• Sonuç bulunamadı

Ġbrahim Örs’ün Eserlerinde Tespit Edilen Eğitsel Ġletilerin Tamamı

4.3.1. “Muhtarın Yeğenleri” Adlı Eserde Yer Alan Eğitsel Ġletilere Dair Bulgular

4.3.1.1. 1. Alt Problem Ġle Ġlgili Bulgular

K2.Yalan Söylememek

1-Utku, hala süt dökmüĢ kedi gibi yerde duran Murat‟ı göstererek ekledi:

-Bu çocuktan ne istiyorsunuz Ġsmet Amca? O benim arkadaĢım!

Birlikte bir gezinti yaptık! ġimdi de dönüyoruz! Ne oluyor, anlamıyorum! Sinan nerede? Ona ne olmuĢ? Hiçbir Ģeyden haberimiz yok!... Ġnanın Ġsmet Amca, ikimizin de yok!

Ġsmet Ağa duyduklarına bir anlam veremedi. ġaĢkınlık içinde sordu:

-Yani Murat, silahlanıp Sinan‟ın peĢine düĢmedi mi?

-Hayır böyle bir Ģey yok!... Bunu da nereden çıkarıyorlar?

Utku, böyle konuĢurken göz ucuyla amcasına, kardeĢine, Önder‟e

bakmaktan kendini alamıyordu. Onlar da bu tatlı yalan karĢısında gülmemek için dudaklarını ısırıyorlardı. (MY,1981:211,212) (Örtük)

K5. Tatlı Dilli Olmak

1-Tutku, kendilerine karşı çekingen bir tavır sergileyen Hüsnü‟ye karşı uygun

bir iletişim dili kullanarak onu kendileri ile oynamaya ikna eder. “…Tutku, eğilip çocuğu yanağından öperken:

Sen bizimle gel! Korkma!... Sana arkadaĢlar bulacağız!... Göreceksin, ne güzel oynayacağız!...” (MY,1981:85) (Dolaylı)

K6. Öz Güvenli Olmak

1-Utku‟nun, kardeşi Tutku‟nun umutsuzluk içeren sözlerine karşı verdiği cevap

onun öz güvenini göstermektedir:

“-Hiç belli olmaz! Bazen çocuklar, büyüklerin beceremedikleri iĢlerin

altından kolaylıkla kalkabilirler. Çünkü kimi iĢler, büyükçe değil, çocukça davranıĢlarla çözümlenebilir. Musa ve Ġsmet Ağa‟ları da biz çocuklar yola getirebiliriz belki. Bir deneyelim bakalım!... Böylece de değiĢik, heyecanlı bir tatil geçirmiĢ oluruz. Ne dersin?” (MY,1981:78) (Dolaylı)

2- Muhtar Kadir, İsmet ve Musa Ağa‟ların artık yola gelmeleri gerektiğini

düşünür. “Utku:

-Amca, dedi, senin bu anlayıĢından aldığımız cesaretle biz belki onları da yola getirebiliriz!.. YavaĢ yavaĢ, yumuĢata yumuĢata…

Utku, bir plan düĢünmüĢtü bile…” (MY,1981:120)

3-Utku:

-Ben Ģimdi göle doğru gidiyorum, diye sesleniyordu. Elinden bir kaza çıkmadan bulmalıyım Murat‟ı! Kurtarmalıyım Sinan‟ı. Göreceksin baĢaracağım bunu!... Sen Ģimdi amcama git, durumu ona da haber ver!... (MY,1981:200)

4-Utku, özellikle Süleyman‟ın durumuna daha fazla seyirci kalamazdı. İyi

yüzme biliyordu. Kendisine güveni vardı. Hemen soyundu. Eliyle, kalasa tutunabilmiş çocukları göstererek Tutku‟ya:

-Hemen köye haber salın! Dedi. Siz onlarla meĢgul olun! Ben Süleyman‟ı kurtarırım!... (MY,1981:274)

K9. Umutlu Olmak

1-Vali, Jandarma Komutanı ve Müftü İsmet ve Musa Ağa‟ları barıştırmak için

köye geldiklerinde onlardan buna son vermelerini isterler. Hiç değilse artık adam öldürmeye son vermelerini isterler.

