• Sonuç bulunamadı

D. Alevî-Bektaşîliği Etkileyen Unsurlar

1. Abdest

Đslâm dininde ibadetlerin hazırlık aşaması olan abdest ile ilgili Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız

zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar

201 Ergun, Sadettin Nüzhet, Bektaşî Şairleri ve Nefesleri, Maarif Kitaphanesi, Đstanbul 1955, 2/18. 202 Öztelli, Cahit, Bektaşî Gülleri, Milliyet Yay., 1973, s. 348.

203 Pir Sultan Abdal Divanı, (nşr. Esat Korkmaz), Ant Yay., Đstanbul 1994, s. 311. 204 Pir Sultan Abdal Divanı, 315.

43

ayaklarınızı yıkayın.”206 Buna göre abdestin farzları; yüzün, ellerin ve ayakların

yıkanması ile başın meshi olmak üzere dörttür. Yıkama yıkanan şeyin üzerinden suyu akıtmaktır. Mesh ise meshedilen şeye eli dokundurmaktır.207 Hanefi mezhebinde dört olarak kabul edilen abdestin farzları208 Şafiî mezhebinde, niyet ve tertibin de ilâve edilmesiyle altı olarak kabul edilir.209 Niyet ve tertib Hanefî mezhebinde ise sünnet olarak kabul edilmiştir.210 Muvalât (organları ard arda yıkamak), hem Malikî hem de Hanbelîlerce; organları ovarak yıkamak ise, Malikîlerce kabul edilen farzlardandır.211

Abdestle ilgili olarak Hacı Bektaş-ı Veli Menâkıbnâmesi’nde Hünkâr’ın abdestsiz olarak yere basmadığı belirtilirken;212 başka bir kayıtta, beraber olduğu Molla Saadettin’in Hünkâr’a namaz öncesi abdest alması gerektiğini söylemesi üzerine onun; “Biz abdest almayız, sen alacaksan al.” dediği belirtilmiş; bir diğer kayıtta da: “Hünkâr her ne zaman abdest alsa, Kadıncık Ana onun abdest suyunu zayi etmezdi.” denilmiştir.213

Hacı Bektaş-ı Veli, Makâlât adlı eserinde abdestle ilgili tasavvufî bir yorumda bulunurken şu ifadelere yer vermektedir: “Şeriat katında elbise ve bedene pislik bulaşsa, suyla yıkayınca temizlenir. Su hem donu hem de teni arıtır, cenâbeti giderir ve abdest tamam olur. Fakat ârifler katında suyla ne elbise ne de ten temizlenir. Çünkü, yıkayıcı arınmayınca, yıkamakla yıkanan şey arınmaz…”214

Viranî Baba da, Risale’sinde abdestin farzlarını şu şekilde tarif etmektedir: “Abdest dahi, üç kısım oldu. Biri ellerin, bir yüzün ve bir ayakların yunarsın.”215 Viranî

Baba Đlm-i Câvidân adlı eserinde ise abdestin fazlarının dört olduğunu ifade etmektedir: “Abdest dört kısımdır: Ellerini yıkamak, yüzünü yıkamak, başını yıkamak,216 ayaklarını

206 Mâide sûresi, 5/6.

207 Merğinânî, Burhanuddin Ebu’l-Hasan Ali b. Ebi Bekir, El-Hidâye Tercemesi, (trc. Ahmed

Meylânî), Kahraman Yay., Đstanbul 2001, 1/21; Kâsânî, Alaaddin Ebi Bekr b. Mesûd, Bedâiu’s-

Sanâî fî Tertîbi’ş-Şerâî, Dâru’l-Kutubi’l-Đlmiyye, Beyrut 1986, 1/5; Cezirî, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre Đslâm Fıkhı, Çağrı Yay., Đstanbul 1993, 1/75.

208 Mevsılî, Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd , El-Đhtiyar, Hikmet Neşriyat, Đstanbul 2005, 1/15. 209 Razî, Ebu Abdullah Fahreddin Muhammed b. Ömer Fahreddin, Tefsir-i Kebir, (Ter. Heyet), Akçağ

Yay., Ankara 1990, 8/490-491; Đbn Kesir, Ebu’l-Fida Đsmail, Muhtasar Tefsiri Đbn Kesir, (muh. Muhammed Ali Sabuni), Dâru Đhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut (ty), 1/504-505.

210 Mevsılî, 1/20. 211 Cezirî, 1/78-85.

212 Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli, 4. 213 Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli, 27, 64.

214 Hacı Bektaş-ı Veli, Makâlât, (nşr. Esad Coşan), Kültür Bakanlığı Yay., 4-5. 215 Viranî Baba, Risale, Milli Kütüphane, Ankara, No: 1222, vr. 31a.

216 Viranî Baba burada başın yıkanacağından bahsediyorsa da âyet-i kerimede meshedileceği ifade

yıkamak.”217 Burada dikkat çeken husus, Viranî Baba’nın abdestin farzlarını Hanefî

mezhebinde olduğu gibi dört olarak sayması ve ayakların da Sünnî dört mezhepte olduğu gibi yıkanacağını söylemiş olmasıdır.

