• Sonuç bulunamadı

Adayların Niteliği, Seçim Coğrafyası ve Aday Tespiti

Siyasi partilerin aday tespit sürecinde, tespit usulünün belirlenmesi ve uygulanması; adaylarda aradıkları niteliklerden etkilenebilmektedir. Adaylarda liyakatin veya parti üst yönetimine yakınlığın kriter olarak benimsenmesi, aday tespitine dair iç düzenlemeler ve alınan kararlarda dikkate alınmaktadır.

104

Sigmund NEUMANN, Toward a Comparative Study of Political Parties, The University of Chicago Press, Chicago, 1956, 404-405’ten aktaran ÖZBUDUN, Siyasal Partiler, s. 73

Demokratik sistem için liyakat önemli bir etkendir. Adayın, seçmenlerini ve partiyi temsile layık olması, gerek kişiliği, gerekse bilgi ve tecrübesi, mesleki kariyeri, iletişim ve ifadeye dönük yetenekleri; seçmen için olduğu kadar parti için de önemlidir. Adayın geçmişi, ahlaki yapısı, aile ilişkileri, rakiplerine yaklaşımları halk tarafından dikkatle izlenmektedir. Bu durum aday tespitinde etkili kişi ve organlar tarafından da dikkate alınmaktadır. Bunun karşıtı da mümkün olabilmektedir. Adayın parti liderine veya üst yönetime yakınlığı liyakatinden öne geçebilmekte; böyle bir tercih aday tespit usulünü belirleyen parti üst yönetiminin iradesine yön verebilmektedir. Hatta, parti içi oligarşinin etkili olduğu ortamlarda, adayların başarılı olmasına etken olan, bilgi, tecrübe, yetenek düzeyleri, yerini kaybetmek istemeyen lider ve yöneticiler tarafından olumsuz vasıf olarak değerlendirilebilmekte; bunun yerine kendi tercihlerini uygulayabilme imkanı veren aday tespit usulüne yönelme kaçınılmaz sonuç olmaktadır.

Siyasi Partilerin adaylarda aradıkları nitelikler arasında halen görevli vekil olma, bürokrasi tecrübesi, parti örgütünde ve seçim bölgesindeki deneyim, yerel kökene sahip olma, partiye bağlı menfaat grubu ve finansörlerinden temsilci konumunda bulunma, belli bir yaşın altında olma yanında her iki cinsiyetin oylarına hitap etme sayılmaktadır.105

Partiler, aday tespit ederken seçim coğrafyasına göre hareket edebilmektedir. Seçim bölgesinin sosyoekonomik ve kültürel özellikleri önem kazandığında yerel teşkilatların iradelerini ön plana çıkaran usullerin uygulanması yoluna başvurulabilmektedir. Türkiye’de kimi yörelerde bir çok parti, toprak ağalarını, aşiret reislerini, tarikat şeyhlerini aday göstermektedir.106

105

GALLAGHER, MARSH, a.g.e., s.247 vd

106

Sanayi toplumunun gelişmişlik düzeyi de aday tespitinde etken olmaktadır. Tarıma dayalı ve feodal toplum yapısını ön plana çıkaran sanayileşmemiş toplumda, liderlerine bağlı kalacak adayların öncelikli olarak benimsendiği parti modelleri görülmektedir.107 Ülkenin ve seçim bölgesinin kentleşme düzeyi aday tespitinde etkili olmaktadır. Kentleşme ile seçim bölgesi seçmenlerinin talep ve ihtiyaçları farklılaşmakta, partilerin ve üyelerin yapılarında değişiklikler olmakta108, aday tespit kriterleri etkilenmektedir.109 Bilinçli, eğitimli ve talepkar parti üyelerinin ağırlıkta olduğu yerel teşkilatlar, aday tespiti konusunda usulü etkileyebilmektedir.

