• Sonuç bulunamadı

Bu âyetten de anlaşılıyor ki, cinler de aynen insan- 1ar gibi cinsi ilişki kurabiTi^riar,

— 53 —

Ibn-i Cerîr (Tehzîb’ul-A’sâr) adlı kitabında şöyle kayd eder; Ulema, âyetteki (Tams) kelimesinin anla- rmnda fikir aynlığına düşmüştür. Bazılanna göre bu, kadının fercinin kanamasına sebep olan (cima = cin¬

sî temas) demektir. Kimilerine göre de bu, sadece do¬

kunmak mânasına gelir. Araplardan şöyle duyulduğu¬

nu naki ederler: (Bu deveye hiç bir ip tems etmemiş¬

tir. Yâni ona hiç bir ip değmemiştir.) Bazılarına göre de (Tams) kelimesinden murat, hayzdır. Şu halde âye¬

tin bu üç mânaya da ihtimali vardır. Hayz*a ihtimali ise uzaktır. Dokunma mânasında olması akla daha ya¬

landır. Vallahü A’lem.

Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur; «Beni değil de, onu (şeytanı) vc zürriyetini mi dost ediniyorsunuz?

Oysa o, sizin için apaçık bir düşmandır.» Bu âyet de, zürriyete sahip olmak için, onların evlendiklerini gös¬

termektedir.

Kadı Abd'ul - Cebbar der ki: Zürriyet, çoluk - çocuk demektir. Onların ince cisimlere sahip bulunmalan, do¬

ğurmalarına mâni teşkil etmez. Çünkü nice küçük ci- simh hayvanlar vardır ki doğurmaktadırlar. Küçük ol- malan doğurmalanna mâni olmamaktadır.

Zemahşerî (El - Keşşaf)’da der ki: Eski kitablar üzerinde gayet küçük kurtlar görürsün. Göz, ne kadar keskin olursa olsun onları, kımıldamadıkça göremez.

Bu kadar küçük yaratığı yaratan ve ona zahirî, bâtmî azalar veren, hulâsa onun bütün inceliklerine vukufu olan Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Yerin bi¬

tirdiği herşeyi, ve (insanların) kendilerine ezcümle her şeyi çift yaratan Allah’ı teşbih ve noksan sıfatlardan tenzih ederim!

Evet handanların küçük olmaları, onların üreyip çoğalmalarına mani değildir. Çünkü Allah her şeye ka¬

dirdir. Bir şey yapmak murad edip de o şey’e «Ol!» em-

rini verdi mi, hemen oluverir. Bu ^ce sahip olan Ka- dir-i Zülcelâri hütün kalbimle teşbih ederim.

CİNLERİN MÜKELLEF OLUŞLARI

Ebû Ömer b. Abdilberr der ki: Bütün ulemaya gö¬

re, ittifakla cinler mükellef ve muhatabdırlar. Çünkü Cenab-ı Hak: «O halde Rabbinizin hangi ni’metlerinı yalan sayabilirsiniz?» (Er-Rahman: 47). buyurmuş ve cinlerin de insanlar gibi mükellef olduklarını açıklamış¬

tır.

Er - Razı, tefsirinde şöyle kayd eder: Cinlerin mü¬

kellef olduklarına dair bütün alimler söz ve fikir birliği etmişlerdir.

Kadı Abd'ul - Cebbar der ki: Âlimler arasında, cin¬

lerin mükellef oldukları babında en ufak bir fikir ayn- lığma şahit olmadık.

Zerkan ve Gassan'm hikâye ettiklerine göre, onlar yaptıkları işi yapmaya mecbur edilmişlerdir, yoksa in¬

sanlar gibi mükellef değildirler.

Onların mükellef olduklarına dair Kur’ân-ı Ke- rîm’de bir çok delil bulabiliriz. Kuriân’da şeytanlar zem- medilmekte, lânetlenmekte ve azabla tehdid edilmekte¬

dirler. Bütün bunlar, Allah’ın emrini dinlemeyenler içindir..

Hz. Peygamber’in dilinde de onlar lânetlenmişler ve kendilerinden kaçınılması tavsiye edilmiştir. Onların insanları şaşırtmak için olanca güçleri ile çalıştıkları bir bir anlatılmıştır. İşte bütün bunlar cinlerin de in¬

sanlar gibi mükellef olduklarını göstermez mi?

