• Sonuç bulunamadı

B. Türk Edebiyatında eş-Şakâ’iku’n-nu’mâniyye fî ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye

2.1. Dil ve Üslûp

Taşköprülüzâde Ebu’l-Hayr İsâmüddîn Ahmed Efendi (1495-1561) tarafından

Osmanlı bilgin ve sûfilerinin hayat hikâyelerini bir araya toplayan eş-Şakâ’iku’n-nu’mâniyye fî ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye adlı eser, yazıldığı dönemden itibaren büyük bir ilgiye mazhar olmuş ve zeylleri 20. yüzyıl başlarına kadar devam eden bir geleneğin ilk halkasını teşkil etmiştir (İsen, 2010, s. 13). Bu çerçevede eser, Türk biyografi geleneğinin boyutlarının ortaya konması açısından büyük önem arz etmektedir. Tercümenin ötesinde ve aslının genişletilmiş bir örneği konumunda olan, Osmanlı devlet adamı, âlim, şair ve ediplerinin hayatlarının ve eserlerinin yer aldığı Şakâ’ik-i Nu’mâniye ve Zeylleri adlı bu eser, uzun yıllar biyografi alanında önemli bir boşluğu doldurmuştur.

Mecdî Mehmed Efendi tarafından Türkçeye kazandırılan eser, Arapça olan eş- Şakâ’iku’n-nu’mâniyye fî ulemâi’d-devleti’l-Osmâniyye’nin genişletilmiş tercümesinden oluşmaktadır. İncelemeye konu olan Mecdî Mehmed Efendi’nin Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik isimli eseri, Şakâ’ik-i Nu’mâniye ve Zeylleri’nin 1. cildini oluşturmaktadır.

23

Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik, 995/1587 tarihinde Mecdî Mehmed Efendi tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir (Özen, 1975, s. 98). Mecdî Mehmed Efendi, eserinde çevrildiği kaynak dil olan Arapça cümle yapıları ve tamlamaları fazla değiştirmeden Türkçeye aktarmıştır. Eserin, yazıldığı dönemin dil anlayışı bağlamında değerlendirildiğinde, dilinin ağır olmadığı

anlaşılacaktır. Ancak günümüz şartlarında düşünüldüğünde eserin dilinin oldukça ağır olduğu söylenebilir.

Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik isimli eserin temel amacı, Osmanlı bilgin ve sûfilerinin hayat hikâyeleri hakkında ansiklopedik bilgi vermektir. Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik’ta geçen bilgin ve sûfîlerin aldığı eğitim ve yaşadıkları yüzyılardan olsa gerek eserde kullanılan kelimeler Arapça ve Farsça terkiplerle birbirine bağlanmış ve uzun cümleler oluşturmuştur: Ārā-yı Ǿālem-ārā-yı sālikān-ı mesālik-i tevfįķ ve żamāǿir-i Ǿuķde-güşāyān-ı mālikān-ı memālik-i taĥķįķdan pūşįde degüldür ki müsāǾade-i sāǾid-i saǾādet-i ezeliyye ile Ǿilm-i kāmrānį ve rāyet- i kişver-sitānįyi ber ü dūşına alup ħaźāfįr-i meşārıķ u maġāribde efrāħte eyleyen aśĥāb-ı saǾādetden ķanġı śāĥib-i saǾādetdür ki livā-yı vālā-yı rifǾati nigūn-sār olmaya ve ķanġı śāĥib-i žuhūrdur ki ħūrşįd-i devlet ve āftāb-ı saǾādeti evc-i rifǾatde iken zevālini bulmaya (Özcan, 1989, s. 290).

Eserin dilinin genel olarak ağır olmasına rağmen, şahsiyetler hakkında aktarılan hikâyelerde sâde bir Türkçe kullanılmıştır: İnegöl’dendür. Ŧavar żāyiǾ eylemişdür. Anı arar diyü buyurduķdan śoñra bir miķdār daħı tedebbür ü tefekkür idüp bu kimesnenüñ adı

Sevindük’dür ve ŧūbresinde nıśf etmek ile bir pāre peynir ve üç baş śoġanı vardur diyü taǾyįn eyledi (Özcan, 1989, ss. 299).

