Prof. Dr.
Dursun
Yıldırım
Armağanı
Pars Yılı ANKARA 1998
HAL MAHMUTHİKAYESİ (KADİRLİVARYANTI)
Yard. Doç. Dr. EsmaŞİMŞEK* Azerbaycansahasında"Gül Mahmud" diye bilinen bu hikaye Çuku-rova bölgesinde "Han Mahmut", "Nar Mahmut" ve "Hal Mahmut" isim-leriyle geçmektedir. Aynı hikayeden. Pertev Naili Boratav, "Mirze-ı Mahmut" diye bahsederken, Sivas'ta da "Mahmut ile Nigar" şeklinde bi-linmektedir.
"Hal Mahmut" hikayesi, bir "A~ık Garip", "Kerem ile Aslı" veya "Tahir ile Zühre" hikayesine nazaran oldukça dar bir alanda bilinmekte olup, varyantıarının sayısıda sınırlıdır. Tesbit edebildiğimiz kadarıyla bu hikaye; Azerbaycan'da, Kars'da, Sivas'da, Kadirli'de (Adana) ve Osmaniye'de bilinmektedir. Azerbaycan varyantı,Bakü'de Kril harfleri ile basılmış olan destanlar toplusunda' yer almakta olup, aynı hikaye Türkiye'de, Doç. Dr. Ali Berat Alptekin tarafından yayımlarımıştır. Burada, hikayenin M. Mastov'un el yazmaları arasında tespit edildiğive aynı metnin Ermenice olarak da yayınlandığı belirtilmektedir-, Dr. Doğan Kaya ise tesbit hikayenin edebildiği dört varyantını (Sivas, Azerbaycan, Osmaniye ve Faruk Rıza Güloğlu) mukayese etmiştir", Ancak, bu bölgeler arasında, hikayenin en iyi bilindiği yer olarak Adana'nınKadirli ilçesi ile Osmaniye'yi gösterebiliriz. Osmaniye'den; , Dr. Doğan Kaya'nın, çalışmasında istifade ettiği varyantın dışında, yüksek lisans taleberniz Nazife Gül Sekni tarafındanda, "Hal Mahmud" adıyla aynı hikaye derlenmiştir".Oldukça uzun olan bu hikaye, Sivas varyantınada çok benzemektedir.
Hikayenin Kadirli'de de bilindiğiniise daha önceki derleme
ça-lışmalarımızda (1988) öğrenmiştik, İyi bir masal anlatıcısıolan Meliha FıratÜniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili veEdebiyatıBölümüÖğretimÜyesi
Azerbaycan MehebbetDestanları.(Tertib edenler: Memmedhüseyn Tehmasib-Tehmasib Ferzeliev-İsrafilAbbasov-Nüreddin Seyidov).
2 Ali Berat Alptekin. "Azerbaycan Halk Hikayesi: 1, Kul Mahmut", TürkDünyası Araştırmaları,(39),Şubat1985, s. 53-82.
3 Doğan Kaya, Mahmut ile Nigiir Hikiiyesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Ankara, 1993.
4 Hikaye, 1991yılının Mart ayında, Dede Kara'dan derlenmiştir.88 yaşında okur-yazar olan Kara, hikayeyiyakınlarından dinlemiştir.
HAL MAHMUTHlKAYESİ(KADiRLiVARYANTI)
Varlı>, bu hikayeyi bildiğini söylemiş fakat, tamamını hatırlayamadığı için anlatmamıştı, Aynı yıllarda, kendisinden masal derlediğimiz İsmail Akgöllüs de bu hikayeyi bildiğinifakat, tam olarak hatırlayamadığını belirtmişti.Her iki kaynak şahsında, bu hikayenin adındanbahsetmesi, bölgede bilindiğininbir işaretiydi.Ancak, Hikayeyi tam olarak bilen bir anlatıcının bulunmamasıbizi bir hayli üzrnüştü. Nihayet 1996 yılının Temmuz ayında değerli hocalarımProf. Dr. Saim Sakaoğluve Doç. Dr. Ali Berat Alptekin'in Kadirliyi ziyaretleri ve daha sonra hep birlikte
Bağdas Yaylası'na (Aşık Halil Karabulut'un ziyaretine) gitmemiz, bu hikayeyi de tam olarak derlernemize vesile oldu.
