• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne geçerken Mersin'de eğitim

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne geçerken Mersin'de eğitim"

Copied!
162
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

ORTA ÖĞRETİM ve SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI TARİH ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

OSMANLI DEVLETİ’NDEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE

GEÇERKEN MERSİN’DE EĞİTİM

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF.DR. RAMAZAN TOSUN

HAZIRLAYAN AHMET NALCI

044215011006

(2)

ÖNSÖZ

Zaman itibariyle eğitimin ehemmiyetinin iyice anlaşıldığı ve bu alanda ciddi yatırımların yapıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık, devletler en önemi önceliğini eğitime vermekte, iyi yetişmiş, kendini tahsilinde ispatlamış ve vatan ve millet için çalışacak bir nesil adına plan ve proje üretmenin sancısını çekmekteler.

Geçmişe baktığımızda da dünyada güç dengesini ellerinde bulunduranlar hep eğitime kıymetler üstü kıymet vermiş, önemli makamlara getirecekleri insanlara daha küçük yaşta iken kabiliyetlerini geliştirmeleri için mükemmel bir eğitim vermek istemişlerdir. Mesela Osmanlı Devleti’ne baktığımız zaman en güçlü devirleri eğitimin en haki manasıyla verildiği dönemlerdir.

Günümüz eğitimine bakıldığında ise fevkalade aşamaların geçildiği görünmektedir. Bununla beraber tam manasıyla her şeyin rayına oturduğundan, öğrencilerin gerçekten her yönüyle eksiksiz yetiştiğinden ise maalesef bahsedemeyiz. Anlaşılacağına göre eğitim arayışları hiçbir zaman bitmeyecektir.

Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyet’ine geçerken her alanda önemli değişiklikler ve yenilikler oldu. Bundan en fazla etkilenen kurumların başında da eğitim gelir. Mersin’de yaptığım ön çalışma burada da önemli gelişmelerin olduğunu görme fırsatı elde ettim. Tabi Mersin’deki gelişmeleri iyi anlayabilmek için o dönemde ülke çapında neler olduğunu da iyice analiz etmek gerekir ki bu tez de bilhassa Cumhuriyet dönemine girerken eğitimdeki durumumuz hakkında da bilgi mevcut. Döneme yön veren Atatürk’ün eğitim hakkındaki düşünceleri ve yaptıklarının kısa bir değerlendirmesi de yine tezin ayrı bir zenginliği. Cumhuriyetle birlikte Mersin’de görülen gelişmenin benzerinin Türkiye genelinde olduğu da ayrı bir gerçek. Bu çalışma ile birlikte;

Osmanlı’dan Türkiye’ye eğitim adına kalan neler vardı, bu yönüyle Mersin’de durum ne idi;

Cumhuriyet ile birlikte hangi okullar açıldı ve bunları açılmasında kimler etkili oldu; Cumhuriyet’in ilk yıllarında öğrenci-öğretmen dengesi istatistik olarak dengeli miydi;

Halkevlerinin faaliyetleri nelerdi ve ne gibi bir fonksiyon üslenmişti;

Yabancı okulların durumu ne idi, farklı çalışmaları var mıydı?... gibi sorular cevabını bulacaktır.

(3)

Bu mühim konunun bundan önce ciddi bir şekilde araştırılmayışı beni bu mevzuyu seçmeye teşvik eden en önemli sebepti. Bu tezle beraber “Mersin ve Eğitim” adına önemli bir boşluğun doldurulacağına inanıyorum. Konunun asıl merkezi Mersin iken Mersin’in şu anda en büyük ilçeleri olan Silifke ve Tarsus’a dair de bulabildiğimiz kadar malumat eklemeye çalıştık. Zira bazı dönemler itibariyle bu ilçeler Mersin’den daha fazla ilerlemeler göstermiş.

Osmanlı’da Meşrutiyet Devrinde eğitime büyük bir önem verildiğini biliyoruz. Mersin’de ilk açılan ilkokullara baktığımızda bunların hemen hemen Meşrutiyet sonrasına denk geldiğini görüyoruz. Kayatepe İlkokulu, İleri İlkokulu, İnönü İlkokulu bunların en başında geliyor.

Mersinliler ilk liselerine geç sayılabilecek bir zamanda kavuşmuşlardır. Bu lise 1945-46’da, dönemin valisinin ismiyle açılan Tevfik Sırrı Gür lisesidir. Daha öncesinde ise ortaokul düzeyinde – Mersin, Silifke, Tarsus’ta olmak üzere - okullarla idare edilmektedir. Mersin’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitimde mesleki anlamda bir gelişme göremedik. Bu yönüyle hem meslek okullarını hem de sanat okullarını araştırmanın kapsamı dâhiline alamadık. Ayrıca diğer kurumlar yönüyle de sıkıntılar da yok değil. Tezin bir bölümü de Mersin’de eğitimin gelişmesi sırasındaki meselelerden oluştu.

Mersin eğitiminde ehemmiyetli bir yet tutan diğer bir kurum da Halkevi’dir. Açtığı okuma, biçki-dikiş kursları, resim sergileriyle, yapılan önemli toplantılarla, verilen konferanslarla şehrin eğitim ve kültür yönüyle nabzını tutmuştur. Tez de bu konuyla alakalı fevkalade doyurucu bilgiler bulmak mümkün.

Yabancı okullardan özellikle Tarsus Amerikan Koleji, mühim simaları yetiştirmesi ve misyonerlik yaptığı şeklindeki tartışmalarla devamlı gündeme gelmektedir.

Veri arama yönüyle Mersin’de çok fazla belge bırakıldığını söylemem oldukça zor. Ankara’daki Milli Kütüphane’de bulunan Maarif Salnamelerinde Osmanlı’nın son dönemine dair bazı bilgilere ulaştım. O dönemde Adana’ya bağlı olan Mersin Sancağı’nda eğitim adına çok da büyük gelişmelerden bahsetmek kolay değil. Bununla birlikte okullarda yaptığım görüşmelerden kayda değer sonuçlara ulaştım. Ayrıca dönemin yerel gazete ve dergilerinde araştırmama kaynak teşkil edecek önemli haberlere ulaştım. Bilhassa Yeni Mersin Gazetesinden çokça istifade ettim.

(4)

Son olarak, hem okulları ziyaretim esnasında, gazete ve dergi araştırmalarımda bana yardımcı olan idarecilere ve tez hazırlarken yol gösteren hocalarıma şükranı bir borç biliyorum.

Ahmet NALCI KONYA 2007

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ... ii

İÇİNDEKİLER... vii

TABLOLAR... vii

GİRİŞ ...1

I. BÖLÜM: OSMANLI SONA ERERKEN MERSİN'DE EĞİTİM………...3

I. I ) İlk Öğrenim...10

I. II. ) Orta Öğrenim ...15

I.III ) Medrese...23

I. IV ) Gayri Müslim ve Yabancı Okullar ...27

II. BÖLÜM: CUMHURİYET'İN İLK YILLARINDA TÜRKİYE'DE EĞİTİME VERİLEN ÖNEM ...33

II.I. Milli Mücadele DönemindeEğitim ...33

II.II. Atatürk'ün Eğimci Kişiliği ...36

II.III. Atürk'ün Eğitim Alanında Yaptıkları ...41

II.III.I. Tevhid-i Tedrisat ...42

II.III.II. Yeni Türk Alfabesi...44

II.III.III. Yeni Tarih Anlayışı ...44

II.III.IV. Türkçe Üzerine Çalışmalar ...45

II.III.V. Halkevleri ...46

II.III.VI. Ünversite Reformu ...46

III. BÖLÜM:CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA MERSİN’DE İLK ÖĞRENİM ...49

III.I. İlk Öğrenimin Gelişimi ...49

III.II. Mersin'de İlk Açılan İlkokullar ...54

III.II.I. Kayatepe İlkokulu ...54

III.II.II.İleri İlkokulu ...55

III.II.III. Tarla Mektebi ...56

III.II.IV. Necatibey İlkokulu ...56

III.II.V. Gazipaşa İlkokulu ...57

III.II.VI Kurtuluş İlkokulu...58

(6)

III.II.VIII. Cumhuriyet İlkokulu ...59

III.II.IX. Çankaya Mektebi...61

III.II.X. Yanık Mektep ...62

III.II.XI. Tarsus Türkocağı İlkokulu ...63

IV. BÖLÜM: CUMHURİYET'İN İLK YILLRINDA MERSİN'DEORTA ÖĞRENİM ...64

IV.I. Mersin Ortaokulu...64

IV.II. Silifke Ortaokulu ...68

IV.III. Tarsus Ortaokulu...69

IV. IV. Mersin’de İlk Lise: Tevfik Sırrı Gür...69

V. BÖLÜM: MERSİN’DE YABANCI OKULLAR ...73

V.I. Yabancı Okulların Misyonu ve Gelişimi………..73

V.II. Tarsus Amerikan Koleji………..79

VI. BÖLÜM: CUMHURİYET’İN İLK YILLARINDA MERSİN’DE EĞİTİM VE ÖĞRETİMDEKİ MESELELELER……….85

VII. BÖLÜM: MERSİN’NDE HALKEVİ ...92

VII.I. Halkevi Faaliyetleri ...95

VII.II. Mersin Halkevi'nde Kutlamalar ...96

VII.III. Halkevi Şubeleri ve Faaliyetleri ...100

VII.III.I. Dil, Tarih ve Edebiyat Şubesi ...100

VII.III.II. Güzel Sanatlar Şubesi...101

VII.III.III. Temsil Şubesi ...102

VII.III.IV. Spor Şubesi ...104

VII.III.V. İçtimai Yardım Şubesi ...105

VII.III.VI. Halk Dersanaleri ve Kursları Şubesi...107

VII.III.VII. Kütüphanecilik ve Neşriyat Şubesi ...108

VII.III.VIII. Köycülük Şubesi ...110

VII.III.IX. Müze ve Sergi Şubesi...111

SONUÇ...116

ÖZET ...119

SUMMARY...120

BİBLİYOĞRAFYA ...121

(7)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo (1): Mersin Sancağı’ndaki İptidailer(1901) 13

