• Sonuç bulunamadı

İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar"

Copied!
96
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayı: Yaz ’12/17

İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar

16 Mayıs Beşiktaş’ın doğum günü

Cumhuriyet öğrencileri Avrupa’da

İki kadın: Neslişah Sultan, Meral Okay

Portre: Tayyareci Vecihi Hürkuş

(2)
(3)

İsmail ÜNAL

Beşiktaş Belediye Başkanı Sevgili Beşiktaş yaşayanları,

Cahit Sıtkı Tarancı, şarkılara da konu olan ölümsüz şiirine şöyle başlar;

“Haydi Abbas, vakit tamam;

Akşam diyordun işte oldu akşam.”

Beşiktaş’ta akşamın oluşu bu sayımızdaki albümün konusu. Şiirin tamamını fo- toğraf sanatçısı Kerem Yücel’in objektifinden yansıyan orta sayfa fotoğrafında bulacaksınız. Şair Tarancı, akşam çağrısıyla başlayan şiirinin sonunu ise şöyle bağlıyor:

“…. Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;

Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan!”

“Gençliğini yeniden yaşamak”, ilk elde insanın fiziksel bir isteğiymiş gibi algı- lansa bile, aynı dileği yakın tarih için, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk günlerdeki azmi için de söylemek olası… “Cumhuriyet Kazanımları” adlı dizi yazımız sürdükçe, öncü kadrolar tarafından yetersiz olanaklarla yaratılan başarıları okuyarak hem hayrete düşmek, hem de bu sarsılmaz Cumhuriyet iradesine yeniden ve daha derinden saygı duymamak mümkün değil. Bu günlerimizi anlamlı, özgür ve umutlu kılan pek çok gelişmenin kolay vazgeçilemeyecek bir Cumhuriyet mira- sı olduğunu anlamak da, sorumluluğumuzu arttırıyor kuşkusuz.

Ancak Beşiktaş kentlisi ile ortaklaşa kutladığımız bayramlara, birlikte gerçek- leştirilen etkinliklere bakınca “genç olma” konusunda şanslı bir kentte yaşadı- ğımızı ifade edebilirim.

Öncelikle Beşiktaş, yerleşme olarak genç bir kent. 8 bin yıllık İstanbul tarihinin son 250-300 yılına damgasını vuran bir kent. Bu anlamda Beşiktaş, Osmanlı Devleti’nin kendine çeki düzen verebilme çabalarına; Tanzimat ve Meşrutiyet gibi dönüşümlerine tanıklık eden; Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına giden yolda “ilk adımlar”ın atıldığı kent olarak da yakın tarihimizin simgelerinden biri.

Denebilir ki Beşiktaş, tarihsel olarak toplumsal diriliğe, değişime ve ilerlemeye denk düşen bir genç olma hali. Şairin Beşiktaş’tan gelmesini beklediği sevgili de, genç ve güzel bir hanımefendi hayaliyle resmedilmiş, yeni ve umutlu bir ge- lecek arayışının simgesi sayılabilir.

Kentimizin bu diri ve anlamlı mirasına uygun olarak artık her yıl, 16-19 Mayıs tarihlerini “Bağımsızlık İçin İlk Adım” etkinlikleri olarak kutluyoruz. Bütün Be- şiktaş yaşayanlarıyla “onur günü” olarak kutladığımız bu önemli tarihsel miras, bu yıl da birbirinden renkli ve anlamlı etkinliklerle kutlandı. Ancak bu yıl, örgütlü ulusal gençliği temsilen aramızda olan konuk genç kardeşlerimiz de vardı. Tür- kiye Gençlik Parlamentosu’na mensup 300 gencimiz Beşiktaş Belediyesi’nin konuğu olarak bizlerle yürüdü ve halk koşusuna katıldı. Gençlerimiz aynı anda

“Yeni Anayasa nasıl olmalı?” konusunda çalışmalar gerçekleştirdi.

Hoş bir rastlantı olarak yine dergi sayfalarımızda Cumhuriyet’imizin ikinci ku- rucu kuşağının öykülerinden kesitler yer alıyor. Eğitim görmeleri ve bilgi biri- kimleriyle topluma öncü olmaları için yurtdışına gönderilen özel bir gençliğin öyküsü bu. Yeni Türk devletinin iradesi kadar, gençlerin Cumhuriyet’i başarılı kılma gayretleri de bizler için hâlâ örnek alınacak bir birikim.

Beşiktaş gençtir, gençliktir

Beşiktaş olarak, Cumhuriyet aydınlanmasının yarattığı bu birikime olanca gü- cümüzle sahip çıkıyoruz. Aydınlanma yolundaki her adımı ölümsüzleştirmek ve daha güçlü adımların atılmasına zemin sağlayabilmek en büyük gayemiz.

Bundan dört sene önce Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’yle el ele vererek gerçekleştirdiğimiz “Demokrasi Kahramanları” projesiyle, demokrasi ve aydınlanma yolunda, savundukları görüşler uğrunda yaşamları ellerimizden alınan aydınlarımızı heykellerle ölümsüzleştirmiştik. Fikirlerinin her alanda yaşa- masını temenni ettiğimiz aydınlarımız, Abbasağa’daki Demokrasi Kahraman- ları Parkı’nda artık sanatla da yaşıyor; karanlık günleri toplumsal belleğimize kazımak ve aydınlık günler için savaşanları unutturmamak için… İşte, en aydınlık ve en uzun gün olan 21 Haziran, bundan iki yıl önce, büyük bir kaybımıza ta- nıklık etmişti. “Aydınlanmanın bilgesi” İlhan Selçuk’u -ölümünün ikinci yıldönü- münde- Cumhuriyet aydınlanmasını yaratan nice aydınımızın ışığıyla beraber işlemek istedik Beşiktaş kent belleğine... Ve Heykeltıraş Mehmet Aksoy’la bir buçuk senedir yürüttüğümüz çalışmalar sonunda, “İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar” anıtını kentimize kazandırdık. Bu ışığın aydınlığını yitirmeden sürekli kılmak, Cumhuriyet aydınlanmacılarının mirasını Beşiktaş’ta yaşatmak istiyoruz. Çünkü aydınlık düşünce özgürlüktür, bağımsızlıktır; çünkü aydınlık düşünce yeniliğin, toplumsal barış ve adaletin kaynağıdır…

Damlaları birleştirdiğimizde “Beşiktaş’tan beklenen sevgili” ile “yeniden ya- şanmak istenen gençlik” arasındaki ilişkinin siyasal ve toplumsal tarihimize de denk düştüğünü söyleyebiliriz. Çünkü bizler, Beşiktaş yaşayanları Cumhuriye- timize ve Atatürk devrimlerine sevdalıyız. Bu yüzden de hepimiz birbirimizden genç, hepimiz diri ve ayaktayız!

Bu sevdanın kaynağını Mustafa Kemal Atatürk şöyle açıklıyor;

“Gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta oldu- ğunuz terbiye ve kültür ile, insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız.

Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükselte- cek ve sürdürecek sizsiniz.”

Ve yine bir demecinde gençlere, genç kalanlara bakarak şu tespiti de yapar Atatürk;

“Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve ha- kikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir.”

Umutlanmak için başka söze gerek var mı?

Bu duygularla Genç Beşiktaş’ı ve Beşiktaş yaşayanlarını selamlarım.

(4)

İMTİYAZ SAHİBİ Beşiktaş Belediyesi adına

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal YÖNETİM YERİ

Beşiktaş Belediyesi

Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi Başlık Sokak No: 1

34340 Beşiktaş, İstanbul www.besiktas.bel.tr - 444 44 55 YAYIN TÜRÜ

Dergi/Yaygın YAYIN KURULU

Hasan Özgen, Yüksel Türkili, Görkem Kızılkayak

PROJE YÖNETMENİ Hasan Özgen EDİTÖR Görkem Kızılkayak

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Cengiz Erdil

GÖRSEL YÖNETMEN Nadir Mutluer

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ayla Çiringel

YAZI İŞLERİ

Cengiz Erdil, Ayla Çiringel, Melis Baydur, Nazan Ortaç, Aybüke Sakaoğlu

KOORDİNATÖR Melis Baydur SAYFA YAPIM

Engin Ak, Merve Selvi, Merve Ertürk KATKIDA BULUNANLAR Yalçın Çiringel, Cengiz Kahraman, Etem Çalışkan, Nesli Yalçın, Kansu Şarman, Fatih Pınar, Rahim Gökmen Tezer FOTOĞRAFLAR

Alattin Timur, Erdem Aydın, Aybüke Sakaoğlu, Pınar Güleç, Burak Kara, Şenol Kaşıkçı, Berkay Tezcan

YAPIM

NDR Tasarım ve Reklamcılık Tic. A.Ş.

Nisbetiye Mahallesi, Birlik Sokak Akyıldız Sitesi. C Blok No: 22/6 Beşiktaş / İstanbul

Tel: 0212 284 99 22 BASKI

Promat Matbaacılık 0212 622 63 63 BASKI TARİHİ

Haziran 2012

Ön ve arka kapak: Alaattin Timur BEŞİKTAŞ KENTLİSİ’NİN DERGİSİ Yaz ’12 / 17

02 Başkan’ın Beşiktaşlılara mesajı

06 23 Nisan kutlamaları Dünyanın en genç bayramı coşkuyla kutlandı.

06

32 Benim Beşiktaş’ım:

Belit Özükan

Oyunculuk ve sunuculuktan sonra sıra şarkı söylemekte.

12 “Bağımsızlık İçin İlk Adım”

16 Mayıs’ın anlamı

Beşiktaşlılar için bambaşka!

18 56 Aydınlanmanın simgesi

“İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar”

anıtı açıldı.

18 Cumhuriyet kazanımları Cumhuriyet öğrencileri Avrupa’da.

24 Portre: Vecihi Hürkuş Tayyareci Vecihi Hürkuş ve yönetmen Aydın Erel’le Türk havacılık tarihinde yolculuk.

32

24

46 Albüm: Kerem Yücel Akşam üstü Beşiktaş.

42

42 İki kadın

Birinin anlattıkları gerçek diğerininki kurguydu.

