• Sonuç bulunamadı

Başkanlık sistemi emekçiyi bitirdi REJİM RAPORLAŞTIRILDI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Başkanlık sistemi emekçiyi bitirdi REJİM RAPORLAŞTIRILDI"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tırmandırılan gerilim halkların aleyhine

TÜRKİYE-YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ

emek evrenseldir

G Ü N L Ü K

www.evrensel.net

Yıl: 21 Sayı: 7597 Fiyat: 3 TLFiyat: 3 TL

u u u

25 Haziran 2022 Cumartesi

ERKEKLİĞE GİRİŞ 101!

Şenay Aydemir’in yazısı s.10’da

Polislere işkenceden yargılama yolu

GEZİ direnişinin yıl dönümünde haber takibi yaptığı sırada polis- lerce darp edilen ve o dönem ga- zetemiz editörlerinden olan Er- dal İmrek hakkında AYM’nin verdiği ihlal kararının ardından ilk dava görüldü. 3 polis basın özgürlüğünü engelledikleri ve iş- kence yaptıkları gerekçesiyle yar- gılanabilecek. s.11

Kadına şiddete öfke suç oldu

KADINA yönelik şiddete, kadın ci- nayetlerine karşı 25 Kasım 2018’de sokağa çıkan 22 kadının yargılandığı duruşma dün görüldü.

Duruşma sonrası yapılan açıkla- mada “Bir kadını öldüresiye döv- mek değil, hakkına sahip çıkmak suç haline getirildi” denildi. s.3

Adalet isteyen bir göçebe: Pınar Selek

YARGITAYIN hakkındaki beraat kararını bozdu- ğu Pınar Selek Evren- sel’e konuştu, “Başlarda sürgün duygusunu ya- şıyordum, şimdi kendi- mi daha çok bir göçebe gibi hissediyorum. Ada-

let isteyen bir göçebe!” dedi. Selek, cezaevindeki gazeteciler ve seçilmişlerin çok sağlam durdu- ğunu da söyleyerek ekledi: “Bu duruş dışarıda di- renen insanlara da güç veriyor.” s.4

BİN SELMAN VE ERDOĞAN:

BİRBİRİNE VERECEK BİR ŞEY OLMADIĞI KONULARINDA TAM ANLAŞMA SAĞLAMIŞ!

İhsan Çaralan’ın yazısı s.3’te

Erdoğan’ın sözleri ile eleştiri: İBB’ye politik terör

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin 3. yıl dönümünde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Haliç Kongre Merkezinde Erdoğan’ı belediyecilik yaptığı 1995 yılındaki ’Merkezi hükümet İBB’ye adeta politik terör uygulamıştır’ sözleri ile eleştirdi ve ekledi: Bugüne nasıl da cuk oturuyor. s.7

REJİM RAPORLAŞTIRILDI

DİSK-AR, emekçilerin haziran 2018 ila haziran 2022 yılları arasında başkanlık rejimi altında yaşadığı kayıpları ra- porlaştırdı: Enflasyon yüzde 15’ten yüzde 74’e, dolar 4.8 liradan 17.4 liraya fırladı. Bedelini emekçiler alım güçle- rini kaybederek ödedi; asgari ücretin kişi başına gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 53’ten yüzde 37’ye geriledi.

ÜCRET ERİDİ İŞSİZLİK ARTTI

4 Asgari ücret döviz cinsinden 92 dolar geriledi.

4 Geniş tanımlı işsizlik oranı 5.4 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı 2.6 milyon arttı.

4 Emeğin milli gelir içindeki payı yüzde 37.8’den yüzde 31.5’e geriledi.

4 Başkanlık döneminde tüketici güveni dibe vurdu. s.5

Fotoğraf: Özlem Songül/Abayoğlu

OLASI BİR PROVOKASYON ENDİŞESİ

YUNANİSTAN ve Türkiye arasındaki yeniden yükseltilen gerilim iki ülke yönetimlerinin iç ve dış politikadaki çıkarları gereği olarak gö- rülürken Yunan kamuoyunda bir provokasyon endişesi de hakim.

EMPERYALİZME BAĞIMLILIK ARTIYOR

KONU hakkında görüştüğümüz Yunanistanlı gazeteciler sürecin iki halkın da yararına olmadığına işaret ederken, iki hükümetin de ABD-NATO çıkarlarına bağımlılığının artacağına dikkat çekiyorlar.

Seyit Aldoğan’ın haberi sayfa 9’da

Başkanlık sistemi emekçiyi bitirdi

Fotoğraf: Kişisel arşiv

İşçi, sendika hakkı için fabrikaya kapandı

GEBZE’deki Smart Solar işçileri daha iyi ücret ve çalışma koşulları için sendikalaşarak Birleşik Metal-İş’te örgütlendi. Buna engel olmak isteyen patronun engellerine işten atmanın eklenmesi bardağı taşıran damla oldu. Üç vardiyadan işçiler sendika hakları için fabrikaya kapandı. s.5

Fotoğraf: Hasret Gultekin Kozan/Evrensel

EFE RAKI’DA SENDİKALAŞAN

24 İŞÇİ İSTEN ATILDI s.5 SES ÜYESİ ARZU SERT GÖREVİNE İADE EDİLDİ s.5

ERTELENEN SANSÜR YASASI ERTELENEMEYEN SORULAR

Yücel Demirer’in yazısı sayfa 7’de

Fotoğraf: Evrensel

Fotoğraflar: Pixabay

Kovid ölümlerine TÜİK örtüsü

TÜİK yine ölüm verilerini yayımla- mayı erteledi. TÜİK’in yayımla- mama gerekçesini inandırıcı bul- mayan uzmanlar, “Salgında gizle- nen fazladan ölüm şüphesi güç- lendi, oysa doğru veriler iyi bir sağlık planlaması açısından son derece önemli” dedi. s.2

MARMARİS’TE ORMAN YANGINI KABUSU

Uzman eleştirisi:

Yangın çıktıktan sonra yangını söndürmeye odaklı adımların etkisiz kalması kaçınılmaz, uçak ve helikopterle yapılan müdahalelerin yetersiz

kalması bu yüzden! SÖNDÜ YANILGISI!

İLK anda yapılmadığı müddetçe uçak ve helikopterle alana git- miş olmanın yangını söndürme- de etkisiz kaldığını belirten İ.Ü Orman Fakültesinden Prof. Dr.

Doğanay Tolunay şunları söyle- di: O bölgede öğleden sonraları karaya doğru rüzgar şiddetle- nir. Sabah kontrol altına alın- mış gibi olan yangınlar bu ne- denle öğleden sonra hızla bü- yüyerek yayılıyor.

HİÇ DERS ALINMAMIŞ

GEÇMİŞ yangınlardan ders çıka- rılmamasını ve sadece uçak ve helikoptere odaklanılmasını eleştiren Tolunay alınması gere- ken önlemleri sıraladı: “Riskli bölgelerdeki sık ormanlarda seyreltme kışın yapılmalıydı, yerleşim alanlarının çevresinde- ki kuru yapraklar denetimli şe- kilde yakılmalıydı, yangının di- ğer cepheye atlamasını engelle- yecek şeritler açılmalıydı.” s.12

Fotoğraf: Mehmet Emin Mengüarslan/AA Fotoğraf: Mehmet Emin Mengüarslan/AA

İDAMDAN BAHSEDEN SOYLU, SARAY’DAKİ YEMEKTE ÇIKTI s.12

ARILARA YER KALMADI

GÜNLERDİR üstlerine kar yağar gibi kül yağdığını söyleyen bölge sakini Cemil Akyüz:

Turizm başta olmak üzere birçok geçim kaynağımız bitiyor. Arıcılık bitti, normal- de bu mevsimde arıların gelmesi gerekiyordu ama gelecek yerleri kalmadı. s.12

Bu anlayışla

Bu anlayışla

yangınlar sürer

yangınlar sürer

(2)

2 5 H a z i r a n 2 0 2 2

C u m a r t e s i

evrensel 2

haber@evrensel.net

haber

YAŞAMIN İÇİNDEN

Yollar su altında kaldı

BARTIN’da, 4 saatte metrekareye 15 kilog- ram yağmur düşerken, yollar sular altında kaldı, ev ve iş yerleri- nin alt katlarını su bastı. Rögarların taşması nedeniyle Bartın-Zonguldak, Bartın-Karabük yolu Çaydüzü Mahallesi üzerinde biriken suda araçlar güçlükle ilerle- di. Karayolları ve Bartın Belediyesi ekip- leri yollarda, su basan yerlerde çalışma baş- lattı. (BARTIN)

Çağrı merkezi dolandırıcılığı

KURDUKLARI çağrı merkezinden aradıkları mağdurlara kendilerini banka görevlisi olarak tanıtan ve banka bilgi- lerini elde ettiklerini 20 milyon lira dolandıran 33 şüpheli yakalandı.

İstanbul, Bursa, Aydın ve Ankara’daki şüphe- lilere yönelik operas- yonda 2 ruhsatsız tabanca, uyuşturucu madde, soğuk cüzdan ve çok sayıda dijital materyal ele geçirildi.

(İSTANBUL)

İtfaiyeciler kaza

yaptı

ZONGULDAK’ın Kozlu ilçesinde kontrolden çıkan itfaiye aracı bari- yerlere çarptı. 3 itfaiye erinin yaralandığı kazanın ekibin başka bir kazaya müdahale edip, döndükleri sıra- da yaşandığı belirtildi.

Kazada yaralanan 3 itfaiye eri, ambulans- larla Bülent Ecevit Üniversitesi

Hastanesine götürül- dü. İtfaiyecilerin sağlık durumlarının iyi oldu- ğu öğrenildi.

(ZONGULDAK)

Dereye düşen inek kurtarıldı

RİZE’nin Çamlıhemşin ilçesindeki yayla- da dereye düşen inek kurtarıldı. Islanan inek, yakılan ateşle ısıtıldı.

Çamlıhemşin ilçesine bağlı Avusor

Yaylası’nda

Muhammet Kesimal’ın ineği, su içtiği sırada dereye düştü. Suda 500 metre sürüklenen inek, çevredekilerin yardımıyla çıkartıldı.

Kesimal, yaktığı ateşle ineğini ısıtmaya çalıştı.

