• Sonuç bulunamadı

3. Klasik ve Tasavvufî Türk Edebiyatında Meyve ve Bitki Sembolleri

1.3. Arpa ( ﻮﺟ)

هﺪﯾد

هﺮﻛ ﮫﻛ ﻰﺒﺳا ىا

ﺪھد ﺮﺧ ى

I.1646. Hiç buğday ektin de arpa verdiğini gördün mü? Hiç attan eşek sıpası olduğunu gördün mü?

ﻰﻣ ﺖﺴﭘ

ﻢﯾﻮﮔ

هزاﺪﻧا ﮫﺑ

لﻮﻘﻋ ى

لﻮﺳر رﺎﻛ دﻮﺑ ﻦﯾا دﻮﺒﻧ ﺐﯿﻋ

I.3812. Garezden hürüm ben; hür olan kişinin şahadetini duy. Kul, köle olanların şahadetleri iki arpa tanesine bil değmez!

وﺮﺑ ﺮﺧآ رد ﮫﻛ ار مدﺎﺧ ﺖﻔﮔ

ﻮﺟ و هﺎﻛ ﮫﻤﯿﮭﺑ ﺮﮭﺑ ﻦﻛ ﺖﺳار

32

نوﺰﻓا ﮫﭼ ﻦﯾا لﻮﺣ ﻻ ﺖﻔﮔ

ﺖﺳا ﻦﺘﻔﮔ

ﺖﺳا ﻦﻣ رﺎﻛ ﺎھرﺎﻛ ﻦﯾا ﻢﯾﺪﻗ زا

II. 206. Sofi “Önce arpayı ısla. Çünkü eşek karttır, dişleri sağlam değil” dedi.

ﻦﻛ هﺎﻛ ﺮﺘﻤﻛ ﻮﺗ ﻮﺟ رﺪﻧا ﺖﻔﮔ

ﻦﻛ هﺎﺗﻮﻛ ﻦﺨﺳ ﻦﯾا لﻮﺣﻻ ﺖﻔﮔ

II. 213. Sofi “Arpaya az saman karıştır” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Bu sözü kısa kes artık” dedi.

ﺖﺴﭼ ﺖﺴﺑ ار نﺎﯿﻣ و ﺖﻔﮔ ﻦﯾا مدﺎﺧ

ﺖﺴﺨﻧ مرآ ﻮﺟ و هﺎﻛ ﻢﺘﻓر ﺖﻔﮔ

II. 217. Bunu deyip eteğini sıkıca beline doladı. “işte gittim, önce arpa, saman getireyim” dedi.

ﻮﺟ ﮫﭼ نآ و شﺪﻨﺘﺷﺎﻛ مﺪﻨﮔ ﮫﭼ نآ

وﺮﮔ ﺐﺷ و زور ﺖﺳﺎﺟ نآ وا ﻢﺸﭼ

II. 1053.Buğday mı ekildi, arpa mı? Gece, gündüz gözü ondadır. Gece, neye gebeyse onu doğurur.

ىﻮﻧ ﮓﯾد ﺮﺑ دود نآ ﺪﻧز ﺮﮔ

ىﻮﺟ ﺪﺷﺎﺑ را ﺪﯾﺎﻤﻨﺑ ﺮﺛا نآ

II. 3372. Eğer o is, kurum, yeni bir kazana ursa bir arpa tanesi kadar küçük bile olsa eseri görünür.

ﺲﺑ ﺮﮔد نآ و

ﺮﻛ ﺖﺨﺳ و شﻮﮔ ﺰﯿﺗ

رز ﮓﻨﺳ ﻮﺟ ﻚﯾ ﺖﺴﯿﻧ ىو رد ﺞﻨﮔ

III. 2610. Öbürü pek keskin işitirdi, fakat sağır! Âdeta bir defineydi. İçinde yarım arpa kadar bile altın yok!

بﻮﺒﺣ ﻰﻗﺎﺑ و ار ﻮﺟ و مﺪﻨﮔ

ﻰﻣ

بوﺮط ىا ﮫﻧ ﻦﻣ و درﻮﺧ ﻰﻧاﻮﺗ

III. 3309. Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, darı, mısır gibi başka şeyler de… Hâlbuki ben bunları yiyemem.

ﺖﺷاﺪﻧ ﻰﮕﻨﺳ ﻮﺟ ﻞﻘﻋ ﺰﻛ ىﺮﺧ نآ و

ﺖﺷاﺬﮔ ار ﻞﻗﺎﻋ و ﻞﻘﻋ شدﻮﺒﻧ دﻮﺧ

IV. 2193. Bir arpa ağırlığınca bile aklı olmayan eşeğe gelince: Hem aklı yoktur, hem akıllıyı terk etmiştir.

بﺎﺒﺷ ﺰﺟ

ﻰﻤﻧ ﻦﺗ

ﺮﯿﮕﺑ ﻰﻧاد

ﺮﯿﻌﺷ ﺮﺧ ىا ﺮﯿﮕﺑ ار ﻰﻧاﻮﺟ ﻦﯾا

IV. 2579. Sen beden gençliğinden başka bir şey bilmiyorsun ya, al işte bu gençliği a eşek, nah sana arpa

ﻮﺸﻣ هﺮﻏ ﻻد ﻰﺘﺴﻣ ﺮھ ﮫﺑ ﻦﯿھ

ﻮﺟ ﺖﺴﻣ ﺮﺧ ﻖﺣ ﺖﺴﻣ ﻰﺴﯿﻋ ﺖﺴھ

IV. 2691. Kendine gel ey gönül de mağrur olma İsa, Tanrı sarhoşudur, eşek, arpa sarhoşu!

ﺖﺴﭘ ﻢﮭﻓ زا دﻮﺑ نآ ىﺪﯾﺪﻧ ﺮﮔ

IV. 3745. Göremezsen bu aşağılık anlayışındandır... Zaten halkın akılları, o madenden bir arpadır ancak!

ﮫﺑﻮﺗ ﻢﻠظ ﺮﺑ اﺮﺗ ﮫﻧ

شوﺮﺧ ﺮﭘ ى

شوﺮﻓ ﻮﺟ ىﺎﻤﻧ مﺪﻨﮔ ﺎﻏد ىا

V. 1830. Ne zulmünle yana yakıla coşarak bir tövbe ettin, ne ağlayıp sızlandın ey buğday gösterip arpa satan adı adam!

ﻰﻣ

شﻮﺟ و ﻖﺸﻋ و ﺎﻓو وا ﺪﯾﺎﻤﻧ

مﺪﻨﮔ وا ﮫﮕﻧاو

شوﺮﻓ ﻮﺟ ىﺎﻤﻧ

V. 1865. Vefa gösterme de seviyorum demede, coşup köpürmede. Hey gidi buğday gösterip arpa satan hey!

ﻰﻧ ﺮﯿﺳ وا ﻚﺸﺧ هﺎﻛ زا ﺎﺠﻛ ﻮﺟ

ﻰﻨھآ ﻰﺨﯿﺳ و ﻰﻤﺧز ﺐﻘﻋ رد

V. 2363. Arpa nerde? Kuru otu bile bulamıyor, onunla bile karnını doyuramıyordu. Bir yandan sırtında yara vardı, bir yandan da sahibi demir bir şişle onu nodullayıp

duruyordu.

