• Sonuç bulunamadı

STREELİNG ÜNİVERSİTESİ — ... Eski Trantor'un Streeling bölgesindeki yüksek öğrenim müessesesi...

Üniversitenin günümüzde büyük önem kazanmasının nedeni, bilim ve klasik edebiyat dallarındaki ünü değildir.

Üniversitedeki bilgin ve öğrenci kuşakları, Streeling'in sonraları Hari Seldon'un kaçışı sırasında orada kısa bir süre kaldığı için hatırlanacağını bilselerdi herhalde çok şaşırırlardı.

GALAKSİ ANSİKLOPEDİSİ

Hummin'in usulca söylediği bu sözlerden sonra Hari Seldon sıkıntılı bir sessizlik içinde oturdu. Birdenbire eksikliklerini hatırlayarak için için büzüldü sanki.

Yeni bir bilim oluşturmuştu: Psiko-tarih. Ama aslında bu sadece bir matematik oyunuydu, hepsi o kadar. Boş formüllere biraz anlam kazandırabilecek tarih bilgisi neredeydi? Onda yoktu bu bilgi. Tarih, matematikçiyi hiçbir zaman ilgilendirmemişti. Helicon tarihini de kaba hatlarıyla biliyordu. Peki, bunun dışında? Diğer öğrendikleri herhalde başkalarının toparladıklarından farksızdı. Yarı efsane ve yarı (herhalde) çarpıtılmış bilgi kırıntıları.

Profesör, insan yine de İmparatorluğun çöktüğünü nasıl söyleyebilir, diye düşündü. Kabul edilmiş bir İmparatorluk olarak on bin yıldan beri yaşıyor. Ondan önce de Trantor, etrafa hakim olan bir krallıktı. İki bin yıl yaşadı. Hemen hemen bir imparatorluk gibiydi. Sonra Trantor gitgide güçlendi. Ve gezegen de şimdi 'Ölümsüz Dünya' denilen duruma geldi. Bir dünyayı kaplayan kalabalık bir kent haline.

Evet, son dört yüz yıl karışıklıklar arttı. İmparatorlar suikaste uğradılar ve darbeler yapıldı. Ama şimdi bu fırtınalı süre de durulmaya başladı. Şimdi galaksi her zamanki kadar sakin. I. Cleon ve ondan önce babası VI. Stanel'in yönetiminde gezegenler zenginleşti. Cleon da bir despot sayılmıyor. Müessese olarak İmparatorluklardan hoşlanmayanlar bile Cleon hakkında söyleyecek pek kötü bir söz bulamıyorlar. Eto Demerzel'i yerip duruyorlar, o da başka.

O halde neden Hummin, Galaksi İmparatorluğunun çökmekte olduğunu söyledi? Hem de böyle kesinlikle?

Tabii Hummin bir muhabir. Herhalde galaksi tarihini de bütün ayrıntılarıyla biliyor. O sözlerinin nedeni bu mu? Eğer öyleyse bildiği nedir?

Seldon birkaç kere Hummin'e bunu sormak istedi. Ama muhabirin ciddi suratındaki bir şey onu engelledi. Galaksi İmparatorluğunun hep var olacağına Seldon her zaman inanmıştı. Belki yanılmıştı. Ama öyleyse de bunu bilmek istemiyordu. Hayır, yanılmış olduğuna inanamazdı. Evren nasıl sona eremezse, İmparatorluk da öyle çökemezdi.

Profesör uyumak için gözlerini yumdu. Ama tabii uyuyamadı. Psiko-tarih kuramımı geliştirmek için evren tarihini mi incelemem gerekiyor, dedi kendi kendine. Bunu nasıl yaparım? İnsanların yaşadığı yirmi beş milyon dünya var. Tarihleri sonsuz ve karmaşık. Bütün bunları nasıl incelerim? Ayrıca psiko-tarihin, her dünyanın diğerleri üzerindeki etkilerini de hesaba katması gerekiyor. Bir insan yirmi beş milyon dünyanın tarihlerini nasıl öğrenir ve birbirleri üzerindeki etkilerini nasıl inceler? İmkânsız bu."Seldon hafif bir gücün kendisini ittiğini hissetti, hava taksisinin yavaşladığını anladı. "Ne var?" diye sordu.

