• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR

4.4. Abhazya’da gazeteci olmak

Abhazyalı gazeteciler araştırmada verdikleri cevaplarla bölgede gazetecilik yapmanın nasıl bir durum olduğunu anlatmıştır. Sovyetler Birliği dönemi ve Abhazya-Gürcistan Savaşı’nda gazetecilik faaliyeti gerçekleştiren görüşmecilerin sayısı 5’tir ve tamamı, Abhazya’da özellikle ekonomik anlamda sıkıntılar olduğunu dile getirmiştir. Bu sıkıntıların yanı sıra Abhazya Cumhuriyeti sınırları içerisinde gazetecilik yapmanın dünyanın diğer bölgelerinden farklı olduğunu söylemişlerdir. Kendilerini Batılı gazeteciler gibi görmemektedirler:

65

“Şimdi Abhazya’nın potansiyeli belli sayısı belli. Eskiden şimdi kapitalist sisteme göre konuşacak olursak oradaki kriterler buraya uymuyor. Biz eski ile yeniyi bir arada götürmeye çalışıyoruz. Biz bir gazete çıkaralım, halk bunu okusun, gazete kendini finanse etsin demek boşa çaba harcamak olur. Öyle bir şey olamaz. Mutlaka belli ekonomik desteklerin olması lazım. O olmadan gazetenin ya da herhangi bir gazetecilik faaliyetinin ayakta durması zor.” (Vahdang

Abhazou, Gazete Genel Yayın Yönetmeni)

“Bence Abhazya’da gazetecilik yapmak dışarıdan baktıkları gibi (Batı’nın) kısılıp kalmak değil. Biz belki bir coğrafyada sıkışıp kaldık ama onlar (Batılı meslektaşları) bir kafanın içinde sıkışmışlar. Yani tek bir mantalite var. Tek tip düşünce var. Biz haklılığımızı anlatmak için başka düşünceleri de görmek zorundayız. Onlar ise hep haklı.” (Görüşmeci C, Editör)

Görüşmecilerden 8’i Abhazya’da politik baskı unsuru var olmadığına, bu açıdan istediklerini söyleme konusunda özgür olduklarını fakat toplumsal ve kültürel baskının daha yoğun olduğunu aktarmıştır. Abhaz kültüründe var olan, sıkı akrabalık, dostluk ve komşuluk bağları nedeniyle ve ekonomik koşullar nedeniyle sınırlandıklarını ifade etmişlerdir. Tarihçi ve gazeteci Roin Agırba başından geçen bir olayı şu şekliyle aktarmıştır:

66

“O da var zorluk var. Birkaç zaman önce ben bir şeyler yazdım. İstediler bizim gazeteye yazdım. Orda envalit fonu var valit sakat savaşta olan sakatlar fonu var. O fonu çok kötü kullandığı için yazdım. Başbakana bile geldi o enformasyon tabi o fonun müdürleri çağırdılar onları ezdiler. Tabi o müdür benim akrabam benim sülaleden. Ya diyor bırak diyor senin üzerinden diyor beni burda ezmeye çalışıyorlar. O konuda var. Oluyor bazen. Açıktan onun kritiği yapamazsın diyelim. Ya da dost olursa ya da eski arkadaş olursa biraz şey oluyor. Herkes birbirimizi tanıyoruz. Onun üzerinde biraz zor oluyor.” (Roin Agırba, Tarihçi-Muhabir)

Görüşmecilerin diğer ikisi ise hem politik baskının hem de toplumsal baskının varlığından söz etmiştir. Politik baskının kültürel değerlere de aykırı olduğunu ifade eden Alamia; bu durumu reddederek, kültürel ağırlıklı baskıyı ise “sorumluluk” olarak ifade etmiştir. İnternet ve sosyal medya ile bu sorumluluğun çöküş yaşadığını düşündüğünü belirtmiş ve medya etiği açısından bir çöküş olarak gördüğü internet üzerine şunları söylemiştir:

