• Sonuç bulunamadı

ÖNERİLER (Devam) A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.11

VII.- ÖNERİLER (Devam) A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- MHP Grubunun, Kuzey Afrika ile Orta Doğu’daki protestolar sonucu oluşan yeni ortamın ve Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerdeki değişimlerin Türkiye’ye ve bölge ülkelerine etkilerinin ve sonuçlarının değerlendirilmesi hakkında, 2/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği genel görüşme önergesinin Genel Kurulun 11/11/2012 Pazar günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hurşit Güneş, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuşkusuz, sözlerime başlamadan önce, dün kaybettiğimiz, ebedî dünyaya tevdi ettiğimiz 17 tane fidanımızı rahmetle anıyorum. Hepsine Allah rahmet eylesin, geride kalan tüm Meclise ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi’yi izledim, çok üzüldüm. Oturum başladığı zaman keşke bu baştan dile getirilseydi ve bu hata bir an önce giderilseydi. Ana muhalefet partisinin lideri Türkiye Cumhuriyeti protokolünde Başbakandan sonra gelir. Kuşkusuz, tüm muhalif partilerin isimlerinin, böylesi bir acılı günde, eğer cenazeye gittilerse zikredilmesi, isimlerinin telaffuz edilmesi gerekirdi. Gerçekten çok üzüldüm. Bu konuda eminim Hükûmet gerekli önlemi alacak. Hem muhalefet partisine yani Cumhuriyet Halk Partisine hem de Meclisimize bu konuda bilgi verileceğini umuyorum, diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 2010 yılının sonlarına doğru Arap dünyasında bir yeni rüzgâr esmeye başladı; buna, bildiğiniz üzere “Arap Baharı” denmeye başlandı. İlk Tunus’ta oldu -biraz önce MHP’li Milletvekili Arkadaşım dile getirdi- bir gencin kendisini yakmasıyla ortaya çıktı; buna “Yasemin Devrimi” dendi ve hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı uzaklaştırıldı. Gerçi onlara birtakım güvenceler verilerek uzaklaştırıldı ama uzaklaştılar. Sonra Cezayir’de aynı şey oldu, Cezayir’de bir değişim oldu. Cezayir’deki bir anlamda daha da iyi oldu çünkü anayasal bir değişim de oldu, o on sekiz yıldır süren olağanüstü hâl kalktı. Bu önemli bir demokratik gelişmeydi. Lübnan’da bir deneme oldu, sonuç alınmadı. Ürdün’de bir deneme oldu, Ürdün’ün kendi düzeyinde, kendi çapında bir değişim oldu, hükûmet yenilendi. Tabii kral vesaire mevcut rejim kaldı. Önemli demokratik ilerlemeler sağlanamadı ama hükûmet yenilenmiş oldu. Umman’da birtakım değişiklikler oldu, yine benzer ayaklanmalar oldu ve bu ayaklanmaların sonunda belediye başkanları görevden alındı, meclise yasama yetkisi verildi, bu son derece önemli. Yemen’de oldu ayaklanmalar, hükûmet yenilendi, başbakan geldi, 2011 yılının başında. Bunların hepsi bir-iki ay içinde oldu ve toplu olarak olduğu için biz buna bir “genel siyasi hareket” diyoruz.

Mısır’da oldu ve en çok kamuoyunda yer alan olay o oldu. Çünkü Mısır’da Tahrir Meydanı’na yüz binlerce insan aktı. Mısır’daki değişim, kısmen ordunun da içinde bulunduğu bir biçimde oldu, ordu işe el koydu ve değişimin önünü açtı ve meclis dağıtıldı, seçimlere gidildi. Biliyorsunuz, Müslüman Kardeşler seçimden çıktı, Mursi cumhurbaşkanı oldu. Fas’ta oldu hemen bir ayaklanma, orada bir netice olmadı. Irak’ta oldu, Irak’ta böyle bir hareket olduğu zaman çok sınırlı oldu, Maliki bir daha aday olmayacağını açıkladı Başbakan, fakat daha sonra bu değişti.