36 Bir semt: Gayrettepe Dut bahçelerinden gökdelenlere...

36

52 Engelliler Kariyer Günü Engellilere istihdam projesi 4 yaşında.

52

56

(5)

Beşiktaş’ta yanan meşale

Artı

besiktasarti@besiktas.bel.tr Beşiktaş kenti Cumhuriyet coşkusunu

hiç kaybetmedi. Bu yıl da 23 Nisan ve 19 Mayıs coşkuları dinmeyen bir fırtına gibiydi.

93 yıl önce Anadolu’yu saran bağımsızlık fırtınasının dalga dalga yayıldığı yerdi Beşiktaş.

Beşiktaş yine tarihine sahip çıktı.

Beşiktaş Belediyesi’nin “Bağımsızlık İçin İlk Adım” adı altında düzenlediği 16-20 Mayıs arasında düzenlediği etkinlikler çok geniş bir katılımla gerçekleşti.

Bağımsızlık meşalesinin yakıldığı

Akaretler’deki Mustafa Kemal Müzesi’nde başladı etkinlik. Belediye Başkanı İsmail Ünal, “Bağımsızlık yolu ateşinin burada yakıldığını unutmayacağız” diyordu. Daha sonra “İlk Adım” yürüyüşü, Beşiktaş İskelesi’ne kadar yediden yetmişe yüzlerce Beşiktaşlının katılımı ile yapıldı.

Beşiktaş’ta yakılan meşale sönmeyecek.

Cumhuriyet uğruna, devrimler uğruna meşale gibi yananlar Beşiktaş kentinde birer bayrak gibi dalgalanmayı sürdürecek.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki, devrim hamlelerindeki sessiz kahramanları, Beşiktaşlılar unutmayacak.

Unutturmayacak.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, binbir zorluklarla kalkınma hamlesine girişen Türkiye bir yandan da eğitim seferberliğini başlatmıştı. Avrupa’ya eğitime gönderilen öğrencilerle ilgili araştırmayı bu sayımızda bulacaksınız. Hemen her alanda eğitime giden öğrencilerin isimlerini görünce, o dönemdeki eğitim hamlesinin önemini bir kez daha anlayacaksınız. Atatürk, Avrupa’ya giden öğrencilere çektiği telgrafta şöyle diyordu: “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum. Alevler olarak geri dönmelisiniz.”

Bu sayımızda bu meşalelerden bazı örnekler olacak.

Türk havacılığının unutulan

kahramanlarından Vecihi Hürkuş...

Türkiye’nin ilk pilotlarından Vecihi Hürkuş, gökyüzünde bir devrim meşalesiydi. Başarı dolu, hüzünlü öyküsünde, bu meşalenin nasıl söndürüldüğünü öğrenince acı

78 Haberler

Beşiktaş’ta gerçekleşen etkinliklerden özetler.

76 Fotoröportaj: Beşiktaş Çarşısı Fotoğrafçı Fatih Pınar’ın gözünden Beşiktaş esnafı.

92 Rehber / 24 saat 62 Birikim: Taha Toros

“Arşiv Adam” aramızdan ayrıldı.

Biriktirdikleri dünyaya miras.

66 Gezgin: Beşiktaş yalıları Gürol Sözen’le Beşiktaş’ın yalılarını gezdik.

duyacaksınız. Ama bir grup gönüllünün Hürkuş’un adını yaşatmak için gösterdiği çabalar karşısında da yüreğiniz sevinçle dolacak.

Türk edebiyatı ve sosyal bilimler alanındaki araştırmalarıyla bilinen ve bir asır ömür süren Taha Toros’un çalışmalarından dikkat çekici ayrıntılar ve geride kalan arşiviyle ilgili gelişmelerin yer aldığı araştırma da bu sayımızda…

Ve “Kültüre Adanmış Bir Ömür,” Perihan Balcı... 30 yıl boyunca kurucusu olduğu Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği ile tarih bilincinin yaygınlaşması için çaba gösterdi.

Bu sayımızda Perihan Balcı’nın hayatındaki izleri takip eden, gazeteci büyüğümüz Deniz Banoğlu’nun çalışmasından satırbaşları bulacaksınız.

Beşiktaş, Haziran ayında önemli bir açılışa ev sahipliği yaptı. Beşiktaş Belediyesi’nin kente kazandırdığı “İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar” anıtının açılışına Beşiktaş kentlisi yoğun ilgi gösterdi. Bu anıtla, Beşiktaş, aydınlığa doğru atılmış adımları heykellerle ölümsüzleştirme

kararlılığını sürdürdüğünü de göstermiş oldu.

Mehmet Aksoy’un eseri olan bu görkemli anıta ve açılışa dair notlarımızı bu sayımızda sizlerle paylaşıyoruz.

Beşiktaş’a bu sayımızda Gayrettepe semtinden bakacağız. Bir zamanların dut bahçeleriyle ünlü semtinin modern yaşamın arenası haline gelirken geçirdiği baş döndürücü gelişmeyi sayfalarımızda bulacaksınız.

Bu sayımızdaki gezintimizi ise ressam, heykeltıraş, gazeteci, yazar Gürol Sözen’le yapıyoruz. Beşiktaş kentini bu kez

Boğaz’dan aktarıyoruz sizlere, yalıları ve martılarıyla...

Hoşçakalın.

62

74 Kitap: Yok Olan Bir Mirasın Tanığı

Deniz Banoğlu, hayatını Türk evlerine adamış Perihan Balcı’nın hayatını kitaplaştırdı.

74

76 66

72 Esnaf: Etiler’in değişmeyen lezzeti

Recep Kabiloğlu, Çardak Büfe’yle

31 yıldır Etiler’de hizmet veriyor.

(6)

23 Nisan

Yazı: NESLİ YALÇIN Fotoğraflar: PINAR GÜLEÇ, ŞENOL KAŞIKÇI

Dünyanın

en genç bayramı 85 yaşında!

Çocuklar bayramlarını

eğlenerek

kutladı.

(7)

23 Nisan coşkusunu ve çocuk sevgisini nisan ayının tümüne yayan Beşiktaş Belediyesi, düzenlediği etkinliklerle binlerce çocuğu biraraya getirdi.

C

umhuriyet’in ilk yıllarında, 1927 yılının 23 Nisan’ında, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin kutlama yapmasıyla başla- yan ve 1981’e kadar resmi bir ad verilmeyen bayram, 1981 yılında çıkartılan bir kanunla resmen “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak anılmaya başlan- dı. TBMM’nin ve TRT’nin gayretleriyle 1979’dan itibaren de milletlerarası bir bayram olma özelliği pekiştirildi. Uzun yıllardır pek çok ülkeden gelen çocukların kendi milletlerine özgü gösterileri ile benzersiz- leşen, farklı renklerden, farklı seslerden beslenerek büyüyen 23 Nisan artık 85 yaşında.

23 Nisan, ilk günden itibaren içinde masumiyet, berraklık, kardeşlik, pay- laşım gibi yüksek insani değerleri barındırmaktadır. Parlak bir geleceğin, rengârenk ışıldayan kuşağı gibidir bu bayram. Ne var ki her şeyin hızla tü- ketildiği günümüz yaşantısında, çocuklara daha çok sorumluluk düşerken, çocukluk payları azalıyor, onlar da diğer pek çok şey gibi hızlı büyüyorlar.

Kent yaşamının büyüklere planlanmış ortamında, büyükler kadar onlar da unutmaya başladılar çocukluklarını. Bu eşsiz bayram da artık onlar için sa- dece bir bayram değil, bir soluk alma ve çocukluğun övgüsü haline gel- miştir. Bu gerçekler karşısında, üstüne düşen sorumluluğun bilincinde olan Beşiktaş Belediyesi bu yıl da çocuklar için 23 Nisan coşkusunu festival havasına taşıdı.

Rengârenk bayram coşkusunun adresi yine Beşiktaş!

Binlerce öğrencinin ve velinin katıldığı etkinliklere, Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı ilköğretim okullarından ve İstanbul’un dört bir yanından 10 bine yakın öğrenci aileleriyle birlikte katıldı. Gelenekselleşen çok sayıda konser, eğlence ve müsabakaların yanı sıra, Levent Kültür Merkezi’nde de karnaval süresi boyunca yazarlarla söyleşiler ve imza günleri yapıldı. Ayrıca 18 Nisan akşamı Onat Kutlar Sinema Salonu’nda “Bir Belgesel, Bir Gaze- teci, Çay ve Simit” etkinliğinde “Oyun Devam Etmeli” adlı belgesel göste- rildi. Bu yılki resim yarışmasının teması ise “yardımlaşma” olarak belirlendi ve yarışmanın ödülleri 23 Nisan günü Çilekli Spor Tesisleri’nde yapılan ka-

panış etkinliklerinde verildi. Çocuk karnavalı Beşiktaş Çocuk Meclisi Başkanı Lidya Müge Akdağ’ın yaptığı konuşmayla başladı.

(8)

Levent Kültür Merkezi’nde Çocuk Kitapları Festivali

Beşiktaş Belediyesi’nin 23 Nisan kutlamaları kitap festivaliyle başladı. 16 Nisan’da başlayan festivalin ilk günkü konukları Mustafa Balel ve Fedai Çakır festival boyunca çocuklarla birlikte olurken, 17 Nisan’da bu ikiliye Hik- met Altınkaynak, 18 Nisan’da Nemika Tuğcu, 19 Nisan’da Feyza Hepçilin- girler ve 20 Nisan’da da Sara Şahinkanat, Hıfzı Topuz ve Ayşen İnci katıldı.

Yazarlar çocuk okurlarıyla buluşup kitaplarını imzalarken, 7-12 yaş yaratı- cı drama çalışmaları, yazarlarla söyleşiler, tiyatro ve belgesel gösterileri de festivali renklendirdi. Kitap okuma sevgisi ve öneminin pekiştirilmesi için çok önemli bir olanak olan festival, etkinliklere katılan yüzlerce çocuğun ifadelerine de yansıdığı gibi, başarıyla neticelendi.

