• Sonuç bulunamadı

106

(…) [200a] (1) vardur ki ol yaġdur. Melik eyitdi, bunları Kirmān’a iletdiler ve anda (2) bunlar aġaç dikdiler, ābādān oldı, buġur buyurdı kim šaġlara iletdiler, (3) anda daĥı ŝuyuñ yolların düzetdiler, ābān eylediler. Ba‘de zindāna iletdiler. (4) Zindānda ŝan‘at-ı kime işlediler, buġur pādişāh eyitdi, bunları ķovı- (5) virüñ, gitsünler, ‘ālimler híç yirde ‘āciz ve çāresiz ķalmaz. Ve daĥı bilgil (6) kim turunç ġāyet issidür ve içi ġāyet ŝovuķdur. Od-ıla ŝu bunda (7) cem‘ olmışdur. Abínūs: Bir ķara aġaçdur. Kimse bilmez ne yirde bitdügin. (8) Ba‘żılar dir ki Hindüstān’da aġaçdur ammā bu deñiz getürür, deñizden (9) çıķarurlar. Ve oda bıraķsalar ĥōş ķoķar ve eger dögüp göze (10) çekseler, göz aġın giderür rūşen eyler. Ve daĥı ķasıķda olan (11) šaşı giderür ve bundan dere düzseler göze ‘ažím fā’ide ider. (12) El-ās: Mūrut bir reyhān- ı mübārekdür, ĥōş ķoķulıdur, isilikleri (13) defi‘ ider. Ol mūrutuñ yaġı, saçı ve saķalı ķara eyler ve uzun eyler. Ve daĥı (14) dirler ki ‘aŝā-yı Mūsā āsın-ı behiştden-idi. Ve ba‘żı dimişler, mūrut ki (15) Rūm’da biter, ķıŝacıķ yirde biter, andan büyük olmaz, yazın çiçekleri açılur. [200b] (1) Her ki anı ķoķulasa yatsa, uyusa, iĥtilām görür. Mūrd-ıla enār (2) birbiriyle barışur, birbirine yaķın imiş virürler. Isbarang: Bir otdur, (3) cezíre-‘i Cüzrān’da biter bir yumuşaķ šopraķ yirde ki yazıdur ve yirden çıķacaķ (4) ādem ŝūreti gibi çıķar. Başı ve saçı ve eli ve ayaġı ve gözi ve aġzı (5) olur. Bunuñ gibi Lābís šaġında ‘acāyib aġaçlar biter kim yaŝŝı yaŝŝı (6) yapraķları olur, her yapraġı ādem ŝūretidür. Bunuñ sebebini ve ‘illetini Allāh (7) te‘ālā bilür. El-baķam: Baķam bir aġaçdur, cezíre-’i Rāmín’de biter, ekmezler (8) kendüsi biter, yemişi daĥı olur. Şol kiçi boynuzı gibi lākin acı (9) olur. Eger bir kimseye aġu virmiş olsalar aña baķam köküni (10) ķazıyalar yedüreler şifā bula. Baķam eyle ĥūb-reng olur, ġāyetde (11) ķızıl boya. Bu nātūr baķamı ‘āleme ol cezíreden iledürler. Beliş: Bir ot- (12) dur, ġāyetde öldürüci. Eger azacıķ daĥı yiseler öldürür. Daĥı (13) her yirde ki ol yemiş biter. Cedvār dirler bir cānaver olur, gelür anı keser, (14) gider ve eger ol cedvār olmasa bíş çoķ biterdi. Dört (15) ayaķlu cānaverleri helāk iderdi. Daĥı bíş sulšānlar ĥazínesinde olur, [201a] (1) aġu içecek kişiye anı virürler. Eger bıldurcın eti yise