Onların mükellef olduklanm isbât etmek için sa¬

dece şu âyet kâfi gelir sanırım: «(Habibiınî» de ki: Ba¬

na şu hakikatler vahy olunmuştur: Cinlerden bir züm-

re (benim Kur’ân okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söy- lemişler: Biz hakiki hayranlık veren bir Kur’ân dinle¬

dik ki, o, Hakka ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona iman ettik. Rabbimize (bundan sonra) hiç bir şeyi asla ortak tutmayacağız.» (El-Cin: 1, 2)

Bu âyetten anlaşüıyor ki. cinler de insanlar Hbi mükellef bulunmaktadırlar.

H^^RETI MUHAMMED (S.A.V.) GÖNDERİJ.MEDEN ÖNCE CİNLER ARASINDA BİR PEYGAMBER

VAR MI İDÎ?

Eski ve yeni bütün âlimler, cinler arasında hiç bir peygamber çıkmadığına, Peygamberlerin ancak insan¬

lardan gönderildiğine dair ittifak etmişlerdir.

İbn-i Abbas, İbn-i Cüreyc, Mücahid, Kelbî, Ebû Ubeyd, El - Vahidî gibi âlimlerden bu mânada sözler ve fikirler naki edilmiştir.

İkinci babın sonlarında bu hususta îshak b. Bişr’in (El-Mubtede’) adlı kitabında İbn-i Abbas’dan şöyle naki ettiğini anlatmıştık: «Cinler, Yûsuf adındaki bir peygamberlerini öldürdüler; Allahü Teâlâ onlara da peygamber gönderdi ve ona itaat etmelerini emretti.»

Ibn~i Cerîr der ki: Bize Ubeyd b. Süleyman anlattır Ulemadan Ed - Dahhak'a: «Peygamber Muhammed (S.

A.V.) gönderilmeden önce, cinler arasında bir peygam¬

ber var mıydı?» diye sorduklannda, Ed-Dahhâk şu cevabı verdi:

«Size Cenab-i Hakkim: «Ey cin ve ins topluluğu!

Size, içinizden âyetlerimizi okuyacak Resuller gelmedi mi?» kavlini duymadınız mı? Onlar Dahhakün bu sua¬

lini «evet!» diye karşıladılar. Öyleyse Allah insanlar¬

dan olduğu gibi, onlardan da peygamber göndermiştir.

Dahhâk’ın bu sözünü kabul edenler dediler ki: Eğer bu haber doğru ise, her iki taraftan gelen peygamberler öbür tarafın da peygamberi olması gerekir. Oysa âyet¬

ten bu mâna çıkmamakladır. Âyetten çıkan mâna, sa¬

dece insanlardan da, cinlerden de peygamberler gönde¬

rildiğidir.

İbn-i Hazm der ki: Hazreti Muhammed (S.A.V.)’den önce, Cinlere insanlardan hiç bir peygamber gelmemiş¬

tir. Çünkü cinler, insan milletinden değildirler. Hz.

Peygamber buyurmuştur ki: «Peygamberler yalnız ken¬

di kavimlerine gönderilirlerdi.»

ibn-i Hazm devam ediyor: Yakînen bildik ve anla¬

dık ki, onlar da insanlar gibi inzar edildiler. Bu, onlar¬

dan da peygamber geldiğini gösterir.

Allah şöyle buyurmuştur: «Ey cin ve ins topluluğu!

Sizden, üzerinize âyetlerimi okuyup bugüne kavuşaca¬

ğınızı inzar eden peygamberler gelmedi mi?»

Ed-DahhâkMn fikrim teyid edecek bir rivayet da¬

ha; Ebud-Duhâ îbn-i Abbas'dan (R.A.) naki ediyor:

(Ve minel-ardı rriislehun)'den yedi kat yerin bulun¬

duğu ve her katta, sizin peygamberleriniz gibi bir pey¬

gamber, Ademiniz gibi bir Adem, Nuh gibi bir Nuh, îb- rahim gibi bir İbrahim. İsa gibi bir Isa bulunduğu an¬

lamı çıkmaktadır. Şeyhimiz Ezzehebî’ye göre bunun is¬

nadı sahihtir.