Hummin, "Bir hayli yol aldık," dedi. "Artık biraz durabilir, bir şeyler yiyip içebiliriz. Tuvalete de gideriz."

On beş dakika sonra ışıklı bir alana geldiler. Taksi döndü, diğer beş altı taşıtın yanma park etti.

* * *

Hummin bir bakışta alanı, diğer taksileri, büfeyi, yolları ve erkeklerle kadınları gördü sanki. Dikkat çekmemeye çalışan, ama bunu nasıl başaracağını da bilemeyen Seldon onu izliyordu.

Küçük bir masaya oturarak istediklerini almak için düğmelere bastılar. Matematikçi kayıtsız bir tavır takınmaya çalışarak, "Her şey yolunda mı?" dedi.

"Öyle gözüküyor."

"Bunu nasıl anladınız?"

Hummin siyah gözleriyle bir an profesöre baktı. "Önsezi.

Yıllar boyunca haber toplamanın verdiği bir yetenek. İnsan bir bakıyor ve anlıyor. ‘Burada haber yok,' diyor."

Seldon başım salladı. Rahatlamıştı. Ama sandviçten ilk lokmayı ısırır ısırmaz yine keyfi kaçtı. Yüzünde şaşkınlık ve kırgınlıkla muhabire baktı.

Hummin, "Bu yol kenarındaki bir büfe, dostum," dedi.

"Servis çabuk, yemek ucuz, ama pek de iyi değil. Bu besin Trantor'da yetiştiriliyor ve içine fazla keskin maya katılıyor.

Trantor'luların damakları bu tada alışık."

Seldon lokmasını zorlukla yuttu. "Ama otelde..."

"O sırada İmparatorluk Bölgesindeydiniz, Seldon. Orada besinler ithal edilir ve çok kaliteli mikro-yiyecek kullanılır.

Tabii o yemekler çok da pahalıdır."

Matematikçi sandviçten bir lokma daha alıp alamayacağını düşünüyordu. "Yani ben Trantor'da kaldığım sürece..."

Hummin onu susması için uyarıyormuş gibi dudaklarını büzdü. "Kimsede daha iyi şeylere alışıkmışsınız gibi bir

izlenim bırakmayın. Trantor'da bazı yerlerde aristokrat sanılmak, Dış Dünyalı olmaktan daha kötüdür. Ama emin olun, yemekler her yerde bu kadar kötü değildir. Bu yol kenarındaki büfelerin kalitesiz yemek verdikleri bilinen bir gerçektir. O sandviçi yutmayı başarabilirseniz, ondan sonra Trantor'un her yerinde rahatlıkla yemek yiyebilirsiniz. Bu sandviçin size bir zararı da dokunmaz. Çürük ya da kokmuş değil. Sadece tadı keskin. Buna alışabilirsiniz de. Güzel yiyecekleri tüküren ve tatlarının gezegendekiler kadar keskin olmadığını söyleyen Trantor'lularla da karşılaştım."

Profesör, "Trantor da fazla yiyecek üretiyorlar mı?" diye sordu. "Ben her zaman Trantor'u beslemek için gezegenin etrafındaki dünyalardan yüzlerce şilep gönderildiğini duydum. Hem de her gün."

"Biliyorum. Ve yüzlerce şilebin de artık maddeleri götürdüğünü söylerler. Bu hikâyeyi daha güzel bir hale sokmak için aynı şileplerin buraya yiyecek getirdiklerini ve artıkları götürdüklerini söyleyebilirsiniz. Çok miktarda besin ithal ettiğimiz doğru. Ama onların çoğu lüks şeyler. Yine bol miktarda çöp de yolluyoruz. Kokmaması için işlemden geçirilmiş maddeler. Bunlar çok önemli bir organik gübre sayılıyor. Diğer dünyalar için de çok gerekli. Ama bu bütünün sadece küçük bir parçası."

