• Sonuç bulunamadı

Baş Ağrısı Yaşayan ve Yaşamayan Ergenlerin Stres ve Sosyal Destek Puan Ortalamaları

Çalışmamızda baş ağrısı yaşayan ve yaşamayan ergenlerin stres düzeyleri arasında farklılaşma bulunmuştur. Ancak sosyal destek düzeyleri arasında farklılaşma yoktur.

5.5.1. Baş Ağrısı Yaşayan ve Yaşamayan Ergenlerin Stres Puanları Arasındaki Farklılaşma

Çalışmamızda baş ağrısı yaşayan ve yaşamayan ergenlerin stres puanları arasında farklılaşma vardır. Bu farklılaşma baş ağrısı olan ergenlerin stres düzeyinin olmayanlardan daha düşük olduğunu göstermektedir. Bu durum literatürle ters düşmetedir. Literatürde migren ve gerilim tipi baş ağrısı hastalarında psişik stresörlerin provokatif etkileri olduğu bildiren çalışmalara rastlanmıştır (Rasmussen, 1995). Birçok araştırmacı, zihnin beden üzerindeki hastalık oluşturucu gücünü, zihinsel süreçler ile başlayan ve fiziksel etkiler ile sonuçlanan stres tepkisi ile açıklamaktadır (Onbaşıoğlu, 2006).

Hastalıkların çoğu stres, ruhsal çatışma ve yaygın anksiyeteden etkilenir. Bazı hastalıklarda bu etkilenme daha fazladır. Hepimiz günlük hayatımızda belirli bir direnme sınırımız olduğunu biliriz. Zorlayıcı yaşam olayları, karşılanamayan ruhsal gereksinmeler psikofizyolojik savunmaların yıkılmasına ve fiziksel hastalıklara yol açar. Her insanın strese duyarlı bir “şok organı” (sindirim sistemi, dolaşım sistemi, kalp, deri...) vardır. Benzer şekilde, anksiyete ve stres, migren veya gerilim baş ağrısına yol açar. Kronik ağrı, sık gelen migren atakları ve gerilim baş ağrısı da anksiyete ve depresyona neden olur (Çelebi, 1995). Migren ve gtba, her ikisi de stres faktöründen etkilenir ve kadınlarda görülme sıklığı fazladır (Hashizume, 2008; Yücel, 2008). Özellikle günlük stresin kronik baş ağrısı atakları üzerindeki etkisinin doğrulandığı çalışmalar da bulunmaktadır (Hashizume, 2008).

Bir başka çalışmada, baş ağrısı yaşayan olguların yaklaşık üçte ikisini 7-12 yaş grubundaki hastalar, yaklaşık üçte birini ise 13-17 yaş grubundaki hastaların oluşturması, baş ağrısının özellikle puberte ile birlikte pubertal/ adölesan dönemde artış gösterdiğine işaret etmektedir. Kişiliğin şekillendiği bu dönemde hormonal değişikliklerin meydana gelmesi ve ayrıca anksiyete, depresyon ve stres gibi etmenlerin daha sık görülmesi bu durumu açıklayabilir. Çalışmada, hastaların bir kısmı (2/5) baş ağrısı ile birlikte perikraniyal hassasiyet bildirirken, bazıları (2/5) baş ağrısını stresin tetiklediğini bildirmişler (Aydın ve ark. 2010).

Baş ağrısı üzerinde tetikleyici faktörlerin ve stresin etkisi olduğuna dair başka çalışmalar da mevcuttur. Bu sebeple tetikleyicilerden uzak durmak gereklidir (Okan, 2013). Çoğu zaman sık ağrıları nedeniyle hastaneye getirilen çocuklarda sadece ağrıyı tetikleyen faktörleri ortadan kaldırmak bile ağrıları önemli oranda azaltır. Okul sorunları çocuklarda baş ağrısına neden olan önemli bir faktördür. Bu sebeple okul ve öğretmenler ile işbirliği yapmak önemlidir (Kılıç, 2009).