Diğer varyantlarınagöre biraz kısaltılmışolan bu hikayeyi bize Sevim Öztürk? anlattı. Öztürk hikayeyi, iyi bir masal anlatıcısıve aynı
zamandaağıtçıolan annesi DurduAçıkgöz'den öğrenmiş. Aynıhikayeyi, anlatıcının diğerüç kız kardeşinin de bilmesi, bize bu geleneğinanadan kıza (veya babadan oğula) geçtiğinibir kere daha ispatlamaktadır.
Özellikle manzum kısımların unutu1duğubu hikayeyi diğer var-yantlarıile karşılaştırdığımızda, benzertarafların bulunduğugibi, büyük farklılıklarında olduğu dikkati çekmektedir. Bu hususları epizotlarına göre incelemek istiyoruz:
(İlk bölümlerde kızdan INigar'dan / söz edilmediğiiçin sadece Mahmut'tan bahsedeceğiz.)
1- Kahramanın Ailesi: Üzerinde durduğumuz varyantta,
Mahmut'un babasıbir köy Ağasıdır. Ağa'nın yanındabir de "sığıtmacı" (çobanı) vardır. (Hikayenin diğer varyanlarındababa, ya padişahtır ya da beydir.) Ağanın, uzun süre hiç çocuğu olmaz. Bu durum, ailenin üzülmesine, evde büyük bir sesizliğin olmasına yol açar. Onlar bu haldeyken, çobanın evinden her gün neşeli sözler ve kahkaha sesleri duyulur.Padişah, neşelerininnedenini çobana sorunca, çoban, evlerinde bir altıntop olduğunu,her akşambu altın topu eşi ile karşılıklıbirbirlerine atarak eğlendiklerinisöylerler. Buradaki altın top, aslındasemboliktir ve "çocuk" manasında kullanılmaktadır. Çocukların,bir altıntop kadar değerli oldukları, evin neşesini. mutluluğunu onların gettirdiği anlatılmakistenmektedir. Ancak, Ağa bunu anlamaz ve gidip gerçek manada bir altın top alarak,hanımıile karşılıklı olarak birbirlerine
5 EsmaŞimşek, "Kadir'Iili Bir Masal Anası: Meliha Varlı" Erciyes, 19 (221)Mayıs 1996, s. 14-16.
6 Adana'nın Kadirli ilçesine bağlı Cığcık köyünde ikamet etmekte olan İsmail Akgöllü 85 yasındaolup okuma yazma bilmemektedir.
7 Adana'nın Kadir'li ilçesine bağlı Küçükpınar köyünden olan Sevim Öztürk, Kız-Sanat okulu mezunudur. Oztürk 54yaşındaolupşuanda Adana'da terzilikyapmaktadır.
ESMAŞİMŞEK
atmaya başlarlar.Fakat, topun değdiğiher yer yara bere içinde kalınca, Ağa işin aslını öğrenir. (Buraya kadar anlattığımız kısım, aslındahalk arasında, "Altıntop efsanesi" adıylabilinmektedir.)
Hikayenin Sivas ve Faruk Rıza Güloğlu varyantlarında Padişah (Bey),çocuğu olmadığıiçin çok üzgündür ve kendisi üzgünolduğuiçin de herkesin üzülmesini ister. Bu sebeple de ülkede gülmeyi yasaklar" Dikkat edilirse, üzerinde durduğumuzvaryantta böyle bir yasak söz konusu değildir. Ağa,sadece,çobanın neşeli olmasınınsebebiniöğrenir.
2- Kahramanın Doğumu: Hikayenin bütün varyatlarında kızın (Nigar'ın) doğumundanbahsedilmezken Mahmut'un doğumu, dervişin (Hz. Hızır'ın) verdiğielma neticesinde gerçekleşir.Ancak, üzerinde dur-duğumuzvaryantta bu durum biraz dahafarklıdır; Ağa,derdine çare bul-mak için yola çıkar. Yolda, "Beyaz sakallıbir dede" ile karşılaşır. Bu-rada, "Hz. Hızır"yerine bu terimin kullanılması manidardır.
"Beyaz sakallı","pir" ve "dede" kelimeleri zaten ayrı ayrı düşü nüldüğünde aynı manayı karşılar. Anlatıcı,belki de farkındaolmadan, bu zatı vurgulamak için, aynı manalara gelen bu kelimeleri peşpeşe sırala mıştır.