107

semüz olur. (2) Ve eger ādem ya fíl bir ĥardal dānesi deñlü yise fi’l-ģāl helāk olur. (3) Ve daĥı dirler ki bir kişi anı altına aldı, oturdı, der dökdi, fi’l-ģāl (4) cān virdi. Belesān: Bir aġaçdur ki Mıŝır’da biter. Cihānda hemān bir aġaçdur. (5) Ol yirde biter ki aña ‘aynı’ş-şems dirler. Ŝoñra ayruķ yirlerde daĥı (6) dikdiler bitdi. Anuñ yuķarusını keserler andan nesne damar, şíşelere (7) alurlar, az olur, ‘azíz olur. Anuñ aġacına ‘ūdu’l-belessān dirler. (8) Yaġına dühnü’l-belessān dirler, meflūca ve yillülere fā’idesi vardur (9) ve hem bu yaġ daģı melikler ĥazínesinde olur. ‘Ūdu’l- belessān dirler (10) ve anuñ yaġı ŝunuñ üstinde durmaz dibine iner. Eger başa (11) sürseler ayaġ altında ķoķusı belürür ve eger ayaġ altına sürseler (12) ķoķusı başda belürür. Ġāyetde ķuvveti ve nüfūzı vardur ve daĥı dirler kim (13) Ķāhire şehrinde bir yir vardur, anda bir yaşıl ot biter, dört arış (14) uzunı olur. Yılda bir kerre anı alurlar, ŝıķarlar, aña dühnü’l-belessān (15) dirler. ‘Ālemde hemān bir yirde biter, cāna ķuvvet ve rāģat virür ve ‘illetleri [201b] (1) ģal ider, giderür. Bir dirhemin on dínār ca‘feriyye virürler. Ba‘żılar (2) eydürler, ol vaķt ki šaşra gelür, žūfa pelessānk kökini keserler (3) daĥı yaġı revān olur. Eger ķıla degürseler göyindürür eger çuval-duza (4) dürtseler, oda degürseler, ĥōş yanar. Daĥı bir pāresin dürteler, (5) daĥı yaķalar, daĥı parmaġı ŝu-y-ıla ölideler, yapışalar. Eger söyünürse (6) ĥāliŝ degildür ve eger söyinmeye ĥāliŝdür. El-baŝalu: Ŝoġan dürlü dürlü- (7) dür, birisine baŝalu’z-ziber dirler, ol beġāyet issidür ve lašífdür (8) ammā bir dürlü daĥı vardur, aña ‘anberü’l- ķudūr dirler. Anuñ çoķ (9) menfa‘atı vardur ve eger ŝoganuñ başını giderseler içini ķovuķ eyleseler (10) daĥı içine bir sarımsaķ ŝoķsalar daĥı balçıġa gömseler baŝal-ı şāmí (11) biter. Bellūš: Bir meşhūr aġaçdur ki bir yıl bellūš biter, bir yıl māzū biter. (12) Aźerbāyıcān vilāyetinde, şehr-i Ĥuveyde de bir bellūš aġacı vardur, (13) zamān- ı ķadímden ķalmışdur. Her yıl bir dāne bellūš ve bir dāne (14) māzū biter, andan artuķ bitmez ve ol aşaġa düşer ve anı her kim (15) bulursa mün‘im ve mu‘teber olur. Cümle-i ‘acāyib-i cihāndan birisi daĥı [202a] (1) budur. Tin bir mübārek yemişdür ki aña incír dirler. Šūfān-ı (2) Nūģ’da -‘aleyhi’s-selām- cemí‘i aġaçlar helāk oldı illā

108

incír helāk (3) olmadı daĥı her yemişden bir nesne yabana atarlar illā incírden atılmaz. (4) İnciri Ģaķķ te‘ālā Ķur’ān’da źikir itmişdür, şöyle ki ķavluhu te‘ālā, 1