“Siz yine konuĢmayın, yine birbirinizin yüzüne bakmayın!... Fakat Ģu çılgınca iĢlerden vazgeçin!... Artık bu köyde adam öldürülmesin dediler ve özellikle Musa Ağa‟dan bu konuda ısrarla söz istediler. Musa Ağa:

KarĢılığını verdi. Bu kesin söz değildi, fakat nede olsa umut vericiydi.” (MY,1981:69)

2-Yine de umutluydular. Önlerinde zaman vardı. Bazı olayları da

değerlendirebilir, onlardan yararlanabilirlerdi. Söz gelişi Kenan‟ın taburcu edileceği günü büyük bir özlem ve sabırsızlıkla bekliyorlardı. Yeni bir tasarıları vardı yine. (MY,1981:250)

3-Utku ile Tutku Ozanlar köyünün durumunu görünce geri dönmeyi

düşünürler. Özellikle Tutku dönmek ister. Sabah ezanı okurken Utku ile Tutku arasında şu konuşma geçer:

“-Biliyor musun Utku, ne düĢünüyorum? -Ne düĢünüyorsun?

-Dönmeyi…

Utku da aynı Ģeyi düĢünmemiĢ değildi. Böyle bir köyde yaĢamak Ģöyle dursun, yaz tatili bile geçirilemezdi. Çünkü insanlar baĢkalarının, hele çocukların üzüntülü, kuĢkulu yaĢantısını bir tarafa itip neĢelenemezdi. Ata binemez, oynayamaz, kırlarda dolaĢamaz, gölde yüzemez, ağaca çıkamaz, çalgı çalamazdı. Bunları yapmayı içi götürmezdi. (MY,1981:76-77)

4-“Tutku ĢaĢırdı:

-Çok tuhafsın Utku!... Bunca yıl büyükler çalıĢtı, didindi, buna bir çare bulamadı da bizler mi bulacağız? Biz çocuk yaĢtakiler mi?” (MY,1981:77)

5-Kahvaltıdan sonra Önder‟i odalarına çağırdılar. Masanın çevresinde

sıralandılar. Utku durumu açınca, önce kuzeninin tepkisiyle karşılaştı. Önder:

“Boyunuzdan büyük iĢlere giriĢiyorsunuz…” gibilerden ikizleri süzdükten sonra:

-Siz o adamları bilmezsiniz, dedi. Hiçbir çaba bu konuda olumlu sonuç veremez!..

Ne var ki Utku, bu sözler karĢısında umudunu yitirmedi. (MY,1981:79)

6-Karşı taraf tedbir aldığı, kolay kolay da pusuya düşürülmediği için bu istek

K12. BaĢarılı Olmak

1-Köyün girişindeki kavgayı gömleğine kırmızı mürekkep döküp vurulmuş

numarası yaparak ayıran Utku, başarılı bir iş yapmıştır.

“Tek çare kaçmaktı. Ve öyle yaptılar… Kavgayı yarıda bırakarak kaçtılar. ġoför ile Tutku sevinçle bağırdılar:

-BaĢardın Utku!... Seni kutlarız!...