"Öyle mi?"

"Evet. Denizdeki balıklardan başka, her yerde bostanlar ve bahçeler var. Meyve ağaçlan, tavuk ve tavşanlar da. Mikro-organizma çiftlikleri de. Bunlar genellikle ‘maya çiftlikleri' diye tanımlanıyor. Ama aslında maya, ürünün pek azını oluşturuyor. Artık maddelerin de çoğunu burada gübre olarak

kullanıyoruz. Aslında Trantor pek çok bakımlardan pek büyük ve fazla gelişmiş bir uzay kenti gibidir. Hiç o kentlerden birine gittiniz mi?"

"Evet, gittim."

"Uzay kentleri aslında kapalı toplumlardır. Her şey yapay olarak düzenlenir. Yapay havalandırma, yapay gece ve gündüz, daha pek çok şey. Trantor'un tek farkı, en büyük bir uzay kentinde bile sadece on milyon insanın yaşaması Trantor'un nüfusu bunun dört bin katı. Tabii bizim dünyamız gerçek yer çekiminin etkisinde. Ve hiçbir uzay kenti bizim mikro-besinlerimizle boy ölçüşemez. Hayal edilemeyecek kadar büyük maya tanklarımız, mantar fıçılanınız ve yosun gölcüklerimiz var. Yapay tat konusunda da çok ustayız.

Besinlere bundan bol bol katıyoruz. İşte yediğiniz sandviçin tadını da bu sağlıyor."

Matematikçi sandviçinin büyük bir kısmını yemişti. İlk lokma kadar kötü de gelmemişti. "Bu beni etkilemeyecek, öyle mi?"

"Barsak bakterilerini etkiliyor ve arada sırada bir Dış Dünyalı ishal de oluyor. Ama ender görülüyor bu. Ve insan bu duruma çabuk bağışıklık kazanıyor. Onun için şimdi dondurmalı sütünüzü için. Ama tabii onun da tadı hoşunuza gitmeyecek. Ancak içinde ishali engelleyen bir madde var.

Böyle besinlere karşı hassas olsanız bile, o sizi korur."

Seldon huysuzlandı, "Lütfen bundan söz etmeyin, Hummin," dedi. "İnsan böyle sözlerin etkisinde kalabilir."

"Sütünüzü bitirin ve etkiyi de unutun."

Yemek sona erinceye kadar konuşmadılar, kısa bir süre sonra da tekrar yola çıktılar.

* * *

Yine tünelde hızla ilerliyorlardı. Matematikçi son saat boyunca kafasını kemiren soruyu sormaya karar verdi.

"Neden Galaksi İmparatorluğunun çöktüğünü söylediniz?"

Hummin dönerek profesöre baktı. "Muhabir olduğum için istatistik bombardımanına tutuluyorum. Neredeyse kulaklarımdan istatistikler fışkıracak. Onların pek az bir bölümünü yayınlamama izin veriyorlar. Trantor'un nüfusu azalıyor. Nüfus yirmi beş yıl önce hemen hemen kırk beş milyardı.

"Nüfusun azalmasının bir nedeni, doğum oranının düşmesi.

Evet, Trantor da doğum oranı hiçbir zaman yüksek değildi.

Gezegende dolaşırken fazla çocukla karşılaşmazsınız. Yani bu müthiş nüfusa oranla. Ama yine de doğum sayısı azalıyor.

Ayrıca göç de başladı. Trantor'dan ayrılanların sayısı buraya gelenlerden çok daha fazla."

Seldon. "Bu yüksek nüfusa bakılırsa, hiç de şaşılacak bir şey değil," dedi.

"Ama yine de olağanüstü bir durum. Çünkü daha önce böyle bir şey olmadı. Ayrıca, bütün galakside ticaret durgunlaşıyor. Çok kimse bu ara ihtilâl olmadığı ve her şey sakin gözüktüğü için geçmiş birkaç yüzyılın dertlerinin sona erdiğini düşünüyor. Ancak siyasal çekişmeler, ayaklanmalar ve huzursuzluk da bir tür canlılık işaretleridir. Ama şimdi

genel bir yorgunluk görülüyor. Etraf sakin. Halk memnun ve zengin olduğu için değil. Yorulduğu ve çabalamaktan vazgeçtiği için."

Matematikçi kuşkuyla, "Ah, bilmem ki..." diye mırıldandı.

"Ben biliyorum. Biraz önce sözünü ettiğimiz karşıt-çekim olayı da yine bir örnek. Birkaç karşıt-çekim asansörümüz var.

Ama yenileri yapılmıyor. Bu kazançlı olmayan bir çaba ve kimse de bu işlemi kârlı bir hale sokmak için çalışmıyor.

Teknolojik ilerleme oram yüz yıllardan beri yavaşlıyor. Artık sürünür gibi ilerliyor. Bunu fark etmediniz mi? Siz bir matematikçisiniz."

"Bu konuyu düşündüğümü söyleyemem."

Kimse düşünmüyor zaten. Her şeyi olduğu gibi kabul ediyorlar. Günümüzde bilim adamları her şeyin imkânsız, yararsız ya da uygulaması zor olduğunu söylemekte ustalar.

Herhangi bir planı hemen reddediyorlar. Siz meselâ... Psiko-tarih konusunda ne düşünüyorsunuz? Kuramsal açıdan ilginç, ama uygulama bakımından yararsız olduğunu. Öyle değil mi?"

Profesör, "Hem hayır, hem evet," dedi. Sinirlenmişti.

"Uygulama açısından yararsız. Ama macera isteğim söndüğü için de değil. Bundan emin olabilirsiniz. Psiko-tarih gerçekten yararsız."

Muhabir alayla, "İmparatorluğun yaşadığı bu kokuşmuş havada size öyle geliyor hiç olmazsa," diye mırıldandı.

Seldon öfkeyle, "Havanın kokuşmuş olduğu sizin iddianız,"

dedi. "Yanılmış olamaz mısınız?"

Hummin bir an durdu, yüzünde düşünceli bir ifade belirdi,

"Evet, yanılmış olabilirim. Ben sadece önsezilerime dayanarak bir tahminde bulundum. Bana psiko-tarih gibi bir teknik gerekli."

Matematikçi omzunu silkti ama faka da basmadı. "Ben de size verebileceğim böyle bir teknik yok. Ama bir an haklı olduğunuzu düşünelim. İmparatorluğun çökmekte olduğunu ve sonunda parçalanacağım kabul edelim. İnsanlar yine yaşayacaklar."

"Ama hangi koşullar altında? Trantor, güçlü yöneticiler sayesinde hemen hemen on iki bin yıl barışı korumayı başardı sayılır. Evet, ayaklanmalar, yerel iç savaşlar, felâketler görüldü. Ama genellikle geniş bölgelerde barış vardı Neden Helicon o kadar İmparatorluk yanlısı? Yani sizin dünyanız?

Çünkü küçük bir gezegen o. İmparatorluk onu korumasaydı, komşuları Helicon'u çoktan yutarlardı."

"İmparatorluk çökerse evrensel bir savaş ve anarşi görüleceğini mi söylemek istiyorsunuz?"

"Tabii. Ben genel olarak İmparatordan da, İmparatorluk müesseselerinden de hoşlanmam. Ama elimde olanların yerine geçirebileceğim bir şey de yok. Barışı, İmparatorluktan başka hangi gücün sağlayacağını bilmiyorum. Ve elime boy le bir şey geçinceye kadar İmparatorluğu gözden çıkarma ya hazır değilim."

Seldon, "Sanki Galaksi sizin kontrolünüzdeymiş gibi konuşuyorsunuz," dedi. "Elinize böyle bir şey geçinceye kadar... Gözden çıkarmaya hazır değilsiniz. Siz kim oluyorsunuz da böyle konuşuyorsunuz?"

