• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE. HASTALIKLAR BİLGİSİ Yrd. Doç. Dr. Nuray DAYAPOĞLU İÇİNDEKİLER HEDEFLER KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE. HASTALIKLAR BİLGİSİ Yrd. Doç. Dr. Nuray DAYAPOĞLU İÇİNDEKİLER HEDEFLER KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇİ NDEKİLE R • Kardiyovasküler Sistemin Yapı ve Fonksiyonları

• Kardiyovasküler Sistem

Hastalıklarında Tanı Yöntemleri

• Kalp Hastalıklarında Ortak Belirti ve Bulgular

• Koroner Arter Hastalıkları

• Kalp Yetmezliği

• Periferik Damar Hastalıkları ve Hipertansiyon

HEDE FL ER • Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• Kalp ve dolaşım sisteminin yapı ve fonksiyonlarını tanımlayabilecek,

• Tanı yöntemlerini ve testlerini anlayabilecek,

• Kalp hastalıklarında ortak belirti ve bulguları açıklayabilecek,

• Koroner arter hastalıklarını,

etiyolojisini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini anlayabilecek,

• Kalp yetmezliği ve pulmoner ödem belirtilerini ve gerekli tedavi

yöntemlerini kavrayabilecek,

• Vasküler hastalıkların etiyolojisini, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini değerlendirebileceksiniz.

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR

HASTALIKLAR BİLGİSİ Yrd. Doç. Dr.

Nuray DAYAPOĞLU

ÜNİTE

5

(2)

Kardiyovasküler hastalıkların önlenebilmesi için,

risk faktörlerinin kontrol altına alınması

gerekmektedir.

GİRİŞ

Tüm dünyada kronik hastalıklar içerisinde ilk sırada yer alan kardiyovasküler hastalıklar, en sık ölüme ve hastalığa neden olan sağlık problemlerinden biridir.

Toplumların yaş ortalamasının artması, sağlıksız beslenme, inaktif yaşam ve sigara içme alışkanlığının yaygınlaşması, kardiyovasküler hastalıkların oluşmasında önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların gerek sıklığında gerekse ölüm oranlarında azalma sağlanabilmesi için öncelikle

kardiyovasküler risk faktörlerinin kontrol altına alınması gerekmektedir.

Bu bölümün amacı; kardiyovasküler sistemin yapı ve fonksiyonlarını, tanı yöntemlerini, kalp hastalıklarında ortak belirti ve bulguları, koroner arter hastalıklarını, kalp yetmezliğini ve periferik damar hastalıklarını açıklamaktır.

KARDİYOVASKÜLER SİSTEMİN YAPI VE FONKSİYONLARI

Kardiyovasküler sistemin görevi vücut hücreleri için gerekli olan oksijen, besin ve hormonları sağlamak ve hücresel atık ürünler ile karbondioksiti vücut hücrelerinden uzaklaştırmaktır. Bu sistem; kalp, kalp damarları ve periferik vasküler sistemden oluşur.

Kalbin Konumu

Kalp; göğüs ön duvarı arkasında, orta kısımda iki akciğer arasında yer alır.

Kas dokusundan oluşmuş bir organdır. Kadınlarda yaklaşık 250-280 gr, erkeklerde 280-300 gr ağırlığındadır.

Kalbin Odacıkları ve Kapakları

Kalp, sağda ve solda birer atrium (kulakçık) ve ventrikül (karıncık) olmak üzere dört boşluktan oluşur. Sağdaki kulakçık ve karıncığı triküspit kapak; soldaki kulakçık ve karıncığı ise mitral kapak ayırır.Kalbin sol karıncığının bitimi ile kalpten çıkan ve insanın en büyük atardamarı olan aort damarının başlangıcı arasında aort kapağı vardır. Benzer olarak pulmoner kapak sağ karıncık ile pulmoner damar arasındadır.

Kalp Kapakları, kanın tek yönlü akmasını, dolayısıyla kanın geri kaçışını engellemeye yarar. Kapaklar, kanın karıncıklara tek yönlü girişini sağlarken tek yönlü de çıkışını sağlarlar. Her kapak (2 yaprakçıktan oluşan mitral kapak hariç) 3 yaprakçıktan oluşur.

Kalbin Damarları

Kalbin sağ sistemine tüm vücuttan gelen kanı toplayan damarlar (vena cava inferior ve vena cava superior) ile toplanan kanı akciğerlere gönderen pulmoner arterler bulunur. Kalbin sol bölümünde ise akciğerlerden oksijenlenmiş kanı getiren pulmoner venler ile bu kanı tüm vücuda gönderen aort damarı bulunur.

Kalp, koroner arterler tarafından beslenir. Kalp de tıpkı diğer organlarda olduğu gibi hücrelerden oluşur ve oksijenlenmesi (kanlanması) gerekir. Her ne kadar kalbin her dört odacığı kanla dolu olsa da kalp, beslenmesini kendi içindeki kanla değil; aort damarından ayrılan sağ ve sol kalp atardamarlarından (koroner arterler) beslenir.

(3)

Kalbin bir dakikada kalpten pompaladığı

kan volümü, kardiyak-output olarak adlandırılır.

Kalbin Tabakaları

Kalp; endokard, myokard ve perikard olmak üzere üç tabankadan meydana gelmiştir. Kalbin dış yüzünü perikard denilen çepeçevre bir zar kaplar. Bu zar ile kalp arasında, kalbin çalışırken rahat hareket edebilmesi için çok az miktarda perikardiyal sıvı (kayganlaştırıcı sıvı) bulunur. Kalbin kas tabakası olan myokard, çizgili olmasına rağmen istem dışı çalışır. Endokard ise kalp boşluklarının iç yüzünü örten epitel dokudur.

Şekil 1.1. Kalbin yapısı

Kalbin Çalışması

Ventrikülün her atımda pompaladığı kan volümüne strok volüm adı verilir ve her kalp atımında ventrikül 60-80 cc kan pompalar. Kalbin bir dakikada kalpten pompaladığı kan volümü kardiyak-output olarak adlandırılır. İstirahat halindeki bir yetişkin dakikada ortalama beş litre kan pompalar. Strok volümün kalp hızıyla çarpımından kardiyak output elde edilir. Kalbin amacı uygun kardiyak outputu sağlayarak yeterli doku perfüzyonunu sağlamaktır.

Kan Dolaşımı

Kalbin sağ kısmı; sağ atrium, sağ ventrikül, pulmoner arter, vena kava superior ve vena kava inferiordan oluşmuştur. Bu kısım, küçük dolaşımı (pulmoner dolaşım veya akciğer dolaşımı) sağlar. Kalbin sol kısmı ise pulmoner venler (2’si sağ, 2’si sol tarafta, toplam 4 adet), sol atrium, sol ventrikül ve aorttan oluşur. Bu kısım ise, büyük dolaşımdan (sistemik dolaşım) sorumludur. Vücutta 2 çeşit dolaşımdan söz etmek gerekir:

• Küçük dolaşım: Kanın akciğerler yolu ile oksijenlenmesini sağlar. Kalbin sağ tarafı bu işe adanmıştır. Organlar tarafından kullanılıp oksijenden fakirleşen kan atriuma gelir. Buradan triküspit kapak ile sağ ventriküle geçer. Sağ ventrikül kasılarak gelen bu kanı pulmoner artere (akciğer atardamarı) atar ve bu damar ile kanın akciğerde oksijenlenmesi sağlanır.

Büyük dolaşım: Akciğerde oksijenden zengin hale gelen kanı organların kullanması için vücuda gönderen sistemdir. Kalbin sol tarafı bu işten yükümlüdür.