(RİZE) GÜNLÜK

evrensel

Günlük Yaygın Süreli Gazete

Bülten Basın Yayın Reklamcılık Tic. Ltd. Şti. Adına Sahibi:

Kürşat Yılmaz Genel Yayın Yönetmeni:

Fatih Polat

Yazı İşleri Müdürü:

Erdi Tütmez Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Görkem Kınacı Haber Müdürü:

Cem Şimşek

Yönetim Yeri: Adres: Mehmet Akif Ersoy Cad. Mehmet Çıbıkçı İş Merkezi No: 2 K: 2 İşyeri No: 21 Şirinevler/B.Evler-İSTANBUL Tel: 0212 909 48 01 Fax: 0212 654 15 04 Dağıtım: Turkuvaz

Dağıtım Pazarlama A.Ş. Banka Hesap No: Bülten Basın Yayın Reklamcılık Tic. Ltd. Şti.

TEB Yeşilköy Şubesi IBAN: TR83 0003 2000 0540 0000 2600 57

günlük

evrensel

’i bayinizde bulamıyorsanız Bayinin unvanını ve bayilik numarasını

dağıtım servisimize bildirin, gazetenizi bayinize ulaştıralım.

0.850 302 20 67 dagitim@evrensel.net

25 Haziran 2022 Cumartesi / Sayı: 7597

İSTİBDAT YASASI: SUS VE ÇÖK!

M

eclisteki sansür yasası iktidar partilerinin cüret edebildikleri ile yapabildikleri arasındaki farkı kapatmak için hazırlanmış görünüyor. Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlık ile ilgili gerçeğe aykırı bilgi yaydığı gerekçesiyle casuslukla, düzen bozuculukla suçlayabilme keyfiyetinin konuları da böylece genişletilmiş olacak.

Halk arasında panik ve korku yaymak ile ülke güven- liği, kamu düzeni, sağlık hakkında gerçeğe aykırı bilgi yaymak konusunun uzmanı mevcut iktidar olduğuna ve bu defalarca deneyimlendiğine göre, kamuoyu mesajı gayet açık aldı: Ben iktidarım suçlarım. Benim söylediğim gerçektir, tersi yalan!

Her seçim döneminde yerli otomobil yapıp doğal gaz bulmanın, aya yol kurduk dense inanacak kitle hayal etmenin, ‘bizi LGBTİ yapacaklar’ diye dezenformasyonu aşan rivayetler yaymanın ve hurafe pompalamak gibi dezenformasyon yöntemleri çeşitlenerek katlanacak. Bu yasa gerçek bilginin yayılmasını değil iktidar tarafından dile getirilmiş dezenformasyonu halk arasında korku ve panik yaymak saikiyle yasal bir kural haline getiriyor.

İçine ne koysalar alacak genişlikte bir torba bu.

Böyle olunca yasa sadece torbada değil sosyal med- yada da şişti. Kamuoyu haksız da değil. Ama zaten meram da bu, elle tutulamaz tanımlanamaz bir yasa yapmak. Neyin yasak neyin serbest olduğu konusunda yoğun bir belirsizlik yaratarak muhalefetleri ve söylemle- rini felç etmek. Hakkında tartışma yapılmasını sağlaya- rak yasa hakkındaki rivayetleri çoğaltmak ve yasanın da bir dezenformasyon ağı ile çevrelenmesinin yolunu açmak. Böylece Silivri tehdidini sıcak tutmak, güvensizlik yaymak.

Bu yeni bir yöntem değil elbette. Ama çıkan her yasayla, değişen her prosedür ile iktidar kendi hareket alanını belirsiz bir sınıra doğru genişletiyor. Kendisini kontrol altında tutan her direnç kaynağını kırıyor.

Nitekim gazetecilere yönelik son tutuklamalar da, bir kez daha asıl olanın suç değil suçlama olduğunu gösterdi.

Gazeteciler iktidarın gazetecilik tanımının dışında görül- dükleri için tutuklandılar.

Yeni yasa iktidar cüretinin imkanlarını çoğaltmak için var. Basın mensuplarının, haber kaynaklarının, haberin, yalan haberin tanımını kendi işine yarayacak biçimde son derece taraflı çizerek, farklı bir bilginin yayılım alanı- nı daraltmayı, mümkünse ortadan kalkmasını amaçlıyor.

Bu yasa doğal olarak halkın haber alma özgürlüğüne yönelik bir istibdat darbesi olarak görüldü. Fakat aslında bundan daha fazlası. RTÜK, Basın İlan Kurumu, Savcılık, dağıtım tekeli, sansür, para cezası, hakaret davaları vb.

akla gelen gelmeyen her türlü yöntemle, etkisi sayısın- dan daha fazla olan havuz dışı medya zaten can çekişir hale getirildi. Yasa bir adım daha atarak sıkı bir kontrol altında bu yayımların bir fikri örgütleme gücünü ortadan kaldırmaya odaklanıyor. Çünkü bu yayımlar varken ikti- dar dezenformasyonları, asparagasları, kendi kendini övmeleri yapanı gülünçleştiren bir saçmalıktan ibaret kalacak.

Diğer yandan sosyal medya, ne kadar şikayet ederse etsin, şimdiye kadar iktidar için hem bir çatışma alanı hem de işlevsel bir barometreydi. Parlamentoda etkili olamayan, iktidar ile müzakere kanalları, temsili organla- rı tıkanmış, mücadele alanları kuşatılmış emekçilerin herhangi bir uygulama karşısındaki nabzını ancak sosyal medyadan ölçebilen tekelci siyaset şimdi bundan da vazgeçmiş görünüyor. Hangi paylaşımın suç sayıldığının CB makamının veya İletişim Başkanlığının karar vereceği bir düzenleme ile tepkilerin sanal alemdeki ifadelerine kısıtlama getirilmesi anlık veya günlük plebisit kaynağı- nın gözden çıkarılması demek. Bu da halkın sosyal med- yadaki tepkisine bakarak siyasi ve ideolojik manevra yapma külfetinden kurtulmak anlamına geliyor.

Tek adam rejiminin önündeki süreçte (Artık ne kadar zamanı kaldıysa) ne meşruiyet derdi kaldı ne de kazı ürkütmeme.

Sözde, dezenformasyonu önlemek için hazırlandığı iddia edilen yasa taslağı iktidar hurafelerine itirazsız-e- leştirisiz geniş konfor alanı sağlamayı üstleniyor, bu belli.

Ama Seçim Yasası’nı değiştirmeden, giderek daha büyük bir tepki biriktiren toplumu susturmadan yönetemez hale gelen iki partili tek adam rejiminin, kendi ömrünü uzatmak için tuttuğu yolun sonuna daha gelmedik. Cüret edebilecekleri bundan daha fazlası.

Ya haber alma hakkının yanı sıra, kamuoyu oluştur- ma yeteneğindeki tepkileri susturulan sosyal medya kul- lanıcıları, örgütleyici gücü bastırılan gazeteler, siteler, medya mensupları… Kayyum atanınca üniversite bahçe- sinde rektöre sırtını dönerek, festivaller yasaklanınca meydanlarda festival şarkıları söyleyerek, şarkı yasakla- nınca hep birlikte şarkıyı söyleyerek… Dalgakıranı kurdu- lar şimdiye kadar. Halkın yaptığı da onun cüret edebile- ceğinin teminatı. Çünkü gayet açık ki faşizm muhalefetin çökertildiği yerde başlar. Yasanın pek de gizli olmayan hedefi tıpatıp bunu teyit ediyor. Ama burası da ayıptır söylemesi, gayet dinamik bir ülke.

Nuray SANCAR

MÝNERVANIN BAYKUÞU

nuraysancar@evrensel.net

Ankara: (Birkan Bulut) Karanfil Sokak, No: 11/16 Kızılay Tel: (0312) 4194480 Faks: 4194483 İzmir: (Özer Akdemir) Oğuzlar Mah. Gaziler cad. No: 133 D:701 Kapılar Tel: (0232) 4457020 Faks: 4845755 Adana: Cemal Gürsel Caddesi Ali Hikmet İş Hanı Kat:2 No: Tel-Faks: (0322) 3631016 Diyarbakır: Yenişehir Mah. Ali Emiri 5. Sokak Ademoğlu Apt. No: 8 D:

7 Yenişehir Tel: (0412) 2282613 Almanya/Köln: (Serdar Derventli) Tel: (0049) 2215108970-71 / 2219131271 Faks:

2219131269 Fransa/Paris: (Yıldız Eren) Tel: (0033) 148240473 Faks: 142469227 İngiltere: Tel: (0044) 2072758440 Faks:

(0044) 2072757245 İstanbul Baskı: Kuzey Veb Ofset San. Tic. Ltd. Şti Tayakadın Mah. Yassıören Cad. No:75/1 Arnavut- köy/İstanbul Tel: 0212 682 61 62 Adana Baskı: Arslan Güneydoğu Gazetecilik, Matbaacılık ve Kağıtçılık A.Ş. Yeni Doğan Mh. 2108 Sk. No: 18/A Yüreğir/ADANA Ankara Baskı: Arslan Güneydoğu Gazetecilik, Matbaacılık ve Kağıtçılık A.Ş. Saray Osmangazi Mh. Sütçü İmam Sk. 2108 Sk. No: 33 Pursaklar/ANKARA İzmir Baskı: Arslan Güneydoğu Gazetecilik,Matba-

acılık ve Kağıtçılık A.Ş. Metal İşleri San. Sit. 2. Cadde No.93 Kısıkköy, Menderes/İzmir Vural NASUHBEYOĞLU

İstanbul

T

ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), son iki yıldır ‘Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri’

raporunu yayımlamayı erteli- yor. TÜİK’ten yapılan açıkla- mada dün yayımlanması

planlanan ‘Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistik- leri’nin yayımlamasının ertelendiğini duyurula- rak ‘Hayat Tabloları, 2019-2021’ haber bülte- ninin de yayımlanması- nın erteleneceği belirtil- di. TÜİK, erteleme ge-

rekçesini ‘İdari kayıtlardaki çalışmaların devam etmesi’ olarak açıkladı. Uzman- lar ise her yıl düzenli olarak açıklanan verilerin salgınla birlikte açıklanmadığı-

na dikkat çekerek “Çünkü açıklarlarsa yalanları ortaya çıkacak” değerlendir- mesinde bulundu.