Amr b. Mürre, Eb'ud-Duhâ vasıtasıyla İbn-i Abbas- dan (R.A.) rivayet ediyor: «Yedi kat göğü yarattı; yer¬

den de bir o kadar.» mealindeki âyette, İbn-i Abbas şöy¬

le demiştir; Her yerde İbrahim (A.S.) vardır. Şeyhimiz Zehebî, bunun bir hacüs olduğunu söylemiştir.

Buharı ve Müslim’in şartlarına uymakta ve adam- lanmn da birer İmam olma vasfına sahip olmaktadır.

Lâkin ulemanın-çoğunluğu âyeti, İbn-i Abbas, Mü- cahid, İbn-i Cüreyc ve Ebû Ubeyd’den naki edilen söz-

— 57 —

leı-e uygun bir şekilde tevil edip kanaatlannı şö^Iece izhar ettiler; İnsanlara gönderilen peygamberler aynı zamanda cinlere de gönderilmiştir. Allah cinleri gönde¬

rip, ademoğlu olan peygamberleri dinletti ve onlar da kavimlcrini irşat etmek üzere döndüler. Kavimlerini, insanoğlunun peygamberlerinden duydukları ile irşada koyuldular.

HZ. PEYGAMBERİN, AYNI ZAMANDA CİNLERE DE PEYGAMBER OLDŞU

İslâm bilginlerinden hiç birisi Hazreti Muhammcd (S.A.V.) in hem insanlara ve hem de cinlere peygamber olarak gönderildiği hususunda itiraz etmemiştir.

Sahihayn’da Abdullah oğlu Cabir'den naki edilen bir hadLste Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu sabit ol- muştui': «Benden önce hiç bir peygambere verilmeyen beş şey bana verilmiştir. Bu beş şeyden biri de, benden önce gelen peygamberler sadece kendi kavimJcrine gön¬

derilirlerdi. Ben ise bütün insanlığa gönderildim.»

İbn-i Ukeyl, cinlerin de insan mefhumunda zahir olduklarını söyler.

Er-Rağip der ki: «İnsan düşünen bir topluluğun adadır. Cinler de düşündüğüne göre insan lâfzının şü¬

mulüne dahildirler. «En-Nâs; Nase, Yenüsü» kökün¬

den gelmektedir ki hareket etme mânasını ifade eder.»

El - Cevheri’ye göre; nEn - Nâs» insanlar ve cin¬

lerden teşekkül eden bir topluluğun adıdır. Sahihayn'- da Ebû Hüreyre'den, Hz. Peygamber’in şöyle buyurdu¬

ğu naki edilmiştir: «Ben kırmızıya ve siyaha gönderil¬

dim.»

Ulema kırmızı ve siyahdan ne kasd edildiği husu¬

sunda fikir aynhğma düşmüşlerdir. Bazılarına göre

bunlardan Arap ve acem milleti kasd edilmiştir. Çünkü umumiyetle acemler kızıl ve beyaz olurlar. Araplar ise siyah olurlar. Bazılarına göre bu sözden insanlar ve cin¬

ler kasd edilmiştir. Kimisi de bundan mutlak olarak kırmızı ve beyaz kasd edilmiştir. Çünkü Araplar (îm- rcetûn Hamrâ) sözlerinde beyaz kadını kasd ederler.

Peygamberimizin «Siyahlara» sözünden cinleri kasd et¬

tiğini ileri sürenler demişlerdir ki: «Cinler umumiyetle ruhlara benzerler. Ruhlara (Siyahlar) adı verilir. Nite¬

kim bu husus îsrâ hadîsinde varit olmuştur. «Şüı>hesiz O Ademi gördü; sağında siyâlu solunda siyahı gördü.

Bu siyah, bünyesindeki ruhtur.»

İbn-i Abbas'aan naki edildiğine göre Hz. Peygam¬

ber : «Cinlere ve insanlara, her kırmızı ve her siyaha gönderildim» buyurmuştur.