Migren nöbetlerinin tek sebebi stres verici durumlarla karşılaşmak değildir. Ancak nöbetlerin en az yarısının duygusal bir stres sebebiyle başladığı tespit edilmiştir. Ayrıca migrenli hastaların yarısının ilk nöbeti de duygusal bir stres sebebiyle başladığı bilinmektedir. Psikolojik açıdan migren başka yollarla ifade edilmesi birey tarafından kabul edilemeyen bir duyguyu ifade biçimidir. Bazı hastalarda da bunun tam tersi olmakta ve stres faktörü ortadan kalkınca nöbet ortaya çıkmaktadır. Strese bağımlı kişilerde günlük rutinin ve stres faktörünün ortadan kalkması da nöbetin başlamasına sebep olabilir (Baltaş ve Baltaş 1993). Bizim çalışmamızda da baş ağrısı olanların stres düzeyi olmayanlardan düşüktür ancak stres tepkisinin mekanizasını düşündüğümüzde konuya farklı açılardan bakmakta fayda var.

Çocuk ve ergen baş ağrısı bozukluklarında belirli kişilik özellikleri hakkında çelişkili kanıtlar vardır. Bu kişilik özellikleri üzerinde yeterince çalışılmamış olsa da migren güvensizlik, mükemmeliyetçilik, kararlılık, rekabetçilik, stresli olaylarla baş etme, somatik yakınmalara eğilim gibi kişilik özellikleri ile diğer pediatrik ağrılardan ayırt edilebilir (Cunningham ve ark. 1987; Akt: Toros, 2010).

Araştırmacılar psikopatoloji ( örneğin, faaliyetlere azalmış ilgi, fiziksel belirtiler, iştahsızlık, uyku zorluğu hakkında endişe ) ve baş ağrısının ortak belirtilerini ve etkileşimini incelemişlerdir. Tek başına olmasa da bu iki faktör arasında etkileşim vardır ancak bu konuda daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır. Görünüşe göre yüksek pediatrik baş ağrısı ile depresyon ve anksiyete birlikteliği ve literatürde önemli bir yere sahiptir (Scott, 2003).

5.5.2. Baş Ağrısı Yaşayan ve Yaşamayan Ergenlerin Sosyal Destek Puanları Arasındaki Farklılaşma

Çalışmamızda baş ağrısı ile sosyal destek arasında anlamlı farklılaşma bulunmamıştır. Ancak alan yazında baş ağrısı ile sosyal destek arasında doğrudan ya da dolaylı ilişkiye vurgu yapan çalışmalar mevcuttur.

Cohen ve Wills (1985)’e göre bazı araştırmacılar sosyal desteğin psikolojik ve bedensel belirtilerin şiddeti ile doğrudan bir ilişkisi olduğunu, diğer bazıları stresli olayların kişinin tepkilerinde hafifletici bir rol oynadığını kanıtlamayı amaçlamıştır. Araştırmacılar buna ek olarak, sosyal destek kaynaklarının bilişsel-davranışçı etmenler gibi kronik ağrının uzun süreli sonuçları üzerinde etkili olduğuna vurgu yapmışlardır. Sosyal ağlar ve yakınlardan gelen destek, fiziksel ve sosyal aktivitelerden kaçınmayı engelleyerek ağrının meydana getirebileceği engellenme durumunu azaltabilmektedir. Doğan’ın (2008) çalışmasında aile desteği olanların psikolojik desteğe daha az ihtiyaç duydukları daha az fiziksel rahatsızlık yaşadıkları doğrultusunda sonuçlar elde edilmiştir. Kandemirci’nin çalışmasında ise sosyal destek, ağrı yaşantısı üzerinde çok etkili bulunmamış olsa da aile ve arkadaş desteği yüksek olanların ağrılarını daha iyi kontrol edebildiklerini düşündüren kanıtlara rastlanmıştır (Kandemirci, 2010).

611 kişi ile gerçekleştirilen bir çalışmada akademik beklentinin yüksek olduğu bir lisede okul içi, okul dışı akademik etkinlikler ve hobilerin baş ağrısı sıklığı ve özelliklerine etkisinin kapsamlı bir şekilde araştırılması amaçlanmış. Çalışma sonucu baş ağrısının ergenlerde akademik ve sosyal hayatı giderek olumsuz etkileyen ve sık görülen bir problem olduğunu göstermiş. Eğer bu sorun çözülmezse toplumun en yüksek akademik beklentisini yansıtan bu grup genç erişkin olduğunda, sağlıksız bir akademik ve sosyal yaşantı ile karşı karşıya kalacaklardır (Aytaçoğlu ve ark. 2011).

5.6. Baş Ağrısı Yaşayan ve Yaşamayan Ergenler Arasında Ailelerinde Baş Ağrısı

Benzer Belgeler