YALANLARI ORTAYA ÇIKMASIN DİYE…

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu Üyesi Güçlü Yaman, pandeminin başından beri Türkiye’de açıklanan günlük gerçek kovid-19 ölüm- lerinin yalan olduğunu hatırlatarak

“Şimdi de 2 yıldır toplam ölümler ve ne- denleri açıklanmıyor. Çünkü açıklarlarsa pandemide yayımladıkları ölümlerin ya- lan olduğu ortaya çıkacak” dedi. 2020 yı- lı için Sağlık Bakanlığının açıkladığı ko- vid-19 ölümlerinin 20 bin 800 ama Tür- kiye’nin yarısından elde ettikleri veriler- den fazladan ölümlerde aynı dönemde

ölümlerin 110 bin olduğuna vurgu yapan Yaman “Arada dağlar kadar fark var”

dedi.

NE HİKMETSE SALGIN SONRASI VERİLER DURDU

TÜİK’in verileri açıklamayı erteleme gerekçesinin de inandırıcı olmadığına işaret eden Yaman “Türkiye’de ölüm bil- dirim sistemi kullanılıyor. Bu da verileri toplamayı çok kolaylaştırıyor. Çünkü ül- ke genelindeki tüm ölümler buraya girili- yor. Ayrıca çok ilginç bir biçimde daha önce düzenli olarak açıklanan bu veriler ne hikmetse salgın başlandığından beri açıklanamıyor, sürekli bir sorun çıkıyor.

Bu da bir şeylerin gizlendiğini gösteriyor.

Sağlık Bakanı da Mecliste ‘TÜİK açıkla- dığında ölümlerin daha çok olduğu görü- lecek’ demişti. Ama TÜİK 2 yıldır ölüm istatistikleri yayımlamıyor” ifadelerini kullandı.

HALK TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ

Verilerin açıklanmasının salgının bo- yutunun daha iyi anlaşılması, kimler ne- den öldü sorularına cevap olacağına vur- gu yapan Yaman “Bu da salgına karşı çö- züm önerileri ve alınacak önlemler ko-

nusunda adım atılmasını sağlaya- caktı. Epidemiyoloji bilimi ve alandaki uzmanlar bu toplam

verilerden bir yol çizebilirdi.

Yani veriler bilinseydi salgı- na karşı daha kapsamlı ve iyi önlem alınabilirdi. Veri- ler, insanların salgının boyu- tunu bilmelerini ve ona göre önlem almalarını sağlayacak- tı, salgın bu kadar yayılmaya- caktı. Veriler açıklanmayarak in- sanlar adeta tuzağa düşürüldü. Öte yandan salgınlar çağı vurgusu yapılan

bir dönemde veriler geleceğe de ışık tutacaktı.

Fotoğraf: DHA

Pandemiyle birlikte ölüm istatistiklerini

yayımlamayı durduran TÜİK, açıklayacağını duyurduğu verileri yine erteledi. Uzmanlar,

verilerin salgının boyutu ve salgına karşı nasıl müdahale edileceği

açısından önemine dikkat çekerek “Açıklamıyorlar çünkü yalanları ve

fazladan ölümler ortaya çıkacak” dedi.

Kovid ölümlerine TÜİK örtüsü

Damla KIRMIZTAŞ Ankara

ENFEKSİYON Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr.

Esin Şenol Davutoğlu, salgının boyutuna dair de- ğerlendirme yapabilmek için veriye ihtiyaçları olduğunu belirterek “Radarlar açık ol- malı. Bütün verilerin merkezde olduğu bir dönemde hiç birimizin verilere eri- şememesi, verilerin üzerinin kapatıl- ması kabul edilemez. TÜİK de bunun bir parçası oluyor” dedi. Son dönemde

‘Salgın bitti’ havası yaratılsa sadece bazı belediyelerin verilerinden dahi geçen hafta 500 fazladan ölüm oldu- ğunu görüldükleri bilgisini veren Şenol “Bu da Türkiye’de kovidden ölümlerin sürdüğünü an- latıyor bize. Hekimler olarak etrafımızdaki her- kesten kovid vakası duyuyoruz. Kırık dökük olan veriler de toplam halinde önümüze getirilmiyor.

Maalesef kör karanlıktayız” diye konuştu.

PLANLAMA İÇİN BU VERİLER BİLİNMELİ

TTB Genel Sekreteri Vedat Bulut ise pandemide resmi olarak bildirilen

ölümlerden 270 bin fazla- dan ölüm olduğunu bil- diklerini dile getirerek

“Bu halk sağlığı uz- manları tarafından ko- layca hesaplanıyor.

Dünya Sağlık Örgütü de bu konuda TTB’yi doğru- ladı. Bu ölümlerin kaçı pandemi etkisiyle kaçı diğer etkilerle oluştu? İyi bir sağlık plan- laması için 2020 ve 2021 yılında ölüm nedenlerini bilmek gere- kir” dedi.

‘MAALESEF KÖR KARANLIKTAYIZ’

TÜRK Tabipleri Birliğinin (TTB) 74.

Kongresi Ankara Üniversitesi Tıp Fakül- tesi Abdülkadir Noyan Salonu’nda

“Emek Bizim Söz Bizim, Sağlıklı Bir Ge- lecek Ellerimizde” şiarıyla başladı.

Kongrenin açılışında konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şeb- nem Korur Fincancı, salgını değil algıyı yöneten iktidar nedeniyle maalesef çok sayıda insanı ve 500 meslektaşlarını kay- bettiklerini söyledi.

‘YOKSULLAR 2.5 KAT DAHA FAZLA ÖLDÜ’

74. kongrelerini yoğun eylem takvimle- rinin ardından yaptıklarını hatırlatan TTB Başkanı Şebnem Koru Fincancı,

“Eylemlerimize devam edeceğimizi hat- ta bu kongreyi de bir eylem alanına dö- nüştüreceğimizi söylemiştik. Bu tahriba- tın önünde durmamız gerekiyor” diye konuştu. Sağlık Bakanının itirafları ve kendilerinin belediyelerden edindikleri verilerden kovid ölümlerinin Bakanlığın açıkladığından maalesef 5 kat fazla oldu- ğunu söyleyen Fincancı, “Yürüttüğü- müz çalışmalarda salgında yoksul mahal- lelerdeki ölüm oranlarının orta ölçekli veya zengin mahalelerdekinden 2.5 kat daha fazla olduğunu gördük” dedi.

‘TURKOVAC VERİLERİ SUNULMADI’

İktidarın aylarca vaka sayılarını sakla- dığına da değinen Fincancı, “Turkovac aşısına dair tartışmaya sunulmuş hiçbir veri bulamadık. Aşılarla ilgili çok ciddi tartışmalarla karşı karşıya kaldık. mRNA aşılarının güvenilir olmadığını tartışmaya açtılar ve toplumda bu tartışma tereddüte yol açtı. Hâlâ vatandaşların hatırlatma do- zuna Sinovac ile devam

ettiğini görüyoruz” ifa- delerini kullanarak tüm bu bilgi kirliliğine rag- men aşıların insan ha- yatı için ne kadar önemli olduğunun gö- rüldüğüne vurgu yaptı.

Kıbrıs Türk Tabiple- ri Birliği Başkanı Dr.

Özlem Gürkut ise he- kimlerin emeklerinin karşılığını alacakları meslek onuruna yakışır düzenlemelerin yapıl- masını istediklerini dile getirdi. Gürkut’un ko- nuşmasının ardından

kongreye İntörn Hekim Utku Timuçin’in piyano dinletisiyle kısa bir ara verildi.

(Ankara/EVRENSEL)

‘Salgında 500 meslektaşımızı kaybettik’

AVRUPA’DA VAKALAR YENİDEN YÜKSELİŞTE

AVRUPA ülkelerinde kovid-19 vakaları yeniden artmaya başladı. Vakalar düşünce tedbirlerin gevşetildiği Avrupa’da son hafta- larda omicronun alt varyantları BA.4 ve BA.5’in yayılmasıyla hemen hemen tüm ül-

kelerde kovid-19 vakaları artışa geçti. Almanya Sağlık Bakanı, yaz dalgasının gerçekleştiğini ifade ederek salgında yazın va- kaların azalmayacağını söyledi.

23 Haziran’da 119 bin 360 yeni vaka tespit edilen Almanya’da haftalık 100 bin kişide görülen yeni vaka sayısı yüz binde 532.9 olarak kaydedildi. Yoğun bakımda yatanların sayısı yeni- den yükselişe geçti. Vaka sayı- ları Belçika ve Fransa’da da ar- tış gösterdi. Hollanda’da vaka sayıları bir önceki haftaya göre yüzde 36, İngiltere’de ise yüz- de 43 arttı. İspanya’da vaka sayıları şubattan bu yana en yüksek se- viyeye çıktı. (Berlin/AA)

Fotoğraf: Pixabay

Güçlü Yaman

Esin Şenol Davutoğlu

Tablo: AA

(3)

2 5 H a z i r a n 2 0 2 2

C u m a r t e s i

evrensel 3

haber@evrensel.net

haber

KISA... KISA

16 bin litre sahte içki yakalandı

İSTANBUL’da 2 kişinin sahte içki imal ederek içkili restoranlara ve eğlence mekanlarına satış yaptığı bilgisi üzeri- ne harekete geçen ekip- ler, yapılan çalışmalar sonucunda sahte içki imal edilen depoyu tes- pit ederek operasyon düzenledi. Depoya yapı- lan baskında, şüpheliler suçüstü yakalanırken, ünlü markalara ait 16 bin litre sahte içki ele geçirildi. (İSTANBUL)

Yol çökünce 14 eve

tahliye

URFA Atatürk

Mahallesi’nde belediye ekiplerince parke taş- larının onarımı yapılır- ken, yolda aniden çökme meydana geldi.

Ekipler, çukura girdik- lerinde ise metrelerce uzunlukta, Roma dönemine ait olduğu değerlendirilen tüneli fark etti. Sokaktaki çökme riski nedeniyle 14 ev ise tahliye edildi.

Çökme riskine karşı evlerin; komisyonun vereceği kararla kamu- laştırılıp yıkılabileceği kaydedildi. (URFA)

12 ilde IŞİD operasyonu:

12 gözaltı

ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı,

Suriye’deki çatışma bölgelerinde faaliyet gösteren IŞİD üyeleri ile ailelerine maddi kaynak sağladığı iddi- asıyla 18 kişi hakkında yakalama kararı çıkar- dı. Ankara merkezli 12 ilde yapılan operas- yonlarda 12 şüpheli gözaltına alındı. Diğer şüphelilerin yakalan- ması için de çalışmala- rın sürdüğü belirtildi.

