• Sonuç bulunamadı

ABD’de Yaşayan Hispanik Nüfusun Yıllara Göre Artışı

5.3. Bir Uyum Süreci Olarak Spor Örneği

5.3.2. ABD’de Hispanik Sporcuların KarĢılaĢtığı Önyargılar ve Sorunlar

55 milyon Hispanik, ABD nüfusunun yüzde 17‟sini oluştururken aslında Amerikan sporunda sayıları görece düşüktür. Bu konuda Beyzbol Ligi‟ni ayrı tutmamız gerekmektedir.

2016 yılında Amerikan Beyzbol Ligi‟nin yüzde 28,5‟ini Hispanikler oluşturmaktadır.

Hispaniklerin nüfusları ile doğru orantılı olarak ABD‟de politikadan pop kültürüne etki alanı artarken profesyonel ve televizyon yayını olan sporlarda etkileri beklentinin altında kalmıştır (Vidal, 2016).

Nielsen‟in (küresel istatistik şirketi) raporuna göre Hispanik erkeklerin yüzde 94‟ü spor seyircisidir ve yüzde 56‟sı kendilerini spora adamış hayranlar olarak tanımlamıştır.

85 Hispaniklerin haftada bir kez herhangi bir spor karşılaşmasına seyirci olarak gittikleri belirtilmiştir. Bu kadar fazla ilgi NBA yönetimini de harekete geçirmiş ve Hispaniklere özel bir ilgi gösterilmesini sağlamıştır. Fakat 2015 yılı itibariyle NBA oyuncularının sadece yüzde 1,8‟i Hispaniktir. Bu isimlerin çoğu da Amerika‟da bulunan göçmenler değil, farklı ülkelerden NBA‟e gelen oyunculardır (Vidal, 2016).

Hispanik NBA oyuncularının en ünlülerinden birisi ve aynı zamanda bu yönü en çok göz ardı edileni Carmelo Anthony‟dir. Carmelo Anthony 3 olimpiyat madalyası kazanmış, kökleri Porto Riko‟ya uzanan Afro-Hispanik kökenlere sahip bir basketbolcudur. Babası sosyal eşitsizlik karşısında altmışlar ve yetmişlerde aktivisit gruplarla mücadele vermiş bir göçmendir. Carmelo Anthony, Hispanic Business Magazine tarafından ABD‟de etkili olmuş 100 Hispanik arasında gösterilmiştir (Vidal, 2016).

Hispaniklerin sporu bu kadar severken profesyonel anlamda sporun dışında kalmalarının bir nedeni Amerikan kolej sisteminin profesyonel spora bağlantısı olarak gösterilmiştir. 18-24 yaşındaki Hispanik öğrencilerin yüzde 35‟inin koleje başvurduğu fakat bunların yarısının spor takımları olmayan iki yıllık okulları tercih etmek durumunda kaldıkları görülmüştür. Hispaniklerin bu nedenle kolej eğitimi almanın zorunlu olmadığı Boks, MMA (Mixed Martial Arts- Karma Dövüş Sanatları) gibi branşlara yöneldiği belirtilmiştir.

Hispanikler için spor hâlâ ciddiye alınacak bir gelecek planı olarak görülmemektedir (Vidal, 2016).

Yoğun bir göçmen karşıtı ve Hispanik karşıtı retoriğin hüküm sürdüğü dönemde genç Hispaniklerin rekabetçi spor dünyasında onlara yol gösterecek daha fazla rol modele ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Amerikan yönetiminde çok kültürlülüğün bir sorun olarak görülmemesine ve böylece ailesinin, akıl hocasının ve antrenörünün desteğini alan Hispanik çocukların geleceklerini spor üzerine inşa edebileceğine inanılmaktadır (Vidal, 2016).

Amerika‟da Hispaniklerin spora katılımı ırksal, sınıfsal ve cinsiyet temelli bir ayrışmanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Hispaniklerin spora katılımı noktasında başlıca engel spor branşlarına katılım için gereken yüksek maliyetler olmuştur. Pek çok Hispanik aile için bir arada olabilmek ve iş sahibi olmak, spora katılıma göre öncelikli konu olmuştur.

Ekipman, ulaşım, eğitim ve çeşitli nedenlerle gerekli olan ücretler Hispaniklerin çocuklarının spora yönlendirilmesinde engel olmuştur. 20. Yüzyılın ilk yarısında Porto Rikolu ve Meksikalı aileler ayrışmacı bir yönetim benimsemiş devlet okulu sistemine, İspanyolca konuşma yasağına ve beden eğitimi için kısıtlı imkânlarla dolu olan eğitim sistemine karşı

86 çıkmıştır. Liseye gidebilen şanslı azınlık spor yapma şansına da erişmiş fakat kalıplaşmış önyargılardan kurtulamamıştır (Alamillo, 2018).