Ġki kardeĢ, heyecanla sarılıp öpüĢtüler. Sonra, önlerine çocuklarını, kadınlarını katarak olay yerinden kaçan köylülerin, ayrı gruplar halinde, koĢar adımlarla tarlaların derinliklerine doğru uzaklaĢmalarını seyrettiler. Tutku, savaĢ kazanan bir komutanın haklı gururunu duyuyordu. (MY,1981:13)

2-Utku, Tutku ve Önder tüm çocukların tekrar bir araya gelmesini sağlayarak

büyük bir iş başarmışlardır. Bu, Önder‟in ağzından şöyle ifade edilir:

“-BaĢarıyorsunuz çocuklar, Ģimdiden sizi kutlarım!...” (MY,1981:113)

3-Bu bir başarıydı. Utku ile Tutku‟nun başarısıydı. Onlar durumu gördükçe,

belki amcalarından da çok seviniyorlardı. (MY,1981:242)

K13. Takdir Etmek

1-“-Ah, sevgili yeğenlerim, yengeniz sizi karĢısında görünce nasıl ĢaĢıracak

bilemezsiniz! Hele Önder… Hareketinizi bildirecek telgrafı öyle sabırsızlıkla bekliyordu ki… O da sizin baĢarı ile sınıfını geçti. Hep birlikte güzel bir tatili hak ettiniz. Artık yaz boyunca ders yok! Yeteri kadar yoruldunuz çünkü. ġimdi dinlenmek, oynamak sırası. Köyde çok güzel vakit geçireceksiniz, hiç kuĢkunuz olmasın!... “(MY,1981:24)

2-“İkisi de aynı şeyi düşünüyorlardı:

Acaba, ortaokulun ikinci sınıfına “Pekiyi” derece ile geçtiklerini bildiren dokuz- onlarla dolu karnelerine karşılık, yaz tatillerini Ozanlar köyünde, amcalarının yanında geçirmeyi isterlerken yanlış mı karar vermişlerdi?” (MY,1981:49)

K14. Ġnançlı Olmak

“-Kısaca durum bu çocuklar!... Ġki aile arasındaki bu düĢmanlık, köyün bütün sorunlarının baĢında geliyor. DüĢmanlığı ortadan kaldırabildik mi baĢarı kazandık demektir! O zaman köyümüz, okulu, elektriği, yolu, suyu, köprüsü ve çeĢitli kooperatifleriyle uygar bir köy olur!... Ben inanıyorum!” (MY,1981:74)

2-Tutku:

-Sevgili ablalarım, teyzelerim, amcalarım!... Ozanlar köyünde de okul açılacak bir gün!... Bizim bu kardeĢlerimiz de okuma-yazmasını öğrenecekler, bilgilerini arttıracaklar! Okulun açılmasını engelleyen nedenler artık ortadan kalktı! Köyde artık bir kardeĢlik havası var! Siz de gözlerinizle görüyorsunuz!... Bu kardeĢlik havası içinde bu yıl, isterseniz okula kavuĢabilirsiniz!... Biz buna inanıyoruz inandığımız için de bu alfabeleri, defterleri, kalemleri Ģimdiden kardeĢlerimize armağan ediyoruz!... Onları değerlendirmek sizin elinizde!... (MY,1981:179-180)

3-“Kadir Amca, hem gülüyor, hem de:

-Doğrusu ya, diyordu. Ben inanmaya baĢladım. Bu çocuklar bizim yapamadığımızı yapacaklar böyle giderse!... Köyde Ģimdiden bir değiĢiklik oldu bile!... Artık, iki taraftan da çocuklar görebiliyorum bir arada.

Güzel güzel oynuyorlar. Kimse de bir Ģey demiyor onlara!... Bayılıyorum doğrusu!... Kala kala iki ailenin yakınlaĢması kaldı. Onların çocukları arasında da bir yakınlık kuruldu mu bu yolda büyük bir adım atıldı, demektir.” (MY,1981:154)

K17. Oyun Oynamak

1-Öteki gruptaki çocuklar, başlarında Tutku olduğu halde ilginç bir oyuna

dalmışlardı. “Kahkaha oyunu” oynuyorlardı. Tutku, elindeki düğümlü mendili havaya atınca, çocuklar kahkahalarla gülmeye başlıyor, mendili tutunca da birdenbire susuyorlardı. Yani gülmek, mendil havadayken serbest, eldeyken yasaktı. Mendil Tutku‟nun eline gelince, kendilerini tutamayıp gülmeye devam eden çocuklar ise, oyunun kuralları gereğince cezaya çarptırılıyordu. Cezayı başkan seçiyordu. Artık o sırada aklına nasıl bir ceza biçimi gelirse… (MY,1981:87)

2-“Bir gün kadınlardan aldıkları cesaretle köyün çocuklarını yine bir araya

Köy alanında düzenlenen oyuna, bu defa baĢka çocuklar da katılmıĢlardı. Hiçbiri çekingenlik göstermemiĢti.