Hikayemizde, "Pir dede", cebinden "kırmızıbir elma" çıkarırve: "Bunu al oğlum, dördeböl, Bir dilimini sen ye, bir diliminikarınyesin, bir dilimini atınaver, bir diliminide kısrağına.Vakit geldiğinde, kısrağının bir tayı,senin de birçocuğunolacak," der.
Bugüne kadar, okuduğumuzbirçok halk hikayesi ve masalda; "Elma yiyerek hamile kalma" motifinin yer aldığı görülmüştür.Ancak, bu elma dörde değil,ikiye bölünmektedir, Burada,elmanındörde bölünmesi, farklıbir husustur. Diğerhikayelerde. genellikle kısrağa elmanın kabuğu verilirken, burada elmanın y,arısı ona ve ata verilmiştir. Üstelik, kısrağın söz konusu olduğu hikayeler daha çok kahramanlık hikayeleridir. Burada kahramanlıkkonusu işlenmediğihalde kahraman ile at aynı günde dünyaya gelmiştir. Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan elma,baştaçocuk sahibi olmak üzere, evlilikte, ölümde, ömrü uzatmada, çeşitli hastalıklarıntedavisinde, kozmatikte,vs. kullanılır". Elmanın çocuk sahibi olmadaki fonksiyonu, destanlarımıza, halk hikayelerimize, masallarımıza, efsanelerimize, girdiği gibi halk arasında da bir inanış olarak yaşatılmaktadır. Elmanın, bol miktarda "östrojen" maddesini ihva etmesi, tıbben de aynı fikri doğrular
8 Doğan Kaya,a.g.e.,s. 41, 75.
9 EsmaŞimşek, "Türk Faiklar ve Halk Edebiyatında Elma" Türk DünyasıAraştırmalan, (105)Aralık1996.
HAL MAHMUT HiKAYESi (KADlRLtVARYANTI)
niteliktedir!",
Metinde geçen "elma", kırmızırenktedir. Belirtilen bu renk de te-sadüfi olmayıp,tedavi için kullanılan elmanın cinsini işaretetmektedir. Tunceli ve Elazığ'da "Hazar elması" olarak bilinen bu elma, hala bazı kişiler tarfındançocuk sahibi olmak için yenilmektedir!i.
Bu hikayemizde de elmanın önemli bir yere sahipolduğunu göster-mekteyiz. Nitekim, müteakip bölümlerde; aşıkların karşılaşmasındave
taşınmasındadaelmanınfonksiyonu büyüktür.
3. Kahramana Ad Verimesi: Hikayemizin bu bölümü, diğerhalk hikayelerinde olduğu gibidir. Sadece dikkatimizi çeken husus, törenin
hazırlanması esnasında,yemekleryapıldıktansonra bir de mevlidin
oku-tulmasıdır.Burada, mevlidin dini bir motif olup, anlatıcı tarfındanilave
edilmiş olabilir.
Tören anında"Pir Dede" gelerek, kahramana "Hal Mahmut", taya da "Bengi Boz" adı verir. (Ata: pirinin isim vermesi de diğer hikayelere görefarklıbir husustur.)
Bu epizottan sonra, hikayenin diğer varyant1arında gördüğümüz; "KahramanınEğitimi"ve "Bade ıçmesi" epizot1arı,üzerindedurduğumuz
metinde yer almamaktadır.Bu bölümler, büyük bir ihtimalle, uzun süredir
anlatılınadığıiçin kaynak şahıs tarafından unutulmuştur.
4- Kahramanın Aşık olması: Ata binmeyi çok seven Mahmut, kır
larda dolaşırken,evlerininbulunduğuyerden bir hayli uzaklaşırve
padi-şahın sarayının olduğuyere gelir. Burada,çokyorulduğuiçin, dinlenmek gayesi ile bir su kenarına uzanır. Mahmut, o kadar yakışıklıdırki,
gü-zelliğinin şavkı padişahin kızının penceresine vurur. Pencereden
deli-kanlıyıgörenkız,ilk görüştebuna hemen aşıkolur. Genciuyandırmak is-teyen kız, eline bir elma alarak, bu elmayı dişleyip dişlerininyerine de inci gümüş yerleştirerekonadoğru fırlatır.
