Güncel konularla her Çarşamba
Brexit sonrasında piyasalardan yansıyan olumsuzluk esasında, bu referandumun dünya çapında potansiyel vahametini yansıtmaktan oldukça uzak . Brexit kararıyla birlikte açılan kapıdan geçince önümüzde çok uzun ve karanlıkta kalan bir yol belirmekte. Bunun anlamı da Brexit’in Birleşik Krallık’ta; Avrupa kıtasında ve dünyada devinimsel olarak yaratacağı ekonomik, politik ve sosyal değişimleri izlemek, anlamak ve yorumlamak için uzun bir zamanımız olacağı.
Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başladığı kabul edilen “küreselleşme” döneminde,
deregülasyon, sermayenin serbest dolaşımı, özelleştirme, düşük kurumsal vergiler, bütçe disiplinleri ve serbest ticaret başlıkları altında toplanabilecek 1990’larda hemfikir olunan ekonomik model, ortalama oy sahibi tarafından artık kabul edilmiyor. Gelir dağılımının bu derece bozulması, merkez sağın sağındaki politikaların söyleminde
“küresellik karşıtlığını” kullanışlı bir araç haline getirmiş durumda.
Brexit’in bugün ve yarın ve sonraki günler için yaratacağı etkileri analiz edebileceğimiz bir perspektif yakalamaya çalışmakta fayda var.
Dün IŞİD o çok çirkin yüzünü bu sefer de İstanbul’da gösterdi. Çok
üzgünüz.
Yaşamdan acımasızca koparılanlara
rahmet; ailelerine, sevenlerine sabır ve yaralı kurtulanlara sağlık diliyoruz. Bu saldırıyı yapanları lanetliyoruz.
Ülkemizde huzurun ve barışın yeniden hâkim olmasını istiyoruz.
29 Haziran 2016
Brexit’i anlamaya başlamak…
Hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’den aldığı, Rusya’ya verdiği özür
karşılığında ilişkilerin her iki ülkeyle de yeniden başlama çizgisine gelmesi bu haftanın önemli konularından.
Ekonomik nedenlerin bu süreçlerin temel sürükleyicisi olduğunu söylemeye gerek de var herhalde.
İsrail’in çıkardığı gazı Avrupa’ya en düşük maliyetle ulaştırma çabasının karşılığında
Türkiye’nin transfer edilecek İsrail gazından nemalanma arzusu işin temeli. Rusya
Haftanın Ortası
tarafında ise, yaşanan
gereksiz zıtlaşma sonrasında turizm sektöründe
yaşanan kayıpların iktidarın bekasını da tehdit eder hale gelmesiyle işlerin
düzeltilmesi gereği verilen özür mektubunun altındaki ana motivasyon.
Gazın çıkarılması, taşınması aşamalarının zaman alması İsrail ile ilişkileri toparlamak için acele edilmesini
gerektirmezken, Rusya ile Türkiye arasında olan biten sonrasında ekonominin etkilenme boyutu Rusya ile olan anlaşmazlığın
düzeltilmesinde işlerin hızlandırmasını gerektirdi.
Olan biten de özetle bundan ibaret.
Her iki ülke ile de yapılan
“yeniden” başlangıca geç kalınmış olsa da, hiç olmamasından iyi diye bakıp; oluşan sorunların
da birkaç gülücük ve telefonla hemen geride bırakılamayacağını kavramak önemli. Bir tarafta çözülmemiş Gazze ablukası, diğer tarafta da Türkiye’nin Suriye politikası eşliğinde büyüyen Suriye sorunu ayan beyan dururken, geceden sabaha işlerin
düzelmesini bekleyen de pek yoktur zaten herhalde.
Dolayısıyla, bu hafta asıl konumuz Brexit.
Brexit uzun bir zamanda
şekillenecek…etkileri de
Birleşik Krallık (BK), geçen hafta gerçekleştirdiği
referandumda Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden çıkma yönünde tercih belirtti.
Grafik 1: Brexit - Piyasa Tepkisi
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
Piyasaların tepkisi de
beklendiği üzere hızlı ve sert düşüşler şeklinde oldu. Buna rağmen, piyasalardan yansıyan olumsuzluk esasında, bu
referandumun dünya çapında potansiyel
vahametini yansıtmaktan oldukça uzak. Aynı
şekilde, daha “dün”
gerçekleşen Brexit’in olası etkileri hakkında “bugün”
kesin yorumlar yapmak da ahmakça bir yaklaşım olur.
