• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2 FİZYOĞRAFYA VE TOPRAK İLİŞKİLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÖLÜM 2 FİZYOĞRAFYA VE TOPRAK İLİŞKİLERİ"

Copied!
87
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BÖLÜM 2

FİZYOĞRAFYA VE TOPRAK

İLİŞKİLERİ

(2)

BÖLÜM 2. FİZYOĞRAFYA VE TOPRAK İLİŞKİLERİ Doç. Dr. Erhan AKÇA

Adıyaman Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Adıyaman Prof. Dr. Selim KAPUR

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi, Adana

2.1. Yerinde Oluşmuş Ana Materyaller - Toprak İlişkileri Arazi çalışması Ön Hazırlık

Arazi çalışması öncesinde ana materyalin tanımlanmasında yardımcı olacak donanımların hazırlanması gerekmektedir. Bu donanımlar:

A. Sırt çantası

B. Plastik örnek torbaları – kalın kolay yırtılmaya dayanıklı C. El büyüteci ve Lup (6 veya 10 büyütmeli)

D. Çelik çakı E. Jeolog çekici

F. %5’lik hidroklorik asit (100 birim saf suya 5 birim %36’lık Hidroklorik asit eklenerek hazırlanır, sızdırmayan 100ml’Lk cam şişede)

G. Arazi tipi pH metre (bazik veya asit reaksiyonlu topraklarda ana materyal tanımlamada destek sağlayacaktır, örneğin asidik reaksiyonlu topraklarda çok yüksek yağış bölgesi değilse ana materyal asidik kayaç olacaktır)

H. Çalışılacak bölgenin olası en büyük ölçekli jeolojik haritası Ana Materyaller

Türkiye’nin genel topoğrafik yapısı eğimli ve engebeli olduğundan toprakların büyük bir bölümü taşınmış ana materyaller üzerinde oluşmaktadır. Buna karşın tekdüze jeolojik yapıya sahip alanlarda başka bir tanımla yerinde oluşmuş ana materyaller üzerinde eğim, iklim (yağış), bitki örtüsü ve arazi kullanımına bağlı olarak derinliği değişebilen topraklar oluşmaktadır (Şekil 2.1).

(3)

Şekil 2.1. Göreme (Nevşehir) andezitik lav ve volkan külleri topoğrafyası

Yerinde oluşmuş olan ana materyaller üç ana sınıfa ayrılmaktadırlar. Bunlar volkanizma sonucu oluşan yüzey ve derinlik kayaçlar, basınç ve bunun etkisinde ortaya çıkan sıcaklık sonucu başkalaşım (metamorfik) kayacalar ve rüzgâr, su ve çamur akıntısı ile taşındıktan sonra başkalaşım oluşturmayacak derecede basınç altında kalan kayaçlardır (Rafferty ve ark. 2012) (Şekil 2.2).

Kayaçların tanınmasında kayacın dokusu, yapısı, rengi ve içerdiği minerallerin boyutu dikkate alınmalıdır (Şekil 2.3). Keskin kenarlı kayaç parçacıkları yerinde ayrışma ve sonucunda yerinde toprak oluşumunu tanımlarken yuvarlak köşeliler daha çok taşınma ve aşınmayı gösterdiklerinden bunlar üzerinde gelişen topraklarda taşınmış topraklar olabilirler. Kimi kayaçlar örneğin dolomit çoğu zaman kireçtaşıyla karıştırılabilmektedir normal ortam sıcaklığında %5’lik hidroklorik asitten birkaç damla damlatılmasıyla kireçtaşında köpürmeler olurken dolomitte olmayacaktır. Dolomitte asit ile köpürme ancak sıcak hidroklorik asit damlatıldığında oluşacağından karar verilemeyen kayaçlardan örnek alınması ve laboratuvarda analiz edilmesi gerekecektir.

(4)

Şekil 2.3. Dazit kayacı tanımlama özellikleri

Yerinde oluşan topraklar, düz ve düze yakın araziler dışında (eğim <%4) sığ ve A-C-R horizon dizilimli olmaktadır (Şekil 2.4). Çoğunlukla yüzeyde ve profilde ana kayaya ait köşeli çeşitli boyutta kayaç parçacıkları ana materyalin tanımlanmasını kolaylaştırmaktadır.

Şekil 2.4. Kireçtaşı üzerinde gelişen A-C-R dizilimli toprak profili (Orta Toroslar)

(5)

2.1.1. Volkanik Kayaçlar, Volkan Külleri ve Tüfler

Türkiye aktif fay hattı üzerinde yer aldığından birçok bölgesinde volkanik dağlar, dayklar, lav akıntıları (leçelik), tüfler ve küller yaygın olarak bulunmaktadır. Arazi çalışmasında ilk önce genel görünüme bakılarak volkanik etkinliğin türü tanımlanmaya çalışılmalıdır (2.5). Örneğin Şanlıurfa Suruç arasında lav akıntısının oluşturduğu ana materyaller yer alırken Nevşehir, Ürgüp, Avanos bölgesinde volkan külleri ana materyali oluşturmaktadır (Şekil 2.6, 2.7).

Şekil 2.5. Kayseri Develi Bölgesi arazi yapısındaki volkanik oluşumlar

Şekil 2.6. Bazaltik lav akıntısı, Şanlıurfa

(6)

Şekil 2.7. Volkanik kül üzerinde yer alan bağlar, Ürgüp, Nevşehir

2.1.1.1. Volkanik Kayaçlar

Volkanik kayaçların genel sınıflandırması arazi çalışmasında da kolaylık sağlaması açısından öncelikle renk, dokusu ve sonrasında mineral içeriğiyle tanımlanmaktadır (Çizelge 2.1, Şekil 2.8). Ayrıca materyalin ayrışma düzeyi de kayacın tanımlanmasında yardımcı olmaktadır.

Çizelge 2.1. Volkanik kayaçların renk, doku ve görünümüne bağlı sınıflandırılması Renk

(ayrışmamış)

Doku Diğer Bileşim Kayaç

Koyu ince Camsı görünüm Lav camı Obsidiyen

Açık İnce Çok gözenekli Püskürük kayaç Pomza

Koyu İnce Çok gözenekli Püskürük kayaç Skorya

Açık İnce veya

karışık Kuvars içerir Yüksek silisyumlu lav

Riyolit

Orta İnce veya karışık

Riyolit ve bazalt arası

Orta silisyumlu lav Andezit

Koyu İnce veya karışık

Kuvars içermez Düşük silisyumlu lav

Bazalt

(7)

Açık veya koyu

herhangi bir renk

Karışık İnce taneli ana dokuda iri mineral parçacıkları

İri parçacıklı feldispat, kuvars, piroksen veya olivin

Porfiri

Açık İri Geniş renk ve

tanecik boyut dağılımı

Başta kuvars ve feldispat düşük düzeyde mika, amfibol veya piroksen

Granit

Açık İri Granite benzer

ancak kuvars içermez

Başta feldispat düşük düzeyde mika, amfibol veya piroksen

Siyenit

Açıktan orta koyuluğa

İri Az veya hiç alkali feldispat

Plajiyoklaz ve kuvars ile koyu renkli mineraller

Tonalit

Orta koyudan koyuya renk

İri Az veya hiç kuvars Düşük kalsiyumlu plajiyoklaz ve koyu mineraller

Diyorit

Orta koyudan koyuya renk

İri Kuvars içermez, olivin bulunabilir

Yüksek kalsiyumlu plajiyoklaz ve koyu mineraller

Gabro

Koyu İri Yoğun (ağır), her

zaman olivinlidir

Olivin ile beraber amfibol ve/veya piroksen

Peridotit

Koyu İri Yoğun (ağır) Çoğu kez olivin ve amfibol ile beraber piroksen

Piroksenit

Yeşil İri Yoğun (ağır) En az %90 olivin Dunit

Grimsi-koyu İnce Tabakalı ve ağır Demir ve manganlı mineraller

Ofiyolit

Herhangi bir renk

Çok iri Genellikle küçük tabakalar

biçiminde

Tipik granitik görünüm

Pegmatit

(8)

Obsidiyen Pomza Skorya

Riyolit Andezit Bazalt

Porfiri Granit Siyenit

Tonalit Diyorit Gabro

Peridotit Piroksenit Dunit

Pegmatit

Ofiyolit

Şekil 2.8. Çeşitli volkanik kayaç örnekleri

(9)

Kayaçların ayrışma düzeyide arazide tanımlamaya yardımcı olacaktır. Normal koşullarda volkanik kayaçlarda ayrışma düzeyi bazalt > granit > andezit biçimindedir (Jenny, 1994).

Arazi çalışmasında volkanizmanın türünün saptanması için çalışma alanı jeomorfolojisi tanımlaması yapılmalı sonra profilde ki ana materyalin tanımlanmasına geçilmelidir (Şekil 2.9).

A (University of Wisconsin’den modifiye edilmiştir.)

B

Şekil 2.9. Volkanik jeomorfoloji (A) volkanik oluşumlar (Karapınar, Konya) (B) Silisyum içeriği yüksek ana materyaller üzerinde kayaçlar Türkiye’de Karadeniz ve Marmara Bölgesi dışında sığ toprak oluşumu beklenirken silisyum içeriği düşük ana materyallerde daha derin toprak oluşumu beklenebilir (Çizelge 2.2). Kayaçların silisyum içeriği aynı zamanda renklerini de belirlemektedir. Koyu renkli ana materyaller daha çok güneş ısısı alacağından gece gündüz sıcaklık farkları fiziksel olarak çatlayıp

(10)

içlerine su almalarına neden olacaktır (Şekil 2.10). Sonuç olarak koyu renkli ve silisyum içeriği düşük kayaçlar daha derin toprak oluşturacak düzeyde ayrışmaktadırlar.