(5) buyurmışdur. Eger incír aġacın yaķsalar tütüni bir ĥayāsı (6) büyük kişiye doķınsa ĥāyası dā’im ģareket ider. İncírüñ yapraġı aġudur (7) ve daĥı südi kim yapraġından çıķar, ol aru ŝoķduġına fā’ide ider (8) ve eger incír budaġı üzre naķış itseler hemān incírde ol naķış (9) olur daĥı šatlu incír kim andan šatlu olmaya. Ol rušūbeti taģlíl (10) ider ve yilleri defi‘ ider. Et-tuffāģ: Elma bir menfa‘atlu yemişdür kim göñle (11) ķuvvet virür. Şām’da bir elma olur, ķaçan keseler içinde bir elma daĥı (12) olur. Ve daĥı Şírāz’da bir elma; yarısı ekşi ve yarısı šatlu. (13) Ģayvānāt daĥı elma aġacın ķatı severler ĥāŝŝa kim fíl dā’im elma (14) aġacı dibinde ķarār ider. Arasšāšālís’e ölüm vaķtında bize vaŝiyyet (15) eyle dirler. Eyitdi kim šāķatum yoķdur söylemege, tíz elma biryān getürüñ, [202b] (1) didi. Biryān idüp getürdiler, yidi yüregi ķuvvet buldı. Eyitdi ki (2) híç ‘avrata i‘timād itmeñ ki ben cemí‘i šabí‘atları teşĥíŝ itdüm ve bunlaruñ (3) tabí‘atların ve ‘ahdlarını ve vefāsuzluķlarını bilmedüm, didi, öldi. Ve daĥı (4) Sāmir’de bir elma aġacı vardur iki şāĥ, her šalında elma biter bir dürlü ki (5) her birinüñ ša‘mı ve levni bir dürlü. Ķaçan bir šalından yeseler uyıdur, ishāl (6) ider ve ķaçan ol bir šalından yeseler uyanıķ dutar daĥı ishāl baġlar. (7) Ķāle’l-me’mūnu’l-ĥalífe: Ya‘ní eger (8) elma su olup aķdı, şarāb oldı, ķatı oldı. Elmanuñ rengi leźźeti, (9) gözdür ve ķoķusı leźźeti, cāndur. Cevz Ķoz aġacı ulu aġaçlardandur (10) ve ķozuñ yaġı tiryākdur. Daĥı ķozı bir yire ileteler kim anda aŝlā ķoz (11) bitmese anda biten ķoz zehr-i ķātil olur. Bir kişi ģikāyet itdi ki (12) melik-i Türkān diledi ki bir pādişāhı helāk ideydi Türkistān vilāyetinde. (13) Daĥı buyurdı ki bir ŝanduķ getürdiler ve içinde bir ķoz, çıķardı, ŝıdı (14) ve bir dānenüñ šartdı bir denk terāzu-y-ıla, ol düşmenine virdi, tā kim (15) helāk ola. Ol kişi eydür, ben eyitdüm ki ben bir yirdenem ki benüm terbiyetüm [203a] (1) ķoz-ıladur. Melik buyurdı, ġāyet ‘acebledi.

1

109

Ol kişi eydür, ķozı beş (2) gün bir bāliġ olmaduķ oġlānuñ südügine gömseler andan ŝoñra (3) çıkarsalar, dikseler, ķabı yuķacuķ ola ve eger ķozı ķabından çıkarsalar, (4) saġca yapraġına ŝarsalar daĥı dikseler, ķap beġāyet yuķacuķ olur. (5) Eger bir bardaġı aġzından sısalar içine ķoz doldursalar daĥı balçıķ (6) içine gömseler, küllísi bir kök bir aġaç ola ‘ažím büyük. Ben (7) Hemedān vilāyetinde bir ķoz aġacı gördüm, şöyle šoġru müstaķímü’l- (8) ķāme ki her yapraġı, budaġı serā perde-i müdevvere beñzer, dallarınuñ (9) ba‘żı yire inmiş-idi, başı ve anuñ budaķları üç šabaķa-y-ıdı. Ol (10) vilāyetüñ ķavmı eydür, kimse bunuñ gibi aġaç görmiş degil ki (11) bunuñ çevresinde on būstān vardur, cümlesini bunuñ šalı (12) örter. Ešıbbā eydür, šozuñ yaġı tiryākdur ve kepegi zehirdür. Daĥı bir (13) kişi ķozı düşde görse, zaģmete uġraya zírā ki ķozı ŝovmayınca (14) içen, virmez. Ĥaşebetü’l-cevlān: Bir aġaçdur. Anuñ ĥāŝiyyeti budur kim (15) baş aġrısına fā’idesi vardur. Eger başa aŝaķosalar ve daķ [203b] (1) ĥastalıġına menfa‘atı vardur, içseler bu gey ķıymetlü aġaçdur. Bunı (2) pādişāhlar, ĥazínelerinde ŝaķlarlar, degmesinüñ eli irişmez. El-ģā’ü (3) ģūr: Vilāyet-i Rūm’da bir aġaçdur, anuñ ŝuyısı aķar. Her ķaçan šoñsa (4) kāhrübār olur. Daĥı anuñ yemişi maŝrū‘a virseler menfa‘at ider ve (5) eger bala ķarışdursalar, göze çekseler, göze ķuvvet ve nūr virür. Şecere-i (6) ģamāme: Bir aġaçdur ki rengi yāķūt rengine beñzer, ĥōş ķoķusı vardur, (7) ādemi uyudur ve mest ider ve eger edviyeye ķatsalar cigere fā’ide (8) ider. Ģanžal: ‘Arab milkinde olur, anuñ yaġını edviyeye ķatarlar. (9) İshāl-ı ŝafrā ider, anı yimekde ĥašar vardur ki baġırsaķları ŝıyırur. Ķaçan ki (10) aġacında bir yalıñızca bitse ol zehr-i ķātildür. Her kim ĥanžalı kendüde (11) getürse, andan sırtlan ķaçar ve arslan şerrinden anuñ sersi artuķdur. (12) Zírā kim ol ādeme evvel cimā‘ ider, andan ŝoñra yir. El-ĥā’ü (13) ĥalíç: Türkistān vilāyetinden tā Ĥovārzim’e degin ĥalanc aġacı (14) çoķ biter. Aña ġayżatu’r-raģmān dirler, ya‘ní míşetü’r-raģmān dimekdür. Ol (15) aġaçdan çanaķlar ve šabaķlar düzerler. Ģadeng: Ķayın aġacıdur Rūs [204a] (1) vilāyetinde biter. Büyük aġaçdur, anuñ ķabını yaya ve süñülere tüzlerler. (2) Ba‘żısı olur kim aña mühr dirler,