“Oyun Devam Etmeli!”

18 Nisan’da Levent Kültür Merkezi’nde yer alan Onat Kutlar Sinema Salonu’nda, Beşiktaş Belediyesi’nin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Belgesel Sinemacılar Birliği ile ortaklaşa düzenlediği “Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit” etkinliği kapsamında “Oyun Devam Etmeli” adlı, Yunanistan yapımı belgesel gösterildi. Kalabalık kent yaşamı içinde ken- dilerine oyun alanları edinmeye çalışan çocukların karşılaştıkları zorlukları ve gösterdikleri kararlı mücadeleyi ele alan belgesel, çocuklar tarafından oldukça ilgi gördü.

“Yardımlaşma”nın resmi!

Beşiktaş Belediyesi’nin her 23 Nisan’da tekrarladığı resim yarışması da festivale renk kattı. Beşiktaş ilçesinde eğitim gören öğrencilerin katıldığı yarışmanın bu yılki teması “yardımlaşma” idi. Tema çerçevesinde yetenek- lerini sergileyen ve başarı gösteren çocuklara, Pritt’in sponsorluğunda net- book bilgisayarlar, mp3 çalarlar ve hediye çekleri verildi.

Çilekli’de gelenekselleşen çocuk karnavalı!

Beşiktaş Belediyesi tarafından 16 - 23 Nisan tarihleri arasında düzenlenen etkinlikler, oldukça renkli ve coşkulu görüntülere sahne oldu. Levent Kültür Merkezi’nde Çocuk Kitapları Festivali ile başlayan kutlamalar, 23 Nisan Pa- zartesi günü Çilekli Spor Tesisleri’nde bu yıl 8’incisi düzenlenen geleneksel Çocuk Karnavalı ile sonlandı. Kutlamalara on binin üzerinde öğrenci katıldı.

“7’den 70’e konser coşkusu!”

Pop müziğin sevilen isimleri Pelin Suade, Emre Özdemir, Çağlayan Topaloğlu ve Seda Öner canlı müzik performanslarıyla yer aldılar. Beşiktaş Belediyesi’nin Oyun Gençlik Kulübü de, halk oyunları performansıyla göz doldurdu.

Beşiktaş Belediyesi organizasyonuyla Burger King ve Pal FM ana spon- sorluğunda düzenlenen karnavalda, saha içine şişme oyun grupları kurul- du. Animatörler eşliğinde eğlenen çocuklar, ödüllü zıpla-yapış, tırmanma duvarı, denge oyunu, olimpik parkur, canlı bowling ve penaltı atma turnu- valarında birinci olmak için yarıştılar.

Karnavalı baştan sona takip eden İsmail Ünal: “Yıllardır kültür ve sanatla yö- nettiğimiz Beşiktaş’ta çağdaş, sanatla iç içe, aydınlık bir gençlik yetişiyor.

Buradaki on bine yakın öğrencimizin her birinin gözünde bu ışığı görmek, doğru yolda olduğumuzun en önemli göstergesi. Atatürk’ün bize emaneti olan Cumhuriyet’i, geleceğimiz olan çocuklarımıza güvenle bırakmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Bernar Nahum İlköğretim Okulu’ndan Hilal Gür, Mina Yula, Ayça Uslu’nun birlikte yaptığı resim birinci kategoride üçüncülük ödülü aldı.

B+

(9)

Çilekli,

bayramlarını kutlamak isteyen İstanbullu

çocukların buluşma noktası

oldu.

(10)

Belediye Başkanı İsmail Ünal

çocukları

bayramlarında

yalnız bırakmadı.

(11)

Beşiktaş Kent Konseyi Çocuk Meclisi

Kentte yaşayan çocukların sorunlarından, gereksinimlerinden ve beklen- tilerinden yola çıkarak, çözüm önerileri ve projeler üretilmesi, bunların ha- yata geçirilmesi temelinde çalışmalar yapan Beşiktaş Kent Konseyi Ço- cuk Meclisi 23 Nisan’ın hemen öncesinde 18 Nisan 2012 tarihinde 2012 dönemi genel kurulunu gerçekleştirdi. Gerçekleşen genel kurulda, meclis başkanlığına, İstek Özel Atanur Oğuz İlköğretim Okulu’ndan Lidya Müge Akdağ seçildi. Genel kurulda ayrıca, bir başkan vekili, altı başkan yardımcı- sı ve 22 meclis üyesi belirlendi. Belirlenen çocuk meclisi üyeleri, 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 08:45’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen 23 Nisan özel oturumunda Beşiktaş’ı temsil etti.

Oturumun ardından başkan, başkan vekili, başkan yardımcıları ve meclis üyeleri 12:00’de, Çocuk Karnavalı’nda yerlerini aldılar.

Beşiktaşlı çocuklar nisan ayını, birbiri ardına düzenlenen etkinlikler saye- sinde dolu dolu geçirdi. Beşiktaş Belediyesi ve Çocuk Oyunları ve Spor Kulüpleri Federasyonu (ÇOSKF) işbirliğiyle bu sene birincisi düzenlenen

“Beşiktaş Belediyesi Çocuk Oyunları Ligi”, birbirinden güzel geleneksel çocuk oyunlarını, bugünün çocuklarına ulaştırdı. Ülkemizin her yerinde oynanan ancak özellikle de kentlerde unutulmaya başlanan oyunlar, lig boyunca çocuklar ve aileleri tarafından büyük ilgi gördü. Çocuklar doyası- ya eğlenirken, tatlı bir rekabetle yarışmanın tadını çıkardılar.

Sekiz ilköğretim okulundan çok sayıda öğrencinin katıldığı müsabakalar, 1 Nisan 2012 Pazar günü, İSOV - Dinçkök Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde yapılan final maçı ile sonlandı. Müsabakalarda Murat Beyaz İlköğretim Okulu birinci, Nimetullah Mahruki İlköğretim Okulu ikinci, Yü- züncü Yıl İlköğretim Okulu ise üçüncü oldu. Öğrenciler kupa ve madalya- larını Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’dan aldılar.

Artık Beşiktaş’ın “Çocuk Oyunları Ligi” var!

(12)

Beşiktaş kenti, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı, “Bağımsızlık İçin İlk Adım”ın atıldığı 16 Mayıs gününden itibaren çeşitli ve renkli etkinliklerle kutladı.

Bağımsızlığın

emanetçisi olmak

Yazı: Neslİ YAlÇIN Fotoğraf: AlAAttİN tİmur, BurAK KArA, ŞeNOl KAŞIKÇI

Bağımsızlık İçin İlk Adım

(13)

D

okuzuncu Ordu Müfettişliği’ne tayin edilmiş olan Mustafa Kemal Paşa ile müfettişlik kadrosunu teşkil eden 18 subay ve askeri memur, dün Bandırma vapuru ile Samsun’a hareket etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, dün sabah Akaretler’e giderek annesine veda etmiştir.

Paşa ile refakatindekiler, açıkta demirli bulunan Bandırma vapuruna sandallarla geçmişlerdir. Önceden kararlaştırıldığı gibi rıhtımda hiçbir uğurlama merasimi yapılmamıştır. (Milliyet İstiklal Savaşı Gazetesi / 17 Mayıs Cumartesi -1919)

“Fırtınayı ve karanlığı yaran kahramanlar!”

Gazeteler İzmir işgalinde henüz 48 saat içinde 2 binden fazla Türk’ün katledildiğini yazdığı gün, Karadeniz’de ürkütücü bir fırtına içinde ve pusulası bozuk eski bir gemide Samsun’a doğru yol almaktaydı Mustafa Kemal ve silah arkadaşları. Tam da işgal altında kan ağlayan ve bağımsızlığa inanmış büyük yürekli halkından başka hiçbir şeyi olmayan vatan gibi. Ve hiçbir fırtına, hiçbir afet vatanın halinden daha şafaksız değildi. İmkânsızlıklar içinde şafağı elleriyle doğuran kahramanlar, yalnız Türkiye’nin değil, diğer pek çok toplumun da kaderini aydınlıkla tayin etmişlerdir.

Hemen her ülkenin var olma mücadelesi kendine özgüdür ve çoğu zorlu şartlardan geçerek şekillenmiştir. Ancak çok azı başka toplumlarda yankı uyandırıp örnek teşkil etmiştir. Türkiye’yi ortaya çıkaran mücadele ve kazanımlar bu örneklerin en başında gelmektedir. Miras aldığımız bu tarih, destansı olduğu kadar insaniyetiyle de ön plandadır. Bağımsızlık, ulusun egemenliği ve her alanda hürlük… Bugün dünya üzerinde, bu kavramlar hakkında konuşulmanın dahi mümkün olmadığı yerler mevcuttur.

“Bağımsızlığın emanetçisi olmak”

Bizler sadece kıymetli bir tarihe sahip mirasçılar değiliz. Koruyucu ve aktarıcı emanetçiler olarak; edinimlerimizin farkında olmak, geçmişimizi iyi bilmek, geleceğimize de bu bilgiler ışığında yön vermek mecburiyetindeyiz.

Beşiktaş ve çevresi, mücadele sırasında ve sonrasında da çok önemli olaylara tanıklık etmiştir. Dolayısıyla Beşiktaş Belediyesi, bu noktada

Ulusal Gençlik Parlamentosu için İstanbul’a gelen 300 genç de “Bağımsızlık İçin İlk Adım” etkinliklerine destek verdi.

(14)

stratejik açıdan özel bir yerde bulunmaktadır. İmkânlarını da şimdiye dek güncel sorunları hızla çözüme kavuşturmakta kullandığı gibi, tarihimize sahip çıkmak, gelecek nesillere aktarmak konusunda da büyük çaba göstermektedir. 16-19 Mayıs vesilesiyle yapılan etkinlikler buna iyi bir örnek teşkil etmektedir.