Hummin. "Ben genel olarak ve mecazi bir biçimde konuşuyorum," diye cevap verdi. "Yoksa Chetter Hummin için kaygılandığım yok. İmparatorluk ben ölünceye kadar da çökecek değil. Hatta benim sağlığımda durum düzeliyormuş gibi de olabilir. Çöküşler dümdüz bir çizgiyi izlemezler. Belki son parçalanma ancak bin yıl sonra olacak Tabii ben o sırada çoktan ölmüş olacağım. Ve herhalde soyumdan kimse de kalmayacak. Kadınlar konusunda zaman zaman önemsiz ilişkiler kuruyorum. Çocuğum yok. Olmasını da istemiyorum.

Kadere rehineler bırakmayacağım. O konuşmanızdan sonra hakkınızda bilgi topladım, Seldon Sizin de çoluk çocuğunuz olmadığını biliyorum."

"Annemle babam ve iki erkek kardeşim var. Ama çocuğum yok." Matematikçi zorla gülümsedi. "Bir ara bir kadına çok bağlandım. Ama o, matematik bilgisine daha bağlı olduğumu düşündü."

"Gerçekten öyle miydi?"

"Bana öyle gözükmüyordu. Ama sevgilim öyle düşünüyordu. Onun için de beni terketti."

"O zamandan beri ciddi bir ilişkiniz olmadı mı?"

"Hayır, olmadı. O ıstırabı hâlâ gayet iyi hatırlıyorum."

"O halde bu sorunla ilgilenmemiz iç'n bir neden yok. Biz yaşayacağımız kadar yaşarız. Acı çekmeyi de bizden çok sonra geleceklere bırakırız. Daha doğrusu, önceleri bunu kabul edebilirdim. Ama artık yapamam. Çünkü şimdi elimde bir araç var. Duruma da hâkimim."

Seldon, "Nedir o araç?" diye sordu ama cevabı biliyordu.

Hummin, "Siz!" dedi.

Profesör yalnızca başını salladı. "Çok yanılıyorsunuz. Ben kullanmaya değecek bir araç değilim."

"Neden?"

Matematikçi içini çekti. "Bunu size kaç kere tekrarlamam gerekiyor? Psiko-tarih pratik bir bilim değil. Güçlük temelde.

Evrenin bütün zamanı ve mekânı, problemlerin çözülmesi için yeterli olamaz."

"Bundan emin misiniz?"

"Ne yazık ki eminim."

"Aslında Galaksi İmparatorluğunun geleceğini saptamanıza gerek yok. Her inşam, hatta her gezegeni incelemenize de gerek yok. Yalnızca cevaplamanız gereken bazı sorular var.

Galaksi İmparatorluğu yıkılacak mı? Yıkılacaksa ne zaman?

Ondan sonra insanlığın durumu ne olacak? Çöküşü engellemek için bir şey yapılabilir mi? Ya da daha sonraki koşullan yumuşatmak için? Bence bunlar nispeten basit sorular."

Profesör yine başını sallayarak kederle gülümsedi.

"Matematik tarihi pek karmaşık bir biçimde cevaplanan ya da hiç cevaplanamayan sorularla doludur."

"Yapılabilecek hiçbir şey yok mu? İmparatorluğun çöktüğünü görüyorum ama bunu kanıtlayamam. Vardığım bütün sonuçlar öznel. Yanılmadığımı göstermem imkânsız Bu düşünce çok ciddi ve sarsıcı olduğu için, insanlar vardığım öznel sonuçlara inanmamayı tercih ediyorlar. Çöküşü engellemek ya da hiç olmazsa etkilerini hafifletmek için yapılabilecek bir şey de yok. Ama siz yaklaşan çöküntüyü kanıtlayabilirsiniz. Ya da böyle bir şey olmayacağını."

"İşte benim yapmam imkânsız olan da bu. Kanıt olmayan yerde sizin için bir kanıt bulamam. Pratik olmayan bir matematik sistemini uygulanabilecek bir hale sokamam."

