• Sonuç bulunamadı

4. AYFER TUNÇ’UN ROMANLRINDA TOPLUMSAL CİNSİYET

4.3. Ayfer Tunç’un Eserleri

4.3.2. Ayfer Tunç’un Romanları

4.3.2.7. Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura

Ayfer Tunç’un Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura romanı ilk basımı Şubat 2018 tarihinde olmuştur. Yenilikçi yönü ağır basan Ayfer Tunç, bu romanında dil ve üslup açısında da yazarlık yeteneğini göstermiştir.

Roman; “Yazı”, “Tura” ve “Her Şey Çok Çabuk Kayboluyor” adlı üç bölümden oluşur. Yazı başlığını taşıyan ilk bölüm, tek sayılarla ifade edilen ve bir ile yirmi üç

arasında yer alan on iki bölümden oluşur. Bu bölümde kitabın erkek karakterini Umut temsil eder ve olaylar Umut’un perspektifinden anlatılır. Tura başlıklı ikinci bölümde ise yine sayılarla ifade edilen ve iki ile yirmi dörtarasında yer alan on iki bölümden oluşur. Bu bölümde ise kitabın kadın karakterini Sanem temsil eder ve olaylar Sanem’in perspektifiyle anlatılır. Son bölümü ise Umut ve Sanem’in ortak anlatımına yer verilir. Kitabın biçimsel yönüne bakıldığında Ayfer Tunç’un Suzan Defter romanında olduğu gibi yaşananlar kadın ve erkek olmak üzere iki farklı kişinin perspektifinde yansıtılır.

Ayfer Tunç’un yine diğer romanlarında gördüğümüz roman ismi ile içerik uyumu bu romanda da kendisini göstermektedir. Roman isminde yer alan Âşıklar Delidir ismi Latince “Amantessuntamentes” İfadesinden alır. İsimde yer alan yazı ve tura ifadeleri ise romanı oluşturan bölümlerin başlıklarından kaynaklanır. Aşkın acı veren yönünü vurgulayan âşıklar delidir ifadesi acı verici olanı seçmenin ancak delilikle açıklanabileceğinin de en açık ifadesidir. Yazı-tura ifadesi ise bireyin karar verme, seçim yapma durumunu işaret etmekle birlikte eserde irdelenen kader ve şans kavramlarını da simgelemesi yönüyle önemlidir.

Birinci bölüm yazı bölümünde olaylar Umut karakterinin bakış açısıyla anlatılır. Annesinden gelen hastalığı sonucunda öleceğini bilerek günlerini geçirmeye başlar. Annesi ile yakalandığı aynı hastalık, annesinin vefat etmesine sebep olur. Bundan sebep çoğu zaman yakalandığı hastalık sonucunda annesini suçlayıcı söylemler geliştirmiştir. Umut annesinden gelen hastalığı Sophia olarak adlandırır.

Eserde, Umut ve Sanem üzerinden aile, aşk, ölüm gibi konular ele alınır. Bu iki karakterin aile içinde yaşamış oldukları ve onları derinlemesine sarsan olaylarla karşılaşırlar. Umut, uzun süre sevgi ve saygı dolu bir ailede büyüdüğünü düşünse de sonradan bunun tam olarak böyle olmadığını anlar. Sanem ise ailesinin kabul etmediği, Sanem’i ihtiyaçları için kullandıkları, sevgi ve saygıdan yoksun bir aile ortamında büyür. Sanem, ailesinin istemediği kazara doğan çocuğudur. Sanem ailesi tarafından istenmediğini bilerek yaşar. Sanem’in yaşadığı bu travmatik durumlar dışında on altı yaşında hamile kalması durumu da Sanem ve ailesini sarsan bir durum olur. Ailesi Sanem’in hamilelik durumundan sebep yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalırlar. Sanem bu durumdan kaynaklı abisi tarafından günlerce şiddete uğrar. Doğurduğu çocuk gerçek anne babasını öğrenmeden Sanem’in ablasının çocuğu olarak herkese bildirilir ve öyle kabul edilir. Sanemin

edilen durumlar olarak görür. Bu yaşadıklarına kaderci bir bakış açısıyla yaklaşır.

Umut’un aile yapısı birbirlerine çoğu zaman saygılı ekonomik durumları iyi, sevginin yoğun olduğu ve iki erkek kardeş olarak anlatılmaktadır.

Ayfer Tunç, bu eserinde kaderci bakış açısı yoğun bir şekilde kendisini hissettirir. Umut annesinden gelen hastalığının annesinin kaderi ve onun da yaşamak zorunda kaldığı bir durum olarak görür ve ona göre yaşamını sürdürür.

Sanem ise yaşadığı onca travmatik olayları kaderci bir anlayışla değerlendirir.

Ayfer Tunç, bu eserinde aşk kavramını küçük küçük olaylar sıralayarak anlatmaya çalışmıştır. Umut’un Saneme aşkı, Umut’un annesi ile babası arasında geçen aşk, Sanem’in Deniz’e aşkı gibi. Bu aşk kavramını, romanın isminde geçen delilik kavramı ile bütünleştirir. Aşk, beraberinde acıyı getirir ve buna rağmen aşkı tercih etmesinin altında yatan bir delilik olduğu vurgulanır. Yaşamak için pek bir vakti kalmayan Umut, yaşamı mutlu bir şekilde sürdürmek için uğraşmaz, restoranda karşılaştığı Sanem ile hayatının anlam bulacağını düşünür ve büyük bir tutkuyla Sanem’e bağlanır. Öleceğine rağmen böyle bir tutkuya kapılması delilik olarak gösterilmeye çalışılır. Sanem’in de Umut’un öleceğini bilerek Umut’a yoğun bir aşk ile bağlı olması delilik ile bağdaştırılır.

Umut ve abisinin anneleri, babalarının ilk kızının öğretmeniymiş. Babaları öylelikle annelerini görüp âşık olmuş ve ilk eşini ve çocuğunu terk etmiş. Eserde, Umut’un hastalığı sebebiyle New York’a tedavi için gidip aşık olduğu kadın karakter Sanem de anlatılır. Amerika’daki aile dostları ve hastalığıyla ilgilenen Stefan ve Türkiye’deki doktoru da olaylar çerçevesinde anlatılır. Kitabın ikinci bölümü olan tura bölümünde sanem kendi hayatına dair olayları ve Umut’a karşı olan duygularını anlatır.

Sanem kitabın tura bölümünde ablasının yaşamı ile ilgili bilgiler aktarır.

Ablasının dükkânı var diye verdikleri Nadir’e aslında tezgahtar olarak girdiği bir ayakkabıcıdan aldığı paranın bir evi geçindiremediği anlaşılınca nişan döneminde kavga gürültü, tehdit, ayrı ev açma gibi tartışmaların çıktığı durumları anlatır.

Babasının karaciğer hastalığına yakalandığını, eve her geldiğinde surat asan, ilgisiz hastalığıyla uğraşan bir adam olduğunu sonrasında da hastalığından kaynaklı öldüğünü anlatır.

Sanem’in babasının tutumlarına da romanda yer verilir. Sanem’i okula göndermek istemeyen bir baba ama çevre korkusundan, utancından dolayı okula

göndermeye karar veren bir rolle anlatılır. Tüm bu tutumlar sonucunda Sanem mimarlık fakültesini kazanarak çok başarılı bir kadın olur. Daha sonra bulunduğu yeri terk edip New York’a yerleşir. New York’ta çoğu işi yaparak geçimini sağlamaya aynı zamanda ailesinin maddi ihtiyaçlarını karşılayarak yaşamını sürdürür.