• Sonuç bulunamadı

1.4 Velayet Hakkına Sahip Olanlar

1.4.3 Çocuğun Ebeveynleri Evli Değil İse Velayet

TMK’nın 337. maddesi “Ebeveynler evli değilse velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya hayatını kaybetmiş ve ya velayet kendisinden alınmış ise hâkim, çocuğun faydasına göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.” hükmü ile ebeveynlerinin evli olmaması halinde, yanı çocuğun evlilik dışı dünyaya gelmiş haldeki velayet durumunu düzenleme konusu yapmıştır.

Ebeveynler evli değilse velayet ana tarafından doğumla kendiliğinden kazanılır. Başka bir ifadeyle bu konuda hâkim kararına ihtiyaç yoktur.140

Ebeveynler evli değilse velayet ana tarafından doğumlu kendiliğinden kazanıldığı için velayetin yeniden düzenlenmesi yönünde bir istek yoksa velayet düzenlemesi yapılamaz.141

Buna ilişkin Yargıtay 2.HD bir kararında “...Ebeveynler evli değilse velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya hayatını kaybetmiş ve ya velayet kendisinden alınmış ise hâkim, çocuğun faydasına göre, vasi atar veya velayeti babaya verir (TMK m.337). Tarafların evlilik dışı ilişkilerinden dünyaya gelen 1997 doğumlu Kübra ile davalı baba arasındaki "soybağı" babalık hükmüyle, 1995 doğumlu Muhammet ile de "tanıma" yoluyla kurulmuş ise de velayet hakkının anadan alınarak davalı babaya verildiğine dair bir karar bulunmamaktadır. Bu çocuklar üzerindeki velayet hakkının yasa uyarınca (TMK m.337/1) tek başına davacı anaya ait bulunduğu dosya sınırlarıyla sabit olduğu halde "davalıdan velayetin alınarak davacı anaya verilmesine" şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...”142

hükümlerine yer vererek açıklamıştır.

Ebeveynler evli değilse velayet ana tarafından doğumla kendiliğinden kazanıldığı için velayetin yeniden düzenlenmesi yönünde bir istek varsa velayetin anadan alınması koşulları araştırılmalıdır.143

Ebeveynler evli değilse, velayet anaya aittir (TMK m.337) ve bunun istisnası ise, evlilik dışında dünyaya gelen çocuğun ebeveynlerinin birbirleriyle evlenmesi (TMK m.292,293), ananın küçük, ölmüş, kısıtlı veya velayet kendisinden alınması haline münhasır çocuğun çıkarına göre velayetin babaya verilmesi halleridir.144

Çocuk 140 Gençcan,ÖU.a.g.e. s 193 141 Gençcan,ÖU.a.g.e. s 193 142 Y2HD, 26.04.2010, 19724-8213 143 Gençcan,ÖU.a.g.e. s 194 144 Bulut,H. a.g.e s 3-4

46

ile ana arasındaki nesep bağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında ise: a) Ana ile evlilik, b) Tanıma, c) Hâkim (mahkeme) kararı ile kurulur. Bundan başka evlat edinme ile de soy bağı kurulur. Ebeveynler evli değilse, çocuğun velayeti anaya aittir. Ana, a)18 yaşından küçük, b)Ölmüş, c)Yahut velayet kendisinden alınmış ise, mahkemece çocuğun faydasına uygun olarak çocuğa vasi tayin edilebilir. Veya baba biliniyorsa velayeti ona verilir.145

Çocuğun ebeveynleri evli değilse, babalık karinesi kuralları saklı kalmak üzere, ebeveynler arasındaki ilişkinin niteliğine bağlı olmaksızın, velayet hakkı kanun gereği anaya ait olur (TMK m.337/I).

Kanun bu kurala, m.337/II ile bir istisna getirmiştir: “Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ve ya velayet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.” Hâkim kararını çocuğun yararını göz önünde tutarak vermektedir. Annenin yetişkin olmaması durumunda velayetin babaya verilmesi için, annenin yetişkin olduktan sonra da velayeti kullanmakta yetersiz olacağının anlaşılması gerekir.