(ANKARA)

Kocaeli’de 136 mülteci gönderildi

KOCAELİ’de Afganistanlı 272 göç- men hakkında yasal işlemlerinin tamamlan- masının ardından Afganistan’a gönderil- me kararı verildi. 136 göçmen, geri gönder- me merkezinden Cengiz Topel

Havalimanına getirildi.

Uçağa bindirilen göç- menler Afganistan’a gönderildi. Yarın da 136 göçmenin gönde- rileceği öğrenildi.

Böylece 27 Ocak tari- hinden itibaren Kocaeli’den 1989 göç- men sınır dışı edilmiş olacak. (KOCAELİ)

S

uudi Arabistan (SA) Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Ankara’ya gel- mesiyle gitmesi bir oldu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından proto- kol gereği Saray’ın kapı- sında karşılanan bin Selman, vücut hareketle- riyle memnuniyetini ifade etti. Erdoğan’la 2 saat

“baş başa” görüşüp, Arapça müzik eşliğinde yenen yemekten hemen sonra bu sefer protokol gereği olmayan biçimde

Erdoğan tarafından “Çok özel önem verilen bir kar- deş ülke lideri” muamelesi yapılarak uçağının kapısı- na kadar götürülerek uğurlandı!

Erdoğan-bin Selman görüşmesinin arkasından beklenen, bu tür görüşmelerin rutini olan iki liderin medyanın karşısına çıkarak, görüşmeler hakkında bilgi vermesi, gazetecilerin sorularını yanıtlamasıydı.

Ancak bu ziyarette bu rutin atlandı. Basına kısa bir bilgi metni verilmekle yetinildi!

Ve tabi bu rutinin atlanması karşısında herkesin aklına, Saray’ın tedrisinden geçmiş gazetecilerden böyle bir şey beklenmese de birisinin tutar da Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bir soru sorarak ziya- retin bütün büyüsünü bozar ihtimalini ortadan kal- dırılmak istenmesi geldi, gelmiş olmalı!

Çünkü bin Selman, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın vahşice katledilmesinin emrini veren kişi olarak ilan edilmiş, bu cinayetin baş sorumlusu olduğu bizzat Erdoğan tarafından ilan edilmiş, yandaş medyada yıllardan beri “Katil Prens” manşetleriyle hedef olmuştu!

2 SAATTE ERDOĞAN VE BİN SELMAN NELER NELER KONUŞMUŞ!

Bin Selman’ın 4-5 saatlik Ankara ziyareti, mayıs ayında Erdoğan’ın Riyad’a yaptığı iki günlük ziyaretin

de “iadesi”ydi. Üstelik Erdoğan’ın ziyaretinde karşı- lıklı kardeşlik, ezeli dostluk, ekonomik ve diplomatik ilişkilerin geliştirilmesinden söz edilmiş ama sonra- sında somut hiçbir adım atılmamıştı. Hele de Erdoğan’ın en azından bir “swap anlaşması” beklen- tisiyle ilgili bir sonuç çıkmamıştı.

Bu yüzden bin Selman’ın Ankara ziyaretinde Erdoğan, bir “swap anlaşması”, hatta Varlık Fonunda fiyatları üç otuz paraya düşmüş firmalardan birka- çını alması bekleniyordu. Ama görüşmenin ardından yayımlanan Türkiye-Suudi Arabistan ortak bildirisin- de, tıpkı Suudi Arabistan’daki görüşmede olduğu gibi somut bir adım atıldığına dair hiçbir şey söylenmedi.

Tersine; “Taraflar, bölgenin geleceğine hizmet etmek için tarihi kardeşlik temelinde iş birliğini geliştirerek sürdürme kararlılığını vurgulamışlardır”

gibi “suyuna tirit” bir girizgahla başlayan ortak bildi- ride, “Yeni bir iş birliği döneminin başlaması” vurgu- landı. Ama bildirinin en dikkat çekici yanı herhalde;

“Tarafların, enerji alanında, enerji verimliliği, elektrik, yenilenebilir enerji, inovasyon, hidrokarbon kaynakları için temiz teknolojiler, hidrojen de dahil, düşük kar- bonlu yakıtlar alanlarında iş birliği beklentilerini, enerji sektörü ve ilgili tedarik zincirlerinin yerelleştirilmesi…

yapay zeka, dijital teknolojiler ve akıllı şehirler alanla-

rında üretim ve yatırım ortaklıklarının geliştirilmesi konularında görüş birliğine varıldığı da vurgulandı”

denmesiydi. Böylece iki tarafın birbirine verebileceği hiçbir şeyin olmadığı konular alt alta yazılarak “Ne çok konuda anlaşılmış” havası verilmeye çalışılmıştır!

ANLAŞILAN TEK SOMUT ŞEY ‘YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLADIĞI’ İDDİASI!

Özetle açıklanan bildiriden anlaşılan iki tarafın hiçbir konuda somut bir anlaşmaya varmadıklarıdır!

Nitekim, görüşmeden sonra yandaş medyada görüşmeye dair haberlerde de “Şu konuda anlaşıldı”

diye somut bir şey söylenemediği için; yandaş med- yanın bu tarihi görüşme için öne çıkardığı ortak başlık, (Çoğu yandaş gazete haberi manşetten bile vermedi) “Türkiye ve Suudi Arabistan arasında yeni dönem” gibi renksiz, kokusuz ve şekilsiz oldu.

Haberin, Suudi medyasında da aynı başlıkla verilme- si elbette ki dikkat çekiciydi!

Oysa bu görüşmeden bir gün önce gittiği Mısır’da Sisi ile görüşen bin Selman’ın, “Kahire ve Riyad yöne- timleri arasında imzalanan 7.7 milyar dolarlık ekono- mik ve ticari anlaşmadan memnuniyet duydukları”

biçimindeki açıklama da dikkate alındığında, bu açıklamada bin Selman’ın Erdoğan’a mesaj verdiğini

söylemek herhalde aşırı şüpheci bir yorum olmaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Riyad ziyareti sonra- sında, Suudi üst düzey bir yetkiliye dayandırdığı ana- lizinde Guardian, Suudi yetkililerin bu ziyaretten duy- duğu memnuniyeti aktarırken, Suudi yetkilinin,

“Bizim ona ihtiyacımızdan daha çok onun bize ihtiyacı var ve o bizim ayağımıza geldi. Erdoğan bu duruşuyla milyarlarca dolarlık gelir kaybına uğradı. Bu yüzden ticaret koşullarını biz belirleyeceğiz” değerlendirmesi de Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin bugünkü halinin en açık ifadesidir.

SUUDİ-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ NATO ZİRVESİNE NASIL YANSIYACAK?

Nitekim Erdoğan ve yönetimi, bin Selman’ın ziya- retinden 5-10 milyar dolarlık bir “swap anlaşması” ve ekonomik konularda, örneğin Suudi Arabistan’ın Türkiye’den yapılan ithalata koyduğu fiili engellerin kaldırılması gibi somut adımlar bekliyordu. Ancak Suudi tarafı, tam tersine ayak sürümeyi, ağırdan almayı tercih eden bir tutum izliyor; Erdoğan’ın daha da sıkışarak bölgede atacağı adımlarda Suudi Arabistan’ın gözüne bakmadan adım atmayacağı bir çizgiye çekilmesini amaçlıyordu.

Kaldı ki bu ziyaretle bin Selman, temmuz ayında Riyad’a gelmesi beklenen ABD Başkanı Biden’a,

“Bakın, ben bölgede en büyük sorun yaşadığım Türkiye ile bile işleri yoluna soktum. Sizin stratejiniz doğrultusunda girişimlerde bölgenin lider ülkesi olmak için hazırız” diyecek bir imkanı yakalamıştır!

Kısacası bin Selman, gelinen aşamada bölgede kendisini güçlendirecek her şeyi elde ederken, bunu Türkiye’ye hiçbir şey vermeden yapmayı başarmış- tır!Bin Selman’ın ziyaretiyle Suudi Arabistan’dan ekonomik destek beklentileri boşa çıkan Erdoğan ise, 28-30 Haziran’da toplanacak NATO Madrid zirve- sine acil sıcak para ihtiyacı had safhaya çıkmış ola- rak gidecektir.

NATO zirvesinde Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini “veto” etme kararlılığını gösterecek mi yoksa bu vetosuna bir “fiyat” mı biçecek bunu da önümüzdeki hafta içinde göreceğiz.

HABERÝN ÝÇÝNDEN

İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

BİN SELMAN VE ERDOĞAN: BİRBİRİNE VERECEK BİR ŞEY OLMADIĞI KONULARINDA TAM ANLAŞMA SAĞLAMIŞ!

Adana’da göl manzaralı evler yoksul emekçilere çok görüldü

Volkan PEKAL Adana

ADANA’nın baraj gölü manzaralı Göl Mahallesinde evleri yıkılan yurttaşlar kentsel dönüşüm projesinin kendilerini evsiz bıraktığını belirterek mahallelerinin zenginlere verilmek üzere kendilerinden alınmasına isyan etti.

Adana’nın Çukurova ilçesinde baraj gölü manzaralı Göl Mahallesi, Adana Büyükşehir Belediye Meclisinin 2006 ve 2008 yıllarında aldığı kararlarla kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. Belediye ve TOKİ arasında protokoller imzalandı, 16.07.2009 tarihinde TOKİ Başkanlığı oluru ile gece kondu önleme bölgesi ilan edildi.

Belediye bu gerekçelerle bazı mülk sahipleri ile anlaşıp yıkıma başladı. Anlaşmak istemeyen yurttaşların evleri ise işgalci kabul edilip zorla yıkıldı. 2017’den itibaren boşaltılarak yıkılan bina sayısı yaklaşık 170.

Mahalle sakinleri ise 333 konuttan kendilerine bir daire bile verilmemesine tepki gösteriyor. Evi yıkılırken konuştuğumuz Ahmet Yanku, “Bu projede 333 tane konut olacak. Bize dediler ki 293 tanesi satıldı. Geriye 40 tane kaldı deniyor. Bize bir tanesini vermiyorlar. Bize ne de ev veriliyor? Bunun neden yapıyorlar?”

diye tepki gösterdi.

‘BABAM HASTANEDE, ÇIKINCA NEREYE GÖTÜRECEĞİM’

3 gündür belediyenin kurduğu taziye çadırının altında yattıklarını ifade eden Yanku,

“Bizi buraya attılar, ne haliniz varsa görün, dediler. Bunu halka nasıl yapıyorlar? Babam hastanede yatıyor, 15 gündür hastanede.