“Kahkaha”, “Ebeleme”, “Aç Kapıyı BezirgânbaĢı” gibi oyunlardan

sonra Tutku, Utku ve Önder, yanlarında getirdikleri çalgıları çalmaya baĢladılar.” (MY,1981:112)

3-Ġsmet Ağa:

-Ne gezer? diye ekledi. Sinan‟da o göz var mı? Oyun, oyun, oyun… BaĢka bir Ģey düĢündüğü yok!... (MY,1981:156)

4-Tutku Sinan‟a:

-Bugün hava çok güzel, dedi. Bu havada evde oturulmaz! Gel dıĢarıda çalıĢalım!... Hem de oynarız! (MY,1981:160)

5-Bir grup erkek çocuğu, köy yakınındaki toprak düzlükte çelik çomak oyunu

oynuyordu. (MY,1981:190)

K19. Sorumluluk Sahibi Olmak 1-

“Sonra durumun böyle süregelmesinde, erkekler kadar kadınlar da sorumluydu. Çünkü onlar, köy nüfusunun hemen tamamını oluĢturan iki aile arasındaki düĢmanlığı ortadan kaldırmak için bir çaba sarf etmemiĢlerdi. Tersine yangına körükle gider gibi düĢmanlığı arttırmıĢlardı.

SözgeliĢi, Yukarı Mahalle‟de oturan bir kadın, hiçbir zaman çocuğuna AĢağı Mahalle‟nin çocukları için “Onlar sizin kardeĢleriniz” dememiĢti. “Onlar sizin düĢmanınız” demiĢti. AĢağı Mahalle‟nin çocukları için yine aynı Ģeyi yapmıĢtı. Yapıyordu da.

Köyün hiçbir kadını zavallı değildi. O, çocuğuna söz geçirebildiği, onu etkileyebildiği gibi, alıĢtırma yolu ile kocasına da doğru yolu gösterebilirdi. Onu zamanla kandırabilir, düĢmanlık duygularından kurtarabilirdi.” (MY,1981:110-111)

K23. Ġyilik Yapmak 1-

Musa Ağa.

„ġu dünyada ne iyi insanlar var‟ diye düĢünüyordu. Olayı duyan herkes tanıdık olsun ya da olmasın kan vermeye koĢuĢmuĢtu. Bunlardan kan grupları oğlununkine uyanlar, hiç tanımadığı kasabalılardı. Onların bu iyiliklerinin altından

nasıl kalkacağını bilemiyordu. “Gönüllü” olarak gelmiĢler ve kanlarını verdikten sonra gitmiĢlerdi.(MY,1981:218)

K33. Eğitimli Olmak 1-

Murat, Musa Ağa‟nın son olarak İsmet Ağalar tarafından öldürülen halaoğlunun çocuğuydu. 13-14 yaşlarındaydı. Okula gidememiş, bilgisiz ve görgüsüz kalmıştı. Tarlada çalışıyor, hayvan sürüyor, çift sürmede büyüklerine yardım ediyordu. Söylediklerine göre, iyi de silah kullanırdı. (MY,1981:152)

2-

Muhtar Kadir, Ġsmet Ağa‟ya bir biçimine getirip sordu: -Senin oğlan geçti değil mi?

