• Sonuç bulunamadı

4. ÇEVRE KORUMA POLĐTĐKLARININ GELĐŞĐMĐ

4.1. ÇEVRE EYLEM PROGRAMLARI

AB’ye üye ülkelerce 1973 yılında, 1973-1976 yıllarını kapsayan Birinci Çevre Eylem Programı yürürlüğe konmuştur. Programın temel özelliği, çevresel bozulma ve kirlenmeyi daha oluşmadan önlemeye çalışılmasıdır (Ekinci, 2006:30). Eylem programında yer alan ilkeler (Çokgezen, 2007:93):

- Kirliliğin kaynakta ödenmesi,

- Çevrenin dikkate alınmasının bütün planlama ve karar alma süreçlerinin bir parçası haline gelmesi,

- Birlik politikasının gelişmekte olan ülkelere olan etkisinin dikkate alınması,

- Milletlerarası işbirliğinin özendirilmesi,

- Amaca uygun faaliyet düzeylerinin belirlenmesi,

- Çevre bilincinin geliştirilmesi için eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi, - Milli programların uyumlaştırılması ve koordinasyonu,

- Çevre bilgilendirme prosedürünün yürürlüğe konmasıdır.

Belirlenen hedefler doğrultusunda uluslararası örgütlerle işbirliği içerisinde bulunmak AB’nin faaliyet alanını oluşturmaktadır.

1977 yılında uygulamaya konan Đkinci Çevre Eylem Programı’nın eksik yönleri bu programla tamamlanmıştır (Ekinci, 2006:31). Alınan kararlarda (Budak, 2000:22):

- Birliğin çevre konusundaki genel durumunu açıklayan raporların düzenli olarak yayımlanması,

- Bu alandaki eğitime öncelik verilmesi gerektiği,

- Sivil toplum kurumları ve özellikle Avrupa Çevre Bürosu ile işbirliği yapılması,

- Su ve hava kirliliğinin önlenmesi, gürültüyle ilgili daha kapsamlı çözüm yolları üretilmesi yer almaktadır.

- Đlk defa Đkinci Çevre Eylem Programı’nda Çevresel Etki Değerlendirilmesi gündeme gelmiştir.

Üçüncü Çevre Eylem Programı 1983 yılında uygulamaya konmuştur. Çevresel etki değerlendirmesinin uygulamaya konmasında ilk adım Üçüncü Çevre Eylem Programı’yla atılmıştır. Bu programda (Ekinci, 2006:31):

- Doğal kaynakların korunması ve bu kaynaklardan akılcı bir şekilde faydalanmanın gerekliliği,

- Kirleten öder ilkesinin uygulanması,

- Birliğin çevre ile ilgili yürürlükte bulunan yönetmelik ve yönergelerinin ne derecede uygulandığının tespitine yönelik kararlar alınmıştır.

AB’nin çevre konusunda oluşturulmuş ilk yasal dayanağı olan Avrupa Tek Senedi bu dönemde imzalanmıştır (Ekinci, 2006:32).

Dördüncü Çevre Eylem Programı 1987 yılında başlatılmıştır. Programda, sosyal ve ekonomik kalkınmada çevre korumanın gerekliliği vurgulanmıştır. Tek Avrupa Senedi ilkelerinin uygulanmaya geçirilmesi hedeflenmiştir. Dört ana bölümden oluşan program; çevre kirliliği, doğal kaynakların yönetimi, uluslararası işbirliği ve uygun araçların geliştirilmesi konuları üzerine yoğunlaşmıştır ( Ekinci, 2006:32).

Bu program, kirliliğin başlangıç seviyesinde önlenmesine yönelik tedbirlerin alındığı ve maliyet açısından bu tedbirlerin ileride sağlayacağı faydanın düşünüldüğü bir programdır (Budak, 2000:231).

Beşinci Çevre Eylem Programı 1993- 2000 yılları arasında geçerli olmuştur. Bu programla (Sarıkaya, 2004:3):

- Hayat kalitesinin genelde sürdürülmesi, - Doğal kaynaklara erişimin sürekli sağlanması, - Çevreye verilecek kalıcı zararlardan kaçınılması,

- Çevreyi kirlenmeden önce koruma amaçları hedeflenmiştir.

1 Kasım 1993 yılında yürürlüğe giren Maastrich Anlaşması “Çevreye Saygılı Bir Sürdürülebilir Gelişme”yi temel amaç olarak benimsemiştir.

Maastrich Anlaşması ile küresel ve bölgesel düzeyde çevre korumaya yönelik önlemlerin alınması, Birlik’in değişik bölgelerdeki durum çeşitliliğine göre yüksek bir koruma seviyesinin hedeflenmesi, çevre koruma tedbirlerinin AB’nin diğer politikalarıyla da uyumlaştırabilmek amacıyla bir fon kurulması amaçlanmıştır (Tüsiad, 2002:27).