Mahmut, suyadüşen elmayı alırve:
Elma seni kimdişledi Sapını gümüşledi
diyerek türkü söyler.Padişahin kızı, bulunduğupencereden bu türkünün
cevabınıverir.
Kahramanın doğumunda karşılaştığımızelma, burada da iki gencin
tanışmasınavesileolmuştur.Eskiden düğünlerde.gelininbaşınaveya
ge-10 EsmaŞimşek, a.g.m. 11 EsmaŞimşek,a.g.m.
ESMAŞİMŞEK
lin tarafından davetlilerin üzerine atılanve içerisine madeni para sıkı~ tırılmışolan elma, daha sonra gelin ile damat tarafındanbereket ve sa-adetin sembolü olarak yenirmiş".Hikayemizde ise, elmaya para yerine inci /gümü~/ yerleştirilirve bu elma iki genci tanıştırır.ilk şiirlerbu elma üzerine söylenir. (Sivas varyantıdaise, kızın oturduğu evin etrafıelma bahçesidir. )
Elmanınsuyayuvarlanması,Mahmut'un buelmayısudan almasıda bize İmam-ı Azam'ın başından geçen bir hadiseyi hatırlatmaktadır-'. Ayrıca,Türklerde "su kültürünü" ve suya verilen önemi de unutmamak ge-rekir. Güzel ve hayırlıolan bir çok hadise subaşında başlar, Burada geçen ırmakve Mahmut'unırmağın kenarına uzanmasıtesadüfü değildir.
(Mahmut ile Nigôrın tarusması diğer varyantıarda da hemen he-men aymşekildeolup, tanışmayaelma vesiledir. )
5- Aşıkların Cezalandırılması: Padişah, Mahmut'un kendi kızına aşık olduğunuduyunca çok kızar ve ceza olarak elini ve ayağını bağlatıp denize attırmakister. Bu bölümde olağanüstübir hadise ile karşılaşırız: Denize suçsuz bir kimse atıldığıvakit, deniz iniler! Mahmut'un denize atılacağıgün de deniz inilemeye başlar. Kız,denizin sesini duyunca, ba-basınınsuçsuz birinicezalandırdığımanlayıppencereden bakar ve o kişi nin sevdiğigenç olduğunugörür. Burada, iki aşık yine karşılıklı şiirler söylerler. Ancakbabası,bu duruma çokkızıpkendikızınında denizeatıl masınıemreder. Zaten, Mahmut denize atıldıktansonra, kızda kendisini
atmıştır.
Diğer varyantıardabu durum biraz farklıdır;iki aşık, bir sandığa konulduktan sonra ağzı kapatılarakdenize bırakılır.Üzerinde durduğu muz hikayenin diğer varyantlarındanfarklıolan bir başka tarafıise, pa-dişahın yaptığı işe sonradanpişmanolup, bölgedeki bütün dalgıçları top-layarak, aşıkları tekrar denizden çıkartmasıdır. Aşıklar denizden çıka rıldığında,birbirlerine yapışıköldükleri görülür.
6- Tekrar Dirilme: Hikayenin bütünvaryantıarında olduğugibi bu-rada da, ölen aşıklarmucizevi bir şekilde tekrar canlamrlar. Bu durum, üzerinde durduğumuzvaryantta "Pir Dede" tarafından gerçekleştirifmiş tir. "Pir Dede", denizden birbirine yapı~mı~olarak çıkarılan gençlerin sırtımelleriyle sıvazladıktansonra dua eder. Her iki genç de, birbirle-rinden ayrılıp canlamrlar. Diğer varyantıarındaise bu işi Karacaoğlan yapmaktadır.Yani, Karacaoğlan'a aşıklığının dışında "Ermişlik" vasfı verilmiş,o adeta "veli" tipinde bir insan olarak gösterilmistir.
12 EsmaŞimşek, a.g.m. 13 EsmaŞimşek, a.g.m.
HAL MAHMUTHiKAYESİ(KADİRLİVARYANTI)
Karacaoğlan'ın söylediğiher dörtlükten sonra, ölenlerden birisi
di-rilmiştir. Üzerinde durduğumuzvaryantta Karacaoğlan'ınyer almaması. büyük bir ihtimalle kaynak şahıs tarafından unutulmuş olmasındanileri gelmektedir.
