• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

2. BÖLÜM

3.2. Yeni Bir Tartışma Alanı Olarak Güncel Sanat Uygulamaları ve Resim

3.2.1. Çağdaş (Güncel) Sanat Eseri Olarak Yeni Yapıt

Yeni yapıt kavrayışı, yapıtın üretildiği medyumdan sunum yöntemlerine değin her türlü sürecin kendi dinamiklerini belirlediği bir serüveni kapsayan tavırla tanımlanabilir. Günümüzde, özellikle üretme ediminin ‘yeni medyum’un olanaklarıyla ortaya konulması durumunun belirlediği yeni yapıt, içerisinde yaşanılan çağın belirlediği olanaklar itibariyle yenilik ve aidiyet arz eder. Zira sanatçı ait olduğu zaman dilimine tanıklık eden ve hatta onu belgeleyen bir davranış içerisindedir ve elbette gerek imge, gerekse medyum seçiminde çağın sunduğu malzemeden faydalanacaktır. Bu bağlamda düşünüldüğünde, günümüz sanatçısı üretme ve sergileme koşullarını yeni medyum olarak adlanrılabilecek olan dijital olanaklarla belirlemesi mümkün görünmektedir.

Daha önce Yirminci Yüzyıl Sanatı’nı yeniden düşünmek için gerçekleştirilen “Modern Başlangıçlar” sergisinden söz açılmıştı. Bu sergi postmodernitenin egemen olduğu bir dünyada resim sanatına hakkını iade etme amacında bir hareket olmayı hedeflemesine karşın, dönemin önemli sanatçılarından Stella, önemli bir kolleksiyondan oluşan bu sergiyi, yeniden değerlendirme ya da yorumlama yapmaktan uzak, modaya uyma arzusu içerisinde olarak resim sanatını sıradanlaştıran bir organizasyon olarak görür.225 Bu eleştiri bağlamında düşünüldüğünde; Sarup’un “sanatla gündelik yaşamın arasındaki sınırın silinmesi, yüksek ve popüler kültürün arasındaki ayrımın çökmesi

225

biçimsel eklektizm ve kodların karışımı”226 olarak ifade ettiği postmodernizmin sınırları içerisine dahil olur. Sanatta ‘yeni’ (belki moda) üretme edimlerine karşı resmi yeniden popülerleştirme girişimi olarak değerlendirilebilcek bu serginin, işte bu popülerleştirme kaygısı dolayısıyla Stella’nın yargısını haklı kıldığı söylenebilir. Belki de böylelikle güçlenen ‘yeni’cilik, resmi geleneksel olandan modern olana değin yaşanan bütün süreci değilleyen bir tavır olarak sanatsal düzlemdeki yerini almıştır. Ancak burada ifade edilen yenicilik (yeni figürasyondan yeni dışavurumculuğa kadar ele alınmıştı), çağdaş sanat bağlamında ifade edilen yeni yapıt anlayışıyla karıştırılmamalıdır. Burada yeni yapıt olarak tanımlananın çağdaş sanat sürecinde yeni medyum aracılığıyla üretilen yapıt olduğu aşikardır.

Daha önce yine çağdaş sanat sürecinde hali hazırda boya resmi üreten sanatçılardan söz edilmişti. Ancak resim geleneğinden farklı olarak, dijital ortamda üretilen ve hatta aynı ortamda izleyiciye sunulan; video-entelasyondan hazır nesneye, fotograftan video-art’a, hatta dijital baskı yöntemiyle üretilmiş resme kadar çeşitlenebilen üretim olanakları, bir yandan sanatın varlık alanını genişletirken, diğer yandan herkesin sanatçı olabileceği bir evreni mümkün kılmaktadır. Öte taraftan üretim yöntemleri itibariyle çeşitlenerek genişleyen bir çevrene sahip olan çağdaş sanatın, bu zenginleşmeyi bir yandan hızla yenilenen teknolojiye diğer yandan her türlü üretime varlık alanı tanıyan pluralist (çoğulcu) ve eklektik bir yapı arzeden postmodernizme borçlu olduğu söylenebilir. Bu çoğulculuk için Kuspit,227 1970’lerde başlayan Pluralizmin, sanatın kendini savunduğu son nokta olduğunu söylemektedir. Sanat artık kendini daha az önemli görmektedir. Ona göre hiçbir stil diğerinden daha az önemli görünmemektedir. Burada bir parantez açılması gerekirse, bugünkü üretimsel çeşitliliğin geçmişten taşındığı gerçeğiyle de yüz yüze gelinmektedir. Zira son yıllarda gelişen teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan yapıt üretme olanakları dışında kalan dil ve söylem

226

Madan Sarup, Post-Yapısalcılık ve Postmodernizm, çev. Baki Güçlü, Ark yay. Ankara-1995, sf. 158

227

Bkz. Donald Kuspit, The New Subjectivism, Art in since 1980’s: The Emptyness of Pluralism, The

biçimlerinin, Duchamp’tan Warhol’a; Dada’dan Fluxus’a değin neredeyse gelenekselleşmiş üretme edimleri olduğu ifade edilebilir. Örneğin Nam June Paik’ın “TV Buda” başlığıyla izleyiciye sunduğu video-enstelasyon (Bkz.Resim 30) 1974 tarihlidir.

Resim 30: Nam June Paik: “TV Buda” Video Enstelasyon, 1974

Ancak aynı üretme yöntemi günümüz çağdaş sanatçıları tarafından da kullanılmaktadır. Görüldüğü üzere bir video kamera aracılığıyla TV ekranına aktarılan kendi görüntüsünü izleyen Buda heykelciğinden oluşan bu yerleştirme primitif kültür ile teknokültürün* bileşkesinden oluşmaktadır. Posthistorycal bir yapı sergilediği söylenebilecek bu düzenleme insanlık tarihine gönderme yapan ironiye sahip olduğu düşünülebilir.

*

Hal Foster’in ortaya attığı bu kavram teknolojinin biçimlendirdiği günümüze ait kültürel yapıyı tanımlar. Bkz. Hal Foster, Gerçeğin Geri Dönüşü çev. Esin Hoşsucu, İstanbul-2009

Anlaşılacağı üzere sanat üretiminde egemen dil ve söylem biçimlerinin gelişen teknolojiye paralel olarak yeniden belirlendiği çağımız Hal Foster’in228 sınıflandırıdığı üzere; W. Benjamin’in saptamış olduğu 1930’larda mekanik yeniden üretim çağı, 1960’larda McLuhan’ın229 tespit ettiği sibernetik devrim çağı ve 1990’larda (araştırma ve geliştirme veya kültür ve teknolojinin ayrılmaz hale geldiği) teknobilim veya teknokültür çağının toplamı olarak saptanabilir. Bağlam itibariyle denilebilir ki, günümüz sanatın karakteristiğini belirleyen ve yeni medyum olarak adlandırılan üretme olanakları, çağdaş sanatın varlık alanını teşkil etmektedir. Teknokültürel yapının genişlemesi ve yayılması gibi detayların nesne-imge olarak yeni yapıtın çeşitlenmesine katkıda bulunduğu söylenebilir. Böylesi bir gerçekliğe sahip olan günümüz sanatı dahilinde resim, anlatılagelen dinamikler tarafından yeniden sorgulanan sanat/çı kavrayışı tarafından tartışmalı bir alana sürüklenmiş ve Dada’dan Minimalizm’e değin çeşitli periyotlarda tekrardan tanımlanmaya çalışılmıştır.