• Sonuç bulunamadı

NAZAR HAK, BONCUK YASAK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "NAZAR HAK, BONCUK YASAK"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İmzalı yazılardan, ilân ve reklamlardan reklam sahipleri sorumludur. • Sayın okuyucularımız, dergimizin sayfalarında ayet-i kerime, hadis mealleri ve mübarek isimler bulunduğu için yerlere atılmamasını rica ediyoruz.

SAYI 3 | MART 2017 | FİYATI 2,00 LV.

BULGARİSTAN BAŞMÜFTÜLÜĞÜ’NÜN DİN VE KÜLTÜR YAYINIDIR

Halk Arasında Yaygın Olan Hurafeler Batıl inançlar onların hayatlarını olumsuz etkilemekte ve sosyal ilişkilerinin bozulmasında büyük etki göstermektedir.

İnsanların arasında bazen düşmanlık bile oluşturmaktadır.

ISSN1312-9872 9771312987006

Çocuklarını Namaza Alıştırmada Ebeveynlere 11 Öneri Rabbini tanıyan, onunla iletişimi iyi olan, etrafındaki olaylara kader okuması ile bakabilen bir çocuk yetiştirebilmek...

Kur’ân-ı Kerim, Falcılıktan Uzak Durmayı Öğütlemektedir Ey iman edenler! İçki, kumar, (üzerinde putlar için hayvan kesilen) taşlar ve fal okları birer şeytan işi pisliktir...

02 Hırvatistan Müftüsü Aziz Efendi Hasanoviç İle Hırvatistan Müslüman Topluluğuna Dair Mülâkât

05 Bir Çanak Kömür

06 Halk Arasında Yaygın Olan Hurafeler 08 Dinin Merkezinden Uzaklaşmak ve

Bulgaristan’da Bidat ve Hurafe İnancı

İÇİNDEKİLER

10 Kur’ân-ı Kerim, Falcılıktan Uzak Durmayı Öğütlemektedir

12 Ferhatlar (Delçevo) Köyü

14 Çocuklarını Namaza Alıştırmada Ebeveynlere 11 Öneri

16 Kılıçköylü Ahmed Şevki Efendi 17 Filibe Taşköprü Camii

18 Haber Turu

10 14

6

Allah’a, gayba inanmak insanın genle- rine kodlanmıştır. Her insan inançlıdır.

Bu bazen açığa vurulmuş, bazen potansi- yel bir durumdadır.

İnanç, doğru bir şekilde olabildiği gibi, yanlış da olabilir. Doğru inancın kaynağı Allah’tır. Din, peygamberler ve kutsal ki- taplar doğru inancı öğretmek ve gönülle- re nakşetmek için vardır.

İnsanoğlu, doğru inanç ile asırlardır bağ kurmuş olmasına rağmen, farklı etkenler yüzünden doğru inancın oluşturduğu ana caddeden ayrılıp ara sokaklara göz atma- ya meraklanmıştır. Bu, aşırı meraka dönüş- tüğünde insanın felâketi olmuştur. Zira ıs- sız ara sokaklarda kaybolmuş, önüne çıkan

“yol göstericiler” biraz daha batağa saplan- masına ve ana caddeye çıkmada yardımcı olacak ışığa ulaşamadığından orada boğu- lup kalmasına sebep olmuşlardır.

Doğru inanç nurludur. Hemen fark edi- lir. Onu görmemek mümkün değil, ancak görmezlikten gelinebilir. Yanlış inançlar ise karanlıktır. Bazen karanlıkta kuyruklu yıl- dızların hareketlerine benzer parıltılar da oluşabilir, bunlar yanıltıcıdır. O yüzden insan, inancını seçerken titiz davranmalı;

kendisini doğru inanca götürecek güneş, ay ve sabit yıldızlar varken, düşmekte olan

kuyruklu yıldızların peşine takılmamalıdır.

Bozuk, yanlış inanç ve buna dayalı dav- ranışlar olarak ifade edebileceğimiz hurafe- ler, geceleyin ortaya çıkan kuyruklu yıldız- lar gibidir. İnsanın dikkatini çeker, ama da- ha sonra karanlıkta kayboluverirler. Doğ- rusu onlarda da bir gerçeklik, yani parıltı var, ama bu sadece dikkatleri çekmek için.

O yüzden insanın o kayan yıldızı bilmesin- de bir sorun olmaz, ama peşine takılması sonunu getirir. Kur’ânî anlayışla sihir/bü- yü ilmini bilmek yasak değil, ancak büyü yapmak, ister iyilik, ister kötülük için ol- sun, haramdır.

Peygamber Efendimizin ifadesiyle na- zar değmesi haktır. Bunun Kur’ân ve dua okumakla tedavisi mümkündür. Ancak nazara karşı boncuk takmak, haram ve ya- saktır. Zira birincisi yardımın asıl kaynağı olan Allah’ın adıyla tedavidir, diğeri ise yar- dımın kaynağı olan Allah’ın tasvip etmedi- ği, hatta Ona ortak koşma derecesinde şir- ke varan bir davranıştır.

Dolayısıyla tahrif edilmiş, bozulmuş inanç ürünü hurafelerden uzak durmak, insanın gönlüne huzur ve şifa veren doğ- ru ve sağlam inanca sahip olmak demektir.

Vedat S. Ahmed

NAZAR HAK, BONCUK YASAK…

Sayı 3 (267) Mart 2017

Yıl XXV

ISSN: 1312-9872 Yayın Sahibi BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARI BAŞMÜFTÜLÜĞÜ

Yayın Türü Aylık, süreli

Yayın Kurulu Vedat S. Ahmed

Cemal Hatip Doç. İbrahim Yalımov Dr. İsmail Cambazov Dr. Kadir Muhammed

Murad Boşnak Muhammed Kamber

Dizgi ve Tasarım Salih M. Şabanov

Adres Sofya 1000 ul. „Bratya Miladinovi“ 27

Müslümanlar Dergisi

Temsilcilikler Bölge Müftülükleri Cami Encümenlikleri

Online www.grandmufti.bg muslumani@grandmufti.bg

Baskı Sky Print

Abone ücretleri Yıllık: 24,00 lv.

Altı aylık: 12,00 lv.

(2)

SÖYLEŞİ 2-3

Sayın Müftü, önce sizleri tanı- yalım.

Beş çocuklu bir ailenin son çocu- ğu olarak Bosna Hersek’te dünyaya geldim. Babam imam Sadık Efen- didir. İlkokulu Srebrenitsa’da bi- tirdim. Sonra Saraybosna’ya gide- rek Gazi Hüsrev Bey Medresesin- de eğitimime devam ettim. Baba- mın ailesi 12 nesil geriye hep imam oldukları için benim de bu geleneği devam ettirmek istemem çok man- tıklı idi. Tabiî ki, İslâm’a ve İslâmî ilimlere duyduğum sevgi bu seçimi yapmamda başrol oynadı. Medrese eğitimimi bitirdikten sonra Srebre- nitsa’ya döndüm ve imam olarak ça- lışmaya başladım. Daha sonra bize uygulanan baskılar soykırıma dönü- şünce oradan ayrılmaya zorlandık.

Bu olaylarda babamı ve ailemden 36 kişiyi kaybettim. Hırvatistan’a, Zagreb’e geldim. Zagreb camisin- de imam olarak göreve başladım.

Daha sonra başimam oldum, onun ardından müftü asistanı ve müftü yardımcısı, 2012 yılında da Meşi- hat Başkanı ve Hırvatistan Müftü- sü seçildim.

Bize biraz Hırvatistan’dan, ülkenin nüfüsündan, dinlerden, ekonomik ve

HIRVATİSTAN MÜFTÜSÜ

AZİZ EFENDİ HASANOVİÇ İLE

HIRVATİSTAN MÜSLÜMAN

TOPLULUĞUNA DAİR MÜLÂKÂT

siyasi koşullardan bahseder misiniz?

Hırvatistan Cumhuriyeti gü- zel bir ülkedir. Muhteşem doğası, denizi ve muhteşem insanları var.

Daha iyi anlayabilmek için mut- laka gelip görmek gerekiyor. Yak- laşık 4,3 milyonluk nüfusa sahip.

Yugoslavya’nın dağılmasından son- ra 1991 yılında bağımsızlığını ka- zandı. 2013 yılında ise Avrupa Bir- liğine 28. üye olarak kabul edildi.

Hırvatistan Cumhuriyetinin sade- ce turizm alanında değil, ekonomi- nin her alanında potansiyeli var – bilim, teknoloji, tarım, gemicilik gibi. Bu potansiyelin kullanımı sı- nırlı oldu. Çünkü demokratikleşme sürecinin yavaş ilerlemesi sebebiy- le gelişimin önünde engeller oluş- tu. Son birkaç yıldır durum düzel- meye başladı ve ekonomi ilerleme göülüyor. Siyasî bakımdan söyle- mek isterim ki, dinî özgürlüklerin hukukî düzenlemesi, sanırım, Av- rupa’da en iyi Hırvatistan’dadır. Ve daha da önemli olan, kanunlar ke- sinlikle sonuna kadar uygulanıyor.

Hırvatistan’da ne kadar Müslüman yaşıyor? Nereden gelmişler, nerede yaşıyorlar, ne ile meşguller?