îbn-i Abdil - Berr’in fikri: «Ulema şunda ittifak et¬

miştir; Hazreti Muhammed (S.A.V.), hem insanların ve hem de cinlerin peygamberidir. Bu sebeple O, bütün peygamberlerden üstün olmuştur. Çünkü ondan önce gelen peygamberler yalnız kendi kavimlerine has ola¬

rak gönderilirlerdi. îbn-i Hazm ve bir çok ulema kale¬

me aldıkları kitaplarında, Hz. Peygamber’in her iki âle¬

me (îns ve Cin âlemine) gönderildiğini tasrih etmiş¬

lerdir.

îmam’ül - Haremeyn, «El - îrşad» ’ında, İseviyyeye cevaben der ki: «Hz. Peygamber (S.A.V.), insanlara ve cinlere gönderilmiş bir peygamber olduğunu açık olarak beyan etmişlerdir.

Şeyh Ebul-Abbas, Îbn-î Teymiye'nin fikri: «Allah, Hz. Muhammed (S.A.V.)'i hem insanlara ve hem de cinlere peygamber olarak göndermiş; ona iman etmele¬

rini, boyun eğmelerini, Allah ve Resûlünün helâl kıldı- ğmı helâl, haram ettiklerini haram saymalarını; Allah ve Resûlünün vâcib kıldıklarını vâcib kabul etmelerini;

59

Allah ve Resulünün sevdiklerini sevip kerih

ıiiundKKKaK kİ İlahî azaba müstahak olacaktır T.T^u, Slef S» peygamberleri kabul etmiyen

L

tün »I!: Müslümanların liderleri ve bü-

-'ak

Kur ân-1 Kerim’de, cinlerin, Kur’ân dinledik- sus iVe^- ettiklerini haber vermiştir. Bu hu- (üL ke fi dTı minel-cinni) kavlinden (ulaıke fi dalahn mubın) kavline kadar olan âyette acık anık beyan edilmiştir. Sonra şu hususu bütün insan^ğa duyurmasını Peygamberimize emretmiş, onlar haSS

7

Peygamber’in yalnız insanlara değil aynı

^manda cinlere de gönderilen bir peygamber üWuğunu

lüne^ve âhfret Allah’a, onun Resû- dır Ahah çağırılmışlar¬

dır. Allah ve Resulüne itaat etmeleri gerektiğini de on- lara bıltomıştır. Cinlerden medet beklemenfn bir şirk olacağı hususunda insanlara, sûrenin şu âyetinde ajık

anmıştın «Filhakika şu da var: İnsanlardan bazı kim- 1er cinden bazı kişilere sığınırlar. Demek bu suretle

.«.mu.,!.;..

(JLi-Cm suresi, ayet: 6)

vadilSn^^h'^'*'' bulunduğu sanılan vadilerden bir vadiye inip şöyle demiştir: «Bu vadinin buyugu İle, alçaklarından sığınırım!..

•’^’^ası Haccac b. Lât es - Selmî hakkında anlatılıyor: O, beraberindeki kafile ile Mek-

ke’ye gelirken, korkunç bir vâdiden geçiyordu. İçlerin¬

den bir süvari, ona:

— Kendin ve arkadaşların için bir şeyler söyle de kendinizi emniyete alın, dedi. Bunun üzerine o da :

— Kendim ve arkadaşlarımı, bu kubbe altında bulunan her cinni’den sığındırırım, tâ ki ben ve kafi¬

lem sağ salim dönebilelim, dedi. Tam o anda bir kişi¬

nin, şu âyet-i kerîmeyi okumakta olduğunu duydu: «Ey cin ve insan cemaatleri*. Göklerin ve yerin bucakların¬

dan geçip de İlâhî kazadan selâmete ermiye gücünüz yetiyorsa ki, (Allah’ın bahş edeceği) bir kudretle olma¬

dıkça asla geçemezsiniz. Haydi geçin (kurluiıınî)» (Er- Rahman: 33).

Sonra bilâhare Mekke’ye gelip bu duyduğunu Ku- reyş kâfirlerine bildirince onlar şöyle dediler: «Sakın çocuk olma, ey Ebû Kilâb! Bu haber Muhammed’e Kur’ân’ın indirildiğini teyid eder. Ve bu bizim aleyhi¬

mize olur.»

— Vallahi ben bunu duydum. Yanımdakiler de duydular, dedi ve Müslüman oldu. Sonra Medine’ye hic¬

ret etti. Ve orada bir cami yaptırdı. Halâ onun camisi orada mâruftur.