هدز ﻰﺑآ ﮫﺘﻓور نﺎﺷﺎﭘ ﺮﯾز

هﺪﻣآ مﺎﮕﻨھ ﮫﺑ ﻮﺟ و ﺖﻗو ﮫﺑ ﮫﻛ

V. 2370. Ayak bastıkları yerler süpürülmüş, sulanmıştı. Saman da tam vaktinde geliyordu, arpa da tam vaktinde.

ناﺮﺧ نﻮﭽﻤھ ﻮﺟ و درﻮﺧ ﺪﯾﺎﺒﻧ ﮫﻛ

ﭼ ﻦﺘﺧ رد ﮫﻧاﻮھآ

ناﻮﻏرا ﺮ

V. 2473. Evet, arpa yememeli eşekler gibi. Ceylâncasına Huten ülkesinde erguvan otlamak gerek.

ﻦﻛ زﺎﺑ ﻮﺟ و ﮫﻛ ﻦﯾز هﺪﻌﻣ ىﻮﺧ

ﻦﻛ زﺎﻏآ ﻞﮔ و نﺎﺤﯾر ندرﻮﺧ

V. 2476. Mideni şu ottan, arpadan vazgeçir, reyhan ve gül yemeye başla.

رﻮﺧ ﻮﺟ و هﺎﻛ ﮫﻛ ﺮھ

دﻮﺷ نﺎﺑﺮﻗ د

دﻮﺷ نآﺮﻗ درﻮﺧ ﻖﺣ رﻮﻧ ﮫﻛ ﺮھ

V. 2478. Ot ve arpa yiyen kurban olur. Tanrı nuruyla gıdalanan Kuran olur.

دﻮﺷ ﺎﺗ ود نﻮﭼ ﺮﺒﺻ زا عﻮﺟ ﺖﻔﮔ

دﻮﺷ اﻮﻠﺣ ﻦﻣ ﺶﯿﭘ رد ﻮﺟ نﺎﻧ

V. 2835. Dedi ki: Sabrın sonucunda açlık, iki misli arttı mı arpa ekmeği bile bana helva gelir.

ﻮﺟ ﺪﯾد نﻮﭼ ﺪﻨﻛ ﻮﺣ ﻮﺣ ﻢھ ﺐﺳا

ﻮﻣ دﺮﻛ ﮫﺑﺮﮔ ﺖﺷﻮﮔ ﺪﺒﻨﺠﺑ نﻮﭼ

V. 2978. At da arpa gördü mü kişnemeye koyulur; kedi de etin oynadığını görünce miyavlamaya başlar.

لﻮط ﮫﺑ ددﺮﮔ ىﻮﺟ رﺪﻗ نﻮﭼ ﺖﻔﮔ

34 V. 3331. Vaiz eden dedi ki: Bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır.

سﻮﺴﻓ و ﺖﺳا ماﺮﺣ ﺎﻘﺣ ﻮﺟ نﺎﻧ

سﻮﺒﺳ نﺎﻧ ﮫﻧ ﺶﯿﭘ رد ار ﺲﻔﻧ

V. 3488. Arpa ekmeği bile hakikaten haramdır. Nefsin önüne kepekle karşılık ekmek koy.

ﻮﺟ ﺮﯿﻏ ﺪﯾوﺮﻧ ﻮﺟ ىرﺎﻜﺑ نﻮﭼ

ضﺮﻗ

وﺮﮔ ﻰھاﻮﺧ ﮫﻛ ز ىدﺮﻛ ﻮﺗ

VI. 425. Arpa ektin mi, arpadan başka bir şey bitmez. Borcu sen verdin kimden rehin istiyorsun ki?

ﻮﺸﻣ ﻦﯿﮕﻤﻏ ﻢھ شﺎﻓ نآ دﻮﺷ رو

ﻮﺟ ﻢﯿﻧ نآ ز ﻮﺗ ﺮﯿﻏ ﺪﺑﺎﯿﻧ ﮫﻛ

VI. 1914. İş yayılır, ortaya düşerse bile dertlenme. O defineden senden başka hiç kimsecik, bir arpa bile alamaz.

دﻮﻘﻧ و رز دﻮﺷ ﺮﭘ نﺎﺑﺎﯿﺑ ﺮﮔ

ﻰﺑ

دﻮﺑر ناﻮﺘﻧ ىﻮﺟ ﻖﺣ ىﺎﺿر

VI. 1930. Ova, baştanbaşa altınla, para ile dolu olsa hiç kimse, Tanrının izni olmadıkça bir arpa bile alamaz.

ﻮﺟ هار زا ﺖﻓﺮﮔ ىرﻮﻣ ﻰﻜﯾ نآ

ﺖﻓﺮﮕﺑ ﻰﻣﺪﻨﮔ ﺮﮕﯾد رﻮﻣ

ود و

VI. 2957. Karıncanın biri, yoldan bir arpa tanesi bulur, çekip götürmeye koyulur. Öbürü, bir buğday yakalar, koşa koşa götürmeye başlar.

ﻰﻤﻧ مﺪﻨﮔ ىﻮﺳ ﻮﺟ

ﻰﻟو دزﺎﺗ

ﻰﻣ رﻮﻣ ىﻮﺳ رﻮﻣ

ﻰﻠﺑ ﺪﯾآ

VI. 2958. Arpa, buğdayın bulunduğu yere gelmez ama karınca, karıncanın bulunduğu yere gelir ya.

ﺖﺳا ﻊﺑﺎﺗ مﺪﻨﮔ ىﻮﺳ ﻮﺟ ﻦﺘﻓر

ﺖﺳا ﻊﺟار ﺶﺴﻨﺟ ﮫﺑ ﮫﻛ ﻦﯿﺑ ار رﻮﻣ

VI. 2959. Arpanın gitmesi, buğdaya tâbidir. Karıncaya baksana, dönüp kendi cinsine nasıl geliyor.

ﻮﺟ ىﻮﺳ ﺪﺷ اﺮﭼ مﺪﻨﮔ ﻮﮕﻣ ﻮﺗ

وﺮﮔ ﺮﺑ ﻰﻧ ﮫﻧ ﻢﺼﺧ ﺮﺑ ار ﻢﺸﭼ

VI. 2960. Buğday, neden arpaya doğru gidiyor deme. Gözünü aç da düşmanı gör, alınan, götürülen şeyi değil.

ﻮﻧ ﻞﻘﻧ زا ﮫﻧ ﺖﺳا عﻮﺟ زا تﺬﻟ

ﻮﺟ نﺎﻧ ﮫﺑ ﺮﻜﺷ زا ﺖﻋﺎﺠﻣ ﺎﺑ

VI. 4296. Lezzet açlıktan gelir, yeni bir yemekten değil. Açlıkla yenen arpa ekmeği, şekerden lezzetlidir.

ﺖﺳا رز ﺎﯾ ﻦھآ حﻼﺻﺎﻛ ﻰﺸﺗآ

ﺖﺳا ﺮﺗ ﺐﯿﺳ و ﻰﺑآ حﻼﺻ ﻰﻛ

II. 827. Demiri yahut altını sâf bir hale getiren ateş, terü taze ayva ve elmaya yarar mı?

ﻒﯿﻔﺧ دراد ﻰﯿﻣﺎﺧ ﻰﺑآ و ﺐﯿﺳ

ﻒﯿﻄﻟ ﺪھاﻮﺧ ﻰﺸﺑﺎﺗ ﻦھآ ﻮﭼ ﮫﻧ

II. 828. Ayva ve elmanın da az bir hamlığı olabilir, fakat demire benzemezler, hafif bir hararet isterler.

نﺎﻛدﺮﮔ ز و ﮫﺑ و ﺐﯿﺳ ز و رﺰﺟ زا

نآ زا ﻮﺗ ﻰﺑﺎﯾ بﺎﺷود تﺬﻟ

V. 2487. Havuç, elma, ayva ve ceviz, pekmezde kaynatılsa hepsinden de pekmez lezzetini alırsın.

1.5. Badem

(ما )دﺎﺑ

دوﺰﻓ اﺮﻔﺻ ﻦﯿﺒﮕﻨﻛﺮﺳ ﺎﻀﻗ زا

ﻰﻣ ﻰﻜﺸﺧ مادﺎﺑ ﻦﻏور

دﻮﻤﻧ

I.53. Kazara sirkengübin safrayı arttırdı. Badem yağı da kuruluk tesirini göstermeye başladı.

ﺮﯾزو ﺮﻓﺎﻛ نآ ﮫﺘﺸﮔ ﻦﯾد ﺢﺻﺎﻧ

ﺮﯿﺳ ﮫﻨﯾزﻮﻟ رد ﺮﻜﻣ زا وا هدﺮﻛ

I.445. O kâfir vezir, din nasihatçisi olarak hile ile badem helvasına sarımsak karıştırmıştı!

ﺮﯾزو ﺲﻨﺟ ﺎﯾ و وا ﺖﺳا هﺎﺷ ﺲﻨﺟ

ﺮﯿﺳ ﮫﻨﯾزﻮﻟ ﻖﯾﻻ ﺪﺷﺎﺑ ﭻﯿھ

II. 1148. O, padişahın cinsinden mi, vezirin cinsinden mi? Hiç sarımsakla badem helvası yenir mi?

ﻢھ مادﺎﺑ و ﻖﺘﺴﻓ و زﻮﺟ ﺮﺸﻗ

ﻢﻛ ﺖﺳﻮﭘ ﺪﺷ نﺎﺷﺪﻨﮔآ نﻮﭼ ﺰﻐﻣ

III. 1388. Ceviz, fıstık ve badem bile olunca kabukları incelir.

ﮫﺘﺨﯿﺑ شﻮﺧ ﻢﻛ مادﺎﺑ ﺖﺴھ

ﮫﺘﺨﯿﻣآ ﺦﻠﺗ ﮫﺑ ىرﺎﯿﺴﺑ ز ﮫﺑ

4025. Az, fakat adamakıllı olmuş güzel badem, acımış, kötü fakat çok bademden iyidir elbette.

ار ﮫﺘﺳر ﻰﻣﺎﺧ ز ﮫﺳ ﺮھ ﻦﯾا ﺮﮕﻨﺑ

ار زﻮﺟ

ار ﮫﺘﺴﭘ و ار زﻮﻟ و

V. 1179. Hamlıktan kurtulup yetişen olan cevize, bademe ve fıstığa, şu üç meyveye bir bak.

36

ﻰﻣ مﺪﻨﮔ رﺎﺒﻧا ﻦﯾا رد ﺎﻣ

ﻢﯿﻨﻛ

ﻰﻣ ﻢﮔ هﺪﻣآ ﻊﻤﺟ مﺪﻨﮔ

ﻢﯿﻨﻛ

I.377. Biz bu ambarda buğday biriktirmede, toplanan buğdayı yine kaybetmekteyiz.

ﻦﻛ شﻮﻣ ﺮﺷ ﻊﻓد نﺎﺟ ىا لوا

ﻦﻛ شﻮﺟ مﺪﻨﮔ ﻊﻤﺟ رد نﺎﮭﮕﻧاو

I.380. Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış, çabala!

ﺖﺳﺎﻣ رﺎﺒﻧا رد دزد ﻰﺷﻮﻣ ﮫﻧ ﺮﮔ

ﺖﺳﺎﺠﻛ ﮫﻟﺎﺳ ﻞﭼ لﺎﻤﻋا مﺪﻨﮔ

I.382. Eğer bizim ambarımızda hırsız bir fare yoksa kırk yıllık ibadet buğdayı nerde?

ﺖﻓﺎﯾ ﺢﯿﺟﺮﺗ نﻮﭼ ﻞﯾوﺎﺗ ﺶﻟد رد

ﺖﻓﺎﺘﺷ مﺪﻨﮔ ىﻮﺳ تﺮﯿﺣ رد ﻊﺒط

I.1251. Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayretteyken tabiatı, buğdaya doğru koştu.

ﺪھد ﺮﺑ ﻮﺟ و ىرﺎﻛ مﺪﻨﮔ ﭻﯿھ

هﺪﯾد

ﻰﺒﺳا ىا

هﺮﻛ ﮫﻛ

ﺪھد ﺮﺧ ى

I.1646. Hiç buğday ektin de arpa verdiğini gördün mü? Hiç attan eşek sıpası olduğunu gördün mü?

دﻮﺑ مﺪﻨﮔ ﻞﺜﻣ ﺮﺑ ﻖﺣ تﺮﯿﻏ

دﻮﺑ مدﺮﻣ تﺮﯿﻏ ﻦﻣﺮﺧ هﺎﻛ

I.1771. Tanrı’nın gayreti buğdaya benzer, harmandaki saman da insanların kıskançlığıdır.

ﮫﺷﻮﺧ مدآ ماد

هﺪﺷ مﺪﻨﮔ ى

ﮫﺷﻮﺧ شدﻮﺟو ﺎﺗ

هﺪﺷ مدﺮﻣ ى

I.2790. Buğday başağı, Âdemin tuzağı oldu da bu suretle varlığı, insanlara başak oldu; bütün insanlar ondan var oldu.