110

anuñ ķabı münaķķaş olur. (3) Eyle ŝanasın kim bunı naķķāş-çín naķşı itmişdür. Ol cins (4) ‘azíz ķıymetlü olur, şol gevher gibi mürekkeb. Bu ģaddenüñ bir yemiş (5) biter aġaçdur ve muší‘dür ki andan oķ yonarlar. Anuñ başında šoġan (6) yuvası olur ve dibinde ķāķum yataġı olur. Ol ķabından ŝamġ alurlar, (7) şol mūmyā gibi. Ed- dālü’d-dalab: Bu çınār aġacıdur. Yarasa bunuñ (8) yapraġından ķorķar ve kerkes daĥı yarasadan ķorķar ki kele (9) yavrısın yumurdasın yiye, diyü. Pes kerkes daĥı varur çenār (10) yapraġını yuvasına getürür. Dār-ı şa‘ítān: Bir büyük aġaçdur, dikenlü. Sünbüli (11) daĥı andan alurlar, issi olur, yaşlara ve cerāģatlara menfa‘atı vardur. (12) Anuñ yemişini ma‘cūnlara ķatarlar, cimā‘a muķavvídür. Devrān: Bir aġaçdur (13) kim anda ķabaķ biter. Ķaçan ol ķabaġı keseler, yaşılca ŝuyı olur. (14) İçinde bir laģža durıcaķ šolı süñük olur, anuñ içinden nesnecik (15) dökülür un gibi. Anı cerāģata ekseler eyü olur. Anuñ ol [204b] (1) yaşcasıyla naķķāşlar, zevraķ naķş iderler. Ba‘żısı beġāyet (2) lašíf olur. Dívdār: Hind iķlíminüñ çamıdur, anuñ südi issidür, (3) siñirleri ķuvvetlendürür; felce ve laķveye fā’idesi vardur ve sidük (4) yolundaġı šaşı pāre pāre eyler, sidikle bile çıķarur, ādemi ķurtarur. (5) Demķūs: Bir agaçdur, Mıŝır’da biter ki gicelerde od gibi yanar ve misāfirler (6) görürler anı od ŝanurlar ve varurlar, görürler aġaç; dutarlar, (7) ya ķarlar. Görürler ki girü yanar. Desn: Bir otdur, andan, urġanlar (8) eylerler gemi-y-içün Mıŝır’da. Eger anı birbirine pek pek sürseler, (9) dutuşur yanar. El-rummān: Enār ki mübārek yemişdür menfa‘atlu. Anı Ģaķķ (10) te‘ālā -‘azze şānuhu- ģoķķa şeklinde yaratmışdur. İçinde ‘aķíķ gibi dāneler (11) yaratmışdur ve yāķūt gibi ģicāblar yaratmışdur ve içinde altun (12) renglü ģarír gibi nesneler yaratmışdur ve daĥı ŝafrāyı sākin ķılar, (13) yürege ķuvvet virür ve yarasa daĥı anuñ düşmenidür. Eger enār aġac-ıla (14) ādeme uralar helāk olur ve eger šatlu enār aġacınuñ dibini (15) azacıķ açsalar, birez sirke dökseler, enārı ekşi olur ve eger [205a] (1) ekşi enār aġacınuñ dibine, birez ācib balı dökseler šatlu ola. (2) Bu nesne enāruñ ĥāŝiyyesidür. Rāvend: Hindüstān ķabaġıdur. (3) Anuñ yapraġına sāźec-i Hindí dirler ve ba‘żılar aña rívend-i Çín (4) dirler. Daĥı dirler ki