Hırvatistan’da son nüfus sayımı-

na göre, ülkenin yüzde 1,5’i Müs- lüman, yani yaklaşık 63 bin kişi.

Büyük bir kısmı Bosna’dan gelmiş, Makedonya, Kosova ve diğer ülke- lerden gelen Müslümanlar da var.

En çok Müslüman Zagreb’te yaşı- yor, sonra Rieka, Pula, Sisak, Osiek, Split, Karlovats, Gunya ve ülkenin başka şehirlerinde yaşayan Müslü- manlar var. Toplumda tamamen en- tegre olmuş durumdadırlar. Aka- demik çevrelerden üretim sektörü- ne kadar ekonominin her alanında Müslüman görmek mümkündür.

Temel kurum ve kuruluşlarınız hangileridir?

Din konusunda Müslümanların ana kurumu Müftülüktür. O, aynı zamanda dinî konuları yorumlama ve halka eğitim verme yetkisine sa- hip tek kurumdur. Hırvatistan’da bütün Müslümanlar, etnik kökeni ve uyruğu ne olursa olsun, tek bir Müslüman topluluğuna mensuptur.

Başka kuruluşlar da var, fakat onlar kültür ve siyaset gibi hayatın diğer alanlarıyla ilgilenmektedir. Din iş- leri ile ilgilenen tek kuruluş İslâm Birliğidir (Müftülük).

Müftülük teşkilâtı öyle organi- ze edilmiş ki, kararlarını alıp yü-

(3)

MÜSLÜMANLAR MART 2017

rürlüğe koyabilen kendi Parlamen- tosu var. İslâm Birliği Meşihati ana idarî ve dinî otoritedir. 15 şehirde 15 meclisimiz ve dört kurumumuz var: İslâm Lisesi, Helâl Belgelendir- me Merkezi, Hırvatistan İslâm Zi- raatı ve İslâm Vakıfları.

Geçmişte bizim gibi sizde de bir süreliğine komünist rejimi hâkimdi.

Bu dönemin Müslüman toplumuna etkisi ne oldu?

İkinci Dünya Savaşının sona er- mesiyle Hırvatistan Müslümanla- rı için zorluklar başladı, çünkü ko- münist rejim Zagreb’teki tek cami- yi yıktı (o zamanlar bu cami Hırva- tistan’ın da tek camisiydi) ve müf- tümüz İsmet Müftiç Efendiyi öl- dürdü. Halkın ihtiyaçlarını karşı- layabilecek insanlar bulmak çok zordu. İlk başlarda uygulanan bas- kılar da çok büyüktü. Zamanla yö- netimin baskısı hafifledi ve Müslü- manlar kendi aralarında daha ko- lay organize olabilir hale geldi. Fa- kat zorlu dönemdi bu, hele de İkin- ci Dünya Savaşından sonraki yıllar.

Hırvatistan’da şu anda kaç cami var? Ne zaman yapılmışlar? Ülkenin en büyük ve en ünlü camisi hangi- sidir?

Şu anda üç camimiz var, bunlar- dan ikisi eğitim merkezi. En bü-

yük ve en çok tanınanı Zagreb ca- mimizdir. En yenisi Rieka’da bu- lunmaktadır ve mabet mimarisin- de bir şaheserdir. Üçüncü ve en eski camiimiz de Gunya’da bulunmak- tadır, 1969 yılında yapılmıştır. 18 şehirde de mescitlerimiz var. Osiek ve Sisak’ta da cami yapılmasını bek- liyoruz

Camileri ziyaret edenlerin, ibadet eden cemaatin oranı nedir?

Ziyaretçilerimizin, özellikle de Müslüman olmayanların sayısı yüksek, ancak hafta içinde ibadete gelenlerin sayısı daha yüksek, hele de Cuma günleri.

Halka dinî hizmet sunanların sta- tüsü ve eğitim düzeyleri nedir?

Maddî ihtiyaçlarınızı nasıl karşılı- yorsunuz?

İmamlar ve öğretmenler Hırva- tistan İslâm Birliği tarafından tayin ediliyor. Her şey İslâm Birliği tara- fından finanse ediliyor. Eğitimleri- ni güvenilir eğitim merkezlerinde alıyorlar. İslâm Birliği, Hırvatistan devleti ile özel anlaşma imzaladı.

Bu, bize hem tam hak veriyor, hem de tam sorumluluk yüklüyor. İslâm Birliği sayesinde müftüler dinî ha- yatı organize etmekte tamamen ser- best davranma hakkına sahip, fakat bu her şeyin sorumluluğunu üst-

lenme şartıyladır. Dinî eğitim faa- liyetleri devlet tarafından destekle- niyor. Dinî eğitim veren öğretmen- lerimizin maaşlarını Eğitim Bakan- lığı veriyor. Altyapı ve diğer proje- ler için Müslüman halktan destek alıyoruz. Temel ihtiyaçlarımız için gereken finansman üyelerimiz tara- fından sağlanıyor.

İslâm Birliği kurumu olarak halka nasıl hizmetler sunuyorsunuz?

Bütün faaliyetleri sıralamak zor.

İslâm Birliği olarak dinî hizmet- ler veriyoruz, eğitim, hastaneler- de yardım, polis ve asker hizmetle- ri vs. Yanlış anlaşılmaları önlemek için polis ve askerî birimlerde İslâm ile ilgili bilgilendirme eğitimleri ve- riyoruz. Ayrıca Helâl Belgelendir- me Merkezimiz var, insanî yardım- lar yapıyoruz. Kendi dergilerimizi çıkarıyoruz, kitaplar ve eğitim ma- teryalleri yayınlıyoruz. Helâl serti- fikalar ile ekonomiye katkı sağlı- yoruz, ayrıca İslâm’da helâl konulu eğitimler de veriyoruz. Söylemekte fayda gördüğüm bir diğer olay da tanıtmakta olduğumuz bir teşeb- büsümüz var: Papa Fransisk, Av- rupa kurumları, ABD Dışişleri Ba- kanlığı ve İslâm dünyasından bir- çok ülke tarafından destekleniyor bu çalışmamız. Bu teşebbüsümüz,

(4)

4

azınlık dinî grupların konumunun belirlenmesi ile ilgili. İnanıyoruz ve eminiz ki, Hırvatistan’da uygulanan bu model başka ülkelerde de benzer sorunlara çözüm olacaktır.

Gençler için ne tür faaliyetler dü- zenliyorsunuz?

Her sene Müslüman gençler için Hırvatistan’da birkaç konferans dü- zenleniyor. Bu konferanslarda Hır- vatistan ve çevresinden Müslüman gençler toplanıyor. Fakat her gün gerçekleştirilen dinî eğitim ve se- minerler daha önemli. Eğitim, ra- dikalleşme ve dinî anlamama gibi olumsuzluklardan korunmak için en iyi çözümdür. Bu yüzden genç- lerimizin dini sanki Muhammed (s.a.s.)’den öğreniyorlarmış gibi anlamaları için çaba gösteriyoruz.

Seminer ve konferansların dışında gençlerimizin matematik, coğraf-

ya, tarih, kimya, fizik ve din ders- leri eğitimi aldıkları kış okulları ve yaz kamplarımız var. Gençlerimizi devamlı güvenilir uluslararası ku- ruluşların düzenlediği programla- ra katılmaları için teşvik ediyoruz.

Ülkenizde azınlık durumda bir top- luluk olmanıza rağmen helâl bel- gelendirme konusunda çok önemli adımlar atmışsınız. Kısaca bu konu- da neler yaptığınızı da anlatır mı- sınız?

Helâl standartımız Hırvatis- tan’ın ulusal standartları ve mev- zuatı arasında yer almaktadır. Bu devlet tarafından kabul görüyor demektir ki, yetkili personel dışın- da helâl sertifikası konusuyla başka kimse ilgilenemez. Helâl standar- tı, şeriat kuralları ve düzenlemele- ri esas alınarak hazırlanmış, ama aynı zamanda HACCP (Tehlike Analizleri ve Kritik Kontrol Nok-

taları) tarafından uygulanan bütün standartları ve düzenlemeleri kap- samaktadır. İlginç olan şu ki, Helâl Belgelendirme Merkezimizde uy- gulanan prosedürler en sıkı prose- dürlerdendir ve hiçbir üretici altı aylık eğitimden ve sıkı kontrolden geçmeden helâl sertifikası almamış- tır. Önemli olan her şeyin devam- lı kontrol edilmesidir. Belirtmem gerekir ki, helâl sertifikası alan şir- ketler helâl standartları konusun- da çok duyarlı ve sorumlu davranı- yor. Onlar, bu uygulamadan büyük kazanç sağlamakla beraber, helâlin ekonomi değil, din ile ilgili oldu- ğunun farkındalar. Bu hepimizin bir şey kazandığı bir durum: Müs- lümanlar helâl ürün ve hizmet, iş ortaklarımız gelişim için daha faz- la imkân elde ediyor. Bu çok güzel bir örnek aslında.

Rieka’da İslâm merkezi ve camii

(5)

BİR ÇANAK KÖMÜR

ÖZLEM TEFİKOVA

MÜSLÜMANLAR MART 2017

HAYATIN İÇİNDEN 5

”Soğuk bir kış günüymüş. Her taraf karla kaplı, dışa- rıda esen rüzgâr gittikçe şiddetini artırıyormuş. Sokak- larda kimseler yokmuş. Sadece bir yaşlı kadın geziyor- muş kapı kapı bütün komşularını.