Manas destanında'"ve Kerem ileAslıhikayesinde" de gördüğümüz "Ölüp dirilme" motifinin temelini çok eskilerde. Türkler'in bir inanış
sistemi olan Şamanizmekadar götürebiliriz".
7- Kahramanların Evlenmesi: Hikayenin sonunda -diğer
varyant-ıardada olduğugibi- kahramanlar birbirine kavuşupevlenirler. Üzerine durduğumuzmetinde kahramanlara; yedi gün yedi gece, yedi davul ve yedi düdükle yapılmasıdaha çok masallarda gördüğümüzbir formel şek lidir.
Netice itibariyle -bugün biraz unutulmuşolsa da- "Hal Mahmut" hikayesi, diğerbölgelere nazaran, Çukurova bölgesinde daha yaygınbir şekilde bilinmektedir. Ayrıca, hikayenin birçok varyantında Karacaoğ lan'ında yer alması,hikayenin Karacaoğlan'ındoğduğuyer olarak kabul edilen Güney Anadolu'da ortaya çıkmışbir metin olabileceğiihtimalini göstermektedir. Nitekim, Ali Rıza Yalman (Yalgın)da,bu hikaye için, "Dadaloğlu'nunHikayesidir" demektedir'?
Kanaatimizce, bu hikaye Güney Anadolu Bölgesinde ortaya çıkmış olup, buradanDoğuAnadolu ve Azerbaycan'ayayılmıştır.
METİN
(HAL MAHMUD'UNHİKAYESi)
Bir köyde zengin bir köy Ağası varmış. Bir de bunların sığırtmacı, çobanı varmış. ZenginAğailegarısı akşamları, hiç çocukları olmadığıiçin sessizsedasız otururlarrnış. Çobanınevinden ise hergün gülme sesleri, eğlenceler gelirmiş. Padişah
merak ediyor, bir gün gelip soruyor:
"Yahu, sizin evde her güngülüşmelerduyuluyor. Siz, her zaman böyle neye gülüyonuzı:
Çoban:
"Ağam,bizim biraltıntopumuz var.Akşamları, hanımbana atar, benhanıma atarım.Onun için gülüp oynuyoruz ."
Zengin adam, ikinci günşehiregitip biraltıntop da kendisialır. Akşamolunca
14 BahaeddinÖğel, Türk Mitolojisi, 1. C, Ankara, 1989, s. 513-514,518-521.
15 Ali Duymaz, Kerem ileAslı Hikayesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma, Elazığ, 1992, s. 141-143(BasılmamışDoktora Tezi).
16 Abdulkadirİnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara 1986;Zekeriya Karadavut
"Kemiklerden Diriltme MotifininKaynaklarıve Anadolu'dakiVaryantıarınÜzerine", Prof
Dr. SaimSakaoğlu'na55.Yıl Armağanı,Kayseri 1994,s. 232 - 237.
ESMAŞİMŞEK harurrunı çağırır:
"Hanımgel, çoban bu toplaeğlenirmiş.Gel, biz deeğlenek"diyor.
Ağa,topuhanımına atıyor. Hanımın bağrı kırılıyor!Bu sefer,hanımkendisine
atıyor, kendininde bağrı kırılıyor! Bunun üzerine topunan oynamaktan vaz-geçiyorlar.
Sabah oluncaAğa,tekrarçobanın yanınagidiyor.
"Oğlum,ben de top aldım.Amma, benattım hanımın bağrı gırıldı, hanım attı,
benimbağrım gırıldı.Bunasıl iş?" O zaman çobam özür diliyor:
ııAğam,bizimaltıntop öyledeğiL.Bizim birçocuğumuzvar, bunu birbirimize
atıpgüleriz," der.
(Ağaya,önce,çocuklarının olduğunu açıklamaz. Ağanın çocuğuyok, üzülür diye. )
Ondan sonraAğa, hanımınadiyor ki:
"Hanım,ben yolaçıkacağını,bu derdime bir çarebulacağım,"
Ağa,ata binip yola çıkar, bayağıgider.... Uzun uzun giderken önüne beyaz
sakallıbir Pir Dede rast geliyor.Ağa'nınbu halineacıyor:
"Nereye gidersinoğlum?" der.
