• Sonuç bulunamadı

PSİKOLOJİK DIŞLANMANIN ETKİSİNİ DÜZENLEYEN DEĞİŞKENLERE

Psikolojik dışlanma modelinde, refleksif tepkilerin aksine kısa ve uzun vadede ortaya çıkan tepkilerin durumsal ve bireysel faktörlerden etkilenebileceği öngörülmektedir. Williams (2001, 2007a) “düzenleyici değişkenler” başlığı altında ele aldığı bu faktörleri, bireysel faktörler (dışlananın benlik değerinin düşük ya da yüksek olması gibi) ve durumsal faktörler (dışlayanın iç grup ya da dış grup üyesi olması gibi) olarak iki başlık altında toplanmaktadır.

Psikolojik dışlanmanın birey üzerindeki etkilerini farklılaştıracağı düşünülen düzenleyici değişkenlerden biri, sosyal kaygı düzeyidir. Sosyal kaygı düzeyi yüksek olan bireylerde dışlanmanın etkisinin daha güçlü ve daha uzun süreli olacağı düşünülmektedir. Zadro, Boland ve Richardson, (2006), bu görüşe uygun olarak psikolojik dışlanmaya maruz kalan ve sosyal kaygı düzeyi yüksek olan bireylerin psikolojik dışlanmaya maruz kalan ve sosyal kaygı düzeyi düşük olan bireylere kıyasla dört temel ihtiyaçlarının daha çok tehdit edildiğini gösteren bulgular elde etmişlerdir. Dışlanmanın uzun süreli etkisinin de ele alındığı bu araştırmada, yüksek sosyal kaygıya sahip katılımcılarda ihtiyaç tehdidinin

deneyden 45 dakika geçmesine rağmen devam ettiği görülmüştür. Bir başka araştırmada ise, sosyal kaygı düzeyi yüksek olan bireylerde psikolojik dışlanma karşısında kendini düzenleme süreçlerine yönelik ortaya çıkan bozulmaların daha uzun süreli olduğu bulgusu elde edilmiştir (Oaten, Williams, Jones ve Zadro, 2008). Bu bulgular sosyal kaygının psikolojik dışlanmanın olumsuz etkisinin daha uzun süreli olarak devam etmesinde rol oynadığını göstermektedir. Sosyal kaygı düzeyi yüksek olan bireyler düşük olan bireylere kıyasla psikolojik dışlanmanın açtığı yaraları daha uzun sürede sarmaktadırlar.

Dışlama sürecinde düzenleyici rol oynayıp oynamadığı incelenen bir diğer değişken, benlik değeridir. Düşük benlik değerine sahip bireylerin daha fazla dışlanma rapor edecekleri ve yüksek benlik değerine sahip bireylere kıyasla dışlayan bireylerle ilişkilerini sürdürmeye daha fazla istekli olacakları görüşünü test ettikleri bir araştırmada, Sommer, Williams, Ciarocco ve Baumeister (2001) düşük benlik değerine sahip katılımcıların daha fazla dışlanma rapor ettiklerini, ancak aynı zamanda daha fazla dışlama uyguladıklarını söylediklerini vurgulamışlardır. Elde edilen bulgular aynı zamanda, benlik değeri düşük bireylerin dışlanmayı bir savunma mekanizması olarak kullanırken, benlik değeri yüksek bireylerin dışlanmayı ilişkiyi sonlandırma amacıyla kullandıklarını göstermiştir. Benlik değerinin düzenleyici değişken olarak ele alındığı başka bir araştırmada da, dışlanma koşulunda düşük benlik değerine sahip bireylerin aynı koşulda bulunan yüksek benlik değerine sahip bireylere kıyasla kendilerini daha fazla dışlanmış hissettikleri bulunmuştur (Nezlek ve ark., 1997).

Bernstein ve arkadaşları (2010) tarafından yürütülen bir araştırmada dört temel ihtiyaç “ilişkisel ihtiyaçlar” ve “yeterlilik ihtiyaçları” olmak üzere iki başlık altında toplanmış ve bu ihtiyaçların psikolojik dışlanma ile bağımlı değişken arasında herhangi bir düzenleyici rol oynayıp oynamadıkları incelenmiştir. “İlişkisel ihtiyaçlar” başlığı altında ait olma ihtiyacı ve benlik değeri yer alırken, “yeterlilik ihtiyaçları” başlığı altında kontrol algısı ve anlamlı varoluş yer almaktadır.