Hummin, "Eh," dedi. "Siz de çöküntünün bir parçasısınız.

Yenilgiyi kabule hazırsınız çünkü."

"Başka seçeneğim var mı ki?"

"Deneyemez misiniz? Belki çabalarınızın boşa çıkacağına inanıyorsunuz. Ama hayatınız boyunca yapabileceğiniz daha iyi bir şey var mı?"

Seldon gözlerini kırpıştırdı. "Milyonlarca dünya.

Milyarlarca kültür. Katrilyon insan. Desilyon ilişki. Ve siz benim bütün bunları alıp bir düzene sokmamı istiyorsunuz."

"Hayır, ben sadece denemenizi istiyorum. Milyonlarca dünya, milyarlarca kültür, katrilyon insan ve desilyon ilişki için. İmparator için değil. Demerzel için de değil. İnsanlık için."

Profesör, "Başarılı olamam," dedi.

"O zaman da daha kötü bir durumda olmayız. Deneyecek misiniz?"

Seldon istememesine rağmen, "Evet, deneyeceğim," dedi ve bunun nedenini de anlayamadı. Böylece ömrü boyunca izleyeceği yol da çizilmiş oldu.

* * *

Yolculuğun sonuna gelmişlerdi. Hava taksisi büfenin önündekinden daha geniş bir alana girdi.

Hummin taşıtı teslim ederek döndü. "Burada açık açık girişilecek bir saldırıya karşı güvendesiniz, Seldon. Burası Steerling Sektörü."

"Steerling mi?"

"Herhalde buraya, bölgeyi yerleşilebilecek hale sokan ilk insanın adını verdiler. Sektörlerin çoğu bir insanın adını taşır.

O yüzden de isimlerin çoğu çirkindir, bazılarını söylemek de zordur. Ama burada yaşayanlara, sektöre Tatlı Koku gibi bir tat takmalarını önerirseniz herhalde kavga çıkar."

Matematikçi etrafı kokladı. "Burasının pek tatlı koktuğu da söylenemez ya!"

"Bütün Trantor için aynı şey geçerli. Bu havaya alışmalısınız."

Profesör, "Geldiğimize seviniyorum," dedi. "Buradan hoşlanmış değilim ama takside oturmaktan yoruldum.

Trantor'u dolaşmak korkunç bir şey olmalı. Helicon'da bir yerden diğerine hava yoluyla gideriz. Yolculuk şimdikinden de daha kısa sürer."

"Bizde de hava jetleri var."

"O halde neden..."

"Hava taksisini fazla dikkati çekmeden kiralayabildim.

Ama hava jeti tutmak çok daha zor olurdu. Burası ne kadar güvenli olursa olsun, Demerzel'in şu anda yerinizi bilmesini de istemem. Zaten yolculuğumuz da tam anlamıyla sona

ermiş sayılmaz. Son aşama için ekspres yoldan yararlanmamız gerekiyor."

Seldon muhabirin neden söz ettiğini anladı. "Şu elektromanyetik alan üzerinde giden tek raylı açık taşıtları mı kastediyorsunuz?"

"Evet."

"Helicon'da onlardan yok. Aslında ihtiyacımız olduğu da pek söylenemez. Trantor'a ilk geldiğim gün ekspres yoldan yararlandım. Havaalanından otele gitmek için. Bu yenilik hoşuma gitti. Ama her zaman o yoldan yararlansaydım herhalde sonunda kalabalık ve gürültüden çok rahatsız olurdum."

Hummin gülümsedi. "Eh, ekspres yol konusunda uzman olmuşsunuz. Onun için de duraklamayacak, sendelemeyeceksiniz tabii. Haydi, gelin."

Yolda ağır ağır ilerlediler. Burada ışık, kapalı havada olduğu kadardı. Arada sırada etraf, güneş bulutların arasından gözükmüş gibi aydınlanıyordu. Seldon havanın gerçekten kapalı olup olmadığını anlamak için başını kaldırdı. Ama yukardaki ‘gökyüzü'nü yaygın bir ışık aydınlatıyordu.