Mevcut şartlar üzerinden yürütülebilecek bir mücadeleyi imkânsız bulan Mustafa Kemal, haftalar öncesinden mücadele arkadaşlarıyla planlamıştı vatanın kurtuluş reçetelerini. Ve Beşiktaş’tan ayrılıp, Bandırma vapuruna binmeleriyle başlamıştı bağımsızlık savaşı…

Bağımsızlık ateşinin tutuşturulduğu yolda yürüdüler

Beşiktaş Belediyesi, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarını, her yıl olduğu gibi bu yıl da 16 Mayıs’ta “Bağımsızlık İçin İlk Adım Yürüyüşü” ile başlattı. Atatürk’ün 16 Mayıs 1919’da Bandırma vapuru ile Samsun’a hareketi öncesi ayrıldığı, bugünkü Akaretler Mustafa Kemal Müzesi önünden başlayan yürüyüş Beşiktaş İskelesi’nde sona erdi.

Çarşamba günü yapılan yürüyüş öncesi, Atatürk ve devrim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal yürüyüş öncesi yaptığı konuşmada, “Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık yürüyüşü buradan başladı. O yürüyüşü unutmamak adına buradayız. O yolun ateşi buradan başladı, bunu unutmamalıyız’’ dedi.

Yürüyüşün Beşiktaşlılar ve gerçek vatanseverler için önemi, sadece tarihsel bir gerçeğe sahip çıkmaktan ibaret değil. Yasakların, sapmaların baş gösterdiği, toplumu birarada ve güçlü tutan köklerin deşildiği ve yıpratıldığı günümüzde, “bir ileri iki geri” gidişlere inat; aynı ve doğru olan yolda “birlikte ve istikrarla” ilerlemenin önemi vurgulanıyor.

“İlk Adım” çelengi ve bağımsızlık andı!

Başkan’ın konuşmasının ardından ellerinde Türk bayrakları bulunan ve aralarında Ulusal Gençlik Parlamentosu’na katılmak için İstanbul’a gelen 300 öğrenci ve Beşiktaşlılar, Beşiktaş Koleji Bandosu ve Belediye Bandosu’nun marşlarının eşliğinde Beşiktaş İskelesi’ne yürüdü. Ünal,

“Bağımsızlık İçin İlk Adım” çelengini deniz kıyısına bıraktı.

Belediye Başkanı İsmail Ünal ve Beşiktaş Kaymakamı Sadettin Yücel 16 Mayıs “Bağımsızlık İçin İlk Adım” kortejine liderlik etti.

Yürüyüş, “Türk ulusunun bağımsızlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin esenliği ve bütünlüğü için, ant içiyorum, ne mutlu Türk’üm diyene” andının hep birlikte söylenmesiyle sona erdi.

“Samsun’a uzanan yol!”

Etkinliklerin ikinci ve üçüncü günlerinde, Levent Kültür Merkezi’nde yer alan Onat Kutlar Sinema Salonu’nda belgesel gösterimi yapıldı. 17 Mayıs Perşembe akşamı saat 19:00’da ve 18 Mayıs Cuma saat 15:00’de gösterilen ve yönetmenliğini Ertem Göreç’in yaptığı “Samsun’a uzanan yol”, izleyenleri Kurtuluş Savaşı’nı şekillendiren tarihlere doğru gerçekçi bir yolculuğa çıkardı.

Fener alayı ve gençlik konseri

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları, akşam düzenlenen etkinliklerle geç saatlere kadar sürdü. Beşiktaş’ta yaklaşık 2 bin kişi Akaretler Şairler Sofası Parkı önünde toplandı. Bayraklar ve

(15)

BJK’nın onursal başkanı Süleyman Seba ve Kabataş Erkek Lisesi öğrencileri 19 Mayıs coşkusuna katıldı.

Unutamayız!

“Bağımsızlık İçin İlk Adım”

Beşiktaş’ta atıldı.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları meşaleli yürüyüşle başladı.

(16)

B+

meşalelerin dağıtılmasının ardından 19:30 civarında vatandaşlar, fenerler ve bando eşliğinde yürüyüşe geçtiler. Yürüyüşe katılanlara Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, CHP milletvekilleri Melda Onur, Bihlun Tamaylıgil ve Beşiktaş Kulübü eski başkanlarından Süleyman Seba eşlik etti. Yürüyüş alayı Beşiktaş Meydanı’na vardığında önce İstiklal Marşı okundu ve saygı duruşunda bulunuldu. Başkan İsmail Ünal’ın 19 Mayıs ile ilgili konuşmasının ardından halkoyunları ekibi gösterisi sergilendi.

Katılımın ve coşkunun yüksek olduğu yürüyüş, Beşiktaş Meydanı’nda verilen Gökçe konseriyle sonlandırıldı. Dinleyicilerin oldukça ilgi gösterdiği Gökçe’nin konseri, geç saatlere dek sürdü.

“Bağımsızlık İçin İlk Adım Halk Koşusu”

Beşiktaş Belediyesi’nin “Bağımsızlık İçin İlk Adım” etkinlikleri çerçevesinde geçtiğimiz sene ilk kez düzenlenen “Bağımsızlık İçin İlk Adım Halk Koşusu” bu sene 20 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleştirildi.

“Bağımsızlık İçin İlk Adım” etkinlikleri içerisinde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın ruhuna ve coşkusuna en uygun kutlamalardan biri kuşkusuz halk koşusuydu. 20 Mayıs Pazar günü, bini aşkın kişi, bağımsızlık ve özgürlük duygusunu yan yana koşarak paylaştı.

“Bağımsızlık İçin İlk Adım Halk Koşusu” geçen sene olduğu gibi, bu sene de Beşiktaş - Arnavutköy arasında gerçekleştirildi. Katılımcılar, Ortaköy, Levent, Beşiktaş meydanlarında kurulan stantlardan, Beşiktaş Belediyesi Merkez Binası’ndan, Akatlar, Levent, Ortaköy kültür merkezlerinden ve Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’tan ücretsiz olarak koşu numarası aldılar. Sabah 09:00’da Beşiktaş Meydanı’nda başlayan koşunun sloganı “Cumhuriyet, Bağımsızlık ve Gelecek”ti. Cumhuriyet, bağımsızlık ve gelecek için koşan her yaştan bini aşkın kişi, “Bağımsızlık İçin İlk Adım Halk Koşusu”nu rekabetten öte birlik, neşe ve coşku içerisinde tamamladı. Atletizm Federasyonu, Damla Su, Fanatik, NTV Spor, Radikal ve Sony’nin katkı verdiği koşuda, kadınlar kategorisinde 2011 yılında da birinciliği kazanan Lütfiye Kaya birinci, Tuğba Çavdar ikinci, Serap Eser üçüncülüğü elde etti. Erkekler kategorisinde ise Ramazan İşmen birincilik, Erdi Aksu ikincilik, Eser Atiş üçüncülük derecelerini kazandı.

Yarışmada dereceye giren vatandaşlara Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal tarafından çeşitli ödüller verildi.

Beşiktaşlı gençler bayram coşkusunu Gökçe konseriyle kutladı.

19 Mayıs yürüyüşünün ardından Beşiktaş meydanında halkoyunları gösterisi sergilendi.

Akaretler Şairler Sofası Parkı’nda başlayan 19 Mayıs meşaleli yürüyüşü Beşiktaş meydanında sona erdi.

(17)

Erkekler Kategorisinde Kazananlar: 1.Ramazan İşmen, 2. Erdi Aksu, 3. Eser Atiş Bayanlar Kategorisinde Kazananlar: 1.Lütfiye Kaya, 2. Tuğba Çavdar, 3. Serap Eser

“Bağımsızlık İçin İlk Adım Halk Koşusu” Beşiktaş meydanında başladı.

(18)

Cumhuriyet’i kuran kadro gençleri çağdaş bilimin gerektirdiği düzeye ulaştırabilmek için Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllardan itibaren Avrupa’ya öğrenci göndererek

yetiştirme modelini sistemli olarak uygulamaya koymuştu.

Yazı: KANSU ŞARMAN Fotoğraf: KANSU ŞARMAN VE CENGİZ KAHRAMAN ARŞİVLERİ

Cumhuriyet öğrencileri Avrupa’da

Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamasında Türk öğrenciler Berlin’de.

Cumhuriyet kazanımları

(19)

“Sizi birer kıvılcım olarak

gönderiyorum.

Alevler olarak geri

dönmelisiniz.”

(20)

kurulması için gereken öğretim kadrosunun yerleştirilmesi gündeme geldi.

İşin en zor bölümü öğretim elemanlarının belirlenmesiydi ve kadronun üç kaynaktan sağlanması uygun görüldü. İlk kaynak olarak Darülfünun kad- rosundan, değişime ayak uyduracak ve benimseyecek bölüm, yeni üni- versiteye aktarılacaktı. İkinci kaynak, Alman profesörlerin Türkiye’de gö- rev yaparak branşlarında ders vermeleriydi. Üçüncü kaynak ise Mustafa Kemal’in önerisi ile başarılı lise ve üniversite öğrencileri arasından seçilip Avrupa’ya gönderilerek orada öğrenimini tamamlayarak geri dönenlerin oluşturduğu kişilerdi.

1925-1945 yılları arasında yetenekli

birçok öğrenci Avrupa’daki üniversitelere

gönderildi.

M

illi Mücadele’nin zaferle tamamlanmasının ardın- dan yeni Türkiye’nin her açıdan yeniden imarına girişildi. Türkiye’nin ekonomik, siyasi alanda oldu- ğu kadar yetişmiş insan eksiğini gidermek anla- mında da hızla yürütülecek, etkin sonuç alınacak projelere ihtiyaç vardı.

Cumhuriyet’i kuran kadronun ulusal bir hedef olarak belirlediği Batı bilim ve kültürünü örnek alan yapılanma çerçevesinde eğitim hamlesine başlandı.

Ancak Türkiye’de üniversite Batı’daki örneklerine oranla çok gerideydi. Bi- limsel çalışmalar yetersizdi. Gençler, çağdaş bilimin ve tekniğin gerektirdiği düzeyden uzaktı.