Ġsmet Ağa biraz da kıvanç duyarak:

-Geçti tabi, dedi. Hele bir geçmesin, alırım okuldan vallahi!... Kasabada çocuk okutmak kolay mı? DüĢün ki yemesi var, içmesi var… Kitap defter masrafı var… Orda teyzesinin yanında kalıyor, öyle olduğu halde masrafı bir memur maaĢını buluyor vallahi! (MY,1981:155)

3-

“Utku sözünü tamamlamadan, Önder‟e döndü:

-Bu köyde okul olmadığı için okuma-yazma oranı da düĢük, değil mi? -Evet, çok düĢük tabi…

-Yani kadınların çoğu okuma yazmadan yoksun…

-Çoğu ne demek belki de hepsi… Burada okuma yazmasını bilen kadın sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Bunlardan biri annemdir. Ġnsan bu zamanda okuma yazmasını bilmekle öğünür mü? Bu köyde öğünür iĢte… Ben, okuma yazmasını bilen bir anne-babanın oğluyum demekten, Ģu anda doğrusu mutluluk duyuyorum. “(MY,1981:102)

4-

“Hemen her mektupta kadınlar, uzaktaki yakınına mektup yazmamaktan yakınıyorlar:

-Biliyorsun okumam yazmam yok, diyorlardı. Çocuklar da bilmiyorlar. Okul yok ki öğrensinler… Eksik olmasınlar, Muhtar‟ın Ġstanbul‟dan gelen yeğenleri imdada yetiĢtiler. Ama onlar giderlerse ne yapacağım, bilmem?

Utku da Tutku da köy kadınlarının bu biçim yakınmalarından yararlanmaya çalıĢtılar ve:

-Teyze, dediler. Okuma-yazmanın yararını biliyorsun da hâlâ neden köyde okul açılması için bir çaba sarf etmiyorsunuz?” (MY,1981:108-109)

K36. Yardımsever Olmak 1-

“…Gülnar Yenge de ocağın baĢında akĢam yemeğini hazırlıyordu. Utku:

2-

Utku ile Tutku, amcalarından neden bir köprü yapımına girişilmediğini sordular. Acaba paraları mı yoktu? Aslında parasızlık, bir sorun olmamalıydı. Annelerinden, babalarından öğrenmişler, kitaplarda, gazetelerde okumuşlardı. Her şeyi Devlet‟ten beklememeliydi. Köylerin bu çeşit sorunları “imece” ya da “salma” yoluyla, yani halkın el ele vermesiyle de çözümlenebilirdi. Yeter ki ön ayak olacak kişiler bulunsun. (MY,1981:20)

3-

“-Teyze… KardeĢim ve ben orta ikiye geçtik. Övünmek gibi olmasın ama çok iyi derece ile… Türkçemiz çok iyidir. Ġster misin Kenan‟ı sınava hazırlayalım?

-O da nasıl söz? Tabi isterim!

-O zaman yarından tezi yok… Sabahları gelsin bize. BaĢlayalım… Yalnız bir Ģartla…

-Ne Ģartı?

-Biz hiçbir karĢılık almayız!...

-Yahu, siz ne iyi çocuklarsınız böyle!... Siz buraya el âlemin mektubunu yazmaya, çocuklara ders çalıĢtırmaya mı geldiniz? Yoksa tatil yapmaya mı?

-Tatilin böylesi daha tatlı oluyor Teyzeciğim! (MY,1981:146-147)

3-

Sinan, ağaçta asılı olarak durmaktadır. Onun bağırışlarını duyan diğer çocuklar yardıma koşarlar.

“Ġlk atılan Kenan oldu. “Kimdir?” diye sormadan söğüt ağacına tırmanmaya baĢladı. Ne de olsa köy çocuğuydu. Tıpkı bir kedi gibi hiç güçlük çekmeden çıkabiliyordu yukarılara doğru. Onu Önder izliyordu.

Utku, Tutku ve Gülsüm, aĢağıdan heyecanla bakıyorlardı.

Ġkizler korku içindeydiler. Kenan kurtarmaya çalıĢtığı çocuğu tanıyınca acaba nasıl davranacaktı?