Oksijenden zenginleşen kan, akciğerden dönen pulmoner venler (akciğer toplardamarları) yolu ile sol atriuma ve buradan da mitral kapaktan geçerek sol ventriküle gelir. Sol ventrikül ise, kendisine gelen bu kanı aort damarı ile vücuda

(4)

Kalp hastalıklarının değerlendirilmesi kapsamlı bir sağlık öyküsü, gözlem, fizik

muayene, laboratuvar testleri

ve görüntüleme yöntemlerinin uygulanmasını

kapsar.

gönderir. Aort, kalpten çıkan en büyük atardamardır. Aort, kalpten çıktıktan sonra kalp dâhil çeşitli organlarımıza ve dokularımıza beslenmeleri ve oksijenlenmeleri için dallar vererek karnın alt bölümlerine kadar devam eder.

Kalbin Uyarı ve İleti Sistemi

Kalbin kasılarak kendisine gelen kanı pompa gibi davranarak fırlatması elektrik akımları sayesinde kasılması ile olur. Bu akımlar milivoltlar düzeyindedir.

Bu akımlar ancak özel cihazlarda yükseltilerek kayıt edilebilir hale getirilebilir (elektrokardiyogram veya EKG).

Bir kalp atımı, kalbin sağ kulakçığının üst taraflarında bulunan ve sinoatrial (veya sinüs) düğüm adı verilen özelleşmiş bir hücre demetinden oluşan bölgenin elektriksel bir uyarı çıkarması ile başlar. Bu bölge, kalbin doğal pili olarak bilinir (pacemaker). Sinüs düğümünden çıkan bu uyarı, kalbin her iki kulakçığı boyunca ve aşağıya doğru yayılır ve kulakçıklar kasılarak içlerindeki kanı karıncıklara

gönderirler. Daha sonra uyarı, kulakçıklar ile karıncıklar arasında bulunan başka bir özel bölgeye; atrioventriküler (AV) düğüme gelir. Elektrik iletisi karıncıklara

ulaştırılmadan önce, atrioventriküler düğümde kısa bir süre bekletilir. Böylelikle kulakçıklarla karıncıklar aynı anda kasılmaz. Kulakçıkların kasılması bittikten sonra His-Purkinje sistemi adı verilen bir elektriksel ağ ile uyarı tüm karıncıklara yayılır ve kasılarak içlerindeki kanı akciğerlere ve aort yoluyla vücuda pompalarlar.Sinüs düğümü tekrar başka bir uyarı çıkararak yeni bir döngüyü başlatır. Normalde sinüs düğümünden dakikada 60-100 civarında uyarı çıkar. Bu da kalp hızını oluşturur.

KARDİYOVASKÜLER SİSTEM HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ

Kalp hastalıklarının değerlendirilmesi; kapsamlı bir sağlık öyküsü (anamnez), gözlem, fizik muayene, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemlerinin

uygulanmasını kapsar.

Sağlık Öyküsü (Anamnez)

Kardiyovasküler sisteme yönelik kapsamlı bir değerlendirme yapabilmek için; hastanın mevcut şikâyetleri ve semptomları, mevcut sağlık durumu, bireysel sağlık öyküsü (diyabet, KOAH, böbrek yetmezliği, alerjik hastalıklar gibi durumlar), beslenme, boşaltım, aktivite- egzersiz, uyku ve dinlenme, kullandığı ilaçlar, aile öyküsü (birinci derece akrabalarında kronik hastalıkların varlığı) ve sosyo- demografik özellikler (yaş, cinsiyet, çocuk sayısı, meslek v.b) sorgulanır.

Fizik Muayene

Fizik muayene, hastanın genel görünümü, cildi, kan basıncı, nabız basıncı, juguler venöz pulsasyon (boyun muayenesinde karotis üfürümlerinin, venöz dolgunluğun olup olmadığını değerlendirme), ritim bozukluklarının,

ekstremitelerin değerlendirilmesini ve sistemik muayeneyi içerir.

Kan Testleri

Kalp hastalıklarının doğru tanılanması ve etiyolojik faktörlerin

saptanabilmesi ve uygun tedavi için rutin kan incelemeleri yapılır. Bu amaçla, lipit profilleri, serum elektrolit düzeyleri, enzim çalışmaları, koagülasyon çalışmaları gibi testlerden faydalanılır.

(5)

Ağrı, kalp damar hastalıkları için önemli

bir bulgudur. Sağ ya da sol göğse, omza, boyuna, çeneye, kollara, mideye ve

sırta yayılabilir.

Radyolojik İncelemeler

Bu incelemeler sayesinde kalbin yapısal ve işlevsel niteliklerine yönelik bilgiler elde edilir. Göğüs radyografisi aracılığıyla kalp odacıklarının büyüklükleri değerlendirilir. Aort ya da pulmoner arter gibi büyük damarların görünümleri yorumlanır. Sol ventrikül yetersizliğinin ya da mitral kapak bozukluğunun akciğer alanlarında oluşturduğu bulgular gözlemlenir. Floroskopi ise bir X-ray ekranda kalbin görselleştirilmesini sağlar.

Elektrokardiyografi (EKG)

Kalbin çalışması sırasında oluşan elektriksel aktivitenin vücudun değişik yerlerine konulan elektrotlar aracılığıyla kaydedilmesi esasına dayanır. EKG esas olarak elektriksel olayları gösterir ve mekanik olaylar hakkında bilgi vermez.

EKG’de, elektrokardiyograf denen bir alet ile hastanın dört ekstremitesine bağlanan elektrotlar aracılığı ile kayıt alınır. Normal EKG’de yedi bulgu saptanır.

Bunlar; P dalgası, Q dalgası, QRS kompleksi, ST segmenti, T dalgası, U dalgası ve QT intervali’dir.

Ekokardiyografi (EKO)

Ultrason (yüksek frekanslı ses kullanımı) ilkesine dayanan bir görüntüleme yöntemidir. Günümüzde kardiyolojik hastalıkların tanısında yaygın olarak

kullanılan noninvaziv (girişimsel olmayan) tekniklerden biridir. İşlem, alıcının göğüs bölgesi üzerinde gezdirilmesi ve ses dalgalarıyla elde edilen görüntünün ekran üzerinde izlenmesidir.

Kardiyak Kateterizasyon ve Anjiyografi

Kalp fonksiyonları hakkında kapsamlı bilgi veren invaziv (girişimsel) bir yöntemdir. Değişik amaçlar doğrultusunda tasarlanmış özel yapıdaki kateterlerin damarlara ya da kalp boşluklarına yerleştirilmesine kalp kateterizasyonu denir.

Kalp anjiyografisi, genellikle femoral veya radiyal arterden girilerek koroner arterlerin yapısının, kalp kasının kasılma gücünün, kalp kapaklarında kaçak veya darlığın tespit edilip, kaydedildiği bir yöntemdir.

KALP HASTALIKLARINDA ORTAK BELİRTİ VE BULGULAR

• Dispne (Nefes darlığı): Kalp yetmezliğinde, sol ventrikül yetmezliğinde, sol atrium ve pulmoner venlerde basıncın artmasına bağlı olarak gelişir ve kişide dispne algılanmasına neden olur.

• Ağrı: Kalp damar hastalıkları için önemli bir bulgudur. Ağrı sağ ya da sol göğse, omuza, boyuna, çeneye, kollara, mideye ve sırta yayılabilir. Baskı hissi, sıkışma, ezici, yanıcı, batıcı, kuvvetli ya da sıkıntı hissi şeklinde hissedilir.

• Ödem: Kalp yetmezliklerinde görülür. Kısa sürede sebepsiz kilo artışlarında bu olasılık düşünülmelidir.

• Siyanoz: İlerlemiş kalp hastalıklarında genellikle uzun süre devam eden akciğer stazı sonucu ortaya çıkar. Mitral darlıklarda ve konjenital (doğumsal) kalp hastalıklarında görülür.

• Yorgunluk: Genellikle kalp yetmezliklerinde ortaya çıkar ve kalbin dokuların gereksinimi olan oksijeni yeterince pompalayamaması sonucu ortaya çıkar.