Tüsiad tarafından yaptırılan yukarıda değinilen araştırmaya göre, seçmenlerin aday tespit yetkisi konusundaki eğilimlerinde bölgeler arası farklılıklar sistematik bir değişim göstermemekte; bununla birlikte, Doğu Anadolu, Anadolu, İç Anadolu ve Marmara bölgelerinde bütün adayların parti üyeleri tarafında, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde ise adaylarının çoğunun parti üyeleri tarafından tespit edilmesi gerektiği görüşü daha yüksek oranda kabul görmektedir. Milletvekili adaylarının belirlenmesinde inisiyatifin tabanda olması metropol seçmenleri grubunda önemli ölçüde destek bulmaktadır.110

Aday tespit usulünün de, aday belirleme kriterlerini etkilemesi söz konusu olabilmektedir. Adayların meslekleri partilerin aday belirleme kriterlerinden biridir.111 Oya Araslı, siyasi parti adaylarının mesleki

107

Rıza ARSLAN, Türkiye’de Siyasi Model, Seçkin Yayınları, Ankara 2004, s.151

108

Murat ŞEKER, Türkiye’de Seçmenin Algılama Süreci, İmaj Yayıncılık, Ankara 1995, s.56

109

TUNCAY, a.g.e., s.114

110

TÜSİAD Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler Araştırması, a.g.e., s.111

111

AKP, “28 Mart 2004 Tarihli Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde Adaylık Başvurularının İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uygulanacak Esas ve Usuller” başlığı altında yaptığı çalışmada, adaylarda aranacak şartlar içinde adayların mesleğine önem vermiştir. Bkz. www.akp.org.tr

dağılımlarını detaylı olarak incelemiş, adayların mesleki dağılımlarında da partinin görüşleri, aday tespit usulü, seçim ortamına bağlı olarak değişiklikler gösterdiğini belirtmiştir. Aday tespit yetkisinin parti yöneticilerine sınırsız olarak tanındığı devrelerde, listelerde asker ve bürokratların aday olduklarını, aday tespit yetkisinin parti örgütüne geçmesi ile, serbest meslek mensupları- esnaf-tüccar adayların sayısının artmaya başladığını belirtmiştir. Oya Araslı çalışmasında, hukukçu, doktor, mühendis, idareci, asker, tüccar ve diğer mesleklerden adayların oranlarını listelemiştir.112

Adayların mali imkanları, hem aday hem de parti açısından aday belirlemede ve aday tespit usulünü tercihte etkili olabilmektedir. Partilerin giderlerinin karşılanması, özellikle seçimlerde yapılacak giderlere katılma durumu, partileri varlıklı adaylara yöneltmektedir.113 Partilerin ihtiyaç duydukları varlıklı adayların yer aldığı teşkilatlar aday tespitinde de etkin olabilmektedir. Yine teşkilatların ekonomik güçleri, merkezin desteğine ihtiyaç duymamaları, aday tespitinde söz sahibi olabilmeleri sonucunu doğurabilmektedir.

112

ARASLI, a.g.e., s. 180

113

Arsev BEKTAŞ, Demokratikleşme Sürecinde Liderler Oligarşisi CHP ve AP (1961- 1980), Bağlam Yayınları, İstanbul 1987, s.124

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE PARTİ ADAYLARININ TESPİTİ

Bu bölümde, genel olarak uygulanan aday tespit usulleri genel olarak ele alınacak, Türkiye’de aday tespitini ilgilendiren yasal düzenlemelere ve yasalarda aday tespitine ilişkin hükümlere yer verilecek, sonrasında parti tüzük ve yönetmeliklerinde aday tespitine ilişkin düzenlemeler bazı önemli noktaları açısından ele alınacak ve değerlendirilecektir.

I. ADAY TESPİT USULLERİ

Aday tespit usulleri; genel olarak tespitin kim veya hangi organ tarafından yapıldığı, bir başka açıdan parti içi işlem olarak değerlendirilerek: merkezin, yerel teşkilatları veya üyelerin ya da partili seçmenlerin iradesini ortaya koymaya yönelik olduğu, yargı denetimine açık olup olmadığı yönleriyle incelenebilecektir.