Tablo (2): 1321(H) tarihili Salnamede Mersin İptidai okulları 14

Tablo(3): Mersin’de Rüştiye Mektepleri 17

Tablo (4): 1316 Maarif Salnamesi'ne Göre Rüştiye Mektepleri 19

Tablo (5): 1903 Maarif Salnamesi’ne göre Mersin’ de Rüştiyeler 20

Tablo(6): Maarif Salnamelerine Göre Mersin Sancağı’nda Medreseler 27

Tablo (7): 1903 yılı Mersin'de gayrı Müslim okulu 31

Tablo (8): 1903 yılı Mersin'de Yabancı Okullar 32

Tablo (9): 1923’te Mersin ve Silifke Vilayetlerinde Okul-Öğretmen ve Öğrenci

Durumu 51

Tablo (10): 1923’ten 1933 yılına kadar Mersin’de okul-talebe ve öğretmen sayıları 51

Tablo (11): Mersin’de Kent ve Kır İlkokullarında Öğrenci Sayısı 54

Tablo (12): Kayatepe İ.Ö.O. öğrenci öğretmen durumu 55

Tablo (13): 1938–1950 arası İleri İlk okulu Mezuniyet Durumları 56

Tablo (14): 1934-50 arası Cumhuriyet İlköğretimi mezuniyet durumu 60

Tablo (15): Mersin’de Ortaokul, Öğrenci ve Öğretme Sayıları 64

Tablo (16): Okulun, 1923–1933 dönemi öğrenci mevcudu 65

Tablo (17): 1942–43 Öğretim Yılında Mersin Ortaokulu 67

Tablo (18): 1942–43 Öğretim yılında Silifke Ortaokulu 68

Tablo (19): 1942-43 Öğretim Yılında Tarsus Ortaokulu 69

Tablo (20): Mersin’de Lise, Öğrenci ve Öğretmen Sayıları 72

Tablo (21): 1927-32 yılları arasında Amerikan Okullarının Durumu 78

Tablo (22): Tarsus Amerikan Koleji 1938-39 Ders Dağıtma Çizelgesi 83

Tablo (23): Tarsus Amerikan Koleji, 1942-43 Öğretim Yılı Öğretmen-Öğrenci Durumu 84

Tablo (24): Halkevleri ve Halkodalarının Yıllara Göre Sayıları 113

(8)
(9)
(10)

GİRİŞ

XVII.yy. dan XIX. yüzyıla kadar Avrupa devletlerinin üstünlüğünü yalnız askeri sahada gören ve mesafeyi kapatmak için, askeri müesseseleri Batı ilim, teknik ve eğitim tarzına göre ıslah etmeyi yeterli bulan Osmanlı devlet adamları; I. Mahmut ve Tanzimat devirlerinde, Batı’nın her alanda üstünlüğünü kabul ederek, devletin bütün müesseselerinde ıslahat yapmak ihtiyacını hissetmişlerdir. Ne var ki ilk önce ıslahatın veya yeniliğin hangi alanlarda yapılması gerektiği hususunda bir plan, program ve düşünceye sahip değildiler. Ancak ıslahatçılar, uzun zaman ulema ve onun kontrolü altında bulunan halkın tepkisine yol açacak; asırların meydana getirdiği, fakat hayatiyetini kaybetmiş kültür, eğitim, hukuk ve diğer sosyal müesseselerde ve bunların toplumda yarattığı yaşayış ve düşünce tarzında değişiklik ve yenilik yapacak köklü tedbirler almaya teşebbüs etmeliler. Bu yüzden eğitim ve öğretim alanında XIX. yüzyıl‘ın ikinci yarısına kadar ciddi hiçbir yenilik hareketine girişilmemiştir.1

II. Mahmut dönemi eğitim adına ciddi manada gelişmelerin olduğu bir devirdir. Bu dönemde Türkçe okuma-yazmayı daha küçük yaşta öğretebilmek için Rüştiye mektepleri (1839), Rüştiye düzeyinde olan ve öncelikle sivil memur yetiştirmeyi amaçlayan II. Mahmut’un mahlası adli olduğu için bu adı olan “Mekteb-ı Maarif-i Adliye(1839), yine rüştiye düzeyinde olan ve gerek halka gerek memur olacaklara yanlışsız yazı yazabilme, bir konuyu kaleme alabilme öğretimi yapmak üzere Mekteb-i Ulum-i Edebiye(1839) açılmıştır.2 Tophane’de Tophane Mekteb-i Harbiyesi açıldı. Mızıka-i Hümayun Mektebi ise Donizetti Paşa organizasyonu ile 1835’te hizmete girmiştir.

II. Mahmut’un eğitim konusunda attığı en önemli adım, erkek çocuklarının sıbyan mekteplerine devam etmesini sağlayan fermanıdır.3 Böylece; ilköğretim zorunlu hale gelmiştir.

II. Mahmut (1808 – 1839) döneminin son on beş yılında, yabancılarla ilişkiler ve Avrupa usullerine yönelmeler her geçen gün önem kazanmaya başlamıştır. 1829 – 1830’lu yıllarda 150 Müslüman çocuğun Avrupa’ya öğrenime gönderilmesine karar verilmiştir. 1834’ten itibaren ise Viyana, Paris ve özellikle Londra’ya gittikçe artan sayıda askeri

1 Bayram Kodaman, Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi, TTK. , Ankara, 1991, s. 1

2 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, İstanbul , 1999, s. 127

3 Necdet Sakaoğlu, Osmanlıdan Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2003, s. 57 – 59

(11)

öğrenci ve genç subay gönderilmiştir. Avrupa’da okuyanlar, dönünce önemli görevler üstlenmişler, yararlı hizmetlerde bulunmuşlardır.4

Tanzimat Devri’nde eğitim reformlarında düşünülen konu, sadece yeni okullar açmak ve bütün ülkede eğitimi yaygınlaştırmak değil, aynı zamanda eğitimin kalitesini yükseltmekti. Gerçi Türkiye’de eğitim reformları XVIII. yy. ın ortalarında başlamıştı. Fakat bunların pek çoğu İstanbul’a ait kalmamıştı.5

Tanzimat maarifin getirdiği yeniliklerin başında “mektep” denen kurumun salt İstanbul için gerekli olmadığı, ülkenin her yanında eğitime muhtaç çocuklar ve gençler bulunduğu gerçeğinden hareketle, önce büyük vilayet merkezlerinde olmak üzere taşrada da okullar açılması gündeme gelir. Aslında, eğitimin yaygınlaştırılması ilkesi de bir Tanzimat düşüncesidir.

Kızların eğitimi, sıbyan mekteplerinin ıslahı usul-i atika denen eski öğretim metotlarının yerine usul-i cedide (modern eğitim) metotlarının benimsenmesini, idadiye, sultani, darülmuallim denen, öğretimin rüştiyeden sonraki aşamaların açılması bu dönemdedir.

4 . Akyüz, a.g.e. , s. 133 – 134

5 . Cahit Yalçın Bilim, Türkiye’de Çağdaş Eğitim Tarihi (1739 – 1876) , Anadolu Üniversitesi Yayınları,

(12)

I. BÖLÜM: OSMANLI SONA ERERKEN MERSİN’DE EĞİTİM

Tanzimat’a girilirken ülkedeki eğitim; her ikisinin de kaynağı olan, taşrada ve İstanbul’da “dine dayalı” eğitim ile; İstanbul’la sınırlı Batı örneği eğitimdi. Medreseler, taşrada bütünüyle geri ve sönük manzaralar yansıtıyordu. İstanbul’dakiler ise 17. yüzyıldaki düzeyin de gerisinde ve bağnazdı. Batı kurumlar ise askeri ağırlıklı okullardı. Böyle bir durumda Abdülmecit’in, gelişmenin gerçekleşmesi, gerek alim gerek dünya işlerinde bilgisizliğin giderilmesine bağlı; bilimlerin ve fenlerin öğretileceği sanayi okullarının kurulmasını en öncelikli işlerden saymaktayım, demesi Meclis-i Vala’yı bir eğitim programı hazırlama konusunda harekete geçirmiştir. Din, ordu, bürokrasi kesimlerinden seçilen uzman ve aydınlardan, 13 Mart 1845’te Meclis-i Maarif-i Muvakkat kuruldu. Meclis-i Vala’nın bir komisyonu olan bu kurulun üyeleri Batı kültürüne ya da görüşüne sahiptiler.6

Bütün iyi düşüncelere rağmen Tanzimat Dönemi bekleneni tam olarak gerçekleştirememiş, hayalleri inkıtaa uğratmıştır. ‘Tanzimat döneminde eğitim konusundaki çalışmalar eğitim sisteminin oluşumunu sağlamıştır, ama bu sistem büyük sayılarda eğitim yapar hale gelememiştir. Tanzimat döneminin eğitim gelişmeleri İstanbul içinde kalmış ve imparatorluk sathına yayılmamıştır.’7

Tanzimat’ın 1869’da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayınlanıncaya kadarki ilk otuz yılı sistemsizdir. Akla gelen, gereksinim duyulan okullar açılmış, ama neyin, neye dayanması gerektiği üzerinde durulmamıştır. Maarif örgütü de biri Meşihat’a, öteki Babıali’ye bağlı iki ayrı merkezden ; Mekatib-i Umumiye Nezareti ile Meclis-i Umar-ı Nafia tarafından yönlendirilmişti. Bu otuz yıllık sürede taşra için uygun görülen okul sayısı ise çok yetersizdir.

Kısacası, Tanzimat’ın başında ve 1869 Nizamnamesi çıkıncaya kadar, eğitim, bir karmaşa havasında yol aldı. Askeri ve sivil, kız ve erkek okulları açıldı. Hepsinde bir takım aksilikler, şanslıklar yaşandı.8 Eğitim bir türlü tam olarak düzene girmedi. Eğitimde sistemleşme II. Abdülhamit döneminde kıvamını bulacaktır.

Devletin, Tanzimat’la birlikte eğitim görevini üstlenmesi, kurulu eğitim müesseselerinin yanına çoğunlukla alternatif olabilecek yeni eğitim kurumlarının açılması

6 . Sakaoğlu, a.g.e. , s. 71

7 İlhan Tekeli, Selim İlkin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve

Dönüşümü, T.T.K. Basımevi, Ankara, 1993, s. 75

(13)

ile sonuçlanmıştır. Tanzimat boyunca süren bu çalışmalar II. Abdülhamit döneminde de artarak devam etmiştir. Tanzimat ve II. Abdülhamit dönemi devlet adamları ve aydınların hazırladığı ıslahat planlarında eğitim öncelikli konulardan biri haline gelmiştir. Çünkü bu dönemde eğitim, hem meselelerin kaynağı ve hem de ıslahı ile memleketin selametini temin edecek yegane yol olarak görülmüştür.