• Palpitasyon (Çarpıntı): Alkol, sigara, fazla yemek, kalp ritim değişiklikleri, kan basıncının geçici yüksekliği gibi nedenlerle ortaya çıkar.

(6)

KAH, tüm dünyada kadın ve erkeklerde en sık karşılaşılan ve başta

gelen ölüm nedeni olarak dikkat çekmektedir.

• Senkop (Bayılma): Beyne giden kanın aniden azalması sonucu ortaya çıkar. Kalp blokları, ileri derecede bradikardiler, geçici ventriküler taşikardiler

• Üfürüm: Kanın, daralmış bir yerden geçişi sırasında çıkardığı, ıslık sesine benzer ses olarak tanımlanan bir bulgudur. Kalp kapak hastalıklarının tanısı için önemlidir.

•Hemoptizi: Solunum yollarından gelen kanın ağızdan çıkarılması, öksürükle kan tükürme hemoptizi olarak adlandırılır. Akut akciğer ödemi ve konjestif kalp yetmezliğinde görülür.

• Taşikardi

• Öksürük: Kalp hastalıklarında öksürük genellikle kuru ve balgamsızdır.

Kap yetmezliği gibi akciğerlerde sıvı birikimine yola açan durumlarda görülebilir.

• Disfaji (Yutma güçlüğü): Genişlemiş kalp boşluklarının yemek borusu üzerine baskı yapması nedeniyle ortaya çıkar.

KORONER ARTER HASTALIKLARI

Koroner arter hastalıkları (KAH), koroner arterlerin genellikle bir plakla daralması veya tıkanması gibi myokardın (kalp kasının) beslenmesini bozan çeşitli faktörlerin rol aldığı bir tablodur.

KAH, tüm dünyada kadın ve erkeklerde en sık karşılaşılan başta gelen ölüm nedeni olarak dikkat çekmektedir. Koroner arter hastalığı, semptomatik

gelişebildiği gibi anjina pekyoris (AP) ve miyokard infaktüsü (MI) şeklinde ortaya çıkabilmektedir.

ATEROSKLEROZ Tanım

Ateroskleroz; elastik arterlerin (aorta, karotis, iliak vb.) ve orta genişlikte müsküler arterlerin (koroner, popliteal arterler) hastalığıdır, nadiren küçük arterler de tutulur. Arter duvarlarının kalınlaşıp elastikliğini kaybettiği arter hastalıklardan bir grubunu oluşturur. Arteriosklerozis, arterlerin sertleşmesi anlamında kullanılan genel ifadedir.

Etiyoloji

Aterosklerozun tam olarak neden geliştiği bilinmemekle birlikte çalışmalar, çeşitli risk faktörlerinin bu hastalığa neden olduğunu göstermektedir. Risk faktörlerinin bir kısmı kontrol altına alınamayan (değiştirilemeyen), bir kısmı ise kontrol edilebilen (değiştirilebilir) özelliktedir.

Ateroskleroz için değiştirilemeyen risk faktörleri: İleri yaş, erkek cinsiyet, genetik yatkınlık ve birinci derece akrabalarında koroner arter hastalığı öyküsüdür.

Menopoz öncesi kadınlarda ateroskleroz nadir görülür. Kadınlarda östrojen ve diğer cinsiyet hormonlarının, ateroskleroza karşı koruyucu rolü olduğu

düşünülmektedir. Menopoz sonrası ise iki cins arasında risk eşitlenir. Kalıtımın ateroskleroz üzerinde etkileri tespit edilmiştir. Ailesinde erken ateroskleroz gelişen kişilerde erken koroner ateroskleroz riski daha fazladır.

Aterosklerozun değiştirilebilir risk faktörleri: Sigara kullanımı, hipertansiyon, diyabet, obezite, yaşam tarzı, stres, aşırı alkol ve kahve tüketimi, hiperkalsemi, kadınlar için oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) kullanımı, kandaki total

(7)

Aterosklerozun tedavisinde amaç;

miyokardın oksijen gereksinimini

azaltmak ve oksijenlenmesini artırarak akut atağı

ve daha sonra gelebilecek atağı

önlemektir.

kolesterol düzeyinin (200 mg/dl’den) yüksek olması, kandaki HDL kolesterol düzeyinin (35 mg/dl’den) düşük olmasıdır.

Belirti ve bulgular

Hastalarda göğüs ağrısı, sıcak basması, baş ağrısı, yorgunluk, uykusuzluk, eforla başlayan dispne, senkop ve ani ölüm gelişebilir.

Tanı

Hastaların öyküsü, fiziki muayene bulguları ve laboratuvar tetkikleri yapılır.

EKG, EKO, efor testi (stres testi), holter monitörizasyonu, koroner anjiyografi ve SPECK (miyokart perfüzyon sintigrafisi) ile tanı konur.

Tedavi

Aterosklerozun tedavisinde amaç, miyokardın oksijen gereksinimini azaltmak ve oksijenlenmesini artırarak akut atağı ve daha sonra gelebilecek atağı önlemektir. Bu amaçla ilaç tedavisi uygulanır, hastadaki risk faktörlerini kontrol altına almak için yaşam değişiklikleri yapılır. Bunlar yeterli olmazsa gerekirse cerrahi tedavi uygulanır.

Tıbbi tedavide; sistemik vazodilatasyonla kan basıncını azaltarak kalbin yükünü hafifletmek amacıyla vazodilatatörler, miyokardın oksijen ihtiyacını azaltmak için beta blokerler, kalp hücrelerinin elektiriksel uyarılarında ve kasılmalarında etkili olan kalsiyum kanal blokerleri ve antikoagülan ilaçlar kullanılabilir.

Aterosklerozun önlenmesi ve kalp hastalıklarından korunmada sigaranın bırakılması, hipertansiyon ve kolesterol düzeyinin kontrol altına alınması, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, yüksek riskli grupta düşük doz aspirin kullanılması, diyabetin kontrol altına alınması, hareketsiz yaşamdan uzak durulması, şişmanlığın önlenmesi önerilmektedir.

ANJİNA PEKTORİS (GÖĞÜS AĞRISI)

Tanım

Anjina pektoris, miyokard iskemisi sonucu gelişen göğüs ağrısı ve baskı hissi ile karekterize ve iskemik ataklar ile seyreden klinik bir sendromdur.

Etiyoloji

Miyokardın oksijenlenmesinin azalması (atheroskleroz, arteriyel spazm, koroner arteritis, hipertansiyon, aort stenozu, anemi ve hipoksi); kardiyak out- put’un artması (egzersiz, duygusal nedenler, obezite, anemi, hipertroidzm), miyokardın oksijen gereksiniminin artması (miyokart hipertrofisi, aort stenozu ve yetmezliği, tirotoksikoz, egzersiz, büyük duygusal değişiklikler).

Belirti ve bulgular

Anjinanın ilk belirtisi genellikle göğüs ağrısı ya da huzursuzluktur. Pek çok kişi şiddetli hazımsızlık ya da yanmadan yakınabilir. Ağrı veya rahatsızlık hissi;

boyun, çene, omuzlar ve kolların iç kısmına doğru yayılım gösterir. Diğer belirtiler arasında; nefes darlığı, soğuk terleme, güçsüzlük ya da kollarda uyuşukluk olabilir.

Klasik anjina pektorise bağlı ağrı, genellikle dinlenme ve istirahatle geçer.

(8)

Miyokrat infarktüsü olgularının %80-90’ı tromboz nedeniyle

gelişmektedir.

Tanı

Anjina pektoris; tanısında göğüs radyografisi, EKG, serum enzim düzeyleri, nükleer görüntüleme çalışmaları, pozitron atım tomografisi (PET), anjiyografi ve ekokardiyografiden faydalanılır.

