• Sonuç bulunamadı

AB’ye Tam Olarak Uyum Sağlanması Halinde Beklenen Etkiler

2.4 Türkiye’nin Havayolu Ulaşımında AB Müktesebatı ve Gerekleri

2.4.3 AB’ye Tam Olarak Uyum Sağlanması Halinde Beklenen Etkiler

AB’ye tam uyum sağlanması halinde beklenen etkileri aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür (DPT 9. Kalkınma Planı Havayolu Ulaşımı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2007):

 AB’ye tam olarak uyum sağlandığı zaman sivil havacılık faaliyet alanlarının tamamını ilgilendiren ve havacılık emniyetini artırmaya yönelik olan tüm düzenlemeler üstlenilmiş ve uygulanır hale gelmiş olacaktır. Bu durumda Türk Sivil Havacılık Sistemininin genelinde havacılık emniyetinin ve güvenliğinin artacağını söylemek mümkündür.

 AB’ye tam olarak uyum sağlanmış olması kurumsal anlamda da gerekli düzenlemelerin yapılması anlamına gelmektedir. Bu durumda yıllardır üzerinde durulan yapısal sorunların giderilmiş olacağı düşünülebilir.

 Diğer yandan, hava seyrüsefer ve hava trafik yönetimindeki yeni düzenlemeler bu alanlarda etkinlik artışı sağlayacaktır. Örneğin, bu sayede uçuş gecikme ve iptalleri ile havayolu işletmelerinin direkt işletim giderlerinin azalacağı beklenmektedir. Havacılık emniyetinde beklenen artış ile birlikte bu etkiler tüm sivil hava taşımacılığı sistemini olumlu yönde etkileyecektir.

 AB’ye tam olarak uyum sağlanması ve tam üyeliğin elde edilmesi halinde hava taşımacılığı sektöründe rekabetin ciddi bir biçimde artacağı düşünülmektedir. Bu artış şu andaki Türk Tescilli havayolu ve diğer havacılık işletmelerini hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyebilir. Sözü edilen işletmelerin uyum sürecinde Topluluk işletmeleri karşısında rekabetçi üstünlükler elde etmeleri halinde günümüz şartlarına göre daha önemli fırsatları yakalayabilecekleri düşünülmektedir. Buna karşın, tersi durumda işletmeler çok ciddi tehditler ile karşı karşıya kalacaklardır.

 Hava taşımacılığı hizmetinin son kullanıcıları olan yolcular açısından bakıldığında sektörde olumlu gelişmelerin yaşanacağı düşünülmektedir. Rekabetin yoğun olduğu bir ortamda pazarın bilgi, beceri ve deneyim açısından çok daha güçlü oyunculara da açık hale gelmesi hizmet kalitesini artıracaktır. Daha düşük fiyatlar ile daha geniş bir uçuş ağında daha sık havayolu taşımacılığı hizmeti sunulacağını beklemek yanlış olmayacaktır. Diğer yandan, AB’nin yolcuların korunmasına ilişkin pek çok düzenlemesi bulunmaktadır.

 Havaalanları çevresinde yaşayanlar ile başka biçimlerde hava taşımacılığı sisteminden olumsuz yönde etkilenen insanlar açısından bakıldığında sıkı çevresel düzenlemelerin getirilmesi ve uygulanması bu konudaki rahatsızlıkları azaltacaktır.

 AB’nin ortak taşımacılık politikaları dikkate alındığında hava taşımacılığı ve diğer taşımacılık seçenekleri arasında bir bütünleşmenin sağlanacağı öngörülmektedir. Bu sayede pek çok sektörde etkinlik artışı sağlanacağı ve ekonomik gelişmenin artacağı düşünülebilir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE HAVA ULAŞTIRMA SEKTÖRÜNÜN YAPISAL İNCELEMESİ ve REKABET ANALİZİ