İşin en ilginci Bahreyn’de oldu. Bakın, Bahreyn’deki çok önemli, Bahreyn’dekinin altını çizmek istiyorum. Çünkü hükûmet, Arap Baharı’nın çok olumlu ve demokratik bir gelişme olduğunu, Suriye’nin de tıpkı Mısır gibi, çok önemli bir siyasal değişimi olduğunu söylüyor. Mısır’da ve Libya’da iktidarlar değişirken, iktidardakilerin Sünni olduğunu ve onların indirilmesine yardım ettiklerini söylüyor. Dolayısıyla bir mezhepçi yaklaşımda olmadığını söylüyor. Fakat Bahreyn’de ayaklananlar Şii’ydi, Bahreyn’de ayaklananlar Şii’ydi ve Bahreyn’deki ayaklanmalar çok zalimce bastırıldı. Tıpkı Suriye’deki gibi bastırıldı, kimse sesini çıkartmadı. Burası son derece kritik bir nokta. Bahreyn’i bu Mecliste hiç duymadınız, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dilinden hiç duymadınız; Bahreyn’de kaç kişi hunharca, rejim tarafından, devlet tarafından öldürüldü, hiç duymadınız.

Biraz önce, benden önceki konuşmacı Libya’yı dile getirdi. Kuveyt’i biliyorsunuz.

Şimdi, Arap dünyası çok farklı bir dünya; hepsi Arapça konuşuyor, tabii ki kültürel farklılıklar var, büyük bir çoğunluğu Müslüman fakat aralarındaki ayrılıklar yani sınır ayrılmaları doğal ayrılıklar değil, şartların, siyasi gelişmelerin getirdiği ayrılıklar. Dolayısıyla, ülkelerin içi de her an kaynamaya hazır ve bu kaynama, bir biçimde, uzun yıllardır otokratik rejimlerle durdurulmuş. Fakat ilginç bir şey var; şimdi, bunların bazılarına, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, Hükûmet karşı çıkıyoruz, mesela diyoruz ki: “Suriye’deki rejim demokratik değil.” Doğru; uzun yıllardır da böyle, doğru. Şimdi, Katar’daki rejim demokratik mi? Suudi Arabistan’daki rejim demokratik mi? Suudi Arabistan’da bir kadın diyor ki: “Ben araba kullanmak istiyorum ya. Ben kraliyet ailesinin mensubuyum, araba kullanma hakkım yok.”

Şimdi, bir Hükûmet, eğer ki Suriye’de demokrasi istiyorsa ve demokrasi için, sözde, Suriye’deki muhalefeti silahlandırıyorsa aklına Suudi Arabistan’daki bu kadının talebi gelmez mi? Kadın hakları, en önemli insan hakları. Bırakınız oy vermeyi, bırakınız seçilmeyi, bırakınız demokrasinin olmasını,

“Ben araba kullanmak istiyorum yolda ve böyle bir hakkım yok.” diyor.

Şimdi, tahmin edersiniz ki, bu durumda Sayın Davutoğlu gidecek, Suudi Arabistan’da şöyle bir demeç verecek: “Ya, bu ne kepazeliktir; sizin ülkenizde niye kadınların araba kullanma hakkı yok?”