Tedavi

Tıbbi tedavinin amacı; miyokardın oksijen ihtiyacını azaltmak, miyokarda ulaşan kan miktarını artırmak, göğüs ağrısını kontrol altına almaktır. Tedavide öncelikle diyabet ve hipertansiyon gibi tüm koroner risk faktörlerinin kontrol altına alınması önem taşır. Bu amaçla ilaç tedavisinde; antikoagülanlar, antilipemik, anjiyotensin inhibitörleri, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri ve nitrat grubu ilaçlar kullanılmaktadır. Anjina için en yaygın kullanılan başlangıç tedavisi koroner kan akımını artırmak için nitrat tedavisidir. Hastaya,ağrı esnasında 10’ar dakika aralarla 3 nitrat alınmasına rağmen ağrı geçmiyorsa, kalp krizi şüphesiyle bir sağlık kuruluşuna başvurması gerektiği anlatılmalıdır.

MİYOKART ENFARKTÜSÜ (KALP KRİZİ)

Tanım

Uzun süreli iskemi sonucu miyokard hücrelerinin geri dönüşümsüz olarak hasar gördüğü ve öldüğü (nekroz) tablodur.

Etiyoloji

Miyokrat infarktüsü (MI) olgularının %80-90’ı tromboz nedeniyle gelişmektedir.

Belirti ve bulgular

Ağrı: Hastalar oldukça şiddetli bir göğüs ağrısı tarif ederler. Dinlenme, pozisyon değişikliği ve nitrat grubu ilaçların uygulanmasına rağmen hafiflemeyen bir göğüs ağrısı vardır. İnatçı ve uzun süreli olan ağrı; sıkışma, ağırlık hissi, baskı, yanma, daralma ve ezilme hissi şeklinde tanımlanır.

Sinir sistemi ile ilgili bulgular: Sempatik sinir sisteminin uyarılması ve düşük kardiyak outputa bağlı beyin oksijenlenmesinin azalmasına bağlı olarak

huzursuzluk ve anksiyete ortaya çıkar.

Kardiyovasküler bulgular: Başlangıç döneminde kan basıncı ve kalp atım sayısında artış gözlenebilir. İlerleyen dönemde kardiyak outputun etkilenmesi sonucu kan basıncı düşer. Karaciğerde kan göllenmesi ve periferik ödem gelişir.

EKG’de ST segment ve T dalgası değişiklikleri gözlenir.

Cilt: Hastanın fiziki muayenesinde soğuk ve nemli bir cilt dikkat çeker. Ter bezleri, sempatik sinir sitemi tarafından uyarılır ve aşırı terleme gözlenir.

Solunum sistemi bulguları: Dispne ve taşipne gelişebilir. Pulmoner ödem belirti ve bulguları açısından dikkatli olunmalıdır.

Bulantı kusma: Miyokart dokusunda iskemi gelişlemine yanıt olarak bulantı, kusma gelişebilir.

Renal sistem: Kan basıncının düşmesine bağlı olarak renal perfüzyon ve üriner output azalabilir.

Ateş: Kalp krizi gelişimini takiben ilk 24 saat içinde vücut ısısı 38°C’ye kadar yükselebilir. Ateş bir hafta süreyle devam edebilir. Bu sistemik bulgunun

enflamasyon sürecine yanıt olarak geliştiği tahmin edilmektedir.

(9)

Kalp yetmezliği;

kalbin, dokuların metabolik gereksinimini karşılayacak miktarda kanı perifere ve hayati organlara pompalama

yeteneğinin zayıflaması sonucu

gelişen klinik bir sendromdur.

Tanı

Seri EKG çekimi, miyokart infarktüsü tanısı için önemlidir. Özellikle ilk birkaç saat içerisinde vakaların bir bölümünde EKG’de önemsiz değişiklikler dışında bir bulgu olmayabilir. Serum enzimlerinin değerlendirilmesi diğer bir tanı yöntemidir.

Kalp krizi geçirildikten sonraki ilk saatlerde CPK, ilk günlerde SGOT, ilk haftada SLDH ve ikinci ve üçüncü haftada HBDH enzimleri yüksektir.

Tedavi

Miyokart hücrelerini korumak ve hasarı önlemek amacıyla hastalığın erken dönemde tanılanması ve tedaviye en kısa sürede başlanması hayati önem taşımaktadır.

Hasta, yoğun bakım ünitesine yatırılarak yatak istirahatine alınır. Yaşam bulguları sık sık kontrol edilir. Ziyaretçileri kısıtlanır, rahat edebileceği sessiz, sakin ve huzurlu bir ortam sağlanır. Başka bir sakıncası yoksa hastaya semi-fowler pozisyonu verilir. Bu şekilde akciğerlerin genişlemesi kolaylaşır ve daha etkili bir ventilasyon sağlanır.

Kalp krizi tedavisinde ilk yapılması gereken iş, ağrının ve korkunun

giderilmesidir. Hasta sırt üstü yatırılır, ancak solunum sıkıntısı varsa baş yükseltilir, ağrı ve anksiyete için hastaya SC veya IV yolla morfin sülfat verilir. Morfin sülfat IV yolla verilirse çok yavaş ve sulandırılarak verilmelidir. Narkotiklerin solunumu deprese edici yan etkileri vardır. Hasta, bu yönden ve diğer yan etkiler yönünden gözlenmelidir.

Hastada hipoksi vardır. Bunun için O2 tedavisi yapılır. Hastaya antiaritmik tedavi uygulanır. Lidocain verilir. Hasta MI’ nin 4-6. saatlerinde getirildiyse fibrinolitik tedavi uygulanır. Bunun için hastaya streptokinaz, ürokinaz gibi fibrinolitik ilaçlar uygulanır.

Antikoagülan tedavi uygulanır. Hastaya pıhtılaşma (N: 4-9 dk) zamanına bakılarak heparin verilir.1-7 gün sonra protrombin zamanına (N: 11-12.5 sn) bakılarak coumadin verilir. Ayrıca trombozu önlemek için hastaya erken dönemde aktif, pasif, yarı aktif egzersizler yaptırılır. Hastada korku, depresyon, inkâr,

bağımlılık gibi reaksiyonlar varsa hafif trankilizan grubu ilaçlar uygulanabilir.

KALP YETMEZLİĞİ

Tanım

Kalp yetmezliği; kalbin, dokuların metabolik gereksinimini karşılayacak miktarda kanı perifere ve hayati organlara pompalama yeteneğinin zayıflaması sonucu gelişen klinik bir sendromdur. Kalp yetmezliği bir hastalık değil çeşitli kalp hastalıkların komplikasyonu olarak ortaya çıkan klinik bir tablodur.

Kalp yetmezlikleri sağ ya da sol kalp yetmezliği ya da total kalp yetmezliği şeklinde gelişebilir. Kalbin sol tarafının mekanik pompa gücünün azalmasına sol kalp yetmezliği, sağ tarafının mekanik pompa gücünün azalmasına ise sağ kalp yetmezliği denir.

Etiyoloji

Kalp yetmezliğinin, etyolojik faktörleri arasında; koroner arter hastalıkları, hipertansiyon, aort stenozu ve yetmezliği, mitral stenozu ve yetmezliği, miyokardit ve bazı konjenital kalp hastalıkları yer almaktadır. Koroner arter hastalıkları, en sık

(10)

Akciğer ödemi zamanında tedavi edilmezse ölümcüldür.

rastlanan kap yetersizliği; nedenidir. Miyokart hücrelerinin ölmesi sonucu miyokart kontraktilitesi (kasılabilirlik) bozulur ve kalp yetmezliği gelişir.

Belirti ve bulgular

Sol kalp yetmezliğinde; hızlı ve yüzeyel solunum, efor dispnesi, paroksismal noktürnal dispne (gece ortaya çıkan ve tekrarlayan nefes darlığı), pulmoner ödem (akciğer ödemi), yorgunluk, halsizlik, oligüri (idrar miktarının azalması), noktüri (gece idrara sık çıkma), huzursuzluk, uykusuzluk ve anksiyete görülür. Hastalarda öksürük veya hemoptizi gelişebilir. Kardiyak autput’un azalmasına bağlı olarak sindirim güçlüğü ve hazımsızlık gelişir.

Akciğer ödemi sol ventrikülün ileri derecede yetmezliğine bağlı olarak fazla miktarda sıvının akciğerlerin intertisiyel boşluklarında ve alveollerde birikmesi sonucu gelişen acil bir durumdur. Kalp yetmezliği dekompanse olduğunda akciğer kapillerinin basıncı yükselerek sıvı; alveol boşluklarına, bronş ve

bronşiollere dolar. Akciğer ödemi zamanında tedavi edilmezse ölümcüldür.

Tabloya sağ kalp yetmezliği de eklenince, hastalarda sistemik venöz gölllenme ve sistemik venöz basınç artar. Sistemik venöz basıncın artışına bağlı olarak; boyun venlerinde dolgunluk, ritim bozuklukları, solunum seslerinde azalma, hepatomegali (karaciğer büyümesi), spenomegali (dalak büyümesi), periferik ödem (alt ekstremitelerde ödem), assit (batın bölgesinde sıvı birikim) ve kilo artışı ile sonuçlanır.

Ayrıca ileri kalp yetmezliğinin komplikasyonu olarak kaşeksi (aşırı zayıflık) oluşabilir.

Tanı

Öykü, fizik muayene, elektrokardiyografi, ekokardiyografi, kalp

kateterizasyonu, hemodinamik incelemeler ve radyolojik incelemeler ile kalp yetmezliklerine tanı konulur ve tedavi planlanır.

Kalp yetmezliğinin şiddeti, prognozu ve risklerinin belirlenmesinde yaygın olarak iki sınıflandırma kullanılır. New York Kalp Birliği’nin (NYHA) sınıflamasında kalp yetmezliğinin mevcut semptomları ve egzersiz kapasitesi; ACC/AHA

sınıflamasında ise kalpteki yapısal anormallikler dikkate alınarak sınıflama yapılır.

Tedavi

Tanı konmuş kalp yetmezliği hastalarında hedefler; miyokartın kasılma gücü ve etkinliğini artırmak, belirti ve bulguları iyileştirmek, hastane başvurularını önlemek ve sağ kalımı artırmaktır.

Uygun tedavi yaklaşımına kara verilmesi sürecinde sağlık öyküsü, fizik muayene bulguları, laboratuvar testleri ve görüntüleme sonuçları dikkatle izlenir.

Kalp yetersizliği risk faktörlerinin mümkün olan en erken dönemde belirlenmesi ve tedavi edilmesi en ideal tedavi yaklaşımıdır. Kalp krizi, ritim bozuklukları ve enfeksiyonların tedavi edilmesi ile kalp yetmezliği önlenebilir veya başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Kalp yetersizliğinin kontrol altına alınmasında diüretik grubu ilaçlardan, dijital ve diğer pozitif inotrop ilaçlardan ve vazodilatatör ilaçlardan faydalanılır.

Aynı zamanda hastanın istirahat yapması, diyet uygulaması ve yaşam tarzının düzenlenmesi gerekmektedir.

(11)

Dijital grubu ilaçlar verilmeden önce mutlaka hastanın nabzı apeksten bir dakika sayılmalıdır.

Dijital Tedavisi

Miyokardın kontraktilitesini arttıran ilaçlara dijital grubu ilaçlar (kardiyak glikozitler) denir. Bu ilaçlar; kalp debisini arttırır, sempatik aktiviteyi azaltır ve renin-anjiotensin düzeyini azaltır. Bu ilaçların kullanılmasına dijital tedavisi (dijitalizasyon) adı verilir.

Dijital grubu ilaçlar verilmeden önce, hastanın nabzı mutlaka apeksten tam bir dakika sayılmalıdır. Nabız sayısı 60’ın altında, 100’ün üzerinde ise

verilmemelidir. Radialden nabız saymak doğru değildir. Hastada defisit olabilir.

Ayrıca hasta yakından izlenmeli, dijital zehirlenmesi belirtileri gözlenmelidir.

Diüretikler

Aşırı sodyumun vücuttan uzaklaştırılmasına ve fazla olan ekstrasellüler sıvının idrar yoluyla atılmasına yardımcı olurlar.

Vazodilatatörler

Kalp yetmezliğinde vazodilatatörler kalp debisinde artışa neden olarak pulmoner konjesyonu azaltır. Dilaltı ve oral nitratlar gibi vazodilatatörler kalbe venöz dönüşü azaltırlar. Özellikle anjina pektorisi olan kalp yetersizliği hastalarında kullanılmaktadır.

Ayrıca; kalp hücrelerinin elektriksel uyarılarında ve kasılmalarında etkili olan kalsiyum kanal blokerleri ve antikoagülan ilaçlar kullanılabilir.

İstirahat, diyet uygulaması ve yaşam tarzının düzenlenmesi

Hastanın sulu, hazmı kolay, gaz yapmayan, kabızlığı önleyici bir diyet alması, sık sık ve azar azar yemesi önerilir. Diyetteki sodyum kısıtlanır. Kalp yetmezliğinde aktivitelerin tümüyle ya da kesin yatak istirahatinin adele atrofisi, osteoporoz, kabızlık, üriner sistemde taş ve enfeksiyon oluşması gibi yan etkileri

bulunmaktadır. Bu nedenle hastanın kardiyak semptomlarının ortaya çıkmasını önleyecek ya da semptomları ağırlaştırmayacak düzeyde günlük aktivitelerini ve düzenli egzersiz programını uygulaması önerilir. Ancak uzun süreli yatakta kalması gereken ağır yetmezliklerde emboli olasılığına karşı bacak egzersizleri, elastik bandaj ya da çorap ve antikoagülan tedavi (heparin) uygulanır.

Sıvı kısıtlaması hastanın durumuna göre belirlenir. Hastaların sigara ve alkol kullanımı yasaklanır, sıcak, soğuk ve nemden kaçınma, aşırı sıcak banyoda

kalmama gibi tavsiyelerde bulunulur. Düzenli kilo kontrolü yapılmasının önemi açıklanır. Kilo artışı, iştah kaybı, aktivite ile yüzeysel solunum, karın, bacak, bilek ödemi ve ısrarlı öksürük olduğunda hekime başvurması gerektiği anlatılır.

Ayrıca gribal enfeksiyonu olan kişilerle yakın temasta bulunmaması gerektiği anlatılmalıdır. İlaçların yan etkilerini tanıma ve bunları saptadığında hekime başvurması gerektiği anlatılmalıdır.

VASKÜLER HASTALIKLAR VE HİPERTANSİYON

Periferik damar hastalıkları; periferdeki arter ve venlerde daralma, tıkanma, inflamasyon ve ven kapaklarında oluşan patolojilere bağlı olarak gelişen

hastalıklardır. Periferik damar hastalıkları arasında; arterioskleroz, buerger hastalığı, raynaud hastalığı, varisler ve tromboflebit sayılabilir.

(12)

Buerger;

alt ve üst ekstremitelerde orta

ve küçük çaptaki arterlerde tekrarlayan

enflamasyonlar ile karekterize olan bir

hastalıktır.

Hipertansiyon ise, tüm dünyada ve ülkemizde önde gelen sağlık sorunları arasındadır. Bu hastalık kardiyovasküler hastalıkların oluşumunda önemli bir risk faktörü olduğu kadar, aynı zamanda bir hastalığın belirtisi de olabilmektedir.

BUERGER HASTALIĞI

Tanım

Buerger, alt ve üst ekstremitelerde orta ve küçük çaptaki arterlerde tekrarlayan enflamasyonlar ile karakterize olan bir hastalıktır. Daha sık alt ekstremitelerde ortaya çıkar.