Brexit kararıyla birlikte açılan kapıdan geçince önümüzde çok uzun ve karanlıkta kalan bir yol belirmekte. Bunun anlamı da Brexit’in Birleşik Krallık’ta; Avrupa
kıtasında ve dünyada devinimsel olarak yaratacağı ekonomik, politik ve sosyal
değişimleri izlemek, anlamak ve yorumlamak için uzun bir zamanımız
Grafik 2: Birleşik Krallık Referandum Sonucu
Kaynak: Reuters, Egeli & Co.
olacağı. Başka bir açıdan ifade etmek gerekirse,
Brexit’in yarattığı belirsizliğin Demokles’in Kılıcı şeklinde uzun bir süre dünya üzerinde sallanıp duracağı.
Bu nedenle, Brexit’in bugün ve yarın ve sonraki günler için yaratacağı etkileri analiz
edebileceğimiz bir perspektif yakalamaya çalışmakta fayda var. Önce BK’nin, Avrupa Birliği’nden nasıl çıkabileceğini bilmek önemli, çünkü şimdiye kadar sadece AB’ye girmekle ilgili yönetmelikler tecrübe edilmiş durumda.
2009’da imzalanan Lizbon Anlaşması’nın 50.
maddesine göre, BK’nin ayrılma şartlarını, Birleşik Krallığın katılma hakkı olmayan bir oylamada, diğer 27 üye oy çokluğu ile belirleyecek. Burada
iki yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Pazarlıklar ancak 27 üyenin
tamamının kabul etmesi şartıyla iki yılın ötesine geçebilecek. Eğer anlaşma söz konusu iki yılda sağlanamaz ve 27 üye de süreci uzatma kararı almazsa, Birleşik Krallık’ın AB üyeliği düşerken AB ile Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) üye herhangi bir ülke statüsünde ticari ilişkileri şekillenecek. Bu
uygulama, çıkış konusunda pazarlık gücünün AB tarafında olduğunu anlatıyor.
Merkel’in de söylediği gibi, bu karardan geri dönüş artık mümkün değil ve Merkel
liderliğindeki AB de BK’ya karşı yumuşak bir yaklaşım içinde, süreyi uzatıcı bir tonda
olmayacak. Başbakan Cameron’un referandum sonucu sonrasında istifa kararında sandalye değişimi Eylül ayında beklendiğinden, 50.
Maddeye dayalı
görüşmeler ve iki yıllık geri sayımın sonbaharda başlayacağı tahmin ediliyor.
Çıkış sürecine paralel olarak, BK ile AB’nin ticari ilişkilerini düzenleyecek anlaşmaların pazarlıkları başlayacak. Burada bir süre kısıtlaması yok ve iki yıldan daha uzun sürmesi bekleniyor. Belirlenecek yeni kurallar setinin AB Parlamentosu yanında üye diğer 27 ülkenin parlamentolarında tek tek onayını gerektirmesi, bu sürecin de nektara daha uzayabileceği konusunda bir fikir veriyor. Örnek olarak, nispeten
“pürüzsüz” AB-Kanada arasında iki yıl önce kabul edilen ticaret anlaşma şartlarının AB’de onay süresi henüz tamamlanabilmiş değil.
Brexit’i yaratan, “çıkalım”
oylarına desteği artıran küresel koşullardan
bahsetmeden, uzun soluklu etkileri olacağı beklenen Brexit’i daha
değerlendirmenin başında eksik kalır.
Grafik 3: Brexit’e Varan Sıkıntıların Kaynağı
Kaynak: Schroders, Egeli & Co.
Brexit: zaman içinde biriken problemlerin sonucu
Brexit derken bahsettiğimiz, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada kurulan ve batı dünyasında savaşların 70 yıldır önüne geçen en önemli ittifakın “eksilmesi” demek.
İçindeki en liberal ülkenin ortaklığın sonuna gelinmesi kararı; sadece BK’nin AB’den çıkması değil çok muhtemel BK’nin parçalara ayrılma
süreci; AB’nin dünyada
bıraktığı izlerin, yarattığı ortak değerlerin, birleşme arzusunun azalması ve dünyada güç
dağılımının yeniden
şekillenmesi demek. AB’nin jeopolitik gücünü azaltarak elbette.
Brexit, yakın tarihte oluşan, Avrupa ve dünya ölçeğinde yaratacağı sosyolojik ve
ekonomik değişimler açısından Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonraki en önemli olay. Dünya
ekonomisinde 2007-2009 ölçeğinde bir sarsıntı
yaratmasa da kısa vadede, orta ve uzun vadede sürekli kıldığı ekonomik, finansal, politik ve jeopolitik
belirsizliklerin etkisi kolay kolay atlatılamayacak. İşin AB’nin dağılma sürecine
varması bugünden bakınca zor görünse de, AB içinde yeniden
yapılanmayı kaçınılmaz hale getiriyor. Üstelik bu
yapılanma, çok muhtemel daha fazla kural isteyen
Almanya ekseninde olacak gibi görünüyor.
Evet, Brexit’in dünyayı değiştirme potansiyeli taşıdığı kesin. Ancak, finansal piyasalarda
Brexit’in nasıl oynanacağı cevabı belirsiz bir soru şu an için.
Bu açılardan, Brexit’i ortaya çıkaran ana trende biraz daha yakından bakmak gerek.
Yatırımcılar şimdiye kadar gerçekleşme olasılığına inanmak istememiş olsa da, Brexit tam anlamıyla
Grafik 4: Küreselleşme Dediğin…
Kaynak: Laboureconomics , Egeli & Co.
popülizmin “batı
medeniyetlerinde” dahi kazanabileceğini ve merkezi hükümetlerin yönetimden uzaklaştırılabileceğini gösterdi.
Ki zaten 2016 başından bu yana ABD seçimleri ve BK referandumu odakta olmak üzere yükselen popülizm en önemli konulardan bir tanesi.
Bilinen, test edilmiş merkezi
hükümetlerin kenara itilip popülist-tehlikeli- söylemlerin iktidara gelmesinin yaratacağı sonuçları ise bugünden
piyasalarda “fiyatlayacak”
tecrübe birikimi yok. Gerçi, gelişmekte olan ülkelerin politik hikâyelerine biraz daha yakından bakılsa, popülist söylemlerin eninde sonunda yarattığı ekonomik
felaketlerden büyük dersler çıkarmak mümkün.
Peki, Avrupa kıtası nasıl bu noktaya geldi?
Yunanistan’da Syriza’nın iktidara gelişi, İspanya’da Podemos’un yükselişi ve ABD’de Demokrat aday adayı Sanders’ın aldığı büyük destek aslında Brexit’in öncü
sarsıntıları. Uyarılar aslında DTÖ’nün 1999’da Seattle toplantısında yaşanan sert protestolarla başlamıştı da denebilir.
Hiç kuşkusuz son 30 yıldır liberal ekonomilerde yaratılan borç süper döngüsünün bu işte payı büyük.
Küreselleşmeden fayda sağlayanlar yaratılan katma değerin büyük kısmına sahip olurken, küreselleşme ile kaybedenler kayıplar ile baş başa bırakıldı uzun süre. Bu sürecin sonunda tetikleyici olarak Lehman’ın batışı ve 2008 krizi sonrasında
Grafik 5: Gelir Adaletsizliğinin Artışı
Kaynak: Schroders , Egeli & Co.
yaşananlar var.
Avrupa ölçeğinde işsizlik, hayat standartları ve sosyal devletin vatandaşlarına katlısı, ulus devletler döneminde AB’ye göre daha kaliteliydi.
Artan nüfus ve gelişmekte olan piyasaların yarattığı rekabet gibi dışsal faktörleri bir an unutursak, 1950-60’lar arasının küreselleşme
dönemine göre daha “kolay”
yıllar olduğu algısı var
Avrupa’da. Oy verenler artan oranda bugün artık mevcut sistemin hayatlarını daha iyiye doğru çekebilecek vaatlerinin kalmadığını düşünüyor.
Küreselleşme sonucunda dünya ticareti GSMH’deki artışın iki katından fazla artarken son 30 yılda,
uluslararası emek göçü de % 40 yükseldi. Doğrudan yatırımların GSMH içindeki payı 2o yıl öncesine göre
dünya ölçeğimde üç kart arttı.
Fakat bu muazzam rakamlara
rağmen, küreselleşmenin küçük bir elit grup dışında kimseye faydası olmadığı, sıradan insanların büyük bankaları kurtarmak için kaynak sağlamak zorunda kaldıkları, üstelik artık can güvenliklerinin de kalmadığı bir döneme girildiği uzun süredir yazılanlar arasında.
Bugün bu savlara “haksız”
demek öyle kolay değil.