“10 yıl önce olsaydı bu soruya çok daha farklı bir şekilde cevap verirdim. Son dönemlerde bu internet ortamında sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla birlikte gazetecilik de bir keşmekeş içine

67

girdi. O yüzden tarifi çok zor. İnternet öncesi dönemde gazeteciliğin bir sorumluluğu vardı. Söylenen şeyler önemliydi. Her önüne gelen de söz söyleyemezdi. Bir sorumluluk gerektirirdi. O sorumluluğa sahip olan insanlar sözü söyleyebilirlerdi. Bugün internet sonrası öyle bir sorumluluk ne yazık ki yok. Bugün söz bir otomatik silah gibi herkesin elinde. Kimin kime doğrulttuğu belli olmadan herkes istediği gibi istediği yöne ateş edebiliyor. Tam bir keşmekeş var. Elbetteki ben internet ortamına karşı değilim, onun getirdiklerine karşı değilim ama eskiden günlük yaşam ve gazetecilik vardı. Gazetecilik günlük yaşamın içerisinden, mücadeleden çıkıyordu. Şimdi gazetecilik de var, günlük yaşam da var ama günlük yaşam nasıl karmaşık bir durumdaysa internet ortamı da aynı şekilde. Yani internet bu sanal ortamın bir noktasında da şeytani bir şey var bir şekilde yönlendiren. Her şeyi check etmek zorundasınız, anlamak zorundasınız. Yaşamı son derece kolaylaştırdığı gibi aynı oranda güçleştirdi ve karmaşık hale getirdi. Hakikat eskiden de kirin pasın altındaydı bugün çok daha üstü kir ve pasla örtülmeye başladı. Doğruyu onların arasından çekip çıkarmak çok daha zor hale geldi. Sorunuzun cevabını karmaşık bir biçimde veriyor gibi oldum ama gazetecilik her zaman olması gereken bir şeydir. Her türlü güçlüğe rağmen bugün de vardır yarın da olacaktır. Çok önemli bir şey, gazeteciliğin yazılı tarafı ile görsel tarafı da çok farklı. Şimdi mesela bir gazetede bir dergide son derece önemli bir gazete makale yazsanız sınırlı sayıda okuyucunuz var. Ama bir televizyon kanalında

68

‘laf ola beri gele’ gibi saçma laflar da etseniz yarın bütün insanlar bir şekilde onu duyar izler ve ne güzel konuştun diye tepki verebilirler size. Bu kadar farklı birbirinden. Şimdi tam bir orman adamıyla konuşuyor gibi gelebilir size. Sanki ben uygarlığın bu gelişimine geldiği son noktaya karşıymışım gibi. Öyle değil.”

(Genadi Alamia, Gazete Genel Yayın Yönetmeni)

Abhazya’daki koşullar gereği gazetecilik yapmak geçim sağlamak için yeterli değildir. Bu nedenle gazeteciler farklı meslek alanlarında da çalışmak zorundadır. Abhazya’da gazetecilerin tamamının en büyük problemini ise ekonomik sorunlar, medya kuruluşlarının finanse problemi oluşturmaktadır. Gazeteci birçok konuda birden fazla işi bir arada yürütmek zorundadır. Haşig, bu durumu şöyle ifade etmektedir:

“Herşey şuna bağlı; mesela devlet kurullar, devlet televizyalar, onların problemleri devlet çözmeye çalışıyor. Tabi özel olanları özel gazeteciler kendi problemleri kendi çözmeye çalışıyor. Kendi işim hakkında konuşursam her türlü işle uğraşıyorum. Sanatla işletmeyle, tüm işlerle uğraşıyorum. Her türlü problem çözmeye çalışıyoruz. Biz küçük bir kurum olduğumuz için finans tarafından az olduğumuz için sekreter hukuçu maaş veremediğimizden dolayı kendimiz çözmeye çalışıyoruz.” (Ruslan Haşig, Televizyon Genel

69