• Sonuç bulunamadı

5. SONUÇ VE TARTIŞMA VE ÖNERİLER

5.1. Sonuç ve Tartışma

5.1.2. Öğretmenlerin öğretimde teknoloji kullanımına yönelik öz-yeterlik

Araştırma sonuçları incelendiğinde, öğretmenlerin yaşları ile öğretimde teknoloji kullanımı öz-yeterlik inançları arasında bir ilişkiye rastlanmamıştır. Ancak Çetin ve Güngör, (2012) tarafından Niğde ilindeki sınıf öğretmenleriyle yapılan araştırmada yaş ve teknoloji öz-yeterliği arasında anlamlı farklılaşma tespit edilmiş ve yaşı daha küçük öğretmenlerin lehine olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni İstanbul’ da yaşayan kişilerin Niğde’de yaşayan öğretmenlere göre teknolojiye daha yakın olması olabilir. Yaşı daha büyük olan kişilerin teknolojiden uzak kaldığı düşünülebilir. Bu noktada araştırmanın sonucunda anlamlı farklılaşma var olmasa da veriler arasında betimsel anlamda farklılaşmalar mevcuttur. En düşük ortalamaya grubun en yaşlı üyeleri sahiptir. Yaşları daha küçük olan öğretmenlerin puanlarının ortalaması daha yüksektir. Ancak aralarındaki rakamsal fark çok azdır. Bu nedenle anlamlı farklılaşmaya ulaşılamamıştır. Okul öncesi öğretmenlerinin yaşlarının teknoloji kullanımı üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışı teknolojiyle yaşanan en büyük değişimlerden biri olarak okul öncesine verilen değerin artmasıyla ortaya çıkmaktadır (Özgül, 2011). Okul öncesi öğretmenlerinin yaşlarının daha büyük veya daha küçük olması teknoloji öz-yeterliliği için önemli bir etken olmayabilir.

Buna benzer olarak yürütülen araştırmalardan birisinde ise örneğin, Doğru, Şeren ve Koçulu, (2017) tarafından geliştirilen ve Antalya ilindeki 505 sınıf öğretmeniyle yürütülen çalışmada teknoloji öz-yeterliği ve yaş arasında anlamlı farklılaşma elde edilmiştir. Ancak elde edilen farklılaşma yaş grubu büyük olan öğretmen grubunun

61

lehinedir. Araştırmada bunun nedeni olarak Antalya ilinde uzun zamandır çalışan sınıf öğretmenlerinin kendilerini teknolojik manada geliştirmiş olabileceği öne sürülmüştür. Spiegel’ (2001) de yapmış olduğu çalışmada bilgisayar kullanımına yönelik öz-yeterlik inancının yaş ile ters yönde bir ilişkisi olduğu sonucuna varmıştır. Denizli ilinde yürütülen bir başka araştırmada ise yaşları küçük olan öğretmen grubunun lehine sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışma Demirhan’ın (2012) yürüttüğü teknoloji kullanım ve teknoloji algılarını ölçtüğü farklı testler kullanarak fen öğretmenleriyle yapmış olduğu araştırmada yaş ve teknolojik algı ve kullanım analizi sonuçlarında anlamlı bir farklılaşmanın bulunmasıdır. En yüksek yaşa sahip grubun ortalama puanı daha düşük iken yaşları en küçük olan grubun puanı daha yüksektir. Fen ve teknoloji öğretmenlerine yapılan bu araştırmada yaşları arttıkça teknoloji öz- yeterlik inancının düştüğü tespit edilmiştir. Bu sonuçlara yakın sonuçlar veren Sezgin, Erdoğan ve Erdoğan (2017) tarafından Ankara ilinde Teknoloji Yeterliği Öz

Değerlendirme Ölçeğini kullandığı çalışmasında artan yaş ve kıdemle eş güdümlü

olarak teknoloji öz-yeterliğinin de azaldığı sonucuna ulaşmıştır. Ancak yürütülen bu araştırmada teknoloji öz-yeterliği ve kıdem arasında da anlamlı farklılaşmaya ulaşılamamış olup betimsel anlamda küçük farklara ulaşılmıştır. En yüksek ortalama puanına 6-10 yıl arasında mesleki kıdeme sahip olan öğretmenler ulaşmış olsa da onları, az puan fark ile 11-15 yıl, ardından 1-5 yıl ve 15 yıl ve üstü mesleki kıdeme sahip öğretmenler takip etmektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda en düşük ortalama kıdemi en fazla olan öğretmen grubuna ait olsa da belirtilen bu fark yapılan nicel testlerden olan Anova testi neticesinde anlamlandırılamamıştır. Sezgin, vd. (2017) tarafından yürütülen çalışmanın Anova sonuçlarına göre ise mesleki kıdem ile teknoloji öz-yeterliği arasında anlamlı farklılaşma tespit edilmiştir. Bahsi geçen bu farklılaşma mesleki kıdemi 1-10 yıl arasında olan öğretmenlerin lehinedir. 21 yıl üstünde kıdeme sahip olan öğretmenlerin ise teknoloji öz-yeterliği daha düşük sonuç vermiştir. İlkokul ve ortaokul öğretmenleriyle Bütün Kuş (2005) tarafından yapılan çalışmada teknoloji öz-yeterliği ve kıdem arasında anlamlı farklılaşma olduğu sonucu elde edilmiştir. Lehinelik durumu ise kıdemi daha az olan öğretmenlerden yanadır. Bunun nedeninin kıdemi fazla olan öğretmenlerin yetiştiği dönemde eğitimin farklı olması olduğu düşünülmektedir. Yaşı daha küçük olan öğretmenlerin teknoloji konusunda ki deneyimleri ve bilgileri daha yeni ve fazla olabilir (Pajares, 2002). Marcinkiewicz’nin (1993) yaptığı araştırmaya göre yaşı daha küçük olan bireyler teknolojinin yeniliklerine karşı daha olumlu tavır takınmaktadırlar. Mesleki kıdemi 15

62

yıldan az olan genç öğretmenler teknolojiyi kullanmaya daha heveslidir (İşman, 2001). 1-15 yıl arasında kıdeme sahip öğretmenler Çetin ve Güngör (2012) tarafından 480 ilköğretim öğretmeni ile hazırlanan çalışmada daha yeterli bulunmuştur. Mevcut bir farklılaşma söz konusudur. Mesleki kıdemi düşük olan öğretmenlerin teknoloji öz- yeterlik inançları daha fazladır (Örn: Sengir, 2019; Özçelik ve Kurt, 2007). Bu sonuçlara paralel bir biçimde yaptıkları araştırmaya göre teknoloji kullanım yeterliği ve öğretmenlerin yaş ve kıdemi arasında negatif yönlü ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Inan ve Lowther, 2010) Tüm bu bulgular ışığında literatürdeki diğer araştırmalarla anlamlı farklılaşma açısında çeliştiğini söylemek mümkündür. Ancak betimsel anlamda bakıldığında benzer sonuçlar olduğu görülmektedir. Farklı sonuçlara ulaşılmasının nedeni örneklem farklılığı, uygulama şehrinin değişkenliği olabilir.

Okul öncesi öğretmenlerinin eğitim düzeyleri ve öğretimde teknoloji kullanım durularına baktığımızda iki olgu arasında anlamlı farklılaşma tespit edilememiştir. Bu bulgu sonucuyla eşdeğer olarak Sengir (2009) tarafından ortaokul branş öğretmenleriyle hazırlanan araştırmada da anlamlı bir farklılaşma ile karşılaşılmamıştır. Fen ve teknoloji öğretmenlerinin eğitim durumu her ne olursa olsun eğitim alanında teknoloji kullanımına yönelik tutumlarında bir farklılaşma meydana gelmemektedir (Barut, 2015). Okul öncesi öğretmenlerinin eğitim düzeyleri anlamlı bir farklılaşma meydana getirmemekle birlikte en yüksek ortalamama puanına lisansüstü eğitim düzeyindeki öğretmenler sahipken en düşük ortalama puanına ise lisans düzeyindeki öğretmenler sahiptir. Eğitim düzeyi en yüksek olan okul öncesi öğretmen grubunun teknoloji öz-yeterliği daha yüksek çıkmıştır. Sınıf öğretmenleriyle yürütülen bir araştırma da ise eğitim durumu ve teknoloji öz-yeterliği arasında anlamlı farklılaşmanın mevcut olmadığı tespit edilmiştir (Güneş ve Buluç, 2017). Mevcut literatür ile elde edilen sonuçlar ile uyum sağladığı söylenebilmektedir. Bu noktada öğretmenlerin çocukların eğitimi için kendilerini geliştirdikleri ve buna uygun olarak planlamalar yaptıkları düşünülebilir. Okul öncesi öğretmenlerinin yaş, mesleki kıdem ve eğitim düzeyi gibi bağımsız değişkenler ile teknoloji kullanımı öz-yeterlik inancı arasında bir bağ olmadığı tespit edilmiştir. Bahsedilen bu değişkenler öğretmen niteliği olarak değerlendirilmektedir ve bu durum eğitimde kaliteyi belirlemektedir (Kılıç ve Acat, 2007). Günlük hayatlarının büyük çoğunluğunu bilerek ve ya bilmeden tablet, bilgisayar, akıllı telefon ve bunun gibi teknolojik aletlerle etkileşim halinde geçiren 0-

63

6 yaş grubundaki çocuklar için eğitim ortamı içerisindeki teknolojik faaliyetlerde oldukça önemlidir (Kılınç, 2015). Bu noktada öğretmenlerin yaş, mesleki kıdem ve eğitim düzeyi ne olursa olsun teknoloji çağının içerisine doğmuş dijital yerli (Prensky, 2005) birey olan yeni nesil çocuklara eğitim verme şeklini belirleyebilir.