Ca’fer-i Sâdık Buyruğu’nda “taharetsiz namazın makbul ve müyesser olmayacağı” hükmü yer almaktadır.218 Yine Buyruk’ta abdestle ilgili olarak, dört kapı kırk makam anlayışı doğrultusunda her kapının abdestinin farklı olduğu belirtilmiş, bilinen manadaki abdestten de bahsedilmekle birlikte, abdeste dair tasavvufî bir yorum ortaya konulmuştur. Buna göre, şeriat abdesti su ile ve bilinen şekliyle alınır; tarikat abdesti, ikrar vermektir; marifet abdesti, nefsini bilip Hakk’ı tanımaktır; hakikat abdesti ise, kendi kusurlarını örtmektir.219

Şeyh Safî Buyruğu’nda da abdestin manevî bir arınmayı ve benlikten kurtulmayı sağlayacağından söz edilerek, abdeste tasavvufî bir yorum getirilmektedir:

Gasl eyle tahâret kıl pak ol yürü murâdın Kurtar özünü merdüm bu dünye batağından220

Ko elden işbu gavgayı bu taşın çık arasından Tahâret eyle al abdest elin çek mal ü benlikten221

Zeynel Baba da bir şiirinde abdest ile ilgili şu ifadelere yer vermektedir: Abdesti namazı ehlinden öğren

Đbadet niteliğin bilesin paşam Niyet et evvelâ abdest almağa Hakiki namazı kılasın paşam222

Ahmet Rifat Efendi de, Abdest ve gusül hakkında eserinde şu ifadelere yer vermektedir: “Ma’lûm ola ki gusl ü abdest dahi erkân-ı dîniyyedendir. Zîra gusülsüz ve abdestsiz namaz u ibadet câiz olmaz. Kavluhû Teâlâ: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya

kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.”223 Ber-mantûk-ı âyet-i celîle icrâsı her mü’min

217 Viranî Baba, Đlm-i Câvidân, 247. 218 Buyruk, (Ayyıldız Yay.), 363. 219 Buyruk, (haz. Fuat Bozkurt), 70.

220 Şeyh Safi Buyruğu, (haz. Mustafa Erbay), 160. 221 Şeyh Safi Buyruğu, (haz. Mustafa Erbay), 161.

222 Güzel, Abdurrahman, Zeynel Baba, Hayatı, Sanatı ve Şiirleri, Ankara 1991, s. 152. 223 Mâide sûresi, 5/6.

45

üzerine farz olmuştur. Kâle aleyhisselâm: “Abdestsiz namaz olmaz.”224 Hakk Teâlâ

kullarının namazını kabul eylemez illâ vudû ile.225

Kaygusuz Abdal, Dilgüşâ adlı eserinde âhiret inancını anlatırken, dolaylı olarak da abdest ile ilgili şu ifadelere yer vermektedir: “Vücudu suyla yıkarsın. Çünkü vücut, elbise gibidir ve yıkanmaya ihtiyacı vardır. O, abdest ve hamam yoluyla temizlenir. Öldükten sonra da yıkanır. Yıkanan kısım vücudun cansız olan kısmıdır. Vücudun canlı olan kısmı ise, hiçbir değişikliğe uğramaz; bâkî kalır ve ölümsüzdür.”226

Alevî-Bektaşî kaynaklarında abdestle ilgili kayıtlar incelenirken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, “abdest alırken ayakların yıkanacağı mı yoksa meshedileceği mi?” meselesidir. Zira bazı Alevî yazarlar Alevîlikte abdest alınırken ayakların yıkanmadığı, meshedildiği iddiasında bulunmaktadırlar. Bunu da Alevîlerin fıkıhta Ca’ferî oldukları tezine dayandırmaktadırlar.

Đmam Şafiî abdest alırken ayakların yıkanması hususunda şu açıklamada bulunmaktadır: “Hz. Peygamber (sav), abdestin ve guslün nasıl yapılacağını göstermiştir. Yine o, topukların ve dirseklerin de yıkanması gerektiğini bildirmiştir. Çünkü abdest alırken dirsekler ve topuklar, yıkamanın sınırını oluşturabilecekleri gibi, bunlar yıkamaya dahil de olabilirler. Buharî ve Müslim’de: “Bizler ayaklarımızı

meshediyorduk. Bunun üzerine Peygamber (sav): Yazıklar olsun o topuklara ki, ateşte

yanacaklardır.” diye ikaz etti.227 şeklinde geçen hadiste de abdest alırken çıplak ayakların yıkanacağı, meshedilemeyeceği belirtilmiştir.”228 Bunun gibi başka hadis-i

şeriflerde de Rasulullah (sav)’ın abdest alırken ayaklarını yıkadığı ifade edilmiştir.229