ﻰﻣﺪﻨﮔ

ﺪﯿﺷرﻮﺧ

مدآ

ار

فﻮﺴﻛ

نﻮﭼ

ﺐﻧذ

عﺎﺸﻌﺷ

ىرﺪﺑ

ار

فﻮﺴﺧ

I. 3991. Bir buğday tanesi, Âdem Peygamberin güneşinin tutulmasına arzın, güneş ile ay arasına girmesi, dolunayın kararmasına sebep oldu.

ﺖﺳا مﺪﻨﮔ ﺎﯾ ﺮﮭﮔ ﮫﻧﺎﺧ نآ رﺪﻧﺎﻛ

ﺖﺳا مدﮋﻛ و رﺎﻣ ﮫﻠﻤﺟ ﺎﯾ رز ﺞﻨﮔ

II. 847. O evde inci mi var, buğday mı? Altın hazinesi mi var, yoksa yılan ve akreplerle mi dolu?

ﻮﺟ ﮫﭼ نآ و شﺪﻨﺘﺷﺎﻛ مﺪﻨﮔ ﮫﭼ نآ

وﺮﮔ ﺐﺷ و زور ﺖﺳﺎﺟ نآ وا ﻢﺸﭼ

II. 1053. Buğday mı ekildi, arpa mı? Gece, gündüz gözü ondadır. Gece, neye gebeyse onu doğurur.

II. 1317. Hiçbir ayna yoktur ki ayna olduktan sonra tekrar demir haline gelsin. Hiçbir ekmek yoktur ki tekrar harmandaki buğday şekline dönsün.

شﺪﺷﺎﺑ مﺪﻨﮔ ﺪﺼﻗ درﺎﻛ ﮫﻛ ﺮھ

ﻰﻣ ﻊﺒﺗ رﺪﻧا دﻮﺧ هﺎﻛ

شﺪﯾآ

II. 2223. Biri buğday elde etmek için ekin ekerse sonunda saman da elde eder.

ﻰﻣﺪﻨﮔ ﺪﯾﺎﯿﻧ ﺮﺑ ىرﺎﻜﺑ ﮫﻛ

ﻰﻣدﺮﻣ ﻮﺟ ﻰﻣدﺮﻣ ﻮﺟ ﻰﻣدﺮﻣ

II. 2224. Fakat saman ekersen buğday elde edemezsin ki. İnsanların gözbebeği olan insanı ara, insanların gözbebeği olan insanı, insanların gözbebeğini!

دوﺰﻓ مﺪﻨﮔ ىﻮﺳ نﻮﭼ مدآ صﺮﺣ

ﺑر ار ﻰﻤﯿﻠﺳ مدآ لد زا

دﻮ

II. 2739. Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.

ﺲﻔﻧ نآ ﺖﺴﻧاﺪﻧ مﺪﻨﮔ زا مدﮋﻛ

ﻰﻣ

سﻮھ ﺖﺴﻣ زا ﺰﯿﯿﻤﺗ دﺮﭘ

II. 2741. O anda akrebi buğdaydayken ayırt edemedi. Hevesle mest olan kişinin temyizi uçup gider.

ﺪﻨﮔ ﺪﺷﺎﺒﻧ ﺮﮔ

شﻮﻧ بﻮﺒﺤﻣ م

مﺪﻨﮔ دﺮﺑ ﮫﭼ

شوﺮﻓ ﻮﺟ ىﺎﻤﻧ

II. 2932. Güzel ve tatlı buğday olmasaydı, buğday gösterip arpa satan ne yapardı?

ﺖﺳا مﺪﻨﮔ ﻢﻟاﻮﺟ ﻚﯾ رﺪﻧا ﺖﻔﮔ

ﺖﺳا مدﺮﻣ تﻮﻗ ﮫﻧ ﻰﮕﯾر ﺮﮔد رد

II. 3180. Bedevi “ Bir tanesinde buğday var. Öbürü kum, yiyecek bir şey değil! ” dedi.

ار ﮓﻨﺗ نآ مﺪﻨﮔ ﻢﯿﻧ ﺖﻔﮔ

ار ﮓﻨھﺮﻓ ﻰﭘ زا ﺰﯾر ﺮﮔد رد

II. 3182. Adam; “ Akıllılık edip buğdayın yarısını bu çuvala, yarısını da öbür çuvala koy.

ﮓﯾر ز ﺮﮕﯾد و مﺪﻨﮔ ﻢﻟاﻮﺟ ﻚﯾ

ﮫﻠﯿﺣ ﻦﯾز دﻮﺑ ﮫﺑ

هدﺮﻣ ىﺎھ

ﮓﯾر

3199. Bir çuvalımda buğday, öbüründe kum olması, senin hikmetinden daha iyi be hayırsız!

هﺎﻛ ﮓﻨﺗ رد ﺪﺘﻓ رد عزﺎﻨﺗ نﻮﭼ

هﺎﮕﻧ ﻦﻛ ار نآ ﺖﺴﯿﻛ نآ ﮫﻧاد

II. 3251. Bir saman denginin kime ait olduğunda nizaa düşülse buğday kimin? Sen ona bak! (çünkü saman da buğday sahibinindir.)

ﮫﻧﺎﻤﯿﭘ ﻦﯾا ﺖﻔﮔ

ﻰﻨﻌﻣ ى

دﻮﺑ

در ﺖﺳا ﮫﻧﺎﻤﯿﭘ ﮫﻛ نﺎﺘﺴﺑ ﻰﻣﺪﻨﮔ

38 II. 3631. Nahivci, “ Bu, mâna ölçeğinden ibaret. Sen buğdayı almaya bak, ölçeğe lüzum yok.

ﻰﻣ وا ﺎﮭﻗزر ار ﺎﮭﻗزر

ﺪھد

ﻰﺑ مﺪﻨﮔ ﮫﻜﻧا ز

ﺪھز نﻮﭼ ﻰﯾاﺬﻏ

III. 28. Rızıkların rızkını o vermekte. Buğday, rızıksız nasıl baş gösterir, biter?

ﺎﻤﺋﺎھ ﺢﻤﻗ ﻮﺤﻧ ﻢﺘﻀﻀﻓ ﺪﻗ

ﺎﻤﺋﺎﻗ ﺎﯿﺒﻧ ﻢﺘﯿﻠﺧ ﻢﺛ

III. 426. Şaşkın bir halde buğdaya doğru dağılıverdiniz de Peygamber’i atakta yalnız bıraktınız.

ﺪﯿﺘﺷﺎﻛ ﻞطﺎﺑ ﻢﺨﺗ مﺪﻨﮔ ﺮﮭﺑ

ﺪﯿﺘﺷاﺬﮕﺑ ار ﻖﺣ لﻮﺳر نآ و

III. 427. Buğday için olmayacak tohumlar ektiniz, o Hak Resulünü terk ettiniz.

ﺪھد ىزور دﻮﺧ ز ار مﺪﻨﮔ ﮫﻛ نآ

ﺪﮭﻧ ﻊﯾﺎﺿ ار تﺎﮭﻠﻛﻮﺗ ﻰﻛ

III. 430. Buğdaya güneşle rızık veren Tanrı, senin ona dayanmanı nasıl olur da zâyi eder?

نآ زا ﻰﺘﺸﮔ اﺪﺟ مﺪﻨﮔ ﻰﭘ زا

هدﺎﺘﺳﺮﻓ ﻰﻛ

نﺎﻤﺳآ ز مﺪﻨﮔ ﺖﺳ

III. 431. Buğday için, gökyüzünden buğday gönderenden ayrıldın ha!

ﺪﺷ كﺎﺧ ﺮﯾز ﮫﺑ ﻻﺎﺑ زا مﺪﻨﮔ

ﺪﺷ كﻻﺎﭼ و ﮫﺷﻮﺧ وا نآ زا ﺪﻌﺑ

III. 458. Buğday, yukarıdan aşağıya, yerin dibine gider de ondan sonra yerden baş çıkarıp yükselir.

ﺮﯿﮔ ﮫﻧﺎﺴﻓا ترﻮﺻ ﻦﻛ ﺎھر ﻦﯾا

رد ﻮﺗ ﻞھ

ﺮﯿﮔ ﮫﻧاد مﺪﻨﮔ ﻮﺗ ﮫﻧاد

III. 524. Bunu geç de hikâyeye giriş, inciyi bırak. Buğday tanesini ele al.

ﻰﻣ ﺮﺑ ﻦﯿھ ﺖﺴﯿﻧ هر رد ﮫﺑ ﺮﮔ

نﺎﺘﺳ

ناﺮﺑ ﻮﺳ ﻦﯾا ﺖﺘﺴﯿﻧ هر ناﺪﺑ ﺮﮔ

III. 525. İnciye yol yoksa hemencecik buğdayı al. O tarafa yol yoksa bu tarafa at sür.

ﻧاد

ﻦﻣ و درﻮﺧ ﻰﻧاﻮﺗ مﺪﻨﮔ ى

ﻦطو رد ندرﻮﺧ ﮫﻧاد رد مﺰﺟﺎﻋ

III. 3308. Buğday tanesi de yiyebilirsin. Hâlbuki ben yiyemem ki yerimde yurdumda bundan âcizim ben.

بﻮﺒﺣ ﻰﻗﺎﺑ و ار ﻮﺟ و مﺪﻨﮔ

ﻰﻣ

III. 3309. Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, darı, mısır gibi başka şeyler de. Hâlbuki ben bunları yiyemem.

