• Sonuç bulunamadı

1986 Çernobil Kazas

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1986 Çernobil Kazas"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1986 Çernobil Kazasından Günümüze Nükleer Güç Tesislerinde Meydana Gelen Vakaların Bir Hesabı

50 yıl önce, 25 Mart 1957’de, EURATOM Anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 1.maddesine göre; “ Topluluğun görevi, nükleer endüstrinin acil kurulumu ve gelişimini sağlayacak şartları oluşturarak, Üye Devletlerin yaşam standartlarının ve diğer ülkelerle olan ilişkilerin gelişimine katkıda bulunmak olmalıdır.” Altı ay sonra, 10 Ekim 1957’de,

İngiltere’deki Windscale nükleer reaktöründe gerçekleşen yangın muazzam miktarda radyoaktivite yaydı ve bunun doğrudan sonucu Avrupa’da ilk defa, çok büyük miktarlarda kirlenmiş süt ve sebze imhası oldu.

Buna rağmen, Windscale kazası şaşırtıcı şekilde Avrupa genelinde halkın görüşünde çok az bir etki yarattı. Netice olarak, İngiltere’deki tecrübesiz sivil nükleer endüstrisi, Windscale tasarımına benzer ilk nükleer güç istasyonları Magnox için baskıda bulundular. İngiltere Devleti, ikinci benzer Windscale reaktör faaliyetinin sürmekte olan ikinci radyoaktif yayılım riskini açıkça görmezden gelerek plütonyum üretim tahakkümünü sürdürdü.

1960’ların ortasında, nükleer güç Avrupa’da kesinkes resmileşti ve yayılması süratle devam etti. Ancak, 1979 Mart’ında, dünya çapındaki 1000 yılı aşkın reaktör faaliyet deneyimi ile İngiltere, Three Mile Adası’nda (TMI) basınçlı su reaktörü (PWR) şiddetli çekirdek erimesini ve önemli derecedeki radyoaktif yayılım potansiyelini uzun süre sürdürdü. Bu durum Three Mile Adası’nın olumsuz etkisini gösterdi ve nükleer endüstri bundan sonra

reaktörlerde ve reaktör tasarımlarında dayanıklı iyileştirme programlarını tamamlamasına rağmen, o zamandan sonra İngiltere’de herhangi bir nükleer tesis ısmarlanmadı ve yüzün üzerinde proje tamamen terk edildi. Avrupa’da, Three Mile Adası zamanında ısmarlanan ve/veya inşa edilen nükleer güç tesislerinin çoğu devam etti ve Avrupa Birliği’nde 1985’in sonuna kadar toplam 155 güç reaktörü kuruldu ve faaliyetini sürdürdü.

Nitekim 1986 itibari ile Avrupa nükleer endüstrisi refahtaydı, çünkü her ne kadar masraflı güvenlik ölçümlerine mal olsa da Three Mile Adası buhranını yenmişlerdi. Fakat sonra, tarihin en kötü nükleer güç kazası Çernobil gerçekleşti ve o zamana kadar hayal bile edilemeyen, Avrupa boyunca tüm tarımsal gıdaların kirlemesiyle sonuçlanan radyoaktif yayılım ile sonuçlandı.

Çernobil’in şiddeti ve açıklanamaz doğası, nükleer güvenliğin yeniden incelenmesini, sorgulanmasını gerekli kıldı. Nükleer endüstriden ve onun düzenleyicilerinden halka açıklamalar talep edildi ve pratikte, yeni nükleer güç tesislerinin inşası durduruldu. Çernobil kazasının iki yılı içerisinde, Avrupa Birliği’nin 27 üye devletinde, 177 güç reaktörü zirveye ulaştı. Bu olaydan sonra, Çernobil öncesi sipariş edilmiş çok sayıdaki reaktörün tamamlanmasına ve hizmete konmuş olmasına rağmen, tesis kapanmaları yeni görevlendirmelere üstün geldi ve bugün Avrupa’da

faaliyette olan reaktörlerin sayısının 145’e kadar gerilemesiyle sonuçlandı. Three Mile Adası’ndan çıkarılan dersler Çernobil kazasını önlemeye yetmedi.

Dünya genelindeki nükleer endüstrinin Çernobil kazasına gösterdiği ilk tepki savunmacıydı; kazanın kusurlu Sovyet teknolojisinden, dikkatsiz teknisyenler ve benzeri birçok sebepten kaynakladığını ve Çernobil’in aslında gerçekleşmesi beklenen bir Sovyet kazası olduğunu ancak kendi ülkelerinde asla olmayacağını iddia ettiler. AB ve diğer bölgelerdeki nükleer düzenleme yetkilileri yapım sistemlerini inceleme işlemlerini tamamladılar. Sonuçlar insan faktöründe ve tesis işletimlerinin yönetimlerinde geliştirilmiş yetiştirme programları uygulanmasını zorunlu kıldı.