Yapılan bu araştırmada, ilişkisel ihtiyaçlara yönelik tehdidin dışlanma ile samimi gülüşe sahip olan bireylerin tercih edilmesi arasındaki ilişkide aracı bir rol

oynadığını gösteren bulgular elde edilmiştir. Buna karşı yeterlilik ihtiyaçlarına yönelik tehdidin dışlama ile samimi gülüşe sahip olan bireylerin tercih edilmesi arasındaki ilişkide herhangi bir düzenleyici rolünün olmadığı görülmüştür.

Twenge ve Campbell, (2003) narsizmin dışlanma ile saldırganlık arasındaki ilişkileri düzenleyici bir rol oynadığını göstermişlerdir. Dışlanmayla baş etme stratejileri ile nevrotizm arasındaki ilişkilerin incelendiği bir araştırmada ise nevrotizm puanları yüksek olan bireylerin belirsiz olan ipuçlarını daha olumsuz algılama eğilimleri olduğunu ve bu bireylerin dışlanma karşısında daha duygu temelli ve kaçıngan baş etme stratejileri kullandıklarını gösteren bulgular elde edilmiştir (Boyes ve French, 2009).

Dışlanmaya karşı verilen tepkiler üzerinde kişiliğin düzenleyici etkisinin olabileceği görüşünden hareketle, Mcdonald ve Donnellan (2012) 270 kişinin katıldığı geniş örneklem grubuna aralarında Beş Faktör Kişilik Ölçeği, Rosenberg Benlik Değeri, Yetişkin Bağlanma Ölçeği’nin de bulunduğu çok sayıda ölçek uygulamışlardır. Araştırmacılar, olumlu duygudurum ile ilişkili olduğu düşünülen kişilik özelliklerinin (açıklık, uyumluluk vb.) psikolojik dışlanma karşısında verilen tepkilerde tampon görevi göreceği varsayımından hareketle, olumsuz duygudurum ile ilgili kişilik özelliklerinin (nevrotiklik, kaygılı bağlanma vb.) bireyin dışlanmaya karşı olan duyarlılığının artmasına ve daha fazla ihtiyaç tehdidi yaşamasına yol açacağını öne sürmüşlerdir. Sanal top oyunu aracılığıyla dışlanmaya maruz bırakılmalarının ardından katılımcılardan dört temel ihtiyacın tehdidine ilişkin ölçüm alınmıştır. Elde edilen bulgular, psikolojik dışlanmanın yıkıcı etkilerinin kişilik özelliklerinden bağımsız bir şekilde dört temel ihtiyacı tehdit ettiği görülmektedir. Ancak Beş Faktör Kişilik Ölçeği’nin bir alt boyutu olan açıklık boyutundan yüksek puan alan katılımcılar hem kontrol koşulunda hem de psikolojik dışlanma koşulunda daha az ihtiyaç tehdidi rapor etmişlerdir. Ayrıca obsessif-kompülsif kişilik bozukluğu ile ilişkili kişilik treytlerine sahip katılımcılar her iki koşulda da daha fazla ihtiyaç tehdidi bildirmişlerdir.

Araştırmada yer alan diğer kişilik özelliklerinin psikolojik dışlanmaya karşı

verilen tepkilerde bir farklılık yaratmadığı görülmüştür. Bu bulgular psikolojik dışlanmanın güçlü bir yıkıcı etkisi olduğu görüşünü destekler niteliktedir.

Algılanan dışlanma düzeyi ile gerçek dışlanma düzeyinin dışlanmanın yol açtığı tepkiler üzerinde düzenleyici rolünün bulunup bulunmadığını inceleyen bir araştırmada (Jones, Carter-Sowell, Kelly, 2011), algılanan katılım düzeyinin ihtiyaç tehdidi, yeterlik duygusu, gruba yönelik olumlu değerlendirme gibi tepkileri düzenleyici bir rolünün olduğu bulunmuştur. Gerçek dışlanma düzeyinin ise sadece güdü tehdidi üzerinde kısmi bir etkisinin bulunduğu görülmüştür.

Dışlanmaya maruz kalan bireylerin ihtiyaç düzeylerinin düşmesi, kendilerini daha az yeterli olarak nitelemeleri ve grupta birlikte yer aldıkları diğer bireyleri daha olumsuz olarak değerlendirmeleri gerçekte ne ölçüde dışlandıklarından çok, ne ölçüde dışlandıklarına ilişkin algılarına bağlıdır. Bireyin ne ölçüde dışlanmaya maruz kaldığına ilişkin algısının bireyin ortaya koyacağı tepkileri etkileyebileceğini gösteren başka araştırmalar da mevcuttur (Bourgeois ve Leary, 2001).