Cinler, insanların kendilerinden yardnn ^tedikleri- ni görünce isi azıttılar, şımardılar. Vg_bu sebeple kendi¬

lerine bas vuran sihirbaz. büyüçö._ve hçr_türlü_çincile- re kendilerinin ve kırallannın isimleriyle cevap verdüer.

Böylece reislik ve büyüklük sevdasıım düşt^er.^ Oysa onlar pekiyi bilmektedirler ki insanlar onlardan kat kat üstündür. Bu yüzden_ insanlardan bazıları onlara bo- yun eğince hemen Ihtiyaçlanm karşılayıp keneflerini büyütmeye yeltenirler.

Kur’ân-ı Kerim’deki «Ey kavmimiz! Allah’a çağrı¬

sını kabul edin ve ona iman edin ki sizin günahlanmzı afv edip sizi elem verici bir azâbtan kurtarsın» mealin-

— 61 —

deki âyeti Hazret! Peygamber (S.A.V.)’in onlara gön- denldiğlni göstermektedir. Ve yine Cenab-ı Hakkim

«Allah’a çağıncıyı kabul etmeyen kişi yer>üzünde âciz bırakıcı değildir. Onun ondan başka da dostlan yok¬

tur. İşte o güruh apaçık bir delâlettedir» meâlindeki âyeti cinlerden Hz. Peygamber (S.A.V.)’e iman etme¬

yen kimsenin kâfir olacağını bildirmektedir. Tevfik ve ismet ancak Allah’tandır.

CİNLERİN HZ. PEYGAMBER E GÖNDERİLİP KUR’ÂN DİNLEMELERİ

İbn-i İshak der ki: Peygamber (S.A.V.) Sakîf’den umudunu kesince, mukedder olarak Taif’den döndü.

Mekke yolundaki bir hurmalıkta gecenin karanlığında kalkıp namaz kılmaya başladı. O anda Cenab-ı Hakk’ın Kurân’da zikr ettiği cinden bir taife gelip okuduğu Kur’ân-ı dinlediler. Onlar Nuseybin cinlerinden yedi neferdi. Hz. Peygamber namazdan fariğ olunca kavim- lerini irşad etmek üzere oradan ayrıldılar. İman ettiler vc kavimlerine de duyduklarını birbir tebliğ ettiler

Allah, onların durumunu Kur’ân-ı Kerîmde anla¬

tıyor :

«Hatırla o zamanı ki, cinlerden bir taifeyi Kur'ân dinlemeleri için sana doğru çevirmiştik.» (El-Ahkâf' 29.)

Sonra Allah, onlar hakkında (Kul Uhiye) sûresini inzal buyurdu.

Sahihayn’da İbn-i Abbas (R.A.)’darı şöyle rivayet edilmiştir: «Resûlüllah Sallellahu Aleyhi Vesellem, cinlere okumadığı gibi, onları görmedi de. Hz. Peygam¬

ber (S.A.V.) ashabından bir taife ile Ukkaz çarşısına gitti. O arada, âdetleri üzerine cinler, gök haberlerini

dinlemek istediler. Fakat Allah onlara frnkt.en .par>

çalan İndirerek, dinlemelerine mâni oldu. Bunun üze¬

rine bir haber alamadan kaviml^ine döndüler.

Kavimlcri onlara:

— Neniz var? Neden böyle meyus duruyorsunuz?

diye sorunca şu cevabı verdiler:

— Gökten bize ate§ jparçalan atıldığı için^ bir ha- ber alamadık.

Bunun bir sebebi ve sırn olmalıdır, haydi do- ğu’ya ve batıya doğru yayılın; gidin bakın neler oluyor kâinatta, dediler. Ve bunun üzerine Tihame’ye doğru gitmekte olan cinlerden bir taife, Ukkaz yoluna koyu¬

lan ve Nahle’de ashabına sabah namazı kıldırmakta olan Hz. Peygamberin yarımdan geçtiler. Kur’ân okun¬

duğunu görünce hemen dinlemeye koyuldular ve:

- - Demek ki, gökten haber sızdırmamıza engel olan buymuş, dediler. Kavimlerine gidip: (Ya kavmena!) di¬

ye başlayarak durumu arz ettiler.