Allah Rasulü (sav)’ün ashabı da ayakların yıkanması gerektiği hususunda icma etmişlerdir.230 Sünnî dört mezhebe (cumhur) göre de ayaklar yıkanır, meshedilmez.231

224 Ebû Dâvûd, Tahâret 48 (1/75). 225 Ahmet Rifat Efendi, 295-296. 226 Kaygusuz Abdal, Dilgüşâ, 118.

227 Buhârî, Vudu’ 27 (1/49); Müslim, Tahâret 9 (1/213). 228 Đmam Şafiî, 16.

229 Buhârî, Vudu’ 38 (1/54); Müslim, Taharet 8 (1/210).

230 Đbn Kudame, Ebu Muhammed Muvaffakuddin Abdullah b. Ahmed, Muğnî , (thk. Abdullah b.

Abdulmuhsin Türkî, Abdulfettah Muhammed el-Hulv), Hecr li’t-Tibaa ve’n-Neşr, Kahire 1992, 1/184.

231 Mevsılî, 1/16; Đbn Rüşd, Ebü'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed Kurtubî, Bidâyetü’l-

Müctehid ve Nihayetü'l-Muktesıd, (trc. Ahmed Meylani), Beyan Yay., Đstanbul 1991, 1/86;

Zemahşeri, Ebu'l-Kâsım Cârullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed, Keşşaf, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1977, 1/597; Razî, 8/504; Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmiu li

Ahkâmi’l-Kur’ân, (Trc. Beşir Eryarsoy), Buruc Yay., 6/99; Cessas, Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi, Ahkâmu’l-Kur’ân, (thk. Muhammed es-Sadık Kamhavî), Dâru Đhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 1985,

Dolayısıyla ayakların yıkanması farzdır.232 Yıkama yerine meshetmek caiz değildir.233

Müfessirlerin çoğunluğu da bu görüştedir.234 Meshedilmesi gerektiğine dair görüş ise Şiî-Đmamîler tarafından kabul edilen bir görüştür235 ki bu görüş icma’a aykırıdır.236

Kaygusuz Abdal da, abdest alırken Şiiler gibi çıplak ayağa meshetmeyi şiirlerinde kabul etmemiş, Hanefîler gibi ayakların yıkanmasını benimsemiştir. Ayrıca abdestin farzlarının dört olduğunu ifade etmesi onun fıkıhta Hanefî mezhebine mensup olduğunu göstermektedir.237

Biz dört biliriz abdestin farzın, Gel öğrenmeye var ise kastın. Dirseklerin mail, yumalı destin, Vech ile ricleyn yaştır, Efendi!238

Haydar Kaya’nın hazırlamış olduğu Bektaşî Đlmihali’nde abdestin rükünleri geniş bir şekilde açıklanmaktadır.239 Ancak bu eser daha önce de ifade ettiğimiz gibi Haydar Kaya tarafından itikadî ve fıkhî konularda büyük ölçüde Đmamiyye Şiâ’sından esinlenerek kaleme alındığı için ayakların yıkanması yerine meshedileceği görüşüne yer vermektedir. Her ne kadar Haydar Kaya, parantez içinde “Ayaklar yıkanacaksa önce sağ ayak topuktan parmak uçlarına kadar yıkanır. Sonra sol ayak aynı şekilde yıkanır.”240 dese de, ayakların meshedileceğine dair ifadesi, onun abdestin farzlarını Şiî-Đmamî fıkhına göre sıraladığını göstermektedir.

Günümüz Alevîleri arasında yapılan araştırmalarda, bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte, Alevîlerin cemlere giderken, bayram ve cenaze namazlarında, kurban keserken vb. durumlarda abdest aldıkları ifade edilmektedir. Bu abdestin adı “şeriat abdesti”dir. Bu abdestin alınış şekline gelince, Ehl-i Beyt Vakfı’nın görüşlerine yakın olanlar hariç bütün Alevîler Hanefî mezhebine göre abdest alırlar.241

232 Đbn Kudame, Muğnî, 1/184; Cessas, 3/349.

233 Đbn Kudame, Ebu Muhammed Muvaffakuddin Abdullah b. Ahmed, Kâfî, (thk. Abdullah b.

Abdulmuhsin Türkî), Hecr li’t-Tibaa ve’n-Neşr, Kahire 1997, 1/67.

234 Razî, 8/502.

235 Đmam Cemaleddin, Hasan b. Yusuf, Tabsıratu’l-Müteallimin fî Ahkâmi’d-Din, Müessesetu’l-

Đlmiyye li’l-Matbûât, Beyrut 1984, s. 20.

236 Razî, 8/503; Đbn Kesir, 1/506. 237 Kutlu, 49.

238 Özmen, 1/241-242; Bozçalı, 150; Sezgin, Hacı Bektaş-ı Veli ve Bektaşîlik, 253-254. 239 Kaya, 41-42.

240 Kaya, s. 42.

47

Benzer Belgeler