1990’lardan bu yana ABD’de enflasyondan arındırılmış ortalama gelir yerinde
sayarken, küresel krizden bu
yana OECD ülkeleri içinde çalışanların yaşam standardı
%5-10 arasında aşınmış durumda. Bu süreç boyunca küreselleşme ile devleşen kurumların karlarındaki artışın daimi kılınması ise
huzursuzluğun temel kaynağı zaten.
Sorun, yanlışların görülür hale gelmesinin ardından çözümün kapsayıcı değil, aşırı uçlarda söylemleri olan yükselen partiler tarafından dışlayıcı önermeler üzerinden
Grafik 6:Büyük Borç Döngüsü
Kaynak: ECR , Egeli & Co.
sunulması zaten.
Gelir dağılımının bu derece bozulması, merkez sağın sağındaki politikaların söyleminde “küresellik karşıtlığını” kullanışlı bir araç haline getirmiş durumda.
Berlin Duvarı’nın
yıkılmasıyla başladığı kabul edilen “küreselleşme”
döneminde, deregülasyon, sermayenin serbest
dolaşımı, özelleştirme, düşük kurumsal vergiler, bütçe disiplinleri ve serbest ticaret başlıkları altında toplanabilecek 1990’larda hemfikir olunan ekonomik model, ortalama oy sahibi tarafından artık kabul
edilmiyor. Bu durum da, oy peşinde olan politikacıların, iktidarı ele geçirene kadar
asgaride birleşme anlamına gelen merkezin yerini
değiştirmesine neden oluyor. Merkez sağa kaydıkça, eskiden merkez olana artık “sol” gözüyle bakılıyor. Merkezdeki partiler iktidarlarını
koruyabilmek için aşırı partilerin önermelerinin bir kısmına sahip çıkmak zorunda kalıyor.
Grafik 7: AB- Oy Verme Oranı Arttıkça Merkez Partiler Zayıflıyor
Kaynak: TDM, Egeli & Co.
Uzun vadede bakılınca, küreselleşme ile beraber yaşanan “arz şoku”; bu muazzam arz bolluğunun aşağılara çektiği enflasyon seviyesi tersine döndüğü oranda enflasyon üzerinde olumsuz etkiler yaratacak. Bu nedenle politikacıların artan sağ popülist söylemlere vereceği yanıt kritik önem kazanmış oluyor.
Bunun dünyaya yayılmakta olan bir süreç olduğunu kavrayarak geleceğe bakmak önemli. Brexit esasta son 30 yıldır
uygulanmakta olan ekonomik modelin sonuna gelindiğinin bir ilanı. Yerine ne konacağı belirsiz; üstelik yeni bir model koymakla yükümlü iktidarlar sorunların oluşmasında pay sahibi olanlar aynı zamanda.
Bu da işte, küreselleşme modelinin yeniden
oluşturulması gerekirken, aşırı sağ politikacıların anti-küresel
Kaynak: ECR, Egeli & Co.
Grafik 8: Verimlilik Eğrileri
söylemler üzerinden prim yapmasına olanak tanıyor.
Gelişmekte olan piyasalar açısından bu gidiş oldukça kötü bir haber. “Yabancı doğrudan yatırımlar” yoluyla ağırlıkla beslenen küresel dev şirketler, serbest mal, sermaye ve emek akışında giderek artan oranda dirençle
karşılaşacaklar. Kendi dönüşümünü, değişimini tamamlayamamış, sermaye birikimini oluşturamamış, eğitim, kalite sorununu çözememiş gelişmekte olan
ülkeler mevcut gidişattan yara alacaklar. Bu yara öyle
bugünden yarına değil, daha orta vadede istikrarla oluşarak elle tutulur hale gelecek.
Değişim bir süredir bilinenin yıkılması şeklinde başladı.
Ancak değişimin nasıl yönetilmesi gerektiği, nasıl yönetilebileceği üzerine daha yeni yeni tartışılıyor. Yerine ne konacağı da henüz belirsiz.
Küreselleşme nasıl
modellenerek uygulamaya sokulduysa, küreselleşmenin herkese faydalı hale getirilmesi
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli &
Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan
de planlanarak, tartışılarak biçimlendirilecek ve
uygulamaya konacak gelecekte.
Alternatifi bugün Trump’ın söylemlerinde vücut bulduğu şekliyle popülizmin yıkıcılığı çünkü.
Brexit’in açtığı kapıdan içeri adım attık. Daha çok
düşüneceğiz ve konuşacağız bu konuları.
İletişim: Güldem Atabay Şanlı
Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06
guldem.atabaysanli@egelico.com