• Sonuç bulunamadı

1.8 KARA PARA AKLAMAYA İLİŞKİN TAHMİNLER

2.1.5 Varlık Barışı ve Vergi Affı

2.1.5.2 Affa İlişkin Görüşler

Afların hem faydaları hem de zararları vardır. Affın faydalı mı zararlı mı olduğu noktasında 2 farklı görüşten söz edilebilir. Affa taraftarlar afların bireylere daha önceden ödeyemedikleri vergilerini ödeme imkânı vererek kamu gelirlerinin artırılması gerektiğini ileri sürerler. Af karşıtları ise gelir yaratma noktasında uygulanan af düzenlemelerinin ancak uzun vadede sonuç alınabileceğini kısa vadede başarılı olunamayacağını savunmaktadır (Edizdoğan ve Gümüş, 2013: 104).

2.1.5.2.1 Olumlu Görüşler

Affı savunanların temel argümanları şöyle (Edizdoğan ve Gümüş, 2013: 104-107)sıralanabilir:

 Siyasi ve ekonomik kriz dönemlerinden sonra affın gerekliliği,

 Vergi ile ilgili mevzuatın karışıklığı,

 Vergi suçlarının diğer suçlara nazaran daha az tehlikeli olarak değerlendirilmesi,

 Vergi denetimlerinin yol açtığı olumsuzlukların giderilmesi ve vergi kaçağının azaltılması için affın gerekliliği,

 Vergi idaresi ve yargısının iş yükünün hafifletilmesi,

 Affın bir gelir kaynağı olması ve gelir yönetimi bakımından bir araç olarak kullanılması,

 Mükelleflerin vergi kanunlarına gönüllü uyumunun sağlanması.

2008 yılı uygulamasında (5811 sayılı Kanun) olduğu gibi ülkemizde ekonomik kriz dönemlerinde malî kaynak yaratmak amacıyla af düzenlemelerine başvurulabilmektedir. Bu dönemlerde çıkarılan af düzenlemelerinde ayrıca

57

mükellefin vergi yükünün azaltılması ve iş ortamının iyileştirilmesi hedeflenmektedir. Affın olumlu olduğunu savunanlar iç karışıklık ile ekonomik bunalımların yaşandığı ülkelerde vergi aflarının, gergin ortamın sakinleştirilmesine imkân tanıdığını ileri sürerler (Edizdoğan ve Gümüş, 2013: 104). Bu perspektif taraftarlarına âit bir diğer görüş af uygulamaları sâyesinde geçmişteki uygulamalardan kaynaklanan malî adaletsizliklerin giderilebileceği, sosyo-ekonomik barışın yeniden sağlanabileceği şeklindedir (Palamut, 1992: 9).

Vergi mevzuatının karmaşıklığı, sık sık yapılan mevzuat değişiklikleri mükellef açısından vergi uygulamasının anlaşılabilirliğini olumsuz etkilemektedir.

Ülkemizde vergi mevzuatı hızlı bir değişim sergilemektedir. Ayrıca mevzuattaki teknik bilgilerin anlaşılmasında mükellefler ile vergi idaresi arasında yorum farklılıkları olmaktadır (Korkusuz, 2003: 78). Bu nedenle vergi ödevlerini tam ve zamanında yerine getiremeyen mükelleflere yeni imkânlar sunulmasına (aflara) ihtiyaç vardır.

Ülkemizde beyana dayalı vergi sistemi benimsendiğinden, mükellefler vergi matrahlarını kendileri hesaplamakta ve vergi idarelerine beyan etmektedir. Bu kapsamda vergi idaresine önemli görevler düşmektedir. Vergi idaresi gerçek durumun tespiti bakımından mükelleflerin hesap ve işlemlerini incelemekte ve denetlemektedir. Bununla beraber tüm mükelleflerin hesap ve işlemlerini inceleyebilmek imkânsızdır. İnceleme ve denetimin her mükellefi kapsayamaması mükellefler arasında adaletsizlik meydana getirebilmektedir. Bu noktada, af uygulamaları mükellefler arasındaki farklılık ve eşitsizlikleri kısmen de olsa giderebilecektir (Aygün, 2012: 89).

Vergi affının vergi idare ve yargısının iş yükünü hafifletebileceği ileri sürülen bir diğer tezdir (Narinoğlu, 1991: 40).

Bir diğer görüş affın kısa vadede kamu gelirlerini arttıracağını ileri sürer.

