• Sonuç bulunamadı

2.2. Anababalık ve Çocuk Yetiştirme

2.2.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Konusunda Yapılan Araştırmalar

sonucunda Baumrind’in tipolojisine eleştirel yaklaşmış ve anababa kontrolünün ve ilgisinin birbirine zıt boyutlar olarak görülmesinin yerine birbirini tamamlayan boyutlar olarak görülmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Örneğin, Rohner ve Pettengill (1985) de Kore’li ergenler için algılanan anababa kontrolünün anababa kabulüyle ilişkili olduğunu ve anababadan kontrol algılayan ergenlerin bir ihmal algılamadıklarını göstermişlerdir.

Kağıtçıbaşı (1970) Türk ve Amerika’lı ergenlerin anababalarının anababa tutumlarını değerlendirdiği çalışmasında bu görüşü doğrulamayan sonuçlara ulaşmıştır. Türk ve Amerikalı ergenler arasında anababaların uyguladıkları kontrol açısından fark olduğu görülmüş, Türk ergenler daha fazla kontrol uygulandığını bildirmiş ve ilgi açısından iki grup arasında bir fark bulunmamıştır. Buna göre Türk ergenler anababa tutumlarını hem kontrol hem de ilgi açısından yüksek olarak bildirmiştir.

Sonuç olarak çocuğun toplumsallaşma sürecinde bireyci ve toplulukçu kültürler çocuktan istenen bağımlılık ve bağımsızlık düzeyi açısından birbirinden farklılaşmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1997). Bireyciliğin egemen olduğu toplumlarda çocuk yetiştirmede bağımsızlık önemli iken, toplulukçu değerlerin önemli olduğu toplumlarda çocuğun bağımlılığı daha ön plandadır. Çocuğun bağımlılığının önemli olduğu itaate yönelik çocuk yetiştirme ya da kontrolün yüksek, kabul ilginin düşük olduğu otoriter çocuk yetiştirme ilişkisel benliğin gelişimini sağlamaktadır. Çocuğun kendine yeterliliğinin ve özerkliğinin önemli olduğu, ancak aynı zamanda aileye bağlılığının da istendiği ailelerde hem kabul/ilgi hem de kontrol vardır. Açıklayıcı otoriter çocuk yetiştirme stilini tanımlayan bu çocuk yetiştirme stili özerk-ilişkisel benliğin oluşmasını sağlamaktadır. Sadece ilgi/kabul ve sevginin olduğu, çocukta özerklik ve kendine güvenin önemli olduğu çocuk yetiştirme özerk-ayrık benliğin gelişimi için uygun ortam yaratmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1996).

çalışmasında Mısır kökenli Kanadalıların daha otoriter olduklarını bulmuştur. Otoriter çocuk yetiştirme stili bireyci kültürlerde daha olumsuz sonuçlarla ilişkili bulunmuştur.

Bu tartışmalardan toplulukçu yönelime sahip ailelerin çocuklarına karşı yalnızca kontrol kullandıkları, sevgi ilgi göstermedikleri anlamının çıkartılmaması gerekmektedir. Rudy ve Grusec (2001) Mısır kökenli Kanadalılar (bu aileler otoriterlikte yüksek olsa da) ve Avrupa kökenli Kanadalılar arasında sıcaklık ve ilgi açısından bir fark olmadığını göstermişlerdir. Bu sonuçlara göre araştırmacılar toplulukçu kültürlerdeki otoriter çocuk yetiştirme stilinin çocuğa karşı olumsuz tutumlarla ve çocuk için olumsuz sonuçlarla ilişkilendirilemeyeceğini belirtmişlerdir. Chao (2001) da Çin kökenli Amerikalı gençlerin aile ilişkilerindeki yakınlığı ile Avrupa kökenli Amerikalı gençlerinki arasında bir fark olmadığını göstermiştir.

