• Sonuç bulunamadı

5.1. Araştırma Sonucunda Elde Edilen Bulguların Tartışılması

5.1.3 Öfke ve Düşmanlık Düzeylerinin Azaltılmasına Yönelik Bulguların

Çalışmanın üçüncü denencesi “Psiko-eğitim programı uygulanan katılımcıların öfke ve düşmanlık düzeylerinde, kontrol grubunda yer alan deneklere göre anlamlı düzeyde bir azalma olacak ve bu azalma uygulamaların tamamlanmasından iki ay sonra yapılacak izleme ölçümünde de devam edecektir” şeklinde belirtilmiştir.

Boyun eğici davranışları azaltmaya yönelik hazırlanmış olan psiko-eğitim programına katılan bireylerin programa katılmayanlara göre öfke ve düşmanlık puanlarında anlamlı düzeyde bir düşüş olduğu ve bu düşüşün 60 gün sonra yapılan izleme testinde de korunduğu gözlenmiştir. Deney grubu ve kontrol grubu ikili karşılaştırma sonuçları incelendiğinde, deney grubunda yer alan öğrencilerin öfke ve düşmanlık puanlarının ön-test ve son-test puanları arasında son-test lehine anlamlı bir fark olduğu görülürken, kontrol grubu açısından anlamlı bir fark saptanmamıştır. Benzer şekilde deney grubu ön-test ve izleme testi ölçümü öfke ve düşmanlık puan ortalamaları arasında izleme testi lehine anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Buna karşın kontrol grubunda ön- test ve izleme testi puan ortalamaları arasında anlamlı bir fark görülmemiştir. Bu bulgulara göre; deney grubunda yer alan öğrencilerin öfke ve düşmanlıkları azalırken kontrol grubunda yer alan öğrencilerin öfke ve düşmanlık düzeylerinde anlamlı bir değişim olmamıştır. Deney grubuna uygulanan müdahalenin öfke ve düşmanlıkları azaltmadaki etkisinin kalıcı olup olmadığını incelemek amacıyla her iki grup için son- test ve izleme testi öfke ve düşmanlık puanları karşılaştırıldığında gerek deney grubunda gerekse kontrol grubunda anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür. Bu farklar anlamlı olmasa da deney grubu izleme testi puanları son test puanlarına göre düşüş gösterirken kontrol grubu için izleme testi puanları son test puanlarına göre kısmi bir artış göstermiştir. Bu bulgu, psiko-eğitim programının öfke ve düşmanlıkları

azaltmada etkili olduğu şeklinde yorumlanabilir. Kontrol grubunun öfke ve düşmanlık düzeyinde zamana bağlı anlamlı bir değişimin olmaması da bu yorumu destekler niteliktedir. Son-test ve izleme testi için gruplar arası ikili karşılaştırma sonuçları incelendiğinde; deney ve kontrol grubunda yer alan öğrencilerin Kısa Semptom Envanterinden aldıkları öfke ve düşmanlık son-test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara göre deney grubunda yer alan öğrencilerin kontrol grubunda yer alan öğrencilere göre öfke ve düşmanlık düzeyleri anlamlı bir şekilde azalmıştır. Aynı şekilde deney ve kontrol grubunda yer alan öğrencilerin Kısa Semptom Envanterinden aldıkları öfke ve düşmanlık izleme testi puanları arasında da deney grubu lehine anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Buna göre 10 haftalık oturumlar tamamlandıktan 60 gün sonra da psiko-eğitim programına katılan öğrencilerin, bu programa katılmayan öğrencilere göre öfke ve düşmanlık düzeyleri anlamlı bir şekilde azalmıştır. Araştırmanın üçüncü denencesi doğrulanmış ve bilişsel davranışçı psiko-eğitim programının öfke ve düşmanlık düzeylerini azaltmada etkili olduğu görülmüştür.

Alanyazın incelendiğinde öfke ve düşmanlık ve benzer bazı kavramları azaltma amacına dönük başta bilişsel davranışçı programlar olmak üzere bazı deneysel çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bilge (1996), tarafından birey merkezli terapi ve bilişsel-davranışçı yaklaşımlara dayalı olarak yapılan grupla psikolojik danışmanın üniversite öğrencilerinin öfke seviyeleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda, her iki tekniğin deney grubundaki bireylerin öfkesini anlamlı düzeyde azalttığı ve bu etkinin izleme testinde de devam ettiği tespit edilmiştir. Birey merkezli terapi grubuna dair oturumlar ve izleme testi sonunda elde edilen bulguların karşılaştırılmasında; süregelen öfke, içe ve dışa doğru olan öfke ile öfke denetimi yönünden anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bilişsel-davranışçı yaklaşıma dayalı grubun son test ve izleme testi sonuçlarıyla ilgili karşılaştırmalarda sürekli öfke düzeyinde; içe yönelik öfke açısından izleme döneminde, dışa yönelik öfke ise son testte anlamlı düzeyde azalma olmuştur. Aytek (1999), ergenlerde öfke kontrolü ile ilgili bir deneysel araştırma yapmıştır. Bu araştırma neticesinde deney grubundaki ergenlere uygulanmış olan öfke kontrolü programının öfke denetimi üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Şahin (2006), deneysel bir çalışmada öfke kontrolü eğitimi alan bireylerin bu eğitim sonucunda saldırganlık puanlarının önemli ölçüde düşüş gösterdiği ve bu düşüşün iki ay sonunda da sürdüğünü ortaya koymuştur. Akgül