Mecdî Mehmed Efendi’nin Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik’ında (290-430 sayfalar arası), cümle başında kalıp ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. Bu kalıp ifadeler; “vaktâ ki”, “ittifâkan”, “ba’dehû”, “ba’de’l-‘azl”, “mervîdür ki”, “imtisâlen li’l-emr”, “sâlifü’z-zikr”… şeklinde sıralanabilir. Vaķtā ki merĥūm u maġfūrünleh Sulŧān Bāyezįd Ħān Ġāzį ĥażretlerine devlet ü

24

saǾādetle serįr-i felek-i mesįr ve sipihr-i maśįre cülūs-ı hümāyūn müyesser olup ābā vü ecdādından berü… ittifāķan Mevlānā Ayās’ı ziyārete varup Ǿizz-i ĥużūrında ādāb üzre oturduġımızda Mevlānā Ayās beni Ǿömrinde görmemiş iken baña çeşm-i ħışm ile nigāh idüp baña ħiŧābā “Sen benim vāķıf olduġuñ sırr-ı nühüftemi niçün ifşā eyledüñ. BaǾdehû ŧoķuz yüz on ŧoķuz senesinüñ silkinde münselik olan şehr-i Recebde girü Rum ili ķāđį-Ǿaskeri olup pādşāh ĥażretleri ile Ķızıl-bāş seferinde Şāh İsmāǾįl Bahādır ile Çāldırān’da vāķıǾ olan muĥārebede ĥāżır oldı. BaǾde’l-Ǿazl medāris-i Ŝemān-ı cinān-Ǿunvāndan birisine yevmį yüz yigirmi aķçe ile müderris olup beŝŝ ü neŝŝ-i ‘ulūm itmege meşġūl iken girü maĥmiyye-i İstanbul ķāđįsı olup müddet-i keŝįrātda icrā-yı aĥkām-ı şerǾiyye eyledi. Mervįdür ki fāżıl-ı müşārü’n-ileyh Seyyid Şerįf Cürcānį ĥażretleri ile şerįk olup mizmār-ı fażāǿilde müsābaķa- künān-ı hem-Ǿinān oldılar (Özcan, 1989, s. 294). İmtiŝālen li’l-emr maķbūl telaķķį-i bi’l-ķabūl itmiş iken Ĥaleb’e varup henüz umūr-ı ķażāya tevaġġul itmedin vālid-i Ǿazįzinüñ kendiye ķāđį olma diyü vaśiyyetini pādşāh-ı Ǿālem-penāha Ǿarż idüp cāh-ı ķażādan istiǾfā eyledi (Özcan, 1989, s. 392).Sālifü’ź-źikr Sinān Paşa’nuñ taķallübāt-ı taśarrufāt-ı edvār ile iķbāli idbāra munķalib olup Seferiĥiśār’a nefy olınduķda Mevlānā Luŧfį anuñ ile bile gidüp ħāśśa-i lāzime gibi anuñ yanında müfāreķat eylemedi (Özcan, 1989, s. 296).

İncelenen eserde, Arapça ve Farsça tamlamalar fazlasıyla kullanılmıştır. Farsça terkipler: Zimām-ı mehāmm-ı salŧanat ve Ǿinān-ı yek-rān-ı ħilāfet el virüp esb-i kāmrānı zįr- rānį olan merdān-ı meydān-ı şecāǾatden ķanġı şeh-süvārdur ki merākib-i kevākib-i

zindeġānįsi śademāt-ı ĥavādiŝ-i eyyām ile şikeste-pā olmadı. Arapça terkipler: Ǿināyetu’llāh, ħalįlü’r-raĥmān, kābiren Ǿan kābir, žıllu’llāh, baǾde’l-Ǿaśr, baǾde’ŧ-ŧaǾām, BaǾde’l-Ǿazl.

Şahsiyetlerin hayat hikayeleri anlatılırken ve eğitimleri hakkında bilgi verilirken ayet ve hadislerden de yararlanmıştır: Ol kāmil-i mükemmel daħı Fe emmā men ŝeķulet

mevāzįnuh, Fe huve fį Ǿįşetin rāżiyeh feĥvāsınca seng-i ķadri ziyāde olan fāżıl śavbına māǾil olup ol maķūleleri tercįĥ itmekde bį-iħtiyār idi (Özcan, 1989, s. 310). Mervįdür ki ĥasenü’l-

25

ħaŧŧ min esbābü’n-neşāŧ feĥvāsınca ħūb-ı ĥaŧŧa dest-res bulup naķş-nigįn ŧābǾ-ı ŧabǾ-ı maŧbūǾ olmaġa lāyıķ-ı fāǿiķ yazı yazardı (Özcan, 1989, s. 311).

