• Sonuç bulunamadı

1. EDEBİYAT VE NORM DIŞILIK

1.4. ŞİZOİD GÖRÜNGÜ-EDEBİYAT İLİŞKİSİ

Şimdiye kadar edebiyat ve norm dışılık bağlamında “delilik ve hastalık” kavramlarını içeren çalışmalar üzerinde durduk ve bu çalışmalardaki düşünceleri aktardık. Genelden özele inerek yaptığımız çalışmamızda; norm dışılık, delilik ve hastalığın edebiyattaki temsiliyet biçimine kısa bir şekilde değindikten sonra, bu başlığımızda daha tikele ve asıl konumuza inerek, psikolojinin tanımladığı norm dışılık ve kişilik bozuklukları kategorilerinden biri olan şizoid kişilik bozukluğunun edebiyat ve bilhassa roman ile ilişkisini irdelemeye çalışacağız.

Türk edebiyatında norm dışı, kimi zaman “deli” veya “ruh hastası” olarak tanımlanan kahramanlarla ilgili birtakım çalışmalar yapılmıştır. Fakat müstakil olarak şizoid kişilik bozukluğu görüngüleri gösteren kahramanlar üzerine bir çalışma yapılmadığını, hem reel hayatta hem de roman kahramanlarında, kimi zaman da romanların kurgusunda ve dilinde sıklıkla karşımıza çıktığına tanık olduk. Edebiyat,

26 psikoloji, delilik ve hastalık ilişkisi ekseninde ortaya konulmuş söz konusu edilen çalışmalar da çalışmamıza referans sağlamış ve alanın perspektifini görebilmenin yanında bir fikir haritası çizebilmemize olanak sağlamıştır.

Şizoid görüngü ve edebiyat ilişkisine genel hatlarıyla bakacak olursak, şizoid görüngüler gösteren karakterler rutinin dışında, norm dışı olarak tanımlayabileceğimiz kişilerdir. Türk ve dünya edebiyatı romanlarında72 sıklıkla karşımıza çıkmasından

ötürü, bu norm dışı kahramanların temsiliyet durumlarını, toplum içindeki görüldükleri yer ve pozisyonlarını, davranışlarının arka planını saptamanın önemli olduğu kanaatindeyiz.

“Zor Kişiliklerle” Yaşamak isimli kitapta yazar, Albert Camus’nün Yabancı’sındaki kahramanın olaylara ve durumlara karşı olan tepkisizliği, kendi iç

dünyasında yaşaması gibi görüngülerden ötürü şizoid kişilik bozukluğunun belirtilerini sergilemiş olduğunu aktarır. Aynı zamanda kitapta başka romanlardan da örnekler verilir:

“Aynı şey, Patrick Modiana’nın romanlarındaki, şizoid yanlarından kurtulamayan ve çoğunlukla ellerinden kayıp giden kıza aşık olan, hülyalı bazı kahramanlar – özellikle Hüzünlü Villa’daki- için de söylenilebilir.

Moon Palace’da Paul Auster’in kahramanı, evinde yiyecek kalmadığından, sakin bir biçimde açlıktan ölmeyi bekler. Dışarda insanlardan yardım isteyeceği yerde, şizoid hülyalarına teslim olur.”73

Şizoid kişilik bozukluğu görüngüleri gösteren kahramanların dünya edebiyatında da modernizmden sonra yoğunluklu bir biçimde yer aldığını görüyoruz:

“Trilling’in işaret ettiği gibi, Shakespeare karakterlerini, ne kadar şüphe içinde kalsalar, ne kadar çatışkılar içinde kıvransalar da, kendilerini açıkça gerçek, yaşayan

72 François Lelord, Christophe Andre, Zor Kişiliklerle Yaşamak, Çev. Rıfat Madenci, 2. bs., İstanbul,

İletişim Yay., 2000, s.149.

27 ve bütün olarak deneyimleyen karakterler olarak çizer. Oysa Kafka’da durum böyle değildir. Gerçekte, böylesi güvencelerin yokluğundaki koşullarda yaşamanın neye benzediğini iletme çabası zamanımızın birçok yazarının ve sanatçısının eserlerinin karakteristik özelliği olduğu görünmektedir. Yaşadığını hissetmeden yaşamak”.74

Pasajdan da görüleceği üzere modern edebiyat yazarlarından olan Kafka’nın romanlarındaki kahramanlar, kendilerini “bütün olarak deneyimleyebilen” Shakespeare’in kahramanlarından uzaklaşmışlardır. Kafka’nın kahramanları, “kendini gerçekleştirme”, “kendini bir bütün olarak algılayabilme” yetilerinden uzaklaşmıştır zira bu durumu gerçekleştirebilecek bir ortamdan artık uzaktırlar. Modern kahramanların serüveni “yaşadığını hissetmeden yaşamak”, modern sanatçıların eserlerinin karakteristik özelliği ise bu güvencesiz yaşamı aktarmaktır.