Muhabir onun bu hareketini fark etmişti. "Işıktaki bu değişiklik insanın ruhsal durumuna uyuyor. Bazı günler insan sokağın çok güneşli olduğunu düşünüyor. Bazen de burası şimdikinden daha loş oluyor."

"Ama yağmur ya da kar yağmıyor, değil mi?"

"Dolu ve tipi de yok. Acı soğuk, fazla nem de. Trantor' un şimdi bile beğenilecek tarafları var."

İnsanlar iki yöne doğru da gidiyorlardı. İçlerinden önemli bir kısmı gençti. Hummin'in doğum oranıyla ilgili sözlerine rağmen çocuklar da vardı. İnsanların çoğu oldukça zengin ve saygıdeğer gözüküyordu. Kılıklar İmparatorluk Sektöründekilerden daha sadeydi. Hummin'in Seldon'a seçtiği kılık buraya çok uygundu. Pek az kimse şapkalıydı.

Matematikçi rahat bir soluk alarak şapkasını çıkardı.

Yolda araçlar gözükmüyordu. Profesör muhabire bundan söz etti.

, Hummin, "İmparatorluk bölgesinde araç sayısı fazla,"

dedi. "Çünkü o araçlara resmi görevliler biniyor. Diğer sektörlerde özel taşıt pek az. Zaten aynı tünellerden gidip geliyorlar. Aslında taşıtlara gerek de yok. Çünkü burada ekspres-yol var. Kısa mesafeler için yürüyen koridorlar daha kısa mesafeler için ise yürüyüş yolları var. Böylece bacaklarımızı kullanıyoruz."

İlerideki istasyondan bir ekspres-yol taşıtma bindiler.

Seldon, Hummin'e döndü. "Şimdi nereye gidiyoruz?"

"Streeling Üniversitesine."

"Ah, o yüzden sektörün adı bana tanıdık geldi.

Üniversitenin adım duydum."

"Buna şaşmadım. Trantor'da hemen hemen yüz bin yükseköğrenim müessesesi var. Ve Streeling de en üstün sayılan bin okuldan biri."

"Ben orada mı kalacağım?"

"Bir süre için. Üniversite kampüsleri herkesin giremeyeceği güvenli yerlerdir. Orada güvende olacaksınız."

"Ama beni orada iyi karşılayacaklar mı?"

"Neden karşılamasınlar? Son zamanlarda iyi matematikçi bulmak zorlaştı. Belki sizden yararlanabilirler. Siz de onlardan. Üniversiteyi sadece gizlenecek bir yer olarak kullanamazsınız."

"Yani Streeling'in fikirlerimi geliştirebileceğim bir yer olduğunu söylemek istiyorsunuz..."

Hummin ciddi bir tavırla, "Söz verdiniz," dedi.

Seldon düzeltti. "Deneyeceğime söz verdim." İçin için de ekledi. "Bu da kumdan ip yapacağıma söz vermeye benziyor."

* * *

Ondan sonra konuşmadılar. Seldon, Streeling Sektöründeki binaları seyre başladı. Bunlardan bazıları alçak, bazıları ise

‘gökdelen' gibiydi. Matematikçi bir süre sonra ışığın sönükleştiğini fark ederek Hummin'e döndü.

Muhabir genç adamın ne düşündüğünü tahmin etmişti.

"Akşam oldu. Gece yaklaşıyor."

Profesör kaşlarını kaldırarak dudaklarını büktü. "Etkileyici bir şey bu. Gözlerimin önünde bir sahne beliriyor. Bütün gezegen karanlıklaşıyor. Birkaç saat sonra da yeniden

Profesör kaşlarını kaldırarak dudaklarını büktü. "Etkileyici bir şey bu. Gözlerimin önünde bir sahne beliriyor. Bütün gezegen karanlıklaşıyor. Birkaç saat sonra da yeniden

Benzer Belgeler