Şekil 2.10. Ayrışma etkisinde olan bazaltik lav akıntısı

Çizelge 2.2. Volkanik kayaçların silisyum içeriliklerine bağlı sınıflandırılması

Silisyum içeriği 45% - 54% 54% - 62% 62% - 70% 70% - 78%

Renk Koyu Orta Orta Açık

İri taneli kayaçlar Gabro Diyorit Granodiyorit Granit

Çok ince taneli kayaçlar Bazalt Andezit Dazit Riyolit

Granitik kayaçlar üzerinde oluşan topraklarda (kurak ve yarı kurak iklim koşullarında) profilde ayrışmamış kayaç oranı bazaltik olanlara oranla daha çok olacaktır. Volkanik kayaçlar üzerinde yerinde oluşan topraklar içerisinde ki kayaçlar genellikle yarı köşeli

(11)

ve köşeli olarak tanımlanmaktadır. Derin kıtasal hareketler sonucu oluşan ofiyolitler ise Türkiye’nin kıtasal plaka tektoniği etkisi sonucu kimi yerlerde yüzeye çıkarak üzerlerinde toprak oluşmaktadır. Özellikle dağlık bölgelerde bordodan koyu griye değişim gösteren ofiyolitlerde tınlı ve yüksek alkali sığ topraklar gelişmektedir. Bu toprakların bitki örtüsü bazaltik olan topraklara oranla çok daha zayıf olmaktadır (Şekil 2.11). Ancak ayrışma daha derin olmaktadır.

Şekil 2.11. Ofiyolitik kayaç topoğrafyası

2.1.1.2. Volkanik Küller ve Tüfler

Volkanizma sırasında dış püskürük kayaçların büyük bir enerjiyle lav püskürtmesi sırasında aniden soğuyarak camlaşma gösteren ve püskürme yerinden çok uzak yerlere taşınan materyaller volkan külü olarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte küllere benzer biçimde çok yüksek patlamalar sonucu püsküren, ani soğuyan ancak süngerimsi yapı oluşturarak göreceli olarak daha yakın çevrelerde veya volkan konisi çevresinde birikim gösteren materyallerde genellikle açık renkli olanlara pomza koyu renkli olanlara skorya adı verilmektedir (Şekil 2.12). Parçacık çapı 2mm’den küçük püskürük materyale tüf 2mm’den büyük olanlara breş adı da verilmektedir. Ancak profil tanımlamada her iki kül ve pomzanın tanımlanması ve renginin kaydedilmesi yeterli olacaktır.

(12)

Şekil 2.12. Bazaltik (A) ve andezitik (B) kökenli pomzalar

Profil alınacak örneklerde kum slaytı yapılarak kum boyutunda ki volkanik camlar incelenerek horizonların pedolojik veya farklı püskürme evrelerine ait olup olmadığı saptanabilir. Volkan külleri/tüfleri Nevşehir-Kayseri (Şekil 2.13), Van-Muş, Kula-Uşak Bölgesinde, pomza (skorya)lara ise Isparta, Nevşehir-Kayseri, Aksaray, Karapınar- Konya, Osmaniye, Van, Muş, Ağrı bölgelerinde rastlamak olasıdır (Göncüoğlu ve Toprak, 1992).

Şekil 2.13. Volkanik kül, Göreme, Nevşehir

Türkiye’de volkanik küller üzerinde oluşan topraklar volkanik küllerin yüksek volkanik cam içeriği nedeniyle açık renkli ve sığ olmaktadır. Profilde çok az pomza veya 1-2cm çapında kayaç bulunabilir (Şekil 2.14) (Dingil vd, 2012). Bazaltik pomza üzerinde oluşan topraklar ise benzer biçimde sığ olmasına karşın C-horizonunda yüksek düzeyde pomza materyali gözlemlenmektedir. Pomzaların yuvarlak yapıda olması taşınma

(13)

Şekil 2.14. Volkanik kül üzerinde gelişen sığ toprak (Mahmut Dingil arşivi, Çukurova Üniversitesi) (İnceptisol/Cambisol).

Şekil 2.15. Bazaltik skorya (pomza) üzerinde ki sığ toprak oluşumu (Mahmut Dingil arşivi, Çukurova Üniversitesi).

(14)

2.1.1.3 Volkanik Materyal Üzerinde Oluşan Topraklar

Volkanik materyallerin ayrışma düzeyi Türkiye’de Karadeniz ve Marmara Bölgesi dışında düşük düzeydedir. Bu nedenle düz lav akıntısı olan yerler dışında genellikle A- C-R dizilimli sığ topraklar oluşmaktadır. Ayrışma düzeyi ileride olanlarda ise A-Bw-C dizilimli orta derinlikte toprak profili gelişebilir (Aranalds vd., 2007). Volkanik ana materyaller üzerinde IUSS Working Group WRB (2014) Toprak Sınıflamasında (sığdan derine doğru sıralanmıştır) Leptosol, Regosol, Cambisol ve Andosol (volkan camı, demir/alüminyum oranlarına bağlı olarak) topraklar oluşmaktadır. Toprak Taksonomisinde ise (Soil Survey Staff, 2014) ise Entisol, İnceptisol, Mollisol, Andosol sınıfı topraklar tanımlanabilir.

Silisyum oranı yüksek granit, riyolit, dazit ve granodiyorit kayaçları üzerinde kumlu ve asidik reaksiyonlu topraklar gelişirken bazalt, perdotit ve ofiyolit üzerinde killi, alkali pH’lı daha derin topraklar oluşmaktadır.

2.1.2. Metamorfik Kayaçlar

Başkalaşım kayaçları olarak ta tanımlanabilecek metamorfik kayaçlar bir çok ana ve ikincil fay hatlarının geçtiği, tabaka tektoniği etkisiyle Arap Yarımadasının Anadolu ana karasına bindirme yaptığı bindirmeler nedeniyle oldukça yaygındırlar (Şekil 2.16).

Kıtasal hareketlerin yaptığı basınç ve derinliğe bağlı sıcaklık etkisiyle volkanik ve tortul kayaçlarda metamorfizma etkisinde kalabilmektedir (Şekil 2.17) (Göncüoğlu ve Turhan, 1997; Göncüoğlu, 2010).

Şekil 2.16. Türkiye diri fay hatları (www.mta.gov.tr)

(15)

Diri fay hatları haritası incelendiğinde Ege, Doğu Akdeniz, Doğu Anadolu, Marmara Bölgelerinde metamorfik kayaçlar üzerinde toprak oluşumunun yoğın olduğu görülecektir.

Şekil 2.17. Basınç etkisiyle gnaysa (A) değişim gösteren granit (B)

Metamorfik kayaçların genel sınıflandırılmasında doku, renk, mineral içeriği ve etkisinde kaldığı basınç ve sıcaklık dikkate alınmaktadır (Çizelge 2.3; Şekil 2.16)) (Kornprobts, 2003). Basınçla birlikte metamorfik kayaçlarda da değişim olmaktadır.

Örneğin şeyl —> sleyt —> fillit —> şişt—> gnays —> ergime sırlamasında en az basınç şeyl kayacında iken en yüksek basınç gnaysta olmaktadır.

Volkanik kayaçlara benzer biçimde silisyum içeriği yüksek metamorfik kayaçlar üzerinde sığ topraklar gelişirken (Entisol, İnceptisol/Leptosol, Regosol, Cambisol) demir ve magnezyum içeriği yüksek silisyum içeriği düşük kayaçlar üzerinde daha derin ve pH’sı bazik topraklar oluşabilmektedir (Vertisol, İnceptisol/Cambisol, Vertisol, Kastonozem).

(16)

Çizelge 2.3. Metamorfik kayaçların sınıflandırılması

Kayaç Ana kayaç Doku Parçacık

boyutu

Özellikler

Sleyt Şeyl, çamurtaşı, silttaşı

Yapraklanmış

Çok ince Düz mat yüzeyler

Fillit Sleyt İnce Camsı parlak

Şişt Fillit Ortadan

iriye

Mikalı mineraller

Gnays Şişt, granit, volkanik kayaçlar

Ortadan iriye

Bantlar halinde mineraller

Mermer Kireçtaşı

Yapraklanmamış

Ortadan iriye

Birbirine kilitlenmiş kalsit veya dolomit

tanecikler

Kuvarsit Kuvarsit Ortadan

iriye

Birleşmiş kuavrs tanecikler Taş

kömürü Bitümlü kömür İnce siyah, parlak, organik

kayaç

Serpantin Ofiyolit Yapraklı İnce Parlak, kayganımsı

yüzey

(17)

Sleyt

Fillit

Şişt

Gnays

Mermer

Kuvarsit

(18)

Serpantin

Şekil 2.18. Metamorfik kayaç türleri

Metamorfik kayaçlardan gnaysın mineral içeriği granite benzer olduğundan ayrışma düzeyi yavaştır ve asidik, sığ topraklar oluşmaktadır. Sleytlerin mineral içeriğine bağlı olmakla beraber ince boyutlu minerallerden oluşan sleytler üzerinde killi topraklar gelişmektedir. Şiştler, sleytlere oranla daha iri mineral parçacıkları içerdiğinden üzerinde daha çok tınlı toprak oluşmaktadır. Mermer kayaçları içerdikleri düşük toprak oluşturan materyaller (kil, feldispat) nedeniyle ve gözeneksiz olduklarından sığ toprakların oluşumuna yol açmaktadırlar. Türkiye mermer açısından çok varsıl olduğundan özellikle Toroslar üzerinde bir çok bölgede mermer üzerinde gelişmiş Rendzic Leptosol/Orthent sınıfı topraklar yaygındır (Dinç vd., 2001; Atalay, 2011).

2.1.1.1. Metamorfik Kayaçlar Üzerinde Oluşan Topraklar

Metamorfik kayacın gözenekliliği ve doku inceliği arttıkça daha derin topraklar oluşturabilmektedir. Sleyt, fillit ve şişt ana materyalleri üzerinde gnays, mermer ve kuvarsite oranla daha derin topraklar oluşmaktadır. Türkiye’de sleyt, fillit ve şiştler genellikle karbonatlarca varsıl olduğundan bu toprakların pH değeri bazik olmaktadır.

Mermerler kireçtaşlarına benzer biçimde sığ toprakların oluşmasına yol açmaktadır.

Mermerin gözenekliliği azaldıkça daha sığ topraklar oluşmaktadır. Serpantinler üzerinde derin ancak alkali topraklar oluşmaktadır. Kayaçların silisyum içeriği arttıkça örneğin kuvarsitlerde kum tekstürlü ve asidik pH’lı sığ topraklar gelişmektedir.

2.1.3. Tortul Kayaçlar

Tortul kayaçlar, ana oluşumları volkanik, metamorfik veya tortul olsun yeryüzünde belirli ortamlarda çökeldikten sonra basınç ve taşlaşma benzeri jeolojik olgular etkisinde kalan kayaçlardır. Dünya kabuğunun %5’ini oluşturmalarına karşın karasal ortamın %70’inden fazlası tortul kayaçlarla kaplı olduğundan en önemli toprak oluşturan ana materyallerdirler (Stow, 2010).

(19)

Tortul kayaçların sınıflandırılmasında mineralojik, çökelme etkisi ve kimyasal özellikleri kullanılmaktadır (Stow, 2010) (Çizelge 2.4; Şekil 2.19). Tortul kayaçların çeşitliliği çökelme ortamlarının farklılığına bağlı değişmesine karşın yaklaşık olarak kumtaşları en az basınç altında gelişirken (akarsu sekileri, göl kıyıları, sığ denizler) kireçtaşları en yüksek basınç olan derin denizde oluşmaktadırlar (Şekil 2.20). Akarsu yatakları, deniz ve göl kıyıları tortul kayaçların yoğun olduğu ortamlardır. Bu ortamlar güncel olacağı kadar jeolojik devirlere de ait olabilir. Örneğin yüksek platolarda eski göl yataklarına ait marn oluşumları çok yaygındır (Şekil 2.19).

Volkanik ve metamorfik kayaçlara oranla daha yumuşak ve gözenekli olduklarından üzerlerinde daha derin topraklar oluştururlar. Özellikle şeyller kolay ayrışması sonucu derin toprakların oluşmasına neden olmaktadır.

Çizelge 2.4. Tortul kayaç türleri Kırıntılı Tortul Kayaçlar

Kayaç Çökelme türü Doku

Konglomera çakıl – yuvarlak parçacıklar Kaba, 2mm’den büyük Breş çakıl – köşeli parçacıklar Kaba, 2mm’den büyük

Kumtaşı Kum Orta, 0.05mm-2mm

Silttaşı Çamur İnce, 0.05mm-0.002mm

Şeyl Çamur Çok ince, 0.002mm’den küçük

Kimyasal Tortul Kayaçlar

Kayaç Bileşim Doku

Kristalen kireçtaşı Kalsit - CaCO3 İriden çok inceye parçacıklar Fosilli kireçtaşı Kalsit - CaCO3 Gözle görülebilen kavkılar Dolomit Dolomit – MgCO3-CaCO3 Çok ince, normal sıcaklıktaki

hidroklorik asitle köpürmez Tebeşir/Marn Kalsit - CaCO3 Mikroskobik kavkılar ve kil

Pekmez toprağı olarak da tanımlanmaktadır

Çört Kuvars - SiO2 Çok ince kristali

Jips Jİps - CaSO4-2H2O İnceden iri kristalliye değişir Kaya tuzu Halit - NaCl İnceden iri kristalliye değişir

Bitümlü kömür Organik madde İnce

(20)

Konglomera

Breş

Kumtaşı

Silttaşı

Şeyl

Kristalen kireçtaşı

(21)

Fosilli kireçtaşı

Dolomit

Tebeşir/Marn

Çört

Jips

(22)

Kaya tuzu

Bitümlü

kömür

Şekil 2.19. Tortul kayaç örnekleri

Türkiye’de en yaygın tortul kayaç türü dağlık bölgelerde kireçtaşları, dolomit, konglomera, akarsu ve göl kıyılarında konglomera, volkanik arazilerde breş, eski göl tabanlarında marn, dağ eteklerinde kumtaşı, deniz kıyılarında kumtaşı, silttaşıdır.

Şeyller ise metamorfizma etkisinde olan yerlere yakın bulunmaktadır. Jips Sivas-Zara arasında, Ulukışla, Adana’nın kuzeyinde, Ankara’nın güneyinde, Denizli’de yayılım göstermektedir. Jips ana kayacı üzerinde jipsin toprak oluşturacak silikatlı mineral içermemesi nedeniyle sığ olmaktadır.

Şekil 2.20. Tortul kayaçların oluşma ortamlar

ı

(23)

Şekil 2.21. Marn oluşum üzerinde bağ

Marnlarda jipslere benzer biçimde düşük miktarda silikatlı mineral içerdiğinden zayıf toprak oluşturmaktadır. Marnların diğer ayırt edici özelliği köklerin gelişmekte zorlandığı sık tabakalı yapıdır. Kireçtaşı ve dolomitik kayaçlar üzerinde sığ ile orta derinlikte Leptosol/Orthent, Luvisol/Alfisol, Mollisol/Cambisol, Regosol/İnceptisol sınıfı topraklar oluşmaktadır (Dinç vd, 2001). Ana materyal üzerinde yerinde gelişen toprakların tanımlanmasında profilde ana materyal parçacıkları ile birlikte ana materyalden gelen yapısal özelliklerde olabilmektedir (Şekil 2.20). Bu nedenle yerinde oluşan topraklarda ana materyalin yapısal ve renksel etkisi dikkatlice kaydedilmelidir.

Şekil 2.22. Siltaşı üzerinde yerinde gelişen toprakta ana kayadan kaynaklaman tabakalı yapı

(24)

2.1.3.1. Tortul Kayaçlar Üzerinde Oluşan Topraklar

Tortul kayaçlardan birincil karbonatlı olanlardan kireçtaşı, dolomit ve marn topraklarında eğimli arazide olanlarda genellikle bazik reaksiyonlu, killi-tınlı topraklar gelişmektedir. Düz veya bitki örtüsü ile korunmuş olanlarında ise daha killi ve yüzey horizonunda kireçsiz Alfisol/Luvisol gelişebilmektedir. Genellikle smektitli killer bu kayaçların topraklarında saptanabilmektedir.

Kuvars içeren ve granitik kökenli kumtaşları üzerinde asidik reaksiyonlu ve tınlı-kumlu orta derinlikte topraklar gelişebilir. Yağış miktarı arttıkça kumtaşları üzerinde asitlik değeri artış gösterebilir. Şeyl, kil ve siltşaları üzerinde gelişen topraklar ise genellikle yüksek düzeyde killi ve bazik pH’ya sahiptir. Yağış miktarı arttıkça pH ve kireç içeriği azalma ve/veya alt horizonlarda birikimi göstermektedir.

2.1.4. Kayaçların Tanımlanması

Aşağıdaki çizelgeler arazi çalışmasında kayaçların tanımlanmasına yardımcı olacaktır.

Bununla birlikte arazi çalışmasında profilde kayacın orijinal konumu ve temizlenmiş örneğin fotoğrafları yüksek çözünürlüklü makinelerle makro ayar çekimle kayıt altına alınmalıdır. Ayrıca kayaçlardan örnek alınarak laboratuvarda tanımlanması toprakların sınıflandırmasına gereklidir.

Çizelge 2.5. Kayaç türlerinin arazide tanımlanması

Kayaç Türü

Doku

Tanecikler çıplak gözle görülebilir

Tanecikler birbirine bağlı

Taneciklerde düzenlenim yok Volkanik Kimi tanecikler düzenlenmiş Metamorfik Asit damlatıldığında köpürme Metamorfik Tanecikler

birbirine bağlı değil

Ayrı tanecikler birbirine daha ince

materyalle bağlı Tortul

Tanecikler belirgin değil

Bıçakla çizilebiliyor

Çökel Çökel

Asit damlatıldığında köpürme – fosilli Çökel Fosilli – asit damlatıldığında köpürme yok

Çökel Bıçakla

çizilemiyor İnce yapraklara bölünebiliyor Metamorfik İnce yaprakçıklara bölünemiyor Volkanik

(25)

Volkanik Kayaç Türü

Doku

Görünebile n kristaller

Açık renkli

İri kristaller/benekli Granit Küçük kristaller/tabakalı Riyolit

Koyu renkli

İri kristaller Siyah Gabro Yeşil Peridotit Küçük

kristaller Siyah/Gri Bazalt Gözle

görülemey en kristalli

Siyah/camsı Obsidiyen

Beyaz/gözenekli (suda yüzebilen) Pomza Kırmızı/siyah gözenekli Skorya Kayaç ve

mineral parçacıklar

Tabakalı Tüf

Metamorfik Kayaçlar Çok ince doku,

parçacıklar çıplak göle görülebilir değil

Koyu mat yüzeyler Sleyt Tabakalı, düz ve

paralele yüzeyler Açık parlak yüzeyler Fillit

İri doku, tanecikler çıplak gözle görülebilir

Mika tanecikleri ve

tabakalar görülebilir Şişt

Görünüm Bantlı görünüm Gnays

Asit damlatıldığında köpürme

Mermer

Tabaka yok, düz olmayan paralel kayaç yüzeyleri

Çakıyla çizilmez Koyu renkli Hornfeller Açık renkli veya kuvars

tanecikleri görülebilir Kuvarsit

Çakıyla çizilebilir, asit damlatıldığında köpürme Mermer

(26)

Tortul kayaçlar

Doku

Görülebilen parçacıklar

Kayaç ve mineral parçacıklar

2mm’den büyük

Köşeli parçacıklar Breş

Yuvarlak parçacıklar Konglomera

0.6-2.0mm boyutlu Kumtaşı

Bitki ve hayvan parçacıkları

Bitki

parçacıkları Siyah veya kahverengi

Linyit, Kömür Hayvan

parçacıkları Kabuk veya mercan Kireçtaşı

Görülemeyen parçacıklar, çok ince

Asit damlatılınca köpürme Kireçtaşı

Asitdamlatılınca köpürme yok

Tabakalara ayrılma Şeyl Tekdüze yapı,

tabakalanma yok

Silttaşı, çamurtaşı

(27)

2.2. Taşınmış Ana Materyaller İle Yer Şekilleri Arasındaki İlişkiler Prof. Dr. Mustafa SARI

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Antalya

Daha önce de ifade edildiği üzere yer kabuğunun yüksekte kalan kısımları jeomorfik güçler aracılığı ile aşındırılır, ufalanır, taşınırlar ve taşınan materyaller daha düşük kotlaprdaki etek arazilerde ve/veya düzlüklerde farklı şekillerde depolanırlar. Aşınma ve taşınmanın oluştuğu ortamlarda yeni yer şekilleri ortaya çıkarken aynı zamanda taşınan materyaller de başka yerlerde depolanarak farklı yer şekillerinin oluşumuna neden olurlar. Yeryüzünün oluşumundan hemen sonra başlayıp günümüze kadar devam eden böylesi olaylarla yeryüzünün görünümü sürekli olarak değiştirilmiş ve günümüzdeki halini almıştır. Jeomorfik güçlerin bu aşındırma, taşıma ve depolama olayları bundan sonra da devam edecek ve yeryüzünün şekli değişmeye devam edecektir. Yeryüzündeki değişimlere neden olan volkanik ve tektonik (endogenik) olaylar dışında yer yüzüne şekil veren diğer (eksogenik) güçler-kuvvetler-olaylar ise yerçekimi (gravite), akarsu (fluviyal) faaliyetleri, buzul (glasi) hareketleri, rüzgarlar, yeraltı suları ile birlikte dalga ve akıntılardır. Günümüzde yeryüzünde gördüğümüz bütün yer şekillerinin önemli bir bölümü yukarıda sayılan jeomorfik güçlerin etkisi altında oluşmuştur ve her bir farklı yer şekli üzerinde de o alana özgü tipik bir arazi ve toprak çeşidi bulunmaktadır.

Dolayısıyla, arazi ve toprakların tanımlanması ve etüt edilip haritalanmaları söz konusu olduğunda, bu jeomorfik güçlerin dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Arazi ve toprak özellikleri ile yakından ilişkili olan bu jeomorfik güçlerin etki ve fonksiyonları aşağıda açıklanmıştır.

Yerçekimi: Herhangi bir düzeyde eğim içeren bölgelerdeki yüzey şekillerini değiştirmede yerçekiminin (gravite) önemli bir rolü vardır. Diğer bir deyişle, eğimin bulunduğu bütün alanlarda yerçekimi, yeni yer şekillerinin oluşumunda ve arazi ve toprak özelliklerinin kazanılmasında az veya çok etkilidir. Bu kapsamda gerçekleşen temel işlem, çeşitli irilikteki taş, çakıl ve/veya kaya parçaları ile toprak materyallerinin, yerçekimi kurallarına uygun olarak kinetik enerjileri sona erene dek eğim yönünde aşağı doğru yuvarlanarak hareket etmesi ve bu materyallerin sahip oldukları kinetik enerjilerinin potansiyel enerjileri ile denge konumuna ulaştığı alanlarda da depolanma olaylarının gerçekleşmesidir. Bu depolama alanları çoğunlukla yüksek arazilerin

(28)

etekleridir ve depolanma olayları; yerçekimi ivmesinin materyaller üzerindeki etkisine bağlı olarak belirli bilimsel ve teknik kurallar altında gerçekleşmektedir.

Akarsular: Yeryüzüne düşen yağışların bir kısmı toprak yüzeyinden akışa geçer, bir kısmı buharlaşır ve bir kısmı da yerin derinliklerine sızar. Yüzey akışına geçen sular, jeolojik ve pedolojik (toprak) yapıları aşındırmak suretiyle oluşturdukları belirli doğal drenaj sistemlerinde (irili ufaklı oyuntularda ve derelerde) akarlar ve bu doğal su yollarının pek çoğu bir araya da gelerek nehirlere, ırmaklara ve/veya çaylara bağlanmaktadırlar. Bu işlemler sırasında yer kabuğunun yüzeyi sürekli olarak akan sular tarafından aşındırılarak taşınır ve taşınan materyaller (kaya, taş, toprak vb), akarsuların taşıma enerjilerini tükettikleri kısmen daha düz alanlarda çökelme-tortullaşma yasaları gereğince depolanırlar. Su ortamında gerçekleşen depolanma sırasında meydana gelen bilimsel ve teknik olaylar, yerçekimi ivmesi ile meydana gelmiş olan depolanma olaylarından ciddi farklılıklar göstermektedir ve bu yolla (su ortamında taşınıp depolanma neticesinde) oluşturulan çok özel yer şekilleri, diğer jeomorfik güçlerce oluşturulanlardan belirgin ayrıcalıklara sahip bulunmaktadır. Kendi içerisinde de büyük ayrıcalıklara sahip olan akarsu depozitlerinin oluşturmuş olduğu yer şekilleri bu günkü yeryüzünün büyük bir bölümünün oluşumundan sorumludur ve bu farklı yer şekilleri üzerinde arazi kullanımı ve toprak yönetimi açısından önemli ayrıcalıkları bulunan çok sayıda arazi ve toprak çeşidi yer almaktadır.

Buzullar: Özellikle geçmiş jeolojik dönemlerde faaliyetlerini sürdürmüş olan binlerce metre kalınlığındaki buzulların hareketleri neticesinde jeolojik materyaller üzerinde oluşan aşındırma, taşıma ve depolama karakteristikleri, yeryüzünü şekillendiren diğer jeomorfik güçlerden önemli farklılıklar göstermektedir. Buzullar, akar sulardan çok daha yavaş hareket ederler ancak aktıkları vadilerin taban ve kenarlarından kazarak- oyarak-kopararak taşıdıkları materyal miktarı akarsulara kıyasla daha fazladır. Bu nedenle, etkili oldukları yaklaşık 300’lik kuzey ve güney enlemlerinden daha kuzeyde ve güneyde yer alan alanlarda bu jeomorfik güç tarafından oluşturulmuş-şekillendirilmiş olan yer şekilleri arazi kullanımı ve toprak yönetimi açısında büyük bir öneme sahip bulunmaktadır.

Yeraltı suları: Yağış sularının buharlaşan ve yüzey akışa geçen kısmının dışında kalan bir kısmının da yeraltına sızdığı daha önce ifade edilmişti. Yer altına sızan sular yer

(29)

depolanırlar ve/veya özellikle kıvrımlı (antiklinal-senklinal özelliği gösteren) tabakalı yapılarda depolanan su seviyesinin bu tabakalı yapının yer yüzeyinin kestiği kesimlere kadar yükselmesi halinde de tekrar yeryüzüne çıkarlar. Yer altındaki akiferlerde toplanan bu sulara yer altı suyu, yüzeye çıkan sulara ise kaynak, göz, öz veya pınar gibi isimler verilmektedir. Yüzeyden derinlere doğru sızan sular, yer altındaki hareketleri sırasında jeolojik materyaller ile temas ettiklerinde bunların çözünmelerine, bu jeolojik materyaller üzerinde yer alan toprak materyalleri ile olan bağlantılarının zayıflamasına ve diğer bazı kimyasal ayrışma işlemlerinin de hızlanmasına neden olurlar. Böyle olaylar sonucunda özellikle kireçtaşı gibi jeolojik materyallere sahip alanlarda yer altı suları benzersiz yer şekillerini oluştururlar. Karstik yer şekilleri ve bu yer şekilleri üzerinde oluşan karstik topraklar bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır. Diğer taraftan bu yer altı suları, jeolojik materyaller üzerindeki toprak materyallerinin de eğimler boyunca hareket etmesinde rol oynamaktadırlar.

Rüzgarlar: Özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerin (örneğin, İç Anadolu Bölgesi) kaba tekstürlü arazilerinde rüzgarların kendine özgü ve etkin bir yer şekli oluşturma yeteneği bulunmaktadır. Diğer taraftan çöllerdeki hareketli kum tepecikleri, deniz ve göl kıyılarındaki aktif ve kısmen stabil kumul alanları da rüzgarların oluşturduğu yer şekilleri için tipik örneklerdir.

Dalga ve Akıntılar: Okyanus, deniz ve büyük göllerin kıyı şeritleri, dalgaların aşındırması ile devamlı şekil değiştirmekte ve koparılan materyaller dalga ve akıntılarla düzenlenip yeniden depo edilmektedir. Söz konusu bu aşındırma, taşıma ve yeniden depolama işlemleri kıyılarda yeni yer şekillerinin ve arazi-toprak alanlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar.

Volkanizma: Yer altındaki mağmanın lav püskürmeleri şeklinde yeryüzüne çıkması ve bu lavların katılaşması sonucunda bazı tipik yer şekilleri oluşmaktadır. Söz konusu bu yer şekilleri arasında volkan konileri, lav akıntı alanları (ridge) ve volkan platoları önemli bir yer tutmaktadır.

Yukarıda sözü edildiği üzere aşındırma, taşıma ve depolama faaliyetlerini gerçekleştirmekte olan her bir farklı jeomorfolojik gücün oluşturduğu karakteristik bir yer şekli (fizyografik ünite)ve bu farklı yer şekilleri üzerinde de özellikleri birbirinden anlamlı farklılıklar içeren topraklar yer almaktadır. Taşınmış ve depolanmış ana

(30)

materyallerin oluşturduğu bu farklı fizyografik üniteleri, oluşumlarında etkili kuvvetlerin çeşitlerine, etki derecelerine ve etki biçimlerine bağlı olarak “Fluviyal Yer Şekilleri”, “Rüzgar Depozitleri”, “Buzul Depozitleri” ve “Kıyılarda Oluşan Yer Şekilleri” başlıkları altında incelemek mümkündür.

2.2.1.Fluviyal Yer Şekilleri

Hangi düzeyde olursa olsun; az ya da çok, daimi ya da fasılalı olarak akar durumda olan suların faaliyetleri sonucunda oluşan bütün yer şekillerine “Fluviyal Yer Şekli” adı verilmektedir ve bu yer şekillerinin diğer jeomorfik güçler tarafından oluşturulan yer şekilleri arasında çok özel bir yeri vardır. Devamlı buzullarla kaplı alanlar ve çok az yağış alan çöller dışında kalan yer şekillerinin önemli bir kısmı ise akarsular tarafından oluşturulmuştur. Bu nedenle akarsuları, yeryüzünün şekillerini değiştiren ve ona şekiller veren en etkin jeomorfik güç olarak tanımlamak mümkündür (Şekil 2.23). Dolayısıyla yeryüzü şekillerinin incelenmesi, farklı fizyografik ünitelerin ve bu üniteler üzerindeki toprakların tanımlanması ve haritalanması aşamasında “akarsu faaliyetlerinin” de ayrıntılı olarak dikkate alınması gereklidir.

Şekil 2.23. Akarsuların oluşturduğu yer şekilleri = Fluviyal’ler AKARSU FAALİYETLERİ;

Yeryüzüne düşen yağışların bir bölümü eğimli yörelerde arazi yüzeyinden akışa geçmekte ve önce küçük oluklardan sel yarıntılarına buradan da derelere ve genellikle deniz veya göllere dökülen büyük akarsulara ulaşmaktadır. Yağışlar, yüzey akışa geçtikleri andan başlayarak aktıkları irili ufaklı yataklarının içerisindeki ve yakın

(31)

çevresindeki kaya ve toprak materyallerini aşındırarak koparırlar, kopardıkları materyalleri taşırlar ve hızlarının azaldığı etek ve düzlük yerlerde taşkınlar yaparak bu materyalleri depo ederler. Diğer bir belirleme ile akarsuların yer şekillerini oluşturmada birbirleri ile yakından ilişkili olan aşındırma (erozyon), taşıma ve depolama (sedimantasyon) işlevleri ya da faaliyetleri bulunmaktadır. Akarsular sözü edilen bu faaliyetleri sonucunda sadece yer şekillerini değiştirmekle kalmamışlar, insanlar için verimli aluviyal ovaları da oluşturmuş ve ayrıca zengin yeraltı suyu depolarının (akifer’lerin) oluşumunu da sağlamışlardır. Çukurova, Gediz, Büyük ve Küçük Menderes, Çarşamba ve Bafra ovaları bu aluviyal ovaların ülkemizdeki tipik örnekleridir.

AKARSU FALİYETLERİ

 Akarsu Aşındırması (Vadilerin Oluşumu gerçekleşir)

o Geriye aşınım işlemi (Vadilerin uzunlukları artar) o Yanlamasına aşınım işlemi (Vadilerin genişliği artar) o Derinlemesine aşınım işlemi (Vadilerin derinliği artar)

 Akarsu Taşıması (Akarsu Yükleri)

o Sürüklenen Yükler (taşlar ve kayalar)

o Sıçrayan Yükler (Çakıl ve kum boyutundaki materyaller) o Süspanse Yükler (İnce kum, kil ve silt boyutlu materyaller) o Çözünmüş Yükler (İyon ve moleküller)

 Akarsu Depolaması (Sedimantasyon, Dereceleme işlemi)

o Boylamasına dereceleme o Yanlamasına dereceleme o Derinlemesine dereceleme

(32)

Akarsuların yeryüzünü şekillendirmede etkili olan faaliyetleri, yukarıda da ifade edildiği üzere bir havza içerisindeki farklı zonlarda-konumlarda meydana gelmekte olan “aşındırma, taşıma ve depolama” faaliyetleridir (Şekil 2.24). Söz konusu bu faaliyetler sonucunda yeryüzü (akarsu havzası) şekillenmekte, yeni arazi ve toprak çeşitleri ortaya çıkmaktadır. Örneğin, ülkemizdeki en uzun akarsulardan bir tanesi olan Kızılırmak’ın akmaya başladığı ilk yöre olan Sivas-Zara ilçesi ile bu ırmağın aktığı (Sivas-Zara’dan başlayıp, Nevşehir-Avanos, Kırşehir-Hirfanlar, Kırıkkale-Yahşihan, Ankara-Kalecik, Çorum-Osmancık, Sinop-Durağan, Samsun-Vezirköprü ve Samsun- Bafra’dan aktığı) güzergâhı boyunca yatak çevresinden ve ayrıca bu ırmağa bağlanan irili ufaklı binlerce yan kollarının (dere yataklarından ve doğal drenaj oyuntularından) yaptığı aşındırma ve koparmalar neticesinde tonlarca ağırlıkta ve çok çeşitli irilikteki materyalleri (kaya, taş, çakıl toprak vd) sürüklemeye-taşımaya başlar ve hızının ve taşıma gücünün azaldığı herhangi bir yerde (genellikle eğimlerin sona erdiği etek araziler ve/veya düzlükler olan havzanın alt yörelerinde) bu materyalleri bırakmaktadır/depolamaktadır. İşte, her türlü arazi kullanımı (tarım, sanayi, çayır-mera, orman, kentsel yerleşim ve/veya turizm yerleşmesi vb amaçlı kullanımlar) ve toprak yönetimine ilişkin kararların verilebilmesi açısından söz konusu bu faaliyetlerin yani

“aşındırma-taşıma-depolama” olaylarının ortaya çıkarmış olduğu arazi ve toprakların ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Aşağıda, birbirinden önemli farklılıkları bulunan bu “Fluviyal Yer Şekillerinin” oluşumunda etkili olan aşındırma, taşıma ve depolama olayları ile ilgili açıklamalar verilmiştir.

Şekil 2.24. Akarsu havzalarındaki aşınma-taşınma-depolanma olayları ve konumsallıkları

(33)

Akarsularda Aşınma-Taşınma-Depolanma İşlemleri

Akarsular, her zaman yerçekimi kurallarına göre yüksek arazilerden düşük kotlu alçak alanlara doğru akarlar. Yüksek arazilere düşen yağmur suları, eriyen karlar kendilerine açtıkları dar kanallar boyunca akmağa başlarlar ve aktıkları kanallardan kopardıkları materyalleri de birlikte sürükleyerek aşındırma işlemini daha da hızlandırırlar.

Kuşkusuz bu aşındırma eğime, aktıkları güzergahlardaki materyallerin cinsine, bitki örtüsüne ve akan su miktarına bağlı bulunmaktadır. Eğim akarsuyun hızını doğrudan doğruya etkilediğinden, eğim arttıkça suyun hızı da artmakta ve aşındırma fazlalaşmaktadır. Akarsuların geçtikleri yerlerdeki materyallerin özelliklerine bağlı olarak da aşındırma güçleri değişmektedir. Akarsuların, kopardıkları yükleri taşımak ve aktıkları yatağı kazmak için gösterdikleri harekete hidrolik hareket denilmektedir. Bu hareket marn ve şeyl gibi yumuşak materyalleri kolaylıkla aşındırmasına karşın granit, kireçtaşı ve kuvarsit gibi sert kayaçları zor aşındırmaktadır. Buna göre, bir havza içerisindeki yumuşak materyallerden oluşan araziler, akarsular ve kolları tarafından kolayca aşındırıldıklarından, dayanıklı olan materyallerden ibaret arazilere kıyasla daha çok parçalanmış-yarılmış olarak görünürler.

Akarsular, fiziksel ayrışmadan başka kimyasal olarak da yeryüzünü aşındırırlar.

Havadaki karbondioksit’i bünyesine alan sular, zayıf bir asit olan karbonik asidi oluşturarak özellikle kireçtaşlarından ve kireççe zengin materyallerden ibaret olan arazilerin kimyasal yolla ayrışmalarını ve aşınmasını sağlarlar. Akarsularda aşınım hangi yöntemle (fiziksel ve kimyasal) olursa olsun Dikey (derinlemesine), Yatay (yanlamasına) ve Geriye olmak üzere üç ayrı şekilde meydana gelmektedir ve her bir aşınım çeşidi, yer yüzüne yeni yeni görünümler kazandırmaktadır (Şekil 2.25 ). Söz konusu bu aşınım çeşitlerine ilişkin açıklamalar ise aşağıda yer almaktadır.

Dikey aşınım: Suyun, yatak tabanında derinlemesine yaptığı aşındırmadır. Bu işlem özellikle dağlık arazilerdeki fazla eğimli yataklarda gözlenmektedir (Şekil 2.25). Bu yolla araziler belli zaman dilimleri içerisinde aşındırılırlar ve aşındırma işlemi, bu alanlarda irili ufaklı vadi oluşumlarına neden olmaktadır.

(34)

Şekil 2.25. Akarsularda dikey aşınım (vadi oluşumu)

Yatay aşınım: Bir akarsu için; akmaya başladığı yüksek araziler en genç, denize komşu düz bölümler de en yaşlı bölgeler olarak tanımlanır. Dikey aşınım çoğunlukla genç bölgelerde oluşmakta iken yatay aşınım, daha çok akarsu hızının azaldığı yaşlı bölgelerde meydana gelmektedir. Yanlara doğru aşınımlar, çoğunlukla araziler üzerinde kıvrımlar şeklinde oluşmaktadır. Menderes (Meander) adı verilen bu kıvrımlar, akarsuların denize yakın düz ve düze yakın bölümlerinde, aktıkları yol boyunca zaman zaman ve yer yer önlerine çıkan sert kayaç veya materyalleri, kinetik enerjilerinin yetersizliği nedeniyle aşındıramadıklarından, kendilerine daha kolay yol bulmak üzere yön değiştirerek kıvrılmaları suretiyle oluşurlar. Oluşan bu kıvrımların bir kısmı boyun kısımlarında (kıvrımın birbirine çok yaklaşmış olan iki ucunda) getirdikleri materyallerle dolup birleşerek bir göl haline de dönüşebilirler (Şekil 2.26). Bu tür göllere ise boyunduruk göl adı verilmektedir. Söz konusu bu boyunduruk göller, akarsular tarafından taşınıp getirilen kum, silt, kil vb materyaller ile tamamen doldurulduklarında, bu alanlar tarımsal üretim alanları haline gelebilmekte ve bu oluşukların (boyunduruk göl) konumsallıkları, bu alan ve çevresindeki arazi ve toprak karakteristikleri hakkında son derece yararlı bilgilerin elde edilmesine yardımcı olmaktadır.

(35)

Şekil 2.26. Yatay Aşındırma ve Menderes (Meander) Oluşumu

Geriye doğru aşınım: Akarsular düşey (dikine) ve yatay (yanlamasına) aşınım işlemlerini sürdürürken bir yandan da yüksek arazilerde geriye doğru aşınım işlemini yaparlar. Bu tür aşınmaya geriye veya başlangıca doğru aşınım denir. Geriye doğru aşınım miktarı, akarsu yatağını oluşturan materyalin özelliklerine ve yağış rejimine bağlıdır (Şekil 2.27). Geriye doğru aşınım, akarsu havzalarının genişlemesine- uzamasına ve yüksek arazilerin sürekli olarak aşındırılarak, bu alanlardaki eğimlerinin azaltılmasına neden olmaktadır. Çok uzun yıllar boyu süren söz konusu bu faaliyetler sonucunda da yeni yer şekilleri oluşmakta ve kullanımları ve yönetimleri yönünden farklılıklar gösteren, çeşitli arazi formları ortaya çıkmaktadır.

Şekil 2.27. Geriye doğru aşınım (vadi oluşumu)

(36)

Akarsularda Taşıma İşlemleri

Akarsular, aşındırma (yanlamasına, diklemesine, geriye) olayları ile, aktıkları güzergahlar boyunca yatak çevrelerindeki jeolojik materyallerden malzeme koparırlar ve kopardıkları kum, taş, silt ve kil gibi materyalleri yataklarında taşırlar (Şekil 2.28).

Akarsu yükü adı verilen bu materyallerin taşınma biçimi ise taşınan materyallerin büyüklüklerine göre farklılık göstermektedir. Söz konusu bu farklılıklar dikkate alındığında akarsuların materyal taşıma faaliyetleri sürüklenen yük, sıçrayan yük, askı yük ve çözünmüş yük olmak üzere dört şekilde gerçekleşmektedir (Şekil 2.28).

Aşağıda bu yükler ve bu yüklerin taşınma biçimlerine ilişkin bilgiler ve bazı görüntüler verilmiştir.

Şekil 2.28. Akarsularda Materyal Taşınması

Sürüklenen yük: İri materyaller (kaya blokları, taşlar ve irili ufaklı çakıllar), akan suyun kaldırma kuvveti yeterli olmadığı için bunlar ancak akan suyun itme kuvveti ile taşınabilirler. Yatak yükü olarak da isimlendirilen bu türlü materyaller, yatak içerisinde- yatak tabanında ancak sürüklenerek hareket ettirilirler ve özellikle yatak tabanındaki sürüklenme hareketi ile bu materyallerde ciddi parçalanmalar, ufalanmalar ve aşınmalar ortaya çıkmaktadır. Sözü edilen bu “sürüklenen yük” kavramının, daha önceki bölümde verilmiş olan “Kızılırmak” örneğinden yola çıkılarak dikkate alınması, olayın anlaşılması bakımından önemli görülmektedir (Şekil 2.29).

Sıçrayan yük: Sürüklenen yüklerden daha küçük materyallerin oluşturdukları yüklerdir. Büyük çoğunluğunu küçük çakıllar ve kum boyutundaki parçalar oluşturmaktadır. Bunlar akıntılara ve suyun kaldırma kuvvetine bağlı olarak zaman

(37)

zaman nehir tabanından uzaklaşıp akan su içerisinde yüzerek ve zaman zaman da yatak tabanına düşerek taşınmaktadır. Sözü edilen bu “sıçrayan yük” kavramının, daha önceki bölümde verilmiş olan “Kızılırmak” örneğinden yola çıkılarak dikkate alınması, olayın anlaşılması bakımından önemli görülmektedir (Şekil 2.29).

Askı yük: Silt ve kil gibi hafif ve küçük materyaller suyun kaldırma kuvveti ile eğim doğrultusunda hareket ederler. Sürekli tabandan uzak bulunduklarından askıda yük adını alırlar. Akarsularda çeşitli zamanlarda görülen bulanık akmanın nedeni söz konusu bu askı yüklerdir. Bu yükler akarsuların ulaştıkları son noktalar olan deniz veya göllere kadar taşınabilmekte ve zaman zaman da taşkınlar neticesinde taşkın düzlüklerinde bırakılmaktadır. Bu husus akarsuların depolama faaliyetleri bölümünde ayrıntılı olarak incelenecektir. Sözü edilen bu “askı yük” kavramının, daha önceki bölümde verilmiş olan “Kızılırmak” örneğinden yola çıkılarak dikkate alınması, olayın anlaşılması bakımından önemli görülmektedir (Şekil 2.29).

Çözünmüş yük: Söz konusu bu akarsu yükünü su içinde doğrudan doğruya gözleyemediğimiz ve kaya ve minerallerin kimyasal ayrışma ürünleri olan materyaller oluşturmaktadır (NaCl, KCl, Ca(HCO3)2 gibi). Çözünmüş yükler akarsu içerisinde diğer akarsu yüklerine kıyasla daha düşük miktarlardadır. Sözü edilen bu “çözünmüş yük”

kavramının, daha önceki bölümde verilmiş olan “Kızılırmak” örneğinden yola çıkılarak dikkate alınması, olayın anlaşılması bakımından önemli görülmektedir (Şekil 2.29).

Akarsular taşıdıkları yüklerin cinsine, su miktarına ve akış hızına bağlı olarak sözü edilen yüklerin bir kısmını aktıkları yol boyunca belli bir sıraya göre depolarlar, bir kısmını da denizlere ve göllere kadar ulaştırırlar. Göl ve deniz tabanlarında belli kurallar dahilinde depolanan bu materyaller, daha sonraki dönemlerde göl veya denizin çekilmesi neticesinde, bir önceki bölümde “eski göl ve deniz tabanlarında oluşan yer şekilleri” başlığı altında açıklanmaya çalışılan yeni yer şekillerinin oluşmasına neden olmaktadırlar.

(38)

TAŞINMIŞ ANA MATERYALLER İLE YER ŞEKİLLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER SARI M.

Şekil 2.29. Akarsularda Taşınma İşlemi-Akarsu Yükleri Akarsularda Depolama İşlemleri (Sedimantasyon)

Akarsularda eğimin azalması veya sürtünme kayıplarının artması ile hızda meydana gelen azalmalar akarsuların materyal taşıma güçlerinde önemli kayıpları ortaya çıkarmaktadır. Bu durum, akarsuyun eğimli yüksek arazilerden düzlüklere çıktığı yerlerde ve taşkın zamanı da taşkın düzlüklerinde görülmektedir. Herhangi bir nedenle hızları ve materyal taşıma kapasiteleri düşen akarsularda bu durumun hemen akabinde depolanma işlemi başlamakta ve önce kaba çakıllar sonra çakıl ve kumlar çökelmektedir. Askı yükü ile taşınan ince kum ve silt bunları izlemekte ve akarsuyun durgun su durumuna geçmesinden sonra da killer depolanmaktadır. Akarsuların taşıdığı materyallerin parça büyüklüğüne (iriliğine) göre sıralanarak depolanması işlemine

“farklı depolanma-dereceleme” veya “farklı sedimantasyon” adı verilmektedir (Şekil 2.30.). Özellikle akarsuyun güzergahına ve taşkına başladığı alanın konumsallığına bağlı olarak başlayan bu sedimantasyon (depolanma) olayları, hem yeni yer şekillerinin oluşmasına neden olacak ve hem de bu yer şekilleri üzerinde yer alan materyallerden oluşacak farklı toprakların yerlerinin (konumlarının) ve sahip olacağı özelliklerinin de bir belirteci olacaktır. Sözü edilen bu “sedimantasyon-dereceleme” kavramının da daha önceki bölümde verilmiş olan “Kızılırmak” örneğinden yola çıkılarak dikkate alınması, olayın anlaşılması bakımından önemli görülmektedir.

Akarsular taşıdıkları askı yüklerinin depolanmalarını-derecelemelerini uzunlamasına (akarsuyun akış istikameti boyunca), dikine (toprak profili derinliğine) ve yanlamasına (akarsu yatağının sağ ve sol yanlarına) olmak üzere üç farklı şekilde gerçekleştirmektedir. (NOT: söz konusu bu üç yönlü depolanma olayının önceki

a) Sürüklenen y.(Taş-Çakıl) b) Sıçrayan yük (Kum-Silt) c) Süspanse-askı yük (Kil) d) Çözünmüş (İyonik yük)

işlemleri (Akarsu

Yükleri)

(39)

bölümde verilmiş olan üç yönlü “akarsu aşınımı” ile karıştırılmaması gerekmektedir).

Şayet taşan su (akarsu yükü ile birlikte) düz ya da eğimi çok az olan alanlara doğru, örneğin akarsuyun taşkın düzlüklerindeki teraslara doğru hareket ederse, sürtünmenin artması sonucu ortaya çıkan enerji kayıpları ile bu akarsu akım ya da taşkın yönünde önce artık taşımadığı kaba materyalleri (taş, çakıl ve/veya kumu), sonra orta materyalleri (ince kum ve/veya siltleri) ve en sonunda da ince materyalleri (killeri ve hatta çözünmüş yükleri) bırakacaktır (depolayacaktır). Bu işlem (farklı dereceleme), taşkının meydana geldiği (taşkının etki etmiş olduğu) alanda sağa ve sola ve keza depolamanın yapıldığı alanda derinlemesine depolama olayları da gerçekleşecektir.

Uzunlamasına, Yanlamasına ve Derinlemesine tekstürel derecelenme adı da verilen bu işlemler neticesinde farklı lokasyonlarda meydana gelen depolanma olayları aşağıdaki Şekil 2.30’de olduğu gibi gerçekleşmektedir. Buna göre Yanlamasına Dereceleme, akarsu yataklarını izleyen hemen sağ ve sol şeritlerde kum ve çakılların (orta ve ortakaba tekstürlü toprakların), akarsu yatağına uzak olan taşkın düzlüklerinde ise kilin (ağır tekstürlü toprakların) varlığının nedenleri açıklamaktadır. Uzunlamasına Dereceleme olayında ise akarsuların yüksek arazilerden düzlüklere çıktığı ilk yöreler ile akarsuyun bir süre düz yüzeylerde-alanlarda akıp deniz veya göllere ulaştığı son noktalar arasında gerçekleşmektedir. Bunun bir sonucu olarak da akarsuların yüksek arazilerden düzlüklere çıktığı ilk yörelerde kaba, daha sonra orta ve en sonunda da ince materyalleri depolayarak yeni yer şekillerinin ve bu yer şekilleri üzerinde de farklı karakteristiklere sahip arazi ve toprakların oluşmasına neden olmaktadır. Derinlemesine Derecelenmede ise herhangi bir noktada-konumda veya taşkın olayının etkilediği herhangi bir yerde, taşkın yapan suyun taşıma enerjisinin azalması sonucu farklı zerre büyüklüklerinden, var ise önce taş, çakıl ve kum gibi kaba olan materyaller, daha sonra da silt ve kil boyutundaki materyaller çökelmektedir. Bu açıklamaya göre de materyallerin dikey-derinlemesine sıralanmasında; toprak profilinin alt kısımlarında kaba, üst kısımlarında ise ince tekstürlü materyallerin yer alacağı açıktır.

(40)

Şekil 2.30. Akarsularda Dereceleme

Sonuç olarak bir akarsu; uzunlamasına (boylamasına), dikine (derinlemesine) ve yanlamasına (sağına ve soluna) olmak üzere üç farklı depolama olayını gerçekleştirmektedir. Bu her bir farklı olay neticesinde de farklı yer-arazi şekilleri (jeomorfik üniteler) ve farklı toprak karakteristikleri ortaya çıkmaktadır. Yine bilindiği üzere, arazi ve toprak özelliklerinde ortaya çıkan her bir farklı durum (farklı eğimler, derinlikler, taban suları, tekstürler, kıvamlar, adhezyon ve kohezyon güçleri, farklı kolloidal sistemler, farklı pH ve tuz ve daha burada sayılamayan diğer bütün morfolojik, fiziksel, kimyasal, biyolojik ve mineralojik farklılıklar), arazi kullanımı ve toprak yönetiminde farklı kararların verilmesini ve farklı uygulamaların yapılmasını gerektirmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar kapsamında; hangi şekilde depolanırsa depolansın akarsular tarafından biriktirilen-depolanan materyallere “Aluviyal” denilmektedir (Şekil 2.31).

Bu kapsamda akarsuların depoladıkları materyal miktarının, materyal çeşidinin ve materyal özelliklerinin, taşınan yük miktarı, su toplama havzasının büyüklüğü, havzadaki kaya ve toprakların özellikleri, havzadaki su rejimi gibi faktörlere bağlı olarak değişebileceği ve bu değişimlere bağlı olarak da aluviyal arazilerde, arazi kullanımı ve bitkisel üretim yönünden birbirinden anlamlı farklılıkları bulunan çok çeşitli toprakların bulunacağı açık bir gerçektir. Diğer taraftan tarımsal üretim yönünden aluviyal arazilerin diğer yer şekilleri üzerinde oluşan arazilere kıyasla önemli ayrıcalıkları ve avantajları bulunmaktadır. Bununla birlikte aluviyal arazilerin tarımsal üretimi sınırlandıran veya tarımsal üretimde sorun oluşturan pek çok özelliğinin bulunduğu da unutulmamalıdır.

(41)

Şekil 2.31.Akarsularda Depolama (Farklı Sedimantasyon) İşlemi ve Taşkın Ovaların oluşumu

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere akarsular, akıp geldikleri yüksek arazilerden başlayıp, düzlüklere çıktıkları yörelerde ve döküldükleri göl veya denizlere ulaşıncaya dek geçtikleri güzergahların çevresinde arazi kullanımı ve toprak yönetimi açısından birbirinden anlamlı farklılıkları olan çeşitli yer şekillerini (jeomorfik ya da fizyografik üniteleri) oluşturmaktadır (Şekil 2.32). Söz konusu bu fizyografik üniteler, akarsuların binlerce ve hatta onbinlerce yıldır süregelen faaliyetleri sonucunda karakter kazanmaktadır. Arazi kullanımı ve toprak yönetimi açısından son derece önemli ayrıcalıklar içeren fluviyal yer şekilleri arasında; yüksek arazilerin eteklerinde ve etek düzlüklerinde yer almakta olan Koluviyal’ler ve Çamur Akıntıları, Aluviyal Yelpaze’ler (Fan’lar), Bajada ve Pedimentler ile birlikte büyük akarsuların kısmen daha geniş düzlüklerde oluşturmuş olduğu taşkın ovalar ve bu ovalarda yer alan nehir sırtları (veya nehir sekileri veya nehir setleri) ve nehir terasları (veya nehir taraçaları) önemli bir yer tutmaktadır. Büyük akarsuların deniz ve göl kenarlarında ve içlerinde depolamış olduğu materyallerin oluşturmuş olduğu deltalar da fluviyal yer şekilleri olarak gözetilmektedir. Söz konusu bütün bu yer şekillerinin oluşumu ve özellikleri aşağıda örnek toprak profilleri ile birlikte ayrıntılı olarak verilmiştir.

(42)

Şekil 2.32. Fluviyal Yer Şekilleri ve Konumsallıkları 2.2.1.1. Koluviyal Etek Araziler ve Çamur Akıntıları

Yüksek dağlık arazilerde gerek yağışlarla ve gerekse kar erimeleri neticesinde doygun hale gelmiş olan taşlı topraklı yüzey materyalleri bu alandaki suyla duygunluğa bağlı olarak kütle dayanımının azalması ve/veya küçük depremlerin oluşturduğu titreşimler neticesinde eğimli yamaç araziler boyunca hareket edip (taşınıp) eğimlerin kırılmaya ya da azalmaya başladığı daha alt kesimlerde biriktirilerek koluviyal (colluvium) adı verilen arazileri (yer şekillerini-fizyografik üniteleri) meydana getirirler (Şekil 2.33).

Doygun suyun taşıma gücünün azalması ile çöken-depolanan bu birikintiler (geldiği yöredeki ana materyalde var ise) çoğunlukla irili ufaklı taşlardan ve kaya parçalarından oluşan kaba ve ortakaba materyallerden ibarettir. Özellikle bitki örtüsünden yoksun ve yüzey akışın fazla olduğu yüksek arazilerin eteklerinde yaygın olarak bulunabilen bu koluviyal arazilerin genişlikleri üst topografyalardan materyal taşıyan güçlerin (eğimin ve suyla doygunluğun) etkinliğine, taşınıp depolanan materyal miktarına ve depolanma alanlarının karakteristiklerine bağlıdır. Son derece genç depozitler içeren koluviyaller hemen yakın yörelerden taşınıp getirilmiş olduklarından toprak profillerinde yaygın olarak bulunan taş ve/veya çakılların köşeleri yeterince aşınmamıştır. Pek çok araştırıcıya göre koluviyal oluşumunda suyun etkisinin yanında yerçekimi ile yuvarlanan materyallerin de katkısı vardır. Çoğunlukla hafif ve orta eğimlerde bulunabilen koluviyal araziler üzerinde yer alan topraklarda (bazı yaşlı koluviyal araziler hariç) toprak oluşum faktörlerinin baskın etkisini görmek, bu alanların çok genç depozitler olmaları nedeniyle çoğu kere mümkün değildir. Dolayısıyla, koluviyal

(43)

tarafından oluşturulmaktadır. Bu nedenle genellikle A/C horizonlu olan koluviyal arazilerde belirgin bir horizonlaşma ve toprak özelliklerinde de üst düzeyde bir gelişme gözlenemez. Koluviyal nitelikli arazilere ülkemizin hemen her tarafında rastlanılmasına karşılık bu araziler İç ve Doğu Anadolu’da çok daha yaygın olarak bulunmaktadır.

Şekil 2.33. Koluviyal Arazilerin Konumsallıkları ve Toprak Profilleri

Koluviyal araziler üzerinde oluşan topraklar, çoğunlukla koluviyal araziyi oluşturan yüzey akış unsurlarının (doygun çamurların ve yüzey sularının) geçtiği yörelerdeki materyallerin cinsi ve miktarına bağlı bir bileşime ve özelliğe sahiptir. Örneğin koluviyal araziyi oluşturan yüzey suları ve/veya çok küçük derecikler, fiziksel ayrışmanın baskın olduğu ve kireçtaşı, bazalt, andezit, granit türü jeolojik materyallerce zengin yörelerden kopararak taşıdığı materyalleri depolamış ise, koluviyal alanda yer alan toprak profillerinde çeşitli irilikte kenar ve köşeleri yeterince yuvarlaklaşmamış, kısmen keskin köşe ve kenarlı taş ve çakıllar yer alacaktır. Yok eğer koluviyal araziyi oluşturan yüzey suları ve derecikler marn ve şeyl gibi yumuşak jeolojik materyallerle kaplı alanlardan taşıyarak getirdiği materyalleri depolayarak koluviyal araziyi oluşturmuş ise bu defa bu alanda gelişen toprak profillerinde kaba taş ve çakıllar yer almayacaktır. Diğer taraftan koluviyal olarak nitelendirilen arazilerin morfolojik, fiziksel ve kimyasal özellikleri de depolanan materyallerin karakteristiklerine bağlıdır.

Örneğin, depolanan materyaller kimi yerlerde yüksek oranda kil veya kimi yerlerde de yüksek oranda kum boyutundaki parçalardan ibaret olabilirler. Yine depolanan

(44)

materyaller kireçsiz veya kireçli, organik maddece zengin veya fakir ve derin veya sığ olabilir. Söz konusu bu alanlarda genellikle hafiften ortaya kadar değişen düzeylerde bir eğim bulunmaktadır. Eğimle birlikte toprak derinliğinin ve diğer toprak özelliklerinin de uygun olduğu koluviyaller, tarımsal arazi kullanımı için ayrılabilirler. Bu durumda mutlaka toprak ve su korumaya yönelik ve özellikle erozyondan korunmak üzere çeşitli önlemlerin alınması gerekmektedir. Toprak özelliklerinin uygun olmadığı koluviyaller ise otlak, mera ve orman kullanımı için tahsis edilmelidir. Böyle alanlar çoğunlukla

“içme ve kullanma suyunun temin edilebileceği alanlar” olmasına rağmen özellikle

“kütle hareketleri” şeklinde taşkın alma risklerinin bulunması nedeniyle kentsel ve kırsal yerleşime, sanayi ve turistik tesislerinin kurulmasına uygun alanlar değildir.

Türkiye’nin değişik yörelerinde tanımlanmış olan bazı koluviyal arazilere ve topraklara ilişkin örnekler aşağıda verilmiştir.

Bursa-Karacabey yöresindeki Koluviyal Araziler

Bu alandaki koluviyal araziler, Karacabey Devlet Üretme Çiftliğinin yüksek arazilerinin eteklerinde ve hafif eğimlerde (%2-6) yer almaktadır. Genellikle orta derin profilli toprakların yer aldığı bu fizyografik (jeomorfik) ünite, işletmede fazla bir alan kaplamamakta ve hemen yakındaki yüksek arazilerin eteklerinde yer almaları nedeniyle de yöredeki jeolojik materyallerin özelliklerini taşımaktadırlar. İşletme alanında koluviyal olarak saptanarak tanımlanmış olan topraklara ilişkin özellikler “toprak serisi”

düzeyinde sınıflandırılmış olarak aşağıda verilmiştir.

Bağaltı Serisi (Koluviyal araziler)

Koluviyal ana materyaller üzerinde oluşan bu seri toprakları A/C horizonlu topraklar olup, daha önceden oluşmuş eski koluviyal yapıların üzerini yeni koluviyal materyallerin örtmesi sonucunda oluşmuşlardır. Ap horizonlarından IIA2 horizonlarına kadar zayıfta olsa köşeli blok strüktürleri gelişebilmiştir. Tüm profilleri çok az kireçlidir. Gövdede baskın tekstür kumlu killi tındır. Bu toprakların tuzluluk sorunu bulunmamaktadır.

(45)

Horizon Derinlik (cm) Tanımı

Ap 0-16 Kahverengi (10YR5/3) kuru, koyu kahverengi (10YR4/3) yaş; kumlutın, orta orta köşeli blok, sonra granüler; sert (kuru), sıkı (nemli), az yapışkan ve az plastik (yaş); az kireçli; zayıf saçak kök; belirgin dalgalı sınır.

A2 16-35 Koyu kahverengi (10YR3/3) yaş; kumlutın;

zayıf, orta, köşeli blok; sıkı (nemli), az yapışkan ve az plastik (yaş); az kireçli; zayıf saçak kök; belirgin dalgalı sınır.

IIA1 35-74 Çok koyu grimsi kahverengi (10YR3/2) yaş;

kumlukillitın; zayıf, orta, köşeli blok; sıkı (nemli), yapışkan ve plastik (yaş); az kireçli; çok zayıf saçak kök; belirgin dalgalı sınır.

IIA2 74-95 Koyu grimsi kahverengi (10YR4/2) yaş;

kumlukillitın; zayıf, orta, köşeli blok; sıkı (nemli), yapışkan ve plastik (yaş); az kireçli; belirgin dalgalı sınır.

IIC 95-119 Koyu kahverengi (10YR4/3) yaş; kumlutın;

masif; çok sıkı (nemli), yapışkan ve plastik (yaş);

çok az kireçli; belirgin dalgalı sınır.

(46)

Çit Serisi (Koluviyal araziler)

İç Anadolu Bölgesi sınırları içerisindeki Bala Tarım İşletmesi arazilerinde saptanmış ve tanımlanmış olan Koluviyal nitelikli arazilerden Çit Serisi toprakları, hafif ve orta eğimli topoğrafya üzerinde yer almaktadırlar. Yüzey horizonundaki kil ve killitın tekstür, derinlik arttıkça kabalaşarak IIICy horizonunda kumlutın olmaktadır. Tüm profil çok kireçlidir. Hafif-orta bazik reaksiyonlu olan profilde renk A ve C horizonlarında sarımsı kahverengi (10YR5/4), IIC ve IIIC horizonlarında parlak zeytuni kahverengi (2.5Y 5/4)’dir. Profildeki jips, alt katmanlara doğru artmakta ve depolanan materyalin özelliğine ve yıkanmaya bağlı olarak 86 ve 118 cm’lerde Jipsik C horizonlarını oluşturacak düzeye varmaktadır. Aşağıda Çit serisi topraklarının bazı özellikleri verilmiştir.

Horizon Derinlik (cm) Tanımı

Ap 0-23 Sarımsı kahverengi (10YR5/4) yaş, soluk

kahverengi (10YR6/3) kuru; killitın; orta, orta, yuvarlak köşeli blok sonra orta granüler; sert (kuru), dağılgan (nemli), yapışkan ve plastik (yaş);

çok kireçli; yoğun saçak kök; belirgin dalgalı sınır.

A2 23-40 Sarımsı kahverengi (10YR5/4) yaş; killi tın;

orta, orta, yuvarlak köşeli blok; sert (kuru), dağılgan (nemli), yapışkan ve plastik (yaş); çok kireçli; 0.5-2 cm çaplı çakıllar; az yoğun saçak kök; belirgin düz sınır.

C1 40-51 Sarımsı kahverengi (10YR5/4) yaş; kumlıtın;

teksel; gevşek (kuru), dağılgan (nemli), yapışkan değil plastik değil (yaş); çok kireçli; 0.5-5 cm çaplı yoğun çakıllar; belirgin düz sınır.

Referanslar

Benzer Belgeler

8-Aşağıdakilerden hangisi Dünya’da nüfusun dağılışı üzerinde etkili olan doğal faktörlerden biri değildir? www.derscografya.com..

Özellikleri itibariyle tarımsal bütünlüğü olmadığı için ekonomik olarak tarımsal üretim yapılamayan ve/veya tarım dışı kullanılan araziler içerisinde kalmış;

 Bir toprağın kolloidal komplekslerinin içerdiği değişebilir bazların ( Ca, Mg, K, Na) katyon değişim kapasitesinin yüzdesi olarak ifade edilen miktarıdır. Değişebilir

Bu nedenle toprak suyunun hareketinde suyun potansiyel enerji içeriğinden çok toprak içindeki farklı bölgelerdeki enerjinin nispi düzeyleri önemli olmaktadır.. Tanımlamada suyun

Toprakta Madde Döngüsüne Katılan Ekolojik Gruplar Bitki Kalýntýlarý Organik Döküntü Faunasý Fauna Kalýntýlarý Dýþkýlar Bakteriler Mantar Mantar Kalýntýlarý

Etüd-Araştırma Servisi 2 Asgari tarımsal arazi büyüklüğü; üretim faaliyet ve girdileri rasyonel ve ekonomik olarak kullanıldığı takdirde, bir tarımsal arazide elde

 Drenaj sistemi kurulmamış ve fazla su ortamdan uzaklaştırılamamışsa, aşırı sulamayla taban suyu yukarı doğru harekete geçer, kılcal

Belirlenen arazi büyüklüğü, her türlü tarımsal üretime elverişli tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde iki hektar, dikili tar ım arazilerinde 0.5 hektar, örtü