Özellikle yüksek öğretimde yeni hamleler konusunda üzerinde en fazla konuşulan girişim, 1930’lu yıllarda üniversitelere yabancı bilim adamlarının çağrılmasıydı. Bu dönemde Almanya’da politik nedenlerle çalışmak iste- meyen ve Nazi rejiminin baskısıyla sınırdışı edilen çoğunluğu Musevi Al- man profesörlerin Türkiye’de çalışması gündeme geldi. Bu amaçla Zürih’te kurulan “Yabancı Ülkelerdeki Alman Bilim Adamları İhtiyaç Birliği” ile iliş- kiye geçildi. Bu ilişkiyi uzun süren görüşmeler izledi ve birçoğu dünya ça- pında üne sahip çok sayıda Alman profesör, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne geldi ve üniversite reformu çerçevesinde çalıştı.

Alman profesörler, birçok aksaklık ve eksiğe rağmen, Türkiye’de yüksek öğretimde Batı geleneği ve yönteminin gelişmesini, yerleşmesini sağladılar.

Elbette 1933 üniversite reformu da Türkiye’de önemli bir devrimdi.

Atatürk’ün direktifi ile üniversitede yeniden yapılanma sürecinde Milli Eği- tim Bakanı Dr. Reşit Galip’in önemli bir rolü oldu. Reşit Galip Bey, Cenev- re Üniversitesi rektörlerinden Prof. Albert Malche’ın bir rapor hazırlamasını istedi. Bu rapor 2 Mayıs 1932 yılında Malche tarafından kendisine sunuldu.

Bu doğrultuda 31 Mayıs 1933 tarihinde üniversite reformunun hukuken gerçekleşmesiyle birlikte Batı’daki üniversiteler düzeyinde bir üniversitenin

Yabancı öğrenciler Berlin’de kır gezintisinde. (Soldan ikinci 1932 yılında Almanya’da dilbilim alanında öğrenim hakkı kazanan Suat Y. Baydur )

(21)

İşte bu üçüncü kaynağın oluşumu için Cumhuriyet’in kurucuları, üniver- site reformundan ve Alman bilim adamlarının gelişinden çok önce, daha Cumhuriyet’in ilanı için hazırlık yapıldığı günlerde, Avrupa’ya öğrenci gön- dererek yetiştirme modelini sistemli olarak uygulamaya koymuştu.

18 Ağustos 1923 tarihli hükümet programında uygulama şu sözlerle tarif edildi: “Halkın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleri tah- sis olunacak, halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık milli güzidelerin yetiş- tirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüz eden ve ailesinin kudret-i maliyesi müsaid olmayan gençler orta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusada himaye ve muavenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Avrupa’daki irfan mekteplerine gönderileceklerdir.”

Bu konuda en çok emeği geçen ve Türk Milli Eğitimi’ne damgasını vuran kişi Maarif Vekili Mustafa Necati oldu. Uygulama çerçevesinde Maarif Ve- kaleti yurt dışına gönderilecek öğrencileri seçmek amacıyla Avrupa Kon- kuru adı verilen sınavlar düzenleme kararı aldı. Açılan sınavı kazanan 22 kişilik ilk grup Almanya ve Fransa’da öğrenim görme şansını yakaladı. 8 Ocak 1925 tarihli “Vatan” gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan bir ha- ber ve fotoğraf, sınavı kazanan öğrencilerin yola çıkış müjdesini veriyordu.

“Avrupa’ya Tahsile Gidecek Gençlerimiz” başlığı altında yayınlanan bu haberde şöyle denilmekteydi: “Maarif Vekaleti tarafından muallimlik tahsil edilmek üzere birkaç gencin Avrupa’ya izamı (gönderilmesi) takarrür etti- ğini (kararlaştırıldığını) yazmıştık. Yapılan musabaka imtihanında muvaffak olan gençlere dün harcırahları tesviye edilmiştir (yollukları verilmiştir). Bun- lar üç güne kadar Avrupa’nın muhtelif şehirlerine gideceklerdir. Bu genç- lerden Vildan Aşir ve Suad Hayri Beyler Terbiye-i Bedeniyye (Beden Eği- timi) tahsili için Belçika’nın Gand şehrine; Ulvi Cemal (Erkin) ve Cezmi Rıfkı Beyler Musiki tahsili için Paris’e, Sadi Bey (Irmak) Ulum-u Tabiiye (Tabii Bilimler) tahsili için Berlin’e, Muhiddin Sebati ve Refik Beyler de Resim tahsili için Paris’e gideceklerdir.”

Atatürk de yurt dışına gidecek öğrencilere çektiği telgrafta şöyle diyordu:

“Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum. Alevler olarak geri dönmelisiniz.”

Avrupa’ya öğrenci gönderme uygulaması ilk grubun ardından hızla sürdü- rüldü. Yetersiz kaynaklara rağmen bütçeden ödenek ayrılarak devlet he- sabına yurt dışına ilk grubun yola çıktığı 1925 ile II. Dünya Savaşı’nın sona

erdiği 1945 yılları arasında Türkiye’de edebiyattan matematiğe, felsefeden mühendislik bilimlerine, güzel sanatlardan fen bilimlerine kadar pek çok branşta yetenekli öğrenci Fransa ve Almanya başta olmak üzere Belçika, İngiltere ve İsviçre gibi yüksek öğretimde ilerlemiş Batı ülkelerine gönderildi.

1929 yılında 1416 sayılı “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hak- kında Kanun” çıkarıldı. Bu kanun devlet dairelerinin, valiliklerin, belediyele- rin, ticaret odalarının ve Sümerbank, MTA gibi iktisadi devlet kurumlarının Avrupa’ya öğrenci gönderme kurallarını belirliyordu.

Almanya’da savaş döneminde eğitim gören öğrencilere verilen kıyafet karnesi (Ferhan Çeçen arşivi)

Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından yapılan sınavda Avrupa’da eğitim hakkı kazanan Fahrettin Ardan’a gönderilen 1935 tarihli belge.

Maarif Vekili Mustafa Necati Bey (Cengiz Kahraman Arşivi)

Enver Ziya Bey, 1928’de Lyon’daki üniversite eğitimi öncesi dil öğrenimini gördüğü günlerde (Seçil Akgün Arşivi)

(22)

1939’da II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Maarif Vekaleti devlet bursuyla veya kendi parasıyla giden tüm öğrencileri Türkiye’ye geri çağırdı. Öğren- ciler günlerce yürüyerek toplanma noktalarına ulaştılar ve Türk diplomatla- rının gayretiyle çeşitli yollarla Türkiye’ye döndüler.

Bir kısmı Almanya’nın verdiği garanti üzerine bu ülkede bir süre daha eği- timlerini sürdürdüler. Savaş dönemi dışında Türkiye kendi yetersiz ekono- mik koşullarına rağmen öğrencilerinin Avrupa’daki eğitim yıllarında sıkıntı çekmemesi için ciddi miktarda kaynak sağladı. Ancak her şeye rağmen 1939-45 arası savaş günleri Türk öğrenciler için de zor geçti. Hatta sava- şın sonundaki Dresden bombardımanında hayatını kaybeden Türk öğren- ciler oldu.

Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gönderilen Türk öğrencilerine bugünden bak- tığımızda branşlarının en tanınmış veya öncü isimleri haline geldiklerini görüyoruz. Okullarını bitirip dönen öğrencilerin bir kısmı mesleklerinde, bir kısmı da eğitmen olarak üst düzeyde görevler aldı. Modern Türkiye’nin pek çok konuda bilimsel temellerini, kültürel gelişmesini bu öğrenciler sağladı.

Bu noktada Avrupa’ya devlet bursu ile gönderilen bazı öğrencilerin isimle- rini de analım: Tarihçiler: Afet İnan, Enver Ziya Karal. Besteciler: Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, Ekrem Zeki Ün, Mesut Cemil Tel, Ne- vit Kodallı. Ressamlar: Ahmet Zeki Kocamemi, Ali Avni Çelebi, Hale Asaf, Hamit Görele, Şeref Akdik, Ali Karsan, Refik Epikman, Mahmut Cüda.

Hukukçular: Hüseyin Nail Kubalı, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Sıddık Sami Onar, Mehmet Ali Aybar, Matematikçiler: Cahit Arf. Arkeologlar: Ekrem Akurgal, Jale İnan, Sedat Alp. Edebiyatçılar: Melih Cevdet Anday, Sait Faik Abasıyanık, Samet Ağaoğlu, Sabahattin Ali, Necip Fazıl Kısakürek,

Orhan Burian, Suut Kemal Yetkin, Oktay Rifat, Haldun Taner, Sabahattin Sabahattin Ali, Almanya’daki öğrencilik yıllarında yaşadıklarını Kürk Mantolu Madonna adlı kitabında aktarmıştı. (Filiz Ali arşivi)

Türk öğrenciler, Berlin tiyatro binası önünde, 1933.

“1930’lu yıllarda uçak seferleri pek popüler olmadığından, kara yolu ise hiç düşünülemeyeceğinden, Almanya’ya Köstence üze- rinden gidilirdi. Romenlerin ‘Transilvania’ ve ‘Besarabia’ adla- rındaki gemileri İstanbul- Köstence arasında devamlı sefer halin- deydiler. Bir grup öğrenci Berlin’e ayak bastığımızda, istasyonda bizi karşılamaya gelen birkaç arkadaştan biri, damdan düşer gibi:

‘Niye geldiniz, harp çıkacak!’ dediğinde donup kalmıştım. Tak- vimler 17 Nisan 1939’u gösteriyordu. 17 yaşındaydım. (…)

Ağustos’un sonlarına doğru sefaretten bir emir: ‘Derhal Berlin’i terk edin!’ Polonya üzerinden dönemiyoruz. ‘Trenle Avusturya, Yugoslavya, Yunanistan üzerinden dönmek zorundayız. Bilet so- runu, vize sorunları, bir sefaretten ötekine, hummalı bir uğraş so- nunda Berlin Anhalter Bahnhof’tan trenle yola revan olduk. Nor- mal olarak en çok iki gün sürmesi gereken bu yolculuk bir haftaya yakın zaman aldı. 1 Eylül 1939 günü Sirkeci Garı’na girdik. Aynı gün Hitler de Polonya’ya girdi…”

İstanbul- Köstence seferini yapacak gemi.