Cenab-ı Hak da Peygamber (S.A.V.)’e (Kul ııhiye) sûresini inzal buyurup Cinler baklanda son derece gü- zel ve mufassal bilgi verdi. _

îbn-i Abbas'ın rivayet ettiği bu hadîsin başından, cinlerin, Hz. Peygamberden bir şey duymadıklan anla- şılmasm! Çünkü (Yâd et ki hani cinlerden bir taifeyi sana çevirmiştik) meâlindeki âyetin tefsirinde İbn-i Abbas (R.A.) şöyle demiştir: «Onlar, Nusaybin cinle¬

rinden yedi kişi idiler. Hz. Peygamber onlan, kavimle- rini irşad etmek üzere görevlendirip göndermiştir.»

İbn-i Abbas’ın bu sözünden de anlaşıldığına göre, Resûl-i Ekrem bundan sonra onlarla konuşmuştur. Bu sebebledir ki onlar kavimlerine gidince; <€Ey kavntimiz, Allahla çağıranı kabul ediniz!» demişlerdir.

Yine bundan, henüz kavimlerine dönemeden, Al-

— 63 —

lah Elçisinin onlan çağınp izahat verdiği anlaşılmakta¬

dır.

İbn-i Abbas’ın yukarda rivayet ettiği hadîs. Hz.

Peygaınber’in Abdullah b. Mes’ud^a «Burada dur!» de¬

yip, cinlerin yanına giderek onlarla toplantı yaptığını da red etmez.

Beyhakî diyor ki; İbn-i Abbas’m bu rivayeti, cinle¬

rin Hz. Peygamber’! ilk dinlemeleri hakkındadır. O za¬

man Hz. Peygamber bizzat onlara bir şey okumadı ve onları görmedi. Onlar kendiliklerinden dinlediler Onu..

Sonra cinlerden bir davetli geldi, Hz. Peygamber onun¬

la beraber gidip onlara kur’ân okudu. İbn-i Mes’ud bu¬

nu, bu şekil hikâye etmiştir. Abdullah h. Mes’ud bu iki kıssayı ezberlemiş ve anlatmıştır.

Bunları söyledikten sonra Beyhjiki ajTica, Ebû Behr b. Ebî Şeybe’ye isnad ederek şö}de bir hadîs riva¬

yet etmiştir: Abdullah b. Med’ud’dan (R.A.) naki edil¬

miştir: «Hz. Peygamber (S.A.V.) Nahie’nin içinde Kur ¬ an okurken yamna inip geldiler. Onun Kur’ân okudu¬

ğunu görünce, birbirlerine «Susun! I>inleyin!» veyahut

«Sus!» dediler. Dokuzdular. Onlardan birisi Zevba’a idi.

Bunun üzerine Cenab-ı Hakk <Ve iz sarefnâ) âyetini indirdi..» --

Beyhakî sonra, başka bir kıssayı Alkama’dan naki etmiştir. Alkarna diyor ki: İbn-i Mes'ud’a (R.A.) dedim ki; cin gecesi, Hz. Peygamber’le bember içinizden hiç kimse var mıydı?»

El -Kurtubî der ki: İbn-i Abbas’ın rivayet ettiği ha- dîs’in mânası şudur: Hz. Peygamber onlara okumayı kasd etmemiştir, hattâ onların, kendisini dinlediklerin¬

den de haberi yoktu. Onlarla bir şey konuşmadı da. On¬

ların, kendisini dinlediklerini ve bütün durumlarmı Al¬

lah. bilâhare (Kul ûhiyc) sûresini indirerek bildirdi.

Şeyh Ebu’l-Abbas İbn-i Teymiye der ki; İbn-i Ab- bas, Kur’ân’ın ifade ettiği mânayı bilmiştir, lâkin îbn-i Mes’ud'un (R.A.) ve Ebû Hüreyre (R.A.)’nm bildikleri¬

ni bilmemiştir. Onlara göre, cinler ona gelmiş ve Hz.

Peygamber onlara hitab etmiştir. Hz. Peygamber’e Rab- bi haber vermiş ve bu hakikati cinlere bildirmesini em¬

retmiştir. Bu, ilk defa, gökten haber alamadıkları za¬

man vuku’ bulmuştur. Çünkü bu ibret dolu mucizeler¬

dendir ki, Hz. Peygamber’in hak peygamber olduğunu gösterir. Ondan öonra cinler ona gelmişlerdir ve Hz.