Sinan‟ın güçlükle tutunabildiği dalın üzerindeki kalın dala önce Kenan çıktı. Sonra da Önder. Dengelerini sağladıktan sonra ikisi birden, birer ellerini Sinan‟a doğru uzattılar, bileklerinden tuttular. Sinan rahatladı bir an. KurtulmuĢ sayılırdı. BaĢını kaldırıp kendisini kurtarmaya çalıĢanlara gülümseyerek baktı.

ĠĢte tam bu sırada Kenan, Sinan‟ı tanıdı. Tanıdığını, bakıĢlarıyla, yüzünün çizgileriyle belli etmekten de kendini alamadı. Ġsmet Ağa‟nın oğlunu tutan elinde bir gevĢeme oldu. Tuttuğu bileği bırakacak olsa, Önder‟in gücü, çocuğu tek elle yukarı çekmeye yetmeyecekti. Önder:

-Hadi Kenan çeksene! dedi.

Musa Ağa‟nın oğlu, öylece hareketsiz duruyordu. Önder tekrar konuĢtu:

-Söz konusu bir insanın hayatıdır, unutma Kenan! Bu ne güzel bir Ģeydir bilir misin?

O zaman Kenan, tuttuğu bileği daha bir sıkı, daha bir güçle kavradı. Ardından da:

-Hadi!... dedi Önder‟e

Artık Sinan yukarı çekilmiĢ ve kurtulmuĢtu.” (MY,1981:165-166-167)

K38. Mutlu Olmak 1-

“Çok değil, iki gün sonra köyde tellal bağırıyor, bunu duyan herkes önce ĢaĢkınlık, sonra sevinç içinde kalıyordu.

Tellal:

-Ey ahali! diyordu. Duyduk duymadık demeyin!... Ġsmet Ağa bugünden itibaren tarlasındaki içme suyundan, bütün köy halkının yararlanmasına izin verdi! Artık uzaklara gitmeye hacet kalmadı! Ġsmet Ağa‟nın suyu, yediden yetmiĢe herkese serbesttir! Ey ahali, duyanlar duymayanlara iletsin! “(MY,1981:240)

K42. Ġleri GörüĢlü Olmak 1-

“Ġsmet Ağa.

-Birkaç saat önceydi, dedi. Kaynağın yakınından dolaĢıyordum. Baktım onlardan bir grup çocuk koĢa koĢa geldiler. Su içeceklerdi. Ne var ki oynamaktan dönmüĢlerdi. Kan ter içindeydiler. DüĢündüm. Bu buz gibi suyu hemen içmeleri sakıncalıydı. Hasta olabilirler, belki de yatağa düĢebilirlerdi. Köyümüz malum, ne ilaç var, ne doktor. Yazıktı bu çocuklara. Hemen bağırdım. “olmaz! Ġçmeyin… Yasak!” diye. Onlar bağırmamı duyunca baktılar, beni gördüler. Görür görmez de kaçıĢtılar. Arkalarından “Biraz sonra gelin için!” diye seslendimse de anlaĢılan duymadılar…” (MY,1981:248)

2-

“Tutku:

-Sevgili ablalarım, teyzelerim, amcalarım!... Ozanlar köyünde de okul açılacak bir gün!... Bizim bu kardeĢlerimiz de okuma-yazmasını öğrenecekler, bilgilerini arttıracaklar! Okulun açılmasını engelleyen nedenler artık ortadan kalktı! Köyde artık bir kardeĢlik havası var! Siz de gözlerinizle görüyorsunuz!... Bu kardeĢlik havası içinde bu yıl, isterseniz okula kavuĢabilirsiniz!... Biz buna inanıyoruz inandığımız için de bu alfabeleri, defterleri, kalemleri Ģimdiden kardeĢlerimize armağan ediyoruz!... Onları değerlendirmek sizin elinizde!..”. (MY,1981:179-180)