Türkiye’de parti adaylarının tespitinde, (1) ilgili seçim çevresinde tüm partili üyelerin katıldığı önseçim, (2) belirlenen üyelerin katıldığı aday yoklaması, (3) merkez organlarının gerçekleştirdiği merkez yoklaması ve (4) parti başkanının aday tespiti yöntemleri uygulanmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan (5) seçmenler tarafından önseçim ile aday tespiti bir başka yöntem olup, ülkemizde bu usul uygulanmamaktadır.

1. Seçim Çevresindeki Tüm Parti Üyelerinin Adayları Tespiti

İlgili seçim çevresindeki tüm parti üyelerinin aday tespitine katılması “önseçim” olarak ifade edilmektedir. Önseçimin, yargı organları, ülkemizde seçim kurulları yönetim ve denetiminde yapılması düzenlenmiştir.

Bazı kaynaklarda, 1980 öncesi alışılagelmiş şekliyle önseçim ikiye ayrılmakta, tüm partili üyelerin katılacağı önseçim yanında; halen 2820 sayılı Kanun’da “aday yoklaması” olarak düzenlenen aşağıda inceleyeceğimiz partilerin iç düzenlemeleri ile belirledikleri bir kısım parti üyelerinin katılacağı aday tespit usulünün de önseçim olarak zikredildiği göze çarpmaktadır. Kavramların anlaşılır olması bakımından “aday yoklaması”nın ayrı değerlendirilmesi ve sınıflandırılması önem taşımaktadır.

Hikmet Sami Türk, önseçimin tüm parti üyelerinin tespite katılması gerektiğini, oysa bir kısım parti üyelerinin katılmasıyla yapılan seçim için önseçim ifadesinin kullanıldığını, bu ikisinin anlamlarının farklı olduğunu: bu nedenle ilkine “geniş önseçim”, ikincisine “dar önseçim” denilebileceğini belirtmektedir.114

Önseçim usulü en demokratik aday tespit yöntemi olarak kabul edilmekle birlikte, zaman içinde uygulamada istenilen sonuçları vermediği yorumları ile eleştiri konusu yapılmıştır.115

Demokratik ilkeler, özellikle eşitlik, özgürlük, adalet, iktidarın aşağıdan verilmesi, yönetime katılma, farklılıklara saygı, hukuka bağlı yönetim, açık rejim, yönetenlerin dürüst ve serbest seçimler ile yönetilenlerce seçilmesi ilkelerinin parti içine uygulanması durumunda; önseçimler kaçınılmaz olarak görünmektedir. Temsilin ve siyasi partilerin esaslı unsur olduğu demokratik yönetimlerde, adayların parti içinden ancak en geniş tabana yayılarak seçilmesi; tüm diğer sebep ve sonuçlar bir tarafa bırakılsa dahi, demokrasi için yeterli gerekçe oluşturmaktadır. Demokrasiyi yaşatacak kurumların, kendi içlerinde demokrasiyi uygulamamaları tezat teşkil etmekte; demokratik

114

TÜRK, Seçim Hukukunun Temel Sorunları ve Çözüm Önerileri, s.173

115

Erol TUNCER, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında Değişiklik Önerileri Sempozyumu, Tesav Yayınları, Ankara 2005, s.136

sistemin yara almasına sebebiyet vermekte, sistemin meşruluğunu tartışılır hale getirmektedir.

Anayasa Mahkemesi, 1965 tarihli 648 sayılı Siyasi Partiler Kanununun, önseçimi düzenleyen 29. maddesi ile ilgili kararında, aday tespit yöntemlerini değerlendirmiştir. Bu değerlendirmede şu ifadelere yer verilmiştir:

“Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin, demokratik bir rejim olduğu, 4. maddesinde, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait bulunduğu, 55. maddesinde ise, seçimlerin hür ve serbest irade esaslarına göre düzenleneceği açıklanmıştır. O halde, her şeyden önce milli iradenin, her türlü etkiden uzak, hür ve serbest bir şekilde belli edilmesi gerekir. Bu amaçla düzenlendiği gerekçelerin incelenmesinden anlaşılan ve iptali istenen dava konusu 29. madde, partiye mensup bütün seçmenlerin katılabileceği bir önseçim sistemini getirmiştir. Liderler kadrosunun veya sınırlı sayıdaki delegelerin seçimi sistemi uygulanması halinde, seçmenlerle, seçilmek isteyenler, seçimi yapmış olan liderler kadrosunun veya delegelerin iradelerine bağlıdırlar. Böyle bir seçimle seçmen çoğunluğunun istek ve iradelerinin belirlendiği çok şüpheli olduğu gibi, ortaya çıkan iradenin, etkisiz, hür ve serbest olduğu da iddia edilemez. Önseçim sisteminde partiye oy verebilecek bütün parti üyelerinin aday tespiti işlemine katılmaları sağlandığından, partililer ve parti adına ortaya çıkmış bir irade söz konusu olacaktır. Bu suretle partiye yazılı olanların çoğunluğunun istek ve eğilimlerine uygun bir sonuç hasıl olacak ve hiç değilse yukarıda belirtilen sakıncalar büyük ölçüde ortadan kalkmış bulunacaktır. Bu durumda 29. maddenin, Anayasa’nın öngördüğü kişi hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırdığı veya zedelediği düşünülemez. Bu sistemin eskisinden daha çok demokratik olduğu da, başkaca açıklamayı gerektirmeyen bir gerçektir”116

116

Anayasa Mahkemesi’nin 18.05.1967 tarih ve E.1965/36, K.1967/12 sayılı kararı, ÖDEN, a.g.e., s.69

Yine Anayasa Mahkemesi’nin 1987 tarihli bir kararında: “Bir partinin demokratik olma niteliği yalnız parti organlarının üyelerinin özgür iradeleriyle seçilmelerini değil, seçmenlerine sunacakları adayların, partiye oy verenlerin, parti üyelerinin eğilim ve isteklerine göre seçilmesini ve özellikle bu yolda bir saptama işini güvenceye bağlamayı da kapsar. Demokratik rejimlerde parti üyelerinin, partiye oy veren seçmenlerin adayları saptama hakkı yasayla elinden alınamaz. Bir partinin yapısı kadar işleyişi de demokratik esaslara uygun olmalıdır” ifadelerine yer vermiştir.117 Mahkeme bu kararında ayrıca, önseçimin yasaklanmasının vatandaşların oy hakkını da olumsuz yönde etkileyeceğini belirtmiştir.

Önseçime girecek adayların başarı için bölgelerinin sorunlarıyla yakından ilgili; tabandan tavana doğru talepleri yerine getirebilme gayreti içinde olacakları düşünüldüğünden rejimin daha demokratik işleyeceği belirtilmektedir.118

Günümüzde bilgisayar imkanları ile, parti üye kayıtları oldukça sağlıklı olarak tutulabilecek alt yapıya sahip bulunulmaktadır. Siyasi partilerin gerek tüzük ve yönetmelikleri, gerekse üyeleri Parti Sicillerinin tutulduğu merkezi ortamda toplanmakta, bu ortamın kayıtları önseçimlerde esas alınmaktadır.

Parti üyelerinin kayıtlarının tutulduğu ilçe üye kayıt defterleri de, ilçe seçim kurulu başkanlarınca altı ayda bir denetlenmekte, üyelik ikinci bir denetim görmektedir. Önseçime katılacak üyeler için her iki kayıtta ismin yer alması gerekmektedir.

Gerek parti sicillerine (sicillerin tutulduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na) üyelikle ilgili bilgilerin altı ayda bir verilmesinin

117

Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.1987 tarih ve E.1987/23 E., 1987/27 K. sayılı kararı, ÖDEN, a.g.e., s.70

118

öngörülmesi; gerek seçim kurullarının denetiminin altı ayda bir yapılması suistimallere sebebiyet verebileceği yönünde eleştirilmekte, seçimler öncesi yoğun üye kayıtlarına başvurulabileceği belirtilmektedir. Bunun için Kanun Koyucu, önseçime girecek üyeler için bir önceki yılın son gününün esas alınması hükmünü düzenlemiştir.