– Bir çanak kömür, diye rica ediyormuş her birinden.

Bir çanak kömür…

Bunun üzerine komşuları ona hayretle:

– Delirdin mi sen kadın?! Bu kışta kim verir sana kö- mürünü? Yolların ne zaman açılacağı belli değil. Bir ça- nak değil, tek bir kömür bile veremem. Kusura bakma, ama benim çoluğum çocuğum var.

Günler geçmiş, komşuları kadını bir daha göreme- mişler. Merak edip evine gittiklerinde, yatağında ölü- sünü bulmuşlar.”

Bu hikâyeyi yıllar önce okulda okumuştuk, daha or- ta okuldaydım, yazarını unuttum. Fakat hikâyeyi neden- se hiç unutamadım. Çok etkilenmiştik bütün sınıf. Bu- günlerde haberlerde buna benzer bir olaydan bahsedil- diğini gördüm.

Olay yeri Bulgaristan. 2017 yılının ilk günleri, o bit- mek bilmeyen soğuk Ocak ayı. Bizim ülkemiz. Bazen nedense olaylar öyle gelişiyor ki biz sadece seyirci ka- lıyoruz olanlara. Blagoevgrad’da bir anne kız soğuktan ve açlıktan ölmüş. Duydunuz mu? “Olay sarsıcı ve aynı zamanda da insanlık ve şefkatsizlik içinde yaşadığımızı gösteriyor” demiş haberin yazarı.

Tekerlekli sandalyede yürüyemeyen ve konuşamayan bir kız ve 67 yaşındaki annesi yaşıyormuş evde. Soğu- ğa dayanamayan anne kalp krizi geçirerek kızının göz-

leri önünde ölmüş. Beş gün boyunca eve kimse girme- miş. Odaya girenler kızın zorlukla camı açıp yardım ça- ğırmaya denediğini anlamışlar. Fakat belli ki ne yardım çağırabilmiş ne de camı kapatabilmiş. Camın açılma- sıyla daha da soğuyan evde annesinin yanında başarısız bir hayat mücadelesi vermiş. Komşular günlerdir ışığın açık olduğunu hatta camın aralı durduğunu fark etmiş, ama kimse kapıyı çalıp ne olduğuna bakmamış. Komşu- lardan biri “Nikolina’nın günlerdir dışarıya çıkmadığı- nı fark ettim, ama konuşmadığımız için neler olduğunu pek merak etmedim.” demiş. Tanıdık geliyor mu bu üç kelime “ama konuşmadığımız için…”?

İbn Abbas’ın İbn Zübeyr’e şöyle söylediği işitilmiştir:

Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediğini duydum: “Komşu- su aç olup da karnını doyuran kimse, mümin değildir.”

Bir başka hadis-i şerifte de Peygamberimiz şöyle bu- yurmuştur: “Komşu üç türlüdür. Bir hakkı olan, iki hak- kı olan, üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan, akraba ol- mayan gayrimüslim komşudur. İki hakkı olan komşu, Müslüman olan komşudur ki, onun hem Müslümanlık hem de komşuluk hakkı vardır. Üçüncü hakkı olan kom- şu ise, akraba olan Müslüman komşudur. Bunun hem Müslümanlık, hem akrabalık, hem de komşuluk hak- kı vardır.”

Bir hurma tanesinin bile değeri büyükken Allah ka- tında bizler daha iyi insan ve daha iyi komşu olamaz mı- yız? Allah kimseden kendisinde olmayan bir şeyi iste- mez ki… Hem demiştir Rahman suresinde “İyiliğin kar- şılığı iyilikten başka bir şey midir?”

(6)

DİN VE TOPLUM 6

Müslümanlar arasında var olan bazı batıl inanç ve hurafeler din ile bağdaşmamaktadır. Fakat bunların yine de insana uğursuzluk veya kısmet getiriceğine inananlar bulunmaktadır. Bazı olaylardan mânâ çıkarmak, birinin başına kö- tü bir iş geldiği zaman, bu işin ken- di başına da gelmemesi için tahtaya üç defa hafifçe vurmak, evde bar- dak, tabak gibi bir şeyin kırılması- nın iyi işaret olmadığına inanmak bu hurafelerden sadece bazıları- dır. Örnekler şöyle devam ediyor:

baykuş bacaya konup öterse, o ev-

DR. AHMED LÜTOV BAŞMÜFTÜLÜK MÜFETTİŞİ

Batıl inançlar onların hayatlarını olumsuz etkilemekte ve sosyal ilişkilerinin bozulma- sında büyük etki gös- termektedir. İnsanların arasında bazen düş- manlık bile oluştur- maktadır.

HALK ARASINDA YAYGIN OLAN HURAFELER

den ölü çıkacağına inanılmaktadır.

On üç rakamının uğursuzluk getir- diğine, soğan kabuğuna basılınca fakirlik getireceğine, yataktan ters kalkan kimsenin işlerinin ters gide- ceğine inanmak...

Bir işe karar vermeden önce kuşlardan işaret beklemek de bu eylemler arasında yer almaktadır.

Şöyle ki, kuş sağ tarafa uçarsa iş ya- pılır, sol tarafa uçarsa o işten vaz- geçmek ya da ertelemek gerekir.

İnsanların başlarına gelen olayla- ra iyi ya da kötü olsun aynı tepkiyi vermeleri, yani hepsinin “Allah’tan

(7)

MÜSLÜMANLAR MART 2017

AKTÜEL 7

olduğuna” inanma şeklindeki bir kader anlayışının hiçbir sakın- cası yoktur. Hatta böyle bir inanç, başa gelen felaketlerde insa- nın savunma mekanizmasına olumlu bir katkıda bulunup psi- kolojik olarak kendisine yardımcı da olabilir. Ancak insanlar, elde ettikleri güzel şeylerin kaynağını kendi bilgi ve kabiliyet- leri olarak görüp bu kabiliyetin kendilerine yine Allah tarafın- dan verildiğini çoğu zaman hatırlamamaktadırlar. Altından kal- kamayacakları olaylarla karşılaştıklarında ise bunların Allah’tan olduğunu ve kaderlerinin böyle yazıldığını söylemeye başlarlar.

Yanlış inançlar arasında evlilikle ilgili olanlar da bulunmak- tadır. Evliliğin genel olarak bütün Müslümanlar arasında kıs- met ve kader işi olduğuna inanılır. Nikah gecesinde ilk uyuya- nın ilk öleceğine inanılır. Bu nedenle bazı kişiler ilk geceyi hiç uyumadan geçirirler. Nikâh masasında gelin veya damat han- gisi diğerinin ayağına basarsa onun sözünün geçeceğine, bekar bir kız evli birinin yüzüğünü takar veya da gelinliğini giyerse kısmetinin kesileceğine inanılır.

Kadın ve çocuklarla ilgili batıl inançların çok yaygın olduğu görülmektedir. Çocuk doğuncaya kadar kadın evinden tavuk vermez, çünkü tavukların toprağı taradıkları gibi genç çiftin iliş- kileri de bozulur. Çocuk doğduktan sonra çocuğa tavuk verile- bilir. Yine de verildiği zaman çocuğa verildiği söylenmektedir.

Hamile kadın bir yerden bir şey çalarsa, doğacak çocuğu- nun bedeninde leke olacağına inanılmaktadır. Hamile kadın yu- murta yemeyi severse, çocuk haylaz olurmuş. Çocuğun göbeği düştüğünde eve gömülmesi gerekirmiş, ki çocuk büyüyünce eve bağlı olsun. Çocuğun kırkı çıkmadan tırnakları kesilirse, ya arsız ya da hırsız olurmuş. Bebeğin ayakları alttan öpülürse talihsiz olurmuş. Çocuklara nazar değmesin diye nazar boncukları ta- kılırmış. Bütün bu saydıklarımız inancı zedeleyen hurafelerdir.

Bazı olayların da uğur getireceğine inanılır: cezveden su içi- lirse zengin olunur, dört yapraklı yonca uğur getirir, kurbağa sesini yükseltirse yağmur yağar, leyleğin uçtuğunu gören seya- hat eder. Daha uzun zaman için evden ayrılan kişinin önüne, bazı bölgelerde de arkasından su serpilmesi gerekirmiş. Bu, hem kazaya uğramasını engeller, hem de işini rastgetirir, eve çabuk dönmesini sağlarmış.

Müslümanların arasında yaygın olan başka bir batıl inanç da kâhinlere inanmaktır. Kâhinler genel olarak kahveye, kağıtla- ra ve ellere bakarlar, ayrıca doğum tarihi söylendiğinde insanın geleceği ya da geçmişiyle ilgili haberler verirler. Müslümanların bir kısmı bunun dinen doğru olmadığını bildikleri halde böyle bir hurafeye başvurmaktadır. Bu tür batıl inançlar onların ha- yatlarını olumsuz etkilemekte ve sosyal ilişkilerinin bozulmasın- da büyük etki göstermektedir. İnsanların arasında bazen düş- manlık bile oluşturmaktadır.

“Evet, Allahım!”

Diyeceğim

Artık, eğer vakit gelmiş ise Bu dünyadan göçmek için Allahın emrine razıyım

Rabbime “Evet, Allahım!” diyeceğim!