Düzenleme yetkilileri, yeni nükleer inşa yapımlarında, tesis işletiminde, güvenliğini sağlamada pasif sistemlerin rolünün arttırılmasını teşvik etti. Anormal olayların sonucu artık radyolojik sonuç olan bireysel sağlık sorunları ile ilgilidir. Olaylar ve tahmin edilen radyoaktif yayılımlar artık ölçülmek zorundadır şöyle ki ileriki zamanlar için acil durum tedbiri alınabilsin. Nükleer endüstri anlaşılabilir olmak zorundadır ve risklerin kabullenebilinir ve sonuçlarının katlanılabilinir olduğunu göstermek zorundadır.

Günümüzde, Çernobil’den bu yana geçen 27 yılda dünya çapında 8000 reaktör deneyimi gerçekleşti. Çernobil sonrası bu dönem önemli bir kaza, geniş çapta nükleer atık kirliliği ve ciddi radyolojik sonuçları olmadan geçti. Bu bir başarı mı yoksa sadece basit bir şans mı?

(2)

inceledik ve çok sayıda anormal olayların gerçekleşmeye devam ettiğini gördük. Sistematik ve karşılaştırmalı analiz yapmak için engeller olsa da bu olayları detaylı olarak incelemeye gayret ettik. Bu önemli engeller şunları

içermektedir:

o Birincisi, bir olayı nükleer kaza olarak tanımlamak için birçok terim ve tarif kullanılmaktadır ve ikincisi, potansiyel radyolojik sonuçlanabilinecek olan olaylar için objektif ve uluslararası kabullenilmiş tanımlar yoktur. o Bu nükleer olayları değerlendiren sistemler birbirleriyle uyum içerisinde değiller ve ülkeden ülkeye farklı çalışmaktadırlar. Tanımlar ve indeksler güvenlik seviyelerini ya da güvenlik başarılarını karşılaştırmak için kullanılamamaktadır.

o Uluslararası Atomik Enerji Ajansı’nın (IAEA) Uluslararası Nükleer Vaka Skalasında (INES) dahi kullanılan değerler vakaların gerçekleştiği ülkelerden alınan raporlardaki gibidir. Karşılaştırmaları anlamlı kılmak için bağımsız bir değerlendirme yapılmamaktadır ve daha da fazlası bazı ülkelerde, nükleer güvenlik düzenlemeleri politik ikna kabiliyetinden tamamen bağımsız bile olamayabilir.

o Ani radyolojik etkilerle ilgilenmedikleri için INES tanımları birçok vakanın tanımını içermemektedir. İşin aslı vakaların önemini göz ardı etme eğilimi gösterilmektedir. IAEA, INES’i Fransız ulusal vaka skalasından temel alarak geliştirse de, vaka potansiyelinin indekslemesini belirleyen IAEA üye devletlerinin ulusal nükleer yetkilileridir.

o Vakaları ve çok çeşitli olası sebeplerden kaynaklanan kazaları kesin olarak sınıflandırabilen bir rapor sistemi tasarlanmadı. Örneğin, Davis Besse basınç reaktöründeki vakaya sebep; (i) malzeme kusuru, (ii) güvenlik

yönetimindeki başarısızlık, (iii) gözetim ve denetimlerle ilgili insan hataları basamakları ve/veya (iv) kalite güvence programı başarısızlığı veya başka bir sebep mi?

o Genelde olması beklenen bir vaka durumunda ikaz durumuna geçilir. Analizler güvenlik sistemlerinin ve ölçümlerin olayların akışına göre yapılması eğilimindedir. Vakaların çok daha ciddi bir durumda nasıl sonuçlanabileceği üzerine kurulu optimistik yaklaşım güvenlik sistemleri zaten başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

o Reaktör kapatılmaları kamusal olarak bilinirken, bunlara sebep olan vakalar her zaman kamuya açıklanmaz. IAEA tarafından tutulan uluslararası nükleer vaka veritabanı sadece üyelerine açıklanır ve bazı ülkeler halka açıklamayı görev olarak dahi görmediği ayrıcalıklı bilgileri en ince ayrıntılarıyla rapor etmektedirler. 11 Eylül sonrası, anormal faaliyet durumlarındaki tesis performansıyla ilgili çok daha fazla bilgiler tutulmaktadır.