diyecek yani daha önce, Hatay’dan İdlib’e yahut Halep’e silah kaydırmadan önce bunun aklına gelmesi gerekiyordu değil mi? Hayır, gelmiyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bu Arap Baharı sürecinde çok önemli bir fırsatı kaçırdı çünkü Türkiye, bu bölgede, hemen hemen bir yüzyıla yaklaşan bir süreçte laik bir sistemle yönetiliyor ve kendi ülkesinde giderek gelişen bir demokrasisi var yani bir rol model ama Türkiye, ne yazıktır ki, bu ülkelere gidip nasıl bir rejime sahip olmaları gerektiğini söylemiyor. Bir defa söyledi, Sayın Başbakan gitti, Mısır’da söyledi. Dedi ki Mursi’ye: “Laik bir sisteme kavuşun.” Bir defa söyledi, bir ikincisi olmadı; kaçırmadım, önemsedim ama devamı gelmedi. Oysaki bu Hükûmetin, sürekli, bu Arap Yarımadası’nda yahut bütün Arap coğrafyasında, bu Arap Baharı’na bir biçimde yardım etmesi gerekiyor. Nedir o yardım? Türkiye modelini sunmak, anlatmak; silahla değil, barışla, siyasal yöntemlerle, diplomasiyle anlatması gerekiyor.

Kadınların özgürlüğü konusunda Türkiye bir rol model. Türkiye’de elbette kadınların sorunu var, toplumsal sorunları var, siyasal sorunları var ama hiç kuşku yoktur ki Orta Doğu ülkelerine göre kadınların rolü Türkiye’de daha ileri. O nedenle, Türkiye’nin hükûmetinin gidip bu ülkelerde kadın özgürlüğünü savunması gerekir, eğitim reformunu savunması gerekir. Büyük bir eğitimsizlik var Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerinde yahut da Arap Yarımadası’nın güneyindeki ülkelerde, Körfez ülkelerinde önemli bir eğitim sorunu var, toplumun büyük bir kesimi eğitimsiz. Türkiye’nin, eğitim düzeyi yüksek olan bir Türkiye’nin bunu savunması gerekir. Anayasal reformu savunması gerekir.

Suriye’de birinci savunacağımız şey, sonuna kadar savunacağımız şey, anayasal reformdu, silah vermeden önce anayasal reformdu.

Biraz önce, benden önceki konuşmacı dedi ki, Sayın İşler: “Bakın, Şam’dan da terkler başladı.

Orada artık iyi haberler var. Artık orada da çatışma yoğunlaşacak.” Ben üzüldüm. Ben, hiçbir Arap ülkesinde, hatta hiçbir Arap ülkesinde değil dünyanın hiçbir ülkesinde çatışmanın olmamasını istiyorum.

Hiçbir yerde çatışma olmamalı, insanlar ölmemeli. Sadece Müslüman kardeşlerimiz değil, bizim din kardeşimiz olmayan ülkelerde de çatışma olmamalı. Barışçılık bu, medeniyet bu, çağdaşlık bu.

Bizim ülkemizde tek parti yok, bizim ülkemizde çok partili yaşam var. Aksıyor, şikâyet ediyoruz, eleştiriyoruz ama her şeye rağmen çok partili bir rejim var. Bu Hükûmete düşen, bu ülkelere yani Arap Yarımadası’ndaki Arap Baharı’nı yaşayan veya yaşamaya çalışan ülkelere çok partili yaşamı, özgürlükleri, demokrasiyi ve laik rejimi yollamaya çalışması; silah yollamaya çalışması değil. Silahla ancak uzun vadede, bu komşu ülkelerimiz, din kardeşlerimiz bizi ileride büyük bir husumetle anabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HURŞİT GÜNEŞ (Devamla) – Bunun olmaması için, geçmişin yaşanmaması için bu politikayı değiştirmek gerekiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Adem Tatlı, Giresun Milletvekili.

(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADEM TATLI (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben de dün Siirt Pervari’de helikopter kazası nedeniyle şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına, milletimize, halkımıza başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, benden önce söz alan Emrullah arkadaşımız Arap Baharı’yla ilgili birçok açıklamalarda bulundu. Ben de tabii Meclisin yoğunluğu nedeniyle -çünkü cumartesi, pazar, pazartesi demeden devamlı çalışıyoruz- MHP Grubu aleyhine söz almış bulunuyor ve MHP Grubu aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – “Grubunun aleyhinde” olmaz, “grup önerisinin aleyhinde” olur.

III.- YOKLAMA (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var, yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Güler, Sayın Gümüş, Sayın Eyidoğan, Sayın Edipoğlu, Sayın Acar, Sayın Aksünger, Sayın Işık, Sayın Yüksel, Sayın Özkoç, Sayın Öner, Sayın Ekinci, Sayın Güneş, Sayın Akova, Sayın Özgümüş, Sayın Canalioğlu, Sayın Yıldız ve Sayın Değirmendereli.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam) A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- MHP Grubunun, Kuzey Afrika ile Orta Doğu’daki protestolar sonucu oluşan yeni ortamın ve Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerdeki değişimlerin Türkiye’ye ve bölge ülkelerine etkilerinin ve sonuçlarının değerlendirilmesi hakkında, 2/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği genel görüşme önergesinin Genel Kurulun 11/11/2012 Pazar günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, grubu… Önergeye değil, gruba karşı olduğu için grubu oylamaya sunun lütfen.

BAŞKAN - Diğer öneriyi okutuyorum:

2.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve 28 milletvekilinin belediyelere sağlanan olanakların tespiti ve belediyelerin denetimlerinin objektifliğini sağlayacak önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 13/6/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11/11/2012 Pazar günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11.11.2012 Pazar günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Emine Ülker Tarhan Ankara Grup Başkan Vekili Öneri:

İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve 28 Milletvekili tarafından, 13.06.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Belediyelere sağlanan olanakların tespiti ve belediyelerin denetimlerinin objektifliğini sağlayacak önlemlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (457 sıra nolu), Genel Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 11.11.2012 Pazar günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, belediyelere sağlanan olanakların tespiti ve belediyelerin denetimlerinin objektifliğini sağlayacak önlemleri araştırarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması önergesi vermiştir ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu önerge üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra yine bir temel kanun görüşeceğiz. AKP Hükûmeti, Parlamentoyu sürekli devre dışı bırakmak için Parlamentoda kanun hükmünde kararnamelerle, torba kanunla ve istisna olması gereken ancak çok kapsamlı tasarılarda ve ülke için çok önemli tasarıların kanunlaşmasında kullanılması gereken temel kanun yöntemini de esas hâline getirip hemen hemen her kanunda, yedi maddelik kanun tasarılarında bile temel kanun yöntemini kullanmaya başladı ne yazık ki.

Yine, Büyükşehir Yasası da Türkiye için çok önemlidir, ama bu biçimiyle bu tasarı, önce dokuz maddeden oluşan bu tasarı daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonundan ve Anayasa Komisyonundan kaçırılarak Meclise otuz dokuz madde hâline getirilmiştir. Yine temel kanun olarak getirilmiştir.

Yerinden yönetimin, yerel demokrasinin idam fermanı olan bu tasarıyı biraz sonra gece yarılarında halkın görüntüsünden, izlemesinden, görmesinden uzak bir şekilde görüşmeye başlayacağız.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, bilmem farkında mı milletvekilleri ama Osmanlı döneminde kurulmuş yüz yıllık belediyeler mahalleye dönüştürülmektedir. Türkiye’de mevcut belediyelerimizin yarısı kapatılmaktadır. Kültür yoksunu AKP dünya mirası yerleşimleri belediyesiz bırakıyor kapatarak.

Tarihî Kentler Birliği üyesi belediyeler İzmir’de Çandarlı, Bademli, Konaklı gibi; dağın, ormanın ve gölün buluştuğu Bozdağ gibi, İmam Birgivi’nin kutsal kenti Birgi gibi, Yenişakran ve antik kent merkezlerinin en önemlilerinden biri olan dünyadaki Sart gibi, Ören gibi, Güllük belediyelerini kapatıyor. Yine tarihî, turizm gelişme bölgesi olan yüz otuz üç yıllık Alaçatı Belediyesini; kış nüfusu 10 bin olan, yaz nüfusu 200 bine çıkan turizm gelişme bölgesi olan Alaçatı Belediyesini kapatıyor ve Kültür ve Turizm Bakanımız da sanıyorum bu arada uyumaya devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı seçim sonuçlarını AKP lehine çevirme gibi bir anlayış da taşıyor tabii ki. En önemli aslında neden bu, bu tasarının getirilmesinde ama herhâlde bundan ders almamış AKP Hükûmeti 2009 öncesi bu yola başvurarak İzmir’de oluşturduğu Bayraklı gibi, Karabağlar gibi ilçelerde, İstanbul’da Ataşehir gibi ilçelerde kaybettiğinin farkında değil. Bu yöntemleri uyguladığında halk tarafından cezalandırıldığının farkında değil.

Değerli arkadaşlar, böyle önemli bir tasarıda, böyle belediyeleri kapatma kararında referandum yöntemine başvurması gereken Hükûmet böyle bir yönteme başvurmamıştır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 430 beldede buna başvurduk ve 361.720 oy kullanıldı. 351.908 hayır, 9.126 evet çıktı.

İzmir’de yirmi beldede AKP’li, CHP’li, MHP’li, DP’li beldelerde aynı şekilde referandum yaptık ve 25.580 katılım oldu, 25.230 hayır, 291 evet, 59 geçersiz oy aldık.

Millî iradeyi görmezden geliyorsunuz. Hoş, böyle bir endişeniz olsa 8 milletvekili bugün hapishanede değil, Parlamentoda olurdu; altına imza attığınız protokolü uygulardınız; İzmir’de birlikte, aynı bölgede 600 bine yakın oy aldığımız Mustafa Balbay bugün burada, bu Parlamentoda olurdu ama Mustafa Balbay’ın enerjisini demir parmaklıklar arasına kapatamıyorsunuz, oradan bu ülkenin sorunlarına katkı vermeye devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, denetimle ilgili… İstanbul 15 milyonluk bir kent, 20 denetmenle denetleniyor.

Ankara 4,5 milyonluk kent, 10 denetmenle denetleniyor. İzmir 4 milyonluk kent, 96 denetmenle denetleniyor ve 52 vergi denetmeni sürekli çalışıyor, belediye şirketlerinin -pek âdet olmamak üzere-son beş yılını denetliyor sözde ve İzmir’de inanılmaz bir rahatsızlık yaratarak bu şirketlere fatura kesmiş herkesi sorguya çekiyor ve belediye aleyhine tanıklık yapmaya zorluyor.

Değerli arkadaşlar, İzmir, kamu yatırımlarından aldığı payda seksen bir il arasında 12’nci sıralardan 72’nci sıraya gerilemiştir bu Hükûmet döneminde. 2002’lerde yüzde 6 olan payı yüzde 3’e düşmüştür. Vergide yüzde 10,86’yla 3’üncü sıradayken kamu yatırımlarından aldığı payda 72’nci sıradadır. Adana bu konuda en kötü ilimizdir -bütün muhalif belediyelere çünkü bunu uyguluyor Hükûmet- Adana 10’uncu sırada vergi öderken kamu yatırımlarından aldığı payda 81’inci sıradadır.

İzmir’de dokuz yılın toplamı 4 milyon 393 bin 244 TL kamu yatırımı yapılmıştır. Bakan çıkıp çıkıp “Yılda 8 milyar veriyoruz.” diyor ama buna devletin kendi sitelerinden bakabilirler, rakam budur. “Özelleştirme ne kadar yaptınız?” diye sorduk. Başbakanın verdiği yanıtta, 2 milyar 779 bin dolar, yani 5 trilyon özelleştirmeden, İzmir’deki özelleştirmeden kamuya kaynak aktarılmıştır, kamu bütçesine. 4 milyon 393 bin kamu yatırımını çıkarırsanız, İzmir’den 609 milyon kâr etmiştir bu Hükûmet. Maliye Bakanı “30 milyar kâr ettik.” diyordu özelleştirmelerden, aynı anlayış İzmir’de de ne yazık ki sürüyor. İzmir’in ödediği vergiler de bu arada, 28 milyar civarındadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, koskoca devletten çok daha fazla yatırım yapıyor İzmir’e.