K44. Soğukkanlı Olmak 1-

Ġyi silâh kullanmakta kendisine büyük güveni olan Murat, Utku‟nun kıĢkırtıcı sözleri karĢısında daha fazla dayanamadı. Musa Ağa‟nın biraz önce verdiği tabancayı belinden çıkardı ve Utku‟ya uzattı. Ardından da:

-Hadi dedi, göster marifetini, iĢte silah!... (MY,1981:205)

K45. Öfke Kontrolünü Sağlamak 1-

Muhtarın Aşağı Mahalle‟den on sekiz yaşlarında bir kızın, Yukarı Mahalle‟den sekiz yaşlarında bir oğlan çocuğunu dövmesi karşısında içinde bulunduğu duygu:

“…Kapıya çıktığında olayın bittiğini görmüĢ, bu arada oğlu ve yeğenleriyle karĢılaĢmıĢtı.

Öfkeliydi. Fakat kendini gülmeye zorlayarak çocukları içeri

çağırdı…” (MY,1981:62)

K46. Kin Tutmamak 1-

Kan davası konusunda, Kenan‟ın, Murat‟tan daha çok İsmet Ağalara kin beslediği Utku ile Tutku‟nun dikkatinden kaçmamıştı. Belli ki Musa Ağa‟nın etkisi büyüktü oğlunun üzerinde. Oysa Murat son öldürülene daha yakındı, onun öz oğluydu.

Kenan, ara sıra Ġsmet Ağaların sözünü eden ikizlere:

-O bizim düĢmanımız1 karĢılığını veriyor ve bütün ısrarlara rağmen yumuĢamıyordu. (MY,1981:153)

2-

“ Musa Ağa, Murat! Bir kenara çekti:

-Unutma, dedi onlar senin babanı öldürmüĢlerdi! ġimdi de acımadan Kenan‟ın kanına girdiler!... Artık Dostluk, kardeĢlik, diye bir Ģey yok!... Öç almak var!... Kana kan isterim Murat!...” (MY,1981:195)

3-

“ Aralarından biri, bir aralık Musa Ağa‟nın yanına sokularak:

-Çok çekti Kenancık, diye mırıldandı. Bunu onların yanına bırakmamak lâzım!...

Musa Ağa, hastaneye hareketinden önce Murat‟a verdiği emri hatırlıyor, usulcacık:

4-

Aslında Musa Ağa, olayın bir kaza olduğunu biliyor, fakat bir türlü bastıramadığı kini, öfkesi nedeniyle, bunda kötü bir amaç olduğuna hem kendisini, hem de çevresindekileri inandırmak istiyordu. (MY,1981:226)

K47. Vefalı Olmak 1-

Köye döndüklerinde Kenan‟ın hala komada olduğunu öğrenen Sinan çok üzülür.

“Bir süre önce ormanda ağaca asılı kaldığı anı hatırlıyor, ilk yardımına koĢan kiĢiyi göz önüne getiriyordu. Bu Kenan‟dan baĢkası değildi. Ġsmet Ağa‟nın oğlu dememiĢ, düĢmanımız dememiĢ, Önder‟in de yardımıyla, düĢüp parçalanmaktan, ölümden kurtarmıĢtı onu… Bu içten bu temiz davranıĢ unutulur muydu hiç?

Kenan‟ın bu duruma gelmesine, istemeyerek de olsa, bir kaza sonucu da olsa kendisi yol açmıĢtı. Kenan‟sa Ģimdi hastanede yatıyordu ve durumu ağırdı. Yardım bekliyordu. Kan bekliyordu. Acaba ona bir yardımı olamaz mıydı? Onun kurtuluĢu için bir katkıda bulunamaz mıydı? Acaba kan veremez miydi?