Abdülhamit dönemi eğitimin layihalara yansımasını konu alan bu yüksek lisans tezinde de o dönemin eğitim durumu hakkında bilgi edinebiliyoruz: okuma, yazma bilen Müslümanların oranı % 1’lik oran dikkate alınırsa halkın on bini okuma yazma bilir. Islahat planının uygulanma şekline değinen bir başka bölgede planın kademeli olarak tatbik edilmesi görüşüne yer verilmiştir. Şeyh Muhammed Abduh ise, medreseleri de dahil ederek eski ve yeni tüm okulların”…ıslahı vacip kılacak fikri ve ahlaki yetersizliği”nden şikayet etmiştir. Hayreddin Paşa ise ülkedeki eğitim seviyesini Avrupa ile mukayese ederek belirlenmiştir. Avrupalının telgraf ve şimendiferler sayesinde bilgi ağı kurduğuna temas eden Paşa”…Osmanlı ilim ve Fende olduğu gibi eğitimde de Avrupalının gerisindedir” hükmüne varır.

Genel durum bu iken öğretim seviyesi itibariyle iç dengeleri Hayreddin Paşa 30 Temmuz 1881 tarihli aynı layihasında “Berlin Antlaşması ile hukuki ve siyasi eşitlik elde eden gayr-i Müslimler hem eğitimde hem de servette Müslümanların önündedir.” şeklinde izah eder ki böylece eğitimin sanayi ve ticaret üzerinde ki belirleyici rolüne de küçük bir atıfta bulunmuş olur. Müslümanların, devleti oluşturan diğer unsurlara göre eğitimsiz bulunmaları özellikle Anadolu’dan gönderilen tahrirat ve layihalarda mükerreren ifade edilmiştir.9

II.Abdülhamit’in en yakın vezirlerinden Sait Paşa, eğitime ilişkin görüşleriyle padişahı etkilemiştir. İllerde ki eğitim örgütlerinin genişletilmesini, her vilayette bir sultani açılmasını, ilköğretim masraflarının halka yüklenmesini, rüştiyelere Fransızca konmasını, paralı Darülfünun ve sanayi-i nefise mektebi açılmasını öneren Sait Paşa çöküşün eğitimsizlikle ilgisini vurguluyordu. Sait Paşa 1881’de de bir eğitim programı hazırlamıştı. Yüksek, teknik, ve genel öğretimi düzenleyen bu program küçük sanat okulları vasıtasıyla köylere kadar iş eğitimi götürülmesini hedef almaktaydı. II.Abdülhamit bu telkinlerin etkisiyle eğitim adına önemli telkinler gerçekleştirmiştir.10

9 Gülmisal Emiroğlu, II.Abdülhamit Dönemi Layihaları’nda Eğitim ve Öğretim Meseleleri, Konya, 1996,

Y,Lis. Tezi, s. 69 - 71

(14)

Sait Paşa’nın görüşünde eğitim reformu, bütün diğer gelişmelerin ön şartı idi ve Abdülhamit rejimi ilk ve en büyük çabalarını bu alanda gösterdi.11

Bu devirle ilgili Mahmut Cevat Efendi’nin eserinde de önemle taylar mevcut. Kitabın 1883 ile 1893 dönemini anlatan bölümünde yabancı gözlemlerden yararlandığını görüyoruz. Mesela, Les Debats gazetesinin İstanbul muhabiri tarafından mensup olduğu gazeteye yazdığı uzun mektup dikkat çekiyor. Mektupta okulların olumlu manada değerlendirilmesi ve dolayısıyla eğitimin Osmanlı’da ne kadar geliştiğini anlatan bölümü dikkat çekiyor.

Diğer yandan eserde orta dereceli okullarla ilgili talimatnamelere ve ders notlarına geniş bir şekilde yer verilmiştir. Bu programlarda dikkatinizi çeken hususlardan biri; mevzuların bugün ancak üniversitelerde okutulabilecek seviyede teferruatlı ve hacimli olmasıdır. Eğer hakikaten bu programlar tatbik edilebilmiş ise o günü lise talebelerinin bugünün üniversite talebelerinden fersah fersah ileride olduklarını çok rahatlıkla söylememiz mümkündür. Ancak devletin o gün içinde bulunduğu zor şartlar, maddi imkansızlıklar ve yetişmiş eleman eksikliği hedeflerin gerçekleşmesin zorlaştırmıştır. Tamamı tatbik edilememiş olsa bile Osmanlı eğitimcilerinin bu mevzuları resmi okul programlarına dercetmeleri bile takdire şayan bir düşüncedir. Netice itibariye, Avrupa’daki imi gelişmelerin yakından takip edilesi, yeni keşif ve teorilerin üzerinden çok kısa bir zaman geçmiş olsa bile mektep kitaplarında yerini alması fevkalade önemli ilerlemelerdir.12

II. Abdülhamit imparatorlukta devlet ve özel okulların süratle yayıldığı bir dönemde saltanat sürmüştür.

Bu dönem zarfında Osmanlıların Batı etkisini algılayışları bütünüyle değişmiştir. Bu dönüş en açık haliyle eğitim dünyasında gözlenir. Batı kaynaklı her çeşit müdahaleye karşı uyanık olma, genelinde Batı’ya karşı daha savaşçı bir tutuma ve Batı kurumlarını uyarlamakta daha seçici bir yaklaşıma dönüşmüştür. Hamidiye (II.Abdülhamit) döneminde gerçekleşen eğitsel değişimlerin küçümsenmesi, tasarısı Tanzimat dönemine dayanan okullardan çok azının gerçekten 1876’da Abdülhamit’in başa geçmesiyle bağlantılı olarak inşa edildiğini düşündüğümüzde daha şaşırtıcıdır. Seleflerin kağıt üzerinde kalan planlarını

11 Bernard Lewıs, Modern Türkiye’nin Doğuşu, T.T.K. , Ankara, 2000, s. 179

12 Mahmut Cevat İbnu’ Şeyh Nafi, XIX. Asır Osmanlı Maarif Tarihi, Haz: Tacettin Kayaoğlu, Yeni Türkiye

(15)

tuğlaya, harca çevirme işi II.Abdülhamit’e kalmıştır ve oda bunu kazılmaya değer bir enerji ve kararlılıkla üstlenmiştir.13

Bayram Kodaman, 1876 – 1909 yılları arasının ilk ve orta öğretim alanında, Tanzimat devrinde yapılan konuların uygulanması ve eksiklerin giderilmesi devri olduğunu söyler. Yani 1876’dan önceki fikirlerin meyvesi II.Abdülhamit zamanında alınmıştır. 33 yıllık gayret sonunda, pek çok şey başarılmış; rüştiyeler 250’den 600’e, idadiler 5’ten 104’e, Darülmuallimler 4’ten 32’ye çıkarılmış, 1876’dan önce sayıları 100 olan iptidai okullarına 4000 – 5000 civarında yenileri eklendiği gibi 10000’e yakın sıbyan okulu usul-ı cedide tahsil etmiştir. Bütün bu gelişmeler aksaklıklarıyla birlikte, daha çok yapılacak maarif reformlarının temelini oluşturmuşlardır. Bu okulda genel bilgiler talebelere az çok kazandırılmakla beraber ilk ve orta öğretim, hiçbir zaman Avrupa’daki emsalleri seviyesine ulaşamamıştır. Bu dönemde dikkati çeken maarif bir başka husus, maarif hizmetlerinde, devrin en iyi maarifçilerine görev verilerek, bunların fikirlerinden yararlanılmış olmasıdır.14

1908’de Meşrutiyet’in ikinci defa ilanıyla birlikte eğitim de tekrar önemli bir gündem olmuş, eğitimin zamanın gereklerine göre yeniden ele alınması ve tüm halka mal edilmesi adına çalışılması gerekti üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu döneme eğitimin yüksek öğrenim kısmına mı yoksa ilköğretim kısmına mı önem verilmesi gerektiği konusunda tartışmalar yapılmış ve bu konular oldukça da ilgi görmüştür.15

1913 yılında Tedrisat-ı İptidaiye Kanunu muvakkatı çıkartılarak daha iyi bir eğitim programı e örgütlenmesi gerçekleştirilmek istenmiştir. O zamana kadar iptidai ve rüştiye adlarıyla var olan okulla birleştirilerek, Mekatib-i İptidaiye-i Umumiye adını almıştır. İlköğretim bu şekilde altı yıl olarak belirlenmiş ve her bir iki yıl süreli üç dereye ayrılmıştır. İdadilerde ise daha detaylı yenilikler yapılmıştır. On iki vilayet merkezindeki idadinin ismi sultani olarak değiştirilmiştir. I. Dünya Savaşı yılarında Sultanilerin sayısı 50 olmuştur.

1912’den sonra, bilhassa Balkan Savaşı’nın ağır yenilgisi sonrası milli eğitim gündeme gelmiştir. Düşmanı Çatalca’ya kadar yaklaşması bir bakım herkesin kurtuluşu eğitimde görmesini sağlamıştır.16

13 Benjamin C. Fortna, Mekteb-i Hümayun, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, s. 29

14 Kodaman, a.g.e. , s.163 - 164

15 İlhan Tekeli, a.g.e., s. 472

(16)

II. Meşrutiyet döneminde Erkek ve Kız Sanayi Mektepleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, nitelikli ve çok sayıda öğretmen yetiştirilmesi düşüncesi önem kazanmış ve bazı uygulamalara gidilmişse de, gerek kayırma, gerekse mesleğin öneminin yeterince kavranılamaması nedeniyle, meslek okulları dışından birçok kimse mesleğe alınmıştır. Maarif Nazırı Emrullah Efendi, 1910’da gazetelere ilan vererek yalnızca okuma-yazma bilenlere bile öğretmenlik ehliyeti verileceğini, bu kişilerin öğretmen olabileceklerini duyurmuştur.17 Böylece birçok kişinin öğretmen olabilme isteklerinin nündeki engel de kalkmıştır.