1997 yılında yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşması’yla da yüksek düzeyli çevre korumanın sağlanması ve çevre kalitesinin iyileştirilmesi konusunda önlemlerin alınması gerektiği ifade edilmiştir (Çokgezen, 2007:95).

Altıncı Çevre Eylem Programı, 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. “Çevre 2010: Geleceğimiz Tercihimizdir” ismini taşıyan program dört öncelik alanı belirlemiştir (Sarıkaya, 2004:4).

- Đklim değişikliği: Sera etkisi yaratan gazların atmosferdeki yoğunluklarının dünyanın ikliminde doğal olmayan değişiklikler yaratmasını engellemek amaçlanmaktadır.

- Doğa ve biyolojik çeşitlilik: Doğal sistemin korunması ve düzeltilmesiyle AB içinde ve küresel olarak biyolojik çeşitliliğin kaybolmasını durdurmak amaçlanmıştır.

- Çevre ve sağlık: Değişik türdeki radyasyonda dahil olmak üzere, insan kaynaklı kirleticilerin seviyesini azaltarak; insan sağlığı açısından risklerin bulunmadığı bir çevre kalitesine erişebilmek amaçlanmıştır. - Doğal kaynakların sürdürebilir kullanımı ve atıkların yönetimi:

Yenilenebilir ve yenilenemeyen kaynakların tüketiminin, çevrenin özümleme kapasitesini geçmemesinin sağlanması amaçlanmıştır. Bunun içinde ekonominin materyalist yapıdan kurtulması ve israfın önlenmesini sağlamak gerekmektedir.

Bu dört önceliği yerine getirebilmek için 5 yaklaşım önerilmiştir. Bunlar: çevre mevzuatını uygulamaya geçirmek, çevreyi karar süreçlerinin merkezine koymak, piyasanın çevre için çalışmasını teşvik etmek, halkın çevre dostu tercihlerini desteklemek ve araziyi daha planlı kullanmaktır (ĐKV, 2001:18).

4.2. AB ÇEVRE POLĐTĐKASININ TEMEL ĐLKELERĐ

AB çevre koruma politikasının temel ilkeleri altı tanedir. Bunlar:

Bütünleyicilik Đlkesi: Çevre korunmasının Birliğin diğer politikalarının içine entegre edilmesi ilkesi, Birlik tarafından yürütülecek faaliyetlerin temellerinden birini oluşturmaktadır. Avrupa Topluluğu anlaşmasının 6. maddesine göre, çevre korunmasının gereklerinin sürdürülebilir gelişmenin teşvik edilebilmesi için diğer Topluluk politika ve faaliyetlerine uyumlaştırılması gerekmektedir (Candan, 2003:7). Yüksek Seviyede Koruma Đlkesi: AB’de yer alan tüm kurumlar (Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi), Birliğin farklı bölgelerdeki çevre koşullarını hesaba katarak yüksek seviyede çevre korumasını amaç edinmelidir (Candan, 2003:7).

Đhtiyat Đlkesi: Đlk kez 1993 yılında imzalanan Maastrich Anlaşması’nda yer alan ilke, belli bir eylemin çevre açısından olumsuz ve zararlı sonuçlar doğuracağı hakkında ciddi bir şüphe mevcutsa, bilimsel kanıtın ortaya çıkmasına kadar beklenmeden önlem alınması anlamına gelmektedir (Candan, 2003:7).

Önleme Đlkesi: Đlk kez 1986 yılında imzalanan Tek Senet Anlaşması’nda yer alan ilke; zararın tam olarak ortaya çıkmasından önce gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Önleme ilkesinin uygulanabilmesi için gerekli koşullar; bilginin tüm karar vericiler için kullanılabilir olması, gerçek durumun karar alma süreçlerinin erken bir aşamasında değerlendirilmesi ve Birlik tarafından kabul edilmiş olan tedbirlerin üye ülke iç hukuklarına aktarılıp aktarılmadığının izlenmesidir (Candan, 2003:7).

Kaynakta Önleme Đlkesi: Birlik çevre politikası, çevresel zararın, öncelikle kaynağında önlenmesi ilkesine dayanmaktadır. Mevzuata göre bu ilke, özellikle emisyon standartlarının çevre kalite ölçütlerini aştığı su ve atık sektörüne uygulanmaktadır. Atık sektöründe atığın mümkün olduğunca üretim yerine yakın bir yerde yok edilmesi kaynakta önleme ilkesine bir örnektir (Candan, 2003:7).

Kirleten Öder Đlkesi: Đlk Çevre Eylem Programı’nda yer alan bir ilkedir. Kirleticilere, sebep oldukları kirlilik ile mücadelenin bedelini ödetmeye, onları kirliliği azaltmaya ve daha az kirleten ürün ve teknolojiler bulmaya teşvik etmektedir. Atığın yok edilmesi için yapılan masrafların atık sahibi tarafından karşılanması, kirleten öder ilkesine bir örnektir (Candan, 2003:7).

Benzer Belgeler