• Sonuç bulunamadı

ĠletiĢim Fakültesi Mezunlarının Sektördeki Ġstihdam Sorununun Temel

BÖLÜM 3. TÜRKĠYE‟DE ĠLETĠġĠM

3.5. ĠletiĢim Fakültesi Mezunlarının Sektördeki Ġstihdam Sorununun Temel

Bu bölümde; elde edilen bulgulara dayanılarak, var olan problemler göz önüne serilmeye çalıĢılacaktır. Bulgular; medya sektörü ve ĠletiĢim Fakülteleri‟nin hem akademisyenlerine, hem de öğrencilerine yol gösterici olacaktır. Sektörün, iletiĢim eğitimini denetlemek istediğinin, ancak henüz bu isteğini gerçekleĢtiremediğinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Sektörün gereksinim duyduğu meslek adamlarının yetiĢtirilmesinin üniversite eğitiminin niteliğiyle nasıl bağdaĢtırılacağı konusu, iletiĢim fakültelerinin ders programlarının belirlenmesine yönelik tartıĢmalara da yansımaktadır. (DağtaĢ, 2003; s. 143-200) Ders programlarının hazırlanmasında kuramsal derslerle meslek uygulamalarına yönelik derslerin nasıl dengeleneceği sorusunun temelinde, iletiĢim eğitiminin sektörün mü yoksa üniversitenin mi denetiminde olacağı sorusu yatmaktadır. (Erdoğan, 2003; s.147) 1980‟li yıllardan itibaren medya sektörünün büyümesi ve iletiĢim teknolojisindeki geliĢmelerin

91

teknik personel ve meslek adamı taleplerini artırmasına karĢın, iletiĢim eğitimi almıĢ herkese sektörde iĢ olanağı bulunmamaktadır. (DağtaĢ, 2003; s. 143-200)

ÖSYM‟nin 2007 yılı için hazırladığı Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu‟ndaki verilerden yararlanılarak, ĠletiĢim eğitimi veren lisans ve önlisans programları, kontenjanlar bazında incelendi. Ġnceleme iletiĢim eğitimi kontenjanları ile istihdam arasında dengesizlik olduğunu ve ĠletiĢim eğitimindeki bölüm ayrımlanmasından yola çıkılarak iletiĢim eğitiminin yapılanmasının medya endüstrilerinin çıkarlarına artan bir Ģekilde bütünleĢtiğini ortaya çıkardı. (Uzun, 2007; s.25) Sürekli geliĢen bir alanda nasıl bir eğitim verileceği tartıĢma konusu olurken, sayıları giderek artan iletiĢim fakülteleri mezunlarının istihdam sorunu da giderek artmaktadır. (Mutlu, 1992; s. 138-139) Üniversite düzeyinde iletiĢim eğitimi almıĢ mezunlar, iĢe alınmak için ya kiĢisel iliĢki kanallarını kullanmak ya da baĢka alanlarda iĢ aramak zorunda kalmaktadır. ĠletiĢim alanında bir iĢ bulduklarında ise çok düĢük ücretlerle ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalıĢtırılmaktadırlar. Sık sık yaĢanan krizler sonucu iĢten çıkarılanlar yanında iĢsiz olanların sayısı da giderek artmaktadır. Bütün bu sorunları artıran bir baĢka öğe de iletiĢim alanında çalıĢmak için mutlaka iletiĢim eğitimi almıĢ olma zorunluluğunun bulunmamasıdır. ĠletiĢim eğitimi alan ancak kendi alanında istihdam olanağı bulamayanlar, baĢka mesleklere giriĢ koĢullarını karĢılayamadıkları için sıkıntı yaĢarken, çok farklı meslek eğitimi almıĢ kiĢiler iletiĢim mesleklerinde istihdam edilebilmektedir. Sayıları her geçen gün artan tecrübeli ve iĢsiz gazetecileri göz önüne alırsak, ĠletiĢim Fakültesi‟nden yeni mezun olmuĢ gazeteci adaylarının, medya sektöründe iĢ bulabilmesi gittikçe zorlaĢmaktadır. GörüĢme yapılan ĠletiĢim Fakültesi mezunu ve medyada belli bir konuma gelmiĢ olan gazetecilerden bazıları; ĠletiĢim Fakültesi‟ni bitiren gazeteci adaylarının, medyadaki istihdamı konusunda Ģunları söylemiĢlerdir:

Prof. Dr. Haluk Şahin: Türk basınının büyük bunalımı ne teknolojik

problemdir, ne basın özgürlüğü problemidir. Türk basınının temel problemi, „ahlaki bir problem‟dir. Çünkü Türk basınının patronları; her şeyi kendilerine veren ve dünyanın en itibarlı insanları haline getiren mesleklerinin ruhuna ihanet etmişlerdir. Biz aslında Türk medyasının etik sorunundan bahsederken, orada sorumlu ve kabahatli olarak; gazetecileri, muhabirleri, editörleri gösterirsek, onlara haksızlık etmiş oluruz. Ben de Türk basınında uzun yıllar çalışmış biri olarak bunun çok örneğini gördüm. İnsanların; „etik‟ kurallarına uydukları için, „terfi‟ değil, bir haberi verdiği için işten atıldıklarını

92

gördüm. Bana göre; Türk Basını‟nın çok ciddi bir ahlak sorunu var. Ama bu patronaj düzeyinde olan bir sorundur.

Yılmaz Özdil: Yani medyanın gelişim süreci ile, Türkiye‟nin ekonomik süreci üst

üste oturmadı. Dolayısıyla yeterli sayıda gazeteci üretemeden, çok çok hızı bir şekilde önce Görsel Medya yani televizyonlara daha sonra da Sosyal Medya‟ya geçmek durumunda kaldık. Medyadaki istihdam; gazetecilerin dayanışma halinde olmalarından ve basın hukukunun güçlü olmasından kaynaklanıyor.

