• Sonuç bulunamadı

Elde edilen bulgular grubun büyüklüğünün ve kendi ya da grup çıkarları doğrultusunda hareket eden grup üyelerinin oranlarının üyelerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket edip etmeyeceklerini belirlemede önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Grubun büyük ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden üyelerin oranının yüksek olduğu durumlarda dışlanma tehdidinin daha az etkili olduğu görülmektedir.

kişi sayısına bağlı olarak ortaya koymaktadır. Genel olarak bakıldığında, kaynak ne kadar güçlüyse; hedef ile kaynak birbirine ne kadar yakınsa ve kaynağın sayısı ne kadar çoksa kaynağın hedefi etkileme olasılığı o kadar yüksektir. Latané, Sosyal Etki Kuramı’nı yüzeye yansıyan ışığa benzetmektedir. Yüzeye yansıyan ışığın toplam miktarı sahip olunan ampul sayısına, her bir ampulün sağladığı voltaja ve ampullerin yüzeye yakınlığına bağlı olarak değişmektedir (Spears, Peplau, Freedman ve Taylor, 1988).

2- Sosyal etki kuramı, gruptaki kişi sayısının önemli olduğunu vurgular. Ancak bu önem sanıldığının aksine sadece gruptaki kişi sayısının artması ile etkinin artacağı yönünde değildir. Latané (1981), sosyal etkileşimde bulunulan n. kişinin hedef üzerindeki etkisinin (n-1). kişinin etkisinden daha az olduğunu vurgulamaktadır. Örneğin gruba katılan dördüncü kişinin hedef üzerindeki etkisi gruba katılan üçüncü kişinin etkisinden azdır. Bir başka şekilde ifade edilecek olursa kaynak sayısı arttıkça eklenen her kaynağın toplam etkiye yaptığı katkı daha az olacaktır.

3- Üçüncü önerme, sosyal etkinin bölünebilirliği ile ilgilidir. Latané (1981), kaynak karşısında birden fazla hedef olduğu zaman bireyin tek başına hedef olduğu duruma kıyasla kaynaktan daha az etkileneceğini, yani etkinin bölüneceğini vurgular.

Sosyal etki kuramına dayalı olarak farklı sosyal psikoloji konularında pek çok görgül araştırmanın gerçekleştirildiği görülmektedir (Crandall, 1988; Darley ve Latané, 1968; Fishbein ve ark., 1993; Gerard, Wilhelmy ve Conolley, 1968;

Latané, Williams ve Harkins, 1979). Örneğin, sosyal kaytarma konusunu sosyal etki kuramı çerçevesinde ele alan Latané, Williams ve Harkins (1979) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada, katılımcılardan tezahürat yaparak ya da alkış tutarak çıkarabildikleri kadar çok ses çıkarmaları istenmiştir. Her katılımcı tek başına, ikili, dörtlü ve altılı gruplar halinde aynı görevi yerine getirmiştir.

Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında, gruptaki kişi sayısının artmasına bağlı olarak birey tarafından üretilen gürültü miktarının doğrusal olarak azaldığı

görülmektedir. Aynı araştırma grubunun gerçekleştirdiği başka bir araştırmada, katılımcıların diğerlerinin kendileriyle beraber aynı görevde yer aldıkları

“algısı”nın bile sosyal kaytarma için yeterli olduğu görülmektedir (Harkins, Latané ve Williams, 1980). Bu deneyde katılımcılar karşılıklı sandalyelere oturtulmuş ancak ses geçirmemesi için kulaklık takmaları istenmiştir.

Katılımcılardan, diğer deneyde olduğu gibi, olabildiği kadar çok gürültü yapmaları istenmiştir. Ne kendi seslerini ne de diğer katılımcıların seslerini duyan katılımcıların diğer bireylerin varlığında yine sosyal kaytarma yoluna başvurdukları görülmektedir.

Sosyal etki kuramının önermelerinin test edildiği araştırmalar gözden geçirildiğinde genellikle bu önermeleri destekleyen bulguların elde edildiği görülmektedir. Crandall, (1988) tarafından yapılan bir araştırmada kaynağın önemi ve bireye yakınlığı arttıkça, kuramın ilk önermesine uygun olarak, bireyin gruba uyma davranışını arttırdığı bulunmuştur. Bir başka araştırmada, AIDS farkındalığının yüksek olduğu bir çevrede yaşayan eşcinsellerin, farkındalığın düşük olduğu bir çevrede yaşayan eşcinsellere kıyasla daha az riskli cinsel ilişkilere giriştikleri rapor edilmiştir (Fishbein ve ark., 1993). Wolf ve Latané (1983) bireylerin yaptıkları seçimlerin kaynağın gücüne ve sayısına bağlı olarak farklılaştığını gösteren bulgular elde etmişlerdir. Uyma davranışı (Gerard, Wilhelmy ve Conolley, 1968) ve hatta yardım etme davranışı (Darley ve Latané, 1968; Latané ve Darley, 1969) gibi çeşitli sosyal davranışlar üzerinde yapılan görgül çalışmaların bulguları da kuramı desteklemektedir.

Sosyal etki kuramının önermelerinin genel olarak görgül araştırma bulgularıyla desteklenmesine rağmen bu önermelerin doğruluğunu sorgulayan bazı araştırmacılar vardır. Örneğin, Mullen (1985), yürüttüğü bir meta-analiz çalışmasında, sosyal etki kuramının önermelerini test etmek amacıyla gerçekleştirilen deneyleri katılımcıların kişisel beyanına ve davranışlarına dayalı ölçümlerin alındığı araştırmalar olmak üzere iki başlık altında ele almıştır.