Diğer bir eleştiri, aynı üyenin, aynı anda birden fazla partiye üye olabileceği varsayımına dayanmaktadır. 2820 sayılı Kanunun 6. maddesinde bu konuda yaptırım düzenlenmiş, aynı anda birden fazla partiye üye olunamayacağı, aksi halde üyelik sıfatının bu siyasi partilerin hepsinde birden sona ermiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Uygulamada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın parti kurucuları ile ilgili resen araştırdığı bu husus teknik imkanlarla denetlenebileceği gibi, itirazlar yoluyla da çözümlenebilir durumdadır.

Belirtilen sebeplerle 1980 öncesi bilgiler ve uygulamalarla önseçime ilişkin eleştirilerin gerekçeleri ortadan kalmıştır. Ancak tek başına aday tespit usulünün önseçim olarak belirlenmesinin yeterli olmayacağı, parti üyeliklerinin cazip hale getirilmesi, halkın politikaya ve parti sistemine ilgisinin artırılması, partilerin halkın geniş kesimi ile karşılıklı ve organik ilişkiler içinde olması, demokratik yaşantı, düşünce ve kültürün yaygınlaştırılması gibi unsurların yerleşmediği toplumlarda arzu edilen sonuçlarının alınamayacağı düşünülebilir.

Seçim sistemleri de diğer unsurlar gibi önem arz etmektedir. Yavuz Atar, adaylık konusunda gerek parti teorisi, gerek demokrasinin uygulanması ve gerekse seçmene saygı anlamında önseçimden daha çok “tercihli oy” uygulamasının önem taşıdığını belirtmektedir.119

119

Yavuz ATAR, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında Değişiklik Önerileri Sempozyumu, Tesav Yayınları, Ankara 2005, s.147 ve s.164

Tek başına önseçimin kabulüyle partiler sisteminin demokratikleşmesini beklemek doğru değildir. Ancak, diğer unsurların da sağlanması yanında önseçimin oldukça önemli olduğu izahtan varestedir.

B. Belirlenen Üyelerin Adayları Tespiti

Bu usul yine yargı organları (seçim kurulları) yönetim ve denetiminde seçim yapılmasını öngörmekle birlikte; tüm partili üyeleri değil, parti iç düzenlemeleri ile belirlenen üyelerin seçmen olduğu aday tespitidir. 1980 öncesi “il yoklaması”, 2820 sayılı Kanun’da “aday yoklaması” (bazı partilerin tüzüklerinde “teşkilat yoklaması”) olarak ifade edilmiştir.

Partiler içinde “aday yoklaması seçmenleri”nin belirlenmesinde oldukça farklı uygulamalar görülmektedir. Aşağıda görüleceği üzere bir kısım partiler aday yoklaması seçmenlerini oldukça geniş tutarken, diğer bir kısmı dar tutma yolunu seçmektedirler.

Aday yoklaması, önseçim kadar olmasa da aday tespit seçmenlerinin tabanı temsil edecek şekilde geniş tutulması halinde, demokratik meşruluk için daha yüksek sonuçlar alınabilecek bir usul olarak değerlendirebilir.

Oya Araslı, eserinde bu usulü aday tespitinde parti örgütünün yetkileri başlığı altında incelemiş, bu usul ile tespit edilecek aday yüzdesini yıllara göre değerlendirmiştir.120

C. Parti Merkez Organlarının Adayları Tespiti

Parti iç düzenlemelerinde belirlenen merkez organlarının adayları tespiti usulü olup, yargı denetimine açık olmadığından keyfi uygulamalara imkan veren, parti içi oligarşiyi doğrudan ve önemli ölçüde artıran bir sistem olarak

120

eleştirilmektedir. Partilerin bu usulü tercih etmeleri, oligarşik parti yönetim kadrosunun bu eğilimleri nedeniyle olabileceği gibi, aday tespit seçmenlerinin belirlenmesi, bildirilmesi, seçimlerin yapılması, itirazlar gibi pek çok aşamada çıkabilecek zorluklardan kaçınmaktan da kaynaklanabileceği düşünülebilir. Yasada açıkça böyle bir imkan tanınmışken, partilerin önseçim veya aday yoklaması yapması olsa olsa parti tabanının güçlü ve etkin parti içi demokrasi taleplerinden kaynaklanabilir.