Değerli arkadaşlar, İzmir’de geçen hafta 27 açılış ve 7 temel atma töreni için Genel Başkanımız geldi. Bu törenleri küçümseyen milletvekilleri oldu, AKP milletvekilleri oldu. Bunların her biri çok önemli projelerdi. Ama ben daha önce, Başbakanın il kongresi sonrasında 771 proje açılışıyla, AKP il kongresi sırasında 771 proje açılışıyla ilgili bir soru önergesi verdim. Gelen yanıt çok düşündürücü, çok komikti. Bu 771 projeden 705’i, bizim iktidarda bulunduğumuz il genel meclisleri tarafından yapılmış köy projeleridir. Bunların içinde tartı istasyonları vardır yol kenarında kurulan, bunların içinde ambulans alımları vardır, bunların içinde yanık merkezi vardır ve yanık merkezine alınan robotik el cihazı da ne yazık ki bir açılış olarak sunulmuştur. Ben “Tuzluk da, eldiven de var mı?”

diye soruyorum değerli arkadaşlar.

İzmir’in projeleri, Çamlı Barajı, kentsel dönüşüm projeleri, tramvay projesi, fuar projesi denetimlerle, operasyonlarla kilitlenmeden sonra şimdi İzmir’de yeni bir şey başlatıldı, ihalelere, İzmir’in kendi olanaklarıyla yaptığı ihalelere, yandaş müteahhitler gönderme dönemi başladı. Yazın başında İzbeton’a, İzmir’in asfalt işini yapan İzbeton şirketine gönderilen iki müteahhitle İzmir’in yaz boyunca asfalt yapması engellendi. Şimdi de değerli arkadaşlar, bizim ESHOT şirketimizde, 3.317 şoförün çalıştığı ESHOT’ta, İzelman şirketimiz her sene ihaleyi alır ve ESHOT’un işini görürdü.

Değerli arkadaşlar, İzmir Büyükşehir Belediyesinde, biliyorsunuz, taşeronluk bitirilmişti. Şimdi, Deniz Feneri sanıkları, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki itfaiye eri ihalesinden sonra, Lapis Eğitim Organizasyon, şimdi, İzmir’de ortaya çıktı. “Etkin Eğitim Organizasyon” adı altında, Beyaz Holdingin o kurucularından, ortaklarından Zekeriya Karaman ve İsmail Karahan -ortakları arasında olan- yüzyılın soygunu Deniz Feneri sanıkları bu ihaleye de girerek düşük teklif vermişlerdir. Kamu İhale Kurumu, kendisi bir yolsuzluklar kurumu hâlindedir ama şikâyetleri inceleme, sonuçlandırma sürecinde, İzmir’in projeleriyle ilgili yapılan şikâyetlerde, 56’ncı maddeye göre yirmi günde karar vermesi gerekirken seksen beş gün sonra sadece yazı yazmakla yetiniyor.

Değerli arkadaşlar, bu Hükûmetin anlayışı büyükşehir belediyelerinde de hâkim. Tıpkı, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde, Ataşehir Belediyesi üç yıldır imar planlarının onaylanmasını bekliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Ankara Büyükşehir Belediyesi Çankaya Belediyesinin yaptığı parkı gece yarısı gelerek 2 kez yıkıyor, yıktıktan sonra Meclis kararı alıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Bu ayrımcılıkları, on dakika değil, on saat anlatsanız yetmez. Onun için, süremi doldurdum.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) – Bu ayrımcılıkları, on dakika değil, on saat anlatsanız yetmez. Onun için, süremi doldurdum.