Yine bu dönemde özel eğitim kurumlarının oldukça geliştiğini görüyoruz ki, bunda devrin başında basın, yayın ve örgütlenme özgürlüğünün tanınmasının büyük rolü olmuştur. Türkler bir taraftan özel öğretimi geliştirmeye çalışırken, diğer yandan da yabancı özel okullardan çocuklarını kurtarmak için eşitli cemiyetler kuruyorlardı. Azınlıklar, bu dönemin özgürlükçü havasından yararlanarak, başlangıçta eğitimlerini denetlemeye, kısıtlamaya yönelik her türlü girişime karşı çıkarak, bu çabaları sonuçsuz bırakmışlardır. Yabancıların bun dönemde okluları artmasına karşın, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti, İtlaf Devletlerine Ait okulların çoğunu kapatmıştır. Ancak savaşın sonucunda alınan yenilgi ile birlikte azınlık ve yabacılar ülkedeki özel öğretimi daha da geliştirmek için fırsat bulmuşlardır.

II. Meşrutiyet Devrin heyecanı ve karışıklığı eğitimde de aynan yaşanmıştır. Öğretmenler ilk kez yasal bir güvenceye kavuşup, meslek örgütlerini kurabilmişlerdir. Kadınların eğitimin tüm aşamalarından yararlanma olanağı buldukları, eğitim ve öğretime yönelik yayınların diğer yayınlara göre arttığı, öğretim birliği düşüncesinin ortaya çıktığı, okul kitabı, yöntem, öğretmen kavramının topluma mal edildiği dönem II. Meşrutiyet dönemidir. Bu dönemin iç ve dış eğitim dinamikleri, doğan çelişkileri, Cumhuriyet’in çözüme kavuşturacağı olumlu bir miras olarak bırakmıştır.18

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine genel olarak bir baktıktan sonra, şimdi Mersin’e geçelim.

Mersin’deki eğitimin gelişimini incelemeden önce, Mersin’in etnik ve demografik yapısındaki gelim sürecine bakmakta fayda var.

Öncelikle Mersin’in senelere göre büyük oranda değişen nüfusuna bir göz atalım:

17 Akyüz, a.g.e., s. 260

(17)

1831 sayımına göre, İçel Sancağı’nın toplam erkek nüfusu 31 394 olup, bu nüfusun 10 076’sını Yörükler, 481’ini Kıptiler oluşturmaktadır. Demek ki nüfusun üçte birini Yörükler oluşturmaktadır. 1877 Adana Vilayet Salnamesi, İçel Sancağı’nda 21 652 hanede toplam

51 481 nüfusun bulunduğunu ve bu nüfusun 44 481’i Müslüman ve 7 000’i Gayrimüslim olarak vermektedir. Bu da sayıca Müslümanların epey üstün olduğunu göstermektedir.

XIX. yüzyılın sonlarında İçel yöresinde nüfus bileşimi oldukça renklidir. Müslüman, Rum Ortodoks, Ermeni Grogeryan, Katolik, Protestan ve Monofizitlerin yanı sıra dini inançları belli olmayan topluluklar da bulunmaktadır. Cüinet, 1890’larda yörede sayıları 10000’i biraz aşan Çerkez, Kürt ve Türkmen aşiretleri ile İçel Sancağı’nda Yörüklerin yaşadığını belirtmektedir.19

Mersin’in XIX. Yüzyılda sahip olduğu renkli yapı en iyi şekilde eski şehir dokusuna izlenmektedir. Müslüman yerli halk şehrin eski çekirdek mahallelerinde, mübadele ile Girit’ten gelenler Girit Mahallesi’nde, Mısır’dan gelen Fellahlar Bahçe Mahallesi’nde, Lazkiye ve Trablusşam’dan gelenler Kiremithane Mahallesi’nde, Bulgaristan göçmenleri Homurlu Köyü’nde, Selanik’ten gelenler Osmaniye Mahallesi’nde, Tahtacı adı verilen Nusayriler ormanlık kesimde, Yörükler değişik kesimlerde, Niğde, Kayseri ve adalardan gelen Rumlar,Ermeniler ve XX. Yüzyılın başında gelen Yahudiler, şehrin belli kesimlerinde yaşamaktadırlar. Ticaretin önemli bir bölümünü elinde tutan zengin Beyrutlu Hıristiyan Araplar il yabancı kökenli tüccarlar, şehrin kıyı şeridine yerleşmişlerdir..20

1880 yılında nüfus 3010 Müslüman olmak üzere 4070’dir. 1881 kayıtlarına göre;

Kadın Erkek

Müslüman 9.707 10.300

Rum Ortodoks 505 647

Ermeni 131 309

Katolik 131 166

1890 yılında Cuinet’e göre nüfus durumu şöyledir;

19 Dursun Aslan, Tevfik Sırı Gür ve İçel Valiliği, Mersin Ünv., Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tez, s. 46-47

(18)

Müslüman 5240

Rum Ortodoks 2700

Ermeni 800

Katolik 260, olmak üzere toplam nüfus 9000 kişidir. Köyleri ile birlikte ise 29 185 kişidir. Bu tarihte Mersin’e bağlı iki bucak, 87 köy bulunmaktadır. Ayrıca tek camiye karşılık 4 kilse bulunmaktadır. İki han, iki otel, 2 hamam, 90 antrepo, 3 değirmen mevcuttur.21

XIX. Yüzyılın ortalarından başlayarak şehrin gelişimine ve kozmopolit yapısına paralel olarak çok sayıda anıtsal bina yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda Fransızların bölgeyi işgal etmeleri ve yanlarında da Ermenileri getirmeleri bölgenin demografik yapısını etkilemiştir. Ankara Anlaşması ile çekilen Fransızların yaklaşık 30 000 Ermeni’yi de beraberlerinde götürdükleri tahmin edilmektedir.22

1901’de toplam nüfus 23 443’tür. Bunun 11 643’ü erkek, 11 800 kişisi kadındır. 1927 yılında Mersin Belediye’sinin kendi imkanları ile merkezde yaptırdığı sayıma göre ise hayatta olan 11 730 kişi tespit edilmiştir. 1935’te merkezde 27 620, tüm vilayette ise 244 236 kişi sayılmıştır. 23 İl nüfusunun gelişimi içinde 1927-35 döneminin özel bir yeri vardır. Çünkü, 1933’te Silifke merkezli İçel ve Mersin merkezli Mersin illerinin, İçel adı altında birleştirilmeleri ile nüfus 153 269 kişilik artışla yaklaşık 1927’dekinin 2,5 katına çıkmıştır. Tabi, bunun sebebi insan sayısının artmasından ziyade idare alanındaki değişikliktir.24

Mersin’deki eğitim durumuna gelince, Osmanlı’nın son yıllarında görülen eğitimde okul çeşitliliği, Mersin de görülmektedir. Osmanlı Döneminde Mersin’de eğitimin tarihi gelişimi ekonomi de olduğu kadar hızlı olmamıştır. 19. yüzyılın sonlarında Mersin’de yabancı okulların sayısı, Türk okulların sayısına eşitti. Nüfus oranına aktığımız zaman Türklerin eğitime oldukça geri kalığını görülür.25

Mersin’de eğitimin gelişmesi ve kentte eğitim alanında yapılan çalışmaları Mutlu, şöyle değerlendirir; Mersin’de maarif hayatın banisi 1905 tarihinde buraya gelen Nazım Paşa’dır. Bu devirlerde bir rüşdiye, iki sıbyan mektebi vardı. Bu mektepte, muallimlerine

21 Develi, a.g.e., 60

22 Aslan, a.g.e., s. 49

23 Develi, a.g.e., 61

24 Aslan, a.g.e., s. 49

(19)

düzenli ve devamlı ücret verilemediğinden tedrisat muntazam olmuyordu. Çok maarifperver, çalışkan, iyi bir iare adamı olan Nazım Paşa, bu bozuk ve düzensiz vaziyeti ıslah etti. Mersin maarifine daimi gelir olabilecek emlak da yaptırdı.

I. Dünya Harbi’nin başladığı yıllarda Mersin Sancağı’nda okul, öğrenci ve öğretmen sayısı bakımından eğitimin görünümü şöyle idi.(1914)

Mersin Sancağı okul Öğretmen Öğrenci

Merkez 7 22 508

Köyler 6 8 239

Bu okullardan 4’ü kız 1’i de karma olarak eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmekteydi. Ayrıca bu yıllarda 93 mevcutlu öğrencisi ile Mersin İdadisinde 8 öğretmen görev yapmadaydı.26

I.I. İlk Öğrenim

Mersin’de Cumhuriyet’ten önceki ilköğretim düzeyindeki okullara bakacak olursak bu anlamda vasati bir çizgide olunduğunu görürüz.

Sıbyan mektepleri, Osman Ergin’in ifadeleriyle, ‘…çocuklara Kur’an okutmak, namaz kılınması usullerinin ve namazda okunacak ayetleri ve duaları öğretmek ve birazda yazı yazdırmak gibi üç gaye ile kurulmuşlardı. Buradaki yazı, kaligrafi karşılığıdır. Yoksa yazı yazmayı, yani bir şeyi kaleme almayı öğretmek değildir.’27

Bahaeddin Yusuf tarafından hazırlanmış 5 Ocak 1895 tarihli bir layihada Müslüman halkın içinde bulunduğu şartlar, eğitim seviyesi ve bunun sonuçları açıkça ifade edilmiştir. Bahaeddin Yusuf Müslüman köylerdeki okulların pek çoğunu eğitim seviyesi itibarı ile yetersiz olması ve hatta bazı köylerin tamamen okulsuz bulunmasının halkın okuma, yazma ve dört işlem gibi en temel bilgilerden mahrum kalmasına neden olduğunu belirtmektedir.

22 Haziran 1896 tarihli bir maruzattan da anlaşılacağı üzere maarif müdürü eğitiminde önceliği bir çok eğitimci gibi iptidailere vermektedir. İptidailere yüklenen bu görevler devletin karşılaştığı meselelerin bir aynası gibidir. Özellikle Anadolu kaynaklı

26 İbrahim Bozkurt, Salnamelerle Mersin, Mersin Ünv. SBE.,(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), 2001, s.

72

(20)

belgelerden de anlaşılacağı gibi iptidailer, mevcut sorunların şifahanesi olarak görülmektedir.

Tanzimat’ta başlayan eğitimdeki ikilik ilk öğretimde, sıbyan ve iptidai şeklinde zuhur etti. Birincisi olan “Mekatip-i sıbyaniye” usul-i atika denilen eski yeni geleneksel yollardan eğitime devam ediyordu. ”Mekatib-i iptidaiye” ise Tanzimatçıların eskiye dokunmadan yenisini yapmak siyasetine uygun olarak daha 1863’lerde sıbyan okulları seviyesinde iptidai namıyla yeni okulların açılması fikri ortaya atılmıştır. Bu fikir,ancak1872 yılında açılan “iptidai numune mektebi” ile tatbikata geçmişti.bu ikilik “Usul-u atika” ve “usül-ı cedide” olarak da temelde uzun bir süre devam etmiştir. 1882 den sonra Maarif Nezareti bu ikiliği kaldırmak için, ağırlığı iptidai okullarını kaydırmaya başlamıştır. Bundan sonra da sıbyan okullu usul-ı cedideye dönüştürülmesi hızlanmış ve 1909’kadar pek çok okul yeni usül öğretimi uygular hale gelmiştir.28

Adana Vilayet Salnameleri’ne göre 1876 da Müslümanlar için Mersin Kasabası’nda 1, köylerinde 9 olmak üzere toplam 10 sıbyan mektebi bulunmaktaydı. 1880 yılında ise, Mersi kasabasında 30 öğrencisi bulunan bir mekteb-i iptidadiye bir de sıbyan mektebi olmak üzere 2 ilkokul bulunmaktaydı. 1900’lü yılların başında okul sayısı kızlar için bir, erkekle için dört olmak üzere 5’e yükselmiş, köylerinde de okul sayısı 17’yi bulmuştu.29

Mekteb-i İptidai olarak ifadelendirilen, ilkokullarımızın, ilk teferruatlı müfredat programının yapıldığını da milli eğitim işlerimizde geniş ölçüde bir düzenleme harekette şahit olduğumuz 1891 yılında görmekteyiz. Bu programa göre şekillerde iptidai mektepleri üç sınıfa indirilmekte ve köy okulları için program yine dört yıllık bir öğretim süresine göre ayarlanmış bulunmaktadır.

Programda önce Osmanlı tarih ve coğrafyasına da son sınıflarda 2 saat ayrılmış iken, bu defa köy okullarından bu dersin zaman zaman kaldırılması teşebbüs edildiği ve nihayet II. Abdülhamit’in emriyle bütün okul programlarının özel bir komisyon tarafından incelenerek, 1904 yılında yeniden tespit edildiği sırada milli ve insani kültürün bu iki temel dersinin ilkokul programlarından tamamen çıkarıldığını görmekteyiz.30

Taşraya istenilen ölçülerde ilköğretim hizmetleri götürülememiştir. O zamanki devlet bütçenin de maarife ayrılan paranın yetersizliği köylerin çokluğu ve dağınıklılığı, ulaşım

28 Kodaman, a.g.e., s. 68-69

29 Bozkurt, a.g.e.,s. 80

30 Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, M.EB. Yayınları, İstanbul, 1991, s.

(21)

şartlarının sınırlı oluşu ve bunların ötesinin de halkın eğitime olan ilgisizliği göz önüne getirilirse, ilköğretimin neden hedefine ulaşamadığı kendiliğinden anlaşılır. Bunlarla beraber, 1900 yılında maarif dahilinde 29.130 ilkokul ve kız – erkek 899.932 öğrencinin bulunduğu anlaşılmaktadır.31

Sakaoğlu ise 20. asra girerken ülkenin eğitim isteğiyle alakalı olumlu bir hava çizer: ‘Zaten, halkta da yavaş yavaş bir kıpırdanma görülüyordu. Ülkenin her tarafında usul-i cedide program ve yönteminin uygulanacağı iptidailerin açılmasını ilgi vardı. Halk, eski sıbyanların yenileştirilmesine, rüştiyeler, idadiler, hatta sultaniler açılmasını istemekteydi. Bu dönemde Kırklareli, Edirne, Amasya, Aydın, Balıkesir, Üsküp, İzmir, okullaşmanın yoğun olduğu iller olarak dikkat çeker.’32

Anadolu’da, özellikle Doğu Anadolu’da köylerin küçük ve dağınık olması, resmi ilkokulların yapılmasına imkan vermiyordu. Bundan ötürü devlet, her köye bir ilkokul yaptırmak gibi altından kalkamayacağı teşebbüse girişmekten kaçınmıştı. Halbuki 1896 yılından itibaren bölge ilkokulları fikri ortaya atılınca (birbirine yakın köylerin bir mahiye bölgesi haline getirilip, her köye yarım saat veya üç çeyrek kadar mesafede bulunan nahiye merkezlerine birer iptidai okulu açılması), hükümet mali görünen hafifliliğini usul-ü cedide öğretimini etkili olacağını ve siyasi faydalarını düşünerek bunu birer iptidai yapılması ve öğretmenlerin derhal tedariki yolunda emir vermiştir. Böylece nahiye merkezlerinde usul-ü cedide okulları yapılması önem vermiştir.

1908 tarihine kadar, ilköğretimin ıslahı ve yayılması konusunda, yukarıdaki tedbirler üzerinde durulmuş ve bunlardan uygulanmasına çalışılmıştır. Bunun sonucu, ilkokul sayısı Anadolu’da yaklaşık 14.000’e ulaşmış ve buraya devam eden öğrenci sayısı ise 175.000’e yükselmiştir.33

1901(1319) yılında yayınlanmış lan Maarif Salnamesi’ne göre Mersin’de ulunan sıbyan ve iptidai mekteplerin durumu şöyle idi:

31 Kodaman, a.g.e., s. 79

32 Sakaoğlu, a.g.e., s. 109

(22)

İnşa Masrafı Mektebin Derecesi Mektebin bulunduğu Mevki Yapım Tarihi (Kuruş) Açıklama Erkek İptidai

Bağçe Mahallesi 1314 12.000 İane-i ahali ile Erkek

İptidai

Bağçe Mahallesi 1309 8.000 İane-i ahali ile Erkek İptidai Hükümet Konağı Yakınında 1310 20.000 İane-i ahali ile

İptidai Gülek Nahiyesi 1315 1.500 İane-i ahali ile İptidai Bağçe Mahallesi 1311 7.000 İane-i ahali

ile Tablo (1): Mersin Sancağı’ndaki İptidailer(1901)34 1903 Maarif Salnamesi’nde ise şöyle bir tablo vardır:

Liva Kaza Mahalle Tedrisin Usülü

Mersin Mersin Cami-i Şerif Cedid

Mersin Mersin Bağçe Cedid

Mersin Mersin Hamidiye Cedid

Mersin Mersin Cami-i Şerif Cedid

Mersin Mersin Apsun Cedid

Mersin Mersin Erçel Cedid

(23)

Mersin Mersin Bozovak Cedid

Mersin Mersin Akarıca? Cedid

Mersin Mersin Kozacı Cedid

Mersin Mersin Alatana Cedid

Mersin Mersin Kara Hıdır Cedid

Mersin Mersin Sorgun Cedid

Mersin Mersin Efrenek Cedid

Mersin Mersin Efrenek Cedid

Mersin Mersin Dinikar? Cedid

Mersin Mersin Dinikar? Cedid

Tablo (2): 1321(H) tarihili Salnamede Mersin İptidai okulları35

Silifke örneğine bakacak olursak 1879’da sıbya mekteplerini sayısı 5 görünürken, 102 de bu sayının 57’ye çıktığı görülmektedir. Bu yı bir de iptidai mektep açılmıştır.36

Develi’nin eserinde Osmanlı Dönemi Mersin’indeki İptidaiye mektepler şöyledir. ‘Camiatik İptidaiye Mektebi : Eski Cami Yanındaki Vakıf Binasında idi. Hamidiye İptidaiye Mektebi : Mersin Mutasarrıfı Cemal Bey tarafından 1902 yılında tesis edilmiştir. Mersin’de kız-erkek muhtelit ilkokuldur. Müftü köprüsünü geçince sağ taraftaki tek katlı binada öğrenim yapıyordu.

Kıbrıs İptidaiye Mektebi : Soğuksu Caddesinde şimdi yıkılmış olan Akdeniz Koleji binasında.

Şükraniye Kız İptidaiye Mektebi: Şimdiki Halkın Bankasının bulunduğu binanın arkasında.

Mederi Vatan İptidaiye Mektebi : Şimdiki Borsa Sarayı yerinde, eski Halkevi Numune İptidaiye Mektebi : Şimdi Kayatepe ilkokulunda

35 Salname-i Nezaret-i Maarif-i Umumiye, a.g.e., s. 331

(24)

Mersin’deki ilkokullarda toplam 408 talebe, 8’i bayan olmak üzere 22 öğretmen görev yapmaktaydı.’37

I.II. Orta Öğrenim

Orta Öğrenimin en önemli kurumu rüştiyelerdi. Akyüz, rüşdiyeler ile ilgili şu değerlendirmeleri yapar: ‘Rüşdiyeler kuruldukları zaman ilkokulların uzantısı gibi düşünülmüş, daha üst düzeyde eğitim veren üt sınıflar durumunda idi. Çocukların rüşvet yanına kadar bu yeni okullarda okumaları düşünüldüğü için bunlara Rüşdiye adını 2. Mahut vermiştir. Böylece 14 yaşında rüştiye bitirilmiş olacaktı.’38

François Georgeon son makalelerinden birinde 1860’ların ortalarındaki Osmanlı eğitimini şöyle tanımlıyor: “Parçalanmış ve kompartımanlaşmış. Boşluklar,özellikle de ilköğretim okullarıyla yüksek okullar arasındaki ve hatta gerçek bir halk eğitimi politikasından söz edilmesi mümkün değil. Farklı tip okullar arasında ne bir bağ, ne bir örgütlenme, nede bir “oluşum” olmasından ötürü de kompartımanlaşmış…”39 Bu yıllardan sonra yapılacak yenilikler ve okullaşma çabaları bu yorumun galiba değişmesine sebep olacak.