Etiyoloji

Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genellikle 20-35 yaş arası erkeklerde görülür. Sigara kullanımının hastalığı tetikleyici faktör olduğu düşünülmektedir.

Ayrıca kalıtsal nedenler, kanın koagülasyonunun arttığı durumlar, immün sebeplerle ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Belirti ve bulgular

Ekstremitelerde ağrı, en dikkat çekici bulgudur. Ayrıca, ekstremite distalinde uyuşma, karıncalanma, hissizlik,renk değişiklikleri (kırmızımsı-mavi görünüm), nabız alınamaması mevcuttur. Zamanla parmaklarda, ayakta nekroz ve kangrenler başlar.

Tanı

Tanı koymak için sağlık öyküsü, fizik muayene; damarlardaki kan akım seviyesi ve daralma görüntülemek için doppler ultrasonografi ve anjiyografik değerlendirmelerden faydalanılır.

Tedavi

Tedavide amaç; ekstremitelerindolaşımını desteklemek, hastalığın ilerlemesini önlemek, ortaya çıkabilecek enfeksiyon ve travmaları engellemektir.

Ülserasyon ve kangren gelişen olgularda enfeksiyon kontrol altına alınır ve nekrotik doku debridmanı yapılarak yara iyileşmesi desteklenir. Sigara kullanımını bırakan hastaların önemli bir kısmında hastalığın gerilediği görülmüştür. Hastanın ayak bakımı yapılmalıdır ve hastaya ayak bakımı öğretilmelidir. Bazı durumlarda nekroze olmuş doku ve parmaklar veya ekstremitenin amputasyonu gerekebilir.

RAYNAUD HASTALIĞI

Tanım

Raynaud, soğuk ve emosyonel strese bağlı el ve ayak parmaklarının yineleyici vasopazmı ile karakterize bir tablodur. Raynaud hastalığı, literatüre ilk olguyu 1862 yılında tanımlayan ve bir tıp öğrencisi de olan Maurice Raynaud tarafından kazandırmıştır. Kadınlarda (20-40 yaş) erkeklere oranla daha fazla görülür.

Etiyoloji

Raynaud hastalığının etiyolojisinde, tıkayıcı arter hastalıkları, sigara, stres, hipertansiyon, uzun süre soğuğa maruz kalma, bazı ilaç etkileşimleri, nörolojik ve hematolojik nedenler rol oynayabilir.

(13)

Raynaud, genellikle el ve ayak parmaklarında

ortaya çıkar.

Belirti ve bulgular

Daha çok soğuğa maruz kalmayla (soğuk su ile el yıkama ya da soğuk hava)

ya da sinirlenme ile damarlarda spazm ortaya çıkar. Raynaud hastalığı, genellikle el ve ayak parmaklarında ortaya çıkar.

Arteriol vazospazma bağlı olarak deri, soluk ve sararmış görünür. Vazospazm sırasında venöz kanın göllenmesi nedeniyle cilt sonradan mavimsi (siyanotik) bir görünüm alır. Vazospazmın kaybolmasıyla arteriollere kan dolar ve deri hiperemik (kırmızı) görünüm alır. Raynaud hastalığının tipik özelliği beyaz, mavi ve kırmızı renk değişimi olmasıdır. Renk değişikliği ile birlikte karıncalanma, uyuşukluk ve yanma biçiminde ağrı görülür. Tutulum çift taraflı (her iki elde) ve simetriktir.

Tanı

Tanı, tipik atakların belirlenmesine dayanır. Soğuk testi (en çok uygulanan test) ve parmak pletismografisi yapılarak konur. Bu yöntemle arteriyel dolaşım ve dijital arterler değerlendirilir.

Tedavi

Tedavinin amacı, atakların sayısı ve şiddetini azaltmak, el ve ayak parmaklarının kaybı ve doku hasarını önlemektir. Raynaud hastalığınıntedavisi koruyucu amaçlıdır. Vücut ısısının korunması, eldiven ve çorap kullanılması, sigaranın bırakılması, emosyonel stresin azaltılması ve egzersiz, destekleyici tedavi yaklaşımını oluşturmaktadır. İlaç tedavisi primer Raynaud hastalarında genellikle gerekli değildir. İnatçı ve rahatsız edici semptomları olan hastalarda, sıklıkla kalsiyum kanal blokerlerinin tercih edildiği ilaç tedavisi uygulanmaktadır.

Semptomları şiddetli olan, parmaklarda ülserasyona neden olan Raynaud hastalarında, sempatik tonusun kaldırılması amacıyla cerrahi yöntemler uygulanabilmektedir.

VENÖZ TROMBOEMBOLİZM

Tanım

Venöz tromboembolizm, venöz dolaşımda oluşan trombozların genel

ismidir. Venöz tromboembolizm sıklıkla alt ekstremite derin venlerinde (derin ven trombozu) ve pulmoner venlerde (pulmoner emboli) ortaya çıkar.

Etiyoloji

Kesin nedeni bilinmemekle birlikte, ven endotelinin bütünlüğünün

bozulduğu veya hasara uğradığı durumlar (venöz kanül, kateter, irritan ilaçlar, hiperosmolar mayi infüzyonu); bazı hastalıklar (burger hastalığı, behçet hastalığı, varisler, travma vb.); immobilizasyon (uzun süre hareketsiz kalma, yatalak hastalar); ameliyat, doğum sonrası ya da kırık vb. nedenlerle uzun süre yatak istirahati, doğum kontrol ilaçları ve östrojenli ilaçlar; kanın koagülasyonunun artması (bazı anemiler, kanser, travma, bazı ilaçlar); venöz durgunluk (şok, kalp yetmezliği, gebelik) gibi durumlar venöz tromboembolizme sebep olabilir.

Belirti ve bulgular

Etkilenen yüzeyel ven boyunca; birdenbire başlayan şiddetli ağrı ve hassasiyet, ödem, şişlik, sertlik, inflamasyona bağlı ateş, hiperemi (kızarıklık) ve

(14)

Hipertansiyon, vasküler sistemin bir hastalığı olduğundan, damarsal

olarak zengin dokular özellikle etkilenir. Bu organlar; beyin, kalp, gözler ve böbreklerdir.

Hipertansiyon olgularının %90-95’i, bir

hastalığa bağlı olarak gelişmez ve primer

(esansiyel) hipertansiyon olarak

adlandırılır.

siyanoz, Homans belirtisi (ayağa yaptırılan dorsifleksiyon esnasında baldır kasalarında ağrı oluşması) gelişir.

Pulmoner emboli belirtisi olarak ise; dispne, batıcı tarzda göğüs ağrısı, hemoptizi ve senkop görülebilir.

Tanı

Sağlık öyküsünde venöz tromboembolizm öyküsü sorgulanır. Fizik muayene

ve görüntüleme yöntemleri yardımıyla tanı konulur. Ancak sadece klinik belirti ve bulgulara dayanarak hastalık tanısını koymak güvenilir değildir. Laboratuvar tetkikleri, akciğer sintigrafisi, doppler ultrasonografi, venografi yapılarak kesin tanı konur.

Tedavi

Tedavinin amacı; trombüs gelişiminin ve komplikasyonların önlenmesidir.

Antikoagülan tedavi (heparin) ile trombüs gelişimi önlenebilmektedir. Var olan trombüslerin eritilebilmesi için ise trombolitik ajanların kullanılması gerekir.

Hasta ve aile eğitiminde; hastalara, lastik kompresyon çorapların

kullanılmasının önemi ve bu çorapları giyme konusunda eğitimler verilir. Sürekli aynı pozisyonda kalınmamasının gerektiği, ayakların belirli aralıklarla evde yükseltilmesi gerektiği ve egzersizlerin venöz dolaşım üzerindeki etkileri anlatılmalıdır. Antikoagülan ilaçların yan etkileri ve kanama bulguları öğretilmelidir. Ayrıca diyette K vitamini oranı yüksek olan besinlere yer verilmemesi gerektiği konularında eğitim verilmelidir.

