• Sonuç bulunamadı

ÖZEL HAYATIN GĠZLĠLĠĞĠNĠN KANUNLAR TARAFINDAN KORUNMAS

ĠKĠCĠ BÖLÜM ÖZEL HAYAT

2.6. ÖZEL HAYATIN GĠZLĠLĠĞĠNĠN KANUNLAR TARAFINDAN KORUNMAS

Yaşamın her alanında olduğu gibi hukuk alanında da en değerli varlık insandır. İnsanın maddi ve manevi değerleri vardır ve bu değerler hukukça korunmalıdır; kişinin medeni haklara sahip olabilme ve bunu kullanabilme hakları, hayatı, vücut bütünlüğü, adı, görüntüsü, ailesi, özel hayatı, şeref ve haysiyeti mutlaka güvence altına alınmalıdır (Günaydın, 2007: 151).

Bu gereklilikten ötürü özel hayatın gizliliği ve korunması kavramı hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanlarında farklı şekillerde düzenlenmiştir. Kamu hukuku açısından özel hayatın gizliliği ve korunması kavramı, 1961 Anayasasının “Kişi Hakları ve Ödevleri” bölümünün ikinci başlığında “özel hayatın korunması” şeklinde tanımlanmıştır. 1982 Anayasasında, “kişinin hak ve ödevleri başlıklı ikinci bölümünün dördüncü başlığında “özel hayatın gizliliği ve korunması” kavramına yer verilmiştir. Böylelikle özel hayatın gizliliği ve korunması kavramının her fert için

tartışmasız nitelikte temel bir hak olduğu fikri kurallaşmıştır. Bu hak kişilere bağlı olarak, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez nitelikte bir hak sayılmaktadır (Yıldız, 2007: 179).

Özel hukuk açısından özel hayatın gizliliği ve korunması kavramı ise

temel bir şahsiyet hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Özel hayatın gizliliği ve korunması hakkının bir şahsiyet hakkı olması, onu herkesin sahip olduğu, herkese karşı ileri sürülebilen, devri ve vazgeçilmesi mümkün olmayan mutlak bir hak haline getirmektedir (Yıldız, 2007:

180).

Kişinin özel yaşamının ihlali çeşitli şekillerde mümkün olabilmektedir. Kişinin özel mektubunun okunması, kişinin izni alınmadan şahsının reklam konusu yapılması, gizli kamera kullanarak görüntüsünün alması, yine kişinin izni alınmaksızın fotoğrafının çekilmesi, kişinin telefonunun dinlenmesi, kişinin gizlice evine girilmesi, eşyalarının karıştırılması ve kişinin halk tabiriyle röntgenlenmesi gibi daha birçok şekilde kişinin özel hayatı ihlal edilebilmektedir.

Kişinin özel hayatına ilişkin bilgilerin izinsiz olarak ele geçirilmesinin bir suç olduğu gibi, ele geçirilen bu bilgi, belge, eşya, fotoğraf, görüntü gibi unsurların yine kişinin rızası olmadan kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayınlanması da bir suç teşkil etmektedir. Bu ihlallerin önlenmesi için özel hayatın gizliliği, Türk Hukukunda olduğu gibi “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa Sınır Ötesi Yayıncılık Sözleşmesi, Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi, Kuzey Ülkeleri Hukukçuları Konferansı, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Milletlerarası Sözleşme, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi” gibi birçok uluslar arası sözleşmede alınan kararlar ve koyulan kanunlarla da güvence altına alınmıştır.

İnternet ya da diğer kitle iletişim araçlarından biri vasıtasıyla kişilerin özel hayatlarına yapılan her müdahale kanunlarımıza göre suç teşkil etmektedir ve özel hayat alanına müdahale edilen kişi hakkını maddi ve manevi tazminat yoluyla arayabilmektedir.

Kişilik hakkına yapılan saldırı nedeniyle malvarlığına ilişkin zarara uğrayan bir kimse, saldırıda bulunana karsı MK 25/3. fıkra uyarınca maddi tazminat davası açabilir (Kukul, 2006: 92).

743 sayılı MK‟nun 3444 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 24/2. fıkrasında, bu davanın ancak kanunda öngörülen hallerde açılabileceği hükmü yer almaktaydı. Medeni kanunda bu hususta yer alan bazı hükümlerden başka BK 49. maddesinde de kişilik hakkına saldırıdan bir zarar dogması halinde, fail kusurlu ise maddi tazminat davası açılabileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemenin, özel düzenleme bulunmayan durumlarda uygulanacak genel bir düzenleme olduğu kabul edilmektedir (Kukul, 2006: 92).