Keller, Lohaus, Volker, Cappenberg ve Chasiotis (1999) bebek bakımı ile ilgili evrimsel temelleri olan temel bakım, besleme, taşıma, yüz yüze etkileşim gibi anababalık davranışlarında bazı ortak yönler olduğunu belirtmekle birlikte beden teması ve beden uyarımı gibi davranışların daha çok toplulukçu geleneksel Afrika kültürlerinde görüldüğünü, yüz yüze iletişim davranışlarının ise daha çok batı toplumlarının kentsel kesimlerinde yaygın olduğunu göstermişlerdir. Keller ve arkadaşları beden temasının karakterize ettiği çocuk yetiştirmenin başkaları ile ilişkiselliğin gelişimine uygun olduğunu, çocukla yüz yüze iletişimin ise çocukta bağımsızlığın gelişimini desteklediğini ileri sürmüşlerdir. Keller, Papaligoura, Kuensemueller ve diğerleri (2003) da kentli orta sınıf Alman ve Yunan annelerin çocukları ile etkileşimlerini karşılaştırdıkları çalışmalarında her iki grubun yüz yüze etkileşimi kullandıklarını ve daha az beden temasında bulunduklarını göstermişlerdir. Bu araştırmada anababalık stilleri açısından iki Avrupa toplumu arasında da fark olabileceği de gösterilmiştir. Buna göre, Yunan anneler Alman annelere göre yüz yüze etkileşim esnasında bebeğe gülümseyerek daha fazla sıcaklık ve yakınlık göstermişlerdir. Böylece hem Alman hem de Yunan anneler bebekle yüz yüze etkileşimlerinde bağımsızlığı destekleseler de, Yunan anneler gösterdikleri ilgide ilişkiselliği de vurgulamaktadırlar. Yazarlar Yunan annelerin stilinin Kağıtçıbaşı’nın (1996) önerdiği özerk-ilişkisel benlik kurgusunun gelişimine uygun olduğunu belirtmişlerdir.

Anababalık stilleri ve davranışları açısından toplumlarda zaman içinde önemli değişimler de olmaktadır. Keller ve Lamm (2005) Almanya’da orta sınıf anneleri 25 yıl izledikleri çalışmalarında bağımsız hareket etmeyi destekleyen yüz yüze iletişimde artış

olduğunu, buna karşın ilişkisellikle olumlu ilişkili olan beden temasında ve ilgide azalma olduğunu göstermişlerdir.

Çok sayıda araştırmacı çocuk yetiştirme stillerinin çocuk ve ergen gelişimi üzerine etkilerini incelemiştir. Özellikle çeşitli yetkinlik boyutları ve uyum değişkenleri incelenmiştir, örneğin psikososyal yetkinlik ve sorun davranışlar gibi. Bunun dışında itaat, değerleri içselleştirme, aile ile çatışma gibi konulardaki araştırmalara yoğun bir şekilde rastlanmaktadır. Aşağıda bu konularla ilgili yapılan çalışmalar sunulmaktadır.

Baumrind (1971) orta sınıf ailelerden gelen 134 okul öncesi çocukla yaptığı ilk çalışmalarından birinde çocukların psikososyal yetkinliklerini sosyal sorumluluk ve bağımsızlık açısından değerlendirmiştir. Sonuçlar, kontrolde ve kabul/ilgide yüksek olan açıklayıcı otoriter anababaların otoriter ya da izin verici anababalara göre sosyal sorumluluk düzeyi daha yüksek ve daha bağımsız çocuklar yetiştirdiğini göstermiştir.

Grolnick ve Ryan (1989) çocuk yetiştirme stillerinin boyutu olan özerklik desteği ile özerklik, yetkinlik, uyum ve okul başarıları arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmasında, anababanın özerklik desteğinin özerklik, yetkinlik, uyum ve okul notları ile olumlu ilişkili olduğunu göstermiştir.

Lamborn, Mounts, Steinberg ve Dornbusch (1991) Baumrind’in (1971) çocuk yetiştirme stilleri ile psikososyal yetkinlik ve uyum çalışmasını tekrar etmiştir. 14 -18 yaşları arasında 4100 ergenle yapılan bu çalışmada anababa stilleri ergenlerin yanıtları üzerinden değerlendirilmiştir. Sonuçlar açıklayıcı otoriter ailelerden gelen ergenlerin otoriter ya da izin verici ailelerden gelenlere göre daha olumlu uyum gösterdiklerini ve psikososyal gelişimlerinin de daha olumlu olduğunu göstermiştir.