-Baba! Diye içini çekti, durmamak lâzım, bir Ģeyler yapmak lâzım!... Unutma ki Kenan beni ölümden kurtarmıĢtı!... (MY,1981:214,215)

K48. Alçak gönüllü Olmak 1-

“Muhtar Kadir sonra ikizlere döndü:

-Ben galiba haksızlık ediyorum, dedi. Bu eser sizindir yeğenlerim!... Her Ģeyden önce sizindir! Ne kadar övünseniz azdır. Siz Ozanlar‟a anıtı dikilecek çocuklarsınız.” (MY,1981:184)

K49. GiriĢken Olmak 1-

“Sözlerimi tamamlamadan Önder atıldı:

-Sizi kutlarım!... Çok temiz düĢünceleriniz var!... Yardım da ederim! Ancak benim ortalarda görünmemem gerekir. Muhtarın oğlu olduğumu unutmayın!...” (MY,1981:80)

2-

Bütün arkadaşları göle çamaşıra giden Hüsnü, Utku ile Tutku‟nun kendisine yaptıkları arkadaş olma teklifi karşısında çekingen davranır.

“-O halde bizimle gel!... Biz sana arkadaĢ buluruz! Oynarsın, güzel güzel!... Hüsnü, önce çekindi, onlarla gitmek istemedi. Belli ki annesi ve babası tarafından uyarılmıĢtı. Hele öbür yana, AĢağı mahalleye gitmeye hiç hevesli değildi. Orada kendisini dövüyorlar, ağlatıyorlar sonra da kaba etine bir tekme

vuruyorlardı, kovuyorlardı. Hayır hayır o yana gitmemeliydi. Daha dün canı adam akıllı yanmıĢ, ağzının payını almıĢtı.” (MY,1981:84)

K50. Cesaretli olmak 1-

“-Korkma Metin!... Ben babana söylerim dövmez seni! Hem sen kötü bir Ģey yapmayacaksın ki… Kötü Ģey yapan çocukları döverler… ArkadaĢlarınla oynayacaksın!... Onlar da senin arkadaĢların!...

-Korkmayın çocuklar, dedi yüksek sesle, öteki çocuklara dönerek, babanız sizi dövmeyecek!... Hadi gelin hep birlikte oynayalım!... Onlarla beraber biz de gülelim!...” (MY,1981:90)

K56. Karar Alma Becerisine Sahip Olmak 1-

Tozlu, toprak yollarda kararsız adımlarla hem yürüyor, hem de konuşuyorlardı. Utku:

“ -Her Ģeyden önce, dedi, kötümserliğe kapılmamak gerek. Çocuklar neden oynamaya gelmediler? Bunun nedeni üzerinde durmalıyız. Aslında hangi tarafın olursa olsun, köyün bütün çocukları, düĢmanlık duygusunu unutup bir araya gelebiliyor, birlikte oynayabiliyorlar. Bunu dün gözlerimizle gördük. Eğer bugün köy alanına oynamaya gelmedilerse, bu kendi istekleriyle olmadı. Anneleri babaları tarafından bırakılmalıdırlar. Bu bir gerçek… Bundan sonra biz onların anne ve babalarını kandırmak yollarını aramalıyız! Bana sorarsanız önce annelerden baĢlamalıyız!...” (MY,1981:100)

K58. Ġyimser Olmak 1-

Utku ile Tutku‟nun gelirken hayal ettikleri köy şöyledir:

“…KaynaĢmıĢ bir topluluk… Sorunlarının büyük bir bölümünü çözümleyen, geri kalanını da çözümlemek için sürekli bir çaba ve atılıĢ içinde bulunan bir köy… Korkusuz, kuĢkusuz oynayabilen, kimse tarafından hor görülmeyen, dövülmeyen cıvıl cıvıl neĢeli çocuklar…” (MY,1981:76)

K62. Zamanı Yönetmek 1-

Tutku geri eve dönmek istemektedir. “Utku kardeĢine:

-Dur acele etme, dedi. Beni dinle!... -Dinliyorum.

-Haklısın, bu koĢullarda burada güzel bir tatil yapamayız. Oysa, tatili, yalnız oynamak, eğlenmek olarak kabul etmemek, köydeki günlerimizi bir amaç yolunda

Benzer Belgeler