Doktrinde, çocuğun annesinin yanında kalması esas alınmakta, çocuğun babaya verilmesi nerdeyse istisnai durumların varlığına bağlanmaktadır. Velayetin babaya verilebilmesi için, bunun geçici değil sürekli bir çözüm olabilmesi, babanın evli olup olmamasına göre, velayetin babaya verilmesinin çocuğun faydasına olup olmayacağının derinlemesine araştırılması gereği ileri sürülmüştür. Yetişkin olmayan annenin yetişkin olmasıyla veya kısıtlılık kararının kaldırılmasıyla velayet anneye verilebilecekse, velayetin babaya verilmesinde acele edilmemesi, velayetin babaya verilmesinin daha çok annenin ölümü veya velayetin anneden kaldırılması durumunda söz konusu olması savunulmuştur. Mahkemenin kararına kadar velayet annede kalacaktır. Ancak anneye velayet verilemediği için babaya verilmişse annenin yetişkin olması ve ya kısıtlılık halinin kalkması halinde babada olan velayet kendiliğinden anneye geçmeyecek, hâkimin bu konuda karar vermesi gerekecektir. Velayetin doğmasında kısıtlılık evli eşler için engel teşkil etmezken, evli olmayan annenin kısıtlanmış olması velayet hakkını edinmesine engel olarak kabul edilmiştir (TMK m.337).146

145 Özkan, H. (2005). Aile Hukuku Davaları ve Tatbikatı.(2.Baskı). İstanbul: Legal Yayıncılık. S 1365-1366

47

Çocuğun babaya verilebilmesi için çocuğun bedensel ve ruhsal güvenliği, babası yanında her bakımdan sağlanabilmelidir. Bu temel kuraldır. Baba bir başkasıyla evli ise, onun kurmuş olduğu aile, çocuğa karşı biyolojik, duygusal ve sosyal işlevini uygun bir biçimde yerine getirebilecek özelliklere sahip olmalıdır. Gerek baba, gerek ailesi hiçbir şart ve kayıt ileri sürmeksizin çocuğu kabul edebilmelidir. Çocuğun babaya verilmeden önce, birlikte yaşadığı kişilere (üvey baba, koruyucu aile gibi) karşı derin duygusal bağları olmamalıdır. Velayetin babaya verilmesiyle birlikte ağır koruma önlemleri gerekmemelidir. Fakat babaya danışmanlık yapacak bir yardımcı tayini, hâkimin çocuğun eğitimine ilişkin bazı emirler vermesi gibi önlemler babanın velayetin kendisine bırakılmasına ehil olmadığını göstermez. Ancak baba çocuğa bedensel, duygusal ve zihinsel bakımdan güvenlik içinde büyüyebileceği bir ortamı garanti etmelidir. Bu nedenle babanın eşi yani çocuğun üvey anası, ana rolünü üstlenmeye hazır ve istekli olmalıdır. İlk çocukluk yıllarında üvey ana ile çocuk arasında sürekli ve içten ilişkiler kurulabilmedir.

Çocuğun babaya verilmesi sürekli bir çözüm olmalıdır. Başka bir deyişle, çocuk bundan böyle baba ailesinde yaşayabilecek durumda olmalıdır. Alışılan çevrenin tekrar değiştirilmesi çocuğun güvenliğini olumsuz yönde etkiler.

Baba ve eşin müşterek çocukları evlilik dışı çocuğu kabul edebilmelidir. Aksi takdirde, evlilik dışı çocukla diğer çocuklar arasında kıskançlık, kin, karşı koyma gibi tepkiler, rekabet duyguları gelişebilir. Bu nedenle yaşı ve olgunluk durumuna göre çocuklar velayetin babaya verilmesinden önce dinlenilmelidir.

Babanın velayeti neden istediği ciddi biçimde araştırılmalıdır. Bazen baba gerçek nedenleri gizleyerek velayeti çocuğa olan sevgisinden istiyormuş gibi görünebilir. Örneğin velayetin geçimsiz bir evliliği kurtarmak, eşinin yalnızlığını gidermek, iştirak nafakasından kurtulmak, çocuğun anasından öç almak gibi nedenlerle istenip istenmediği araştırılmalıdır.