Hastaneden çıktığında ne olacak? Gariban halka hiçbir şey verilmiyor. Oradan, buradan getirdikleri zenginlere verecekler” dedi.

İzzettin Yanku isimli yurttaş, “Bu yapılan zulüm. Eşyalarımız sokakta. Başka bir şey yok.

Zulümdür bu. Ne büyüklerimiz bizi görüyor, ne de reislerimiz bizi görüyor. Boşuna

konuşuyoruz. 2010’dan bu yana burada bir kayıt yoktur diyorlar ama evlerimiz yıkılıyor.

Nasıl yok, görüyorsunuz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Her halde sokakta kalacağız?” dedi.

Öte yandan çarşamba günü evlerinin yıkılmasına direnen yurttaşlardan 9’u gözaltına alınarak polise mukavemet iddiası ile

mahkemeye sevk edildi. Savcılığın tutuklama talebi ile mahkemeye sevk ettiği 9 yurttaş adli kontrol uygulaması ile serbest bırakıldı.

Özlem Songül ABAYOĞLU İstanbul

K

adına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü 25 Kasım 2018’de kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine karşı soka- ğa çıkan kadınların yargılandığı dava dün İstanbul Adliyesi 36. Asliye Ceza Mahkemesinde başladı. 22 kadın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhale- fetten yargılanırken 22 kadından 2’si ayrıca polise mukavemet ve mala zarar vermekten yargılanıyor. Dün görülen, basının ve izleyi- cinin alınmadığı duruşmada 7 kadın ifade verdi. Bir sonraki duruşma 21 Ekim’de gö- rülecek.

Duruşmanın ardından 25 Kasım Kadın Platformu, adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama sırasında sık sık

“Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyo- ruz”, “Kadınları değil katilleri yargıla”, “Er- kek devlet şiddetine son” sloganları atıldı.

Basın açıklaması öncesi mahkeme süre- cinin nasıl geçtiğinden bahseden Feride Eray, “22 Kasım 2018’de yaptığımız eylem- den dolayı bize dava açıldı. Az önce mahke- me salonundaydık ve açıkçası hakimin tutu- mu da bize ne ile mücadelede ettiğimizi bir kere daha gösterdi. Hakim öncelikle aleni- yet ilkesine aykırı olarak duruşmayı izlemek isteyen arkadaşlarımızı ve basını içeri alma- yı keyfi bir biçimde reddetti. Daha sonra bir arkadaşımız 25 Kasım Kadına Yönelik Şid- detle Mücadele Günü’nün tarihini anlatır- ken hakim, sözünü kesti ve sadede gelmesi- ni istedi. Yani hakim savunma hakkına en- gel olmaya kalkıştı” diye konuştu.

Basın açıklamasını okuyan Tuğçe Özçe- lik, “Davanın amacının bizi yıldırmak, mü- cadeleden caydırmak olduğunu iyi biliyoruz.

Ama bizim mücadelemiz hayatlarımız için, eşit ve özgür nefes almak için, bizi sömüren, baskılayan, ikincil kılan bu düzeni değiştir- mek için! Vazgeçme ihtimalimiz yok” dedi.

‘YÜRÜYÜŞÜMÜZ 17 YIL GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ CADDEDE ENGELLENDİ’

Erkek egemen düzene isyan edildiği için bugün adliye kapısı önünde beklediklerini belirten Özçelik, “25 Kasım 1960’da Domi- nik Cumhuriyeti’ndeki Trujillo diktatörlüğü- ne karşı mücadele eden üç kız kardeşin, Mi- rabal kardeşlerin askerler tarafından teca- vüz edilerek öldürülmesi üzerine Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Müca- dele Günü haline gelen 25 Kasım, bugün Türkiye’de polis şiddeti ve davalarla engel-

lenmeye çalışılıyor. İstanbul’da 25 Kasım 2006 tarihinden beri her yıl İstiklal Cadde- si’nde, erkek-devlet şiddetine karşı eylem düzenleniyor. 25 Kasım 2018’de ise yürüyü- şümüz 17 yıl boyunca gerçekleştirildiği cad- dede engellendi, kadınlar bu engelleri tanı- madı ve bundan neredeyse 4 yıl sonra orada bulunan kadınlara dava açıldı. Bu dava bu- gün, 30. Onur Haftası’nın ve iki gün sonra gerçekleşecek olan 20. Onur Yürüyüşü’nün yasaklandığı; faşist, İslamcı, paramiliter ya- pılar tarafından tehdit edildiği, her türlü ka- dın düşmanlığı, homofobi ve transfobinin devlet eliyle körüklendiği bir ortamda ger- çekleşiyor” diye konuştu.

‘YILLARDIR YAPTIĞIMIZ EYLEM SUÇ DEĞİL HAKKIMIZ’

“Haksız ve hukuksuz olan 25 Kasım 2018 günü orada bulunan biz kadınların, transla- rın o caddede yürüme ısrarı değil, karşımız- da bulunan polis barikatıdır” diyen Özçelik, kadınların şiddete karşı yürümesinin, eylem yapmasının suç değil hakları olduğunu ifade etti. İstanbul Sözleşmesi gibi kadınları şid- dete karşı koruyan uluslararası bir sözleş- meden bir gecede çekilme kararıyla, yüksek yargının erkek şiddetini meşrulaştıran tutu- muyla durumun daha vahim hale geldiğine değinen Özçelik, “Daha geçen gün Cemal Metin Avcı adlı katil, Pınar Gültekin’i yaka- rak ve beton dökerek öldürmesine rağmen haksız tahrik indirimi aldı. Orhan Munis’in Hatice Kaçmaz’a evlilik teklifi etmeye ‘ya

reddederse’ diye 20 cm’lik bıçakla gitmesi tasarlama değil ‘anlık hiddet’ sayılabildi. O zaman soruyoruz: Erkeklerin istemediği bir şey yaptığımız anda öldürülmemizin meşru sayıldığı bir ülkede bizim sokakta eylem yapmamız mı ‘hukuka aykırı?’ Bunu kabul etmemiz mümkün değil” diye konuştu.

“2018’deki yürüyüşe ilişkin bugün dava açan devletin belli ki katilleri engellemekle, erkek şiddetini önlemekle uğraşmadığı için epeyce boş vakti var” ifadelerini kullanan Özçelik, açıklamasında “İçişleri Bakanlığı- nın, polisin, hakimin, savcının görevi hayatı için mücadele eden kadınların, transların, pazar günü sokakta olacak olan LGBTİ+- ların önünü kesmek değil, ayrımcılığa uğra- mamızı, öldürülmemizi engellemek” dedi.

‘SUSMAYA DA İTAAT

ETMEYE DE NİYETİMİZ YOK’

Ama bugün öyle bir koşulda yaşıyoruz ki Onur Yürüyüşü yasak, 8 Mart yasak, 25 Ka- sım yasak, haber yapmak yasak, tweet at- mak yasak; ama kadınları öldürmenin baha- nesi olabilir, erkek adalet tarafından mazur görülebilir” diyen Özçelik, sözlerini şu şekil- de tamamladı: “Yani bir kadını öldüresiye dövmek değil, hakkına sahip çıkmak suç ha- line getirildi. Bizim bugün yargılanmamız da tam da bunun ifadesidir. Bunun karşısın- da susmaya da, itaat etmeye de niyetimiz yok. Bu sene de hem 25 Kasım’da hem di- ğer günlerde erkek-devlet şiddetine karşı sokaktayız!”

KATİLLERE HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ, ŞİDDETE KARŞI ÇIKAN KADINLARA DAVA:

‘Kadına şiddet değil

karşı çıkmak suç oldu’

25 Kasım’da katılan kadınların yargılandığı davanın duruşmasında yapılan açıklamada; “Erkeklerin

istemediği bir şey yaptığımız anda öldürülmemizin meşru sayıldığı bir ülkede bizim sokakta eylem yapmamız mı ‘hukuka aykırı?” diye soruldu.

Fotoğraf: DHAFotoğraf: DHA Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Fotoğraf: DHA

Fotoğraf: Özlem Songül Abayoğlu/Evrensel Fotoğraf: AA

(4)

YARGITAYIN HAKKINDAKİ BERAAT KARARINI BOZDUĞU SELEK, EVRENSEL’E KONUŞTU

Adalet isteyen bir göçebe

2 5 H a z i r a n 2 0 2 2

C u m a r t e s i

evrensel 4

haber@evrensel.net

röportaj

Fatih POLAT

T

ürkiye, belki paylaşanın bile unut- tuğu bir sosyal medya mesajı nede- niyle politikacıların, gazetecilerin ve daha da geniş bir kesimin kon- jonktürel nedenlerle, geriye doğru kazı yapılarak mahkum edildiği bir ülke olma- yı konuşurken, yıllar önce takip eden gazete- ciler olarak herhalde birçoğumuzun unuttuğu bir dava ile yeniden yüz yüze kaldı. Bir süre- dir yurt dışında yaşayan ve şu anda akademik çalışmalarını Fransa’da sürdüren Sosyolog Pı- nar Selek’in hakkında Mısır Çarşısı davasında 8 yıl önce verilen beraat kararı Yargıtay tara- fından bozuldu. Gerekçesi henüz açıklanma- yan karar, Anadolu Ajansı’nın bir haberi ile duyuruldu. Konuştuğumuz Pınar Selek, kara- rın hukukla bir ilgisi olmadığını belirtirken kendisini “Adalet isteyen bir göçebe!” olarak tanımlıyor. Ülkesini özlediğini ifade ediyor ve dört yıl önce yayımlanan romanına atıfla, “İyi ki ben de bir cümbüşçü karıncayım” diyor.

Epey eski bir dava olduğu için bir hatırlatma ile başlayalım. 24 yaşından küçük olanlar daha dünyaya gelmemişti. 1998 yılında Mısır Çarşı- sı’nda gerçekleşen patlama sonucu 7 kişi yaşa- mını yitirmiş ve 127 kişi yaralanmıştı. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, bu olaya dair yargı- landığınız davada 2014 yılında beraatinize ka- rar vermişti. Bu dördüncü beraatti. Ancak 8 yıl sonra Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu beraat kararını bozduğunu öğrendik. Yıllar sonra bu haberi duyduğunuzda neler hissettiniz?