Yukarıda gözden geçirilen araştırmalarda ele alınan sosyal kaygı, benlik değeri, nevrotizm gibi değişkenlerin yanı sıra dışlanmanın yol açtığı kısa ve uzun vadeli tepkileri düzenlemede rol oynayabileceği gösterilen bir çok bireysel değişken vardır. Reddedilme duyarlılığı (Ayduk, Downey ve Kim, 2001; Romero-Canyas ve Downey, 2005) ve cinsiyet (Hitlan, Cliffton ve DeSoto, 2006; Kandemir, 2011, Ouwerkerk ve ark.,2005) etkisi sıklıkla incelenen değişkenlerden bazılarıdır.

Teng ve Chen (2012) sosyal desteğin dışlanmanın yol açtığı yıkıcı etkiler üzerinde düzenleyici rolünün olup olmadığını incelemişlerdir. Sosyal desteğin durumsal bir değişken olarak ele alındığı bu araştırmada, bir grup katılımcıya laboratuvara gelirken bir yakınlarını (arkadaş, sevgili, akraba vb.) birlikte getirmeleri yönergesi verilirken, bir grup katılımcı da laboratuvarda tanıştıkları diğer katılımcılar ile eşleştirilmiştir. Oluşturulan ikili katılımcı grupları içerisinden kura ile bir kişi oyuncu bir kişi izleyici konumuna getirilmiş ve daha sonra

oyuncular sanal top oyununu oynarken izleyici konumunda olan katılımcılar oyunu seyretmişlerdir. Araştırmadan elde edilen bulgular dışlanma esnasında yanında yakını bulunan katılımcıların psikolojik dışlanmanın olumsuz etkilerinden daha az etkilendiklerini göstermiştir. Özellikle yüksek benlik değerine sahip olan bireylerin sosyal desteğin dışlanmanın etkisini azaltıcı işlevinden daha çok yararlandıkları görülmüştür.

Dışlanmanın nedenine ilişkin algılar, dışlanmanın yol açtığı tepkiler üzerinde önemli bir etkisi olduğu gösterilen bir diğer önemli durumsal değişkendir.

Yapılan araştırmalar dışlanmanın haksız bir nedenle yapıldığı (Chow, Tiedens &

Govan 2008) ve keyfi olduğu (DeSteno, Valdesolo ve Bartlett, 2006) durumlarda daha fazla öfke uyandırdığını ve daha fazla saldırgan davranışa yol açtığını göstermektedir.

Dışlayan grubun niteliklerinin, dışlanmaya karşı verilen tepkileri düzenleyici rol oynadığı çok sayıda araştırma mevcuttur. Bu bağlamda üzerinde en fazla durulan özellik dışlayan grubun iç grup ya da dış grup olmasıdır. Araştırma sonuçları genellikle iç grup tarafından dışlanmanın etkilerinin daha güçlü olduğuna işaret etmektedir. Örneğin, ırksal kökeni bir değişken olarak ele aldıkları araştırmalarında Bernstein ve arkadaşları (2010) hem iç grup tarafından dışlanmanın hem de iç grup tarafından kabul edilmenin, dış grup tarafından dışlanma ve kabul edilmeye göre, sırasıyla daha fazla ihtiyaç tehdidi ve ihtiyaç tatminine yol açtığını bulmuşlardır. Benzer şekilde araştırma bulguları dışlanan katılımcıların iç gruba dair bilgileri dış gruba dair bilgilere kıyasla daha iyi hatırladıklarını (Van Bavel ve. ark., 2012), iç grup üyelerin davranışlarını daha fazla taklit ettiklerini (Lakin, Chartrand & Arkin, 2008) ve dış grup üylerine karşı daha kesin bir sosyal kategorizasyon gerçekleştirdiklerini göstermiştir (Sacco ve ark., 2011).

Kerr ve arkadaşları (2009), dışlanma tehdidinin grup üyelerinin grup ya da kendi çıkarları doğrultusunda hareket etme davranışları üzerindeki etkisinin grubun büyüklük ve kompozisyonuna bağlı olarak değişip değişmediğini incelemişlerdir.

Elde edilen bulgular grubun büyüklüğünün ve kendi ya da grup çıkarları doğrultusunda hareket eden grup üyelerinin oranlarının üyelerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket edip etmeyeceklerini belirlemede önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Grubun büyük ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden üyelerin oranının yüksek olduğu durumlarda dışlanma tehdidinin daha az etkili olduğu görülmektedir.