ﺲﭘ

اﺮﭼ

مرﺎﻛ

ﮫﻛ

ﺎﺠﻨﯾا

فﻮﺧ

ﺖﺴھ

ﻦﻣ

اﺮﭼ

ﻢﻧﺎﺸﻓا

ﻦﯾا

مﺪﻨﮔ

ز

ﺖﺳد

4801. Ben neye ekeyim, burası korkulu bir yer. Neden elimdeki buğdayı yerlere saçayım deme.

ﻦﯿﺒﺑ ىرﺎﺒﻧا ز مﺪﻨﮔ ﻒﻛ ﻚﯾ

ﻦﻛ ﻢﮭﻓ

ﻦﯿﻨﭽﻤھ ﺪﺷﺎﺑ ﮫﻠﻤﺟ نﺎﻛ

IV. 141. Bir avuç buğdayı gördün mü ambarı düşün, ambarı gör. Anla ki ambardakiler de hep böyle.

ﺎﮭھﺎﻛ مﺪﻨﮔ ز ددﺮﮔ اﺪﺟ ﺎﺗ

ﺎﮭھﺎﭼ ﺎﯾ دور ىرﺎﺒﻧا ﮫﺑ ﺎﺗ

IV. 144. İsterler. Buğdaydan samanı ayırmak, buğdayı ambara koymak yahut kuyulara gömmek için rüzgâr isterler.

ﺖﺴﻜﺳ رد ﻢھ زا و ﺖﺴﻜﺸﺑ را مﺪﻨﮔ

ﺖﺳرد نﺎﻧ ﻚﻧ ﮫﻛ ﺪﻣآ نﺎﻛد ﺮﺑ

IV. 345. Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi olmadı ya. Un haline geldi de dükkâna girdi, ekmek oldu.

ﻰﮭﻛ رﺎﺒﻧا ﮫﺑ ﺪﺘﺳﺮﻔﻧ ﭻﯿھ ﻰﮭﮔآ ﻢﯿﻜﺣ ار مﺪﻨﮔ ﮫﻜﻧا ز

IV. 373. Anlayışlı hâkim bile buğdayı saman ambarına göndermez.

هﺪﻌﻣ

باﺬﺘﺟا رد ﺪﺸﻛ ﮫﻛ ﺮﺧ ى

هﺪﻌﻣ

بآ مﺪﻨﮔ بوﺬﺟ مدآ ى

IV. 1639. Haman’ın canı Kıpti’ye çeker, Âdem’in midesi buğdayla suyu!

مﺪﻨﮔ و راﺰﻠﮔ دﻮﺷ ﻰﻛ

ﻦﯾا راز

ا ناﺮﯾو و ﺖﺷز ددﺮﮕﻧ ﺎﺗ

ﻦﯿﻣز ﻦﯾ

IV. 2344. Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe nasıl olur da olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir.

ﺎﯿﺳآ رﺪﻧا مﺪﻨﮔ ﻰﺑﻮﻜﻧ ﺎﺗ

ﺎﻣ ناﻮﺧ نآ ز ﮫﺘﺳارآ دﻮﺷ ﻰﻛ

IV. 2353. Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapabilir miydi? Bizim soframızı bezeyebilir miydi?

هﺎﻛ رﺎﺒﻧا رد ﺖﺴﯿﻧ ﻖﯾﻻ ﮫﻧاد

هﺎﺒﺗ ﻢھ مﺪﻨﮔ رﺎﺒﻧا رد هﺎﻛ

IV. 3021. Çünkü tanenin saman ambarına konması lâyık değil. Saman da buğday ambarına konursa yazık olur!

هﺎﺒﺗ و ﻚﯿﻧ ﻦﯾا رﺎﮭظا ﺖﺳا ﺐﺟاو

ﮭظا ﻚﻧﺎﻨﭽﻤھ

هﺎﻛ ز ﺎﮭﻣﺪﻨﮔ رﺎ

40 IV. 3027. Buğdayları samandan ayırmak nasıl lâzımsa bu iyiyi de kötüyü de ayırmak vâcip.

ﻰﻤﻏ و درد زا ﺖﺳا دﻮﺳ اﺮﺗ ﻦﯾﺎﻛ

ﻰﻣﺪﻨﮔ رد ﻦﯿﻤھ ار مدآ ﺖﻔﮔ

V. 157. “Bu sana dertten, gamdan kurtulmak için bir ilaçtır” der. Âdem’e de buğday için böyle demişti ya!

ﻰﺑ ىداد ﺮﺸﻋ ﮫﺷﻮﺧ ز ﻢھ

ﺎﯾر

اﺪﺟ ﮫﻛ زا ىﺪﺷ نﻮﭼ مﺪﻨﮔ ز ﻢھ

V. 1476. Riyasız olarak mahsulünün onda birini verir, buğday samandan ayrıldı mı tekrar,

راد رﺎﺒﻧا ىا دﻮﺧ ﻞﻘﻋ زا ﻮﻨﺸﺑ

رﺎﭙﺳ ﱠ�ا ضرا ﮫﺑ ار دﻮﺧ مﺪﻨﮔ

V. 1526. Ey ambar sahibi, sözü aklından duy da buğdayını Tanrı yerine saç!

ﺶﻜﺑ ﺮﺗوز ﮫﭼﻮﯾد ﺎﺑ ار ﻮﯾد

ﺶﭙﺷ زا و دزد ز ﻦﻤﯾا دﻮﺷ ﺎﺗ

V. 1527. Saç da hırsızdan da emin olsun, buğday bitinden de. Şeytanı, Şeytanın oğlu ile beraber çabuk öldür.

ﮫﺑﻮﺗ ﻢﻠظ ﺮﺑ اﺮﺗ ﮫﻧ

وﺮﺧ ﺮﭘ ى

ش

شوﺮﻓ ﻮﺟ ىﺎﻤﻧ مﺪﻨﮔ ﺎﻏد ىا

V. 1830. Ne zulmünle yana yakıla coşarak bir tövbe ettin, ne ağlayıp sızlandın ey buğday gösterip arpa satan adı adam!

ﻰﻣ

شﻮﺟ و ﻖﺸﻋ و ﺎﻓو وا ﺪﯾﺎﻤﻧ

مﺪﻨﮔ وا ﮫﮕﻧاو

شوﺮﻓ ﻮﺟ ىﺎﻤﻧ

V. 1865. Vefa gösterme de seviyorum demede, coşup köpürmede. Hey gidi buğday gösterip arpa satan hey!

ار رﺎﯾﺮﺧ ﺪھد نآ ز مﺪﻨﮔ ﻒﻛ

ار رﺎﺒﻧا مﺪﻨﮔ ﺪﻧاﺪﺑ ﺎﺗ

V. 2118. Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.

ﺖﺴﯿﻛ نآ مﺪﻨﮔ ﮫﻛ ﺶﺘﻔﮔ نآ زا ﺪﻌﺑ

ﻰﺑ ﻢﯿﺘﯾ زا ﺖﻧﺎﻣا ﺖﻔﮔ

ا ﻰﺻو

ﺖﺳ

VI. 526. Ondan sonra kuş dedi ki: Bu buğdaylar kimin? Adam vasisi olmayan bir yetimin emaneti.

مرﻮﺧ مﺪﻨﮔ ﻦﯾا زا ىرﻮﺘﺳد ﮫﺑ ﻦﯿھ

مﺮﺘﺤﻣ و ﺎﺳرﺎﭘ و ﻦﯿﻣا ىا

VI. 529. Müsaade et de ey emniyetli, zâhit ve muhterem zat, şu buğdaydan yiyeyim.

ﻨﮔ نآ درﻮﺨﺑ نﻮﭼ

ﺪﻧﺎﻤﺑ ﺦﻓ رﺪﻧا مﺪ

ﺪﻧاﻮﺧ مﺎﻌﻧﻻا و ﻦﯿﺳﺎﯾ وا ﺪﻨﭼ

VI. 533. Buğdayları yedi ama tuzakta kala kaldı. Nice Yâsin okudu, nice En’am okudu.

دﻮﺷ نازﺮﻟ ناﺪﺑ ﮫﻧاد ﺮﺑ رﻮﻣ

VI. 806. Karınca, güzelim harmanları görmez de bir tanecik buğdayın üstüne titrer.

ﺮﻗ و ﺮﻗ ﺮﭘ ﻰﯿﻟﺎﺧ ىﺮﺑا ﻮﭽﻤھ

ﺮﺑ تﻮﻗ ﮫﻧ ﻦﯿﻣز ﻊﻔﻧ وا رد ﮫﻧ

VI. 1057. Gar gur edip duran boş buluta benzer. Ondan ne yeryüzünde bir fayda vardır, ne buğdaya bir kuvvet.

ﺖﺳا ود ﻦﯾا ﺖﺘﻔﮔ ﮫﻛ نآ ﺪﯾﺪﻨﺧ ﻮﺗ ﺮﺑ

ﻤﻨھر مﺪﻨﮔ ﮫﺑ ار مدﺂﻛ ﺖﺳوا

ﺖﺳﺎ

VI. 1341. Sana bu ilâçtır diyen, seninle alay etmiş, sana gülmüştür. O, Âdem’e de buğdaya kılavuzluk ettiydi ya!

ىﺪﺑ نازﺮﻟ اﺮﭼ ﮫﻧاد ﺮﺑ رﻮﻣ

ىﺪﺑ ناد ﻦﻣﺮﺧ ﮫﻧاد ﻚﯾ نآ زا ﺮﮔ

VI. 1500. Karınca, bir tanecik buğdayı görüp harmanı anlasaydı hiç o bir tane buğdayın üstüne titrer miydi?

ﻰﻤﺘﺳر ﻮﻛ ار ﺖﯾدﺮﻣ مﺮﺤﻣ

ﻰﻤﺘﻔﮔ ﻮﺟ ﻰﻜﯾ ﻦﻣﺮﺧ ﺪﺻ ز ﺎﺗ

VI. 2013. Senin erliğine mahrem olacak Rüstem nerede ki senin yüzlerce harmanından bir buğday tanesini söylemeye kalkayım.

هدﺮﻣﮋﭘ ىد گﺮﺑ لﺎﺜﻣ نآ ز

ما

هدرﻮﺧ مﺪﻨﮔ ﻞﺻو ﺖﺸﮭﺑ ﺰﻛ

ما

VI. 2802. Kış yaprağı gibi soldum, çünkü vuslat cennetinde buğday yedim.

ﮫﻧاد ﻮﭼ ﻦﺗ و رﻮﻣ ﻮﭼ نﺎﺟ

ﻰﻣﺪﻨﮔ ى

ﻰﻣ

ﻰﻣد ﺮھ ﺶﯾﻮﺳ ﮫﺑ ﻮﺳ ﺪﻧﺎﺸﻛ

VI. 2955. Can, karıncaya benzer, beden de bir buğday tanesine. Karınca o buğday tanesini her an çeker durur.

نﺂﻛ ﺪﻧاد رﻮﻣ

ﻦﮭﺗﺮﻣ بﻮﺒﺣ

نﺪﺷ ﺪھاﻮﺧ ﻦﻣ ﺲﻨﺟ و ﻞﯿﺤﺘﺴﻣ

VI. 2956. Karınca bilir ki o kendi cinsinden olmayan buğdaylar, nihayet yenecek, kendisine karışacak. Bunlar, benim cinsimden olacaklar der.