3.1 Kaynak Temelli Yaklaşıma Göre Havayolu Ulaştırma Sektöründe Rekabet Avantajı

Bir işletme faaliyet gösterdiği sektör ortalamasının üzerinde karlar elde etmeyi sürdürüyorsa, o işletme için rakiplerinin üzerinde rekabet avantajına sahiptir denir. Pek çok iş geliştirme stratejisinin hedefi sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamaktır. Rekabet avantajı, Maliyet ve Farklılık olmak üzere iki temel boyutta açıklanır. Yani, rekabet avantajı, bir işletme rakiplerinin sunduğu faydaları daha düşük maliyette sunabildiğinde (maliyet avantajı) ya da rekabet ettiği ürünlerin sahip olmadığı faydalar sunabildiğinde (farklılık avantajı) ortaya çıkmaktadır. Böylece, rekabet avantajı bir işletmenin müşterileri için üstün değer ve kendisi için de üstün kâr yaratmasını sağlar. Maliyet ve farklılık avantajları, bir işletmenin maliyet yada farklılık açısından bir lider olarak sektördeki yerini tanımladığından pozisyon avantajları olarak da bilinir. Rekabet avantajı yaklaşımında bir diğer boyut ise kaynak temelli bakıştır. Bu yaklaşıma göre bir işletme, rekabet avantajı yaratmak için kaynaklarından ve yeteneklerinden faydalandığını vurgulamaktadır. Aşağıdaki model, kaynak temelli ve pozisyon temelli bakışları birleştirerek rekabet avantajı kavramını modellemektedir (Porter, 1998).

Şekil 3.1 Rekabet Avantajı Modeli Kaynak: Porter, 1998. Kaynaklar Ayırt Edici Yeterlilikler Yetenekler Maliyet Avantajı Veya Farklılık Avantajı Değer Yaratma

Kaynak temelli yaklaşım rekabet avantajını yakalamak için rakiplerinden üstün kaynaklara ve yeteneklere sahip olunması gerektiğini savunur. Bu rekabet üstünlüğü olmadan, işletmelerin yaptıkları, rakipleri tarafından kolayca taklit edilebilir ve elde edilebilecek rekabet avantajı kaybolur. Kaynaklar, maliyet veya farklılık avantajı sağlamak için uygun ve çok az rakibin ulaşabileceği işletmeye has özelliklerdir. Aşağıdakiler bu çeşit kaynaklara bir kaç örnektir (Taşgit, s.26 2008):

 Patent ve marka

 Bilgi birikimi

 Düzenlenmiş müşteri ilişkisi

 İşletmenin bilinirliği

 Marka değeri

Yetenekler, kaynaklardan etkili ve verimli şekilde faydalanmayı sağlamaktadır. Örneğin bir ürünü rakiplerinden önce pazara getirebilme bir yetenektir. Bu yetenekler işletme içinde örtüktür ve üretim süreçleri kadar gibi yazıya dökülemez dolayısıyla rakipler tarafından taklit edilmesi zordur. İşletme kaynakları ve yetenekleri beraberce işletme ayırt edici yeterliliklerini oluşturur. Bu özellikler, maliyet veya farklılık avantajı yaratabilmek için başlangıç noktası olabilecek; yenilikçiliğin, verimliliğin, kalite ve müşteri sorumluğunun oluşmasını mümkün kılmaktadır (Taşgit s.26, 2008).

Araştırmacılar tarafından rekabet avantajının, kaynakların ve yeteneklerin kullanılarak daha düşük maliyetle üretim veya farklı ürün oluşturmakla yaratıldığı savunulmaktadır. Bir işletmenin sektördeki konumunu düşük maliyet stratejisi yada faklılaştırma stratejisi kararı belirler. Bu karar, kuruluşun rekabet stratejisinin merkezi bileşenidir. Diğer önemli bir kararda ne kadar geniş yada dar pazar diliminin hedeflendiğidir. Porter (1998) bir kuruluşun rekabet avantajı yaratması ve sürdürebilmesinde geniş kapsamlı stratejileri tanımlamak için maliyet avantajı, farklılık avantajı ve dar yada geniş pazar odağını kullanmıştır (Taşgit s.26, 2008).