HİPERTANSİYON

Tanım

Hipertansiyon, arter içi kan basıncının artması ile karakterize, genetik, edinsel etmenler ve metabolik bozuklukların rol oynadığı bir sendromdur.DSÖ’ye göre hipertansiyon tanısının konulması için farklı günlerde yapılan ölçümlerde sistolik kan basıncının (büyük tansiyonun),140 mmHg’nın üzerinde ya da diyastolik kan basıncının(küçük tansiyonun), 90 mmHg ve üzerinde olması gerekmektedir.

Etiyoloji

Hipertansiyon olgularının %90-95’i bir hastalığa bağlı olarak gelişmez ve primer (esansiyel) hipertansiyon olarak adlandırılır. Primer hipertansiyonda bazı risk faktörlerinin önemli olduğu düşünülmektedir. Bu risk faktörleri şunlardır:

•Yaş: 40 yaşın üzerindeki insanlarda hipertansiyon daha fazla görülmektedir.

• Cins: Erkeklerde kadınlara oranla daha fazla hipertansiyon görülmektedir.

• Kalıtım: Ailesinde hipertansiyon hikâyesi olan bireyler, bu hastalığa daha yatkın olur.

•Beslenme alışkanlıkları ve şişmanlık: Fazla kilolar, vücutta yağ oranının artması hipertansiyon nedenidir.

•Stres: Başlı başına hipertansiyon nedeni olarak görülmektedir.

• Sigara ve alkol: Damar sertliğine ve hipertansiyona neden olmaktadır.

• Fazla tuz alımı: Tuz, vücutta su tutulumunu arttırarak hipertansiyona neden olur. Suyun atılamayışı, damarlarda volüm artışına neden olur.

(15)

Hipertansiyon tamamen tedavi edilebilen bir hastalık

değil, kontrol altına alınabilen bir

hastalıktır.

• Hareketsiz yaşam tarzı

Nedeni belirlenmiş hipertansiyon olgular, sekonder hipertansiyon olarak isimlendirilir. Tüm hipertansiyon olgularının %5-10’unu oluşturur.

Sekonder hipertansiyona yol açan hastalık nedenleri arasında; renalş hastalıklar, endokrin hastalıklar, aort koarktasyonu (darlığı), hastalıkları, sıvı volüm artışı, nörolojik hastalıklar ve gebelik yer almaktadır.

Ayrıca; sadece sistolik kan basınıcı değerinin yüksek olması sistolik hipertansiyon, sadece diyastolik kan basınıcının yüksek oluşu diyastolik

hipertansiyon ve her iki kan basıncı değerinin birlikte yüksek olması ise miks tip hipertansiyon olarak tanımlanır.

Belirti ve bulgular

Hipertansiyon hiçbir semptom vermeden yıllarca sürebilir. Tanı tesadüfen genel bir kontrolde konulabilir. Hipertansiyon etkilediği organlara ilişkin

yakınmalar ile hastalık saptanabilir. Hipertansiyon vasküler sistemin bir hastalığı olduğundan, damarsal olarak zengin dokular özellikle etkilenir. Bu organlar; beyin, kalp, gözler ve böbreklerdir.

 Hastalarda tansiyonun en yüksek olduğu sabah saatlerinde oksipital baş ağrısı, tinnitus, vertigo, epistaksis, kalbin etkilenmesi ile palpitasyon (çarpıntı), dispne, ortopne (yatar durumda dispne) ortaya çıkar.

 Beynin etkilenmesine bağlı olarak; parastezi (uyuşukluk), mental bozukluklar, şiddetli baş ağrısı, dalgınlık, kusma, serebrovasküler olay, koma ve hemipleji (vücudun sağ ya da sol yarısında istemli hareketin kaybı) gelişebilir.

 Gözün etkilenmesi ile; retina ve görme sorunları oluşabilir.

 Böbreğin etkilenmesine bağlı olarak; noktüri, tekrarlayan üriner enfeksiyonlar görülebilir.

Tanı

Hastanın anemnezi alınır. Fizik muayene yapılır. Arter kan basıncının ölçülmesi (Her iki koldan en az ikişer kez ve üç ayrı zamanda ölçülmelidir.), EKG ve laboratuvar tetkikleri (kan şekeri, tam kan sayımı, BUN, kreatinin, eletrolitler, total kolesterol, HDL, LDL kolesterol, trigliseritler) yaptırılır.

Tedavi

Hipertansiyon tamamen tedavi edilebilen bir hastalık değil, kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Tedavinin amacı, yüksek kan basıncına bağlı olarak gelişebilecek komplikasyonları önlemektir. Tedavi ile kan basıncı değerinin 140/90 mmHg’nın altında; diyabet ve böbrek hastalığı olanlarda ise 130/80 mmHg’nın altında tutulması hedeflenir.

İlaç tedavisi: Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlara antihipertansif ilaçlar denir. Bu ilaçlar; diüretikler, alfa ve beta blokerler, ACE (angiotensin converting enzim) inhibitörler, angiotensin II reseptör blokerleri, kalsiyum kanal blokerleridir. Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar; periferik direnci azaltır, sıvı retansiyonunu azaltır ve miyokardın kasılmasını destekler.HastalarınKan

(16)

basıncı titizlikle ölçüp kaydedilmeli, ilaçlarını düzenli alması, kendi kendine tansiyonunu ölçmesi konularında eğitim vermelidir.

Yaşam tarzının düzenlenmesi: Hipertansiyonla etkin bir şekilde mücadele edilmesi ve önlenmesi, yaşam tarzı değişikliğini gerektirir. Bunun için;

• Düzenli ve ağır olmayan egzersizler önerilir.

• Sigara ve alkol kullanıyorsa bırakması gerekir.

• Kahve alımı kısıtlanır.

• Kilo arttırıcı diyetler yerine kolesterol düzeyini ve vücuttaki yağ oranını azaltan diyetler verilir.

• Tuz alımı kısıtlanır.

• Potasyum, magnezyum ve kalsiyum alımları düzenlenir.

• Hastaların stresten uzak durmaları önerilir. Bu mümkün değilse stresle baş etme yolları öğretilir.

• Vücut kitle indeksinin 27 veya daha fazla olması ile kan basıncı yüksekliği arasında ilişki vardır. Bu nedenle bireyler yardım alabilecekleri bir diyetisyene yönlendirilir.

(17)

Öz et

• Kardiyovasküler sistemin görevi; vücut hücreleri için gerekli olan oksijen, besin ve hormonları sağlamak ve hücresel atık ürünler ile karbondioksiti vücut hücrelerinden

uzaklaştırmaktır. Bu sistem; kalp, kalp damarları ve periferik vasküler sistemden oluşur.

• Kalp hastalıklarının değerlendirilmesi; kapsamlı bir sağlık öyküsü (anamnez), gözlem, fizik muayene, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemlerinin uygulanmasını kapsar.

• Kalp hastalıklarında; dispne, ağrı, ödem, siyanoz, yorgunluk, palpitasyon, senkop, üfürüm, hemoptizi, taşikardi, öksürük ve disfaji gibi ortak belirtiler görülür.

• Koroner arter hastalıkları (KAH), koroner arterlerin genellikle bir plakla daralması veya tıkanması gibi miyokardın (kalp kasının) beslenmesini bozan çeşitli faktörlerin rol aldığı bir tablodur. KAH; tüm dünyada kadın ve erkeklerde en sık karşılaşılan,başta gelen ölüm nedeni olarak dikkat çekmektedir. Koroner arter hastalığı, semptomatik

gelişebildiği gibi anjina pekyoris (AP) ve miyokart enferktüsü (MI) şeklinde ortaya çıkabilmektedir.