IAEA raporları değerlendirirken ve vakaları rapor ederken ülkeler üzerine çok sorumluluk yüklememektedir. Başka bir deyişle, açıklamak, kategorize etmek için uluslararası anlaşılmış kalite testleri olmadığından istatistiklerin ne kadar kullanışlı olabileceği açık değildir. Bu nedenle, çok sayıda vakayı rapor eden herhangi bir ülke, o ülkedeki ciddi güvenlik problemini ortaya koyuyor olabilir veya öte yandan bu sadece alışılmadık açıklıkta dürüstçe bir rapor etme tarzı da olabilir.

Bu anormallik üç ülkeyi karşılaştırarak ortaya kondu; Fransa, Almanya ve ABD.

Son yıllarda Fransız nükleer güç tesisi operatörü, EDF, nükleer güvenlik yetkililerine artan eğilimde yıllık 600 ile 800 arası önemli vaka raporunu sundu. 1986 ve 2006 arasında rapor edilen 10,000’in üzerindeki vakaların çoğu INES skalasının veya Seviye 0’ın altında olduğu düşünülürken, 1,615 vaka INES Seviye 1 olarak ve 59’u Seviye 2 olarak tespit edildi. Bir olay Seviye 3 olarak tespit edildi.2 1991’den bu yana INES uygulamasıyla Almanya Seviye 0 ve altı olarak 2,200 vaka, Seviye 1 ve üstü olarak da 72 vaka rapor etti. ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu aynı süreçte sadece 22 vakayı IAEA’ya rapor etti ve INES skalasında 6’sını Seviye 0’ın altında, 7’sini Seviye 0, 3’ünü Seviye 1, 5’ini Seviye 2 ve 1’ini Seviye 3 olarak tespit etti.

Ülkeler arası ortak bir kriter olmaması bu açık uyumsuzluğu ortaya çıkarıyor. Bu anlamda, INES tarafından tespit edilen istatistiklere duyulan güven sarsılır.

2002–2005 yıllarını kapsayan “ Nükleer Güç Faaliyeti Deneyimi” üzerine son birleşik IAEA/NEA (OECD nin Nükleer Enerji Ajansı) Raporu sonuçlandırır ki:

“Süreç boyunca rapor edilen 200 vakanın hemen hepsi bir form ya da diğeriyle çoktan meydana gelmiştir. Bu durum gösterir ki; hem ulusal hem de uluslararası seviyelerde var olan yer değişim mekanizmalarına rağmen, genellikle oldukça iyi bilinen düzeltici ölçümler son kullanıcılara ulaşmayabilir veya her zaman özenli veya zamanında uygulanmaz.”

(3)

Öğrenilen derslerden kaynaklanan nükleer güvenliğin gerçekten geliştirildiğine dair genel inanç hastalıklı bir kavrayışa dönüşür. Nükleer uzman topluluğunun nükleer güç tesisi faaliyetinde nükleer güvenliği geliştirebildiğine dair

tartışmalar açık bir sorudur.

1 Uluslararası Atomik Enerji Ajansı çalışmanın koordinatörü tarafından tekrarlanan bilgi talebine cevap vermedi. 2 Gravelines-3 vakası, 16 Ağustos 1989

Bu anormal olaylar pek çok farklı sebepten kaynaklanmaktadır: Bazıları doğrudan tasarım hatasıdır, bazen temel veya bazen açıkça önemsiz; diğer vakalar gizli inşa, imalat ve malzeme hatası ve/veya tesiste saklı kalan kusurlar; ve tahmin edilmeyen ve beklenmedik bir şekilde tesisi ve güvenliğini zorlayan hazırlıksız sebepler; ve son olarak ihmal ve yanlış anlama gibi insan boyutu veya çok daha karmaşık ve köklü kurumsal hatalar ve 11 Eylül’den sonra artan kaygılarla nükleer tesislere karşı planlanan kasıtlı saldırı olasılıkları.

Zaman içerisinde keşfedilemeyen gerçekleşen bu vakaların bir kısmı ciddi kazalar olarak sonuçlanabilirdi; diğer vakalar erken uyarı veya olası ciddi kazaların habercileri olarak algılanabilir ve farklı tesislerde zaman zaman tekrarlanan başarısızlık örnekleri de kendini yineleyen vakalar olarak adlandırılmaktadır. Bazen, kıl payı yaklaşılan kazalar nükleer endüstri tarafından kendini takdir etme öğesi olarak görülür ki bu kazanın hiç başlatılmaması gerektiği düşüncesini önemsiz hale getirir.