"Dede, şugadar yıldır (işdegaç yıllık evliyse) bizim çocuğumuzyok. Bu derdime bir çare bulmaya gidiyom," der.
O anda, o Pir Dede, cebindemgırmızıbir elmaçıkarıyor:
"Bunu al oğlum,dörde böl. Bir dilimini sen ye, Bir diliminkarınyesin, bir dilimini atma ver, bir dilimini de kısrağma.Vakit geldiğinde kısrağınınbir tayı,
senin de birçocuğunolacak. Amma, ben gelene gadarçocuğunaad goyma," der. Ondan sonra, adamelmayı alıpgötürüyor. Dedenindediği şekilde yapıyorlar. Kısrağınbirtayı, hanımınınbirçocuğuoluyor.
Aradan üç-dört sene geçiyor, buçocuğunhalaadıyok (Pir Dedegoymayın
dedi ya ...)Arkadaşları"Adsız"diyeçağırırrms çocuğu.Bundan sonra bir gün(artık çocuğun aklıeriyor ya)babasının yanınagidiyor:
"Baba, niye benim adım yok? Herkesin bir adı var. Arkadaşlarımbeni
"Adsız" diyeçağırıyor." diyor. Ondan sonrababası düşünüyor:
"Bu çocukhaklı,Pir Dede gelmedi, çocukadsız kaldı,"diyor.
Bir koç kestiriyor. yemekyapdırıyor,bütün köylüleriçağırıyor,mevlüt oku-tuyor.çocuğuortaya getiriy,0r, isim koymak için. Ağanın arkadaşlarındanbiri
bir-şeysöylüyor; "Yokşuolsun', "Yok bu olsun" diye.
Halaadında oyalanryorlarrruşkine, belki dede gelir diye. O anda, daha isme karar verilmeden Pir Dede geliyor. Tabi çocuğun babasıbunu tanıyor.Dedeyi
karşıhyor:
"Buyur Pir Dedem," diyor.
HAL MAHMUTHiKAYESI(KADIRLİVARYANTI)
"Bunun ismi Hal Mahmut,atın adıda Bengiboz" diyor.
(Çocuğundoğduğugünkısrakdadoğurmuş.)
Aradan zaman geçiyor çocuk büyüyüpyakışıklıbirdelikanlıoluyor. Bu, ata meraksarıyor. Delikanlı,ata binip,kırları, dağları gezermiş.
Ondan sonra bir gün, uzak bir yere gidiyor, orada yoruluyor. Attan inip bir su kenarına yatıyor.Orda, kendi yatarken,orası daıadişahın sarayına yakınmiş. Padişahın kızıpencereden bakarken oğlanıgörür. ( mma,oğlanın güzelliğinden şavkı,pencereyevurmuş,o kadar güzelmis,kızo zamangörmüş.) Kız, oğlamgörüyor, buna hemeriaşıkoluyor.Kız,oradan hemen bir elmaalıyor. Elmayıböyledişliyor, dişlerininyerine degümüşmü, incimineyse ondan otudduruyor, ondan sonra,şimdi elmayı oğlamn göğsüne atıyor. Oğlanuyamyor ki, yanında bir elma, göğsünden yuvarlanıpsuyadüşüyor.Inip,elmayısudanalıyor. Elmayıelinealınca bakıyorki, içinde degümüşvar! Buna bir türkü söylüyor:
Elma seni kimdişledi Sapını gümüşledi
Gız,ordanbakıyortabii, takip ediyor. Ordan da gızsöylüyor: Oelmayıbendişledirn
Sapım gümüşledim.
Hal Mahmut tekraralıyor. Şimdi karşılıklısöylüyorlar: Elma geldi tekerlendi
Yedikçeşekerleridi
Hal Mahmut buna fikirlendi. Ondan sonragızdiyor:
...(Anlatıcı hatırlayamadı) Gızgediyor,babasınadiyor ki:
"Baba, ırmağın kenarındabiroğlan yatıyor, güzelliğinden şavkıpencereye vuruyor. Buoğlanı sarayına işçiolarak al," diyor.
Babası da bu Hal Mahmut'u getittiriyor. Zaten işçisi çokmuş.bunu da
sarayına alıyor.