Gece yarısı telefonla duydum... 24 yıldır bir kabusun içinde yaşasam da, ülkemiz toptan kabusa gömülmüş olsa da, çok şaşırdım. Bu kararı beklemiyordum. Patlamanın gaz kaça- ğından olduğuna dair üç adet bilirkişi raporu- na, polisin olay yeri inceleme raporunda “Bu patlamanın bombayla ilgisi yok” diye yazması- na ve görevli polis amirinin mahkemede net olarak “Patlama gaz kaçağından kaynaklan- mıştır” demesine rağmen bu karar alındı. Üs- telik bu konuda benden tek bir ifade alınma- dı, soru bile sorulmadı. Yalnız Abdulmecit O.

isimli bir kişinin işkence altında verdiği ama mahkemede reddettiği “Beraber yaptık” ifa- desine dayanılarak dava açıldı. Hiç tanımadı- ğım bu şahıs benimle birlikte beraat etti ve onun beraati kesinleşti, çünkü savcı onun ifa- desi doğrultusunda sadece benim beraatime itiraz etti... Son beraatimden 8 yıl sonra, bera- atim ömür boyu hapis cezasına dönüşüyor.

Nasıl bir gerekçeli karar yazabileceklerini me- rakla bekliyoruz.

19 Aralık 2014 günü dördüncü beraatinizi Fransa’da haber aldığınızda, kararı arkadaşla- rınızla kutlarken şöyle demiştiniz: “Beraatlere alışığım. Acaba bir ay sonra biz tekrar bekleye- cek miyiz, önceden diyorduk ki üç beraatten son- ra, şimdi dört beraatten sonra diyecek miyiz, de- meyecek miyiz bilmiyorum.” Maalesef şimdi dör- düncü beraatin bozulmasını konuşuyoruz. Avu- katlarınızla kararı dair konuştunuz mu?

Evet, babam yanımda. Tesadüfen beni ziya- rete gelmişti. Kararı beraber öğrendik. Yakın bir zamanda Fransız barosunda seminer ver- diği için, buradaki avukatlar hemen yanımıza geldiler. Dolayısıyla karardan sonra hızla hem Türkiye’deki hem de Fransa’daki pek çok avukatla sürekli diyalog halindeyiz. Kesin olan şu… Bu kararın hukukla hiçbir ilgisi yok.

Gerekçeli karar geldikten sonra daha çok şey söyleyeceğiz.

‘İYİ Kİ BEN DE

BİR CÜMBÜŞÇÜ KARINCAYIM’

İki kez beraat verilen Gezi’ye dair üçüncü bir Gezi davası ile tutuklamaların gerçekleştiği, 16 Kürt gazetecinin tutuklandığı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na eski sosyal

medya paylaşımlarından ceza verildiği, HDP hakkında kapatma davasının gündemde olduğu bir döneme geldi sizin davanıza dair karar. Tab- lo böyle olunca, birçok kişi de dönemin siyasi ru- hu ve yargı pratikleriyle uyumlu bir karar olarak okudu. Bundan sonraki sürece dair neler söyler- siniz?

Tabii ki bu skandal diğerleriyle son derece bağlantılı. Benim davam bu hükümetten önce başladığı için, ülkemizdeki siyasal krizin çok daha uzun bir tarihi olduğunu gösteriyor ve Mısır Çarşısı davası bu krizin sürekliliğine pa- ralel olarak, hukuki alanda alınan beraatlere rağmen, bugüne kadar sürdü. Ve sonunda, duruşmalara dahil olmayan bir mercii tarafın- dan mahkumiyetle sonlandırılmak istiyor. Ya- ni mahkumiyet bu dönemde geliyor. Yani si- yasal krizin en derinleştiği, en ufak bir muha- lefetin iktidar yapısında aşırı bir korku yarat-

tığı, muhaliflerin hukuksuzca, hunharca ceza- landırıldığı bir dönemde. Ama tüm bunlar çok uzun sürmeyecek. Cezaevindeki, sürgün- deki aktivistler, gazeteciler, seçilmişler çok sağlam duruyorlar. Bu duruş dışarıda direnen insanlara da güç veriyor. Korkuyu egemen kı- lamadıkları için, direniş büyüyor, daha da ya- ratıcı, kontrol edilemez bir hale geliyor. Üste- lik her şeye rağmen, yeni bir dünya yaratmak için gerekli olan hayal gücümüzü de büyütme- yi başarıyoruz. Üstelik, neşeyle, şarkılarla...

“Geççek..” derken yeniyi yaratıyoruz. Hiç durmadan. Ben bu dönüşümün içinde doğru tarafta olduğum için çok mutluyum. Son ro- manımda yazığım gibi : “ Dünyanın iyice ka- rardığı yıllardı. ama şiir kendine yol buluyordu ve cümbüşçü karıncalar çoğalıyordu”(Cümbüş- çü Karıncalar, İletişim, 2018). İyi ki ben de bir cümbüşçü karıncayım.

‘ADALET BİZİM ESERİMİZ OLACAK’

Sizin davanız etrafında güçlü bir dayanışma- nın örgütlendiği davalardan biri olarak hafıza- larda. Bozma kararının ardından Hâlâ Tanığız Platformunun yaptığı açıklama da zaten bu ger- çekliği teyit ediyor. Davanızın sonraki sürecine dair bir mesajınız, çağrınız var mı?

Bu haksızlığa karşı sonuna kadar mücadele edeceğim, edeceğiz. Uğradığımız saldırılar gü- zel şeyler yaptığımızı ispat ediyor. Devam, di- yorum... Adalet bizim eserimiz olacak.

‘HAYATIM TRENLERDE GEÇİYOR’

Bizim kuşaklar sizi sosyolog olmanızın yanı sıra feminist dergi Amargi’nin kurucu editörle- rinden biri ve gazeteci-yazar olarak tanıyor. Ki- taplarınız Türkçe, Almanca, İtalyanca, İspanyol- ca, Yunanca, Ermenice ve Fransızca olarak ya- yımlandı. Bir dönemdir de yurt dışında yaşıyor- sunuz. Arada aldığınız çeşitli ödüllere dair ha- berler gündeme geliyor. Yurt dışındaki hayatınız- dan biraz bahsedebilir misiniz, neler yapıyorsu- nuz?İki yıllık Berlin hayatımdan sonra, Fran- sa’ya geldim. Burada, zaten her şeye rağmen devam etmiş olduğum sosyoloji çalışmalarımı daha iyi koşullarda sürdürebildim. Halen, üni- versitede, sosyoloji bölümünde öğretim üyesi- yim ve buradaki kırmızı çizgilere dokunan, sı- nırlar, göç politikaları, Çingeneler, yeni sö- mürgecilik mekanizmaları, yabancı seks köle- leri gibi konularda araştırmalar yapıyorum.

Roman, masal, hikaye, siyasal metinler yazı- yorum, pek çok dilde yapılan çeviriler sayesin- de sürekli birbirinden çok farklı dünyalara gi- rip çıkıyorum. Feminist, antimilitarist, anarşist pek çok kolektifin üyesiyim. Son yıllarda mü- cadelemizi ve örgütlenmemizi politik, kültürel ve sosyal sınırları aşarak örgütlemeyi daha iyi başarıyoruz. Yani şu anda hayatım trenlerde geçiyor! İlk başlarda sürgün duygusunu yaşı- yordum, şimdi kendimi daha çok bir göçebe gibi hissediyorum. Adalet isteyen bir göçebe!

Virginia Woolf, biz kadınların ülkesi yok, tüm dünya bizim ülkemiz, diyordu. Çünkü sı- nırların çizildiği savaşlara biz katılmadık…

Yani o sınırların neresinde olduğumuz çok önemli değil. Tabii dostlarımı, alıştığım sokak- ları, benim bir parçam olan ve hâlâ benden bir parça taşıyan ülkemi çok özledim. Olsun.

Artık kocaman bir ülkeyiz. Kendini adalet mücadelesinde yaratan rengarenk bir ülke!

“Cezaevindeki, sürgündeki aktivistler, gazeteciler, seçilmişler çok sağlam duruyorlar. Bu duruş dışarıda

direnen insanlara da güç veriyor. Korkuyu egemen kılamadıkları için, direniş büyüyor, daha da yaratıcı,

kontrol edilemez bir hale geliyor.”

ÇEYREK ASIRLIK BİR DAVA

9 TEMMUZ 1998 günü İstanbul’daki Mısır Çarşısı’nda bir patlama meydana gelmiş, 7 kişi yaşamını yitirmiş, 127 kişi de yaralanmıştı.

Patlamadan iki gün sonra Sosyolog Pınar Selek gözaltına alınmış ve kriminal laboratuvar raporunun bom- ba bulgusu olmadığını belirtmesine karşın, Pınar Selek örgüt suçlamasıyla DGM askeri hakimliğince tutuklan- mıştı. Olay, iktidara yakın yayın yapan gazetelerde henüz davası bile görülmeden Selek’e ilişkin hüküm verici sıfatlarla birçok kez haber oldu.

Emniyet bomba uzmanlarının olay yeri inceleme raporu da patlamaya bombanın yol açmadığı sonucuna varmış olmasına rağmen Abdülmecit Öztürk polise verdiği ifadede Mısır Çarşısı’nı bombalama eylemini Selek’le birlikte gerçekleştirdiklerini öne sürmüştü. Öztürk, daha sonra bu ifadenin işkence altında alındığını ifade etti.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 2006 yılında gördüğü davada “Patlamaya bombanın mı yoksa LPG’nin mi neden olduğunun kesin tespitinin yapılamadığı” gerekçesiyle Pınar Selek hakkında beraat kararı vermişti. Yar- gıtay 9. Ceza Dairesi ise beraat kararını bozdu ve eylemin 765 sayılı TCK’nin 125. maddesinde tanımlanan “dev- let güvenliğine karşı suç” oluşturduğuna hükmederek, Selek’in bu madde kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, dairenin kararına itiraz etmesi üzerine dosya, Yargıtay Ceza Genel Ku- ruluna geldi. Ancak Kurul, 2010 yılında Başsavcılığın itirazını reddetti. Beraat kararları ve herhangi bir yeni delil sunulmadan beraat kararlarının bozulmasıyla devam eden yargılama süreci sonunda İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 Aralık 2014’te sanıkların atılı suçu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yetecek ölçüde kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine karar verdi. Bu Selek için davadaki dördüncü beraat kararı idi. Ancak Anadolu Ajansı 21 Haziran 2022’de, 8 yıl önce verilen son beraat kararının da bozulduğunu ve gerekçesinin daha sonra açıklanacağını duyurdu.

“Şu anda hayatım trenlerde geçiyor! İlk başlarda sürgün duygusunu yaşıyordum, şimdi kendimi daha çok bir göçebe gibi hissediyorum. Adalet isteyen bir göçebe!”