Metin Yılmaz: Günümüzde gazete patronları; gazetelerinin başına iletişim

mezunu ve gazeteciliği iyi bilenleri değil de, kendi şirketlerinden veya bankalarından getirdikleri bir CEO atarlar. Bunlar gazeteciliği bilmedikleri için, gazetenin işleyişinde birtakım sorunlar ortaya çıkar. İletişimci gençlerin; kendileri çok iyi yetiştirip, önce iyi bir gazeteci olmaları, sonra da bu başarılarının onları gazetelerin en tepelerine götüreceğini unutmamaları gerekir.

Celal Toprak: . Günümüzde iletişim fakültelerinden gelen çok sayıda gencin,

medya sektöründe çalıştığını görüyorum. Sayıları gün geçtikçe artıyor. Ekonomi gazetecileri arasında da çok fazla sayıda iletişim mezunu var. Medyadaki istihdamın artması için; İletişim Fakülteleri‟nin de çok iyi eğitim vermeleri gerekir.

Esat Yılmaer: iletişimci gençlerin, gazetelerin kapılarını aşındırmaları. Ben

spor servisi yöneticiliği yaptığım dönemlerde, mümkün mertebe; İletişim Fakülteleri‟nden gelen genç stajyerlere şans veriyordum. Buralarda başarılı olanları da, kadromuza katıyorduk. Ben, böylesi birçok gencin işe girmesine aracı olduğum için gurur duyuyorum. Ancak bu aşamaya gelebilmek için iletişimci gençlerin, her kapıyı zorlaması gerek.

Talat Yeşiloğlu: Her yıl İletişim Fakülteleri‟nden yüzlerce kişi mezun olur. Ama

medyanın yeni eleman alabilme kapasitesi bellidir. Az sayıda kişi her yıl bu sektöre kabul edileceğinden, öğrencilerin, diğer arkadaşlarından daha farklı, daha birikimli olup öne çıkmaları gerekir. Yani erken kalkan yol alır. Bilgi birikimini erken sağlayan, medyada iş bulur.

Emin Çapa: İletişim Fakülteleri‟nde medya eğitimi alan gençlere; biz, pişme ve

tecrübe kazanma sahası açamıyoruz. Yani okuldan çıkan kişi hemen „gazeteci‟ olmaz, olamaz. Hiçbirimiz de böyle olmadık.

Gülhan Şen: “İster belgeselci, isterse medyanın herhangi bir dalında çalışsın,

hedeflediği alanda kapıları zorlamalıdır. Resmi olarak staj olanağı olmasa bile, o sektörde çalışan birilerine “Ne olur, en azından bir-iki hafta sizin yanınıza takılayım. Yardımcı olayım” demeliler. Medyadaki birçok kişiye sosyal medya üzerinden ulaşmak çok kolay. İletişim Fakülteleri‟nden aldığınız diplomaların, sizin yeteneğiniz, çalışkanlığınız ve becerinizle de orantılı olduğunu unutmayın. Bu sektörde insan ilişkileri çok önemlidir. Ekip çalışmasına uyum sağlamayı da bilmelisiniz.

Savaş Kalafat: İletişim Fakültesi mezunlarının büyük bir kısmı

medyada iş bulabilmesi için devlet bir yasa çıkarmalı. İletişim mezunu gençleri, üçer- beşer değişik medya kuruluşlarına göndermeli ve bunlara da okul sonrası bir-iki yıllık maaşlı staj dönemi koymalı. Yani maaşlarını bir şekilde devlet ödemeli. (Devlet olmalı, hükümetler olursa medya bağımsızlığından söz edilemez.) Bu yolla iletişim mezunu hem işsiz kalmaz, hem medyadaki gerçek çalışma düzenine alışır. Daha sonra bu kişiler

93

gerçek iş hayatına atılır ve de maaşlarını medya kuruluşları öder. Böylece medya sektörü de gerçek bir „meslek‟ haline gelir ve her önüne gelenin yapacağı bir „iş‟

olmaktan kurtulur. Kubilay Tümen: İster medyanın diğer dallarında,

isterse internet medyasında çalışansın, bir kişinin ne derece fark yaratacağı ve diğer arkadaşlarından farklı olarak ne tür haberler yapacağı çok önemlidir. Herkes büyük gazetelerde iş bulamayabilir, ancak internet sitelerinin sayısı çok fazla olduğu için, oralarda iş bulabilme şansı daha fazladır.

Orhan Erinç: Yapılan yasa değişiklikleriyle ve el değiştiren medya organları

nedeniyle çalışanların iş güvencesi büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda. İş güvencesi olmayan ve dayanışma anlayışını kaybetmiş bir medya yapılanmasının gerektiği gibi haksızlıklara ve hukuksuzluklara direnme gücü de giderek yok oldu. Gelecekte ise bu sıkıntıların büyüyerek devam ettiğini görüyoruz. Kapanan gazeteler var. Kamu kurumları eliyle, gazetelerin birleştirilmesi gibi bir yanlışlık söz konusu. Bu birleştirmeler aynı zamanda çalışan gazetecilerin sayılarını da azaltıyor. Ya da işsiz gazeteci sayısını artırıyor. Benim başkanlığım döneminde, iletişim fakültelerinin dekanları, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti‟yle birlikte toplanıyorlardı, biz de onlara geleceğin gazetecileri olacak olan öğrenciler konusunda tavsiyelerimizi söylüyorduk. O dönemde toplanan iletişim dekanları, mezunlarına iş bulabilme konusunda çok duyarlıydı.

Benzer Belgeler