ﻮﺟ هار زا ﺖﻓﺮﮔ ىرﻮﻣ ﻰﻜﯾ نآ

ود و ﺖﻓﺮﮕﺑ ﻰﻣﺪﻨﮔ ﺮﮕﯾد رﻮﻣ

VI. 2957. Karıncanın biri, yoldan bir arpa tanesi bulur, çekip götürmeye koyulur. Öbürü, bir buğday yakalar, koşa koşa götürmeye başlar.

ﻰﻤﻧ مﺪﻨﮔ ىﻮﺳ ﻮﺟ

ﻰﻟو دزﺎﺗ

ﻰﻣ رﻮﻣ ىﻮﺳ رﻮﻣ

ﻰﻠﺑ ﺪﯾآ

VI. 2958. Arpa, buğdayın bulunduğu yere gelmez ama karınca, karıncanın bulunduğu yere gelir ya.

ﺖﺳا ﻊﺑﺎﺗ مﺪﻨﮔ ىﻮﺳ ﻮﺟ ﻦﺘﻓر

42 VI. 2959. Arpanın gitmesi, buğdaya tâbidir. Karıncaya baksana, dönüp kendi cinsine nasıl geliyor.

ﻮﺟ ىﻮﺳ ﺪﺷ اﺮﭼ مﺪﻨﮔ ﻮﮕﻣ ﻮﺗ

وﺮﮔ ﺮﺑ ﻰﻧ ﮫﻧ ﻢﺼﺧ ﺮﺑ ار ﻢﺸﭼ

VI. 2960. Buğday, neden arpaya doğru gidiyor deme. Gözünü aç da düşmanı gör, alınan, götürülen şeyi değil.

ىﻮﺠﺑ مﺪﻨﺑ لد ﻰﻨﻌﻣ ﺎﻣدآ

ىﻮﮕﺑ مﺪﻨﮔ ترﻮﺻ و ﺮﺸﻗ كﺮﺗ

VI. 3710. Ey Âdem gönül bağlayan mana benim beni ara kabuğu, buğday suretini bırak.

ﻞﯿﻠﺧ ﺮﮭﺑ ﺪﺷ درآ ﻰﮕﻧر ﮫﻛ نﻮﭼ

ﻨﮔ ﺖﺳا لوﺰﻌﻣ ﮫﻛ ناد

ﻞﯿﺒﻧ ىا مﺪ

VI. 3711. Kum Halil için un olduktan sonra artık ey akıllı er, bil ki buğday hiçbir şey değildir.

ﻰﺑ ﻮﭽﻤھ

ﺎﯿﺳآ رد هﺪﺷ مﺪﻨﮔ

ﺎﻄﻋ دﻮﺒﻧ ﻮﻣ و ﺶﯾر ىﺪﯿﭙﺳ ﺰﺟ

VI. 4431. Buğdayı olmaksızın değirmene gidenin ancak saçı, sakalı ağarır, başka bir şey elde edemez.

ﻰﺑ ﺮﺑ خﺮﭼ ىﺎﯿﺳآ

نﺎﻣﺪﻨﮔ

نﺎﯿﻣ ﻒﻌﺿ و ﺪﺸﺨﺑ ىﺪﯿﭙﺳ ﻮﻣ

VI. 4432. Felek değirmeni, buğdayı olmayanların saçını, sakalını ağartır, kendilerini zayıflatır.

ﺎﯿﺳآ ﻦﯾا نﺎﻣﺪﻨﮔ ﺎﺑ ﺎﺑ ﻚﯿﻟ

ﺎﯿﻛ و رﺎﻛ ﺪھد ﺪﻣآ ﺶﺨﺑ ﻚﻠﻣ

VI. 4433. Fakat biz, bu değirmene buğdayımızla geldik. Bu değirmen, bize mal mülk bağışlar, iş güç verir.

ﮫﻨﺘﻓ ﻰﺘﯿﻣر ذإ ﺖﯿﻣر ﺎﻣ

ىا

ﮫﻨﻔﺣ رﺪﻧا ﻦﻣﺮﺧ ناراﺰھ ﺪﺻ

ىا

VI. 4579. "Attığın zaman sen atmadın, Tanrı attı" sözü, bir imtihandır. Yüz binlerce harman, bir avuç buğdaydadır.

عﺎﻌﺷ ﻰھﺎﮔ ىﺪﺷ نزور ﮫﮔ بﺎﺑ

عﺎﺻ هﺎﮔ و ىﺪﺷ مﺪﻨﮔ ﮫﮔ كﺎﺧ

VI. 4642. Kapı, gâh pencere haline gelmede, gâh nur halini almadaydı. Toprak, gâh buğday oluyordu, gâh kile.

هﺪﺷ نوﺮﯿﺑ وز ﮫﻠﺣ مﺪﻨﮔ هدرﻮﺧ

هﺪﺷ نﻮﻣﺎھ و ﮫﯾدﺎﺑ ىو ﺮﺑ ﺪﻠﺧ

VI. 4783. Buğday yedi, cennet elbiselerinden soyundu. Cennet, ona bir çöl oldu.

ﺖﺷاد ﺰﻐﻣ نﺎﻛ نآ و ﺖﺴﻜﺸﺑ ﺎھزﻮﺟ

ﺖﺷاد ﺰﻐﻧ كﺎﭘ حور ﻦﺘﺸﻛ ﺪﻌﺑ

I.706. Cevizler kırıldı; içi sağlam olan, kırıldıktan sonra temiz ve lâtif ruha malik oldu.

ﺰﯾﺰﻋ ىا راﺪﻨﭙﻣ ترﻮﺻ نآ ﻰﻓﻮﺻ

ﻰﻛ ﺎﺗ نﻼﻔط ﻮﭽﻤھ

ﺰﯾﻮﻣ و زﻮﺟ زا

II. 199. Fakat ey aziz, sofiyi, suret sofisi sanma! Ne vakte kadar çocuklar gibi cevize, üzüme düşüp kalacaksın?

ﺮﺴﭘ ىا ﺖﺳا ﺰﯾﻮﻣ و زﻮﺟ ﺎﻣ ﻢﺴﺟ

رﺬﮔ رﺪﻧا ﺰﯿﭼ ود ﻦﯾز ىدﺮﻣ ﻮﺗ ﺮﮔ

II. 200.Oğul bizim cismimiz cevizle üzümdür. Ersen bu ikisinden de geç.

ﮫﻠﻛ

دوز ﺖﺨﯾر شﺰﻐﻣ ﺪﻨﻛ ﺮﺑ شا

دﻮﺒﻧ ىﺰﻐﻣ وا رﺪﻧﺎﻛ ىزﻮﺟ ﺰﻐﻣ

II. 460. Kellesini kopardı, hemen beynini yere akıttı. Kafasında ceviz içi kadar beyin bile yoktu.

ﻰﻧ ﺰﻐﻧ ﻰﻨﻌﻣ و ﺖﺳا ﺰﻐﻧ ﺶﺘﻋﺎط

ﻰﻧ ﺰﻐﻣ ىو رد و رﺎﯿﺴﺑ ﺎھزﻮﺟ

II. 3395. İbadeti kışırdan ibaret, iç, yok. Cevizler çok ama içleri boş!

ﻞﯿﺣ ﺮﭘ نآ ﺪھد ﻰﻛ دﻮﺧ ﺪھد ﺮﮔ

ﻞﻏد رﺎﺘﻔﮔ ﺖﺳ هﺪﯿﺳﻮﭘ زﻮﺟ

III. 226. Verdi, farz edelim, fakat o hilebaz nereden verecek? Hilebazın sözü çürümüş cevizdir.

ﻢھ مادﺎﺑ و ﻖﺘﺴﻓ و زﻮﺟ ﺮﺸﻗ

ﻢﻛ ﺖﺳﻮﭘ ﺪﺷ نﺎﺷﺪﻨﮔآ نﻮﭼ ﺰﻐﻣ

III. 1388. Ceviz, fıstık ve badem bile olunca kabukları incelir.

ﺮﮔد ﺪﯾﺎﻧ وزرآ ﺖﻤﻌﻧ ﭻﯿھ

ﺮﻜﺸﯿﻧ و زﻮﺟ ﮫﺑ مزادﺮﭙﻧ ﻦﯾز

IV. 687. Başka bir nimet istemem. Bunu bırakıp da ceviz ve şeker yemeğe girişmem!

ﺰﯿﺗ ﺖﺸﮔ ﺎھاﻮﻧ زا ﻖﺸﻋ ﺶﺗآ

نآ ﺶﺗآ ﮫﻛ نﺎﻨﭼ نآ

ﺰﯾر زﻮﺟ

IV. 744.Suya ceviz atanın ateşi nasıl kuvvetlendiyse aşk ateşi de güzel seslerle kuvvet bulunur!

ﺪﻧار ﮫﻨﺸﺗ نآ بآ دﻮﺑ ﻰﻟﻮﻐﻧ رد

ﻰﻣ ىزﻮﺟ زﻮﺟ ﺖﺧرد ﺮﺑ

ﺪﻧﺎﺸﻓ

IV. 745. Su, pek derin yerdeydi. Susuzun biri suyun üst tarafında bulunan ceviz ağacına binmiş, ağacı silkeliyordu.

44

ﻰﻣ

بآ رﺪﻧا زﻮﺟ ﻦﺑ زﻮﺟ زا دﺎﺘﻓ

ﻰﻣ ﮓﻧﺎﺑ

ﻰﻤھ ﺪﻣآ

بﺎﺒﺣ وا ﺪﯾد

746. Ağaçtan cevizler, suya düştükçe suyun sesini dinliyor, sudan meydana gelen habbeleri seyrediyordu.

ﻰﺘﻓ ىا راﺬﮕﺑ ﮫﻛ ﺶﺘﻔﮔ ﻰﻠﻗﺎﻋ

درآ ﻰﮕﻨﺸﺗ دﻮﺧ ﺎھزﻮﺟ

اﺮﺗ

IV. 747. Bir akıllı adam, bunu görüp dedi ki: Yiğidim bu cevizler, seni susatır!

ﻰﻣ بآ رد ﺮﺘﺸﯿﺑ

ﺮﻤﺛ ﺪﺘﻓا

رد رود ﻮﺗ زا ﺖﺳا ﻰﺘﺴﭘ رد بآ

IV. 748. Suya bir hayli ceviz düşüyor ama su derinde. Senden uzakta!

ﺖﺴﯿﻧ زﻮﺟ نﺪﻧﺎﺸﻓ ﻦﯾز مﺪﺼﻗ ﺖﻔﮔ

ﺮﺗﺰﯿﺗ

ﮫﻣ ﺮھﺎظ ﻦﯾا ﺮﺑ ﺮﮕﻨﺑ

ﺖﺴﯾا

IV. 750. Adam dedi ki: Benim bu ağaç silkelemeden maksadım ceviz toplamak değil. Görünüşe bakma da maksadıma iyi dikkat et!