(2000), öfke kontrolü eğitiminin ortaokul öğrencilerinin öfke kontrol becerilerine etkisini incelediği bir deneysel araştırma yapmıştır. Bu öfke kontrol eğitimi sonucunda deney grubundaki öğrencilerin içsel öfke, dışsal öfke ve sürekli öfke puanlarının anlamlı düzeyde düşüş gösterdiği, öfke kontrol ölçeğinden aldıkları puanların ise anlamlı düzeyde arttığı tespit edilmiştir. Özmen (2006), içe yönelik öfke düzeyleri üzerinde üniversite öğrencileri ile bir öfke ile başa çıkma programı gerçekleştirilmiştir. Bu eğitim programının, öğrencilerin içe yönelik öfke düzeylerini anlamlı derecede azalttığı tespit edilmiştir.

Gerzina ve Drummond (2000) bir bilişsel davranışçı yönelimli öfke denetim programı hazırlayıp toplam 26 emniyet personeline bu programı uygulamışlardır. Bu programın öntest-sontest-izleme ölçüm verilerinden alınan bilgilere göre otomatik ve mantıksız inanç düzeylerinin anlamlı ölçüde azaldığı, rahatlama becerilerinin de anlamlı seviyede yükseldiği görülmüştür. Ayrıca deney grubu ile kontrol grubu arasındaki farklara bakıldığında ise kaygı, öfke ve düşmanlık düzeylerinin anlamlı ölçüde azaldığı fark edilmiştir. Herrmann ve McWhirter (2003), öfke, saldırganlık ve öfkeyi denetleyebilme konusunda yaptıkları deneysel bir uygulama sonucunda öfke ve saldırganlık düzeylerinin anlamlı olarak azaldığını tespit etmişlerdir. Öfke denetleyebilme düzeylerinde anlamlı olmamasına rağmen bu düzeyde düşme saptanmıştır. İzleme puanlarına bakıldığında ise zorba davranışlar, saldırganlık ve öfkenin yanlış dışa vurumu davranışlarında anlamlı azalmanın sürdüğü görülmüştür. Kelleci, Avcı, Erşan ve Doğan’ın (2014) lise öğrencileri üzerinde yaptığı bilişsel davranışçı tekniklere dayalı bir öfke yönetimi programı sonucunda deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke, öfke içte ve öfke dışta alt ölçek puan ortalamaları kontrol grubundan düşük bulunmuştur. Yavuzer ve Üre (2010), lisedeki öğrencilere saldırganlığı önlemeye yönelik bir psiko-eğitim programı uygulamıştır. Bu psiko- eğitim programının öğrencilerin saldırganlık toplam, fiziksel saldırganlık, öfke ve düşmanlık puanlarını azaltmada etkili olduğu ve bu etkinin iki ay sonra da devam ettiği tespit edilmiştir. Diğer bir çalışmada Kıran Esen, Bozkur, Gökçakan ve Baykal (2016) hazırladıkları psiko-eğitim programının ortaokul öğrencilerinin sürekli öfke ve öfke kontrolüne etkisini incelemiştir. Sonuçta programa katılan deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke ve dışa yansıtılan öfke puanlarında katılmayan kontrol grubundaki öğrencilere oranla anlamlı bir azalma olduğu gözlenmiştir. Alanda yapılan

tüm bu deneysel çalışmalar bu araştırmada uygulanan psiko-eğitim çalışmasının öfke ve düşmanlık düzeylerini azaltıcı etkisini destekler niteliktedir.

Canbuldu’nun (2006) belirttiğine göre, Özer (1994), yaptığı çalışmasında öfkeli insanların üç ana düşünce yapısının olduğunu belirtmektedir:

• Kendisinin ya da başkasının hata yapmasına karşı tahammül edememe

• Diğer insanların nezdinde edindiğini düşündüğü değeri kaybetmemeye çalışma • Olumsuz benlik algısının üstesinden gelmek için öznel bir doğruyu desteklemenin daha doğru olduğuna inanma.

Barefoot ve Lipkus (1994) hostilitenin bilişsel, duygusal ve davranışsal olmak üzere üç boyutu olduğunu belirtmektedir. Bilişsel boyut insanların güvenilmez, ahlaktan yoksun ve hiçbir şeyi hak etmeyen kişiler olduğuna dair olumsuz inançları içerir. Bu diğerlerinin muhalif davranışlarının kendine yöneldiği ve genel anlamda insan doğası hakkında olumsuz inançlar içerme ile tanımlanan “kinizm” gibi düşmanca özelliklere yol açar (Barefoot, 1992). Bu açıdan bakıldığında da öfke ve düşmanlık kavramı içinde mantık dışı düşünceler ve bilişsel çarpıtmalar içerdiği için uygulanan bilişsel davranışçı psiko-eğitim programının bu düşünce ve inançlar üzerinde etki ederek öfke ve düşmanlık düzeylerinin azalmasını sağladığı söylenebilir.

Benzer Belgeler