111

rāvend-i rívāseñ aŝlı durur. Rívās: Bir menfa‘atlu (5) yemişdür, ŝafrāyı gidericidür ve daĥı Šūs iķlíminde her bir rívās (6) elli batman olur. Šā‘ūna daĥı menfa‘atı vardur. Rāvend-i Çín yegrekdür (7) rāvend-i Türkíden, cigere daĥı fā’idesi vardur. Ez-zeytūn: Bir mübārek (8) aġaçdur. Yemişi issidür ve yumuşaķdur, sāz-gārdur, Ģaķķ te‘ālā medģ (9) itmişdür. Bunuñ ulu menfa‘atı vardur ve daĥı şol ķulunca ki baġırŝaķ- (10) lara šolaşur, baġlanup yidügi çıķması aña fā’ide idüp iñerü. Ol edviyede (11) var-imişse ki ol ölüyi dirilde-y-idi, ol zeytūn ola-y-ıdı. Ģikāyet: (12) Meger bir kişi ĥasta oldı, düşvār ki aña híç dermān (13) idemediler. Bu kişi hemān kendüden ümíđi kesdi. Bir gice düşinde (14) gördi, aña eyitdiler ki ‘illetüñ bilā ve lā. Ya‘ní, lā’nuñ ma‘nāsınadur. (15) Ve velā’nuñ nedür bilmedi, üzerüñe olsun, didiler. Bir gün bir ‘ālime [205b] (1) uġradı, bunı ŝordı. Ol ‘ālim eyitdi ki ol zeytūndur, didi. (2) Bu ģükm-ile Ģaķķ te‘ālā didi ki 2 Vardı ol (3) kişi zeytūn yedi, ol ‘illet andan gitdi, necāt buldı. Daĥı ol (4) zeytūn kilisesinüñ ģikāyetin bildük ki ne ‘acebdür. Ve daĥı belki zeytūn (5) aġacından çoķ yaşar aġaç yoķdur ve daĥı dirler ki Şām’da bir zeytūn (6) aġacı vardur, üç biñ yıldur ki durur. Ve daĥı zeytūnuñ ŝamġına ıŝšarga (7) dirler, tütüni ādemi bíhōş ider, uyudur ve bevāssire daĥı menfa‘atı (8) vardur, sidügi daĥı açar. Ve daĥı etmegi zeytūna bıraķsalar, ol etmegi (9) ŝıçan yise, bu ģükm-ile ki zeytūn mübārekdür ve ŝıçan şūmdur. Her (10) dāne ki dikerler hemān girü ol dāne biter illā zeytūn dikseler zeytūn(11) bitmez, bir ġayrı nesne biter. Zaķķūm: Bir aġaçdur kim ŝamġı beġāyet yaramazdur ki (12) aña saķmūniyā dirler. Ma‘de’i ĥarāb ider, şehveti giderür, öldürücidür. (13) Birez edviyeye ķatarlar, ishāl-ı ŝafrā ider. Za‘firān: Ķuhistān’da olur, (14) aña ģıyalí dirler. Yemişin ķışın getürür. Anuñ ķızıl, berrāķ yemişi olur ve iki (15) süñücegi vardur, anı bıraġurlar ve anuñla altunı kāġıda yazarlar, [206a] (1) yapışdururlar. Šarfa: Yılġuna dirler, ol bir aġaçdur. Şol vaķit ki (2) Sayā ķavmı ‘āsí oldılar, Allāh te‘ālā anlara ĥışım itdi, od virbidi. (3) Baġlarını bunlaruñ yaķdı, anuñ yerinde šurfa bitdi. Eger aġacın bir ģayvāna (4)

2

112

ursalar ŝayru olur. Efġāniyān ģudūdında bir yılġun míşesi vardur, (5) anda aġaçlar vardur ki her birinüñ ķalınlıġı on yedi arışdur. Her kim (6) andan bir aġaç uvatsa bir gün bir gice eli aġrur. Ol ķavım aña (7) ġāyetde ‘izzet iderler, secde iderler ve hem aña behmen dirler ve ol (8) míşede arslan ve bebür vardur. Her kimse ki ol aġaç dibine varsa (9) bunlaruñ şerrinden emín olur. Šarfa vírān yirlerde olur, şol yirde (10) kim Allāh te‘ālānuñ ĥışmı irişmis ola. ‘Ūd: Bu dürlü dürlü ulu ĥazíne- (11) lerde biter. Ĥašš-ı istivā’dan yaña aña híç ādemí varmaz, kimse gördügi (12) yoķdur ki anuñ aġacı niçe olur ve anuñ yemişi niçe olur ve anı deñiz (13) getürür şimāl cānibinden kimse bilmez ki anı niçedür. Ol ‘ūd ki ŝu getürür, (14) aña ‘ūd u rašib dirler. Ol híç ķurımaz ve bir daĥı ķuru olur ki ol (15) şehr-i Kile’de yā Ķamurvan’da olur. Ġāyet eyüsi oldur ki menźilden getürürler ki [206b] (1) ŝuya bıraķsalar batmaz ve oda ŝalsalar ĥūb ķoķar ve ma‘cūnlara ķatsalar (2) yüregi ķuvvetlendürür ve hem anuñ ķoķusı šonları güyeden emín ider ve ‘aķlı (3) arturur ve unutġanlıġı giderür. El- ‘anber: Bir ŝu aġacınuñ (4) pasıdur. Ba‘żılar eyidürler ki bir bıñardur, deñiz dibinde ķaynar, ŝunuñ (5) üzerine çıķar, daĥı ķarışur. Ba‘żılar dirler ki deñiz ŝıġrınuñ (6) tezegidür. Eger tezek olsa revādur zírā ki müşg ķandan (7) ammā ol ki ŝamġıdur, dirler. Ol daĥı revādur zírā ki yapışcıdur ve her (8) ķuş ve her yırtıcı cānaverler ki ķaynaġın ‘anbere ursa anda ķalur. (9) Ol sebebden ‘anberüñ içinde źínāf ve niçe çoķ olur. Daĥı bir balıķ (10) vardur ki aña bān dirler iki yüz arış uzunı vardur. Eger (11) bir źerre ‘anber yise ölür. ‘Anberüñ cāna ve göñle nef‘i vardur ve eger öli (12) duran kişinüñ burnına sürseler gerek kim güle ve cigere ve ma‘deye (13) ve dimāġa ķuvvet virür. El-‘ar‘ar: Bir dürlü arduç aġacıdur, anlu ve uzun (14) olmaz ve anuñ yemişi issi olur ve hem ol ķadar olur ki ceviz gibi. Eger (15) yiseler ķan işedür ve oġlan düşürür. Eger cevzi anuñ-ıla ķaynatsalar, [207a] (1) ķulaġa ķosalar, ŝaġırlıġı gidere. El-‘unnāb: Bir aġaçdur eyü yapraķlu, berrāķdur. (2) Yemişi aŝılludur, ķanı ŝāfí eyler. Bir gün bir ķaēıya ŝordılar ki bir öküzi (3) boġazladıķ, ķanı ŝu gibi aķ oldı, ne dirsin, didiler. Ķaēı eydür, meger (4) ol ‘unnāb yemişdür. Bir gün girü ol öküz issini ķaēıya

