• Sonuç bulunamadı

Turner ve ark. (1978), Peperdine Üniversitesi’nden 179 öğrenci ile gerekleştirdiği çalışmasında özel öz-bilincin dalgınlıkla ilişkili olduğu sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca yüksek düzeyde öz bilincin benlik saygısıyla negatif ilişkili olduğu sonucuna da ulaşmışlardır.

Fenigstein (1979) ise, yüksek düzeyde öz-bilince sahip insanların daha duyarlı olabileceğini ve diğerleri tarafından reddedilmeye daha negatif tepkiler

verebileceğini ortaya çıkartmıştır. Ayrıca benlik saygısı ile genel öz-bilinç arasında herhangi bir ilişkiye rastlamamışlardır.

Kwon (1992), 172 bayan üniversitesi öğrencisi ve 172 bayan çalışanla gerçekleştirdiği çalışmada, görünüm bilinçliliğinin sosyal anksiyete ve genel öz- bilinçle ilişkili olduğu , özel öz-bilinçle ilişkili olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Monfries ve Kafer (1994), 186 erkek, 199 bayan toplam 385 Avustralyalı yetişkin bireyle yaptıkları çalışmada, öz bilincin sosyal anksiyete boyutundan yüksek puan alan bireylerin daha utangaç olduğunu ve kaygılarının daha bilişsel bir yapı sergilediğini; diğerlerinin daha çok performans odaklı oldukları sonucuna ulaşmışlardır. Ayrıca özel öz-bilincin negatif değerlendirilme korkusuyla pozitif ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Watson ve ark. (1996), 139 erkek, 256 bayan psikoloji bölümünde okuyan üniversite öğrencileri ile gerçekleştirdikleri bir çalışmada, özel öz-bilincin kendini düşünme alt boyutu ile utangaçlık, suçluluk ve sosyal anksiyete arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu bulmuşlardır.

Creed ve Funder (1998), 83 bayan 66 erkek 149 lisans öğrencisi ile gerçekleştirdiği çalışmada içsel öz-farkındalığın Beş Fakötürlü kişilik boyutlarından dışa dönüklük, sorumluluk ve uyumluluk ile pozitif; kendini düşünmenin ise sorumluluk, uyumluluk ve dışa dönüklükle negatif nörotizm ile pozitif ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca bireylerin arkadaşları tarafından nasıl algılandığını açıklamaya ilişkin olarak görüşmeler yapan araştırmacılar, yüksek içsel öz- farkındalığa sahip bayanlar, arkadaşları tarafından daha pozitif terimlerle algılanıp ifade edilirken yüksek düzeyde içsel öz-farkındalığa sahip erkekler ise daha rahatsız edici ve kendini diğerleriyle karşılaştırma eğiliminde ve kuşkucu olarak tanımlanmışlardır. İçsel öz-farkındalık boyutundan yüksek düzeyde puan alanlar, arkadaşları tarafından kaygılı, düşmanca duygulara sahip ve kendi duygu ve motivasyonlarını diğerlerine yansıtan bireyler olarak algılamışlardır. Kendini düşünme alt boyutundan düşük düzeyde puan alanlar daha yüksek sosyal beceriye sahip daha neşeli ve güvenilir olarak algılanmışlardı. Düşük düzeyde içsel öz- farkındalığa sahip bireyler, kendini diğerlerine göre küçümseyen , engelleyen ve

suçu diğerlerine yansıtma eğiliminde olan kişiler olarak algılanırken; içsel öz- farkındalık düzeyleri yüksek olan bireyler arkadaşları tarafından, diğerleri üzerinde bıraktıkları izlenimin farkında olan, estetik bir izlenim bırakmaktan zevk alan bireyler olarak algılanmışlardır.

Harrington ve Loffredo (2001), 97 kolej öğrencisi ile gerçekleştirdikleri çalışmada, korelasyon analizlerinin sonucu psikolojik iyi oluşun öz-bilinçle negatif bir ilişkisi olduğuna ulaşmışlardır. Ayrıca genel öz-bilinç ile özel öz-bilinç (r=.542, p<.001) ve sosyal anksiyete (r=.277,p<.001) arasında önemli bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Grant (2002) ise, özel öz-bilinç ile ilgili ortaya koyduğu bir çalışmada, Avustralya’da yaş ortalaması 20.58 olan 260 psikoloji bölümü öğrencisi ile çalışmış ve kendini düşünme alt boyutunun stres ve kaygıyla pozitif, depresyon ve aleksitimi ile negatif ilişkili olduğu yönünde sonuçlar sunmuştur.

Ben-Artzi (2003), 128’i bayan toplam 182 üniversite öğrencisi ile yaptığı bir diğer çalışmada ise özel öz-bilincin depresyonla pozitif ilişkili olduğunu ortaya koyan sonuçlar elde etmiştir.

Özgüngör (2006), 454 kız 467 erkek toplam 932 ortaokul öğrencisi ile yürüttüğü çalışmasında; öz bilincin olumsuz değerlendirilme korkusu ile not yönelimi arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmıştır. Ayrıca, öğrencilerin sınıf ortamını performans odaklı algıladıkları durumlarda olumsuz değerlendirilme korkularının arttığını ve bu etkiden dolayı da öz bilinci yüksek öğrenciler için bu korkunun daha net bir şekilde olduğunu ortaya koymuştur.

Öveç (2007), 323 kız 345 erkek toplam 668 üniversite öğrencisi ile yaptığı çalışmasında öz-bilinç ile depresyonun, anksiyete, stres ve öz-duyarlık tarafından açıklandığını ortaya koymuştur. Öz-duyarlık ve öz-bilinç açısından cinsiyete göre anlamlı farklılıklar bulunduğunu ortaya koymuştur. Yapılan korelasyonda, öz- duyarlığın öz-sevecenlik, paylaşımların farkında olma ve bilinçlilik boyutları öz- bilincin kendini düşünme, stil bilinçliliği ve sosyal anksiyete boyutları ile negatif, içsel öz-farkındalık ve görünüm bilinçliliği boyutları ile pozitif ilişkili olduğu bulunmuştur. Öz-duyarlığın öz-yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme boyutları

kendini düşünme, stil bilinçliliği ve sosyal anksiyete ile pozitif, içsel öz- farkındalık ve görünüm bilinçliliği boyutları ile negatif ilişkili olduğu bulunmuştur.

Bowker ve Rubin (2009), yaş ortalaması 13.9 olan 137 ergenle yaptıkları çalışmalarında, ergenlerin genel öz-bilinç düzeylerinin özel öz-bilinç düzeylerinden daha yüksek olduğunu ortaya koymuşlardır. Cinsiyet açısından kızlarla erkekler açısından bir farklılaşma ortaya çıkmamıştır. Genel ve özel öz-bilincin öfke ve reddedilmeye karşı daha kaygılı tepkiler vermeyle ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bayanlar için genel öz-bilincin anksiyete, depresyon ve sosyal problemlerle; erkekler açısından ise genel öz-bilincin öfke ile pozitif ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Evans, Baer ve Segerstorm (2009), 142 psikoloji bölümünde okuyan öğrenci ile gerçekleştirdikleri araştırmada, sebat etme ve bilinçli farkıındalık arasında pozitif bir ilişki bulurken, öz-bilincin sebat etmeyi yordamadığını ve bilinçli farkındalık ile öz-bilinç arasında negatif yönlü bir ilişki olduğunu bulmuşlardır.

Ghorbani, Cunningham ve Watson (2010), İran’da 186 üniversite öğrencisi ile yürüttükleri çalışmalarında, öz-bilinç ile bilinçli farkındalık arasında pozitif, öz- bilinç ile algılanan stres arasında negatif bir ilişki gözlemişlerdir. Ancak, regresyon analizlerinde bilinçli farkındalığın öz-bilince karşı strese karşı daha dirençli bir kaynak olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Özel öz-bilincin değil bilinçli farkındalığın zindeliğin pozitif, olumsuz semptomların negatif bir yordayıcısı olduğunu ortaya koymuşlardır.

III. BÖLÜM