• Kalp yetmezliği; kalbin, dokuların metabolik gereksinimini karşılayacak miktarda kanı perifere ve hayati organlara pompalama yeteneğinin zayıflaması sonucu gelişen klinik bir sendromdur. Kalp yetmezlikleri sağ ya da sol kalp yetmezliği ya da total kalp yetmezliği şeklinde gelişebilir. Kalbin sol tarafının mekanik pompa gücünün azalmasına sol kalp yetmezliği; sağ tarafının mekanik pompa gücünün azalmasına ise sağ kalp yetmezliği denir.

• Periferik damar hastalıkları; periferdeki arter ve venlerde daralma, tıkanma, inflamasyon ve ven kapaklarında oluşan patolojilere bağlı olarak gelişen hastalıklardır. Periferik damar hastalıkları arasında; arterioskleroz, buerger hastalığı,

raynaud hastalığı, varisler, tromboflebit ve endarterit sayılabilir.

(18)

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Kalbin doğal pili olarak bilinen ve elektriksel uyarıların çıktığı bölge aşağıdakilerden hangisidir?

a) Atrioventriküler düğüm b) Sinoatriyal düğüm c) His-Purkinje sistemi d) Koroner arterler e) Triküspit kapak

2. Aşağıdakilerden hangisi kalbin sağ kısmında bulunan yapılardan biri değildir?

a) Pulmoner venler b) Vena kava superior c) Vena kava inferior d) Sağ atrium e) Pulmoner arterler

3. Aşağıdakilerden hangisi kalp hastalıklarının belirti ve bulgularından biri değildir?

a) Dispne b) Hematemez c) Ağrı

d) Ödem e) Siyanoz

4. Aşağıdaki ifadelerden hangisi Miyokard İnfaktüsü’nün (MI) tedavi ve bakımı için uygun bir ifade değildir?

a) Hasta yoğun bakım ünitesine yatırılır.

b) Oksijen uygulanır.

c) Antikoagülan tedavi uygulanır.

d) Ağrı ve anksiyete için morfin sülfat verilmeli.

e) Günlük kalori miktarı 2.000-2.500 dolayında sodyum, lipit ve kolesterol yönünden zengin olmalı.

5. Aşağıdakilerden hangisi herhangi bir nedene veya hastalığa bağlı ortaya çıkan hipertansiyon çeşididir?

a) Primer hipertansiyon b) Sekonder hipertansiyon c) Diyastolik tip hipertansiyon d) Sistolik hipertansiyon e) Miks tip hipertansiyon

(19)

6. Aşağıdakilerden hangisinde sistolik tip hipertansiyon mevcuttur?

a)130/100 mmHg b)160/110 mmHg c) 240/160 mmHg d) 180/ 90 mmHg e)120/ 80 mmHg

7. Aşağıdakilerden hangisi koroner arter hastalığı (KAH) için risk faktörlerinden biri değildir?

a) İleri yaş b) Kadın cinsiyet c) Hiperlipidemi d) Diyabet

e) Sedanter yaşam

8. Aşağıdakilerden hangisi miyokart enferktüsünde görülen ağrının özelliklerinden biridir?

a) Uzun sürelidir.

b) Nitratlara yanıt verir.

c) Efora bağlı olarak gelişir.

d) Dinlenmeyle geçer.

e) Ağrı şiddeti anjina pektoris ağrısına göre daha hafiftir.

9. Aşağıdakilerden hangisi büyük ve geniş çaplı arterlerin esnekliğinin kaybolması, kalınlaşması ve arter lümeninin daralmasıyla seyreden bir hastalıktır?

a) Burger hastalığı b) Raynaud hastalığı c) Tromboflebit d) Arterioskleroz e) Flebotromboz

10. Sol ventrikülün ileri derecede yetmezliğine bağlı olarak fazla miktarda sıvının akciğerlerin intertisiyel boşluklarında ve alveollerde birikmesi sonucu gelişen tablo aşağıdakilerden hangisidir?

a) Akciğer apsesi b) Akciğer ödemi c) Anjina pektoris d) Miyokart enferktüsü e) Korpulmonale

Cevap Anahtarı:

1.B, 2.A, 3.B, 4.E, 5.B, 6.D, 7. B, 8.A, 9.D, 10.B

(20)

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER KAYNAKLAR

Akın, S. (2013). Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları ve Bakım. Z. Durna. (Ed.). İç Hastalıkları Hemşireliği (s. 148-230). İstanbul: Akademi Basın ve Yayıncılık.

Fisun, Şenuzun. (2012). Hipertansiyon ve Bakım. Z. Durna. (Ed.). Kronik Hastalıklar ve Bakım (s. 95-111). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.

Sevinç, S. (2016). Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları ve Hemşirelik Yönetim.

Ovayolu N, Ovayolu Ö. (Eds.) Temel İç Hastalıkları Hemşireliği ve Farklı Boyutlarıyla Kronik Hastalıklar (s.184-234). Adana: Çukurova Nobel Tıp Kitabevi.

Korkmaz, F.D. (2010). Vasküler Hastalıklar ve Periferik Dolaşım Bozuklukları.

Karadakovan A, Aslan F.E.(Eds.). Dahili ve Cerrahi Hatalıklarda Bakım.

(s.577-608). Adana: Nobel Kitabevi.

Akdemir, N.(2003). Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları ve Hemşirelik Bakımı.

Akdemir N, Birol L. (Eds.). İç Hastalıkları ve Hemşirelik Bakımı. (s.405-421).

İstanbul: Vehbi Koç Vakfı.

Heitkember, D.L. (2007). İç ve Cerrahi Hastalıkların Bakımında Kilinik Rehber. (T.

Tüzer, Çev.). Ankara: Damla Matbaacılık. (2000).

Desai, S. Klinisyenin İç Hastalıkları Notları. (C. Taşçıoğlu, Çev.).İstanbul: Medikal Yayıncılık.

Dahiliye Hastalıkları ve Bakımı Modül Eğitim Seti. (2013). Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları ve Hemşirelik Bakımı. (s.47-154.). Ankara: T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.

(http://www.unalacikel.com.tr/kalp-damar-cerrahi.asp?alt=1)

Referanslar

Benzer Belgeler

Özellikle sol kalp yetmezliği ve KOAH’ı olan has- talarda mekanik ventilasyondan ayırma sırasında akut kardiyak disfonksiyon ve kardiyojenik pulmo- ner ödem

Turner sendromu el ve ayak sırtında lenf ödem, düşük ense saç çizgisi, yele boyun gibi fenotipik özellikler belirgin ise yenidoğan dö- neminde tanı alırken,

Esansiyel (primer) hipertansiyon: Hipertansiyonu olan kişilerin %90-95'inde genellikle bir neden bulunmamaktadır.. Bunlara esansiyel ya da primer hipertansiyonlu grup

Esansiyel (primer) hipertansiyon: Hipertansiyonu olan kişilerin %90-95'inde genellikle bir neden bulunmamaktadır.. Bunlara esansiyel ya da primer hipertansiyonlu grup

Bu yazıda, aort stenozu, aort yetmezliği ve mitral stenozu nedeniyle çift meka- nik kapak replasmanı yapılan MacLeod sendromlu bir hastanın klinik gidişi sunulacaktır..

Bununla birlikte medikal tedaviye rağmen hasta akciğer ödeminden çıkamıyorsa gebelik dönemi ne olursa olsun, kapalı mitral kommissürotominin, gerek anne ve gerekse fetus

 Etyoloji: Romatizmal kalp hastalıkları, Aort yetmezliği, Aor stenozu (aort ağzının darlığı), Mitral kapak yetmezliği(tam olarak kapanamayan kapak nedeniyle kan

• Kararsız (unstabil) anjina pektoris • Akut Miyokard İnfarktüsü.. Kararlı (stabil)