113

getürdiler. (5) Eydür, öküzi işbu kişinüñ, evüme girdi, on batman ‘unnābım yidi, öde- (6) dürem. Pes ķaēı ģükm itdüginden ŝoñra, ķaēı eyitdi ki benüm didügim (7) ŝevāb çıķdı. Ġaraż bu ģikāyetden oldur kim ‘unnāb ķanı ŝāfí eyler, (8) teskín ķılur. El- ‘inebü: Üzüm bir ĥōş yemişdür ki anuñ niçe dürlü (9) ĥāŝiyyeti vardur ki ayruķ yemişlerde yoķdur. Ve Red şehrinde bir aġaç vardur (10) ki bir yıl anda üzüm biter, bir yıl it boncıġı biter. Ve daĥı üzüm aġacını (11) ol vaķit dikmek gerek ki ayuñ on dördi ola. Ne ucından (12) keseler ve ne dibinden keseler belki ortasından keseler. İki ucunı (13) daĥı ŝıġır tersiyle dutalar ve birez hezār daru dibine dökeler ve üstüne (14) dökeler, dibine noĥūd ekeler. Üzüm aġacın yarsalar, şöyle ki (15) ķabnı ķoparmasalar, içindeki özcegezüni giderseler, girü berk- [207b] (1) ŝar ķosalar, sögüt ķab-ıla daĥı tertíb itseler, anuñ üzüminüñ çekirdegi (2) olmaya. Ve Hindūstān’da bir üzüm olur, ishāl ider. Sebebi budur kim (3) ol baġçeler anuñ çıpuġını yararlar, daĥı içinden özdekini giderürler, (4) içine saķmūniyā šoldururlar, daĥı yire dikerler. Üzüm müshil olur (5) ve bahārdaki azmak çıpġını keseler. Anuñ depesini yarsalar, daĥı içine (6) ķabaķ çekirdegi ķosalar, daĥı anı balçıġ-ıla dutsalar, andan ķabaķ aġacı (7) bite, yemiş vire. Ol vaķt ki ķabaġı bıçaġ-ıla kesicek, üzüm şíresi (8) ola. Mervend şehrinde bir üzüm var; ķara, her dānesinüñ içinde bir dāne (9) daĥı var; šatlu ve hem ķablu. Sebebi budur kim anuñ aġacını yararlar, (10) özüni giderürler, daĥı içine bir incecik üzüm šalı ŝoķarlar, (11) daĥı berk ŝararlar, yire dikerler. Böyle olur. Bu cemle nevādir-i ‘ālemdendür. (12) Belki her üzümüñ her bir vilāyetinde, bir şekli olur. Zebíde: Bir üzüm (13) olur, her salķımı ķoyınca bir kişi ider. İki kişi gördüm, bir aġacı (14) çiginlerine urmışlar, üstinde bir salķum üzüm. Ve daĥı belki (15) beyte’l-muķaddesde bir üzüm olur ki her bir dānesi on beş miśķāl olur. [208a] (1) Hārūnu’r-reşíd ģacca vardı-y-ıdı, aña bir salķım üzüm hediyye getürdiler; (2) bir deveye urmışlar. Daĥı Ŝan‘ā’da bir dürlü üzüm olur aña müneccim (3) dirler ve bir dürlü daĥı olur, aña cumūşí dirler. Anuñ salķumları uzun (4) ve bir dürlü daĥı olur, aña develi dirler ki her bir salķımı bir yalıncaķ (5) zengí gibidür ve her dānesini

114

ādem bir niçe kez ıŝırur. Ġubeyrā: İgde (6) bir aġaçdur, šaġda biter. Yemşi ķābıżdur, ķarına baġ salar ve yüregi ķuvvetlendürür. (7) Çiçeginüñ ķoķusı ‘avratlaruñ şehvetin ķoparur ve her kişi ki anuñ çiçegini (8) kendüde götürse daĥı bir ‘avratuñ yanına varsa, ol çiçegüñ (9) ķoķusını işitdügi sā‘at, ‘aķlı gider. Gerekse yigit olsun (10) gerekse ķoca, aña muší‘ ola. Ve eger ġabírānuñ külini ‘avratuñ endāmına (11) dürtseler, şehveti ġalebe ide. Fulful: Bunuñ aġacı büyük (12) olur, dibinden ŝu eksik olmaz. Dibine kimse varmaz. Fulful yil döker (13) daĥı ŝu içine dökülür, ŝu alur gelür, daĥı cemi‘ iderler, ķaynadurlar. (14) Andan ötüri ķaynadurlar ki daĥı yirde ekmeyeler ve filfil ķışdan tā yaz (15) olınca yemiş virür. Ķışın salķum salķum olur çün kim gün issi ola yapraġı [208b] (1) dökülür, daĥı ol şöyle ķalur ve daĥı kimse aña mālik olmaz ve şöyle (2) āzāddur. Bir aķ fulful daĥı olur, anı oda bıraġurlar, yanmaz, ol daĥı (3) ģūbdur, muģallildür. Yilleri sākin ķılur ve şehveti artuķdur ve daĥı (4) ŝar‘a ve fālce ve laķveye ve ra‘şeye fā’idesi vardur. Fıŝtıķ: Bu daģı (5) bir ĥūb yemişdür ki lašíf ķoķusı vardur. Bunuñ içinüñ lešāfeti (6) ne bādāmda içinde vardur ve ne ayruġında vardur. Bunuñ šabí‘atı (7) issidür ve yumuşaķdur, ķuvveti ve ģayātı arturur ve hem bir ĥūb ķoķusı (8) vardur. Bunuñ šālalarında delücekler eylerler, andan mezdekí çıķarurlar (9) ve mezdekí daĥı ma‘deye fā’ide ider ve dimāġı pāk ider. El-ķāfu’ (10) l-ķar‘u: Ķabaķdur. Bunuñ aġacı ża‘íf olur, yemişi büyük olur. Ĥastalara (11) daĥı fā’idesi vardur ve hem gölgesi ĥastaya, fā’ide virür. Yūnus peyġamberüñ (12) -‘aleyhi’s-selām- daĥı başına gölge eyleyen ķabaġ-ıdı. Ol cezírede hemān (13) bir yirde bitmişdür. Ģorasān’da bir cezíre vardur ki anda her bir ķabaġı, bir (14) deveye urup getüreler. Mıŝır’da bir dürlü ķabaķ olur, aña bāġuvrí, (15) dirler. Muķtaŝıd anuñ toĥmını Baġdād’dan getürdi, ekdi, eyü gelmedi. [209a] (1) Eyitdiler ki hevādandur. Didi ki: Bizüm elimüz hevāya irişmez. Ķaranfil: Bu (2) zengibārda biter, kimse bunuñ bitdügi yiri görmemişdür ama bāzirgānlar (3) vardurlar, ol deñiz kenārında altunlarını ve gümüşlerin ķorlar giderler, (4) bir gün ŝoñra gelürler, görürler ki altunları yerinde ķaranfil vardur; alurlar, (5) giderler.