Babanın evli olmaması durumunda ise, babanın çocuğu güvenliğinin gerektirdiği biçimde yetiştirip yetiştiremeyeceği ciddi bir biçimde araştırılmalıdır. Baba çocuğa kendi ebeveynleri, kardeşleri ve ya uygun bir koruyucu aile yanında bakım sağlayabilecekse, velayetin evli olmayan babaya verilmesi faydasına uygun olabilir. Eğer velayetin babaya verilmesi gerekiyorsa, çocuğun baba yanındaki

48

eğitimini denetleyecek bir yardımcı kişinin -bu eğitim kayyımı olabilir- mahkemece tayin edilmesi çocuğun güvenliğinin muhafaza altına alınması bakımından ehemmiyetlidir.

Yetişkin olmayan ananın yetişkinliğe ulaşmasıyla veya hakkında kısıtlılık kararının kalkmasıyla velayet anaya verilebilecekse, hâkim velayeti babaya vermekte acele etmemelidir. Velayetin babaya verilmesi daha çok ananın ölümü veya velayetin anadan kaldırılması durumunda söz konusu olur. Velayetin ananın yetişkin olmaması halinde babaya bırakılması için, ananın yetişkin olduktan sonra da velayeti yürütmekte yetersiz kalacağının anlaşılması gerekir.147

Yetişkin olmasına kısa bir süre kalan ananın yetişkin olduktan sonra velayeti gereği gibi yürütebileceği anlaşılıyorsa, çocuğa vasi tayın edilmelidir.148

Çocukla babası arasında soy bağı ilişkisi kurulmasına rağmen velayetin babaya verilmesi çocuğun menfaatine uygun değilse, çocuk vesayet altına alınarak, vasi tayin edilmelidir. Özellikle soy bağı ilişkisinin babalık davası sonucu kurulduğu hallerde, anası velayeti yürütemeyecek durumda olan çocuğun vesayet altına alınması tercih edilmelidir.149

Çocuğun dünyaya gelmesi anında küçük veya kısıtlı olan ananın daha sonra yetişkin olması veya hakkında kısıtlık kararının kalkması ona kendiliğinden velayet hakkı kazandırır. Ancak bu arada çocuk vesayet altına alınmış veya babasının velayeti altına konmuşsa ananın velayete sahip olabilmesi için vesayete son verilmesi veya velayet hakkının babadan alınması gerekir.150

Ebeveynler evli değilse velayet ana tarafından doğumla kendiliğinden kazanıldığı için velayetin yeniden düzenlenmesi yönünde ana tarafından gerçekleşen istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.151 Buna ilişkin bir Yargıtay kararında “…Türk Medeni Kanununun 337. maddesi gereğince "ebeveynler" evli değilse velayet anneye aittir. Velayeti istenen küçük Muharrem evlilik dışı doğmuş olup velayeti annededir. Hali hazırda da anne yanında kalmaktadır. Kaldı ki nüfus kaydında hataen çocuğun velayetinin babada bırakıldığı konusunda bir açıklama da bulunmamaktadır. Velayet annede olduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken,

147 Prof. Dr. Akyüz, E. a.g.e s 237-238

148 Doç.Dr.Baygın,C. a.g.e s 270 149 Doç.Dr.Baygın,C. a.g.e s 270 150 Doç.Dr.Baygın,C. a.g.e s 271 151 Gençcan,Ö.U.a.g.e. s 195

49

yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmamıştır. ...”152

hükümlerine yer verilerek bu fikir açıklanmıştır. Ebeveynler evli değilse velayet ana tarafından doğumla kendiliğinden kazanıldığı için ana velayet hakkına dayanarak çocuğun kendisine teslimini isteyebilir.153 Buna ilişkin Yargıtay 2.HD kararında “…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evlilik dışı doğan çocuğun velayetinin Türk Medeni Kanununun 337.maddesi gereğince anneye ait bulunmasına, davacının dava dilekçesinin çocuğun fiilen teslimini de içerdiğinin anlaşılmasına göre; yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına...”154

hükümlerine yer verilmiştir.

Konuya ilişkin Yargıtay uygulamalarını gösteren Yargıtay 2.HD nin bir kararı şu biçimdedir.”...1-Davacı anne, dava sırasında, akıl hastalığı sebebiyle 23.6.2005 tarihinde verilen kararla Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince kısıtlanmış ve vesayet altına alınmıştır. Ebeveynler evli değilse velayet anaya ait ise de (TMK m.337/1) ana kısıtlandığına göre, Türk Medeni Kanununun 337/2. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken bu hususa dikkat edilmeden yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...”155

1.5.1 Velayetin Sınırları