ABD’nin Avrasya’daki etkinliğini artırmıştır. Bu savaşın yaratmış olduğu etki çerçevesinde Orta Asya’ya birçok Amerikan üssü yerleştirilmiştir. Bugün Afganistan topraklarına bakıldığında ABD askeri gücünün hakimiyetinin en üst seviyeye çıktığı görmektedir.

ABD, 11 Eylül saldırısını gerekçe göstererek, Afganistan’a saldırması uluslararası ilişkilerde, bu eylemin hukuk normlarına ne kadar uyduğu yönünde de tartışma yaratmıştır. Çünkü Amerika, bu eylemi gerçekleştirirken, hiçbir uluslararası sözleşmeyi ve hukuki normu dikkate almamıştır. 12 Eylül’de Bin Güvenlik Konseyi’nin bu saldırıları yapanları kınadığı belirtilerek 1368 sayılı kararın içeriğini oluşturan

9 İsmail Birer, “Bir Eylem Planı’nın Parçası mı?, s.134.

10 Refet Yinanç ve Hakan Taşdemir (der.), Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Seçkin Yayıncılık, 2002, Ankara, s.297.

açıklamada, saldırıların barış ve güvenliği tehdit eden bir yapılanma sergilediği açıkça dile getirilmiştir. Nitekim buna paralel olarak Konsey tarafından oluşturulan 1373 sayılı kararda da bu tür saldırıların barış ve güvenliği tehdit eden bir unsur olduğu tekrar edilmiştir. Ayrıca, bütün devletlerin terörizmle mücadeleye ilişkin uluslararası sözleşmelere imza atması gerektiği vurgulanırken aynı zamanda da terörist eylemlerin finansmanını engelleme konusunda da tüm devletlere çağrıda bulunulmuştur.

ABD’nin Afganistan’a müdahalesi uluslararası örgütlerce açıkça desteklenmemiş olmakla birlikte ABD meşru müdafaa ilkelerini öne çıkarmıştır. BM Antlaşmasının 51. maddesi silahlı bir saldırının vuku bulması halinde devletlerin bireysel veya kolektif olarak savunma haklarını kullanabileceklerini öngörmektedir.11 11 Eylül 2001 terör saldırıları neticesinde, Bin Güvenlik Konseyi 1368 sayılı kararla ABD’nin meşru müdafaa hakkını tanımıştır. ABD meşru müdafaa hakkını Afganistan’ın terör örgütlerini barındırma gerekçesiyle kullanılmışsa da 11 Eylül terörünün faallilerinin açıkça belirtilmemesi ABD’yi zor durumda bırakmıştır. Ancak bu belirsizlik ABD tarafından yayılma gerekçesi olarak da kullanılmış ve ABD aynı gerekçelerle Irak’a yönelmiştir.

Benzer Belgeler