Kamu harcamaları artmaktadır fakat kamu gelirlerini sürekli olarak veya aniden arttırabilmek mümkün değildir. Kısa süreli af uygulamaları bütçe açıklarını kapatma bakımından alternatif yollardan birisidir.

Affın idari maliyetlerinin az olması ve kaçakçılıkla mücadeleye de katkı sağlamasından ötürü, affın gelir yönetiminin bir aracı olarak kullanılabilmesi isabetlidir (Dönmez, 1992: 36).

Mükellefin vergiye gönüllü uyumu açısından vergi af düzenlemelerinin uygulanması yerindedir. Af uygulaması sayesinde uzun vadede vergi kanunlarına bağlılık dürüst mükelleflerin vergi yüklerinin azaltılması, kötü niyetli kesimin ise vergi sistemine dâhil edilmesi sonucunda artırılabilir.

Geçmiş dönemlerde vergi kaçıranların af uygulamasına karşı ceza hükümleri ile karşı karşıya kalma noktasında çekince ile yaklaşması muhtemeldir. Bunlardan bazılarının bilinçli bir şekilde vergi kaçırdığını bazılarının ise vergi mevzuatını yeterince idrak edemediğinden, ekonomik veya çeşitli diğer sebeplerden yükümlülüklerini yerine getiremediği düşünülmektedir. Bu çerçevede vergi kaçıran kesime dürüst mükellef olma noktasında temiz bir sayfa sunulmalıdır (Leonard &

Richard, 1987: 62).

2.1.5.2.2 Olumsuz Görüşler

Affa muhalif olanların argümanları (Edizdoğan ve Gümüş, 2013: 108-109) şunlardır:

 Vergi adalet ve eşitliğini olumsuz etkiler,

 Vergi mevzuatına uyumu azaltır,

 Vergi suçları af kapsamında değerlendirilmemelidir,

 Uygulanacak aflar vergi idare ve yargısının iş yükünü hafifletmez,

 Vergi denetim otorite ve mekanizmasını zayıflatır.

Sık sık uygulanan ve sadece belirli kesimleri kapsayan af düzenlemeleri vergilemenin adalet ve eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir (Aygün, 2012:

41). Hâlbuki vergide adalet ve eşitlik vergilemenin temel ilkelerindendir. Nitekim 1982 Anayasası’nın 73’üncü maddesinde herkesin, malî gücüne göre, vergi

59

ödemekten sorumlu olduğu hükmü yer almaktadır. Bu bakımdan af uygulamasına başvurulması aftan yararlanan mükelleflere avantaj sağlamaktadır. Vergisini ödeme gücüne göre ve kanuni düzenlemelere uygun olarak ödeyen dürüst mükellefler açısından adaleti zedelemektedir. Af vergide adalet ve eşitlik ilkelerine aykırıdır (Karabulut, 1996: 20).

Af uygulamasına sıkça başvurulması dürüst mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu zayıflatır. Ek olarak vergi kaçırmayı alışkanlık haline getiren kesimin yeni bir af çıkacağı yönünde sahip olduğu beklenti yasal ekonomiye dâhil olma eğilimini azaltacaktır.

Vergi afları toplumda vergi kanunlarına uyulması yönündeki şevki kırmaktadır.

Uzun vadede toplumun vergiye ilişkin kanuni düzenlemelere uyumunda azalma meydana getirmektedir.

Bir diğer argüman bilinçli olarak vergi kaçıran kesime dairdir. Vergi suçlarını işleyen kesim bu suçları bilerek, tasarlayarak, devletin güvenini kötüye kullanmak suretiyle işlemektedir. Öyleyse bu kesim affı hak etmemekte olup sonucuna katlanmalıdırlar (Edizdoğan ve Gümüş, 2013: 109).

Affa ilişkin bir diğer olumsuz görüş, vergi affının vergi idaresinin iş yükünü hafifletmeyeceği şeklindedir. Çünkü iş yükü önemli ölçüde vergi mevzuatının karmaşıklığından, içerdiği terimlerin anlamı hususunda idare ve mükellef arasında ihtilaftan ileri gelmektedir. Çözüm ise bunları ortadan kaldırmaktan geçmektedir.

Affa dâir olumsuz görüşlerden sonuncusu, afların vergi idaresinin otoritesini ve inandırıcılığını zayıflatacağı iddiasına dayanmaktadır.

2.2 TÜRKİYE’DE VARLIK BARIŞI UYGULAMALARI (2008-2018 )