II. Abdülhamit’in ilk saltanat yıllarında rüştiyelere yoğun bir ilgi gösterilmiştir. Hem İstanbul ve hem de vilayetlerde sayıları süratle arttırılan rüştiyeler 1878 – 1884 tarihleri arasında 300’den 470’e çıkartıldı. Fakat 1880’de sonra idadilerin önemi kazanması rüştiyelere olan rağbeti nispeten azalttı. Buna rağmen 1909’da İstanbul’da bulunan 76 rüştiyenin % 80’i 1877 – 1909 yılları arasında yapılmış ve ülke genelinde ise rüştiye sayısı 619’a ulaştırılmıştır.40

Rüştiyelerde nicelik itibariyle ile sağlanan bu gelişme ülkenin genişliği oranında ihtiyacı tam olarak karşılayamayacaktır. Nitekim Halil Rıfat Paşa’nın 29 Nisan 1896 tarihli mazuratında “… vilayet-i sitenin liva ve kazalarında rüştiye yoktur…” cümlesi bu durumu açıkça göstermektedir.

Maarif Komisyonu 1888’de rüştiyelerce dair mali sıkıntının da izlerini taşıyan şu kararları almıştır: 37 Develi, a.g.e., s. 131 38 Akyüz, a.g.e., s. 144 39 Fortna, a.g.e., s. 149 40 Kodaman, a.g.e., 101

(25)

1 – Rüştiye tahsili iki yıla inecektir.

2 – İdadi bulunan yerlerde rüştiyeler idadilerle birleştirilecektir.

3 – Öğrencisi az olan kaza ve kasaba rüştiyelerinin binaları iptidailere verilecektir. 4 – Bundan sonra yapılacak iptidaiye binaları rüştiye sınıflarını da ihtiva edecektir. Kız Rüştiyeleri’nin de açılmış olduğunu gösteren 17 Mayıs 1899’da tarihli bir mutlak ise mevcut hali ile rüştiyelerin fayda sağlamadığı ve mutlak suretle ıslah edilmeleri gerektiği belirtilmiştir.41

Islahat raporları doğrultusunda bazı yenililer yapılmıştır. Önce, 1869 Nizamnamesinde görülen 4 yıllık rüştiye tahsili 1892’de üç yıla indirilmiştir. Taşrada bazı yerlerde rüştiyeler idadi okullar bünyesine alınmıştır. 1879’da Sadr-ı azam Sait Paşa rüştiye programlarına Fransızca koymuş bununla ticarete, ziraata, sanata ve hatta devlet memnuniyetine ait bağdaş bilgilerin kolayca temin edilmelerini amaçlamıştı.bu dersle birlikte rüştiyelerde şu dersler okutulmaktaydı: Fransızca, Arapça, İmla, İlm-i hal, Ahlak, Farsça, Hesap, Coğrafya, İnşa ve Kıraat, Gülistan, Fezleke, Tarih-i Osman, Cebir Hendese…

Bu program 1892’de dil ve din derslerinin çoğaltılması yönünden biraz değiştirilmiştir.

Bu devirde rüştiye öğretim kadrolarına çeşitli okullardan mezun, herkes öğretmen olarak alınmışsa da çoğunluğu Darülmuallimin çıkışlı kimselerdir.42

Mersin Rüştiyesi 1872 yılında açıldı.

1873 yılında Mersin’de 15 öğrencili bir rüştiye mektebi bulunmaktaydı. 1891 yılında ise Mersin’deki tek rüştiyenin öğrencisinin 80’e çıkmış olduğunu görüyoruz. Duyun-ı Umumiye yetkilisi Vital Cuinet de1890 yılında Mersin’de Müslümanlara ait bir tane rüştiye olduğunu belirtmiştir. 1888 yılında yayınlanmış Devlet Salnamesi’ne göre Mersin Sancağı’nda 30 öğrencili bir rüştiye mektebi bulunmaktaydı. Ancak 1900 yılına ait olduğunu düşündüğümüz Adana Vilayeti’ni tümünü kapsayacak şekilde eğitimle ilgili bilgi veren belgede, Mersin Sancağı’nda 40 öğrencili bir kız, 206 öğrencili iki erkek rüşdiye mektebi ulunduğu belirtilmiştir.

41 Gülmisal Emiroğlu, a.g.e., s. 98

(26)

Adana Vilayet Salnamelerine göre eğitime ilişkin veriler, tablo halinde şöyle ifade edilebilir: Tarih Okul Sayısı Öğrenci Sayısı Kaynak 1873 1 15 1290 AVS 1876 1 22 1293 AVS 1877 1 23 1294 AVS 1879 1 24 1296 AVS 1880 1 21 1297 AVS 1891 1 80 1308 AVS 1892 1 40 1309 AVS 1894-1895 1 90 1312 AVS 1900 2 60 1318 AVS 1903 1 60 1320 AVS

Tablo(3): Mersin’de Rüştiye Mektepleri43

1872’deaçılan Mersin Rüştiyesi’nde medrese eğitimine ek olarak fen bilimleri 1894’ten sonrada Fransızca dersi okutulmuştur. 24 öğrencisi bulunan bu okulun ilk öğretmeni Ahmet Sami Efendi’dir. Rüştiyeler, iptidaiye ile idadi arasında 6 yıllık kullardı; ancak Mersin Rüştiyesi 4 yıllıktı…

1895’te Mersin Mutasarrıfı Nazım Paşa, eğitime gelir sağlamak amacıyla özel bir komisyon kurmuş; Maarif oteli ve bir iskele bu amaçla yaptırılmıştır. Buradan sağana gelirlerle öğretmen maaşları ve okul giderleri karşılanmış; Mersin’de Kayatepe Okulu ve

(27)

köylerde birkaç okul daha açılmıştır. ayrıca, u dönemde, Camiatik, Kıbrıs, Şükraniye Kız, Maderi Vatan Numune, Bahçe iptidaiye Mektepleri de açılmıştır.44

1316 (1898-99) Maarif Salnamesine göre Mersin, Tarsus, Silifke kazalarında orta öğrenim durumu şu şekilde:

Mersin Rüştiyesi

Muallim-i Evvel Ali Rıza Efendi

Muallim-i Sani Ahmet Hamdi Efendi

Hat Muallimi Ahmet Hamdi Efendi

Muallim-i Salis Ahmet Hamdi Efendi

Lisan Muallimi Ali Rıza Efendi

Talebe Adedi 62

Tarsus Kazası Mekteb-i Rüşdiyesi

Muallim-i Evvel Hacı Ahmet Efendi

Muallim-i Sani Hüseyin Efendi

Hat Muallimi Rıfat Efendi

Talebe 86

Silifke Mekteb-i Rüşdiyesi

Muallim-i Evvel Hasan Nazmi Efendi

Hat Muallimi Hasan Nazmi Efendi

44

Metin Yılmaz, Cumhuriyet Öncesi ve Cumhuriyet Sonrası İçel’de Eğitim, İçel İl Milli Eğitim Yayınları, Mersin, 1998, s. 17

(28)

Talebe 74

Tablo (4) 1316 Maarif Salnamesi’ne Mersin’de Rüştiyeler45

1903 Maarif Salnamesi’ne baktığımızda ise Mersin Rüştiyesi ile ilgili şu detayları görebiliyoruz:

Mersin Mekteb-i Rüştiyesi

Muallim-i Evvel Mehmet Nuri Efendi Muallim-i Sani Ahmet Hamdi Efendi

Muallim-i Salis Ahmet Efendi

Hat Muallimi Hamdi Efendi

Fransızca Muallimi Memduh Efendi

Talebe Adedi 76

Hademe 1

Tarsus Mekteb-i Rüştiyesi

Muallim-i Evvel Şevket Efendi

Muallim- i Sani Hoca Efendi

Hat Malimi Rıfat Efendi

Talebe Adedi 130

Hademe 1

Silifke Mekteb-i Rüştiyesi

Muallim-i Evvel Hasan Nazmı Efendi

(29)

Muallim-i Sani Sıdkı Efendi

Muallim-i Hat Sıdkı Efendi

Talebe Adedi 37

Hademe 1

Mersin İnas Rüşdiyesi

Muallim Servet Hanım

Talebe 40

Hademe 1

Tablo (5): 1903 Maarif Salnamesi’ne göre Mersin’ de Rüştiyeler

Ayrıca buradaki tablolara baktığımızda çoğunluk itibariyle eğitimde yeni (cedide)ye geçildiğini görüyoruz.46

Yukarıdaki iki tabloyu karşılaştırdığımızda hem öğretici yönüyle, hem talebe yönüyle mühim değişiklilerin olduğunu görebiliyoruz.

Gazeteci Ahmet Şerif Mersin’e geldiği 1910 yılında, kentte bir rüşdiye kulunun bile olmadığını belirtmiştir. Ancak, Türkiye’nin bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı’nı yapmış olan Hasan Ali Yücel, kentte 1919 yılına kadar bir rüşdiye okulunun olduğunu aktarmıştır. Yücel, ifadelerinde, 1909-10 ders yılı başında bugün Kayatepe Okulu’nun bulunduğu maarife ait binadaki rüşdiye, beş senelik idadiye ve o zamandan 1919 kapanma tarihine kadar vazifesini yamaya devam ettiğini belirtmiştir.47

Mersin Rüştiyesi 1909’da Mersin İdadisi’ne dönüştürülerek, eğitim ve öğretime devam etmiştir. İdadiler bugünün lise ayarında ve öğrencileri yüksek öğrenime hazırlayan okullardır.48

Silifke’deki rüştiye Mektebi 1877 ılında kurulmuştur. Okulun öğrenci sayısı 1898’de 74’tür. 1318 (M. 1900-1901) yılına ise öğrenci sayısı 66’dır. Silifke bir sancak merkezi olması rağmen 1870–1903 arası dönemde lise düzeyinde bir okula sahip değildir. İçel ile

46 Salname-i Nezaret-i Maarif, 1318-1319, Asr matbaası, Bab-ı ali Cedidesi, no. 4, s. 325

47 Hasan Ali Yücel, Türkiye’de Orta Öğretim, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994, s. 589

(30)

birlikte Adana vilayetine bağlı tüm sancaklar için İdadi eğitimi Adana merkezde açılan bir okulda yapılmaktadır.49

İdadilere de bir atfı nazar edecek olursak, buna Fortna’nın şu düşünceleri ile başlamak uygun olur;

‘Tanzimat dönemindeki eğitim kampanyasının etkisi ile orta öğrenimde büyük bir boşluk bırakılarak, sistemi tabanından yüksek öğrenime doğru ve yukardan dayatma okullar yapılmıştır. Bu boşluk, tasarlanarak meydana gelmemiştir. Devlet okul sistemi için düşünülen asıl planda üç kademe bulunmaktadır: sübyan(ilkokul); rüştiye(ortaokul); Darülfünun(üniversite). Ancak finanssal yokluk ve yeni sisteme uygun öğretmen yetiştirmekten kaynaklanan gecikmeler gibi bir dizi sorunla bağlantılı olarak, sistemin iki alt kademesi yüksek kademeler için yeterli niteliklere sahip öğrenciler yetiştirememiştir. Bu nedenle rüştiye sınıfı öğrencilerinin statüsü zorunlu olarak tabandaki yetersizlikleri gidermek maksadıyla ileri derece ilköğretim okulları düzeyine indirilmiştir. Bu indirim, ilk çabaların kısmi başarısızlığı olarak bu sessiz mutabakat, rüştiye ve sultani okulları arasındaki boşluğu dolduracak yeni bir okul kademesine ihtiyaç doğurmuştur.