Dünya çapında nükleer endüstriye yol gösterenlerin bu olaylar üzerine gönlü rahat değildir. Dünya Nükleer

Ortaklığı’nın (WANO)3 iki yılda bir gerçekleşen toplantılarından birinde, toplantı başkanı Hajimu Maeda süregiden uyuşukluğu şöyle uyardı; “ diğerlerinden öğrenme motivasyonunun kaybı… kendine fazla güvenme… (ve) piyasanın kontrolünü kaldırmayı takip eden fiyat düşürme baskıları yüzünden güvenlik kültürünü yetiştirmeyi ihmal etme.” Bu sıkıntılar, eğer umursanmazsa, “ organizasyon içerisinden doğan iğrenç bir hastalık gibidir.” ve eğer tespit edilmezse “tüm organizasyonu ortadan kaldıracak ciddi kazaya” sebep olabilir.

Nükleer tesisler karmaşık, risklidir. Bu karmaşıklık çok yönlü potansiyel başarısızlık mekanizmalarını ve köklerinin dizisini yumurtlar ve açıkça bunları benzer sıralamaya koymak imkansızdır.

İkinci sonuç şudur ki; Uluslararası Nükleer Vaka Skalası (INES) na, ne bir vakanın diğer vakaya karşı ciddiyetine kesin karar vermede ne de her hangi bir ülkenin güvenlik başarısına kesin karar vermede güven duyulmalıdır. Fakat bir açıdan INES şunu açıklığa kavuşturabilir: üç ülke aynı çeşit nükleer güç tesisini aynı düzenleme ve yönetim sistemleriyle çalıştırırken nükleer güvenlik başarılarında bu kadar çok uyumsuzluk üretmemelidir. Yukarıda özetlenen veri INES’in açıklığı ve/veya rapor etme pratiğinin yalnızca bir göstergesidir.

Bu araştırmanın üçüncü sonucu şudur ki; INES rapor etme sistemi çok az bir amaca hizmet ettiği için INES rapor etme sisteminin kontrolü ve değişikliğine ihtiyaç vardır. Şu anki INES güç bela ulaşarak sadece anormal vakaların potansiyel etki ve ciddiyetini tanımlamaktadır. Eğer mümkünse, var olan eğilimlerin takip edilebilmesi ve

başarısızlığı ortaya çıkaran sebeplerin tanımlanabilmesi için kaza sonrası analiz ve kategori kurallarını genelle ştirmek için INES rapor etme sistemi değiştirilmeli ve kontrol edilmedir. Böyle bir amaçla incelenmiş INES rapor etme sistemi insan çalışma davranışlarını, terörist saldırıları analiz ve kategori etme imkanlarını içermelidir.

Yeni INES rapor etme ve analiz sisteminin iskeletinin gelişimine yardımcı olabilecek önemli vakaların bir kısmı bu özete eklendi. Bu vakalar son 20 yılda tesislerde gerçekleşen başarısızlıkların sebeplerinin ana kategorilerini yansıtmaktadır ancak mühendislik sistemlerinin ve insan zekasının karmaşıklığı gibi halen keşfedilmemiş diğer sebepler de vardır.

3 WANO, Genel Buluşma, Berlin, Ekim 2003

Bu rapor tanımlama, bildirme, sistematik analiz ve değerlendirme, risk değerlendirmesi, sınıflandırma ve güvenlik hususunda öğrenilen tüm derslerin tüm nükleer hizmetlerde tüm ülkelerde yerine getirilmesi konusundaki çalışmaya dair haberci bir araştırma olarak görülmelidir. Nükleer tesisler ve hizmetler faaliyetlerine devam ettikleri sürece risk hep var olacaktır. Başlatıcı vakalar ortadan kaldırılamaz, olası ciddi kaza olasılığı dışlanamaz.

(4)

olamaz. Sonuç olarak, bütün başlatıcı vakaların tahmin edilebileceğini varsaymak ahmakça bir davranış olur. Kim doğal felaketleri ve 11 Eylül saldırılarını önceden öngörebildi?

<strong>1986 Çernobil Kazasından Bugüne Dokuz Ülkedeki Nükleer Güç Tesislerinde Gerçekleşen Seçilmiş On altı Önemli Vaka

</strong>

Arta Kalan Risk Proje Takımı mükemmellikten uzak kalan nükleer reaktör güvenliğini yansıtan dokuz ülkeden 16 vakayı seçti. Bu gerçekleşen en önemli olayların sıralaması değil Arta Kalan Risk Proje Takımının üyelerinin deneyimi ve spesifik bilgisini yansıtan önemli olayların seçilimidir. Seçilen vakalar bölüm 9’da daha ayrıntılı olarak sunulmaktadır. Dokuz kategori olarak sınıflandırılmışlardır (kolay referans için, ilgili bölüm numaraları parantezde belirtilmiştir).