Öğrenciler ve yolcular uğurlanıyor. Türk öğrenciler “Transilvania” gemisinin güvertesinde,

1939 (En yukarıda S. Rafet Tanyıldız)

1939 yılında Almanya’ya eğitim amaçlı giden

öğrenciler savaş nedeniyle aynı yıl geri çağrılacaktı.

S. Rafet Tanyıldız anıları

(23)

Osmanlı’da 19. yüzyıl başından itibaren Batılılaşma ve yenileş- me hareketiyle birlikte Batı tarzında eğitim veren yeni kurumlar da ortaya çıktı. Osmanlı Devleti’nde öncelik askeri yapılanma- da olduğundan ve gelişmeler büyük ölçüde askeri açıdan iz- lendiğinden Batılılaşma çabaları da buradan başladı. Özellikle III. Selim ve II. Mahmud’la birlikte Batı tarzında eğitim veren Mühendishane-i Bahri-i Hümayun, Mühendishane-i Berri-i Hü- mayun, Tıbbiye, Harbiye gibi yüksek okullar kurulmaya, bu nok- tada yurt dışına öğrenci gönderilmeye de başlandı.

Sultan II.Mahmud, konu üzerinde önemle durdu, Tanzimat Fermanı’ndan önce Harbiye ve Hendesehane-i Amire’den se- çilen yüz elli öğrenciyi Avrupa’ya yolladı. 1834 yılında harp oku- lunun açılmasından sonra burayı bitiren yetenekli öğrencilerin Viyana, Paris ve Londra askeri okullarına yollanmaları adeta bir kural halini almıştı.

Öğrenim için dışarıya gönderilen öğrencilerin sayıları çoğalın- ca, bunların milli ve dini eğitim yönünden sıkı bir denetim altında tutulmaları ihtiyacı duyuldu ve 1856’da Osmanlı talebelerinin yoğun olarak bulunduğu Paris’te “Mekteb-i Osmani” adıyla bir okul açıldı. Mekteb-i Osmani, bir nevi hazırlık okulu niteliğini kazandı ve Fransız askeri okullarına girecek olan öğrencilere bu okulların ders programlarını izleyebilecek kadar Fransızca öğretilmeye çalışıldı. Ancak 1864’e kadar geçen sürede yapı- lan masraflara rağmen istenen başarıya ulaşamayan Mekteb-i Osmani lağvedildi.

Dışarıya öğrenci gönderilmesi uygulaması uzun süre devam etti, yurt dışına çıkan öğrenciler Batılı fikirlerle tanışma olanağını buldular. Ülkelerine dönünce çeşitli devlet hizmetlerine girerek Avrupa’da öğrendiklerini uygulamaya başladılar. Bu öğrenci- lerin pek çoğu Batı ülkelerindeki siyasi akımlardan etkilendiler ve Tanzimat Fermanı’ndan sonraki yıllarda Osmanlı Devleti’nin siyasi hayatında önemli roller üstlendiler.

Cumhuriyet öncesi Avrupa’da eğitim

İlk Türk kadın kimyacı Remziye Hisar (ayakta, sol başta), Madame Curie’nin tek Türk öğrencisiydi. (Bilim ve Teknik Dergisi, sayı 333, 1995)

Sabahattin Eyüboğlu, Lyon’da kardeşi Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Enver Ziya Karal ile. (Mehmet Eyüboğlu arşivi)

Ali Rıza Berkem, Fransız yazar Claude Ferrer ile.

(Bilim ve Teknik Dergisi, sayı 366, 1998)

Eyuboğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Sabri Esat Siyavuşgil Veterinerler: Süreyya Tahsin Aygün. Kimyacılar: Remziye Hisar, Ali Rıza Berkem, Adnan Şe- ner. Dilbilimciler: Tahsin Banguoğlu; Sosyologlar: Pertev Naili Boratav, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Coğrafyacılar: Besim Darkot. Heykeltıraş- lar: Zühtü Müridoğlu, Lerzan Bengisu. Opera sanatçıları: Saadet İke- sus, Semiha Berksoy. Sanat tarihçileri: Oktay Aslanapa, Semavi Eyice.

Seramikçiler: Vedat Ar. Fizikçiler: Behram Kurşunoğlu, Mustafa Nusret Kürkçüoğlu. Mühendisler: Kazım Çeçen, Şahap Kocatopçu, Bedrettin Sarp, Sedat Ersoy, Turan Kural. Kütüphaneciler: Hasan F. Ethem Ka- ratay. Jeologlar: İhsan Ketin. Mekanikçiler: Mustafa İnan. Tiyatrocular:

Mahir Canova. Gemi inşa mühendisleri: Ata Nutku, Seyfettin Saracoğlu.

Tıp: Kazım İsmail Günkan, Kamile Şevki Mutlu. Tekstilciler: Nüvit Arıcan, Turan Kural, Osman Bölükbaşı (siyasetçi) ve ilk kadın astronom Nüzhet Gökdoğan. B+

1830’lu yıllarda Fransa’ya eğitime gönderilen öğrenciler. Soldan sağa: Sadrazam Edhem Paşa, Miralay Abdüllatif Bey, Ahmet Bey, Topçu Feriki Hüseyin Paşa.

(24)

U

sta çırağına el verirken “Sen bunların yaptıklarını sa- kın unutma. İsimlerini sakın aklından çıkarma” diye öğütlermiş, zaanatın piri ustalardan söz ederek... Bu sözün hayatın her alanında unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Ama ne yazık ki bugünün gençlerinin unuttukları çok isim var.

Tarihimiz sessiz, sesi kısılmış ve de unutulmuş kahramanlarla dolu.

Her alanda kahramanlarımız var. Bu yazının konusu ise havacılığın kö- şetaşı olan bir isim... Vecihi Hürkuş.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de havacılık askeri zorunluluk ne- deniyle ivme kazandı. 1912 yılında ilk askeri uçak alındı. Yeşilköy’de Tay- yare Mektebi açıldı. Bir yıl içinde 17 uçaklık bir filo ortaya çıktı. Fransa ve İngiltere’ye gönderilen subayların dönmesiyle sistemli eğitim uçuşları başladı. İşte bu pilotlardan biri de Tayyareci Vecihi Hürkuş idi.

“Havacılığın sessiz kahramanı”

Yazı: CENGİZ ERDİL Fotoğraf: VECİHİ HÜRKUŞ MÜZESİ DERNEĞİ ARŞİVİ

Havacılıkta hep ilkleri gerçekleştiren, ilk Türk sivil uçağını yapan Vecihi Hürkuş, önüne çıkarılan engellere rağmen yılmadı. O gökyüzünün “Hürkuş”u idi...

10 yıl boyunca savaşların içinde olan bir kahraman

1896 yılında doğan Vecihi Bey, 1912 yılında Balkan Savaşı’na enişte- si Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak katıldı. Tayyareci olmak istiyor- du. Yaşı küçük olduğu için Makinist Mektebi’ne aldılar. Birinci Dünya Savaşı’nda Bağdat cephesinde uçak makinisti olarak görev yaptı. Bir uçak kazasında yaralandı ve İstanbul’a döndü. Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne girerek pilot oldu. 1917 yılında Kafkasya cephesine 7. Tayya- re Bölüğü’ne atandı. Orada düşman uçağı düşüren ilk pilot oldu. Bir hava savaşında yaralandı ve Ruslara esir düştü. Tutulduğu Hazar Denizi’nde- ki Nargin Adası’ndan yüzerek kaçtı. Binbir zahmetli yolculuktan sonra İstanbul’a ulaştı. Savaşın son yılları idi. İstanbul işgal edilince, Mudanya üzerinden Anadolu’ya geçti ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’na pilot olarak katıldı. Savaşta 4-5 parça uçaktan oluşan Türk filosu büyük yararlılıklar gösterdi. Özellikle Büyük Taarruz’da etkin görev aldı. Vecihi Bey, İzmir Havaalanı’nı alan filoda görevdeydi. Üç kez takdirname aldı ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı.

Tayyareci

Vecihi Hürkuş

Portre

(25)

Vecihi Bey, Soyadı Kanunu çıkınca “Hürkuş” soyadını alır. O, gökyüzün- de özgürce uçan kuşlara hep hayrandır. Uçmak öylesine bir tutkudur ki;

kendisini maviliğin doğal sahipleriyle eş tutar. O artık bir Hürkuş olarak anılacaktır.

Kereste atölyesinde uçak yaptı

1932 yılına kadar Tayyare Cemiyeti adına çalışır. Yine bu dönemki çalış- maları mücadelelerle geçer. 1930 yılında zaten hayatı roman olan Vecihi Hürkuş, bir ilginç olayı gerçekleştirir. Hayatındaki bu sayfa, “İmkan olsa neler yaparım” deyip yan gelip yatanlara ders verecek niteliktedir.

Vecihi Hürkuş, Kadıköy’de kiraladığı bir keresteci dükkanında 3 ay için- de ilk Türk sivil uçağı VECİHİ K-XIV’ü imal eder. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Fikirtepe’de büyük bir kalabalık önünde yapan uçak, iki kişi- lik ve tek motorludur. Uçak spor ve eğitim amaçlıdır. Vecihi Hürkuş bu uçakla Ankara’ya uçmuş, orada bir gösteri yapmış, Başbakan İnönü’nün övgüsüyle karşılaşmıştır. Ancak bir sorun vardır: Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığı’na başvurur, aldığı yanıt ilginçtir: “Tayyarenin tek- nik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilememiştir.”

Ancak belge için adres gösterilir... Çekoslovakya... Vecihi Hürkuş bunun üzerine bu ülkeye gider, uçağı da arkasından gönderilir. Çekoslovakya’da uçağıyla gösteriler yapar, büyük ilgi görür. Uçuş iznini de alır. Ve Hürkuş, Türk havacılık tarihinde yine bir ilke imza atar. Uçağıyla 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan havalanır ve 5 Mayıs’ta İstanbul’a gelir.