Steinberg, Lamborn, Darling, Mounts ve Dornbush (1994) öncekiyle aynı örneklemden (Lamborn ve ark., 1991) 2300 kişi üzerinde bir yıllık izleme çalışması yapmışlardır. Açıklayıcı otoriter ailelerden gelen ergenlerin psikososyal yetkinlik alanında yüksek uyum göstermeye devam ettikleri görülmüştür. Kabul/ilgi düzeyinin ve kontrolün yüksekliği ergenlerin zaman içindeki olumlu uyumları ile ilişkili bulunmuştur.

Brown, Mounts, Lamborn ve Steinberg (1993) psikososyal yetkinlik ile kabul/ilgi ve kontrol boyutlarını yansıttığı düşünülen üç anababalık uygulaması (başarı vurgusu, anababa izlemesi, birlikte karar verme) arasındaki ilişkiyi 3800 lise öğrencisi üzerinde araştırmışlardır. Araştırmacılar başarı vurgusu yapılan ailelerde büyüyen ve aileleri tarafından izlenen (monitoring) ergenlerin kendilerine daha güvenli (kendi ayakları üzerinde durabilme anlamında) olduğunu bulmuşlardır.

Yukarıdaki çalışmalar genel olarak hem kabul/ilgi hem de kontrol açısından yüksek değerlendirilen aile ortamlarının psikososyal gelişim için uygun ortamlar olduğunu göstermektedir.

Petersson, Rollins ve Thomas (1985) anababa davranışlarının ergenlerin itaat etmesi ile ilişkisini 368 ergenin katıldığı bir çalışmada incelemişlerdir. Sonuçlar aileleri tarafından desteklenen, kabul edilen ve değer verilen ergenlerin daha itaatkar olduğunu göstermiştir. Ayrıca aileler beklentilerini açıklayıcı bir yolla iletirse ergenlerin itaat ve içselleştirme davranışlarında da artma olmaktadır. Ancak, anababanın zor kullandığı durumda itaat belirgin olabilmekteyse de içselleştirme olasılığı daha düşük bulunmuştur.

Son 20 yıldır yapılan çalışmalar açıklayıcı otoriter çocuk yetiştirme stili ile çocukların bilişsel ve sosyal gelişimleri arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermiştir.

Örneğin, demokratik anababalık (açıklayıcı otoriter) stili ile yüksek akademik başarı (Dornbusch, Ritter, Leiderman, Roberts ve Fraleigh, 1987; Weiss ve Schwarz, 1996;

Wintre ve Yaffe, 2000); yüksek uyum puanı (örneğin, düşük düzeyde psikolojik stres, sorun davranışların azlığı, olumlu akran ilişkileri) (Brown, Mounts, Lamborn ve Steinberg, 1993; Fuligni ve Eccles, 1993); yüksek öz saygı, özerklik ve kendi ayaklarının üzerinde durabilme (Baumrind, 1991; Buri, Louiselle, Misukanis ve Mueller, 1988) arasında olumlu ilişkiler gösterilmiştir.

Daha önceki çalışmalar demokratik anababalık stilini çeşitli anababalık davranışlarını içeren bir bütün olarak incelemiştir. Ancak, Gray ve Steinberg (1999) üç ayrı boyutun (kabul, davranışsal kontrol ve psikolojik özerklik sağlama) katkılarının ayrı ayrı incelenmesini önermişlerdir. Onların çalışmaları anababa kabulü ile davranış sorunlarının azlığı, daha iyi düzeyde psikososyal uyum, düşük düzeyde stres ve yüksek düzeyde akademik yeterlilik arasında ilişki olduğunu göstermiştir.

Steinberg, Mounts, Lamborn ve Dornbusch, (1991) Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 10,000 lise öğrencisinin katıldığı bir çalışma yapmışlardır.