Buna delildir Araf suresi Otuzdördüncü ayet-i kerimesi Hazırlığımı da zaten yapmıştım ben Rabbime “Evet, Allahım!” diyeceğim!

Ben elveda dedim aileme, komşulara Dünyadan göçmek emri geldi bana Geride kalan dostlara selam olsun Benim için hayır dua edenlere

Rabbime “Evet, Allahım!” diyeceğim!

Dostlarım beni kabrime koyunca O sual melekleri gelince

Sorularına cevabım doru ola

Rabbime “Evet, Allahım!” diyeceğim!

Zaten baş koymuştum ben bu yola Bu ölüm bana, düğün merasimi ola Acısı da tatlısı da olsa sonunda

Rabbime “Evet, Allahım!” diyeceğim!

Ramadan Yakup Pçelina - Razgrad

(8)

DİN VE HAYAT 8

“Bidat”, Arapça “icat et- mek, örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa etmek” an- lamına gelen “bid‘a” kökünden türeyen, “daha önce benzeri bu- lunmayıp sonradan ortaya çı- kan (muhdes) şey” anlamına gel- mektedir. Bidat çıkarmaya ibti- da‘, çıkaran veya işleyen kimse- ye de mübtedi‘ denir.

TDV İslâm Ansiklopedisinin verdiği bilgilere göre, bidat kav- ramı genel olarak ıstılahta “Haz- reti Peygamberden sonra ortaya çıkan ve dinle ilgili olup ilâve ve- ya eksiltme özelliği taşıyan her- şey” diye tarif edilmiştir.

“Hurafe” ise sözlükte “buna- mak” anlamına gelen “haref ” kökünden türemiş bir isim olup

“akla ve gerçeğe aykırı düşen al- datıcı söz” demektir. Masal, ef- sane ve genel olarak gerçek dışı

olarak kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlere de “hu- rafe” denmiştir.

Dinler tarihi incelendiğin- de görülüyor ki, halk tabakala- rı, ilâhî dini öğreten peygam- berlerinden zaman bakımın- dan uzaklaştıkça eski dinlerin- den kalma gelenekleri veya çev- redeki inanç gruplarından etki- lenerek bazı inanç, ayin ve adet- leri normal hayatlarına dahil et- miş ve bir süre sonra onları din- den bir ritüelmiş gibi inanmaya ve sahiplenmeye başlamışlardır.

Bidat ve hurafelerin ortaya çıkması ve yaşama şansı bulma- sı çeşitli sebeplerle açıklanabi- lir. İslâmiyetin kısa sürede fark- lı sosyal ve kültürel yapılara sa- hip bulunan milletler arasında yayılması bu sebeplerin başında gelir. Bununla beraber sosyal ve

kültürel yapıların bazı unsurları İslâmî bir kimliğe bürünerek ye- ni dönemde de varlıklarını sür- dürmüşlerdir. Ayrıca İslâmî esas ve hükümlerden bazılarının yeni Müslümanlar tarafından yanlış anlaşılması veya eski kültür mi- rasının etkisiyle yanlış yorum- lanması da bidatların İslâm’a gi- rişine zemin hazırlamıştır.

Uzun yıllar dine alerji duyan

‘izm’lerin etkisinde kalan Kı- ta Avrupası ve özelde Bulgaris- tan’daki insanlar, dinine bakıl- maksızın bu süreçten oldukça yıpranmış ve değer kaybına uğ- ramış bir şekilde çıktılar. Dinin bayağı bir şey, ona inananların da basit ve cahil olduğu propa- gandası altında uzun seneler di- nine ve değerlerine yabancı gi- bi bir hayat süren Müslümanlar, pek tabii, ya dinlerinin inanç ve

BİLÂL COŞKUN İLÂHİYATÇI

Dinin

Merkezinden

Uzaklaşmak ve

Bulgaristan’da

Bidat ve

Hurafe İnancı

(9)

MÜSLÜMANLAR MART 2017

ŞIIR 9

pratik (amel) yönünü ihmal ettiler veya unut- tular, ya da dinî ilimleri tahsil edecekleri bir kişi ve yapı bulamadıkları için ellerinde ka- lan azıcık dinî inançlarına kendilerinden ve- ya çevre kültürlerden ekleme yaparak dinî/ru- hanî hayatlarını ve bağlarını ayakta tutmaya çalıştılar.

İnsanları dinlerinden ve kültürlerini ilgi- lendiren değerlerden uzaklaştıran, başka din ve kültürlerin etkilerine maruz kalıp dejene- rasyona uğramalarına sebep olan belli başlı bazı nedenler vardır. Bu çerçevede Bulgaris- tan’da bidat ve hurafeler neden yaygınlık ka- zandı diye sorup cevabını birkaç maddede özetleyelim:

1. Toplumu bilgilendiren veya bilinçlendi- ren din alimi veya hocaların sayısının giderek azalması veya tükenmesi.

2. Komşu kültür ve dinî inanışlara sahip kimselerle hayatın her alanında içli dışlı ya- nında getirdiği etkilenme.

3. Dinî bilgilerin öğrenilmesine ve önem- senmesine gerek duyulmaması veya zamanla unutularak yerini başka inanç ve uygulamala- rın almasına seyirci kalınması.

4. Baskın, otoriter ve güçlü olan dinamikle- rin kendi inanç ve kültürlerini ya bizatihî ya da dolaylı olarak diğer unsurlara dikte etmeleri.

5. Azınlık durumunda bulunan inanç grup- larının, güçlü olan milletlerin veya yapıların kültür ve inançlarını taklit etmeye temayül göstermeleri.

6. İnsanların somut ve yakın olana tevec- cüh edip, hemen ulaşmayı arzuladığı istekle- rine vasıta veya vesile olacak semboller, totem- ler veya itikat edinme isteklerinin zayıflamış bilgi ve inançlarını etkilemesi ve kendilerine göre şekillendirmesi.

7. Çoğunlukla çaresizlikten veya çareleri tü- kettiğini düşünmekten dolayı, dualarının ka- bul olmayacağından hareket ederek psikolojik bir çıkar yol ve rahatlama elde etmek için fark- lı çözüm yollarına ve mecralara sürüklenmesi.

8. Popüler kültürün etkisinde kalma, prestij elde etme, gündelik modaya uyma ve hayranı olduğu kişilere özenme sonucu bir diğerinin kültür ve adetlerini taklit etmesi. ۞

GERLOVA

Yayla-orman karışımı yeşil yurdumuz Asâletle yoğrulmuş toprakla suyumuz Kıldan incedir Hakka karşı boynumuz Ceddim, istikamettir derdi esas yolumuz.

Gerlova yöresinden gelir bizim soyumuz Haddimize düşmez demek, şuyuz ya da buyuz İnsâniyetle özdeş olmuş hassas ruhumuz Biz biziz, nereye gitsek değişmez huyumuz.

Haftada bir Osman Pazarı’nda buluşuruz Köylerimizden akın eder eş ve dostumuz Yediden yetmişe bütün ahvali konuşuruz

Müftü dert dinler, ağlayanı güldürür kuşkusuz.

Çarşı-pazar içerisinde gezer koşuştururuz İhtiyaçtır deyip torbamıza bir şeyler koruz O gün dorukta olur milletçe huzurumuz Zaman akıp gider, tükenmez eforumuz.

Uzaklaşınca havâlimizden esefle burkuluruz Sancılanır hep özlemle sağ ve solumuz

Sanki kırılır aniden kanat ve kolumuz Geçen yolcuya köy ve kasabamızı soruruz.

Gerlova’nın öncüleriyle hemhal oluruz Maziye dalar şanlı geçmişi konuşuruz İstikbal adına nice hayaller kururuz Hakşinas ecdadın vefakâr torunuyuz.

Selamete giden yola davetle sorumluyuz Hak ve hakikatin yılmaz savunucusuyuz Aza yetinmek çoğa şükretmekle mutluyuz Başkasının değil ancak Allah’ın kuluyuz.

AHMED HASANOV

(10)

MÜSLÜMANLAR MART 2017

TEFSİR 10

Gerçek mümin için neyin iyi, neyin kötü olduğunu ek- siksiz bilen ancak Allah’tır. O, iyi olanı emretmiş, kötü olanı da yasaklamıştır. Bir şeyin farz veya haram oluşunun temel iki etkeni fayda ve zarardır.

Bunlar, çoğu zaman akıl ile idrak edilebilse de bazen bir şeyde aynı zamanda hem fay- da hem de zarar olabilmekte- dir. Bu durumda insanın aklı faydanın mı yoksa zararın mı

daha baskın olduğuna tam ka- rar veremeyebilir. Ayrıca ak- lın bir şeyi zararlı görmesine rağmen nefis onu arzulayabil- mektedir. Her iki durumda da aklın gözü ilâhî kelâmın nû- runa muhtaçtır. Bu nuru in- sanın kalbine ulaştıran iman- dır. Bu yüzden Kur’ân-ı Ke- rim’deki hüküm ayetleri “Ey iman edenler” diye başlamak- tadır. Bu şekilde belirli bir ey- lemin yerine getirilmesi ya da

KUR’ÂN-I KERİM, FALCILIKTAN UZAK DURMAYI ÖĞÜTLEMEKTEDİR

(Mâide Suresi 90. Ayetin Tefsiri)

DR. SEFER HASANOV YİE ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

Ey iman edenler! İçki, kumar, (üzerinde putlar için hayvan kesilen) taşlar ve fal okları birer şeytan işi pisliktir;

bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

(11)

11

ondan uzak durulması mü- min için ibadete dönüşmek- tedir. Sonuçta iman, beden- le aklın bütün gücünü sefer- ber ederek, kişinin hem şeh- vetlere galip gelmesini, hem de manevî bir hazza ulaşma- sını sağlamaktadır.