İncelemeye konu olan metinde tamlamalarla kurulmuş uzun cümleler görüldüğü gibi kısa cümleler de bulunmaktadır: MüǾellif-i Şaķāǿiķ’uñ ħālidür (Özcan, 1989, s. 395). Bu maĥlaś ile meşhūr olup ism-i sāmįsine žafer müyesser olmadı (Özcan, 1989, s. 421). Sālifü’ź- źikr Mevlānā Kemāl’üñ oġlıdur (Özcan, 1989, s. 423).

Mecdî Mehmed Efendi, Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik’ında (290-430 sayfalar arası), kendi eklemelerini “Mervîdür ki”, “menkûldür ki”, “nakl eyledi ki”… kelimelerinden sonra aktarmıştır: Mervįdür ki evāħir-i Ǿömrinde Ayaśofya CāmiǾi’nde bir cumǾa güni Ķurǿān-ı Ǿažįmi itmām idüp tefsįr-i şerįfi iħlāśla ħatm eyledükde ol meclis-i fażāǿil-i celįsde

Müslümānlara ħiŧāben… (Özcan, 1989, s. 292). Menķūldür ki Mevlānā Luŧfį maĥall-i ķatle gider iken yoluñ iki cānibinde ŧuran müslümānları kendinüñ ħilāf-ı Ǿālemüñ vaĥdāniyyetine iķrārına ve inkārı lāzım olanlaruñ inkārına eśrārına işhād idüp muttaśıl sāĥa-i derūn-ı pākini gerd-i sūǿ-i iǾtiķādden tebriǾe ve Ǿaķįdesini keder-i ilĥāddan taśfiye eyledi (Özcan, 1989, s. 298).Naķl eyledi ki Mevlānā Müftį ǾAlį Efendi’nüñ maraż-ı mevtinde pederim ile Ǿıyādete varup muśāĥabete şürūǾ itdügimizde vālid-i Ǿazįzimle ikisi ber-ā-ber söz söyleşüp pederim girye eyledi… (Özcan, 1989, s. 308).

Mecdî Mehmed Efendi Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik’ında (290-430 sayfalar arası), başkasına ait olan cümleleri olduğu gibi aktarmıştır: Maĥmūd Paşa Medresesi’nde bir gün ders-ħānede ders ü ifādeye meşġūl iken müǿeźźin eźāna bedǾen idüp Allāhu ekber didükde mevlānā-yı mūmā- ileyh teǾālā ve nuķaddisu diyüp “Bu lafž-ı şerįfi müǾeźźinden muķaddem melāǿikeden istimāǾ itmiş idim.” didi (Özcan, 1989, ss. 318). “Ey nūr-ı dįde başıñı açma hevā bāriddür. Nāgāh saña żarar eyleye.” didi.“Senüñ kimseleri göricek gözlerüñ yoġ idi. Beni niçe gördüñ ve benim baş açuķ oturduġımı neden bildüñ?” diyicek (Özcan, 1989, s. 319).

İncelenen kısımda geçen şahsiyetler hakkında bilgi verilirken nazım ve nesir bir arada verilmiştir: Ĥażret-i muĥavvelü’l-aĥvāl ve muķadderü’l-ācāl ezel-i āzālde itdügi farż-ı ķaŧǾį

26

mūcibince dest-i meniyye anı emniyyesine ittiśālden ķaŧǾ u istįśāl idüp ol fāżıl-ı bā-iĥtirāmı iĥtirām itmegin ŧūlį Ǿömr müyesser olmayup teǾlįf ü taśnįfe iştiġāle zemān olmadı. ŞiǾr:

Ǿİlm-i dāred ŧuruķ-ı gūn-ā-gūn Merd ez ĥadd-i żarūret bįrūn

ǾÖmr kem fażl u edeb bisyār est

Kesb-i ān kun ki turā nāçār est (Özcan, 1989, s. 295).

Gencūr-ı beżāyiǿ-ı bedāyiǿ behiyye-i şehiyye olan naķķādān-ı Ǿālim müǾellefātında derc ü ibdāǾ eyledükleri Ǿaķāǿiķ-ı ħaķāǿiķ-ı Ǿulūm ve ecnās-i beżāyiǿ-i fünūna vāśıl oldı. ŞiǾr:

Ser çeşme-i taĥśįl kitābest kitāb Aśl-ı heme teshįl kitābest kitāb

Genc-i hünerest ve kān-ı Ǿirfān u kemāl

Sermāye-i tekmįl kitābest kitāb (Özcan, 1989, s. 296).

Benzer Belgeler