Fotoğraflar: Kişisel arşiv

ADANA Alevi Platformu, Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için Yaşar Kemal Kültür Merkezi Özgürlük Anıtı önünde basın açıklaması düzenleyerek Sivas anmasına çağrı yaptı. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Ote- linde gerçekleştirilen katliamın 29’uncu senesi yaklaşırken otel önünde yapılacak anma etkinlik- lerine de çağrı yapan Adana Alevi Platformu, katliamda hayatını kaybeden aydın, sanatçı, ga- zeteci ozan ve yurttaşları andı.

Açıklamayı Adana Alevi Platformu Dönem Sözcüsü Sıtkı Keskin okudu. Katliam’ın planlı güçler tarafından gerçekleştirildiğini ifade eden Keskin, “Katliam, demokrasiyi eşitliği özgürlüğü

toplumsal inançsal ve kültürel farkındalıkları yok sayıp bunları düşman bilen tek tip ulus, tek tip yurttaş yaratmaya çalışan zihniyettir ve o zihni- yetin ürünüdür” dedi.

29 yıldır Sivas Katliamı için adaletin sağlan- madığını ifade eden Keskin, “Adalet talebimiz devam etmektedir, adalet talebimizle beraber Madımak Otelinin utanç müzesi olarak yeniden düzenlenmesi ve bu katliama sebep olanların ge- rekli cezaya çarptırılmaları önceliğimizdir. Katli- amın 29. yılında demokratik, özgür, eşit, halkla- rın kardeşçe bir arada yaşadığı bir ülke mücade- lemiz devam ediyor ve devam edecek” dedi.

(Adana/EVRENSEL)

‘Madımak’ta yaşamını yitirenler için adalet’

Fotoğraf: Evrensel Fotoğraf: Evrensel

(5)

2 5 H a z i r a n 2 0 2 2

C u m a r t e s i

evrensel 5

haber@evrensel.net

haber

S

mart Solar patronunun, işçi- lerin sendikalaşmasını engel- lemek için bir işçiyi işten at- ması bardağı taşıran damla oldu. İşçiler sendika hakları için fabrikaya kapandı.

Gebze’deki Smart Solar işçileri, Bir- leşik Metal-İş Gebze 1 No’lu Şubede örgütlenmeye başladığından itibaren çeşitli baskılarla karşılaştı. İşçiler ço- ğunluğu sağlamalarına rağmen baskılar bitmeyince bir süre çeşitli eylemler yaptı. Patronun son olarak bir işçiyi iş- ten atması üzerine işçiler kendilerini fabrikaya kapattı.

Önceki gece iki vardiyada çalışan iş- çiler kendilerini fabrikaya kapatırken, dün sabah diğer vardiyada çalışan işçi- ler de eyleme katıldı. Sabah vardiyaya gelen işçiler önce sloganlarla fabrika gi- rişine geldi, ardından fabrika içerisinde bekleyen arkadaşlarının yanına gitti.

Öte yandan patronun çağrısıyla fab- rikaya çevik kuvvet ekipleri de geldi.

İşçiler fabrika içindeki eylemlerini

sürdürürken dışarıda da işçilerle da- yanışma devam etti. 12 Mayıs’tan bu yana sendikal hakları için mücadele eden Asen Metal işçileri, kendileri gi- bi sendika mücadelesi veren Smart Solar işçileri için fabrika önünde gel- di. İçerideki işçiler de kapı önüne çı- karak slogan attı.

‘PATRONLAR

YARGIYA HÜKMEDER!’

Birleşik Metal-İş tarafından yapılan açıklamada, işçilerin 6 ay önce anaya- sal haklarını kullanarak sendikalaştık- ları ve fabrikada toplu sözleşme yetki- sinin alındığı ifade edildi. Ancak pat- ronun süreci uzatmak için yetkiye iti- raz ettiği belirtilen açıklamada, “Bu süre zarfında, şirket yetkilileri işyerin- de çalışanlara çeşitli baskılar uyguladı- lar. Bu baskılarda, davaların yıllarca süreceği, bu süre zarfında şirketin ka- ğıt üzerinde iflas gösterebileceği, üre- timi başka yerlere taşıyabileceği söyle- nerek ‘Gelin bu işten vazgeçin’ çağrı-

ları yapıldı. Hatta bir şirket yetkilisi iş- çilerin bulunduğu bir grupta ‘İktidara yakın patronlar yargıya çok kolay hük- meder’ deme cüretini bile gösterebil- di” ifadeleri kullanıldı.

‘TOPLU SÖZLEŞME

GÖRÜŞMELERİ BAŞLASIN’

Şirket yönetiminin, bu yöndeki çaba- larından birinin de bir işçiyi gerekçesiz biçimde işten çıkarması olduğunu belir- ten Birleşik Metal-İş, “Sendikamızın örgütlenmesinde diğer arkadaşları gibi öncülük yapan üyemizin işten çıkarıl- ması Smart Solar işçilerinin sendikalaş- ma hakkına karşı yapılan bir saldırıdır.

Üyelerimiz bu saldırıya demokratik tepkilerini göstererek tüm vardiyalarda fabrikayı terk etmemişlerdir. Talebimiz açıktır. Smart Solar’da sendikalaşma üzerindeki tüm baskılar kaldırılmalıdır.

İşten atılan üyemiz derhal işbaşı yap- malıdır. Sendikamız ile işveren arasın- da toplu iş sözleşmesi görüşmeleri baş- lamalıdır” dedi. (Gebze/EVRENSEL)

İZMİR Menderes Organize Sanayi Bölgesinde yer alan 150 işçinin çalıştığı Distile (Efe Rakı) fabrikasında 24 işçi sendikalaştıkları için işten atıldı.

Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş İzmir 7 No’lu Şube üyesi işçilerin fabrika önün- de yaptığı açıklamaya Türk-İş Ege Böl- ge Temsilcisi, Türk Metal İzmir Şube Başkanı, Demiryol-İş İzmir Şube Baş- kanı, Tekgıda-İş 3 ve 7 No’lu şube yö- neticileri, örgütlenme uzmanları ve Öz Gıda-İş üyesi işçiler de katıldı.

Burada açıklamayı okuyan Tekgı- da-İş 7 No’lu Şube Başkanı Ömer Ata- bay, Efe Rakı’da yetkiyi almalarının ar- dından üretim azalması, küçülme gibi gerekçelerle işten atmaların başladığını ifade etti. Aralıklarla 24 işçinin işten atıldığını ifade eden Atabay, ayrıca 3 iş- çiye 1 kamera düşecek şekilde fabrika içinin kameralarla donatıldığını aktardı.

‘ATILAN İŞÇİLERİ GERİ ALIN’

Efe Rakı yönetiminin, bilinçli olarak yetkisiz mahkemeye itiraz ettiğini ve süreci uzatma yolunu seçtiğini dile geti- ren Atabay, “Efe Rakı yönetimine son kez barış elini uzatıyoruz. İşçilerin ana- yasal haklarına saygı duyun. İşten çı- kartılan işçileri bir an önce işbaşı yap- tırmanızı istiyoruz. Aksi durumda mü- cadelemizi büyüteceğimizi, tüm alanla- rın eylem alanlarımız olacağını belirti-

yoruz” dedi.

Türk-İş Ege Bölge Temsilcisi Hay- rettin Çakmak da “Atılan işçileri geri alın. Gelin toplu iş sözleşmemizi bağıt- layalım” dedi.

Tekgıda-İş Örgütlenme Uzmanı Suat Karlıkaya da mücadele vurgusu yapar- ken, sendikalaştıkları için işten atılan ve direnişlerini sürdüren Lezita işçileri- ni de selamladı.

Evrensel’e konuşan Efe Rakı’dan atılan işçilerden bir kadın, eşiyle birlik- te çıkarıldığını ifade etti. İşçi, fabrikaya

sendikanın girmesiyle birlikte baskıla- rın arttığını belirtirken, başka bir işçi bir şişeyi bahane ederek işten çıkarıl- dıklarını dile getirdi. İşçi, “Makinenin yapacağı işi bize yaptırmaya çalıştılar.

Bir yandan küçülme diyorlar ama bir yandan alımlar sürüyor” dedi.

Öz Gıda-İş üyesi işçiler de “Tüm iş- çilerin örgütlü olmasını istiyoruz. Haklı mücadelelerinde yanlarındayız. Örgüt- süz işyerleri de sendikalı olmalı, gücü- müzü göstermemiz gerekiyor” dedi.

(İzmir/EVRENSEL) TEK adam rejiminin emekçilere

ekonomik yansımalarına ilişkin araş- tırma yapan DİSK-AR, hazırladığı ra- porda emekçilerin haziran 2018 ila ha- ziran 2022 yılları döneminde ciddi ka- yıplar yaşadığını vurguladı.

DİSK-AR’ın “başkanlık rejiminin dört yıllık bilançosu” başlığıyla yayım- ladığı rapora göre 4 yıllık sürede TL, dolar ve avro kurları karşısında ciddi bir şekilde değer kaybetti. 2018 hazi- randa 4.8 TL olan dolar kuru 2022 ha- ziranda 17.4 TL’ye, 2018 haziranda 5.5 TL olan avro ise 2022 haziranda 18.3 TL’ye yükseldi. 2018’de 1603 TL olan asgari ücret 2022 yılında 4 bin 253 TL olarak belirlendi. Aradan geçen dört yılda asgari ücret yüzde 156 artmış ola- rak görünse de haziran 2018’de asgari ücret 336 dolar iken 2022’de 245 dola- ra geriledi. Yine haziran 2018’de 292

avro iken haziran 2022’de 233 avroya geriledi. Başkanlık sisteminde asgari ücret 91.8 dolar ve 58.9 avro azaldı.

ASGARİ ÜCRET PULA DÖNDÜ

2018 mayısta açlık sınırı 1686 TL ve yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. O dönem asgari ücret açlık sınırının yüz- de 95.1’i, yoksulluk sınırının yüzde 28.8’iydi. 2022 mayısta açlık sınırı 5 bin 557 TL ve yoksulluk sınırı ise 19 bin 220 TL oldu. 2022 mayısta asgari ücret açlık sınırının yüzde 72.9’u, yok- sulluk sınırının ise yüzde 22.1’i oldu.