Sözkonusu ayette ok falcı- lığının, alkol, kumar ve put- lar adına kurban kesilmesi ile bir arada zikredilmesi, ne denli yasak olduğunu göster- mektedir. Bu dört yasak ara- sında ilk bakışta görülen or- tak nokta verdikleri kesin za- rardır. Alkol akla zarar verir- ken, diğer üçü imana halel ge- tirmektedir.

İslâm öncesi Arap toplu- munda batıl inançlara daya- narak karar almak müşrikler arasında sık görünen bir âdet- tir. Bunların en yaygın şekil- lerinden biri kuş uçurmaktır;

eğer sağa giderse iyiye, sola gi- derse kötüye yorulmaktadır.

Diğeri ise bahsi geçen ayette zikredilen fal oklarının kul- lanılmasıdır. Bu batıl inanca göre, önemli bir karar alın- madan önce kişinin puthane veya evlerdeki bazı kaplarda bulunan üzerinde “yap” ya da

“yapma” yazılı küçük oklar- dan birini çekerek üzerindeki yazının hakkında hayırlı ola- cağına inanmasıdır.

Kur’ân-ı Kerim’de bu fiil di- ğer üçü ile birlikte “şeytan işi pislik” olarak nitelendirilmiş- tir. Bu şekilde Allah, söz ko- nusu fiillerin yaratıcıyla mü- nasebeti kuran akıl ve imanı kirlettikleri hissini oluştur- maktadır insanda. Ayrıca bu fiillerin “şeytan işi” olarak va-

sıflandırılması, Allah’a isyan olarak algılanmalarına yar- dımcı olmaktadır, bu ise ima- nı daha yoğun bir şekilde se- ferber olmaya itmektedir.

Falcılığın yasak olmasının temel sebebi, gelecek, iyilik ve kötülüğe dair mutlak bil- ginin sadece Allah’a ait oldu- ğu, fayda ve zararın ancak on- dan geldiği inancına ters düş- mesidir. Sözü geçen fiilerden uzak durmanın emredilmesi, hem dünyadaki hem de ahi- retteki kurtuluş için bunun şart koşulması, herbirinin za- rarını ayrıca vurgulamaktadır.

Ok falcılığına kıyas edile- rek kağıt falı, kahve falı ve el falı benzeri her türlü falcılık İslâmiyette yasak kılınmıştır.

Bir kişi, iyiliğin, kötülüğün ve geleceğin sadece Allah ta- rafından bilindiği inancına sahip olsa bile, ayetten anla- şıldığı üzere, böyle bir fiili iş- lemek tevbe gerektiren büyük bir günah sayılmaktadır. Eğer kişi Allah’tan başkasının iyili- ği, kötülüğü ve gelececeği bi- lebileceğine inanırsa, imanı- nı kaybeder. Zira ilâhî ilmin mükkemmel oluşuna inan- mak, imanın bir parçasıdır.

Ayrıca falcıya gitmenin bü- yük günah olduğu, “Kim fal- cıya giderse (söylediklerine inanmasa da), kırk günlük na- mazı kabul olmaz” hadisi ile de sabittir. “Kim falcıya gidip, ona inanırsa, Muhammed’e indirilmiş kitabı inkar etmiş olur” hadisinden ise insanın falcıya gidip de söyledikleri- ne inanmasının dinden çık- masına sebep olacağı anlaşıl- maktadır.

Bütün yasaklarda olduğu gibi, falcılık konusunda da Allah Teâlâ bir alternatif sun- muştur. Bunun adı istihâredir.

O hem kişinin bilgi ihtiyacını gidermekte, hem de Allah’ın birliği ve kemaline olan inancı ile uyuşmaktadır. Hazreti Ca- bir b. Abdullah (r.a.) tarafın- dan rivayet edilen hadiste geç- tiği üzere istihâre, Peygambe- rimizin (s.a.s.) Kur’ân’dan bir sure öğretir gibi sahabeye öğ- rettiği bir duadır. Bu duasıyla Müslüman Allah’a en samimî duygularla şöyle yönelir: “Al- lah’ım! İlmine göre hayır ola- nı diliyorum Senden. Kudre- tinle Senden güç istiyorum.

Senin devasa fazlından hibe buyurmanı dilerim. Şüphe- siz, senin her şeye gücün ye- ter; benim gücüm yetmez.

Sen bilirsin, ben bilemem.

Sen görünmeyeni çok iyi bi- lensin. Eğer bu işi dinim, ya- şayışım ve ahretim için hayır- lı olarak biliyorsan, o işi ba- na takdir et, kolaylaştır ve onu bana bereketli kıl. Eğer bu işi;

dinim, yaşayışım ve ahiretim için şer olarak biliyorsan, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun, be- nim için iyi olanı takdir et.

Sonra da beni onunla hoşnut eyle.” Bu dua ile kişi Allah’ın sonsuz ilim ve kudretine olan inancını açıkça teyit etmekte- dir. Ayrıca bu alternatife baş- vurarak falcılar ve falcılıktan uzak durma emrini yerine ge- tirmekte ve net bir şekilde va- adedilen kurtuluşa nail olma arzusunu belirtmektedir. ۞

(12)

KÖY HAVASI 12

Osmanlı zamanında Delior- man’da bir çok köy kurulmuş- tur. Balkanlar fethedilince Ana- dolu’dan bir çok göçmen ve yö- rük bu topraklarda iskân edil- miştir. Göçmenler Deliorman’a sadece ailelerini, malını, mülkü- nü değil, tarihini, kültürünü, ge- lenek ve göreneklerini de getir- mişlerdir. Kemallar (İsperih)’ten Akkadınlar (Dulovo)’ya doğ- ru yol üzerinden geçerken Hö- yüklü (Todorovo) köyü gözü- müze çarpmaktadır. Burası etra- fı gür ormanla kaplı bir köydür.

Biraz daha ormanın içine ilerle- diğimizde uzakta tepede bir köy gözümüze ilişmektedir. O köy, Ferhatlar (Delçevo) köyüdür. Bir çok Deliorman köyünden bir ta- nesidir.

Köyün kuruluşu hakkındaki rivayet şöyledir: Osmanlıların Avrupa’ya yaptıkları seferler sıra- sında bir grup yörük balta girme- miş ormanla karşılaşmışlar. Kar-

MEHMET HASAN NÜVVÂB İHL ÖĞRETMENI

Ferhatlar (Delçevo)

Köyü

şılarına bir alanlık çıkmış ve bi- raz dinlenelim demişler. Çoluk çoçuk dinlenirken büyükler et- rafa bakmaya başlamışlar. Her tarafta orman varmış, iki tarafta da iki küçük derecik akıyormuş.

Demişler ki: Hayvanlarımıza ve bizlere burada su var, otlak var.

Burayı mekân tutalım, ne der- siniz? Üç günde on sekiz hane- lik bir köy oluşturmuşlar. Etra- fı dolaşırken uzakta tüten baca-

lar görmüşler. Orada bulunan in- sanlarla görüşmüşler. Görüştük- leri insanlara köylerinin adları- nı sormuşlar. Onlar da “Höyük- lü” demişler. “Ya sizin köyünü- zün adı nedir?..” diye soranlara.

“Biz yeni yerleştik daha buralara ve köyümüzün hâlâ adı yok”, di- ye cevap vermişler. “Sizin en yaş- lınız veya başınız kimdir?” diye sorduklarında “Ferhat dede...”

diye cevaplamışlar. “O zaman si-

Ferhatlar köyü camii

Beytullah Şişmanoğlu Süleyman Hilmi Tunahan

(13)

MÜSLÜMANLAR MART 2017

FIKIH 13

zin köyünüzün adı Ferhat – Ferhatlar olsun”, de- mişler. Ferhat dedenin dört kardeşi Ferhatlar’ın yanında bulunan dört köyü kurmuşlar. Ferhat de- de Ferhatlar’ı, Osman – Osman mahalleyi (Peçe- nitsa), Kabil – Kabulları (Kıpinovtsi), dördüncü kardeşi de Orta mahalleyi (Sredoseltsi) kurmuş- tur. Bu üç köy, eskiden Ferhatlar köyünün mahal- leleriymiş. Ferhatlar ismi zamanla Deliorman şive- siyle Varatlar olarak telaffuz edilerek halk arasın- da kullanılmaya başlamıştır.

Ferhatlar köyüne 07.12.1934 tarihinde Bulgar- ca Delçevo ismi verilmiştir. Saf ve temiz Türk-Müs- lüman köyüdür. Edindiğimiz bilgilere göre, 1877 yılında köyde 185 hane yaşamaktaymış. Köye ilk Bulgarlar Gabrovo ilinin Vranilovtsi köyünden gelmişlerdir. Ancak kısa bir süre sonra Kemallar kasabasına göç etmişlerdir. 1900’lerin başında Sı- nır mahalle, Alfatar, Kasıköy’den yirmi bir aile kö- ye göç ederek Ferhatlar’a yerleşmişlerdir.