Farklı etnik kökenden, sosyo ekonomik düzeyden ve aile yapılarından gelen ergenlerle yapılan bu çalışmanın sonuçları demokratik anababalık stilinin olumlu sonuçlarının bu gruplar arasında çok fark yaratmadığını göstermiştir. Bununla beraber, daha sonraki analizler Afrika kökenli Amerikan gençleri için demokratik anababalık stilinin Avrupa kökenli Amerikalılar kadar olumlu sonuçlarının olmayabileceğini; okul başarısı açısından da otoriter anababalık stilinin Afrika kökenli Amerikan gençleri için olumsuz sonuçlarının olmayabileceğini göstermiştir (Steinberg, Dornbusch ve Brown, 1992).

Belki de bazı ortamlarda aile kurallarına uymamanın hem kişinin kendisi hem de başkaları için olumsuz sonuçları olabilirken, bazı ortamlarda otoriter stil diğer stiller kadar işlevsel olabilir (Brody ve Flor, 1998).

Suchman, Rounsaville, DeCoste, B.S., ve Luthar (2007) anababa kontrolü ve kabulünün çocukların uyumu ile ilişkisini araştırdıkları çalışmada, anababa kontrolünün davranışsal uyum; anababa ilgi/kabulünün psikolojik uyumla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalar anababa kontrolünün, özerklik desteğinin ve aynı zamanda kabul ilgisinin çocukların uyumları üzerinde etkisi olduğunu göstermektedir.

Chao (1994) demokratik anababalık stilini genel olumlu sonuçları açısından eleştirmiş ve bu stilin anlamının kültürler arasında farklılık gösterebileceğini vurgulamıştır. Buna paralel olarak Wang ve Phinney (1998) Amerika Birleşik Devletlerine göç etmiş Çinli annelerin otoriter tutumları ile okul öncesi çocuklarının bilişsel yeterlilikleri arasında olumlu ilişki olduğunu göstermiştir.

Sosyo-ekonomik düzey anne baba davranışlarında etkili olan etmenlerden biridir. Genellikle üst sosyo-ekonomik düzeyden anababalar açıklama, kuralların tartışılması, çocukların kendini ifade etmesine izin verme gibi davranışlar sergilerken, alt sosyo-ekonomik gruptan anababalar itaat, ceza gibi davranışları daha çok kullanmaktadır (Pinderhughes, Dodge, Bates, Pettit ve Zelli, 2000).

Bazı araştırmalarda SED’in anababa davranışları ve amaçları üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir (Luster, Rhoades ve Haas, 1989; Harwood, Schoelmerich, Ventura-Cook, Schulze ve Wilson, 1996). Bu çalışmalar farklı toplumsal sınıflardan anababaların farklı tutum ve davranışlara sahip olabileceklerini göstermektedir.

Goodnow (1988) SED değişkeni olarak anababanın eğitim düzeyinin ve mesleğinin onların anababalık davranışlarının en önemli yordayıcıları olduğunu göstermiştir. Von der Lippe (1999) annenin eğitim düzeyi ile çocuklarıyla etkileşimi arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında yüksek eğitimli annelerin düşük eğitimlilere göre çocuklarıyla daha uyarıcı bir etkileşim içinde olduklarını ve daha demokratik annelik stiline sahip olduklarını göstermiştir.

Bugüne kadar bu alanda yapılan çalışmaların önemli sınırlılıklarından biri yalnızca annelerin çocuk yetiştirme stilleri üzerine odaklanmış olmalarıdır. Ne var ki, çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili alanyazında babaların da çalışmalara dahil edilmesi gerektiği vurgulanmakta ve babaların çocuklarının gelişimindeki rolünün araştırılması gerektiği belirtilmektedir (Cabrera, Tamis-LeMonda, Bradley, Hofferth ve Lamb, 2000). Babaların uyguladığı çocuk yetiştirme stilleri ve olası cinsiyet farklılıkları ile

ilgili az bilgi olsa da, özellikle disiplin stratejileri açısından annelerin daha çok demokratik, babaların ise otoriter stile yakın olduklarını gösteren bulgular da bulunmaktadır (Russell, Hart, Robinson ve Olsen, 2003; Tein, Roosa ve Michaels, 1994). Türkiye’de yapılan çalışmalar alt sosyo-ekonomik düzeyde hem annelerin hem de babaların daha çok otoriter anababa olduğunu göstermektedir (Pehlivanoğlu, 1998).

2.2.4. Türkiye’de Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar