• Sonuç bulunamadı

1.3. Sevinç Çokum’un Eserleri

1.3.8. Ödülleri

Sevinç Çokum’un almış olduğu ödüller şöyledir:

“Makine” (1976) adlı hikâye kitabıyla Türkiye Milli Kültür Vakfı Hikâye Armağanı’nı,

Zor (1977) ile Dündar Taşer Roman Armağanı, Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti Yılın Romancısı Ödülü’nü ve 1982 Kayseri Sanatçılar Derneği Hikâye Armağanı’nı, Hilâl Görününce (1984) romanıyla 1984 Türkiye Milli Kültür Vakfı Jüri Özel Ödülü’nü ve 1985 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Romancısı Ödülü’nü,

Yeniden Doğmak senaryosuyla 1988’de Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin Senaryo Armağanı’nı ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından Basın Şeref Belgesi’ni,

Rozalya Ana adlı kitabıyla 2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikâyecisi Ödülü’nü ve Karaman 723. Türk Dil Bayramı “Türkçeyi En İyi Kullanan Yazar-Dil Armağanı” nı,

Hevenk-Kayıp İstanbul adlı eseriyle 2003 yılında öykü ve anlatı türleri olarak Türkiye Yazarlar Birliği Armağanı’nı almıştır.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tarafından 2010’da düzenlenen Edebiyat Mevsimi Büyük Ödülleri’nin ikinci yılında roman ödülü Sevinç Çokum’a verilmiştir.

II. BÖLÜM ÖTEKİ 2.1.Öteki ve Ötekileştirmenin Tanımı

“Öteki” çok uluslu ya da çok kültürlü toplumlarda her zaman öne çıkan kavramlardan biridir. Osmanlı gibi çok uluslu bir yapıya sahip bir imparatorluktan bu zamana kadar çeşitli etnik grupların ve azınlıkların yaşadığı ülkemizde de bu kavram sık sık gündeme gelmektedir.

İnsan bir grubun, önce çok yakın bir grubun, aile veya akrabaların ve bundan sonra daha geniş bir grubun, milletin bir azası olarak sosyalleşir. Ait olmayı öğrenir, fakat ait olmayı öğrenirken dışarıda bırakmayı da öğrenir. İnsanları ‘biz’ ve ‘onlar’, ‘grup içindekiler’ ve ‘grup dışındakiler’ diye ayırır. ‘Biz’e olan bağlılığı kolayca ‘onlar’a karşı hoşlanmayış veya düşmanlık olur. ‘Biz’den hissettiği gurur ‘onlar’ için duyduğu nefretle beslenir. Böylece grup peşin hükmü, aileden millete ve belki de mensup olduğumuz ırka kadar aidiyetin her kademesinde inkişaf eder.28

Çünkü “öteki” oluşmaya başladığı andan itibaren “biz” i de tanımlamaya başlayan bir kavrama dönüşür. Yani bu bir bakıma bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.

Daniel- Henri Pageau’ya göre, her imaj bir yerde bir “ben” ya da “burası” ile bir “öteki” ya da “orası” ilişkisinden doğmaktadır. Bu yolla toplumlar ya da insan grupları kendilerinin bağlı oldukları kültürel, politik, ideolojik vb. çerçeveyi de saptamaktadırlar. Tasarlanan çevre güçlü bir biçimde bir “ikilik” sergiler: “biz” ve “öteki”. Toplumlar bu yolla kendilerini belirlemekte ve algılamaktadırlar.29

Kimlik oluşturmada “öteki”nin önemi kadar taşıdığı imaj da önemlidir. İmajın varlığın dışarıdan algılanması, kimliğin ise varlığın kendi kendisini tanımlaması olduğu düşünüldüğünde, “öteki” üzerinde bırakılan imajla “öteki”nin “ötekileştirilme”sinin şiddeti arasındaki ilişki de tespit edilebilir. Toplumlar (ve bireyler) üzerinde belirlenmektedir. Bir toplum (veya birey) bir başka toplum (ya da birey) üzerinde olumlu bir izlenim bıraktığında o toplumdaki imaj da olumlu olacaktır ve bu da ilişkilere olumlu yansıyacaktır. Tek ve önemli ölçüt olmamakla

28 R.M.Maclver, Charles H. Page, Cemiyet, Çev. Amiran Kurtkan, MEB yayınları, İstanbul, 1969, s.54

birlikte toplumlar hakkındaki önyargılar üzerinde imajların etkisinin büyük olduğu söylenebilir. Bir toplumun kendi içindeki farklı gruplara ilişkin imajları da benzer etki gösterebilir. 30

Milas’ın belirttiği gibi:

‘Kişinin kendi toplumundaki ‘öteki’ ile ilgili imajları görmesi o kadar kolay değildir. En büyük sorun, imaj ile, yani gerçeğin tam karşılığı olmayan bir algılama ile, gözlemin ve gerçeğin karşılığı sayılan bilimden ve gözlemden kaynaklandığı varsayılan kanı’nın (düşüncenin, kanaatin) birbirinden ayrılmasının zorluğudur.31

Öteki’yi tanımladıktan sonra sosyal yapı içerisinde bunun uygulama süreci başlar “ötekileştirme” kavramı ortaya çıkar:

“Ötekileştirmenin pratik bir tanımı: ötekileştirme, kimlik farklılıklarının özelleştirilmesi, yani doğal farklılıklarmış gibi algılanması ilkesine dayanır. Ötekileştirme, kimliklerin toplumsal süreçlerin sonunda ortaya çıkmış, inşa edilmiş, kurulmuş karakterlerini görmezden gelerek, bir toplumsal gruba özgü, bu grubun tüm üyelerince paylaşılan, doğal, içkin, kalıcı, değişmez bir ‘öz’ teşkil ettiği iddiasını tartışılmaz bir gerçek kabul eder.”32

“Ötekileştirme” süreci sadece dini ya da etnik belirli nedenlerle değil birçok nedenden dolayı gerçekleşebilmektedir:

“Ötekileştirme”, küçük görmek, aşağılamak ve hor görmek yoluyla farklı kimlikte olanı, zayıflatmayı, güçten düşürmeyi ve iktidarsızlaştırmayı amaçlayan bir söylem biçimidir. Siyasi bir söylem olarak kullanıldığında “ötekileştirme”, “biz” ve “diğerleri” arasındaki farklılığın “biz” lehine ve “diğerleri” aleyhine işleyecek bir ayrımcılığa dönüştürülmesi eğilimini ifade eder. Toplumsal gruplar arasındaki etnisite, ten rengi, kilo, saç rengi, fizyonomik özellikler, din, mezhep, cinsiyet, yaş,

30 Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1993, s.3

31 Herkül Millas, Türk ve Yunan Romanlarında Öteki ve Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, s. 2

32 Hakan Yılmaz, “Biz”lik, “Öteki”lik, Ötekileştirme ve Ayrımcılık: Kamuoyundaki Algılar ve Eğilimler

Nihai İçeriksel Rapor, http://docplayer.biz.tr/2255232-Biz-lik-oteki-lik-otekilestirme-ve-ayrimcilik- kamuoyundaki-algilar-ve-egilimler-nihai-iceriksel-rapor-2-temmuz-2010.html (02.07.2016), s.2

eğitim, gelir, bölge, kent, semt, aile, meslek, kültür, zekâ, yetenek, beceri gibi gerçek ve muhayyel her türlü farklılık ötekileştirmeye konu olabilir.33

Toplumumuzda “ötekileştirme”nin seyrine baktığımızda başlangıcının Tanzimat Dönemine kadar uzandığı görülmektedir:

“Milliyetçiliğin Türkler arasında ortaya çıkışının Tanzimat’tan sonraya denk geldiği genel kabul görmektedir. Bunda Balkanlarda başlayan ayrılıkçı milliyetçilik hareketlerinin önemli rolü bulunmaktadır. Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemlerinde yükselen değer olan milliyetçilik, Cumhuriyet döneminde üst noktaya ulaşmıştır. Bu dönemden itibaren, içerde ve dışarda Türkiye ve Türkler için tehlike oluşturan, Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmayı hedeflediği varsayılan düşmanların varlığına sıkça vurgu yapılmaya başlanmıştır. Bunun sonucu olarak da zaten bizden olmayanı “ötekileştirme”ye mütemayil olan milliyetçilik, içeride ve dışarıda “öteki”yi yaratmış, etnik bakımdan gayritürk, dinsel bakımdan gayrimüslim olan etnik ve dinsel gruplar üzerinde baskıları yoğunlaştırmıştır.”34