Geliştirilmiş Malzeme Bozunması (kırılmadan önce) (bkz 9.2.1) 3 Nisan 1991 Shearon Harris (USA) (bkz 9.2.1.1)

3 Nisan 1991’de New Hill, North Carolina’da Shearon Haris basınçlı su reaktöründe çalışan işçiler acil kor soğutma sisteminde pompalamak için kullanılan zarar görmüş boru ve vanaları keşfettiler. Pompa ve vana ciddi anlamda zarar görmüştü ve soğutma işlemi için gerekli su kırılmış parçaların içinden etrafındaki duvarlara dökülmüştü. NRC bu vakadan ciddi kor zararını 6x10-3 veya 0.6% reaktör yılı olarak hesapladı. Bu vaka IAEA INES skalası tarafından tespit edilmemiştir.

6 Mart 2002 Davis Besse (USA) (bkz 9.2.1.2)

6 Mart 2002’de, Ohio Oak Harbor’da Davis-Besse basınçlı su reaktöründe karbon çelikli reaktör kazanında ananas büyüklüğünde delik keşfettiler. Ana soğutucunun borik asidi 15 cm kalınlığındaki karbon çelik duvarı tamamen eritmiş ve 5 mm kalınlığındaki ince çelik astar borik aside maruz bırakmıştır. Devlet çalışması deliğin 11 aylık faaliyete dayabileceği tahmininde bulundu. Davis-Besse yakıt ikmalleri arasında 18 ay çalıştığı için 2002 yılı yakıt ikmali boyunca duvardaki zarar unutulmuş gözüküyor. Bu durumda öyle gözüküyor ki soğutma kaybı kazası

muhtemeldi. NRC bu vakadaki ciddi kor zararı riskini 6x10-3 veya 0.6% reaktör yılı olarak hesapladı ve INES seviye 3 olarak değerlendirdi.

Önemli Birincil Soğutma Sistemi Kaçakları (bkz 9.2.2) 18 Haziran 1988, Tihange-1 (Belçika) (bkz 9.2.2.1)

18 Haziran 1988’de basınçlı su reaktörü çalışırken acil kor soğutma sisteminin (ECCS) boru tesisatının kısa

yalıtılmamış bir bölümünde ani bir kaçak meydana geldi. Kaçak oranı saatte 1,300 litre seviyesindeydi. Kaçak borunun iç yüzeyinde 9 cm, dış yüzeyinde 4,5 cm uzunluğundaki borunun duvarlarına ulaşan bir çatlaktan kaynaklanmıştı. Soğutma kazası halinde, zaten bozulmuş güvenlik durumunda, acil güvenlik akıtma sistemi çok büyük miktarlarda soğutma suyu pompalayacak şekilde aktive edilirse, acil kor soğutma sistemindeki boru yırtılma riski önemli bir sorun olur.

12 Mayıs 1998, Civaux-1 (France) (bkz 9.2.2.2)

Başlatma testleri sırasında birincil soğutma devresinde ana arta kalan ısı nakil sisteminin 25 cm çapındaki borusu çatlayıp büyük bir kaçak (saatte 30,000 litre) oluşturması üzerine Civaux-1 basınçlı su reaktörü beş günlüğüne kapatıldı. Önemli miktardaki arta kalan yakıtın ısısını dışarı atabilmek için reaktör korunun, kapatılsa dahi, sürekli soğutulması gerekmektedir. Kaçağı izole etmek ve kararlı duruma getirmek dokuz saat sürmüştü. Kaynak yerinde 18 cm uzunluğunda çatlak tespit edildi ve 300 m3 birincil soğutucu reaktör binasının içine sızdı. Vakadan önce birim sadece altı ay maksimum %50 güç seviyesinde faaliyet göstermişti. Güvenlik yetkilileri bu vaka için seviye 2 olarak karar verirken, operatör, EDF, vakayı INES skalasında seviye 1 olarak tespit etmiştir.

