2. BÖLÜM: AŞILAMA UYGULAMALARINA TARİHSEL BİR BAKIŞ
2.4. AŞILAMA UYGULAMALARINDAN ÇIKARILACAK DERSLER
kırsal alanda ikamet, hamilelik sırasında ve doğum öncesinde bakımın olmaması ve ebeveynlerin aşı konusunda bilgi eksikliği, sosyoekonomik durum, ek olarak, medyaya maruz kalma, aşı algıları, çocuğun doğum yeri (örneğin sağlık tesisinde doğması) gibi faktörlerin çocuklar arasındaki aşı kapsamını etkilediği bulgulanmıştır (Zaidi vd., 2014;
Asfaw vd., 2016; Onyemelukwe, 2016: 105; Mbengue, 2017). Ayrıca Afrika Bölgesi’nde birçok insan güvenlikleriyle ilgili yanlış inançlar nedeniyle aşılardan
kaçınmaktadır. Örneğin Nijerya’da 2003 yılında, DSÖ liderliğindeki çocuk felci aşılama kampanyalarıyla ilgili şüphelerin, sekiz kuzey Nijerya eyaletinden dile getirilmesi, aşı kampanyasını başarısız kılmıştır. Burada en önemli etkenin, geleneksel kuzey liderlerinden oluşan etkili Müslüman konseylerinden birkaçının yapmış olduğu açıklamalar olduğu tespit edilmiştir. Bu sebeple Afrika Bölgesi’nde genel olarak; soğuk zincir, yolsuzluk ve güvenlik sorunlarından verimsiz sağlık çalışanlarına kadar aşıların etkin bir şekilde dağıtılması ve alınmasının önünde yapısal, lojistik, siyasi, sistemik, dini ve kültürel engeller bulunduğunu söyleyebiliriz.
Avrupa ve Amerika Bölgesi kapsamında ele aldığımız ülkelerde ise genel olarak aşılama politikalarını başarısız kılan etkenler; aşı reddi, aşı tereddüdü ve aşı güvensizliği temeline dayanmaktadır. Örneğin, İngiltere, Galler ve Hollanda güçlü aşı karşıtı duyarlılığı yaşayan ilk ülkeler arasındadır ve bugün Hollanda, Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka ile birlikte Birleşik Krallık, hiçbir zorunlu veya yaptırım hükmü olmaksızın aşılamayı tavsiye etmektedir. Fransa ve İtalya ise özellikle son zamanlarda artan kızamık vakalarından dolayı zorunlu aşılama yasalarını güçlendiren ve genişleten ülkelerdir. Bazı durumlarda cezaların aşı alımını artırdığı gözlemlenmiştir ancak şu hususunda altını çizmek gerekir ki bu tür yetkiler ayrıca yetkililere güvensizliğe yol açabilir ve aşı karşıtlığını körükleyebilir. Bu yüzden, politika yapıcılar, aşıyla ilgili tartışmaların doğasını ve zamanlamasını dikkate almalı ve politika oluşturmaya yönelik müzakereci yaklaşımlara başvurmalıdır. Ayrıca politik gündemde aşı politikalarına daha sık yer vermelidirler. Bu özellikle aşı reddi ve aşı tereddüdü ile mücadelede kritik öneme sahip olabilir. Doğru zamandan doğru hamleler yapılmadığı takdirde aşı karşıtı azınlığın daha da yükselmesi muhtemeldir.
Her ülkede farklı nedenler -siyasi, kültürel, sosyal, dini vb.- barındıran aşı tereddüdü ve reddine yanıt vermek için herkese uyan tek bir model yaratmak neredeyse imkansızdır.
Bu yüzden ülke bazında aşı reddi nedenlerini ortaya koyan çalışmalar yürütülmeli ve bu kapsamda politika eksiklikleri ele alınmalıdır. Örneğin, aşılama dışındaki hastalıklar için potansiyel alıcılar hedef hastalığa zaten yakalanmıştır ve bu nedenle muhtemelen onunla ilgili bakımı kabul edeceklerdir. Ancak aşılar için, bazı kişiler, aşı yan etkisi yaşama olasılığına karşı hasta olma riskini seçebilir (Field ve Caplan, 2012: 1011). Bu durum da bağışıklama kampanyalarında sürdürebilirliğin engellenmesine ve aşı ile önlenebilir hastalığın ortadan kalkma süresini uzatmaktadır. Bu sebeple, aşılama
yoluyla korunmanın riskleri ve yararları, önlenmekte olan hastalığın morbidite ve mortalitesi kamuya sunulmalıdır. Bu bilgilendirme açık, erişilebilir ve herkes için şeffaf olmalıdır. Hükümet, bilgi sınırlı olsa bile, bir salgının tüm seyri boyunca halka eksiksiz bilgiler sağlayarak güveni korumalıdır. Durumun kamuoyu tarafından net bir şekilde anlaşılmasını sağlamak için risk önleyici faaliyetlerin veya önlemlerin varlığı ve etkinliği ile aşılamanın güvenliği ve etkinliği hakkında bilgi sağlamalıdır. Halkın korku ve endişesini azaltmak umuduyla gerçek risk ve kırılganlığın küçümsenmemesi tavsiye edilir. Bilgilerin halka etkili bir şekilde ulaşması için belediyeler, sağlık hizmeti sunucuları ve medya ile yakın iş birliği oluşturulmalıdır.
Aşılama, yalnızca bireye fayda sağlayan değil, aynı zamanda ortak bir yarar -kitle bağışıklığı- üreten bireysel bir önlemdir. Diğer bir ifadeyle, diğer birçok sağlık önleme müdahalesinden farklı olarak, bir ebeveyn çocuğuna aşı yapmayı reddederse, bu kararın olumsuz sonuçlarından muzdarip olan sadece bu çocuk değil, tüm toplum olabilir. Bireyler, parçası oldukları ve bağlı oldukları toplulukların sağlığını korumakla yükümlüdür. Bu karşılıklı ilişki doğrultusunda hem bireyin topluma karşı ödevini hem de diğerlerini önemli ölçüde zarar görme riskine sokmadığı sürece bireyin özerklik hakkını kabul eden kamu politikaları geliştirilmelidir. Ayrıca oluşturulacak olan kamu politikası süreci; şeffaf olmalı, çeşitli uzmanları barındırmalı, fayda ve zorlukların adil bir şekilde dağıtıldığı, eşit bir yaklaşım benimsemeli, mantıklı ve zamanında olmalı, alınan kararlar toplum geneline yaygın bir şekilde iletilmelidir.
İncelenen birçok çalışmada, sağlık çalışanları, aşılar konusunda en önemli bilgi kaynağı olarak gösterilmiştir. Bu sebeple sağlık çalışanlarına, aşılama uygulaması konusunda özellikle ebeveynleri teşvik edici olması yönünde eğitimler verilmelidir. Çünkü bazı çalışmalarda, ebeveynlerin çoğunluğu, aşılamanın faydalarını anlamış, kullanımını desteklemiş fakat güvenlerini zedeleyebilecek önemli yanlış bilgilere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda özellikle sağlık çalışanlarının aşı teşviki ve bilgilendirmesi konusunda ebeveynlerle yakın temasta bulunması önemlidir.
Kamu politikası uygulama modellerinden aşağıdan-yukarıya uygulama modeli kapsamında politika denetimi yapılması da ayrı bir önem arz etmektedir. Benimsenen aşılama politikasının sokak düzeyi bürokratta -özellikle, doktor hemşire gibi sağlık çalışanları- nasıl benimsendiği önemlidir çünkü politikayı temelde uygulayan ve
uyulmasına teşvik sunan onlardır. Bu sebeple aşı konusunda eğitim alması gereken kişilere kampanyalar düzenlenmelidir. Ayrıca okul kapsamında ebeveynler için aşının gerekliliğinin ve güvenliğini anlatan eğitim konferansları düzenlemeli ve yanlış bilgilerin yayılmasına karşı koymak için hükümetler kitle iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanmalıdır. Belirsizlik genellikle olumsuz bir etki uyandırır; bu nedenle, insanlar sosyal belirsizliği azaltmak için güçlü bir şekilde motive olurlar (Yamagishi ve Yamagishi, 1994; Siegrist vd., 2003: 716). Olumlu beklentiler ve güven, bu hedefe ulaşmak için kullanılabilecek iki stratejidir. Bu sebeple patlak veren bir salgın ya da aşı reddi karşısında toplumda oluşan belirsizlik, olumlu beklentiler ve güven çerçevesinde yapılan stratejik politikalar ile kontrol altına alınabilir.
Kötü yol koşulları (örneğin, kötü hava nedeniyle yollar erişilemez hale gelebilir ya da bir köye ulaşmak için nehrin aşılması gerekebilir), araç yağmalama olasılığı ve çeşitli ulaşım ağı sorunları dahil olmak üzere ulaşım kesintileri nedeniyle, ulaşım sürelerin güvenilmez ve uzak bölgelere ulaşmanın çok zor olmasının özellikle Afrika Bölgesi’nde, aşı kapsamını etkilediğini gözlemlenmiştir. Bu kapsamda bazı çalışmalar, aşıları teslim etmek için İHA’ların kullanılmasını önermektedir (Haidari vd., 2016;
Comes vd., 2018). Bu noktada ilgili literatürde özellikle yeni bir konu olmasından dolayı çok az çalışma olması güçlü yorumlar ve öneriler sunmamızı imkansızlaştırmaktadır.
3. BÖLÜM: COVID-19 SALGINININ YAYILIMI VE AŞILAMA