Ferhatlar köyünün etrafındaki yer adları ta- mamen Türkçedir: Çavdar Kulağı, Pınar Kulağı, Mandra Kulağı, Kraca Kulu, Düz Dağ, Kağmelik, Cugoğlu Korusu, Mumcular Sırtı, Mercimeklik, Atçelik ve Mani Mezarı.

Ferhatlar köyünde bugün faal olan bir cami ve etrafında Kur’ân kursu vardır.

Ferhatlar köyünde çok değerli şahıslar yetişmiş- tir. Bunların arasında Şumnu Nüvvâb Okulunun son müdürü ve Şumnu Öğretmen Enstitüsü ho- calarından Beytullah Şişmanoğlu vardır. Ferhatlar köyünde doğmuş, Nüvvâb Medresesini bitirince orada fen dersleri ve Türkçe öğretmenliği yapmış- tır. Daha sonra da Öğretmen Enstitüsünde Türk dili ve edebiyatı hocalığı yapmıştır. Pek çok ders kitabının hazırlanmasına katılmıştır.

Kur’ân hizmetiyle dünyaca meşhur Süleyman Hilmi (Tunahan) da Ferhatlar köyü doğumlu- dur. 1888 yılında doğduğu köyünde ilk eğitimi- ni babasından aldıktan sonra Silistre Medresesin- de eğitimini ilerlettikten sonra İstanbul’un meş- hur medreselerinde eğitim görüp orada kalmıştır.

Zor zamanlarda İslâm dinini ve Kur’ân ilimlerini neşretmiştir. 1959 yılında Hakk’ın rahmetine ka- vuşmuştur.

FALCI, BÜYÜCÜ VE

CİNCİLERE BAŞVURMAK

HALİL HOCOV İRŞAD DAİRE BAŞKANI

İman, insanın dayanağıdır. O yüzden sağlam ve düzgün olmalı, insanın idrakine münasip ce- vaplar vermelidir. İnançlar, insanı güvensizliğe, yıkıma ve şüphelere sevk eden hayal ürünü şeyler olmamalıdır. İnsan ruhu, hayat verici tek varlık olan Yaratıcısına ihtiyaç duymaktadır. Ruh, On- dan umduğu, Ona ibadette bulunduğu, Ona tev- be ettiği ve günlük sorunlarını aşmak için başarıyı Ondan isteyip duada bulunduğunda huzur bul- maktadır. Allah’ın yarattıkları mevcut, diledikle- ri gerçekleşmiş, takdir ettiği şeyler adaletinin te- cellisidir. O, yaratan, hikmet ve merhamet sahi- bi, ceza gününün hâkimi, gizli ve açık herşeyi bi- lendir. Ona yakın olan insan ve melekler vardır.

Onun en itaatkâr kulları peygamberler ve kendi- lerini Ona adayan Müslümanlardır.

Falcı, bakımcı, büyücü ve bu türden şarlatan- lara başvurmak haramdır. Bunlar dinimizce ya- saklanmış davranışlardır. Falcı ve bakımcıya gi- denlerin 40 gün boyunca namazları kabul edil- memekte, onlara inanan ve uydurmalarına kanan- lar imanlarını riske atmaktadır. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Gelecekten haber ve- renler ve onlara gidip başvuranlar bizden değil- dir. Büyücüler ve onlar başvuranlar da bizden de- ğildir.”

Bütün bunlar, toplumsal düzene zararlı ol- dukları, evlilikleri, hatta bütün aileleri bozduk- ları için yasaklanmıştır. Bu işlerle uğraşanlar, in- sanları tedavi edecekleri, ilişkilerini düzeltecekle- ri veya kötü insanlar, cinler ve benzeri şeylerden koruyacakları bahanesiyle kendilerine müracaat edenleri soymaktadırlar. Allah bizleri doğru yol- dan ayırmasın ve bu tür sahtekârlardan muhafa- za eylesin.

(14)

sat; anne babanın, çocuğu itaate alıştırmada uyumlu olmalarıdır.

Ebeveynler arasında, biri namazı emrederken, diğeri “Bunu emret- mek için vakit henüz erken” diye- rek herhangi bir çelişkiye neden olmamalıdır. Bu durum, çocukta- ki taklit ve itaat isteğini yok eder.

Oysaki çocuğun, namaz ve itaat işini istisnasız tüm ailesinden ör- nek alması gerekmektedir.

NAMAZIN ÖNEMİ

Müslümanın hayatında nama- zın önemini ve İslam’daki yeri- ni hatırlatın ve bunu çocuğunu- zun yaşı ve anlayışına uygun bir şekilde izah edin. Ayrıca abdest almayı öğretirken bir yandan da işin manevi boyutuna dikkati çe- kin ve ona, abdesti Allah’ın em- rettiğini, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in ise bizlere nasıl abdest alınacağını öğrettiğini anlatın.

NEDEN NAMAZ KILINIR?

Çocuklarınıza niçin namaz kı- lındığını öğretin. Onlara, mümin bir insanın Allah sevgisinden do- layı namaz kıldığını, kıyamet gü- nü namaz kılanlara cennetin ve- rileceğini, namazın dinin rükün- lerinden olduğunu ve namazın iman edenlerin şiarı (işareti) ol- duğunu açıklayın.

ÖRNEK OLMAK

Ebeveynler davranışlarıyla, namaza bağlılıklarıyla ve namazı âdâp ve erkânıyla zamanında kıl- maya olan düşkünlükleriyle ço- cuklarına güzel örnek olmalıdır- lar. Özellikle çocuklar 7 yaş ön- cesinde ailelerini izler ve taklit ederler. Kuşkusuz çocuğun önün- de günlük olarak tekrarlanan bu sahne, çocuğun zihnine namazın garip olmayan normal bir şey ol- duğunu yerleştirir.

SABIR VE ZAMAN

Başlangıçta şunu belirtelim ki, istenen davranış eğilimleri- ne alıştırma işinde zamana, izle- meye, takibe ve sabra ihtiyaç var- dır. Terbiye işine başlamadan ön- ce ebeveynin, çocuklarına düşün- me ve kendilerine emredilene uy- ma yollarını öğretmeleri gerekti- ği gibi aynı zamanda çocukları arasındaki ferdî farklılıkları dai- ma göz önünde bulundurmaları da gerekmektedir.

YÖNLENDİRMEDE SEBAT ETMEK

Aile içerisinde yönlendirme- ye sebat etmek. Bundan mak-

Rabbini tanıyan, onunla iletişimi iyi olan, etrafındaki olay- lara kader okuması ile bakabilen bir çocuk yetiştirebilmek, onun ahireti kadar bu dün- yada da mutlu bir in- san olmasına vesiledir.

ÇOCUKLARINI NAMAZA

ALIŞTIRMADA EBEVEYNLERE 11 ÖNERİ

AİLE 14

MÜSLÜMANLAR MART 2017

(15)

FETVA 15 SEVGİ VE MERHAMET

Taklit edilecek model olan an- ne baba ile çocukları arasında sevgi ve merhametle üstün bir ilişki olduğu zaman, örnek alı- nan bu model, namazın çocuk tarafından kılınmasını kolaylaştı- rıp, destekleyecektir. Çocukları- nızı öpün, sevginizi onlara göste- rin ve oyunlarına eşlik edin. Böy- lece sizi daha çok sevmelerine ve taklit etmelerine sebep olacaktır.

NAMAZ KILAN ARKADAŞLAR SEÇMEK

Çocukların sohbet edeceği kişilerin namaz kılanlardan se- çilmesi önemlidir. Hadis-i şe- rifte mealen belirtildiği gibi,

“Kişi dostunun dini üzeredir. Öy- leyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” dostun ve arkadaşın yeri; davranış, ahlak ve gidişatta kişiye olan etkisi bü- yüktür. Çocuklarınızın arkadaş ortamlarını, mahalledeki cami- lerin Kur’an kursları, kendi soh- bet gruplarınızdaki arkadaşları- nızın çocukları ya da okul öncesi dini eğitim veren kreşler ile oluş- turabilirsiniz.

TEŞVİK VE SEVDİRME

Ebeveynler, teşvik, sevdirme ve yönlendirme metoduna dayan- malıdır. Bir işin yapılmasına du- yulan arzu, o işi gerçekleştirmek için önemli bir unsurdur. Bu teş- vik metodunun birçok yolu var- dır. Mesela, güzel bir işten dola- yı övmek, erken namaz kıldığın- da küçük hediyeler vermek, iyim- ser ve gayretlendirme ifadeleriy- le duyguları harekete geçirmek bunlardan bazılarıdır.

BAYRAM VE CUMA NAMAZLARI

Çocukları namaza alıştırmak için iki bayram ve cuma nama- zı gibi İslâmî fırsatlar değerlen-

dirilmelidir. Bu günlerde çocuk- larla birlikte camiye gidilmeli ve bu günlere olan saygı açıkça gös- terilmelidir. Değişik camilere ve hutbeyi uzatmayan imamları din- letmeye götürerek çocuğun çok sıkılmasına fırsat vermeden, ona camiye gitme alışkanlığı kazandı- rabilirsiniz.

BOL BOL DUA EDİLMELİ

Ebeveynler, çocukları için bol bol dua etmelidirler. Bilin- diği gibi anne babanın evladı- na yaptığı dua, makbuldür. Ra- sulullah sallallahu aleyhi ve sel- lem mealen şöyle buyurmuştur :

“Üç duanın kabul olmasında hiç şüphe yoktur. Mazlumun duası, misafirin duası, babanın evladı- na duası.”