115

Ķaranfil mübārek devādur ve ķoķusı tízdür ve cānlara mülāyim (6) ve muvāfıķdur. Edviyelere daĥı ziyāde ķuvvet virür. El-ķıśśā’u: Eger (7) ĥıyārı uzatmaķ isteseler, bir çanaķ ŝu öñinde ķosunlar, ol ŝuyı (8) gördükçe uzanur, ol ŝuya gelür. Ĥıyar toĥmın saķmūniyā (9) içine ķatsalar, içseler, ĥōş ishāl ide. Ĥıyāruñ toĥmı serdüri ve terdür. (10) Yürek aġrısın sākin ider ve meśāneleri pāk ķılur. El-kümmeśerā: (11) Armud lašíf yemişdür, būra daĥı fā’idesi vardur ve ol bil ki armud (12) çoķ ola, bāķí yemiş az olur. Ġālibā Mühre vilāyetinde bir armud aġacı (13) vardur, her yıl yaz ve ķış yemişin virür. Birisini bir ādem yiyebilür, ancaķ (14) eydürler ki anı Hūd peyġāmber -‘aleyhi’s-selām- ekmişdür, dirler. Ķaçan bir kişi(15) armudı çoķ yise, ķulanç olur ve daĥı ‘Abbāsi armuduñ yürege fā’idesi [209b] (1) vardur. El-kebere: Kebere bir mübārek otdur, ölü šalaġı eridür ve hem (2) ša‘āmı siñirür. ‘İmād bin Nebāt eydür, pādişāh-ı Rūm ķatına vardum, baña (3) ĥazínesini ‘arż eyledi. Bir kilídlü ŝanduķ getürdi, açdı. İçinden (4) bir šarfa aġacın çıķardı. Ben eyitdim; bu şūm aġaçdur ki Sebā ķavmı (5) ‘aźābından yitdi ve bizim şehir ķavmı bunı oda yaķarlar. Melik eydür, (6) bizim vilāyetde bunuñ dütüni, ĥastalıķlara fā’ide ider. Ve bir altun ŝanduķ (7) daĥı getürdiler, içinden bir ķaç dāne kebere çıķardılar. Eydür, bizde bunuñ (8) ‘izzeti vardur daĥı edviyelere ķatarlar. Ģāl budur ki ĥarāb yirlerde (9) biter ancaķ. El- kāfūr: Bunuñ aġacı cezíre-i Erkend dirler, anda olur. (10) Beġāyet büyük aġaçları olur anda, ķaplanlar šuraġıdur ve anda (11) varması ġāyet düşvār olur ve daĥı

Benzer Belgeler