مﺮﺧ ﺖﻏﺮﻣ ﺎﺗ بﺎﺘﻛ وﺮﺑ ﮫﻛ

مروآ ﻖﺘﺴﻓ و زﻮﺟ و ﺰﯾﻮﻣ ﺎﯾ

IV. 2578. Mektebe git de sana kuş alayım yahut kuru "üzüm, ceviz ve fıstık getireyim diyeyim!

ار ﮫﺘﺳر ﻰﻣﺎﺧ ز ﮫﺳ ﺮھ ﻦﯾا ﺮﮕﻨﺑ

ار ﮫﺘﺴﭘ و ار زﻮﻟ و ار زﻮﺟ

V. 1179. Hamlıktan kurtulup yetişen olan cevize, bademe ve fıstığa, şu üç meyveye bir bak.

ﺮﯿﺷ ﮫﻛ ﺎﯾ ﺪﺷﺎﺑ ﮫﯾاد نﻼﻔط ﺮﻜﻓ

و ﺰﯾﻮﻣ ﺎﯾ

ﺮﯿﻔﻧ و ﮫﯾﺮﮔ ﺎﯾ زﻮﺟ

V. 1288. Çocukların düşünceleri ya dadıdır, ya süt. Ya kuru üzümdür, cevizdir yahut da bağırıp ağlama.

ﺖﺳﺎھزاوآ ﺎﮭﺘﺳﻮﭘ رد ار زﻮﺟ

ﺖﺳﺎﺠﻛ ىزاوآ دﻮﺧ ار ﻦﻏور و ﺰﻐﻣ

V. 2144. Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.

نﺎﻛدﺮﮔ ز و ﮫﺑ و ﺐﯿﺳ ز و رﺰﺟ زا

نآ زا ﻮﺗ ﻰﺑﺎﯾ بﺎﺷود تﺬﻟ

V. 2487. Havuç, elma, ayva ve ceviz, pekmezde kaynatılsa hepsinden de pekmez lezzetini alırsın.

ﮫﻧ ﻮﺗ

ﺰﯾﺰﻋ نﺎﻨﯿﻧزﺎﻧ نآ ز ىا

ﻰﺑ ﺪﻧراد اﺮﺗ ﮫﻛ

ﺰﯾﻮﻣ و زﻮﺟ

V. 2845. Sen o yüce nazeninlerden değilsin ki sana ceviz ve kuru üzüm vermesinler.

ﺰﯾﻮﻣ و زﻮﺟ ﻰﭘ ﺪﯾﺮﮔ ﻰﻛدﻮﻛ

3342. Çocuk, ceviz ve kuru üzüm için ağlar. Hâlbuki bu, büyük adama göre hiçbir şey değildir.

ﺪﺴﺟ ﺪﻣآ ﺰﯾﻮﻣ و زﻮﺟ لد ﺶﯿﭘ

ﺳر نادﺮﻣ ﺶﻧاد رد ﻰﻛ ﻞﻔط

V. 3343. Gönüle göre de beden, cevizle kuru üzümdür. Çocuk, nerden büyüklerin bilgisine sahip olacak?

دﺮﻛ ﺐﯿﺟ رﺪﻧا شﺪﻨﭼ ﻰﻧﺎﻛدﺮﮔ

ﻰﻣ ﻦﯾا ﺮﯿﮔ ﻰﻠﻔط ﻮﺗ ﮫﻛ

دﺮﻧ زﺎﺑ

VI. 602. Sen çocuksun, bunlarla oynaya dur diye cebine de birkaç tane ceviz koydu.

نﻮﭼ

ﺪﯿﮭﺟ ﺮﺑ ﻖﺷﺎﻋ باﻮﺧ زا ﺮﺤﺳ

ﺪﯾﺪﺑ ار ﺎﮭﻧﺎﻛدﺮﮔ و ﻦﯿﺘﺳآ

VI. 603. Âşık, geceleyin uykusundan sıçrayıp uyanınca yanı başında yenini, cebinde de cevizleri gördü.

ﺖﺴﻜﺷ ﻦﺤﻄﻣ ﻦﯾا رد ﺎﻣ نﺎﻛدﺮﮔ

ﺖﺳا كﺪﻧا دﻮﺧ ﻢﻏ زا ﻢﯿﯾﻮﮔ ﮫﭼ ﺮھ

VI. 606. Cevizlerimiz, bu değirmende kırıldı, derdimize ait ne söylesen azdır.

ﻰﺒﻏ ىا ﻖﯾﺪﺻ داد ﺶﺑاﻮﺟ ﺲﭘ

ﻰﺒﺻ نﻮﭼ ىزﻮﺟ ﮫﺑ ىداد ىﺮھﻮﮔ

VI. 1039. Sıddıyk, a ahmak diye cevap verdi, çocuk gibi bir cevize karşılık bir inci verdin.

ﻰﻨﻜﺸﻧ ﺎﺗ ار زﻮﺟ ﺎﯾ ار ﮫﺘﺴﭘ

ﻰﻨﻏور ﺪھﺪﺑ ﮫﻧ لد ﺪﯾﺎﻤﻧ ﮫﻧ

VI. 2563. Fıstığı yahut cevizi kırmadıkça ne içi meydana çıkar, ne ondan bir yağ çıkarılır.

ﻰﻣ هدﺮﻤﺑ هدﺮﻣ را ﻢﺗﺎﺣ

ﺪھد

ﻰﻣ هدﺮﻤﺷ ىﺎﮭﻧﺎﻛد ﺮﮔ

ﺪھد

VI. 3276. Hatem, cansız şeyi ölü gönüllü adama verir, sayılı birkaç ceviz ihsan ederdi.

ﻰﻣ

نﺎﻛ رد ﻰﻧﺎﻣز ﺮھ ﻰﺷوﺮﻓ

ﻰﻣ ﻰﻠﻔط ﻮﭽﻤھ

نﺎﻛدﺮﮔ ﻰﻧﺎﺘﺳ

VI. 3466. Çocuk gibi her an madendeki inciyi satıp yerine ceviz almaktasın.

هﺪﯿﺷﻮﺟ ﻰﺗرﻮﺻ ﺖﻟﺎﯿﺧ رد

ىا

هﺪﯿﺳﻮﭘ قد ﺖﻗو ىزﻮﺟ ﻮﭽﻤھ

ىا

VI. 3468. Hayalinde bir surettir coşmuştur. Fakat sınama zamanında ceviz gibi çürümüş bir şey.

زﻮﺟ

هﺪﯿﺳﻮﭘ

ﻦﯿﻣا ىا ﺎﯿﻧد ﺖﺳ

ﻦﯿﺒﺑ شرود زا ﻦﻛ ﻢﻛ ﺶﻧﺎﺤﺘﻣا

46 1.8. Çınar

(رﺎﻨﭼ

)

ﺎﻋد رد ﺪﯾﺎﺸﮔ ﻒﻛ ىرﺎﻨﭼ ﻰﻛ

اﻮھ رد ﺪﻧﺎﺸﻓ ﺮﺳ ﻰﺘﺧرد ﻰﻛ

II. 1658. Çınar, dua için nasıl el açar, ağaç havada nasıl baş sallar?

1.9. Çörek Otu (

ﺪﻨﭙﺳ

)

.

ناﺮﺒﻟد نآ ضرﺎﻋ ىﺎﻔﺻ نآ و

نآ ﺮﺑ لد ﻦﯾا ﺪﻨﭙﺳ نﻮﭼ دزﻮﺴﺑ ﮫﻛ

V. 959. Şu gönlü çörek otu gibi yakıp kavuran dilberlerin yüzlerini seyredince neşelendi.

زوﺮﻓ لد ﺲﻠﺠﻣ ﺖﺸﮔ مﺮﺧ زﺎﺑ

زﻮﺳ ﺪﻨﭙﺳا ﺪﺑ ﻢﺸﭼ ﻊﻓد ﺰﯿﺧ

VI. 945. Yine meclis şenlendi, gönülleri parlattı. Kalk, kem göz değmesin diye mangala çörekotu at.

ﺪﯾﺪﭘ مدﺮﻛ ﺪﺑ ﻢﺸﭼ زا ﺪﻨﭙﺳ ﻦﻣ

ﺪﯿﺳر ﺪﺑ ﻢﺸﭼ ﺰﯿﻧ مﺪﻨﭙﺳ رد

VI. 2804. Kötü göz değmesin diye ateşe çöreotu attım, fakat çöreotuma da kötü göz değdi.

زا ﺎﺨﯿﻟز نآ

دﻮﻋ ﮫﺑ ﺎﺗ ناﺪﻨﭙﺳ

ﮫﻠﻤﺟ مﺎﻧ

دﻮﺑ هدﺮﻛ ﻒﺳﻮﯾ ﺰﯿﭼ ى

VI. 4021. Zeliha’ da çöreotundan öd ağacına kadar her şeyin adını Yusuf takmıştı.

ﻰﻣ شﻮﺧ ﺎﮭﮔﺮﺑ ﻰﺘﻔﮕﺑ رو

ﺪﻨﭙط

ﻰﻤھ شﻮﺧ ﻰﺘﻔﮕﺑ رو

ﺪﻨﭙﺳ دزﻮﺳ

VI. 4025. Yapraklar ne güzel oynamakta; çöreotu ne hoş yanıyor.

وا ﺪﻨﮔﻮﺳ زا ﺪﻣآ ﺶﻗﺪﺻ ىﻮﺑ

وا ﺪﻨﭙﺳا و ﺪﺷ اﺪﯿﭘ وا زﻮﺳ

VI. 4275. Yemininden doğruluk kokusu gelmekteydi. Sözünden, içinin çörekotu gibi yandığı anlaşılıyordu.

1.10. Diken (

رﺎﺧ

)

ﺪﮭﺟ ﺶﯾﺎﭘ رد رﺎﺧ ار ﻰﺴﻛ نﻮﭼ

ﺪﮭﻧ ﻮﻧاز ﺮﺳ ﺮﺑ ار دﻮﺧ ىﺎﭘ

I.150. Bir adamın ayağına diken batınca ayağını dizi üstüne kor.