Bu uçak yaklaşık bir yıl Ankara-İstanbul arasında posta taşıma işlerinde kullanılacaktır. Bu kez de posta tarihimizde bir ilki gerçekleştirmek Vecihi Hürkuş’a nasip olur.

Ancak, bürokrasi hazretleri burada da devreye girer, Vecihi Hürkuş’un uçağı uçuştan men edilir. Vecihi Hürkuş yılmaz, bu kez de 21 Nisan 1932’de ilk Türk Sivil Tayyare Mektebi’ni kurar. İkisi kız, 12 öğrencisi vardır.

Savaş sonrası

Vecihi Bey, 1919 yılından beri uçak projeleri üzerine çalışıyordu. Dağılmış uçak makinelerini topluyor, düşen uçakların parçalarını tek tek elden geçi- rip depoluyordu. Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında düşürülen Yunan uçak- larının parçalarından yararlanarak ilk uçağı VECİHİ K VI’yı imal etti. Ancak bu uçağa uçuş sertifikası verilmedi. Teknik heyetten birinin “Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz. Uçağına güveniyorsan atla, uç” sözü üzerine Vecihi Bey, 1925’de imal ettiği uçakla ilk uçuşunu gerçekleştirir.

Havacılık öyle bir tutkudur ki Vecihi Bey için; bu uçuş sırasında tüm risk- leri alır. Maviliğe dalınca korkuyu beyninden ve yüreğinden silen Vecihi Bey’in karşısında tek bir engel vardır... Bürokrasi... Hayatı hep bürokrat- larla, masa başında iş engelleyenlerle mücadele içinde geçer.

Uçuşu için izin almadığı gerekçesiyle cezalandırılır. Bu yüzden Hava Kuvvetleri’nden istifa eder. Ankara’ya gider ve kurulmakta olan Türk Tay- yare Cemiyeti’ne katılır.

Vecihi Bey, 1924 yılında kendisinin yaptığı ve ilk Türk uçağı olma özelliği taşıyan Vecihi K6’nın önünde.

Vecihi Bey , Rus ve Azeri karargâh görevlileri ile

(26)

Türk havacılık tarihine bunca ilki kazandıran Vecihi Hürkuş’un hayatı, eserleri ve ideallerini tanıtmak, havacılığa ilgiyi etkinleştirmeye çalış- mak amacıyla kurulan bir dernek var; Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği (TVHMD) Hürkuş’un ardından bıraktıklarını, hakkındaki ya- yınları zengin arşiviyle sunan derneğin yönetim kurulu başkanı Baha- dır Gürer’den hem Vecihi Hürkuş’u, hem de derneğin kuruluş serüve- nini dinledik.

Hürkuş’un bu dönemde, Türk havacılığının bir diğer kahramanı işadamı Nuri Demirağ ile yolları kesişir. Demirağ’ın maddi katkılarıyla 3 uçak imal eder. Bu uçaklarla İstanbul semalarında öğrencileriyle gösteri uçuşları ya- par. Bu dönemde bazı öğrencileri Sovyetler Birliği’ne eğitim için gönderi- lir. Bu, onun en büyük mutluluğu olur.

Türk Hava Kurumu, Hürkuş’u 1937 yılının sonbaharında mühendislik eği- timi için Almanya’ya gönderir. İki yıl içinde Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını alır. Ancak Türkiye’de bu diploma kabul edilmez. “Yahu beni siz gönderdiniz” diyerek dilekçe verse de bir çıkış yoktur. Danıştay kara- rıyla diplomasını kabul ettirir. Ama Türk Hava Kurumu’nda yönetim deği- şir, havacılık teşkilatının olmadığı Van’a tayin edilir. Bu, Hürkuş’u kanatla- rından vurur, bir daha dönmemek üzere Türk Hava Kurumu’ndan ayrılır.

Havacılıktan uzun süre ayrı kalır. 1947 yılında Kanatlılar Birliği’ni kurar.

Gençler ilgi gösterir ama ne devletten, ne de iş dünyasından beklediği desteği bulamaz. 1951 yılında zirai ilaçlama işine girer, ancak ortaklar ara- sında anlaşmazlık çıkınca oradan da ayrılır. Bir süre yurt dışında reklam pilotu olarak çalışır. Gökyüzünde ünlü firmaların panolarını taşır.

Vecihi Hürkuş, 29 Kasım 1954’te Hürkuş Hava Yolları’nı kurar. Türk Hava Yolları’nın seferden kaldırdığı uçaklardan sekizini Ziraat Bankası’ndan sağladığı kredi ile almıştır. Hava yollarının sefer yapmadığı yerlere uçmayı dener, gazete taşır. Ama sabotajlar yüzünden iflas eder. Elinde kalan son uçağı da Maden Tetkik Arama Enstitüsü emrinde Anadolu’da maden ara- ma işinde kullanır.

Hayatının son yıllarında hep sıkıntı çekip borçlandırıldı, uçamayacak duru- ma düşürüldü. Gazi maaşına dahi haciz kondu.

Ankara’da anılarını yazarken, bir kaza sonucu beyin kanamasından komaya girdi. Gözleri, yüreği ve beyni gökyüzünde olan Hürkuş, insanlığın Ay’a ayak basmak üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

1939’da Vecihi Bey“tayyare mühendisliği” eğitimi için Atatürk

tarafından Almanya’ya gönderilmişti. Fotoğrafta Almanya’daki çalışma odası.

1947-48 dönemi faaliyet gösteren Kanatlılar Birliği’nde Vecihi Bey ve öğrencileri (Hüsamettin Şırnak, Semiramis Hürkuş)

B+

Bahadır Gürer’in Hürkuş sevdası

Söyleşi: AYBÜKE SAKAOĞLU

Sizin havacılık tutkunuz ne zaman başladı?

Ben havacı değilim; havacılık ile ilgim Vecihi Hür- kuş ile sınırlı. Vecihi Bey’i tanımama yol açan ise

“Vecihi Hürkuş: Göklerin Korkusuz Adamı” ki- tabının önsözünde öyküsü olan amcamın anıla- rıdır. Ailem Vecihi Hürkuş’un hangarının olduğu sokakta oturuyormuş. O sebeple de amcam, Vecihi Bey’i çocukluğundan beri tanıyor.

Amcamın hangarda uçakların yapıl- masını seyretmesine izin verirmiş; za- man zaman da çocuklar içeri girmesin diye nöbetçi tutarmış. Amcam yıllar sonra, “İskenderun’da Vecihi Bey ile ilgili kütüphanelerde, kitaplıklarda ne- ler var?” diye araştırmaya giriyor. Hiçbir şey bulamayınca çok büyük bir üzüntü, çok büyük bir rahatsızlık duyuyor ve o kızgınlıkla eve gidip daktilosuna pelür kâğıdı takıp aklında kalanları yazmaya başlıyor. Anılarından kalanları yazıyor.

Daha sonra ben amcamdan edindiğim bu notları tekrar derledim, bul- duğum bütün fotoğrafları taradım ve “Vecihi Hürkuş: Göklerin Korku- suz Adamı” adlı kitap ortaya çıktı.

Vecihi Hürkuş Derneği ne zaman kuruldu?

Bu kitaptan 60-70 tane kadarını Yeşilköy Havacılık Müzesi’ne gö- türmüştüm. Bıraktığım kitaplardan bir tanesini bir dostu Vecihi Bey’in kızı Gönül Hanım’a ulaştırmış. Gönül Hanım’la tanıştık ve Vecihi Bey için beraber neler yapabiliriz, diye düşündük. 2007 senesinde der- neğimizi kurduk. Derneğimizin amacı Vecihi Bey’in tanınmasını sağ- lamak; Türk havacılığı ve Vecihi Bey ile ilgili birçok kişiden bilgi, belge, fotoğraf temin edip bunları bir merkezde, herkesin yararlanabileceği bir halde toplamak. Aynı zamanda bir amacımız da, Vecihi Bey’in uçaklarını bire bir yapıp o uçakları bir müzeye koymak ve çocukların,

(27)

Kalamış’ta Vecihi Bey’in yaptığı üç uçak. Vecihi 14, “Nuri Bey” yazılı, kuyruğunda CHP logosu olan ve ilk kapalı kabin yolcu uçağı olma özelliğini taşıyan Vecihi 16 ve Vecihi 15.

Serencebey No:17 Beşiktaş adresinde çıkartılan Kanatlılar Dergisi’nin ilk sayısının kapağını Beşiktaş görüntüsü süslüyor.

gençlerin bu uçakları görebilmelerini, dokunabilmelerini sağlamak. Bu- gün hâlâ birçok insan, 1924 yılında Türkiye’de bir uçağın yapıldığını bil- miyor. Vecihi Bey’in Türk havacılığında yapmış olduklarını sıraladığımız zaman aslında Türk havacılık tarihi oluşuyor büyük ölçüde. Bu değeri ta- nıtmak ve bununla ilgili çalışmalar yapmak bizim görevimiz.

Müze projesinde geldiğiniz aşama nedir?

Biz adım atarken bu işin çok uzun ve dikenli bir yol olduğunu bilerek adım attık. Belki biz yetiştiremeyeceğiz ama bir yere gitmek için yürümeye baş- lamak lazım. Kurmayı planladığımız müze bir toplu iğne müzesi değil. Ve- cihi Bey’in yaptığı uçakların 8 tanesini yapıp koyacağımızı düşünürseniz, oldukça büyük bir yere ihtiyacımız var. Ayrıca onun sahip olduğu, satın aldığı uçaklar da söz konusu. Vecihi Bey, 1915’ten 1967 senesine kadar yaşamını uçuş ile geçirdi, 30.000 saatin üzerinde kayıtlı uçuşu var, 102 tip uçak kullanmış. Müze yolu biraz uzun ama kitap satışıyla, bağışlarla biz bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz.

Devlet kurumlarından veya havacılık kuruluşlarından bir destek var mı?