“Ötekileştirme” yapılırken, genelleme yapmak için yaygın olarak kullandığımız bilimsel yöntemlerin yozlaşmış halleri kullanılır. Bu yöntemlerden biri olan ‘tümevarım’ yöntemiyle yaptığımız her genellemenin ancak belli bir olasılıkla geçerli olan, belli bir zaman ve belli bir mekânla sınırlı bir genelleme olduğunun farkındayızdır. “Ötekileştirme” söylemlerinde ise, ‘tümevarım’ın bozulmuş bir hali olan ve adına ‘temelsiz tümevarım’ diyebileceğimiz çıkarım yöntemi karşımıza çıkar. ‘Temelsiz tümevarım’ kullanarak, bir kümenin sadece birkaç elemanında, önyargılı bir şekilde gözlediğimiz bir özelliğin, bu kümenin tüm elemanlarında mutlak ve ayrılmaz bir öz olarak bulunduğu şeklinde bir ‘sıçrama’ yaparız. ‘Temelsiz tümevarım’, bilimsel tümevarımdan üç noktada ayrılır. Birincisi, gözlem sayısı genelleme yapmak için çok eksiktir; ikincisi, gözlemlerden yapılan çıkarımlara

33 a.g.e., s.3

34 Mustafa Çapar, Türk Ulusal Eğitim Siteminde Öteki ve Ötekiye Yaklaşım, Doktora Tezi (basılmamış

olasılıkla değil, mutlak bir değer atfedilir; üçüncüsü, yapılan genellemelerin zaman ve mekânla sınırlı olduğu kabul edilmez.35

Bu farkında olmadan tümevarım yöntemiyle edindiğimiz bakış açısı ve oluşan yargılarımız bizim farklı olana dair bazı düşünce kalıpları geliştirmemize neden olur:

“Ötekileştirme” söylemlerinde ‘özcü tümdengelim’ diyebileceğimiz bir genelleme yönteminin sıkça kullanıldığını görürüz. Özcü tümdengelim, bir toplumsal grup, bir dine inananlar, bir ulus ve benzerleri hakkında bir önyargı oluşturmakla başlar. Bu önyargı, çoğunlukla hiçbir ampirik gözleme dayanmaz. Bu tür önyargıların kaynağı, çoğu kez, öğretmenlerin derslerde anlattıkları, okul kitaplarında yazılanlar, gazete ve televizyonlardaki haber ve yorumlar, dini ve siyasi önderlerin konuşmaları, ebeveynlerden ve diğer aile büyüklerinden aktarılan menkıbeler veya şehir efsaneleridir. Böylece, “Romanlar hırsızdır”, “Araplar pistir”, “o şehirden adam çıkmaz”, “Türkler otoriteye boyun eğerler” türünden yüzlerce “postüla” ortaya çıkar. Bir kez bir grup hakkında böyle bir postülayı inanıldı mı, daha sonra yapılacak şey, bu grubun mensubu olan bir kişi ile karşılaşıldığında, onun her dediğinin ve her yaptığının zaten doğruluğu “apaçık” olan postülayı bir kez daha “doğruladığını” görmekten ibarettir.36

Hemen her toplumda “öteki” diye kabul edilecek gruplar mevcuttur. Bazen, “öteki”, “beriki”nin (ben’in, biz’in) yaratıcılığının ortaya çıkmasına yol açabilir. “Öteki”, “biz”e farklılıkları keşfettirerek, kendisiyle iş birliğini geliştirme yollarını aratabilir ve “biz”in gelişmesini sağlayacak olumluluklar da içerir. Ayrıca “öteki”, her zaman aşağılanan, bir sorun olarak görünen “düşman” kategorisinde olmayabilir. Ulaşılamaz olan, idealleştirilen, imrenilen ve ileride aynı toplumsal düzlemde olunması düşlenilen “öteki” de vardır. Örneğin, Batı toplumlarını kendisine örnek almış birçok “gelişmekte olan devlet” için Avrupa ve ABD, bu anlamda “öteki”dir. Kategorileştirmede olumlu tarafa yerleştirilen, buna bağlı olarak da özenileni ve

35 Hakan Yılmaz, “Biz”lik, “Öteki”lik, Ötekileştirme ve Ayrımcılık: Kamuoyundaki Algılar ve Eğilimler

Nihai İçeriksel Rapor, http://docplayer.biz.tr/2255232-Biz-lik-oteki-lik-otekilestirme-ve-ayrimcilik- kamuoyundaki-algilar-ve-egilimler-nihai-iceriksel-rapor-2-temmuz-2010.html (02.07.2016), s.2

imrenileni karşılayan “öteki” kavramı, özellikle milliyetçi perspektiften bakıldığında çoğu zaman olumsuz anlamlar çağrıştırmaktadır.37

İmgeler aracılığıyla farklı olana yönelik algılarımızın oluşmaya başladığı noktada ulusal kimlik ön plana çıkar. “Öteki”ni destekleyen başka kavramları tanımlamak “öteki”ni daha iyi anlamamız için faydalı görülmektedir.

2.2. Ötekinin İlişkili Olduğu Kavramlar

Benzer Belgeler