Peygamber de onlara Kur’ân okumuştur.

Rivayet olunduğuna göre; Hz. Peygamber onlara Rahman sûresini okumuştur. Her ne zaman «Rabbini- zin hangi ni'metlerini y'alaıılıyoniunuz» meâlindeki âyetini okumuşsa onlar «Rabbimizin ni’metlerinden hiç bir şeyi inkâr etmiyoruzî» cevabını vermişlerdir.

Abdullah b. Mcs’ud, Cin Kıssasım ibn-i Abbas’dan daha iyi biliyor. Çünkü o vak’ada hazır bulunmuş ve bu kıssayı ezberlemiştir. İbn-i Abbas o zamanlar henüz küçük yaşta, meme emen bir çocuktu.

Bazılarına göre, bu cin olayı, Hicretten üç yıl önce vaki olmuştur. El - Vâkidî’ye göre bu olay, Peygamber¬

lik yıllarının Onbirinci yılına tesadüf eder ki, îbn-i Ab¬

bas Veda Haccı’nda daha yeni akil bâliğ olmuştu. En iyi bilen şüphesiz ki Allahtır.

Essühcylî, onlann Yahûdî olduklarım söyledi. O- nun için onlar «Musa’dan sorirâ»" dedileF ~de «Isa’dan' _sgnra» demediler. ^

İbn-i Selâm’m fikri: Cinlerin bu olayı, Hicretten üç yıl önce, îsra’dan da evveldi.

El-Vâkıdî der ki: Resûlullah (S.A.V.). Sevvâl ayı- nın_ sonuna doğru Tâif’e gitti ve orada yirmi beş gece kaldı. Zilka’de’nin yirmi üçünde bir'salı 'günü Mekke’¬

ye döndü. Mekke’de üç ay kaldıktİn sörifa^ Teygamber-

— 65 — F. 5

liginin onbirinci yılında Rebi ul - evvel ayında ona El- Hucun vadisinin cialçtL-geldiler.

İlim adamları Hz. Peygamber’e, Kur’ân dinlemek için gelen cinlerin sayısında fikir ayrılığına düştüler.

İbn-i İshak diyor ki, onlar yedi kişi idiler. İbn-i Ebî Hâtem. Tefsirinde Mücahiirâen nakî ettigîne^göre; on- lann sâ^sirEhM HÎran^dan üç, EhT-i Nuseybin’den dört olmak üzere, yedi idi.

Essevrî Âsım'dan, o da Zer’den nakle ediyor: Onla¬

rın adedi dokuzdu.

İkrime’ye göre, onlar on iki bin kişi idiler.

Essuheyli der ki: Tefsir ve müsnedlerde bunların isimleri zikr edilmiştir: Şâsır, Masır, Menşâ, Maşı ve El - Ahkâb. Bu beşi, İbn-i Düreyd zikr etmiş ve şöyle de¬

miştir. Ebû Bekr b. Tâhir cl - Eşbeli'nin Ömer b. Ab- dulazîz'in faziletleri hakkmda anlattığı bir haberde şöyle gördüm: Ömer b. Abdilazîz bir gün bozkırda yü¬

rürken ölü bir yılan gördü ve elbisesinden biraz kopara¬

rak onu sardı ve oracıkta defn etti, derken bir ses :

— Ey Sarak! Allah Elçisinin sana: «Sen ilerde boz- kırda öleceksin Salih bir adam gelip seni kefenleyecek vc orada defn edecek» demişti. Ben buna şimdi şahit oluyorum işte! Bu sesi duyunca, Ömer b. Abdulazîz:

Sen kimsin? diye sordu. Ses cevab verdi:

— Ben Allah Resûlünden Kur’ân dinleyen cinler¬

den bir adamım. Onlardan ben ve Sarak’dan başka kimse kalmadı. Şimdi Sarak da öldü yalnız ben kaldım.

Ebû Bekr İbn’id - Dünya, bu hâdiseyi diğer alim¬

lerden şu şekilde naki ediyor :

Ömer b. Abdilazîz bir gün bir katır üstünde arka¬

Ömer b. Abdilazîz bir gün bir katır üstünde arka¬

Benzer Belgeler