ﻰﻤھ نزﻮﺳ ﺮﺳ زو

شﺮﺳ ﺪﯾﻮﺟ

ﻰﻣ ﺪﺑﺎﯿﻧ رو

شﺮﺗ ﺐﻟ ﺎﺑ ﺪﻨﻛ

بﺎﯾ راﻮﺷد ﻦﯿﻨﭼ ﺪﺷ ﺎﭘ رد رﺎﺧ

باﻮﺟ هداو دﻮﺑ نﻮﭼ لد رد رﺎﺧ

I. 152. Ayağa batan dikeni bulmak, bu derece müşkül olursa, yüreğe batan diken nicedir? Cevabını sen ver!

ﻰﺴﺧ ﺮھ ىﺪﯾﺪﺑ ﺮﮔ لد رد رﺎﺧ

ﻰﺴﻛ ﺮﺑ ار نﺎﻤﻏ ىدﻮﺑ ﻰﻛ ﺖﺳد

I.153. Her çer çöp (mesabesinde olan,) gönül dikenini göreydi gamlar, kederler; herkese el uzatabilir miydi?

ﺪﮭﻧ ىرﺎﺧ ﺮﺧ مد ﺮﯾز ﮫﺑ ﺲﻛ

ﻰﻣ ﺮﺑ نآ ﻊﻓد ﺪﻧاﺪﻧ ﺮﺧ

ﺪﮭﺟ

I.154. Bir kişi, eşeğin kuyruğu altına diken kor. Eşek onu oradan çıkarmasını bilmez, boyuna çifte atar.

ﺪﻧز ﺮﺘﻤﻜﺤﻣ رﺎﺧ نا و ﺪﮭﺟ ﺮﺑ

ﺪﻨﻛ ﺮﺑ ىرﺎﺧ ﮫﻛ ﺪﯾﺎﺑ ﻰﻠﻗﺎﻋ

155. Zıplar, zıpladıkça da diken daha kuvvetli batar. Dikeni çıkarmak için akıllı bir adam lâzım.

درد و زﻮﺳ زا رﺎﺧ ﻊﻓد ﺮﮭﺑ ز ﺮﺧ

ﻰﻣ ﮫﺘﻔﺟ

دﺮﻛ ﻢﺧز ﺎﺟ ﺪﺻ ﺖﺧاﺪﻧا

I. 156. Eşek, dikeni çıkarabilmek için can acısı ile çifte atar durur ve yüz yerini daha yaralar.

دﻮﺑ دﺎﺘﺳا ﻦﯿﭼرﺎﺧ ﻢﯿﻜﺣ نآ

ﻰﻣ ﺖﺳد

ﻰﻣ ﺎﺟ ﮫﺑ ﺎﺟ دز

دﻮﻣزآ

I.157. O diken çıkaran hekim, üstaddı. Halayığın her tarafına elini koyup muayene ediyordu.

رﺎﺒﯾﻮﺟ رد ىور رد را ﻞﺴﻏ ﺮﮭﺑ

رﺎﺧ بآ رد ﺪﻧز ﻰﺒﯿﺳآ ﻮﺗ ﺮﺑ

I.1036. Yıkanmak için dereye girince derenin dibindeki diken sana zarar verir.

ﺖﺴﭘ ﺖﺳا بآ رد رﺎﺧ نﺎﮭﻨﭘ ﮫﭼ ﺮﮔ

ﻰﻣ ﻮﺗ رد ﮫﻛ نﻮﭼ

ﺖﺴھ ﮫﻛ ﻰﻧاد ﺪﻠﺧ

I. 1037. Gerçi diken suyun dibinde gizlidir, fakat sana batınca mevcudiyetini anlarsın.

ﺖﻓر ىﺎﭘ رد نﻮﭼ رﺎﺧ ار نﺎﺒﻏﺎﺑ

ﺖﻔﺗ دﺮﺑ ﻻﺎﻛ ،ﺖﻓﺎﯾ ﺖﺻﺮﻓ دزد

I.1252. Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.

مﻮﺷ نﺎﺘﺴﺑ رد رﺎﺧ ﻦﯾز را ﷲ و

مﻮﺷ نﻻﺎﻧ ﺐﺒﺳ ﻦﯾز ﻞﺒﻠﺑ ﻮﭽﻤھ

I.1571. Tanrı hakkı için bu dikenden kurtulur, gül bahçesine kavuşursam bu sebepten bülbül gibi feryat ederim.

ﮫﻛ ﻞﺒﻠﺑ ﺐﺠﻋ ﻦﯾا

نﺎھد ﺪﯾﺎﺸﮕﺑ

نﺎﺘﺴﻠﮔ ﺎﺑ ار رﺎﺧ وا درﻮﺧ ﺎﺗ

48 I.1572. Bu ne şaşılacak şey bülbüldür ki ağzını açınca dikeni de gül bahçesiyle beraber yutar, ikisini de bir görür!

ﮫﻤﻘﻟ ىاﻮھ زا

رﺎﺧ رﺎﺧ ﻦﯾا ى

ﻰﻤھ نﺎﻤﻘﻟ ﻒﻛ زا

رﺎﺧ ﺪﯿﯾﻮﺟ

I.1962. Bu mihnet ve meşakkat lokması yüzünden Lokman’ın ayağına batan dikeni çıkarın.

ﮫﯾﺎﺳ و رﺎﺧ وا ﻒﻛ رد

ﺖﺴﯿﻧ ﺰﯿﻧ ش

ﺖﺴﯿﻧ ﺰﯿﯿﻤﺗ نآ صﺮﺣ زا نﺎﺘﻜﯿﻟ

I.1963. Onun ayağında diken değil, gölgesi bile yok. Fakat siz, hırstan onu fark edemiyorsunuz.

هﺪﯾد ﺎﻣﺮﺧ ﮫﻛ ار نآ ناد رﺎﺧ

ىا

ز

هﺪﯾدﺎﻧ ﺲﺑ و رﻮﻛ نﺎﻧ ﺲﺑ ﮫﻛ نآ

ىا

I.1964. Hurma olarak gördüğünü diken bil. Çünkü sen çok nankör, çok görgüsüzsün!

ﺖﺳاﺪﺧ نﺎﺘﺴﻠﮔ ﮫﻛ نﺎﻤﻘﻟ نﺎﺟ

ﮫﺘﺴﺧ ﺶﻧﺎﺟ ىﺎﭘ

ﺖﺳاﺮﭼ ىرﺎﺧ ى

I.1965. Lokmanın canı, Tanrının bir gül bahçesindeyken neden can ayağı bir dikenden incinsin.

راﻮﺧ رﺎﺧ دﻮﺟو ﻦﯾا ﺪﻣآ ﺮﺘﺷا

راﻮﺳ ﺮﺘﺷا ﻦﯾا ﺮﺑ ىداز ﻰﻔﻄﺼﻣ

I.1966. Bu diken yiyen vücut, devedir. Mustafa’dan doğan da bu deveye binmiştir.

ﮓﯾر و ﺖﺳا نﻼﯿﻐﻣ ىﻮﺳ ﻮﺗ ﻞﯿﻣ

هدﺮﻣ رﺎﺧ ز ﻰﻨﯿﭼ ﻞﮔ ﮫﭼ ﺎﺗ

ﮓﯾر

I.1968. Hâlbuki sen, hâlâ mugeylân dikenine ve kumsala meylediyorsun. Bu arta kalası dikenden gülü nasıl toplayacaksın?

ﻰﻨﻛ نوﺮﯿﺑ ﺎﭘ رﺎﺧ ﻦﯿﻛ نآ زا ﺶﯿﭘ

ﻰﻨﻛ نﻮﭼ نﻻﻮﺟ ﺖﺳا ﻚﯾرﺎﺗ ﻢﺸﭼ

I.1970. Ayağındaki bu dikeni çıkarmadıkça gözün görmez. Nasıl dönüp dolaşabilirsin?

ﻰﻣ وﺎﻛ ﻰﻣدآ

ﺎﮭﺟ رد ﺪﺠﻨﮕﻧ

ن

ﻰﻤھ ىرﺎﺧ ﺮﺳ رد

نﺎﮭﻧ ددﺮﮔ

I.1971. Ne şaşılacak şey, cihana sığmayan Âdemoğlu, gizlice bir dikenin başında dolaşıp durmakta!

ﺮﮕﻧ ﺶﻛ ﻰﺨﻠﺗ نﺎﺟ ناراﺰھ ﺪﺻ

ﺮﻜﺷ ﻞﮔ رﺪﻧا ﮫﺘﺸﻏآ ﻞﮔ ﻮﭽﻤھ

I. 2376. Yoksulluk acılığı çeken yüz binlerce cana bak. Gül gibi gülbeşekere karışmış, o lezzetle lezzetlenmişler.

اﺮﭼ ﻞﮔ زا رﺎﺧ و ﺖﺳا رﺎﺧ زا ﻞﮔ نﻮﭼ

I.2472. Gül dikenden meydana gelmiştir, diken de gülden böyle olduğu halde niçin savaşa, maceralara düşmüşlerdi? Gibi bir sual hatıra gelirse (bil ki bu)

ﮫﺘﺳﻮﯿﭘ وﺰﺟ ﻰﯾﻮﮔ ﻮﺗ رو

ﺖﺳا ﻞﻛ ى

ﻰﻣ رﺎﺧ

ﺖﺳا ﻞﮔ نوﺮﻘﻣ رﺎﺧ رﻮﺧ

I.2811. Eğer cüzü külle muttasıldır, ayrılmaz dersen diken ye, gül isteme. Diken de gülden ayrılmaz.