II.Abdülhamit 1876’da tahta çıkmadan önce bu boşluğun farkına varılmıştı. 1873’te, nüfuslu, Osmanlı din adamı, reformcu ve dini Ahmet Cevdet Paşa idadi okullarının yapısının gerekliliğini savunduğu bir muhtıra hazırlar. Bunun yapılmaması halinde imparatorluğun ilerlemesinin tehlikeye gireceğinden endişe etmektedir.1869 Maarif Nizamnamesi’nde yer alan ifadelere değinerek Cevdet Paşa, özellikle vilayetlerde idadi okullarının eksikliğine dikkat çekmekte ve bu üzücü durumu tersine çevirmek için ne gibi adımlar atılmasından bahsetmektedir. Cevdet Paşa, vilayetlerin özenmesi için model oluşturacak bir idadi okulunun, askeri benzerleri yanında sivil idadilerin görülmeye başladığı İstanbul’da kurulmasını önerir. Kamil Paşa’da 1881 tarihli muhtırasında okul sistemini tamamlamaktaki başarısızlık sadece kaçırılmış bir fırsat değil, aynı zamanda yabancıların Osmanlı gençliğini kendi milli hedeflerine göre imparatorluktan ayırma girişimlerindeki ısrarlı fesatlıklarında başarı kazanmalarında müsaade etmekte eşdeğerdir.

Abdülhamit döneminde idadiler kurma kampanyasının en belirleyici özelliği okulların inşa hacmini karşılayabilmek için bir finans mekanizması yaratmış olmasıdır. 1884’te eğitim fonunun oluşturulması devletin bütünleşmiş sisteminin uygulanması karşısında temel engelin, kronik sermaye eksikliğini alt edilmesini sağlayacak önemli bir

(31)

gelişmedir. Eğitim fonu özel olarak, öşür miktarının yükseltilmesi ilk oluşturulmuştur. Bu eğitim fonu özel olarak idadi okul yapımı kampanyası ile bağlantılıdır. Tasarlanan çok sayıda idadiyi finansa etmenin bir yolu olarak düşünülmüştür. Bu fonun oluşturulması ile birlikte idadi kurumlarının sayısı muazzam ölçüde artmıştır.’50

1887 yılında toplanan Maarif Komisyonu’nda bundan sonra idadi yapımının yavaşlandırılıp, iptidaiye önem verilmesi üzerinde durulmuş; üç yıl olan harfle idadi tahsili dört yıla çıkarılmış, taşra idadileri sultanileri değil, Darülfünun’a ve Harbiye’ye mahreç gösterilmiş; taşradaki gündüzlü olarak açılmış ve sadece bulundukları şehirlerin çocuklarına faydası dokunan idadilerin yatılıya çevrilmesi kararlaştırılmıştır.51

Bundan sonra özel bir komisyona hazırlatılan 13 Haziran 1892 tarihinde kabul olunan program, II. Meşrutiyet devrinde lise ve Sancak idadileri için yeni kabul edilen programlara kadar geçerliliğini devam ettirmiştir. İlk üç sınıfı Rüştiye sınıflarını da kapsayan programın beşinci sınıfa kadar olanı gündüzlü sancak yatılı Vilayet idadileri, ortaöğretimi tamamlamış bulunuyordu. Bazı büyük şehirlerde ayrı binalarda müstakil Rüştiyeler mevcut olduğu için bunlarda sadece dört sınıf bulunmakta idi. Bazı öğrencisi az memleketlerde müstakil rüştiyeler kaldırılarak idadilerle birleştirilmiştir. Fakat bu teşkilat ve programın pek Akademik oluşunun ve mesleği yönetme bakımından eksikliğinin bir müddet sonra dikkat çektiği 1902’de Vilayet merkezlerindeki yatılı idadilerin temel dersler birlikte okutulmak ve öğrencinin süresi ziraat için altıya indirilmek, diğerleri için sekize çıkarılmak suretiyle bir kısmını ziraat, bir kısmına ticaret ve sanayi şubeleri bir kısmına da her iki şubenin birden ilavesi suretiyle değişiklikler yapılmıştır. Ancak bu teşebbüsten beklenen sonuç alınamamış olacak ki, 1906’ da okullar tekrar eski durumlarına dönüştürülmüş ve öğretim süresi yine yedi yıl olmuştur.52

Mersin İdadisi ise, -yukarıda da geçtiği gibi- 1909-1910 öğretim yılı başında bugünkü Kayatepe İlköğretim Okulu’nun yerinde bulunan ve Maarif’e ait olan Rüştiye Mektebinin, eş yıllık idadiye dönüştürülmesi ile kurulmuştur.53 1913 yılında yapılan düzenleme ile İdadiye bir de ticaret şubesi eklenmiştir.54

50 Fortna, a.g.e., s. 83

51 Kodaman, a.g.e., 120-121

52 Unat, a.g.e. s. 46

53 Bilim, a.g.e., s. 185

(32)

1919’a kadar öğretime devam eden Mersin İdadisi, Mersin’in işgalinde Fransız Kumandanı Bnb. Anfre tarafından kapatılmış ve okul müdürü Mersin’den uzaklaştırılmıştır. Bu okul Cumhuriyet’ten sonra tekrar eğitime başlamıştır.55

I.III. Medrese

Yaygın eğitim kurumları olan medrese, toplumu derinden etkileyen kurumlardır. Orta ve yüksek öğretim kurumlarının temeli medreselere dayanır… Arapça, Farsça ve din eğitimi ağırlıklı medreseler, İçel’de de eğitim ve kültür hayatına yön vermektedir. Tarsus’ta Tarsus Mehmet Efendi’nin; Mersin Çopurlu Köyünde Hacı Habip Efendi’nin kurdukları medreseler ülke çapında tanınmıştı. Mersin’de ilk medrese 1882’de Hamidiye Mahallesi’nde Müftü Cami yanında açılmıştır. Camii Şerif Mahallesi’ndeki Mağribi Camisi karşısında İlyas Efendi tarafından açılmış bir medrese daha varsa da bilgi edinilmemiştir.56

Klasik Osmanlı Eğitim ve hukuk örgütlenmesinin kadrolarını, kısaca ,ilmiyenin kadrolarını sağlayan medreseler uzun süre varlığını devam ettirmiştir. Taşra ve özellikle kasaba medreseleri eğitim düzeyi açısından genellikle ortaokul düzeyinde eğim vermektedir. Medreseler idari açıdan Şeyhülislam’a bağlıdırlar.57

Yükselme döneminin gözde kumları olan medreseler zamanla ihtişamlarını kaybetmişlerdir. II. Abdülhamit döneminin son 17-18 dönemi de medreselerin ilim seviyesi bakımından en düşük olduğu devirlerdir. “Askerlikten muafiyet” gibi medreselere verilen bazı haklar buralara ilgiyi artırmış, askerlikten kurtulmak isteyen herkes İstanbul medreselerine koşmuştur.58 Medreselerin ıslahı konunda II. Meşrutiyet döneminde önce ve sonra hemen herkes önerilerde bulunmuştur. Bu öneriler medreselerin kayıt kabulünden mezuniyet sonrası alna kadar konunun bütün yönlerini kapsıyordu. Herkes kendine göre bozulduğunu gördüğü veya eksikliğini duyduğu noktalarda bazı değişiklikler yapılmasını istiyordu.59

II. Meşrutiyet ilan edildikten, hele 31 Mart olaylarından sonra her tarafta medreseleri düzeltmek için yoğun çalışmalar başlatılmıştır. Devletin merkez idaresi İstanbul’daki

55 Develi, a.g.e., s. 130

56 Metin Yılmaz, Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası İçel’de Eğitim, Mersin, 1998, s. 15

57 İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlılarda İlmiye Teşkilatı, TTK Yayınları, Ankara, 1988, . 267

58 Mustafa Ergün, II Meşrutiyet Derinde Eğim Hareketleri(1908-1914), Ocak Yayınları, Ankara, 1996, s. 325

(33)

medreseleri düzeltmeye ve disiplin altına almaya çalışırken taşradaki idari örgütler de kendi yörelerindeki medreseleri düzeltmek için dernekler kurarak çalışmalara başlamışlardır… Meşrutiyet yönetimin medreselerin ıslahı konusunda yaptığı en mühim başarı 26 Şubat 1909’da kabul edip uygulamaya koyduğu “Medaris-i İlmiye Nizamnamesi”dir. Medreselerin iç düzeninin sağlanması, devamsızlığın sıkı takibi, medrese odalarını kullanma durumu, yıl öğretim süresinin 9 ay olduğu ve ders programı gibi bir çok husus Nizamnamede yer almıştı.

Bütün bu çalışmalara rağmen yeni medrese düzenlemesinin taşraya yayıldığını pek söyleyemeyiz. Bir çok sıkıntı hala deva ediyordu. Müderrislerin çoğunda ‘müderrislik vasfı’ yoktu. Zaten öğreticilere maaş genellikle verilemiyordu. Para yokluğu en önemli sorun idi.60Hasılı bir dönem itibariyle dünyaya yön verecek şekilde insan yetiştiren medreseler zamanla bu özelliğin yitirmiş sonra da yerini yeni eğitim kurumlarına bırakmıştır.