1920‟lerde yapılan bir araştırmada (Anonim) Meksikalı, Afro-Amerikan ve diğer beyaz olmayan öğrencilerle bir zekâ testi uygulanmış ve bu sonuçlara göre okul ayrımı yapılmıştır. Bu test, günümüzde pek bilinmeyen ama gerçekleştirilmiş olan fiziksel, atletik yetenek testidir. Bu testle öğretmen ve antrenörler, azınlıkların ırksal açıdan spor yapıp yapamayacaklarını belirlemiştir.

1922 yılında Michigan Üniversitesi‟ndeki eski basketbol koçu, Elmer D. Mitchell, Amerikan Fiziksel Eğitim Dergisi‟nde Atletlerin Irksal Özellikleri adlı makale serisi yayınlamıştır. Mitchell 15 ırkta sporcuların atletik yeteneklerini sıralamıştır. Mitchell‟e göre üstün ırk olarak Amerikalı, İngiliz, İrlandalı ve Alman sporcular belirlenmiştir. Orta seviyede ise İskandinav, Hispanik, Hollandalı, Polonyalı ve Siyahi sporcular yer almaktadır. En alt bölümde ise Yahudi, Hint, Yunan, Asyalı ve Güney Amerikalı sporcular bulunmaktadır. Bu araştırmaya göre Hispanikler daha çok sporun heyecanlı ve kendini adamış izleyici kitlesi içerisinde yer almaktadır. Hispaniklerin fiziksel olarak sporda yeterli olmadığı ifade edilmiştir (Alamillo, 2018).

1930‟lar ve 1940‟larda Hispaniklerin kötü performansının nedeni olarak biyolojik faktörlerin yerine kültürel faktörler geçmiştir. Okullarda ve spor merkezlerinde Hispanikler Amerikanlaştırılmaya çalışılırken, onlar Amerikan spor tarzına asimile olmak yerine bu sporlarda kültürel kimliklerini ortaya koymuştur.

Oyun alanındaki üstün performanslarına rağmen İngilizce haber yapan spor medyası Hispanik sporcuları yanlış anlamaya ve yanlış anlatmaya devam etmiştir. Amerikan spor medyası Hispanik sporcuları tasvir ederken ırksal ve cinsiyetçi kalıplar üzerinden yorumlarda bulunmuşlardır. Hispanik sporcular ve Anglo spor yazarları arasındaki dil bariyeri iki taraf arasında karşılıklı olarak negatif hislerin oluşmasına neden olmuştur. Örneğin Porto Rikolu beyzbol yıldızı Roberto Clemente, kendisinden sürekli olarak alay ederek bahseden ve kendisini eğitimsiz biri olarak gösteren Amerikan medyasını sevmediğini açıklamıştır. Bazı Hispanik sporcular dil bariyeri nedeniyle reklam gelirlerinin düştüğünü ifade etmişlerdir.

Meksika kökenli Amerikalı tenisçi Richard “Pancho” Gonzalez kötü çocuk imajını hem kortta hem kort dışında kullanmıştır. Gonzalez eğer medyada daha iyi muamele görmezse ABD vatandaşlığını bırakacağını söylemiştir (Alamillo, 2018).

87 Spor göçmenlerin entegrasyonunda her zaman önemli bir araç olacaktır. Sporun bu özelliği göçmenlerin uğradığı ayrımcılık ve dışlanmanın tamamen bittiğini göstermemekle birlikte sosyal tolerans ve kabulü çok açıkça artırmaktadır. Ancak spor, Meksikalıların büyük çoğunluğunu oluşturduğu ABD‟deki Hispanik nüfus için bir paradoks durumundadır.

Yalnızca ülkeye katma değer sağlayan sporcu olan göçmenleri kabul etmek veya göçmenlerin her birini bir sporcu haline getirmek elbette mümkün değildir. Ne var ki göçmenlerin başka bir ülkeye yeniden yerleşimini esas alan uyum politikalarının (özellikle ABD‟de) beş boyutu vardır: 1) Eğitim; 2) İstihdam; 3) Sağlık; 4) Barınma ve 5) Kültürel olanaklara erişim ve katılım. Spor alanı kültürel olanaklar havuzunun ve çeşitliğinin doğal bir parçasıdır.

Dolayısıyla spor gibi göçmenleri bünyesine alan pek çok kültürel etkinlik söz konusudur.

ABD‟deki sporla uğraşan Hispanik nüfusun nispeten daha az olan olumsuz deneyimleri bir kenara bırakılırsa göçmenleri kucaklayabilecek tüm kültürel etkinliklerin sosyal toleransın ve en nihayetinde göçmen uyumunun sağlanması ve böylelikle ulus ötesi bir kültürün tesisi insani hareketliliğin çoğalmakta olduğu günümüz dünyası için son derece önemlidir.

88 ALTINCI BÖLÜM