(5)

Mihama-2 basınçlı su reaktöründe buhar jenaratör tüp yırtılması meydana geldi. Bu vaka Japonya’da acil kor soğutma sistemini harekete geçiren ilk olaydı. Kuruluş yırtığı araştırdı ve tamamen çevresel tüp hatası olduğunu saptadı. Kuruluş hatanın titreşimden kaynaklanan yüksek devir yorgunluğuna bağlı olduğunu saptadı. Tasarım gereği, buhar jenaratörünün belirli yerlerindeki bütün tüplerin titreşim engelleyici çubuklarla desteklenmesi gerekir. Fakat titreşim engelleyici çubukların hatalı eklendiğine ilişkin rapor edilmesi sayesinde söz konusu tüpün uygun bir şekilde desteklenmediği saptanmıştı.

Reaktivite Riskleri (bkz 9.2.3)

12 Ağustos 2001, Philippsburg (Almanya) (bkz 9.2.3.1)

Tesisin yeniden başlatılması süresince birçok su deposu tanklarında belirlenmiş bor konsantrasyonundan sapma – neutron emicinin yavaşlatılması yada nükleer reaksiyonun durdurulması gerekti-yetkililere rapor edildi. Ayrıca, sıvı seviyesi, çalışma başlatım komutları için gerekli değere ulaşmamıştı ve ancak gecikmeyle tamamlanmıştı. Acil kor soğutma sistemi ancak sistem temel tasarım şartlarına göre çalıştırılırsa verimli bir şekilde çalışır. Sistemi başlatma sırasındaki gerekli komutların yıllar boyunca ihmal edildiği sonraki araştırmalarda ortaya çıkmıştır ve bu ihmaller diğer Alman nükleer tesislerinde de yer almıştır.

1 Mart 2005 Kozloduy-5 (Bulgaristan) (bkz 9.2.3.2)

Operatörler Rus tasarımı basınçlı su reaktöründe (WWER) güç indirgeme işleminde üç kontrol çubuk takımının yukarı uç pozisyonunda kaldığını tespit ettiler. Geri kalan kontrol çubuk takımının takip eden hareket testleri, 61 çubuğun 22’sinin çekme mekanizmasıyla hareket ettirilemeyeceğini tespit etmişti. Düşme kabiliyetine sahip olamayan kontrol çubuk takımının gerçek numarası bilinemiyor ancak 22 ile 55 arasında olduğu düşünülüyor. WWER-1000 kaçış (scram) sistemi, bir kontrol çubuk takımının yukarı pozisyonda sıkışması halinde reaktörün güvenli kapanması için tasarlanır. Operatör vakayı INES seviye 0 olarak ancak güvenlik yetkilileri seviye 2 olarak tespit etmiştir.

Yakıt Bozulması (reaktör kor dışında) (bkz 9.2.4) Paks (Macaristan) 2003 (bkz 9.2.4.1)

Basınçlı su reaktörünün dışındaki özel bir tankta bulunan 30 parça, ışıyan yakıt takımını manyetik tortulardan temizlemek için inşa edilen kimyasal sistemin tasarım kusurları ağır bir biçimde hasar görmüş olan takımları yeteri kadar soğutamamıştır. Sonraki IAEA araştırmaları sekiz ayrı tasarım hatalarını tespit etmiştir. Sistem AREVA tarafından geliştirildi, üretildi ve dağıtıldı. Kaza boyunca radyoaktif yayılımlar asal gazların yaklaşık dört katı ve İyot-131’in ve 58 Fransız basınçlı su reaktörü tarafında 2003 boyunca yayılan aerosollerin neredeyse 200 katı kadardı. Başlangıçta Seviye 2 olarak sınıflandırılan bu vaka INES skalası üzerinden Seviye 3 olarak yeniden sınıflandırıldı.

Yangınlar ve Patlamalar (bkz 9.2.5)

14 Aralık 2001, Brunsbüttel (Almanya) (bkz 9.2.5.1)

Bir hidrojen patlaması sıcak su reaktörünün püskürtme sisteminin boru tesisatına yüksek derecede zarara sebebiyet verdi. Baş püskürtme hattı, tesisin kapanması üzerine reaktör basınç kazanının iç yüzeyinin baş ve yan bölümünü soğutmak için kullanılır. 5,6 mm çapındaki boruların bazı parçaları yırtılmıştı. Yaklaşık 2,7 m uzunluğunda olan boru tesisatı bölümü yanmış ve tamamen yok olmuştu. Boru tesisatının bir kısmı kaybolmuştu. Bu olay öncesinde, normal faaliyet süresince radyoliz gazlar sonucu oluşabilecek ciddi patlama olasılıkları neredeyse yok sayılmıştı.

İstasyon Kararması (bkz 9.2.6)

(6)

Basınçlı su reaktörü, dahili ve harici güç kaynağının tamamen kesilmesinden etkilenmişti. Güç kaynağı, reaktör korundan arta kalan ısıyı tahliye etmede çok önemlidir. Tesis deniz kenarında kurulur. Yalıtıcılar üzerinde sisli hava sebebiyle biriken tuz tortuları, yüksek voltaj şebekesinde kararsızlığa sebep olur. Şebeke kullanımına geçme

aşamasında, acil güç hattının ana şalterinde kısa devre oluştu ve kabloların tutuşmasına yol açtı. Bir şalter ve şalter tertibatı yangın sonucu tamamen yok oldu ve dizel jeneratörleri yoğun duman sebebiyle elle çalıştırılamadı. Güç kaynağını onarmak yaklaşık iki saati buldu.

25 Temmuz 2006, Forsmark, İsveç (bkz 9.2.6.2)

Sıcak su reaktörünün yanındaki dış şalter istasyonunda oluşan bir kısa devre unite 1’in acil kapanmasına yol açtı ve, karmaşık senaryoda, tesiste bu durumu izleyen bir dizi hataya sebebiyet verdi. Bir tasarım hatasına ve tesis ile şebeke arasındaki bağlantı kopukluğuna bağlı olarak, ev yükleme operasyonu anahtarı – tesisin temel faaliyetlerini

yürütebilmesi için kendi enerjisini kullanmasına imkan sağlayan anahtar - planlandığı gibi çalışmadı. Uygunsuz dönüştürücü ayarı güvenlikle ilgili parçanın acil güç kaynağına bağlanmasının başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep oldu. Dört acil dizel jeneratörünün ikisinin başlaması kesintiye uğradı ve bu durum ana kontrol odasında kısmi kararmaya sebep oldu. Bir dönem boyunca önemli parametreler hakkındaki bilgi eksikliği sebebiyle, tesisin esas hali ve potansiyel eylemlerin sonuçları açık değildi. Buna rağmen vardiya grubu tesisi başarıyla çalışan şebekeye tekrar bağlamayı denemeye karar verdi.

Genel Sebepler - (see 9.2.7)

28 Temmuz 1992, Barseback-2 (İsveç) (bkz 9.2.7.1)

Barseback’teki sıcak su reaktörünün sızdıran pilot vanası reaktör kapanması, yüksek-basınç güvenlik enjeksiyonu, kor püskürtmesi ve diğer püskürtme sistemleri gibi otomatik güvenlik fonksiyonlarını başlattı. Buhar fışkırması açık güvenlik vanasından termal olarak yalıtılmış donanımın üzerine çarptı. Yalıtım malzemesi supresyon havuzunda yıkandı ve ısı nakli için temel gereksinim olan acil soğutma sistemini etkiledi. Birçok ülkede benzer vakalar meydana geldi ve sorun birçok hafif su reaktörlerini de etkiler hale gelmeye başladı.

Doğa Olayları (bkz 9.2.8)

27 Aralık 1999, Blayais-2 (Fransa) (bkz 9.2.8.1)

Blayais nükleer güç tesisi şiddetli fırtınalar sonucu sel baskınına uğradı ve güvenlik akıtma pompaları ve ünite 1 ve 2’nin püskürtme sistemleri gibi tesisin anahtar güvenlik donanımları 100,000 m3 su altında kaldı. Ayrıca elektrik sistemi de etkilendi. Güç kaynağı kesintiye uğradı. Uçan nesneler ve enkaz müdahaleyi tehlikeli hale getirdi. Dört ünite de harekete geçirildi. Bu vaka INES seviye 2 olarak tespit edildi.

Güvenlik Vakaları ve Kasıtlı Saldırılar (bkz 9.2.9) 7 Şubat 1993, Three Mile Adası (ABD) (bkz 9.2.9.1)

Resmi olamayan bir araç Three Mile Adası’nın nükleer reaktör tesisinin özel mülk alanına girdi. Ulaşımı engelleyen herhangi bir bariyer yoktu. Araç nükleer tesisin korunmalı alanına doğru ilerledi, bir metal kapıya çarpmadan ve tam güçle çalışmakta olan ünite 1 reaktörünün türbin binasına girmeden önce giriş kapılarından birini ezdi. Araç türbin binasının 19 metre içerisinde durdu, çarptı ve yedek buhar hattı üzerindeki yalıtıma zarar verdi. İkinci en yüksek acil durum sınıflandırmasına giren Site Alanı Acil Durum alarmı verilmişti. Bu alarmın verildiği ikinci haldi. Bu kişi

siteye girmesinden dört saat sonrasına kadar tutuklanmamıştı. Temmuz 2000, Farley (ABD) (bkz 9.2.9.2)