1877 Adana Vilayet Salnamesi’ne göre Mersin Kazasında 25 medrese vardı. 1901 Adana Vilayet salnamesi’ne göre ise, köyleriyle birlikte Mersin’de toplam 44 medrese vardı.61

1903 Maarif Salnamesi’nde Mersin, Tarsus, Silifke Anamur, Gülnar ve Mut’taki medreseler ile, ilk üçündeki medrese sayılarına yer verilmektedir.

1903 Maarif Salnamesi’ne göre Tarsus Kazasındaki medreseler ve öğrenci sayıları Kubad Paşa 23 Mehmet Efendi 29 Niyazi Efendi 80 Kurai Efndi 31 Niyazi Efendi 80 Kurai Efendi 31 Süleyman Efendi 31 Koyuncu Efendi 29 60 a.g.e., s. 343-344

(34)

Hazırlı Efendi 23 Rüştem Bey 39 Kara Müftü Bey 36 Şeyh Ömer Bey 49 Cami-i Cedd 27 Küçük Minare 43 Külek (Gülek) 12 Kargılı 30 Ulaş 91 Namrun 11 Boztepe 10 TOPLAM 594

Mersinde Medreseler ile Öğrenci Sayıları Müftü 4

Burhan 20 Meziyetli 15

Bekir dede 6

TOPLAM 45

Silifke Kazsındaki Medreseler ve öğrenci Sayıları Hamidiye 110 Karşıyaka 30 Türe 56 Uzuncaburç 22 Kavak 32 Kürkçü 30 Kızıl Abalı 40

(35)

Bahçe dere 12

Hacı Ahmet 16

Yeni su 15

İnceağrı 58

TOPLAM 483

Anamur’da Berebucak Medresesinde 79 Öğrenci okumaktaydı. Nasrettin, Pazarcı, Sultan Alaeddin ve Gürcü Bel adlı 4 medrese daha vardır. Gülnar’da Saitler, Çıtak, Zeyne, Daracık, Eski Yörük, Libas, Gezende, Kalfalar, Alışıklı ve Tul olmak üzere 10; Mut’ta ise Laal Paşa, Feyziye, Hacı Ahatlı, Kürkçü, Yalızcabağ ve Ilıca adında 6 medrese vardır.62

1316 yılı Maarif Salnamesi’ne baktığımızda ise Tarsus’ta 17 medrese görünüyor. Yukarıda yer alan Boztepe ve Hazırlı Efendi medreseleri bu salnamede mevcut değil. Mersin’de yine 4 tane medese olduğunu görüyoruz. 1316 Maarif Salnamesinde dikkatimizi çeken ayrı bir konu da Mersin Livasının yanında İç il Livasının da ayrı olarak ele alınması. Mersin Livası içerisinde Mersin ve Tarsus Kazası yer alırken İç İl Livasında Anamur, Gülnar, Ermenek, Gülnar ve Silifke yer almış. İç İl de ise Anamur’da 6, Gülnar’da 9, Ermenek’te 14, Mut’ta 6, Silifke’de 13 medrese bulunuyor.63

Başka bir kaynağa baktığımız zaman 1898 yılında Silifke Kazası genelinde orta düzeyde eğitim veren toplam 12 adet medrese mevcuttur. Buralarda toplam 48 öğrenci eğitim görmektedir. Bu tür medreselerde verilen dersler de Kur’an, tefsir, hadis, fıkıh, kelam, siyer, Arapça gibi derslerdir. Ayrıca, medreselerin çoğu halk tarafından yapılmıştır. 1900-1901 yılına gelindiğinde, medreselere sadece Nuru’da bir yenisi eklenmiştir. Öğrenci sayısı ise 526’ya çıkmıştır.64

1872 ile 1900 yılları arasında, yani 30 yıl içinde kasalar hatta köylere kadar medreselerin hızla yaygınlaştığı görülmektedir. Bu durum daha ziyade, Osmanlı ileri gelenlerinde camilerle birlikte medrese de inşa etme geleneğinin sürmesiyle açıklanabilir. Yerel ileri gelenlerdeki bu eğilimin 2. Abdülhamit idaresince memnunlukla karşılanmış ve teşvik edilmiş olmalıdır.65

62 1903 Maarif Salnamesi, s. 334-335

63 1316 (1898-1899) Maarif Salnamesi, s. 836-842

64 1318 (1900) Maarif Salnamesi, s. 1038-1039

(36)

Medreselerin durumunu şu tablo izah ediyor Medresenin

Adı

Yeri Müderrisi Öğrenci

sayısı Medresenin banisi Kaynak Müftü Müftü Abdullah Efendi 30 Müftü Emin Efendi 1319 SM

Burhan Burhan - 4 Ahali 1319 SM

Mezitli Mezitli Mehmet

Efendi

15 Ahali 1319 SM

Bekirdede Bekirdede - 6 Ahali 1319 SM

Müftü Müftü Abdullah

Efendi

4 Mehmet

Emn Efendi

1321 SM

Burhan Burhan - 20 Ahali 1321 SM

Mezitli Mezitli Mehmet

Efendi

15 ahali 1321 SM

Bekirdede Bekirdede - 6 Ahali 1321 SM

Tablo(6): Maarif Salnamelerine Göre Mersin Sancağı’nda Medreseler66

I.IV. Gayrimüslim ve Yabancı Okullar

Gayr-i Müslimlere imtiyaz hakkı tanıyan fermanlar sayesinde, bu unsurlar kendi okullarını açmak için dayanak bulmuşlardır. Yabancılara ait okullar ise başlangıçta kapitülasyonlar sayesinde aldıkları imtiyazlarla kiliseye bağlı kurum faaliyetinde idi. Dini niteliğe bağlı bu okullarla birlikte bunların yanına açılan elçilik okulları zaman içerisinde amaçları dışına çıkarak yabancı devletlerin siyasi faaliyet vasıtaları durumuna geldi. Hukuki dayanaktan yoksun bu okullar 1850 yılı itibariyle Osmanlı Devleti’nin her köşesine yayıldı

(37)

1869 Maarifi Umumiye Nizamnamesi ile kontrol altına alınmaya ve bir usule bağlanmaya çalışılan bu okullar II.Abdülhamit layihalarında oldukça önemli bir yer işgal eder. Zira yoğun propaganda faaliyetleri neticesinde bu özel okulların varlığı ve sorunları daha iyi görülmüştür.

Kamil Paşa’nın kapitülasyonlara ve ıslahat teşebbüslerine bakışı oldukça önemlidir. Paşa’ya göre en kuvvetli olunan dönemlerde eğitimle ilgili olmasa da imtiyazlar verilmesi ve zaaf dönemlerinde ise her icraatın Avrupa Devlet’lerinin desteğini konuşmak uğruna yapılması Osmanlı’yı Berlin Antlaşmasının 62. maddesine götürmüştür. Bu madde ile yabancı ülkeler, kapitülasyonlarda olduğu gibi ikili zeminde değil, ulusal platformda, kendi kurumlarını açma iznini almışlardır.67

1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’ndan sonra Rumeli’de kurulan Sırp ve Bulgar hükümetleriyle, o zamana kadar Türkiye’de okul açmamış olan Rusya, Avusturya, Macaristan ve İran İstanbul’da okullar açmışlardır.

Katolik ve Protestan okulları da hem sayısal bakımdan büyük artış göstermişler, hem de tam bir denetimsizlik içerisinde, çok zararlı propaganda kurumları olarak eylemlerini sürdürmüşlerdir.

1893 yılında o sırada Maarif Nazırı olan Zühdü Paşa’nın Padişah’a sunduğu raporda oldukça aydınlatıcı bilgiler mevcuttur.

Zühdü Paşa, Protestan ve yabancı okulların Osmanlı ülkesinde bu kadar fazla yayılmasını göz yumma ve kayıtsızlığa bağlıyor. O sırada ülkede 392 protestan ve Amerikan okulu olduğunu, bunların 108’inin Abdülhamit döneminde, 284’ünün ise daha önce açıldığını söylüyor.

Ayrıca, Zühdü Paşa, bu okulların çoğunun izinsiz olarak açıldığını, okulların kuruluşunda misyoner örgütlerinin aktif rol aldığını, okulların Anadolu’nun her yerine yayılmaya çalıştığını, detaylı bir şekilde ele alıyor.

Zühdü Paşa derslerde izlenen amaçları özetle ve bugünkü dille, şöyle açıklıyor: 1. Türkiye’de Protestanlığı yaymak. 2. Zihinleri karıştırmak ve halkın merkezi yönetime bağlılığını sarsmak. 3. Öteki yabancı ve özellikle Fransız okullarının kültürel etkisi ile mücadele etmek, bu etkiyi silip kendi etkilerini ön plana çıkarmak.

Bu okulların öğrencilerinin çoğu Türk ve Müslüman ailelerinin çocukları idi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunlar, üst biliş stratejileri (planlama, hedef belirleme, izleme ve öz değerlendirme, düzenleme), bilişsel stratejiler (tekrarlama stratejileri, eklemleme ve

➢ Okullarımızdaki davranış bozuklukları ve olumsuz yönlerin giderilmesi, aza indirilmesi için haftalık ve aylık olarak yaratıcı, muhakeme gücünü artırıcı

1571 yılında Kıbrıs’ın fethinden sonra Osmanlı devleti tarafından deniz ticareti ve kara yolu güvenliği için yapılmış olan Liman Kale, Akdeniz sahil

c) Adayların geçerli olan ALES'ten başvurduğu programın puan türünde, tezli yüksek lisans derecesi ile sanatta yeterlik programına başvurularda en az 55, lisans derecesi

 Dayanıklı tüketim harcamaları: Hanehalkı tarafından anket ayını içine alan son bir yıl içinde otomobil, beyaz eşya, bilgisayar, televizyon, kamera, mobilya,

2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı Kros Türkiye Birinciliği Yarışmaları. 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı Kros Türkiye Birinciliği

Tarihi Derecesi Geliş Puanı 1 2 BUSE MAYDA GAZİANTEP-OĞUZELİ YATILI BÖLGE ORTAOKULU T 4.04.2005 06:50 1 2 21 FİRDEVS POLAT

Söz konusu dönemde İlimiz deniz sınır kapılarından ağırlıklı olarak giriş yapan yabancı turist sayısındaki gelişmeler aylık bazda ülkelere göre incelendiğinde;