D. Parti Başkanının Adayları Tespiti

Parti başkanının aday tespiti kontenjan adaylığı ile kabul edilen bir usul olarak görülmektedir. 2820 sayılı Kanun’da 1995 tarihinde kontenjan adaylığını düzenleyen 38. madde yürürlükten kaldırılmış, 1998 tarihlerinde yapılan değişiklikler sonrası 37. maddeye benzer ifadeler ile “merkez adayları" olarak ilave edilmiştir. Kanun’da bu usul şarta bağlanmıştır.

Partilerin tüzüklerinde genellikle merkez (kontenjan) adaylarının parti başkanınca tespit edilmesi eğilimi görülmektedir. Bir kısım partilerde bu adayların da merkez organlarınca belirlenmesi öngörülmektedir.

Uygulamada, ülkemizde genel başkanların, adayların belirlenmesinde görünür tek merci olmasalar da merkez organları üzerinde de etkili oldukları genel kabul görmektedir.

E. Seçmenlerce Önseçim Yoluyla Aday Tespiti

Bu sistem Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanmaktadır. Bu sistem, adayların tespitini, parti liderlerine veya üyelerine değil, partili seçmenlere bırakır. Amerikan partileri kayıtlı ve aidatlı bir üyelik sistemine sahip olmadıklarından, bu ülkede zaten adayların parti üyelerince seçilmesi düşünülemez.

Önseçimlerin kapalı ve açık olmak üzere, iki çeşidi vardır. Kapalı önseçimde aday tespitine katılacak kişi, hangi siyasi partiye taraftar olduğunu açıklamak zorundadır. Bu açıklama ilgili kişinin ya önseçimden belli bir süre önce istediği partinin seçmen listesine adını yazdırması, ya da o partinin adaylarını geçmiş seçimlerde desteklediğine ve gelecek seçimlerde de destekleyeceğine dair bir beyanda bulunması suretiyle olur. Açık önseçimde ise seçmen, taraftarı bulunduğu partiyi açıklamak zorunda değildir. Oy verme yerinde kendisine bütün partilerin önseçim listeleri verilir ve seçmen, kapalı oy hücresinde bunlardan istediğini koparmak veya işaretlemek suretiyle oyunu kullanır.

Amerikan önseçim sistemi, Amerikan partilerinde disiplin ve tutarlığı zayıflatan bir etken olarak görülmektedir. Kongre üyeleri parti lideri veya yerel parti örgütü ile anlaşmazlığa düştüğünde adaylığını koruyabilmektedir. Önseçimlerin partilerin zayıflığının sebebi olmaktan çok, sonucu olduğu; parti örgütlerinin çeşitli nedenlerle zayıflamış ve itibarlarını yitirmiş olmasalardı, önseçim gibi kendileri bakımından yıkıcı sonuçlar doğurabilecek bir adaylık yönteminin kabulüne daha başarılı şekilde karşı koyabilecekleri belirtilmektedir.121

Diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanan seçmenlerce önseçim usulünün seçimin maliyetini çok yükseltmekte olduğu, kişisel olarak zengin olan veya zenginler tarafından desteklenen adaylar lehine işlediği eleştirileri yapılmaktadır.122

Bu sistemde, kişilerin bir partinin seçmeni olmasa dahi, o partinin adaylarının tespitinde etkili olabilecekleri ortadadır. Böylesi bir durum, gerçekte başka bir partiden seçilemeyecek adayın seçilebilecek bir partiye

121

ÖZBUDUN, Siyasal Partiler, s.101 vd.

122

David BEETHAM, Kevin BOYLE, Demokrasinin Temelleri, Çeviren: Vahit Bıçak, Liberte Yayınları, Ankara 1998, s.49

yazılmasını, seçimler sonrası istifa ederek gerçekte düşünülen partiye geçmesini mümkün kılmaktadır.