Oğuz Cebeci’ye göre, çağdaş psikanaliz oidipal sorunlardan ziyade pre-oidipal sorunlara yönünü çevirmiştir. Genel itibariyla “kişilik bozuklukları” başlığı altında yer alan: “Sınır durum kişilikleri”, “narsistik kişilikler”, “şizoid kişilikler” gibi kişilik tiplerini tetikleyen durum, pre-odipal dönemdeki sorunlardır. Konuya Türk edebiyatı sahasından bakacak olursak, Cebeci, kişilik bozukluklarının toplum içerisinde yaygınlaşmasını; kişilik bozukluğuna sahip insan tipolojisinin sanat ve edebiyat yapıtlarında da sıklıkla karşımıza çıkmasına neden olduğunu belirtir. Bununla birlikte Cebeci, pre-oidipal dönemin sorunları ve bu dönemin sorunlarıyla ilinti kurulup yorumlama getirilebilecek edebi eserlerin önemini; bahsi geçen kişilik tiplerinin değişen aile yapısına, sosyal ve ekonomik koşullara bağlı olarak yaygınlaşmasında aramaktadır. Aynı zamanda yazar, bu dönemle bağlantılı yapıtların sanat ve edebiyat alanındaki eserlerin büyük bir çoğunluğunu teşmil etmesinden ötürü özel bir ilgiyi hak ettiğini düşünür.75

Şizoid kişilik bozukluğuna sahip bireylerin romanlarda karşımıza çıkması edebiyat, delilik ve hastalık ilişkisinden farklı değil, bilakis bu mevzunun spesifik bir boyuta indirgenmiş uzantısıdır diyebiliriz. Şimdiye kadar literatürde “norm dışılık”, “delilik”, “hastalık”, “kişilik bozuklukları” olarak genel bir başlık altında toplanan

74 R. D. Laing, Bölünmüş Benlik,s.38. 75 Cebeci, a.g.e., s.243.

28 çalışmalardan ziyade çalışmamızda; farklı bir bakış açısı sunmak ve yorumlamaya zenginlik katmak için roman kahramanlarında sıklıkla karşımıza çıkan durumlar ile spesifik bir hastalığı temellendirmeye çalıştık.

Şizoid görüngüler gösteren kahramanlar ile edebiyatta sıklıkla karşımıza çıkan “topluma yabancılaşmış” kahramanlar arasında ilk etapta büyük benzerlikler var gibi görünmektedir. “Yabancılaşma olgusu Türkiye’de özellikle 1970’lerden sonra sanayileşmeyle birlikte değişen sosyo-ekonomik bir duruma bağlı olarak romanlarda ele alınır.”76Türk edebiyatında ekseriyetle modernizmin bir getirisi olarak karşımıza

çıkan “yabancılaşan” kahramanları, “şizoid” çerçevesinde değerlendirme olanağı pekâlâ mümkündür, fakat bu değerlendirme için yalnızca kahramanın topluma “yabancılaşmış” yönü yeterli değildir. Bu iki kahraman tipini birbirinden ayrıştırmada, birtakım farklı psikolojik alt yapıların ve nüansların da önemli olduğunu düşünmekteyiz. Zira kahramanların yaşamlarının ve davranışlarının arka planında tanık olduğumuz psikolojik görüngüler ve nüanslar, kahramanları bir bütün olarak ele aldığımızda, “yabancılaşan” kahramanlardan ayırıp ortak bir “şizoid” tanımlaması içine alabilmemize olanak tanımıştır. Şizoid kişilik bozukluğu görünümlerini yansıtan kahramanlar, yalnızca varoluşsal problemler yaşayıp bunları açığa çıkaran değil bireysel temelleri olan birtakım rahatsızlıklar gösteren norm dışı kahramanlardır.

Şizoid kişilik bozukluğuna dair psikoloji literatüründe en belirgin şekilde yer edinen düşünceye göre, şizoid bireyler kendilerini anlatmaktan kaçındıkları için zor saptanırlar ve bu sebeple teşhis edilmeleri zordur. Toplumdan uzak izole bir şekilde kendi fantezi dünyasında yaşayan bu bireylerin yaşadığı sorunları, çıkmazları, duygu ve düşüncelerini anlamak, çalışmada kullanılan kaynaklarda alanın uzmanlarının da ifade ettiği gibi oldukça zor görünmektedir. Roman bir tür olarak bireyin bütün çıkmazlarını, duygu ve düşünce dünyasını, bilinçaltını ve çelişkilerini vermesi bakımından norm dışı bireyleri anlamak noktasında zengin bir kaynak olarak görülebilir. Kanaatimizce, bilhassa kendilerini dış dünyadan tamamen soyutlayan, dış dünyanın gerçekliğinden kendi iç gerçekliğine yönelen şizoid bireyleri romanın doğası ve teknik imkânları sayesinde anlamak daha olası görünmektedir. Modern zamanda

76 Nilüfer İlhan, “Yabancılaşma Olgusu ve Kürk Mantolu Madonna Romanı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.5, S.20, 2012, s.41-59.

29 bireyleri bu kişilik bozukluklarına iten sebepleri, roman vasıtasıyla kahramanların iç dünyalarına tanık olarak irdelemek mümkündür.

Kahramanları irdelerken amacımız bu romanları salt psikolojik metinler ve kahramanlarını da “hasta” kişilikler olarak tanımlamak değil; psikolojinin, psikolojik kuramların ve kişilik bozukluklarının bir edebi metnin kurgusu dâhilinde nasıl ve hangi pozisyonda yer aldığı ve karakteri tahlil etmekte bize tanıdığı imkânlardır. Kahraman üzerine yapılan okumaların bireyi anlama ve anlamlandırmada daha etkili olacağı görüşündeyiz. Kahramanlara şizoid kişilik bozukluğu tanısı koyma iddiasından öte, kahramanların norm dışılıklarının ne kadarının şizoid kişilik bozukluğu göstergeleriyle uyum sağladığını göstermeye çalışacağız.

Kahramanlardaki şizoid görünümleri yansıtan, çalışmamızın üçüncü bölümünün daha iyi kavranabilmesi için, edebiyat ve norm dışılığın farklı tanımlanmalarıyla olan ilişkisine değinip genel bir giriş mahiyetindeki bilgileri aktardık ve böylece çalışmamızın birinci bölümü tamamlamış bulunmaktayız.

30

İKİNCİ BÖLÜM

2. NESNELERDEN KOPUŞ, İÇE DÖNÜŞ: ŞİZOİD KİŞİLİK

Benzer Belgeler