• Sonuç bulunamadı

3. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.1. Örgütsel Adalet

3.1.2. Örgütsel Adalet Boyutları

Örgütsel adalet kavramının teorik olarak gelişme sürecinde yapılan araştırmalar, öncelikle örgütsel çıktıların adaleti ve çıktıların nasıl elde edildiğine odaklanmış (Greenberg, 1990:405); sonraki çalışmalar bireyler arasındaki etkileşimlerle yani işin yapılışı sırasında kurulan iletişimle ilgilenmişlerdir (Cropanzano ve Randall, 1993:154). Adalet algısı günümüzde genel olarak dağıtım adaleti, süreç adaleti ve etkileşim adaleti olmak üzere üç boyutlu (Cohen- Charash ve Spector, 2001:282) veya dağıtım adaleti, süreç adaleti, bireylerarası adalet ve bilgisel adalet olmak üzere dört boyutlu (Colquitt

vd., 2001:391) olarak incelenmektedir. Örgütsel adalet boyutları açıklandığında;

işgörenlerin örgütten elde ettikleri ücret, ödül, terfi gibi çıktıların adil dağıtılmış olması ile ilgili olarak algılanan adalete, dağıtım adaleti olarak; bu çıktıların dağıtımıyla ilgili süreç ve politikaların adil olarak algılanmasıyla ilgili algılanan adalet ise, işlemsel

adalet olarak; örgütteki işgörenler arasındaki ilişkilere odaklanan ve karar vericilerin

sergiledikleri tavırların ve verilen kararlarla ilgili açıklamaların kişilerin adalet algılamalarını etkilemesiyle gelişen algı etkileşim adaleti olarak tanımlanmaktadır (Colquitt vd., 2001:391; Karriker ve Williams, 2009:117). Örgütsel adalet bahsedilen bu üç boyutuyla değerlendirilmektedir.

3.1.2.1.Dağıtımsal Adalet

Örgütsel adaletin alt boyutu olan dağıtımsal adalet, Adams’ın Eşitlik Teorisine (1965) dayanmaktadır. Adams’ın Eşitlik Teorisi, bireyin kazanımlarını diğer bireylerin kazanımlarıyla kıyaslayıp, bunlar arasında eşitlik olup olmadığını araştırmasıdır (Yazıcıoğlu, 2009:4).

Dağıtım adaleti kavramı, kökenlerini sosyal eşitlik teorisinden almakta olup; sosyal davranışın çıktıların dağıtımı üzerine inşa edildiği varsayımını temel almaktadır (Özdevecioglu ve Karadal, 2008). Folger ve Cropanzano’ya göre (1998), dağıtım adaleti “bireylerin elde ettikleri kazanımların adil bir şekilde dağıtılıp dağıtılmadığına ilişkin algılamaları” dır. Ödüllerin, ücretlerin, primlerin, sonuçların ya da örgütün çalışanlarına sağladığı imkânların adil olarak dağıtılıp dağıtılmadığıyla ilgilenen bu adalet türünü açıklamaya dönük tüm kuramlar, bireylerin, uygulamaların adil olup olmadığı yönündeki yargılarını belirlemek üzere, elde ettikleri kazanımları daha önce elde ettikleri ile veya diğer kişilerin kazanımları ile karşılaştırmaları üzerine kurulmuştur (Erdem, 2003:192, Roch ve Shanock, 2006: 300).

3.1.2.2.Prosedürel/İşlemsel Adalet

İşlemsel adalet bir karar verilirken kullanılan işlem, uygulama ve yöntemlerin adil olmasıdır. Başka bir ifade ile işlemsel adalet, örgütsel kaynakların dağıtımından sorumlu olan yöneticilerin, dağıtıma ilişkin uygulamalarında adil davranıp davranmadıklarına ilişkili olarak çalışanlarda oluşan algıların yanı sıra; çalışanların elde ettikleri ödül, terfi ve ücretleri belirleyen süreçlerle ile ilgili adalet algılarını yansıtır (Altıntaş, 2007: 152; Çakar ve Yıldız, 2009: 69).

Çalışanların işlemsel adalet algısına etki eden üç temel faktör; karar alma sürecinin tarafsızlığı, karar alma yetkisine sahip olanlara duyulan güven, ilişkiler sisteminin saygı, güven, iyi niyet ve yardımlaşma düşüncesine dayalı olmasıdır (Greenberg, 1990: 409-411).

İşlemsel adaletin (hem resmi işlemler hem de etkileşimsel adalet) çalışanların tutum ve davranışları üzerindeki etkilerini bir taslak yapı kullanarak açıklayan bir araştırmaya göre, adil işlemlerin ve adil davranmanın değeriyle, sonuçlarının dağılımının daha adil olacağı muhtemeldir. Bunun yanında, işlemsel adaletin rolü adalet dağılımını artırmaktır (Niefhoff, 1993: 534).