Dua, anne babanın değerlen- dirmesi gereken, Allah’ın ken- dilerine bir ikramıdır. Rabbi- miz, Kur’an-ı Kerim’de ebeveyn- lere duayı şöyle bildiriyor: “On- lar, ‘Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmek- ten sakınanlara önder eyle‘ di- yenlerdir.”

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

Çocuğa itaat etmesi emredi- lirken, şu hususlara riayet etmek önemlidir;

– Çocuk sevdiği başka bir şey- le uğraşırken, çocuğa bir şey em- redilmemeli,

– Yapılması istenilen işin açık ve basit olmasına gayret edilmeli,

– Bir anda birçok emir veril- memeli,

– Çocuğun emri uygulaması takip edilmeli ve yerine getirme süresi kontrol edilip gözden ge- çirilmeli,

– Çocukta heves uyandıracak teşvikkâr ifadeler kullanılmalıdır.

SİHİR YAPMANIN

VE YAPTIRMANIN HÜKMÜ NEDİR?

Büyü veya sihir, insanların doğaüs- tü yöntemlerle doğal dünyayı (olayla- rı, nesneleri ve insanları) etkileyebildi- ğini öne süren uygulamalar ve bunla- rın çevresinde oluşturulan sistemdir.

Kur’ân-ı Kerim bize, büyüden ve büyünün şerrinden Allah’a sığınma- mızı haber vermektedir. “düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, (sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.)”

(el-Felâk, 113/4)

Bakara süresinde ise büyü yapan ve yaptıran hakkında Allah (c.c.) büyü- yü yapan ve yaptıranın kendisine or- tak kosmakla bir tutmus ve büyücüle- rin kendi izni olmadan hiçbir kimse- ye zarar veremeyeceklerini buyurmus- tur: “Böylece (insanlar) onlardan ki- şi ile karısını birbirinden ayıracakla- rı sihri öğreniyorlardı. Halbuki on- lar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (On- lar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğre- niyorlardı.” (el-Bakara, 2/102)

Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Rasû- lullah (s.a.s.) buyurdular ki: “Kim (si- hir maksadıyla) bir düğüm vurur son- ra da onu üflerse, sihir yapmış olur.

Kim sihir yaparsa şirke düşer. Kim birşey asarsa, o astığı şeye havale edi- lir.” (Nesai)

Geçen delillerden de göründü- ğü gibi, büyü yapmak, küfre en ya- kın haramdır. İslâmiyette sihir yap- mak ve yaptırmak kesinlikle haram- dır. Müslümanların büyü yapmaktan ve yaptırmaktan daima uzak durma- ları gerekir.

Ve Allah Teâlâ en iyi bilendir!

(16)

16

PORTRE

Deliorman pehlivanlarıyla nâm yapmıştır, ancak ulemâsı da pek geri kalmaz. XIX. asırda Eski- cumalı Ahmed Hamîd kaleme al- dığı bir şiirinde özellikle Şumnu’yu tarif ederken “maârif ehline mec- ma o belde, kemâlât ehline menba o belde” diye anlatır. Deliorman ve Şumnu irfanının yetiştirdiği ilim ve fazilet sahibi kişilerden biri de Kı- lıçköylü Ahmed Şevki Efendidir.

Belgelere göre adı Ahmed Şa- ban Mustafa olup Şevki mahlası- nı muhtemelen bir gelenek ola- rak kullanmıştır. Babasının ismi Şaban’dır. Ekim 1940’ta vefat etti- ğini o dönemde Sofya’da Osman- lıca olarak yayınlanan Medeniyet gazetesi bildirmiştir. Ahmed Şev- ki, 20. 05. 1911 tarihinde Delior- man’ın göbeği diye niteleyebilece- ğimiz Kılıçköy (Nojarevo)’da dün- yaya gelmiştir.

Ahmed Şevki Efendi, Nüvvâb okulunun Tâlî Kısmına yazılmış ve buradan 1931/1932 eğitim yı- lında fevkalâde (6) derece ile me- zun olmuştur. Hem köylüsü, hem de rüşdiyede öğrencisi olan Bulga- ristan Türklüğünün gururu Osman Kılıç, Ahmed Şevki’nin Nüvvâb’ın Âlî Kısmını da dışarıdan tamamla- dığını bildirmişse de herhalde me- zun olmamış ki, mezunlar listesin- de ismi geçmemektedir.

Ahmed Şevki Efendi, 1912/1913 doğumlu Hatice (Dinler) ile yuva kurmuştur. Hatice hanım, 1937- 1945 döneminde Başmüftü bu- lunan Abdullah Sıdkı Efendinin

beş evlâdından biri ve Nüvvâb ho- calarından Muharrem (Deveci- oğlu)’nun ablasıdır. Ahmed Şevki Efendinin üç çocukları olmuştur.

Okulu bitirdikten sonra Razg- rad Rüşdiyesinde öğretmenlik ve müdürlük görevlerinde bulunmuş- tur. 1937 yılından itibaren Başmüf- tülük Evkâf Müdüriyetine arz me- muru olarak göreve başlamıştır.

Zaman içerisinde Başmüftülüğün kontrolünde çalışan Sofya’daki Nü- vvâb Matbaasının idaresini de yü- rüterek haftalık Medeniyet gazete- sinin basılmasında yardımcı olmuş- tur. Bu esnada Nüvvâb’tan sınıf ar- kadaşı olan şair ve yazar Mehmed Fikri’nin Medeniyet gazetesinin başına geçmesine ve gazete içeriği- nin zenginleşmesine vesile olmuşu- tur. Şair dostunun genç yaşta vefa- tı üzerine (1941) içli bir yazı kale- me alarak duygularını satırlara dök- müştür.

Ahmed Şevki Efendi, Sofya’daki görevini 1947 yılına kadar sürdür- müş, daha sonra ise Deliorman’a dönerek Habipköy (Valdimirovtsi) vb. yerlerde öğretmenlik yapmıştır.

Bu arada kısa bir zaman için tutuk- lanmış ve 15 günlük mühlet veri- lerek 1950 yılında Türkiye’ye göçe zorlanmıştır.

Öğretmenliği döneminde ba- şarılı, kılık kıyafeti ve tutumlarıy- la efendi bir kişiliğe sahip olduğu- nu kendisini tanıyanlar anlatmak- tadır. Ayrıca devamlı okuyup yaz- makla meşgul olduğu, temiz bir kişilik sahibi ve Sofya’da bulundu-

ğu dönemlerde tasavvufla haşır ne- şir olduğu, Başmüftülüğün idaresi, müftülüklerin tanzimi ve eğitimin, özellikle de Nüvvâb’ın gelişmesi için büyük gayretler göstermiştir.

Ahmed Şevki Efendi, Türkiye’ye göç ettikten sonra Dinler soyadını almıştır. Varır varmaz bir yıl kadar Kütahya’nın Altıntaş İlçe Müftü- sü olarak görev yapmıştır. Mayıs 1951’den itibaren Uşak’ta İlçe Müf- tüsü ve il olduğunda İl Müftüsü gö- revinde bulunmuştur. Bu esnada te- davi için gittiği İstanbul’da 18. 10.

1964 tarihinde vefat etmiştir. Va- siyeti üzerine Eyüp Sultan Mezar- lığına kayınpederi Abdullah Sıdkı Efendinin yanına defnedilmiştir.

Ahmed Şevki, öğrencilik yılla- rında yazmaya başlamış ve şiirle- rinden birkaçı İntibâh ve Rehber gazetelerinde yayınlanmıştır. 1931 senesinde, yani öğrenciliği sırasın- da “İrşâd Sesleri” adında bir kitap- çığı yayınlanmıştır. Daha sonraki yıllarda ise Türk okulları için hazır- ladığı “Çocuklarımıza Din Dersle- ri” (Sofya 1943) ve “Alfabe ve Oku- ma Kitabı” (Razgrad 1947) ders ki- tapları basılmıştır. Ayrıca Sofya’da bulunduğu dönemlerde Medeniyet gazetesinde pek çok yazıları yayın- lanmıştır. Bunlardan vaaz, hutbe ve siyer konularındaki seri yazıları ki- tap olarak yayınlanacak miktarda- dır. Türkiye’de bulunduğu süre içe- risinde kendisinin hazırlayıp bastır- dığı “Hutbeler” kitabının bulundu- ğu da nakledilmektedir.

Allah rahmetini ganî eylesin!

KILIÇKÖYLÜ AHMED ŞEVKİ EFENDİ

(1911-1964)

VEDAT S. AHMED

(17)

Taşköprü Camii, Filbe şeh- rinin merkezinde bulunan es- ki Aslıhan Bey mahallesinde yapılmıştır. Bugün “Şesti Sep- temvri” (6 Eylül) caddesi üze- rinde Perşembe Pazarı yanın- da bulunmaktadır. Bu sebeple halk arasında Perşembe Pazarı Camii olarak da bilinmektedir.

Caminin XVI. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Moloz taş ile inşa edilmiş ol- ması, kullanılan mazemeler ve mimarî elemanları hasebiyle XVI. yüzyılın izlerini taşımak- tadır. Dörtgen bir yapı üzerine oturtulan sekizgen kubbe kö- şelikleri trombludur. Caminin son cemaat yeri ahşap olup üzerleri çinko ile örtülü imiş.