Ergun Özbudun, aday tespitinin seçmenlere bırakılması halinde, parti örgütlerinin güçlerini büyük ölçüde kaybedeceği yorumunu yapmaktadır. Amerikan partilerinin, yönetmeyen parti olarak vasıflandırıldıkları, açık, belli ve tutarlı siyasal programlara ve bu programları bütünlüklerini bozmadan yürütebilecek disipline sahip olmadıkları, her parti adayının seçimlere kendi kişisel platformuyla girdiği, liderlerin de bu mevkilerini çoğunluk partisi lideri olmaktan çok Başkanlık mevkiine borçlu oldukları zikredilmektedir.123

ABD’de uygulanan usulde, sistemin bir başkanlık sistemi oluşu, iki partinin bulunması, uzun süren demokrasi geleneği, bürokrasi ve halkın yapısının etkili olduğu anlaşılmaktadır.

Parti hükümeti modelinde hükümet politikaları büyük ölçüde iktidar partisi veya partileri içinde belirlenmekte, menfaat grupları taleplerini partilere yöneltmektedirler. Parti disiplini, söz konusu menfaatlerin yasama ve yürütme işlemleri ile hayata geçirilmesini sağlamaya elverişli ortam sağlamaktadır.

Partilerin yukarıda belirtilen fonksiyonları dikkate alındığında, ABD dışındaki demokratik ülkelerde sorumlu parti hükümeti sisteminin tercih edilir oluşu daha anlaşılır olmaktadır.

II. ADAY TESPİTİNE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER

Türkiye’de aday tespiti konusu ile doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili yasal düzenlemeler, anayasalarda, seçim ve siyasi partilere ilişkin kanunlarda yer almaktadır.

123

1946 yılına kadar seçimlere ilişkin bir kısım düzenlemeler mevcuttur. 1961 ve 1982 Anayasalarında siyasi partiler ve seçime dair hükümler yer almıştır.

Türkiye’de milletvekili seçimlerine ilişkin 1961 ihtilali öncesi iki ayrı Kanun yürürlüğe girmiş; 1961 ihtilali sonrası ve 1980 ihtilali sonrasında iki ayrı Kanun kabul edilmiştir. Ayrıca Cumhuriyet Senatosu seçimlerini düzenleyen ayrı bir Kanun düzenlenmiştir. İlk Siyasi Partiler Kanunu 1965’te ikinci ve halen yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu 1983’de yürürlüğe girmiştir.

Seçimlere ilişkin 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun pek çok değişiklik ile de olsa 1961 tarihinden bu yana yürürlüktedir. 1984 yılında 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun kabul edilmiştir.

Siyasi Partilere ilişkin uygulama yeri olan Kanunlardan Türk Medeni Kanunu, Dernekler Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Yargıtay Kanunu’na değinilebilir.

1946 yılına kadar Türkiye’de, Kanun-u Esasi (1293), Meclis-i Mebusan Azasının Suret-i İntihap ve Tayinine Dair Talimat-ı Muvakkate (1876), İntihab-ı Mebusan Kanun-u Muvakkati (1908) ve bu Kanun’da 1923 ve 1934 yıllarında yapılan değişiklikler, 1924 Esas Teşkilat Kanunu, Mebus Seçimi Kanunu (1942) seçimlere ilişkin hususlara yer vermiştir.

1961 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, siyasi partilere ilk kez yer verilen Anayasa’dır. Anayasa’nın 56 ve 57. maddelerindeki düzenlemelerde, siyasi partilerin kuruluşları, tüzük, program ve faaliyetlerinin tabi olacağı temel esaslara işaret edilmiş ve kapatma davalarına Anayasa Mahkemesi’nde bakılacağı belirtilmiştir. Bu Anayasa ile Millet Meclisi yanında Cumhuriyet

Senatosu’na yer verilmiştir. Millet Meclisi’nin üye sayısı 450 olarak, Senato’nun seçilmiş üye sayısı 150 olarak belirlenmiş, ayrıca, Cumhurbaşkanı’nca seçilecek 15 üye ile Milli Birlik Komitesi üyelerinden ve

Benzer Belgeler