Nükleer güç tesisinin güvenlik güçlerinin, düşman gruplara karşı verimli bir şekilde savunma yapıp yapamadığını değerlendirmek için uygulanan “Operasyonel Müdafaa Tepkisi Değerlendirmesi” veya OSRE savaş oyunu tipi egzersiz süresince Farley’deki güvenlik güçleri dört egzersizden ikisinde düşman grubunun taklit icabı tüm hedef

(7)

setlerini yıkmasına ve üçüncü egzersizde “önemli tesis donanımını” yıkma taklitlerine engel olamadılar. 29 Ağustos 2002, 17 TEPCO Reaktörleri (Japonya) (bkz 9.2.9.3)

Tokyo Elektrik Güç Şirketi (TEPCO) 17 sıcak su reaktörünü işletmektedir ve Japonya’da en çok saygı duyulan büyük şirketlerden birisidir. 29 Ağustos 2002’de, Japon Nükleer Endüstrisi Güvenlik Ajansı (NISA) TEPCO’nun sahtekarlık skandalını kamuya açıklayarak tüm ulusu şoka uğrattı. Nükleer güç tesislerinde yıllarca operatörlerin vergi kaçırma kayıtlarını da içeren 29 yolsuzluk davası tespit edilmişti. Devamında 17 TEPCO üniteleri denetim ve onarım amacıyla kapatılmak zorunda bırakıldı. Bu pratiklerin 25 yıl boyunca sürdüğü rapor edildi ve toplamda bugüne kadar 200 vaka gerçekleşti. Yolsuzluk açıklamaları tüm önemli Japon nükleer operatörlerine kadar yayıldı ve günümüze kadar devam etti. Son olarak da 2007 Nisan başlarında Hokuriku Elektrik Shika-1 sıcak su reaktöründe kritiklik vakasına izin verdi. Bu vaka sekiz yılda onarılmıştı.

Yazarlar

Dr. Georgui Kastchiev Senyör Bilim Adamı

Risk Araştırma Enstitüsü, Viyana Üniversitesi, Avusturya Prof. Wolfgang Kromp

Yönetici

Risk Araştırma Enstitüsü, Viyana Üniversitesi, Avusturya Dipl.-Ing. Stephan Kurth

Nükleer Mühendislik ve Tesis Güvenlik Bölümü

Öko-Enstitüsü ( Uygulamalı Ekoloji için Enstitü), Darmstadt, Almanya Mr. David Lochbaum

Yönetici, Nükleer Güvenlik Projesi

İlgili Bilim Adamları Birliği, Washington, D.C., USA Dr. Ed Lyman

Senyör görevli Bilim Adamı

İlgili Bilim Adamları Birliği, Washington, D.C., USA Dipl.-Ing. Michael Sailer

Yönetici Vekili

Öko-Enstitüsü ( Uygulamalı Ekoloji için Enstitü), Darmstadt, Almanya Mr. Mycle Schneider

Uluslararası Danışman

Mycle Schneider Danışmanı, Paris, Fransa Çev.: Yurdanur Türker, Ekoloji Kolektifi

Referanslar

Benzer Belgeler

İngilizce Hazırlık Programında okutulacak ders kitaplarımız ile ilgili ayrıntılı bilgilere Yüksekokulumuzun resmi web sitesinin (http://ydyo.btu.edu.tr)..

ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu aynı süreçte sadece 22 vakayı IAEA’ya rapor etti ve INES skalasında 6’sını Seviye 0’ın altında, 7’sini Seviye 0, 3’ünü Seviye 1,

Yeni Medya İçerik Yönetmeni (Seviye 5) Ulusal Yeterliliği 19/10/2015 tarihli ve 29507 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ulusal Meslek Standartlarının ve Ulusal

2.1: Çimento üretimi için bilyeli değirmeni devreye alır. 2.2: Bilyeli değirmenle çimento öğütme sürecini, üretim ve ekipman parametrelerine uygun olarak kontrol altında

[r]

Verilen bilgilere göre bireysel gelişim ihtiyaçlarına uygun faaliyetleri ve kaynakları planlama sürecini açıklar.. 1.2: Etik ve uyum programının kapsamına yönelik

Bülten sunumu sırasında önceden bilgi verilmeden bir kriz durumu (teknik aksaklık- son dakika gelişmesi v.b.) yaratılır ve daha sonra bülten sunumunu

Sağlık tesislerinde kullanım yerlerinde (acil, poliklinik, laboratuvar, servis, ameliyathane, yoğun bakım, görüntüleme, sterilizasyon, özellikli üniteler, ilaç