Bir örgüt sisteminde güdülenmiş kişiler önceden belirlenmiş hedefleri gerçekleştirdiklerinde, adil bir şekilde ödüllendirileceğini beklediği zaman; önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda çalışacaklardır. Ortada bir ödülün söz konusu olduğu herhangi bir örgüt sisteminin adaleti, iki temel bileşen ile yakından ilgilidir. Bunlardan ilki olan dağıtımsal adalet, kişinin kendisinin ve diğerlerinin gösterdiği çabanın niceliği ile alınan ödülleri karşılaştırması sonucu ortaya çıkan ödülle ilgili algısı iken; ikincisi olan işlemsel adalet, bireyin ödül dağılımını etkileyen kararların alındığı yöntemlerden algıladığı adalettir (Çakmak ve Erçek, 2007: 541).

3.1.2.3.Etkileşimsel Adalet

Prosedürel adaletle ilgili çalışmaların derinleştirilmesiyle ortaya etkileşim adaleti çıkmıştır. Bies ve Moag 1986’da ilk kez kişilerin, örgütle ilgili prosedürlerin oluşturulması ve yasallaştırılması sırasında bireyler arasındaki ilişkilerin niteliği konusundaki hassasiyetlerinden bahsetmek için etkileşimsel adalet ifadesini kullanmışlardır (Coetzee ve Vermeulen, 2003:31). Etkileşimsel adalet, örgütlerde

bireyler arası ilişkiler üzerine odaklanmış ve kişilerarası davranış ve iletişimin adilliğini araştırmıştır. (Cohen-Charash ve Spector, 2001:79).

İlk kez 1986 yılında Bies ve Moag tarafından bahsedilen etkileşim adaleti, örgütsel faaliyetler gerçekleştirilirken insanların maruz kaldığı tutum ve davranışların niteliği olarak ifade edilmiştir (Bies, 1988:93). Bir başka deyişle, karar alındığında bunun bireylere nasıl söylendiği veya söyleneceği ile ilgili olarak algılanan adalettir (Özdevecioglu: 2003:79).

Örgütsel adaletin üçüncü türü olan etkileşim adaleti; örgütsel uygulamaların insani yanıyla ilgilidir. Etkileşim adaleti, süreçleri uygulamakla görevli kişilerin, karşı tarafa gösterdikleri tutum ve davranışlarla ilgili olduğu için, süreç adaletine bağlı bir ek boyut olarak gelişmiştir (Söyük, 2007:13).

Kararları düzenleyen biçimsel süreçlerin algılanan adaleti olarak tanımlanan süreç adaleti üzerinde yapılan çalışmaların ilerlemesiyle birlikte, araştırmacıların adalet algısının belirlenmesinde bir başka faktörün önemini fark etmeleriyle etkileşim adaleti olarak isimlendirilen yeni bir adalet türü ortaya çıkmıştır. Bireylerin adalet algısının oluşmasında, süreçlerin uygulanması esnasında bireylerin karşılaştığı kişilerarası etkileşimin kalitesinin de göz önünde bulundurulması gerektiği ileri sürülmüş ve bu durum etkileşim adaleti olarak tanımlanmıştır (Bies,2001’den akt. Yürür,2008:298).

Etkileşim adaleti örgütsel uygulamaların kişilerarası yönüne özellikle yöneticiler tarafından çalışanlara karşı sergilenen davranış ve iletişime odaklanan bir adalet türüdür (Charash ve Spector,2001: 279).

Etkileşim adaleti, süreç adaletinin bir uzantısı olarak, örgütsel uygulamaların insancıl yönü ve yönetimin çalışanlara olan davranış yöntemiyle ilgilidir. Diğer bir deyişle, adaleti sağlamakla görevli kaynak ile alıcı arasındaki iletişimin görünümü ile ilişkilidir. Örneğin, iletişim sırasında sergilenen davranışın kibar, dürüst ve saygı içerikli olması gibi. Çünkü yöneticilere karsı davranışsal, bilişsel ve duygusal tepkilerle ilişkilendirilen etkileşim adaleti, yönetimi temsil edenlerin kişilerarası davranışları tarafından belirlenir (Charash ve Spector,2001: 281).

Örgütlerde çalışan bireyler, yöneticilerinin diğerleriyle nasıl iletişim kuruyorsa, kendileriyle de aynı biçimde iletişim kurmasını ister. Kurulan bu iletişimde de adalet arar. Kimilerine saygılı, kimilerine saygısız davranan yöneticiler adil olarak algılanmazlar. Algılanan bireylerarası etkileşim adaletsizliği, çalışanların yöneticilerine

karşı tepki vermesine sebep olur (Folger ve Cropazanzonao, 1998’den akt. Özdevecioglu, 2003:79).

Adalet algılamaları farklı sonuçlardan kaynaklanan farklı tepkilere yol açmaktadır. Bunlardan birincisi, dağıtım adaletsizliği ile ortaya çıkan “sonuçlara yönelik tepkiler”, ikincisi işlem adaletsizliği ile ortaya çıkan “bütün bir organizasyona tepkiler”, üçüncüsü de kişiler arası iletişim adaletsizliğinden doğan “yöneticilerine karsı tepkilerdir (Özdevecioglu, 2003:79).