Mullen (1985), kaynağın güç ve yakınlık etkilerinin sadece katılımcının kişisel beyanına dayanan deneylerde gözlendiğine işaret etmekte ve bu etkilerin talep

özellikleri sonucunda ortaya çıkmış olabileceğini savunmaktadır. Buna karşın, Sedikides ve Jackson (1990), Mullen’in (1985) kaynağın güç ve yakınlığı etkilerinin davranışsal ölçümler alınan araştırmalarda gözlenmediği yolundaki bulgusunun meta analize kattığı davranışsal araştırmaların sayıca az olmasından kaynaklanabileceğini öne sürmüşler ve kaynağın bu etkilerini davranışsal olarak göstermeyi amaçlayan bir çalışma yürütmüşlerdir.

Araştırmacılar, bu çalışmada aynı zamanda hedef sayısını da değişimleyerek , eklenen her hedefin ortaya çıkan sosyal etki miktarında azalmaya yol açacağı şeklindeki önermeyi de test etmişlerdir. Bronx Hayvanat Bahçesi’ndeki Kuş Gözlem Evi’nde gerçekleşen araştırmada, katılımcılar parmaklıklara yaslanmamaları yönünde uyarılmışlardır. Uyarı esnasında kaynağın gücü mesajın katı veya yumuşak bir ses tonu ile verilmesiyle değişimlenirken, kaynağın yakınlığı zamansal yakınlık olarak ele alınmıştır. Böylece katılımcıların parmaklıklara yaslanmamaları gerektiğine dair verilen mesaj ile ilgili davranışı yapıp yapmadıkları, mesaj verilmeden önce (temel düzey ölçümü), mesaj verildikten hemen sonra (yüksek yakınlık), deneyci gittikten sonra (orta düzey yakınlık) ve başka bir odaya geçildiğinde (düşük yakınlık) olmak üzere dört farklı zamanda gözlenmiştir. Araştırmanın sonuçları; katılımcıların sergiledikleri uyma davranışlarının kaynağın gücü ve yakınlığına bağlı olarak değiştiğini, yani kuramın önermesinin desteklendiğini göstermiştir. Ancak bu araştırmada sosyal etki kuramının üçüncü önermesinin desteklenmediği, bireylerin davranışı gerçekleştirme sıklıklarının hedef sayısının artmasına bağlı olarak azalmadığı görülmüştür.

Sosyal etki kuramının önermelerinin sınandığı bir başka araştırmada, sahne korkusunun izleyici sayısının, izleyicilerin statüsünün ve oyuncu sayısının bir işlevi olarak farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir (Jackson ve Latané, 1981).

Araştırmacılar, izleyici sayısının ve statüsünün arttığı ancak oyuncu sayısının azaldığı koşulda sahne korkusunun artacağını varsaymışlardır. Bu araştırma kapsamında yürüttükleri ilk çalışmada, katılımcılara izleyici ve oyuncu sayısının farklılaştığı fotoğraflar gösterilip kendilerini bu izleyicilerin önünde ulusal marşı söylerken hayal etmeleri ve ne kadar gergin olacaklarını belirtmeleri istenmiştir.

Burada ayrıca izleyicilerin statüleri de değişimlenmiştir; katılımcılara iki farklı tür izleyici grubu fotoğrafı gösterilmiştir; izleyici statüsünün yüksek olduğu koşulda profesörler ve müzik bölümü öğrencilerinin fotoğrafları yer alırken, izleyici statüsünün düşük olduğu koşulda müzik kulağı olup olmadığı tam bilinmeyen öğrencilerin fotoğrafları yer almıştır. Bulgular, sosyal etki kuramında öngörüldüğü gibi, katılımcıların rapor ettikleri gerginlik düzeyinde izleyicilerin sayısı ve statüsündeki artışa bağlı olarak doğrusal bir artış olduğunu göstermiştir. Ayrıca katılımcılar, yalnız olduklarını düşündükleri zaman grup içinde olduklarını düşündükleri zamana kıyasla daha fazla gerginlik yaşadıklarını belirtmişlerdir. Araştırmanın kapsamında yer alan diğer çalışmada, sahne sanatları ile uğraşan katılımcıların gerginlik düzeyleri ile kendileriyle beraber performans sergileyen kişilerin sayısı arasında, sosyal etki kuramının öngördüğü gibi, negatif yönde bir ilişki olduğu bulunmuştur.

DeWall, Twenge, Bushman, Im ve Williams (2010), sosyal etki kuramının ikinci önermesini dışlanma bağlamında ele almışlardır. Araştırmacılar, kuramın kaynak sayısı arttıkça eklenen her kaynağın toplam etkiye yaptığı katkının azalacağı şeklindeki önermesinden hareketle, gruba kendisini kabul eden bir kişinin (kaynağın) katılmasının bireyin sergilediği saldırgan davranışların azalmasına yol açacağı, ancak eklenen her yeni kaynağın (kabul eden kişinin) saldırgan davranışların azalmasına yaptığı katkı miktarının bir önceki kişiden az olacağını öngörmüşlerdir. Araştırma çerçevesinde yürütülen iki deneyin sonuçları katılımcıyı kabul eden kişi sayısı arttıkça negatif duygu durumun ve saldırganlığın azaldığını göstermiştir. Bu araştırma psikolojik dışlanma ile sosyal etki kuramı arasında sadece kaynak sayısının değişimlendiği bir araştırmadır.

Ancak kuramın önemli olan diğer önermelerini psikolojik dışlanma açısından sınandığını gösteren herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır.