• Sonuç bulunamadı

İRAN SİNEMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İRAN SİNEMASI"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İRAN SİNEMASI

• Devrim öncesine uzanan İran sineması İran şiiri, tiyatrosu ve görsel sanatlarıyla İran kültürünün etkisi altındadır. 1930’lara kadar İran sinemasına belgesel filmler egemen olmuş ve belgeseller üst sınıflar tarafından desteklenmiştir. İran sinemasında ilk film, 1900 yılında saray fotoğrafçısı Mirza İbrahim Han Akkasbaşı tarafından çekilmiştir.

Şah’ın Belçika’ya gelişiyle ilgili bir filmdir.

• Teknik altyapının yetersiz olması, düşük okur yazarlık oranı, dinsel tabular ve sinemanın ahlaki bozulmaya yol açacağı korkusu sinema endüstrisinin gelişimi önünde engel oluşturmuştur.

• İlk uzun metrajlı film, Ermeni asıllı İranlı Avanes Ohanyan tarafından çekilen Abi ve Rabi’dir. Biri uzun diğeri kısa boylu iki kişinin maceralarını anlatan komedi niteliğindeki sessiz bir filmdir.

(2)

SESLİ SİNEMA DÖNEMİ (1930-1960)

• İlk Farsça sesli film Ardeşir İrani tarafından Hindistan’da çekilen Lor Kızı (1933)’dır. Popüler Hint epiklerine benzeyen film, İran milliyetçiliğini yüceltmektedir. İran’da çekilen İlk sesli film ise İsmail Kuşan’ın yönetmenliğini üstlendiği Hayat Fırtınası (1948)’dır. Kuşan, Pars film stüdyolarının büyümesini sağlamıştır.

• 1940’larda yabancı filmlerine yönelik sansür uygulaması yerli film endüstrisinin büyümesini sağlamış; müstehcenlik, grev, devrim, ayaklanma,İslam karşıtı bir tutum barındıran filmler sansürlenmiştir.

• 2. Dünya savaşı sonrasındaysa ABD, antikomünist bir politika yürütmüş ve Sovyetlerle sınırı olan ülkelerde film yapım ve gösterim politikası başlatmıştır. Amerikalılar İranlıları eğitmek ve laboratuar kurmak için İran’a gelmişler ve 1950’lerin başında ABD ve Şah yanlısı İran Haberleri filmini geliştirmişlerdir.

(3)

MODERN DÖNEM (1960-1978)

• 1950’ler ve 1960’larda Feruh Gaffari, Füruğ Ferruhzad ve İbrahim Gülistan gibi yazar ve yönetmenler belgesel sinema alanında öne çıkmışlardır.

• 1960’lar aynı zamanda İran için karışıklık dönemidir. Pehlevi döneminde CIA ve Mossad’la işbirliği yapılmış, güvenlik aygıtları merkezileşmiş ve endüstri üzerinde egemenlik kurulmuştur. Avrupa’da eğitim alan Feruh Gaffari’nin Tahran’ın yoksul semtini konu alan Şehrin Güneyi gibi bazı filmler yasaklanmış ve negatifleri yok edilmiştir.

• Pehlevi modernleşme amacıyla hareket ederken, Amerika ülkede tüketim kültürünün gelişimi için çaba göstermiştir. Söz konusu dönemde İranlı seyirciler çoğunlukla Mısır ve Hint filmlerine ve bu filmleri andıran, aşka, cinselliğe yer veren ve Film Farsi türünde çekilen filmlere ilgi göstermiştir.

• Ayrıca İran sinemasıyla ilgili ifade edilmesi gereken bir diğer önemli nokta da 1960’ların sonunda ortaya çıkan yeni dalga filmleridir. Bu filmler, yurt dışında eğitim alan ve devlet desteğine sahip olan yönetmenler tarafından çekilmiştir.

(4)

•Mesud Kimyai Kayser (1969) filminde iyiyi İran geleneğiyle kötüyü bu geleneğin kaybıyla ilişkilendirmiştir. Bir diğer önemli yeni dalga filmi ise Daryuş Mehrcui’nin Gav (İnek, 1969) filmidir. Alegorik, protest nitelikte bir film olan İnek, geçim kaynağı ineğini kaybeden bir kişinin öyküsünü anlatmaktadır.

•Yeni dalga filmleri yüksek kalite geleneğine, bireysel karakter psikolojisine yaslanması ve gerçekçiliğe sadakatiyle geleneksel türlerden uzaklaşma sunmuştur.

•Yeni dalga içinde az sayıda olmakla birlikte devletin desteklemediği bağımsız filmler de çekilmiştir. Örneğin devletin sinemaya müdahalesinden hoşnut olmayan Behram Beyzai, Yabancı ve Sis (1975) filminin yönetmenliğini üstlenmiştir.

•Ayrıca söz konusu dönemde Ulusal İran Radyo ve Televizyonu’nun kurulduğu ve televizyonun hem belgesel hem de kurmaca filmleri desteklediği görülmüştür.

Sinema okulları açılmış ve devlet öncülüğünde kurulan sinema kulüplerinde film gösterimleri düzenlenmiştir. Ancak yeni dalga filmlerinin bu dönemde İran’da çekilen filmlerin küçük bir bölümünü temsil ettiği görülmektedir.

(5)

• 1970’lerin ortasında İran film endüstrisinde enflasyon nedeniyle büyük bir sarsıntı yaşanmıştır. Bilet fiyatlarının ucuz olması ve sinemacılardan alınan yüksek vergiler film ithalatını daha karlı hale getirmiştir. Ayrıca siyasi filmler de sansüre maruz kalmış ve filmler bu nedenle anlaşılmaz, alegorik bir dil kullanmışlardır.

İSLAM DEVRİMİ SONRASI (1978-1982)

• İslam devriminin öncesinde gelenekçiler sinemayı Batı’nın İran’ı sömürmesinin bir aracı olarak görmüş; bu da sinema salonlarına yönelik tepkileri tetiklemiştir. Sinema salonlarının yakılması Şah rejimini yıkmanın bir yolu olarak nitelendirilmiş; 1978 yılının Ağustos ayında Rex sinemasında bir yangın çıkarılmış ve bu yangında 400 kişi hayatını kaybetmiştir.

• 1979’da gerçekleştirilen İslam Devrimi’nin ilk yıllarında da sinema, Pehlevi rejiminin Batılılaşma politikalarını desteklediği için mahkum edilmiştir. Sinemanın cinsellik içeren sahnelerle dolu olduğu ve emperyalist stratejinin parçası olarak insanları zehirlediği ifade edilmiştir. Şah döneminde aşırı Batılılaştığı söylenen sanatçılar yasak, hapis ve sansür uygulamalarıyla karşı karşıya kalmıştır.

(6)

• Film İthalatı: Devrim sırasında film ithalatı sınırlı bir çerçevede uygulanmış;

komedi ve spagetti westernler İtalya’dan, karate filmleri ise Japonya’dan getirilmiştir. Ayrıca Rusya ve Doğu Bloku’ndan gelen filmler söz konusudur.

Şah döneminde yasaklanan Costa Gavras’ın Z, Guzman’ın Şili Savaşı ve Kurosawa’nın Yedi Samuray filmi de gösterilmiştir. Ancak 1979 Haziran’ında ithal filmler sınırlandırılmış; önce B yapımı Türk, Hint, Japon filmleri daha sonra Amerikan filmleri anti devrimci oldukları gerekçesiyle yasaklanmıştır.

• Yerli Filmler: Çekilen filmler ise İslami standartlara uygun hale getirilmiştir.

Filmlerin isimleri değiştirilmiş; çıplaklık içeren sahneler sansürlenmiş; çıplak bedenlerin boyanması ya da makaslama gibi çeşitli uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

SAĞLAMLAŞTIRMA (1983-1986)

• Bu dönemde rejimin sinemaya karşı olmadığı sinemanın kötüye kullanılmasına karşı olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla sinema Pehlevi kültürüne karşı savaşta halka İslamı öğretebilecek ideolojik bir aygıt olarak görülmeye başlanmıştır. Yerellik, geleneksellik, teokrasi, ahlakçılık ve bağımsızlık gibi değerler temel alınmıştır. 1982’de sinemayla ilgili bir yönetmelik çıkarılmış ve Kültür ve İslami Rehberlik Bakanlığı bunları uygulamakla görevlendirilmiştir.

(7)

• 1983 yılında Bakanlık, film ithalat ve ihracatını kontrol etmek için Farabi Sinema Kurumu’nu oluşturmuştur. İslami kodlara dayanan kaliteli film çekmek teşvik edilmiştir. Yerli filmlerden alınan vergi azaltılmış, bilet fiyatları yükseltilmiş ve yıllık yapım sayısı artırılmıştır.

• Filmler, İslami değerleri, maddi kazanç yerine ideal olanı (ahlaki reçete sineması), Irak-İran savaşını ve Pehlevi dönemi sorunlarını konu almıştır.

• Bu dönemde çekilen önemli filmler; Başu Küçük Yabancı (Behram Beyzayi, 1988) ve Koşucu (Emir Nadiri, 1986)’dur.