1928 yılındaki büyük deprem sonrası son cemaat yeri ile mi- naresi hasar görmüş ve daha sonra bu bahane ile tamir edil- mektense yıktırılmasına karar verilmiştir. Deprem sonrası ca- miyi tamir ettirmek için cami önündeki arsası satılmış, lâkin yine de tamir yapılamamıştır.

1940 yılına kadar cami ola- rak kullanılmış olan yapı daha sonra kapatılarak 1980 son- larına kadar kamu şirketleri deposu olarak kullanılmıştır.

1990 sonrası sahte evrak dü-

zenlenerek cami ve 130 met- rekare avlusu özelleştirilmiş ve bu sebepten dolayı iadesi söz konusu olduğunda özel mülk olması bahane gösterilmiş ve geri iade edilmemiştir.

2001 yılında yapılan ta- mir sonrası caminin iç kısmı tamamı ile yenilenip İslâmî motifler kaldırılmıştır. İç ve dış duvarlardaki sıvalar ka- zınmış, kubbe nakışları ve sı- vası silinmiş, kürsi ve minber kaldırılmıştır. Mihrap nişine dokunulmamış, sadece onarıl- mıştır. Caminin mahfil kısmı

galeri şeklinde restore edilip, restoran amaçlı kullanılıcağın- dan ayrıca mutfak kısmı ilâve edilmiştir. Caminin pencere kısımları yeniden düzenlen- miş ve yeni parmaklıklar takıl- mıştır. Son cemaat yerine cami ile uyum içinde olmayan yeni bir kısım eklenmiştir. Maale- sef yakın zamana kadar içkili lokanta olan cami uzun süre aslî amacı dışında kullanılmış- tır.

Başmüftülük caminin iade- si için davalar açmış olmasına rağmen bir türlü kazanılama- mıştır. Bir ara satışa da çıka- rılan cami 600 bin Avro gibi aşırı bir meblağa satılmaya çalışılmış, Filibe Bölge Müf- tülüğü de satın alma gayreti içerisine girmiştir. Ancak bu bir türlü mümkün olmamıştır.

Medyalarda yayınlanan haber- lere göre, cami “BATU Plat- formu” Derneği tarafından satın alınmıştır. Umulur ki, tekrar camiye dönüştürülür.

17 MÜSLÜMANLAR MART 2017

MEDENİYET

AYDIN ÖMEROV YİE ÖĞRETİM GÖREVLİSİ

FİLİBE TAŞKÖPRÜ CAMİİ

(18)

БРОЙ 3 | МАРТ 2017 | ЦЕНА 2,00 ЛВ. ИЗДАНИЕ НА ГЛАВНО МЮФТИЙСТВО ЗА РЕЛИГИЯ И KУЛТУРА

Азис Ефенди Хасанович мюфтията на Хърватска:

„Всички мюсюлмани в Хърватска са обедине- ни в една мюсюлманска общност“

„Черна котка да не ти премине път!“ До голяма степен хората са по-склонни да по- търсят причината за личното си нещастие, професионалните си неуспехи или болестите си в намесата на тъмни сили, затова изри- чат изрази...

Стойте далече от гадаенeто! Ей вие, които сте повярвали! Алкохолът, ха- зартът, камъните (за жертвоприношение) и стрелите (за гадаене) са единствено мръсо- тия-дело на Шейтана. Затова странете от тях, та дано успеете. ISSN1312-9872 9771312987006

HABER TURU 18

„IRKÇILARA HAYIR!“

Her sene ırkçılar tarafından dü- zenlenmekte olan “Lukov mar- ş”a karşı 12 Şubatta Sofya’da yü- rüyüş düzenlendi. Barış yürüyü- şüne yüzlerce kişi katıldı. “Lu- kov marş”a karşı düzenlenen yü- rüyüş, “Sokaklarımızda Irkçılara Hayır” sloganı ile düzenlendi.

İMAMLARLA MÜSLÜMANLAR DERGİSİ ABONE KAMPANYASI DEĞERLENDİRİLDİ

Kırcaali Bölge Müftülüğünün bölge- deki imamlarla düzenlediği toplantıda Müslümanlar dergisi abone kampan- yası konuşuldu ve sonuçları değerlen- dirildi. Müftü Vekili Erhan Receb’in sunduğu rapor sonucunda üstün başa- rıları sebebiyle Dobromıtsi köyü ima- mı Süleyman Hacıveli Bölge Müftüsü Beyhan Mehmed tarafından özel ola- rak seçilmiş sarık ve cubbe ile ödüllen- dirildi.

DİNÎ OKULLAR MÜFREDAT KOMİSYONU MESTANLI’DA TOPLANDI

Yeni Eğitim Kanunu sebebiyle gündeme gelen dinî okullarımıza yeni müfredat hazırlama ile ilgili komisyon, Şubat ayında Mestanlı İmam Hatip Lisesi’nde üç günlük toplantı düzenledi.

Komisyon, öncelikli hedef olarak okul öncesi ve okul eğitimini ele alan yeni ye- ni yasaya uygun yeni müfredatların hazırlanmasını belirledi. Komisyon prog- ramların hazırlanması tamamlandıktan sonra ders kitaplarının hazırlanmasına geçileceğini kararlaştırdı.

BAŞMÜFTÜ FRANSA BÜYÜKELÇİSİNİ MAKAMINDA KABUL ETTİ

Başmüftü Dr. Mustafa Hacı, Fransa Cumhuriyeti Sofya Büyükelçisi Erik Löbedel Ekselanslarını kabul etti.

Başmüftülüğü ziyareti esnasında Fransa Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliği Danışmanı Dominik Vaag büyükelçi Löbedel’e eşlik etti. Toplantıda, Baş- müftülük Genel Sekreteri Celâl Faik de hazır bulundu.

Sayın Başmüftü, misafirine Başmüftülüğün faaliyetleri hakkında bilgi ver- di. Görüşme esnasında Başmüftülük teşkilâtının artıları ve sorunları ile ül- kede yaşayan Müslümanların durumu da konuşuldu. Buluşma samimi ve dostane bir atmosferde gerçekleşti.

ŞUMNU’DA AHMED DAVUDOĞLU ADINA DÜZENLENEN SEMPOZYUM BİLDİRİLERİ KİTAPLAŞTIRILDI Başmüftülük, Sofya Yüksek İslam Enstitüsü, Marmara üniversitesi İla- hiyat Fakultesi ve İstanbul ümrani- ye Belediyesinin ortak projesi ola- rak 2013 yılında Bulgaristan’ın Şum- nu şehrinde gerçekleşen İslâm Âlimi Ahmed Davudoğlu Uluslararası Sem- pozyumunda sunulan bildiriler kitap- laştırıldı.

Eser Deliormanlı İslâm âlimi Ah- med Davudoğlu’nun hayatı ve şahsi- yeti, din eğitimi ve öğretimine katkı- ları, Bulgaristan’daki hizmetleri, fıkıh çalışmaları ve alimin itikadi görüşle- rini içeriyor.

Ahmet Davutoğlu 20.yüzyılın başla- rında Deliorman’da dünyaya gelmiş- tir. 1912’de Şumnu’ya bağlı Kalaycı- köyde doğmuştur. Şumnu’daki Med- resetü’n-Nüvvab’da ve Ezher Üniver- sitesinde eğitimine devam etmiştir. ۞ SOFYA BÜYÜKELÇİLİĞİ TİCARET MÜŞAVİRİNE ZİYARET

Yüksek İslâm Şurası Başkanı Vedat S. Ahmed önderliğinde Başmüftülük Helâl Belgelendirme Komisyonu başkanı Halil Hocov ve üye Beyhan Mehmed, Tür- kiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Emrah Sazak’ı maka- mında ziyareti. Görüşme esnasında Bulgaristan’da helâl gıda üretimi, piyasalar- daki helâl ürünler ve yurtdışına ihraç konuşuldu. Başmüftülüğün helâl ürünle- rin yaygınlaşması konusunda çalışmaları anlatıldı. Ayrıca Türkiye’nin bu alanda- ki çalışmalarının ülkemizde bilinmesinin faydası üzerine duruldu.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ныне перед лицом всего мира Правительство Республики Союза Горцев Кавказа самым решительным образом протес- тует против посягательства

Това е ужасяващо.Ние бихме искали държава- та и общините да имат еднаква грижа за всеки един ученик.Елитизи- ране на образование- то не трябва да има и това важи

Почистващи средства трябва да имат ясна индикация, че те са предназначени за почистване

Аллах Теаля предупредил Пейгамбера ни я поискал да се откаже от клетвата си като му показал и пътя за това..

– бичгин «письменный», әмн «жизнь» – әмнә «жизненный». Кроме того, эти краткие гласные мягкого ряда в калмыцкой орфографии используются

При Чингис Хане на государтсвенном уровне Великой Монгольской Империи “Мудрость великого уложения и наставления” – “Их Яса” вышла в свет как свод законов

«конструируют массовое сознание, ставшее важным фактором и инструментом глобализации мира, в основном сферы потребления, досуга и развлечений.

Португалоязычные диаспоры и евразийцы португальского происхождения начали самоорганизовываться достаточно рано, сумели выработать средства для