Bundan sonra,gızileoğlan anlaşiyorlar.gizli gizlidevamlı buluşuyorlarmış,
Hal Mahmut, böyle akoşusunafelangidermiş. Gızda, ağada buna çok iyi
davra-nırlarmış. Diğer işçiler,bu oğlanı gısganırmış. Gızın babasınınçok gıymetlibir mendilivarmış, etrafında altın mı,cevher mi neyise birşey işliy imiş. Gız,onualıp
Hal Mahmut'a hediye ediyor.
Bir gün gene,koşuyagediyorlar. Mendil de Hal Mahmut'un cebindeimiş. Atın sırtında koşarken, cebindeki mendili öbür işçilergörüyor. Geli ağanın yanına çıkıyorlar:
"Biz, yıllardır yanında çahşıyok,böyle bir halimizi gördün mü? Bak, Hal Mahmut senin mendiliniçalmış."diyorlar.
Ağa, çağırıyorHal Mahmutu, bayağı sıkıştırıyor. Oğlanmecbur galıyor doğruyusöylemeye:
ESMAŞİMŞEK
"Biz,glzınIa birbirimizi seviyoruz. Bu mendili degızınbana hediye etti." diyor.
"Sen kim oIuyorsun da benimgızımıseviyorsun? -diyorAğa-Ceza olarak,
şununeliniayağını bağIayıpdenizeatın,"diyor.
Bütün halk da orayatoplanmış imiş, Gızdayukarıda odasındaymış.Şimdi,
deniz inilemeyebaşlıyor. Gızın yanındada cariyeIeri varimiş,bunIara:
"Babam, gene suçsuz birini denize atacak herhaIde. Deniz gene iniIemeye
başladı."diyor.
(BabasıSaddam gibiacımasızbir adamimiş.Suçsuzkişileri topIayıpdenize
attıkçadenizinilermiş.) Şimdi gızdiyor ki;
"Açın şupencereyi de ben babamnyanınagideyim," diyor.
CariyeIer de HaI Mahmut'unatıIacağınıbiliyorIarimiş.Diyorlar ki:
"Aman abla, boşverbakma. Zahar suçIu birisidir. Görünceüzülürsün, sen bakma," diyorlar.
Gız, bunIarıdirilemiyor. denize bakan başkabir pencereyi açıyorki, atıIan
HaI Mahmut! PencereaçılıncaHaI Mahmut da bunu görüyor: Penceredenmayıl mayılbakan yar
Odışkına ciğerimiyakan yar Benölürsem,sen kimlere bakan yar
Gız aynısını tekrarlıyor:
Penceredenmayıl mayıI bakarımyar Odışkına ciğerini yakarımyar Senölürsen.ben kendimiatarımyar diyor.
OzamanAğa:
"Söyletmenşuköpekleri, hemen atm," diyor.
O arada, Hal Mahmut'u denizeatıyorIar.Ondan sonragızda kendiniatıyol Atınca. ağanın ciğeri yanıyar. (Gızda getti,oğlanda getti) Bu seferyaptığına pişman
oIuyor. Ne kadar yüzme bilendalgıç,var ise hepsiniçağıttırıyor: "Bunlarıhemen geriçıkarın,"diyor.
Şimdi,iyice bir zamanarıyorlar.sonunda ikisini de denizden çıkarıyorlar. BakıyorIarki,gız HaI Mahmut'a sarılmış!Hem de, gızın göğsüHal Mahmut'a
bi-tişmiş, ıkisini de bitişmiş. yapı~mı~ oIarak buIuyorlar. Bunları. sarayınbahçesine, ortaya getiriyorlar. Millettoplanıyor.Her birisi,bunIarı nasıl ayırakdiye düşünü
yor. Çünkü mezara girecekIer, ikisibitişikl
OsıradaPir dede gene geliyor:
"Geri çekilin," diyor birikenkalabalığa.
Eliynen, böyIe ikisininarasını sıvazIayıpdua ediyor. BunIar birbirlerinden
ayrılıpgeri gene cana geliyorlar.
Artık,bunIar cana geldikten sonra,padişahda yoIa geliyor,pişmanoIuyor. BunIara yedi gün, yedi gece, yedi davul, yedi düdüknendüğün yaptırıyar.OnIar da
muradınaeriyor,gızınıHaI Mahrnut'a veriyor, evIendiriyor. Pir Dede de gene oradan kayboIuyor.