Haziran 2018’de dar tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 444 bin ve dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 10.7’ydi. Nisan 2022’de dar tanımlı işsiz sayısı 409 bin artarak 3 milyon 853 bine ve dar ta- nımlı işsizlik oranı ise 0.6 puan artarak

yüzde 11.3’e yükseldi. Geniş tanımlı işsizlik ise haziran 2018’de 5 milyon 506 binken, nisan 2022’de 2 milyon 601 bin artarak 8 milyon 107 bin oldu.

Böylece geniş tanımlı işsiz sayısı yüzde 47.2 artmış oldu.

ENFLASYON FIRLADI

Resmi enflasyon yüzde 15.4’ten yüz- de 73.5’e, gıda enflasyonu yüzde 18.9’dan yüzde 91.6’ya yükseldi. Yani enflasyon yüzde 161 ve gıda enflasyo- nu yüzde 207 arttı. Üstelik bu oranla- rın resmi oranlar olup baskılandığı bili- niyor.

2017 yılında kişi başına GSYH’nin yüzde 53’ü olan asgari ücretin haziran 2022 itibarıyla yüzde 37 seviyesine ge- rilediği tahmin ediliyor.

Başkanlık rejiminde emeğin milli gelir içindeki payı düştü. 2018 birinci

çeyreğinde GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7.4 büyümüştü.

2018 birinci çeyreğinde GSYH içinde iş gücü ödemeleri (emek payı) yüzde 37.8 ve net işletme artığı/karma gelir (sermaye payı) ise yüzde 44.4 oranın- da paya sahipti. 2022’nin birinci çeyre- ğinde ise GSYH bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7.3 oranında gerçekleşti. 2022 birinci çeyrekte emek GSYH’den yüzde 31.5 oranında pay alırken sermayenin payı yüzde 47.6 ol- du. Emeğin büyümeden aldığı pay 6.3 puan azalırken sermayenin aldığı pay 3.2 puan arttı.

Haziran 2018’de 200 puan üzerin- den 90.6 olan tüketici güveni haziran 2022’de 63.4’e geriledi. Bu durum hal- kın ekonomiye güvenmediğini ve gele- ceğe ilişkin karamsar olduğunu gösteri- yor. (EKONOMİ SERVİSİ)

Tek adam rejimi emekçiyi bitirdi

Fotoğraf: Kateryna Babaieva/Pexels

Ramis SAĞLAM İzmir

ÜYESİ olduğu sendikanın çağrısı üzerine pandemi sürecinde yaşamını yitiren sağlık emekçilerini anmak için katıldığı eylem gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırılan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hastanesinde gö- revli Sözleşmeli Hemşire Arzu Sert göreve iade edildi.

SES üyesi Arzu Sert, SES İzmir Şu- besinin çağrısıyla katıldığı eylem ge- rekçe gösterilerek görevden alınmış, SES İzmir Şubesi ise konuyla ilgili hu- kuki süreç başlatmıştı. 5. İdari Dava Dairesi Sert’in lehine karar verdi.

SES İşyeri Temsilcisi Günseli Uğur ile birlikte hakkında açılan soruştur- mada “Ülkenin birliğini, devletin bü- tünlüğünü bozmakla, darbe yapmaya teşebbüs etmekle” ve “Sağlık emekçi- lerinin hayatını tehlikeye atmakla”

suçlandıklarını söyleyen Arzu Sert,

“Meslek hayatının üçüncü haftasında açığa alındım. Açığa alınmam yetme- miş olmalı ki SGK’den çıkışım verile- rek, ekonomik ve sosyal haklarından mahrum bırakıldım” dedi.

‘MÜCADELEDEN VAZGEÇMİYORUZ’

DEÜ Rektörlüğü soruşturmanın altıncı ayında, 15 Mayıs 2021 tarihli sözleşmesi olduğu halde “Geriye dö- nük haklarını vermeyerek” yeni bir sözleşmeyle işe başlaması teklif edilen Sert, hukuki süreci sürdürme yolunu seçti. Kendilerine yaşatılan bu süre- cin, sağlık hizmetlerindeki çöküşten, sağlık emekçilerine ve halka ödetilme- ye çalışılan faturanın çok küçük bir kesiti olduğunun altını çizen Sert,

“Halkın sağlık hakkı, nitelikli sağlık hizmetleri ve insanca bir yaşam için sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ola- rak sendikal mücadeleden vazgeçmi- yoruz” diye konuştu.

Sendikal faaliyetlerin suç sayılarak engellenmeye çalışıldığını vurgulayan SES İzmir Şube Eş Başkanı Erkan Batmaz da “Açılan soruşturmalarla, yaratmak istedikleri korku iklimini üye ve temsilcilerimiz üzerinde baskı unsuru olarak kullanmak istemelerini bir kez daha boşa çıkardık” dedi.

Pandemi sürecinde engellenebilir nedenlerden dolayı 500’den fazla sağlık emekçisinin yaşamını yitirdiği- ni hatırlatan Batmaz, “Sendikamız üyelerine açılan soruşturmalar aslın- da, pandeminin seyrini ekonomik çı- karlar uğruna, halk sağlığını tehdit ederek yaptıkları her hatalı kararın karşında durmamızın soruşturması- dır” diye konuştu.

ANKARA Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bulunan, filtras- yon sitemleri üreten Mikropor fabri- kasında sendika-

laştığı için işten atılan işçilerin sa- yısı 20’ye çıktı.

İşçilerin Türk Metal’de örgütlen- dikleri fabrikada, patron işçilerin sendikadan vaz-

geçmesi için işten çıkarma yoluna git- ti. Gelişmelerle ilgili açıklama yapan Türk Metal Ankara Şube Başkanı İb- rahim Biçer, işten atılan işçi sayısının 20’ye ulaştığını bildirdi. Aradan iki hafta geçmesine rağmen patronun gö-

rüşmeyi kabul etmediğini belirten Bi- çer, işten atılan işçilere de oyun oy- nandığını söyledi. İşten atılan işçilerle

görüşmesi için fab- rikaya ara bulucu getirildiğini anlatan Biçer, “O da işiniz uzar, yıllar sürer di- yerek imza attırmış.

Normalde ara bulu- cunun tarafsız böl- gede görüşmesi la- zım ama burada iş- verenin adamı gibi davranmış. Onun hakkında da suç duyurusunda buluna- cağız. Sabah ve akşam vardiyalarında eylemlerimize devam ediyoruz” dedi.

(Ankara/EVRENSEL)

SMART SOLAR İŞÇİLERİ SENDİKA HAKKI İÇİN FABRİKAYA KAPANDI

‘Baskıdan vazgeçin hakkımızı tanıyın’

Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel

Efe Rakı’da sendikalaşan 24 işçi işten atıldı

SES üyesi Arzu Sert görevine iade edildi

Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel

‘HUKUKSUZLUK TESCİLENDİ’

SENDİKA önlüğüyle katıldığı pande- mide yaşamını yitiren sağlık emekçileri- ni anmak için yapılan eyleme yönelik soruşturmanın her açıdan hukuksuz ve keyfi olduğunu söyleyen Avukat Hasan Hüseyin Evin de “Üniversite rektörlüğü açıkça hukuksuzluğu sürekli hale getir- miş, bu uygulamaların hepsi de yargı önünde lehimize sonuçlanmış, yaşanan hukuksuzluk tescillenmiştir” dedi. 

DEÜ Rektörünün ve hastane yöneti- minin sendikaları ancak kendisinin izin verdiği kadar çalışma yapabilecek kuru- luşlar olarak gördüğünü belirten Evin,

“DEÜ hastane yöneticileri ve Rektör Nük- het Hotar hakkında birkaç defa sendika adına ‘Görevi kötüye kullanma’ ve ‘Sendi- kal hakların kullanılmasını engelleme’

suçlarından suç duyurusunda bulunduk.

Ancak YÖK Kanunu’ndaki özel hüküm nedeniyle soruşturma izni verilmedi. Bu- nun üzerine itirazımız nedeniyle dosya Danıştaya gitti. Şu an hastane başhekimi ve olay tarihindeki başmüdür hakkında soruşturma devam ediyor” dedi.

Arzu Sert’e uygulanan işlemin Türki- ye’de ilk kez olduğunun altını çizen Evin,

“Hastane yönetimi ve rektörlük sözleş- meli hemşirenin sözleşmesini usulsüz bir şekilde geçici olarak görevden uzak- laştırma suretiyle sonlandırarak SGK’ye çıkış bildiriminde bulunarak suç işledi.

SGK ise kendilerine tüm mevzuatı da hatırlatarak çıkış bildiriminin yasaya ay- kırı olması nedeniyle iade edilmesi ve SGK primlerinin işverenden tahsil edil- mesi talepli dilekçemize rağmen usul- süz işlemi uygulayarak suç işledi” dedi.

Mikropor’da işten atılanların sayısı 20’ye çıktı

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

Referanslar

Benzer Belgeler

Krizin üstesinden gelebilmek için, şu ana kadar alınan önlemlerin tümü, sadece, stratejik önemi olan ekonomik sektörlerin, kamu hizmetlerinin, doğa ve enerji

Bu makalede, YOnetim Bilgi Sisteminin ne olup ne olmadrfmr ortaya koymak agsmdan, tincelikle sistem yaklagrm ve bilgi sistemleri kavramlar ele ahnacaktrr.. Konuya iligkin

Bu çal›flmada 2008 y›l›ndan itibaren Web of Science taraf›n- dan indekslenmeye bafllanan Türkdermin internet üzerin- den ulafl›labilinen 1999-2007 y›llar›

Dünyan›n en büyük memelilerinden olan ‹spermeçe balinalar›n› 1800’lü y›llardan beri avc›lar için en de¤erli ganimet yapan özellik, “ispermeçe organlar›”,

Patients who have p-thalassem ia trait, in contrast to those who have iron deficiency, typically have an increased number of red cells that are sm aller than

Türk devlet te~kilat~n~n ~slam âleminde kuvvetli ve bariz tesirler yapmas~, bilhassa, Büyük Selçuki Devleti'nin kurulu~undan sonrad~r: Abbâsi halifele- rini nüfuzlar~~ alt~na

Oysa o ser­ gi için özellikle İstanbul’a gelen Ürdün Saray Na­ zırı Raad bin Zeyd’i ve Fahrelnissa Hanım’m Fi­ listin kökenli güzel öğrencisi Hint

Türkiye, dinamik bir süreç olan demokrasinin kendiliğinden bir çırpıda gerçekleşmediğini, ısrarlı bir mücadele gerektirdiğini ve bu süreçte dış dinamiklerin