• Çekilen filmlerde kadınların temsili meselesi de önemli bir sorunsal olarak ortaya çıkmıştır. Müslüman kadının iffetli olması gerektiği ve cinsel arzu nesnesi olarak sunulamayacağı söylenmiş; kadınların kapalı olması zorunlu tutulmuş ve cinsel arzuyla dolu bakış yerine ilgisiz bakış kullanılmıştır. Hatta devrimi izleyen ilk yıllarda hükümet ajanları setlere gelerek filmlerin ahlaka uygunluğunu denetlemiş; filmde karı koca rolünü oynayan oyuncuların evlenip sonra boşanmaları gibi abartılı uygulamalara gidilmiştir.

(8)

OLGUNLUK DÖNEMİ

• Yüksek kaliteli filmlerin başarısı, bankaların film yapımı için uzun vadeli borç vermesini mümkün kılmıştır. Kaliteli filmleri derecelendirme yöntemi benimsenmiş ve kaliteli filmler 1. sınıf salonlarda uzun süreli gösterim olanağı bulmuştur. Senkronize sesli filme geçiş teşvik edilmiş ve gişe gelirleri artış göstermiştir. Ayrıca yerli yapımlar uluslararası festivallere gönderilmiştir.

• Minimal senaryolar yazılmış; gerçek insan, mekanlar kullanılmış ve belgesel geleneğinden yararlanılmıştır.

• Yaşanılan topraklardan ayrılma, sürgün, arayış ve evsizlik temaları kullanılmıştır.

• Çocuklar müstakbel yetişkinler gibi gösterilmiştir.

• Kadınların tesettürlü olduğu ve davranışlarının sınırlandırıldığı görülmüştür.

• Abbas Kiyarüstemi, Muhsin Mahmelbaf gibi pek çok yönetmen film yapım sürecini konu almıştır.

(9)

ÖNEMLİ YÖNETMENLER

• Abbas Kiyarüstemi: Arkadaşımın Evi Nerede (1989); Yakın Plan (1989);

Kirazın Tadı (1997); Rüzgar Bizi Götürecek (1999)

• Muhsin Mahmelbaf: Mübarek Kutlu Evlilik (1988); Selam Sinema (1995); Gabbeh (1996); Kandahar (2001)

• Kadın yönetmenlerin de kamera arkasına geçtiği ve sinemada sunulan gerçek dışı kadın imgesine karşı çıktığı görülmektedir. Öne çıkan kadın yönetmenler şu şekildedir:

• Rahşan Beni İtimad

• Tahmineh Milani

• Samira Mahmelbaf

• Marziye Meşkini

• Ayrıca Jafar Panahi, Hana Mahmelbaf, Mecid Mecidi, Bahman Ghobadi ve Asghar Farhadi gibi yönetmenler de filmleriyle çeşitli festivallerde ödüller kazanan önemli yönetmenler arasındadır.

(10)

KAYNAKÇA

 Tapper, Richard (2007). Giriş. Yeni İran Sineması Siyaset, Temsil ve Kimlik (K. Sarısözen, Çev.). İstanbul: Kapı Yayınları.

1-31.

Nafisi, Hamid (1997). İran’da İslamize Film Kültürü. 25.

Kare, 18, 58-69.

 Nafisi, Hamid (2003). İran Sineması. Dünya Sinema Tarihi (A. Fethi, Çev.). İstanbul: Kabalcı. 766-772.

Referanslar

Benzer Belgeler

Temelinde Yahudi inancının bulunduğu ve mistik bir yaşantıya sahip olan, ancak Marksist bir gelenek içinde gösterilen Frankfurth Okulu’nun bir üyesiyle, ana kaynağı

The dose-response curve of the radiation-induced ESR signal at g = 2.0187 (the left satellite signal) was found to be described well by a power function.Variation of the left

Uzay aracının arkasındaki roketler yere temastan yaklaşık 1 saniye önce ateşlenerek daha yumuşak bir iniş gerçekleştirilmesini sağlıyor.. O anın yakalandığı

Geliştirilen düğüm ağırlıklı bağlantı tahmin yönteminin bir parçası olan düğüm ağırlıklandırma işleminin karmaşık ağlarda, ağ merkeziliğinin

Genetic susceptibility to multiple sclerosis: A Co-twin study of a nation-wide series.. The British Isles survey of multiple sclerosis in

Dünyanın en yüksek çözünürlüğe sahip fotoğraf makinesi olduğu iddiası ile satışa çıkarılan Leaf Aptus II 12R, 80 MP çözünürlüğe sahip.. 53,7 mm x 40,3 mm

CEVDET KUDRET (1928 yılında Meşale dergisinde eski harflerle yayımlanan bu şiiri Cevdet Kudret hiçbir kitabına almadı. Yeni harflerle ilk kez

“İdarenin İşlemleri Karşısında Bireyin Korunması Hakkında Karar”, (Çev.. maddelerine göre Rekabet Kurumu’nun ka- rar organı olan Rekabet Kurulu rekabet düzenini