وا رﺎﺧ دراﺪﻧ نﻮﭼ ﻞﮔ ﻚﯾ گﺮﺑ

وا راﺮﺳا ﻦﻤﺷد نارﺎﮭﺑ ﺪﺷ

I.2920. Dikeninde bir gül yaprağı bile bulunmadığından baharlar onun sırlarına düşman kesilmiştir.

ﻰﺑ رﺎﺧ

ناﺰﺧ ﺪھاﻮﺧ ناﺰﺧ ﻰﻨﻌﻣ

نﺎﺘﺴﻠﮔ ﺎﺑ دﻮﺧ ىﻮﻠﮭﭘ ﺪﻧز ﺎﺗ

I.2922. Mânadan mahrum olan diken, gül bahçesiyle bir arada bulunabilmek için güz mevsimini ister güz mevsimini!

ﻦﯾا ﮓﻨﻧ و نآ ﻦﺴﺣ ﺪﺷﻮﭙﺑ ﺎﺗ

ﻦﯾا ﮓﻧر و نآ ﮓﻧر ﻰﻨﯿﺒﻧ ﺎﺗ

I.2923. Çünkü güz, hem gülün öğünecek halini, hem dikenin ayıbını örter. Bu suretle sen de onun rengiyle bunun halini görmezsin.

تﺎﯿﺣ و ﺖﺳا رﺎﮭﺑ ار وا ناﺰﺧ ﺲﭘ

تﺎﻛز تﻮﻗﺎﯾ و ﮓﻨﺳ ﺪﯾﺎﻤﻧ ﻚﯾ

I.2924. Şu halde güz, dikenin hayatıdır, baharıdır. Çünkü güzün ikisi de bir görünür.

ناﺰﺧ رد ار نآ ﺪﻧاد ﻢھ نﺎﺒﻏﺎﺑ

نﺎﮭﺟ ﺪﯾد زا ﮫﺑ ﻚﯾ ﺪﯾد ﻚﯿﻟ

I. 2925. Ama bahçıvan, gülü güzünde görür. Bu bir kişinin görüşü yok mu? Yüzlerce cihanın görüşünden iyidir.

ﻰﻣ ﻞﮔ نﻮﭼ ﻒﻄﻟ ﮫﻠﻤﺟ رﺎﺧ

دﻮﺷ

ﻰﻣ ﻞﻛ ىﻮﺳ وﺎﻛ ىوﺰﺟ ﺶﯿﭘ

دور

I.3007. Bir cüzü, külle ulaşırsa o cüz’ün yanında diken bile, gül gibi baştanbaşa letafet kesilir.

ﻦﻣ ﮫﻠﻤﺟ ىا آ رﺪﻧﺎﻛ شرﺎﯾ ﺖﻔﮔ

ﻦﻤﭼ رﺎﺧ و ﻞﮔ نﻮﭼ ﻒﻟﺎﺨﻣ ﻰﻧ

I.3077. Sevgilisi “Ey tamamı ile ben olan, içeri gir. Yeşillikteki gül ve diken gibi aykırı değilsin.

ﺎھرﺎﺒﺧأ ةﺮﮭﺟ ثﺪﺤﺗ وﺎﻛ

هرﺎﺧ و ﻦﯿﻣز ﺪﯾآ ﻦﺨﺳ رد

ﺎھ

50

ﮫﮔ

رﺎﺴﺑ ﯽھﺎﮔ دﺮﺑ ﯽﻣ ﺶﻨﯿﻤﯾ

رﺎﺧ ﺶﯿھﺎﮔ ﺪﻨﮐ ﺶﻧﺎﺘﺴﻠﮔ ﮫﮔ

I.3336. Can, o nefesi bazen sağa götürmektedir, bazen sola. Bazen gül bahçesine koymaktadır, bazen diken haline.

ﺮﻄﺧ زا ﻰﺘﺳر ﮫﻛ نﻮﻨﻛا آ رﺪﻧا

ﺮﮭﮔ تدﺮﻛ ﺎﯿﻤﯿﻛ ىدﻮﺑ ﮓﻨﺳ

I.3828. Küfürden ve dikenliğinden kurtuldun, artık Tanrı bahçesinde bir gül gibi açıl!

دﺮﻣ دﺮﻛ نﺎﻛ ﺖﯿﺼﻌﻣ ﮫﺘﺴﺠﺧ ﺲﺑ

درو قاروا ﺪﻣد ﺮﺑ ىرﺎﺧ ز ﻰﻧ

I.3831. O adamın işlediği suç ne kutlu suç! Gül yaprakları dikenden bitmez mi?

ﻰﻣ

ار غﺎﺑ ﺮﻣ ناﺰﺧ ﺮھ دزﻮﺴﺑ

ار غﺎﺒﺻ ﻞﮔ ﺪﻧﺎﯾور زﺎﺑ

I.3914. Her güz; bağı bahçeyi yakıp yandırmakta. Sonra yeniden bahçeleri renklere boyayan kırmızı güllere boyayan kırmızı gülleri yetiştirmektedir.

دﻮﺑ دﻮﺳ شدرﻮﺧ دﻮﺑ ﻰﻨﻌﻣ ﻮﭼ نﺎﻧ

دﻮﺤﺟ دﺰﯿﮕﻧا ﺖﺸﮔ ترﻮﺻ ﮫﻛ نﻮﭼ

I.3994. Mânevi ekmek, yeşil diken gibi deve yiyince yüz türlü fayda, yüzlerce lezzet bulmakta.

ﻎﯾرد ىا ﺶﺠﻨﻟ و مﺎﻛ ﺪﻧارد

ﻎﯿﺗ ﺖﺸﮔ ﻰﺑﺮﻣ درو نﺎﻨﭼ نﺎﻛ

I.3996. Damağını avurdunu yırtar, paralar. Yazıklar olsun; öyle yetişmiş gül kılıç kesildi.

ﻰﺑ ﮫﻜﻧآ ز

ﻞﮔ

ﺖﺳا ﺶﻣﺎﺧ ﻞﺒﻠﺑ راز

ﺖﺳا ﺶﻛ ىراﺪﯿﺑ ﺪﯿﺷرﻮﺧ ﺖﺒﯿﻏ

II. 41. Çünkü gül bahçesi olmayınca, bülbül sükût eder. Güneşin kayboluşu, uyanıklığı öldürür.

ﻰﻨﻛ ﻦﺷور ار ضرﻻا ﺖﺤﺗ ﮫﻛ ﺎﺗ ﻦﻛ ﻦﺸﻠﮔ ﻦﯾا كﺮﺗ ﺎﺑﺎﺘﻓآ

II. 42. Ey güneş! Sen yeraltını aydınlatmak üzere bu gül bahçesini terk ediyorsun.

ﺖﺳﻮﺟ رﺎﺑدا ﺮﮔرﺎﺑدا ﻖﺣ ﺖﻔﮔ

ﺖﺳوا ﺖﺸﻛ ىاﺰﺟ هﺪﯿﯾور رﺎﺧ

II. 152. Tanrı, ”Gerilemede gerilemeyi arar. Diken eken ancak yeşermiş taze diken elde edebilir.

نﺎﮭﺟ رد درﺎﻛ رﺎﺧ ﻢﺨﺗ ﮫﻛ نآ

نﺎﺘﺴﻠﮔ رد ﻮﺠﻣ ار وا نﺎھ و نﺎھ

دﻮﺷ ىرﺎﺧ ﻒﻛ ﮫﺑ دﺮﯿﮔ ﻰﻠﮔ ﺮﮔ

ﺳ رو

دﻮﺷ ىرﺎﻣ دور ىرﺎﯾ ىﻮ

II. 154. O, eline gül bile alsa diken olur. Bir dost varsa dost, yılan kesilir.

ﻦﺨﺳ شﻮﺧ ﺖﺷرد ﺺﺨﺷ نآ ﻮﭽﻤھ

ﻦﺑ رﺎﺧ وا ﺪﻧﺎﺸﻧ هر نﺎﯿﻣ رد

II. 1227. Bu iş, o tatlı sözlü, fakat kötü huylu adamın yol üstüne diken dikmesine benzer.

ﺶﻧﺎﯾرﺬﮔ هر

ﺖﻣﻼﻣ

ﺪﻧﺪﺷ ﺮﮔ

ﺪﻨﻜﻧ ار ﻦﯾا ﻦﻜﺑ شﺪﻨﺘﻔﮕﺑ ﺲﺑ

II. 1228. Yoldan geçenler ona darılmaya başladılar, bu dikenleri sök diye bir hayli söylediler, fakat fayda etmedi.

ىﺪﺷ نوﺰﻓا ﻦﺑ رﺎﺧ نآ ﻰﻣد ﺮھ

ىﺪﺷ نﻮﺧ ﺮﭘ نآ ﻢﺧز زا ﻖﻠﺧ ىﺎﭘ

II. 1229. Her an o dikenler çoğalmakta, halkın ayağı dikenler yüzünden kanamaktaydı.

ﮫﻣﺎﺟ

رﺎﺧ ز ىﺪﯾرﺪﺑ ﻖﻠﺧ ىﺎھ

راز راز ﻰﺘﺴﺨﺑ نﺎﺸﯾورد ىﺎﭘ

II. 1230. Halkın elbisesi dikenlerden yırtılmakta, yoksulların ayakları paramparça olmaktaydı.

داد هﺪﻋو ادﺮﻓ و ادﺮﻓ ﻰﺗﺪﻣ

دﺎﮭﻧ ﻢﻜﺤﻣ وا رﺎﺧ ﺖﺧرد ﺪﺷ

II. 1232. Bir müddet “Yarın, yarın” diye vâde verip durdu. Bu müddet için de diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi.

ناﻮﺟ ﺪﺑ ﺖﺧرد نآ

ﻰﻣ ﺮﺗ

دﻮﺷ

ﻰﻣ ﺮﻄﻀﻣ و ﺮﯿﭘ هﺪﻨﻨﻛ ﻦﯾو

دﻮﺷ

II. 1236. O dikenler daha ziyade yeşeriyor, dikeni sökecek de ihtiyarlayıp âciz bir hale

Benzer Belgeler