Kitle iletişim araçları ile özel yasamın ihlalinden dolayı doğan maddi zarar daha çok saldırıya uğrayan kişinin kar kaybı şeklinde ortaya çıkabilir. Örneğin, hukuka aykırı bir basın eleştirisi sonucu televizyon kuruluşunun eleştirilen kişiyle sözleşmesini iptal etmesi, bir tüccarın gerçek dışı bir haberle iflas ettiğinin ya da kötü mallar sattığının açıklanması nedeniyle müşterilerini kaybetmesi halinde kişinin kar kaybı şeklinde oluşan bir maddi zararı söz konusudur (Kılıçoğlu, 1982: 226). Bir doktorun muayenehanesinde çekilen gizli kamera görüntülerinin yayınlanması nedeniyle müşteri kaybetmesi, bir artistin yasak ilişkilerinin ortaya dökülmesi nedeniyle film sözleşmelerinin iptal edilmesi yine bir işletmenin ticari sırlarını ifşa etmek suretiyle kredi kaybına yol açılması gibi durumlar ile bu saldırıların önlenmesine yönelik yapılan harcamalar, düzeltme ilanları gibi giderlerin tamamı maddi zararı oluşturmaktadır (Polater, 2009: 121).

Manevi tazminat isteme hakkı ise, kişiye, kişiliğine yapılan saldırı nedeniyle uğradığı manevi zararın, yani bu sebeple duyduğu elem ve ızdırabın, başka bir yolla tatmin edilerek giderilmesi amacıyla tanınmıştır. Manevi tazminat davası MK 25/3 ve BK 49‟da düzenlenmiştir (Kukul, 2006: 95).

Manevi tazminat cezalandırıcı ve önleyici bir nitelik taşır. Burada bir çeşit özel hukuk cezası söz konusudur. Haksız fiil faalinden bir miktar para alınmak suretiyle o

cezalandırılmış olmaktadır. Fakat burada devlet değil mağdur lehine bir cezalandırma yoluna gidilmektedir (Kılıçoğlu, 1982: 242).

Ceza teorisi taraftarları failin kusurundan hareket etmektedirler. Manevi tazminata hükmetmek için önemli olan mağdurun durumu değil, failin kusurudur. Mağdurdan hareketle onun elem ve acısını ölçmek zor olmaktadır. Halbuki failin kusurunu ölçmek daha kolaydır. Kanun koruyucu bu nedenle tazminatın tayininde failin kusurunu esas almıştır (Kılıçoğlu, 1982: 243).

Türk Ceza Kanununun 134. maddesinde özel hayatın gizliliğinin ihlali durumunda uygulanacak cezai yaptırımlardan bahsedilmiştir. 134. maddede;

“(1)Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (2)Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.” denilmiştir.

Ancak özel yaşamın ihlali suçunda; eğer kişi bu duruma "rıza" gösterirse, yani kendisi özel yaşamının öğrenilmesine ya da özel yaşamına karışılmasına muvafakat ederse bu durum hukuka uygunluk yaratacağından ceza verilmeyecektir (İlkiz, 2007).

Medeni Kanunun 24/2. maddesinde üstün nitelikte bir özel yararın veya kamu yararının varlığı durumlarında yapılacak müdahalelerin de hukuka uygun olacağı belirtilmiştir.

Bazı durumlarda kanundan doğan nedenlerden dolayı özel hayata müdahale edilse de bu durum hukuka uygun kabul edilmektedir. Bu hukuka uygunluk nedenlerini görevin ifası, meşru savunma ve zaruret hali olarak sıralanabilmektedir. Ancak şunu da belirtelim ki basın yoluyla özel hayatın ihlali durumunda bu hukuka uygunluk nedenlerine çok nadir rastlanan bir durum olmaktadır (Kılıçoğlu, 1982: 119).

Bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Bu basına güçlü bir özgürlük alanı vermektedir, ancak basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü sınırsız değildir. Özel hayata ve onun gizliliğine müdahalede bulunmaması ve yahut müdahale durumlarında sınırlarını iyice belirlemesi gerekmektedir (Günaydın, 2007: 130).

Kitle iletişim araçlarının yayın ilke ve usullerini düzenleyen ve bazı durumlarda denetimlerini yapan bir kamu otoritesi (RTÜK) olduğu gibi, özdenetim yapan sivil otoriteler de (Basın Konseyi) mevcuttur. Ancak, internet ortamında denetim yapan kamusal bir otorite yoktur. Zaten kamusal bir denetim mekanizması internet‟in doğasına aykırıdır. Sivil otorite ise belirli bir yere kadar özdenetim yapabilmektedir. Bu sebepledir ki, internet ortamında sık sık rastlanan değişik hak ihlalleri ortaya çıkmaktadır (Günaydın, 2007: 151-152). Dolayısıyla, interneti denetleyen bir mekanizma olmaması kişilerin internet yayınları karşısında savunmasız kalmasına neden olmaktadır. Kişilerin özel hayatlarını ihlal eden internet yayınları karşısında birey çoğu zaman kendisine muhatap bulamamakta ve hukuki süreç ya hiç başlamamakta ya da çoğu kez sonuçsuz kalmaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Benzer Belgeler