En büyük destekçimiz TAİ yani TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi. Bizim için Hürkuş uçakları rozetlerini yapıyor. “Havada”

isimli kitabımızın basılmasını da TAİ sağladı. Onun için “Havada” kitabımı- zın arkasına TAİ ile ilgili bir bölüm koyduk. Ayrıca, bu sene haziran ayında Ankara’da hangardan çıkacak olan bir uçağın adını da Hürkuş koydular. 28 Haziran’da uçuş için hazırlıkları tamamlanacak. Biz de birtakım çalışmalar içindeyiz bu tarihe yönelik olarak. Tabii ideallerin gerçekleşmesi için maddi katkılara, desteklere ihtiyaç var. Zamanı gelince bunun da çığ gibi büyüye- ceğine inanıyoruz.

Vecihi Bey’i araştırırken bir adrese rastladık: Serencebey 17, bu adresin önemi nedir?

Serencebey 17, Vecihi Hürkuş’un 1947’de üniversite öğrencileri ve öğre- tim üyelerinin de katıldığı “Kanatlılar Birliği Derneği”nin kurulduğu yerdir.

Kanatlılar Birliği’nin 1947 yılında yayınlanmaya başlayan ve ayda bir kere olmak üzere 12 sayısı basılan “Kanatlılar Dergisi” de burada hazırlanmıştır.

Hiçbir kamusal destek olmadan yayınlanan bir dergidir. Yazıların büyük bir kısmı Vecihi Bey ve öğretim görevlisi üyeler tarafından yazılmıştır. O dö- nemin havacılık ile ilgili yurt dışı yayınların çevirileri dergide yayınlanmıştır.

Derginin editörü ise Gönül Hanım’dır. Bugün bile derginin yayınlanması için teklifler alıyoruz.

Sivil Havacılık Mektebi ne zaman kuruldu?

Vecihi Bey 1933 yılında Kalamış’ta hangarında hem uçak imal ediyor hem de bir Sivil Havacılık Mektebi kuruyor. Bu, Türkiye’nin ilk sivil havacılık mek- tebidir ve Vecihi Bey burada 13 tane pilot yetiştirmiştir. Okulda pilotluk eği- timi veriliyor. Bugün bile baktığımızda bu eğitimin ne kadar pahalı olduğunu bilirsiniz. O dönemde de pahalı bir hizmet. Vecihi Bey’in öğrencilerinden sadece bir tanesi düzenli olarak ödemelerini yapabiliyor, diğerleri okul öde- melerini yapamıyorlar. Bu durumda Vecihi Bey’in ya okulu kapatması ya da öğrencilerini okuldan çıkartması gerekiyor. Ama Vecihi Bey öğretime de- vam ediyor. Öğlene kadar derslere giren öğrencilerin ahşap bölümünde de çalışmalarını sağlıyor ve işçilik olarak hak ettikleri parayı okul ücreti olarak değerlendiriyor. Dolayısıyla öğrenciler hem pilotluk hem de uçak yapımı- nı öğreniyorlar ve bu işi para vermeden yapıyorlar. Geriye bir tek yakıt ve

yağ masrafı kalıyor. Bunun için Vecihi Bey, uçağıyla reklamcılık hizmetleri gerçekleştiriyor. Uçak kanatlarına bağlanan bezler ile şirketlerin, bankala- rın, kurumların reklamlarını yapıyor. O dönem İstanbul CHP teşkilatı, Sivil Tayyare mektebine bir bağış yapmış. O da bağışın karşılığında jest olarak uçağın kuyruk kısmına CHP’nin logosunu koymuş. Uçağın üstünde bir de

“Nuri Bey” yazıyor. O “Nuri Bey” Nuri Demirağ’dır. Nuri Bey, Vecihi Bey’in yaptığı çalışmaları duymuş ve Vecihi Bey ile tanışmak istiyor. Tanışıyorlar ve Vecihi Bey, Nuri Bey’i okula getiriyor. Nuri Bey bu ziyaretten dolayı çok mutlu oluyor ve Vecihi Bey’e “Ben sizin için ne yapabilirim?” diyor. Vecihi Bey de “Türkiye’nin ilk kapalı kabin yolcu uçağını yapacağım. 5000 liraya ihtiyacım var” diyor ve Nuri Bey “Tamam” diye cevap veriyor. Vecihi Bey uçağı yapıyor ve uçağın üstüne “Nuri Bey” yazıyor. Bu uçak ile ilk uçuşunu Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’taki konağının üzerinde uçağıyla dolaşarak yapı- yor ve uçağın bittiğini ona gösteriyor. Nuri Bey daha sonra bu uçağın okul- da öğrenci yetiştirilmesi için kullanılmasını istiyor.

Hürkuş Hava Yolları hakkında bilgi verebilir misiniz?

1954’te kuruldu. Devlet Hava Yolları yani şimdiki Türk Hava Yolları 8 tane uçağını kullanım dışı bıraktı ve bunları satmak istiyordu. Vecihi Bey’in de bir sivil havacılık hayali vardı, bu amaçla pilot yetiştiriyordu, okul açmıştı… Fakat bu uçakları satın alabilecek parası yoktu. Uçaklar için Ziraat Bankası’ndan kredi aldı. Bakım yapıldığı takdirde uçakların uçacağı söylenmişti ama uçakları aldığında bu şekilde olmadığını gördü. Uçakların bakımları çok uzun sürdü. Bakımlarını bitirdi fakat kredileri ödeyemedi. Bir de Vecihi Bey, “İstanbul-Ankara, Ankara-İzmir, İzmir-Ankara uçuşu yapacağım” di- yor ama o hatlarda Devlet Hava Yolları uçuyor ve izin vermiyorlar. Bunun üzerine İstanbul-Bursa, İstanbul-Zonguldak (Çaycuma), İstanbul-İzmir (Milas) hattını kuruyor, buralarda yolcu taşımaya çalışıyor. Aslında Devlet Hava Yolları kendisine rakip olarak görüyor Vecihi Bey’i. Çünkü 1933’de Vecihi Bey’in 5 tane uçağı varken, Devlet Hava Yolları’nın 6 tane uçağı var.

Zaman zaman uçuşlarına yasaklamalar geliyor. Yasaklama olduğu zaman da Vecihi Bey gazete taşımacılığı yapıyor.

Bahadır Gürer’in geçici bir sergi alanı olarak nitelendirdiği dernek, hergün saat 11.00- 19.00 saatleri arasında gezilebilir.

Vecihi Hürkuş Müzesi Yavuztürk Sokak No: 22/A Kadıköy.

(28)

“Babamla Londra’ya uçak almaya gitmiştik ve ikimiz aldığımız uçağa binerek geri geldik”

.

Ben ilk olarak 6 yaşındayken ablamla beraber bindim uçağa. Etrafı görece- ğim diye belime kadar sarkmıştım. Babam arkada, biz öndeydik. Ablam bir taraftan, ben bir taraftan yere bakacağız diye eğildiğimizi hatırlıyorum. Ba- bam hiçbir şey yapmamıştı, uyarmamıştı. Benim evladıma yapsalar aklım çıkardı ama ben babamla uçaktayken hiç korkmadım. Bir başka unutama- dığım anım da, babamla Londra’ya uçak almaya gitmiştik ve ikimiz aldığı- mız uçağa binerek geri geldik.

Beşiktaş Serencebey’de “Kanatlılar Birliği Derneği” kurulduğunda, babam Devlet Hava Yolları’ndan uçak almıştı. Ben de Bursa’dan İstanbul’a uçarak geldim. O kadar güzeldi ki o uçuş... Daha sonra merkezimiz olan Serence- bey 17 adresinde, Kanatlılar Dergisi’ni çıkardık, ben de derginin editörlüğü- nü yaptım ve 12 sayı çıktı dergi.

Vecihi Hürkuş, kızları Gönül, Perran ve Sevim ile.

Gönül Hürkuş babası Vecihi Bey ile Londra’ya gittiklerinde satın aldıkları uçağın önünde.

Gönül Hürkuş babasının müzesinde çocuklarla birlikte.

Vecihi Hürkuş Müzesi

Yavuztürk Sokak No: 22/A Kadıköy

adresinde gezilebilir.

Babasının kızı Gönül Hürkuş

Referanslar

Benzer Belgeler

Gürsu Belediyesinin 2020 Mali Yılı Performans Programı ile Performans Esaslı Gelir Gider Bütçesinin, Kanun ve Yönetmeliklere göre Bütçe Kararnamesinin madde

AK Parti meclis üyesi Mehmet Savran, Nevşehir Belediyesi'nin yeni başkanı seçildi.. (TÜİK) verilerine göre, Nevşehir nüfusu 31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla 151 bin 134

Ankara Şube evsahipliğinde gerçekleşen İç Anad- olu Bölgesi İftarına Eski Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Çiftçi, ATO Başkanı Gürsel Baran, ASO Başkanı

Kur’an Gecesi : Bünyamin TOPÇUOĞLU ( Fatih Camii İmam Hatibi ) Mustafa KIZILCAOĞLU ( İstoç Camii İmam - Hatibi ) Furkan ÇINAR ( İstoç Yeni Camii Müezzini ) İlahi

Yapılan işaretle oylama sonunda; Karaağaç Köyü, Güvenli Mevki, 17-A pafta, 129 nolu parselde Emsal: 0.30 h.max: 6.50 metre yapılaşma koşullarında “Akaryakıt ve LPG

Muzaffer KÜLCÜ Ünal KÖSE Sefa KÖSE.. Yapılan işaretle oylama sonunda; Gülabibey Mahallesi, 44 pafta, 294 ada, 177 nolu parselin, Resmi Kurum Hizmet Binası yapılmak üzere

Gündem maddesini oluşturan; 2021 Mali Yılı Bütçe Tasarısı ile ilgili Başkanlığın 07.10.2020 gün ve 219 sayılı yazısı ekinde gelen Plan Bütçe-

Gündeme geçilmeden önce Belediye Meclisinin 05.07.2019 günlü meclis tutanak özetinin yapılan oylamasında oybirliği ile kabulüne karar verildi. 9632 Ada 3 Parsel)